23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2002 SAL 12 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜ1V Ben RuhiBevNasılım?"BenRuhiBej Nasrtnn?" şiirde ti- yatronun, tiyatroda şıirin zorlu yol- culuğu. Edip Cansever'in dizeleri- ni okurken aralanan kapılar, bir la- birenti anımsatan çıkmazlar, insanı içıne çekiyor. Sözler, renkler, imge- ler arasından bir girdaba kapılmış gi- bi düşünceler akıyor. Bir "düşünce sefi"bu. Edip Cansever, "Ben şiirin yara- üldıktan sonra çok önemli bir yaşa- mı okluguna tnanan bir insaıum" diyor. Istanbul Devlet Tiyatrosu ya- pımı olan "Ben Ruhi Bey Nası- hm?r> da şairin sözünü ettiği kalp atışlan hissediliyor. Yönetmen Cü- neytÇaöşkur. şiirdeki yalnıznk, be- lirsizlik, umutsuzluk, özlem, tutku ve direnişle bezeli bilinç akışını ti- yatro sahnesine taşırken şiirin for- munu koruyarak mesafeli bir oku- ma gerçekleştirmiş. Edip Canse- ver'ın dizelerini zedelemeden ken- di imbiğinden süzerek buluşturmuş seyirciyie. Bu rafine buluşmada dış- saJ hareketsizlik önemli bir özellik olarak belirleniyor. Buna, yaşama uzak bir açıdan bakış da denebilir. Uzak açı, belki de bir anlamda Can- sever'in "sffinmişaynntıJar'*ı ile ör- tüşüyor, bir anJamda T.S. Eüot'tan çağnşımlar yapıyor. Dıştaki duragan- hk içteki devinimi daha da güçlen- diriyor ve sayfalardan sahneye dö- külen sözlerde içsel firtınalann önü kesilmiyor. Anlarfa hesaplaşmak Ruhi Bey'in yaşam alanı; geçmi- şi, düşleri, fantezileri ve de gerçek- lerdir. Bu karmaşık bütün, onun ha- yatla, ölümle, dünle, bugünle ve ya- nnla hesaplaşma sürecini oluşturur. Kaotik bir hesaplaşmadır sahneye yansıyan. Kaotik bir yolculuk. Ru- hi Bey, bu yolculukta kendi benli- gini sorgulamakta ve adeta boşluk- ta dolanan varlığını (ruhunu ve be- denini) çevresindeki nesnelerden, imgelerden, olaylardan soyutlama- dan duygular ve düşüncelerle zen- ginleştirmektedir. Yaşama karşın ve yaşam için bir direniş midir bu? Cüneyt Çalışkur, Ruhi Bey'in par- çalanmış yaşamını tiyatrolaştınr- ken kanımca, sahne ve ışık tasan- mıyla da vurgulanan iki düzlemde gelgitlerüzerinde durmuş. Biryan- da; belleğinde canlılığını koruyan "bir çocukta bir kadm hayakti/bir kadında bir çocuk hayakti", koy- lar, sıcak. îçerenköy, konak, bahçe kapısı, limonJuk, sümbüJler, san bir çarşamba, kahverengi bir cumarte- si, üvey anne, ölüm gibi kavramlar ve nesneler onun bugünü ile dünü arasında yayılır. Öte yanda; arka planda etkileyici bir siyah- beyaz fotoğraf oluşturan donmuş portre- ler dünde kalan soluk renklerdir. Kimdir bu insanlar? Bir Çiçek Ser- gicisi, Meyhane Patronu, Garson, Kürk Tamircisi Yorgo, Genelev Ka- dını, Otel Kâtibi, Cenaze Kaldıncı- sı Adem ve Hayrünisa... Köşkün yüksek kapısının ardında bir çerçe- ve içine yerleştirilmiş bu toplu fo- toğraf, aslında Ruhi Bey'in dar bir alana sıkışmış yaşamının farkh açı- lardan yansımasıdır. Bu dar alan içinde onlarla birlikte yakalanan dü- şünsel göndermeler seyirciyi salt Ruhi Bey'in dünyasıyla yüzleştirme- yecek, onu kendi iç dünyasına, iç he- saplaşmasına yönlendirecek denli etkileyicidir. Sanki onun bir parça- sı olan bu insanlar, dışardan içeriye bakarken Ruhi Bey içerden dışan- ya bakmaktadır. tki yönlü bir yol- culuktur bu. Inişleri çıkışlan olan bir uğraştır. Anlar üzerine kurulu bir yapıtta parçalan yerine oturtmak, olayın özünü yakalayabilmek ve bu özdeki gizli enerjiyi psikolojik sap- lantdann ötesine geçerek ortaya çı- karabilmek ciddi birçalışma