Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 OCAK 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
| \ | JI j I kultur(5 cumhuriyet.com.tr 13
ALLEGRO EVtNILYASOĞLU
2002 kimierinyılı olmalı?Müzik çevrelerinde her yılın bir
bestecının adıyla anılması artık ge-
lenek halini aldı. En son 'Verdi Yı-
h' kutlamalannda biitün dünya sah-
nelen bestecinin operalanyla çınla-
dı. Mozart'ın 2006'daki 250. doğum
günü için şimdiden yoğun bir şekil-
de hazırlıklar yapılıyor. Bu yıl, Sir
VVTIMam Vvalton'un 100. doğum yıl-
dönümü olarak kutlanacak. Herhal-
de tngiliz müzik çevreleri türlü
programlarda onun yapıtlannı, kişi-
liğini, etkilerini gündeme getirecek-
ler, önceden adına düzenlenmiş ya-
nşmalar sonuçlanacak; konserler,
paneller ve konferanslar yapılacak.
Acaba Türkiye'deki müzik emek-
çilerimizi anmaya kalksak, 2002
kimierin yılı olmalıdır? Her şeyden
önce biz de Cemal Reşit Rey'in
2004'teki 100. yılı içın şimdiden ha-
zırlık yapmaya başjayabilıriz. Tür-
kiye'de çoksesli müziği kurumJaştı-
ran, ilk besteleri yazan. ilk orkest-
rayı kuran ve sonradan en sahipsiz
kalan bu öncümüzün adına bir kom-
pozisyon yanşması düzenJenebüir.
Dağılıp kaybolan notalan bir araya
getirilip el yazmalan. özel eşyalan
koruma altına alınabılir. Adına bir
müze demiyorum, ama belki de Ce-
mal Reşit Rey Konser Salonu'nun
bir bölümünde özel eşyalannın ve
notalannın toplandığı bir merkez
kurulabilir. Kültür Bakanımız mı,
belediye ba^kanımız mı, birisi ya da
her ikisi de bu konuda proje iiretip
şimdiden hazırlık yapabilirler. Üste-
lik Cemal Reşit'in uluslararası kim-
liği de kullanılarak bu kutlamalar
sınır dışına taşınabilir. Onun Paris'te
yaşadığı ve Saint Saens'in komşu-
su olduğu eve bir plaket bile çakıla-
bilir. Ama son dakikada değil, şim-
diden yola çıkılarak. 2002, ülkemiz-
de ilk koroyu kuran, ilk oda müzi-
ğini başlatan. eğitmen, viyolonsel-
ci Muhiddin Sadak'ın (1900-1982)
ve Ankara'daki piyano ekolünün ön-
cüsü Mithat Fenmen'in (1916-
1982) yirminci ölüm yıldönümleri.
tlk kuşak bestecilerimizden LTvi Ce-
mal Erkin'in otuzuncu, Ekrem Ze-
Id Ün'ün de on beşinci ölüm yıldö-
nümleri. Güzel sanatlar müdürlüğu
yapmış, festivallerin, orkestralann
kunıluşuna hizmet etmiş, degerli
müzikolog Cevad Memduh Altar'ın
(1902-1996) ise 100. doğum yılı.
Bırak ölenler için anma yıllan dü-
zenlemeyi. biz yaşayan müzik
emekçilerimizin ne kadar değerini
biliyoruz ki diyeceksiniz. Örneğin
bugün ileri yaşlarda olup kimi hâiâ
besteleri, öğretmenliği ya da yazıla-
nyla müzik dünyamıza emek veren-
ler var. Onlan konser salonlanmız-
da onurlandırma şansımızı daha yi-
tirmedik: Ferhunde Erkin (1909),
Samim Bilgen (1910). Faik Canse-
len (1911), Sabahattin Kaknder
(1919), tlhan Usmanbaş (1921), Er-
tuğnıl Oğuz Fırat (1923), Necdet
Levent (1923), Nevit Kodalh (1924),
llhan Mimaroğlu (1926) aklıma he-
men geliveren isimler.
Eski yıh Fazü Say ile uğuriadık
Eski yılı Fazü Say'ın tuşlannda-
ki coşkuyla uğuriadık. Yılın son
haftasında Istanbul'da verdiği üst
üste beş konserde onun inanılmaz
dinamizmine, her seferindeki taze
buluşlanna tanık oldum.
Boğaziçi Üniversitesi'nde öğren-
cilere verdiği ilk resitalinde onlar-
la söyleşti. Barok çağdaki Italyan
müziği etkisini bugün Sting'in
Arap müziği etkisinde kalmasına
benzetti. Onlara Liszt'in sonatında-
ki imge gücünü anlattı. Bestecinin
dinleyiciye ya da yorumcuya sun-
duğu o geniş imge alanından ör-
nekler verdi. Salondaki birçok öğ-
renci belki de ilk kez bir klasik mü-
zik konserine gitmişti. Fazıl Say
adına gitmişti. O upuzun Liszt so-
natını yanm saat boyunca göz kırp-
madan dinleyebildiler. Akşamki
konserde Liszt'in dev sonatında Fa-
zıl, kocaman bir orkestra olmuştu.
Scariatti'nin sonatlanndaki ince
klavsen işlemeciliği; Anton We-
bera'in
u
Çeşfflemeleri''nde 'Puan-
tilKst" bir ressamın fırça darbeleri-
ni kullanışı, artık ustalaşmış bir pi-
yanistin yeni boyutlanydı. Yapı
Kredi Sigorta için çaldığı sonraki
Boğaziçi resitalinde ise program
çok daha uçan yapıtlardan seçil-
mişti. Yeni yıl neşesini duyuruyor-
du. Haydn'uı iki sonatıyla başladı,
Gershwin ve daha caz içerikli ya-
pıtlarla sona erdi. Haydn sonatla-
nndaki sağlam bir ritmik dokusu
ve bestecideki romantik tohumlan
ortaya çıkanşı; Gershvvin'de piya-
nonun tüm olanaklannı kullanışı
övgüye değerdi.
tDSO'nun bu cumartesi konse-
ri tıka basa gençlerle doluydu. On-
lar da belki ilk kez gitmişlerdi bir
konsere. Umanm her birisi prog-
ram notlannın arkasını, gelecek
konserleri de okumuşlardır da 15
gün sonra yine Fazıl gibi değerli ve
kendileri gibi genç bir başka solis-
ti, Toros Can'ı da dinlemeye gele-
ceklerdir. Şef Nad Ozgüç yöneti-
mindeki tDSO'nun Şostakoviç-caz
süitlerinde coşkuya karşm yer yer
daha temiz sololar aradı kulağımız.
Ayşegül Gövenç'in ksilofondaki
güzel sololan ise programa renk
kattı.
Yeni yıl ile birlikte AKM sahne-
sine, Istanbul'un kültür merkezine
yakışan yeni bir piyano da satın
alınsa ne iyi olur! Artık hiçbir pi-
yanist bu emektar piyanodan dile-
diği rengı çıkartamıyor. Bırakın iç
mekanizmasınm eprimişliğini, çal-
gının dışı da çizilmiş, cilası uçmuş,
içler acısı bir görünümde. Istanbul
adına utandırıcı. Steinway firması
adına utandıncı.
Oytun Turfanda'yı yitirdik
Bale dünyamız önceki hafta de-
ğerli koreograf Oytun Turfanda'yı
54 yaşmda yitirdi. Türk bale tanhi-
ne büyük emek vermiş olan sanat-
çı, çağdaş kültür birikimine sahip-
ti. Ilerici atıhmlanyla ünlenmiş, za-
man zaman da yadırganmıştı. Ör-
neğüı "Hayal Yokulan"nda dansa
müzikal havası vermiş, dansçılara
bir yandan da şarkı söyletmişti. Ka-
rayef'in müziği ile hazırladığı "Ni-
çin" başlıklı bir temsilinde maki-
neli tüfeklerle, terör çağnştınhyor
diye tepki görmüştü. Türk besteci-
lerinin müziğini kullanarak bizlere
kazandırdığı nice koreografi ara-
sında 'Yoz Döngü\ 'GüzeOeme',
'Tefli Turna', Hürrem Sultan' gibi
yapıtlar bulunmakta. Aynca 'Ka-
melyah Kadın', 'GiseDV ve 'Kuğu
GöhV de hemen aklımıza gelen
başlıca koreograf ileri. Oytun Tur-
fanda sınır dışında da kendini tanıt-
mış, Isveç, Bulgaristan, Ingiltere,
Japonya, Norveç, Danimarka gibi
ülkelerde yapıtlan sahnelenmişti.
evini@ boun.edu.tr
BONN'DA DÜZENLENECEK FESTtVALİN BU YILKİKONUĞU TÜRKİYE
Umudu yok eden bir yılın
son haftasında umut
ÖNDERKtriAHYALI
2001 yılı içimizi karartan, umut-
lanmızı körelten olaylarla geçti.
Yeryüzünü saran şiddet ve para sı-
hntısı, daha çok kazanma tutku-
suyla insanın en soylu özelliklerin-
den acıma duygusunun bir yana
bırakılışı son aylara damgasını
vurdu. Evrensel uygarlığın gelişi-
minde büyük atılımlar beklediği-
miz 21'inci yüzyıl açısından bu
kötü bir başlangıçtır.
Beethoven'in, "Erofca" başlıklı
3. Senfonisi'ni ve "Fjdefio* ope-
rasını yazdığı 19'uncu yüzyıl baş-
larında da dünyakaranhktı; ama o,
insanhğa utkuyu muştulamıştı. îz-
mir'de 2001 yüının sonunda, bü-
yük besteciyi haklı çıkaran mutlu
olaylar yaşadık ve sıkıntının geçi-
ci olduğuna bir kez daha inandık.
Opera kurumumuz ile senfoni
orkestramız, birerdinleriyle sanat-
severlerin yeni yılını kutladı. Mü-
ziğin güzelliği, yorgun insana din-
ginlık getirdi. ÎZDOB aynca
2001-2002 mevsiminin yeni ya-
pımlanndan "ŞnnankKE" (Ia Fil-
le Malgardee) adlı baleyi gösteri-
me sundu. Bale tarihinin kilomet-
re taşlanndan biri sayılan ve
1789'da Paris'te oynanan yapıhn
yarahcısı, ünlü usta Dauberval'dir
ve müziğini Fransız halk şarkıla-
nyla yapılmış bir potpori oluştur-
maktadır.
Herkesi sevindiren başka bir o-
lay da tzmir'in sevgili çocuğu Em-
recan Yavuz'un piyano resitaliy-
di. Yeteneği küçük yaşta ortaya çı-
kan Yavuz'un. piyano ve besteci-
lik dallannda güvenli bir başlangıç
yapabilmesi için DEÜ Devlet
Konsenatuvan'ndan Prof. A\kut
Yafe, öğretim görevlileri Mehmet
Aktuğve Aysinı Dolgun büyük ça-
ba harcadı. Titiz bir hazırlıktan
sonra Yavuz, bize Fazıl Say' ı arma-
ğan etmiş olan değerli hocamız
Prof. Kamuran Gündemir e din-
letildi ve beğendirildi. Şu sırada
Ankara'da, HÜ De\^let Konserva-
tuvan'nda Kamuran Hoca ile ça-
lışmaktadır. Genç yetenek, resita-
linde Bach'tan, Beetboven'den,
Chopin'den ve kendi yapıtlanndan
• Beethoven'in, "Eroica"
başlıklı 3. Senfonisi'ni ve
"Fidelio" operasını yazdığı
19'uncu yüzyıl başlannda
da dünya karanlıktı; ama o,
insanlığa utkuyu
muştulamıştı.
örnekler sundu.
Beethoven'in doğduğu kent
olan Bonn'da her yılın eylül ayın-
da onun adını taşıyan bir festival
düzenlenir. Son yenilik olarak bu-
rada bir Avrupa ülkesinin gençlik
orkestrasına ve genç bestecisine
yer verilmektedir. Onümüzdeki
festivalde sıra Türkiye'nindir. Dü-
zenleme kurulu başkan yardımcı-
sı ile bir temsilci geçen hafta Iz-
mir'e geldi ve Prof. Kazım Ağala-
roğta yönetimindeki DEÜ Devlet
Konservatuvan öğrenci Orkestra-
sı'nı dinledi. Eğer seçilirlerse
gençlerimiz, Bonn'a gidecekler,
Beethoven'in 6. Senfonisi'yle
(Pastoral) kurulun uygun görece-
ği genç bestecimizin yapıhnı da
içeren bir dinlefi sunacaklar. Kon-
serv^tuvar orkestralanmızın tümü
dinlendikten sonra son karar veri-
lecek. Sonuç ne yönde olursa ol-
sun gençlerimizden oluşan bir or-
kestranın Bonn'da çalacak olması
büyük mutluluktur.
Gençlerimizle ilgili bir umut ışı-
ğı da DEÜ Devlet Konservatuva-
n piyano öğrencilerinin Orhan
Barlas Salonu'nda izlediğimiz
karma dinletisi oldu. Prof. Aykut
Yafe, Doç. NilgünAlkan, Yar. Doç.
Demet Eytemiz, öğretim görevli-
leri Seçfl Akdil, Aydan Galip, Se-
nizDuruKenÜi, AzizDağdelen ve
araştırma görevlisi Ash Tunc^
1
,
öğrencilerini tek tek sahneye çı-
kardı. Bachın küçük prelüdünden
Liszt'in "Erofca" başlıklı etüdüne
uzanan kocaman bir yelpazede ya-
nnın piyano sanatçılannı gördük.
Sibel Efendiev'in öğrencilerinden
oluşan arp ikilisi de Izmir'de ilk
kez izlendi. Bence biricik eksiklik,
çağdaş müziğe ve bu anlayışla ya-
zan bestecilerimize fazla yer veril-
memiş olmasıydı. Hiç kuşkusuz
söz konusu etmenler, çağdaş ka-
fayla düşünen konservatuvar öğ-
rencilerinin yetişmesi bakımından
son derece önemlidir.
Evet, gençler ve umut; geleceği-
miz onlara emanettir. Değerli
okurlann yeni yılını candan kut-
larken, genç kuşağa aydınlık bir
gelecek dilerim.
Toros Can 'a Altın Plak ödülü
Kültür Servisi - Piyanist Toros Can,
"Alün PJak' olarak adlandmlan Ehapa-
son d'Or ödülüne layık görüldü. Dün-
yanın önde gelen müzik dergilerinden
Diapason tarafmdan verilen ödül, To-
ros Can'ın son çıkan Hindemith
CD'sinde gösterdiği üstün başan nede-
nıyle verildi. Aynı ödülü geçen yıl Faal
Say almıştı.
Diapason dergisinin Ocak 2002 sayı-
sında Can hakkında, Toros Can nota-
lan ruval iistüne renkleri yerieştirir gibi
ince ince işiiyor, tuşlara gereken giyj'mli
gücü, pınloyı yansıtrvor. Toros Can 'ı ün-
lü piyanist Gleen Gould ile karşılasür-
mak gerekiyor. Türk piyanist düş dohı,
içe dönük, şakacı ya da isyancı anlatunı
derinleştirerek bestecinin yarattığı at-
mosferin izini süriiyor. renkleri ortaya
çıkarmaya,tabtoya canhlık kazandırma-
ya özen gösteriyor" değerlendırmeleri
yer alıyor. Toros Can, 9 Ocak Carşarn-
ba günü Boğaziçi Üniversitesi Kültür
Merkezi'nde ve 11 -12 Ocak tarihlerin-
de de tDSO'nun solisti olarak tstanbul-
lu sanatseverlerle buluşacak.
GüZELtN ARDEVDA
BERTAN ONARAN
Su Resimleri
Yapı-Kredi, yine ününe, gücüne yakışan bir
sergi düzenledi:
"Süleyman Seyyid'den Günümüze Türk
Resminde Suluboya."
Nedense çağrısını alamadığım sergiyi daha
sonra gezebildim; önce yalnız, sonra Sevil'le;
ve büyük sevinçler tadarak.
Sergiyi Sevil'le, ikide bir birbirimizi uyara-
rak, oradan oraya çekiştirerek gezdik; bak şu
neler yapmış, şunun inceliklerini görüyor mu-
sun?
Doyamadım, Nuri lyem'in TÜYAP'taki top-
lu sergisinin açılacağı akşam, arayıp birlikte
gitmeyi önerdiğim sevgili dostum Latif Kara-
dağ'ın koluna yapıştığım gibi, daha önce gez-
miş olmasına aldırmadan, yine galeriye koş-
tum; yetinmeyip serginin kitabından da aldır-
dım Latif'e.
O arada, Hâle'yle Arzu el ele verip bana ki-
taptan armağan ertiler; eve gelip uzun uzun in-
celemeye giriştim.
Doğrusu, öteden beri adlarını bildiğim, ya-
pıtlannı bilmem kaç kez gördüğüm ustalann
yapıtlannın önünden ayrılamadık Sevil'le: Ho-
ca Ali Rıza ve çağdaşlarının, üstelik küçücük
alanlarda, suluboya ya da zamklı suluboya gi-
bi göz açıp kapayıncaya dek uygulanması ge-
reken birgereçle ne büyük inceliklere ulaştık-
larını görmek bizi tam anlamıyla göklere uçur-
du; bu sevinci Latif'le de paylaştık her buluş-
mamızda.
Yağlıboyadan tanıdığım kimi ustalann sulu-
boyalarına hayran kaldım; Bedri Rahmi, Av-
ni Arbaş, Turan Erol, Abidin Dino, Fikret
Muâllâ, say say bitmez.
Mübin Orhon'un, Adnan Turani'nin, Zeki
Faik Izer'in, Eren Eyüboğlu'nun yapıtlan ger-
çek birer şaşırtmacaydı.
Sabri Berkel'in korkarım Avrupa resminin
baskısıyla çok yakın duramadığım soyut res-
me geçmezden önce yaptığı suluboyalar kar-
şısında ağzım açık kaldı.
Böyle okul gibi sergiler için Yapı-Kredi'ye
yürekten alkış; gerek sergiye, gerek kitaba
emeği geçen herkesi kutluyorum.
Herzamanki gibi, sergideki yapıtların arala-
rına kitaptaki metinden alıntılar asmışlar; hem
sergide hem evde bu metinleri okurken Ok-
taySinanoğlu'nun "Türk Aynştaynı" ve "Bye
Bye Türkçe" adlı yapıtlannı edineli beri yeni-
den sızlamaya başlayan Türkçe yaram düpe-
düz açıldı, şakır şakır kanamaya başladı.
Kendi dilinde düpedüz "hacim", "bez" de-
mek olan sözcükler, kimi zaman aslındaki gi-
bi "volume", kimi zaman da "fua/"yazılarak
gözümün önüne dikilmişti.
Oysa Sinanoğlu, gerçek bir Atatürk ve Ataç
torunu olarak, örneğin "atom"a "ögecik", "e-
lectron "a "eksicik" demekten çekinmiyor, da-
hası Batı dillerinde bile daha önce var olma-
yan kimi kavramlara güzelim Türkçemizin son-
suz olanaklarından doya doya yararlanarak
"çözgen-iter" (solvofobik) gibi yeni karşılıklar
öneriyor; bilgisi sağlam temele dayandığın-
dan, uluslararası bilim dilinde kullandınyordu.
Peki, Sinanoğlu gibi, hepimiz gibi halkımı-
zın vergileriyle okutulmuş yazarlar, yorumcu-
lar, özellikle sanat dallannda çahşanlar neden
böyle karman çorman bir dili sürdürüyor der-
siniz?
Batı dilieri karşısında kapıldıkları aşağılık
duygusundan mı? Yoksa kimi uzmanlık dalla-
rında, tıpta, hukukta yapılageldiği üzere, bü-
yük çoğunluğun bilmediğini varsaydıkları te-
rimlerle hepimizi ürkütmek, ne benzersiz var-
lıklar olduklarını kafamıza çakmak için mi?
Bakın ne diyor güzelim halk türküsü:
Karanfil oylum oylum...
Tamam, halkın düzeyine düşmek istemedik-
lerine göre, "oylum" diyemesinler; ama "ha-
cim", "bez" demenin kime zararı var? Neyin
değerini düşürür!
Üstelik züppelik başladı mı, durmuyor: be-
nim bildiğim "gouache", "guaş" okunuyor;
hani şu kıldan ince kılıçtan keskin olmak üze-
re dudaklarını büze büze konuşan çıtkırıldım
hanımlargibi "ş"y\ kalın bulup "j"ye çevirmek
neyin nesi?
Aynı inceltme, "tırıs gidenlere aynlmış yol"
demek olan "trottoir"da da karşımıza çıkar:
"tretuar".
TanrıTürk'üveTürkçemizibu "/nce"hanım-
larla beylerden korusun desem işe yarar mı?
Muzaffer bgü'yle mizah üzerîne
• Kültür Servisi - MuzafiFer Izgü, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Karşılaştırmah Edebiyat Bölümü
tarafindan düzenlenen Anadolu
Güüneceleri' konulu konferansa katıldı.
'Türk Toplumunun încili Çavuş'u,
Bektaşi'yi yetiştiren bir toplum olduğunu
hanrlatan Izgü, 'Son yıllarda gülmeyi,
güldürmeyi unuttuk. Nerede, nasıl ve
niçin güleceğimizi bilemiyoruz' yorumunu
yaptı. Güldürü üzerine 110 kitap yazmış
olan îzgü, Türk toplumunun mizaha büyük
ilgi gösterdiğini hatırlattı. Çocuk yaşta
anne- babalann gülmenin ayıp olduğu
yolunda telkin yaptığını, bu baskının ilerki
yıllarda farklı kesimlerce tekrar edildiğini
ve buna rağmen mizahın gördüğü ilginin
dikkat çekici olduğunu da vurguladı.
Izgü'nün kahldığı konferans, Osmangazi
Üniversitesi'nin öğretim üyeleri, tartışmalı
edebiyat bölümü öğrencileri ve farklı
bölümlerde öğrenim görmekte olan öğrenciler
tarafmdan izlendi.
BUGÜN
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ SİDVEMA
SALONU'nda Alan Parker'ın yönetmenliğini
yaptığı 'Angela'nm KüOeri' adlı film
gösteriliyor. (0 212 251 56 00)
• BEYOĞLUSİNEMASI'nda Yeniyıl
Şenliği' kapsamında Q. Tarantino'nun
yönetmenliğini yaptığı 'Rezervııar Köpekleri'
adlı film gösteriliyor. (0 212 251 32 40)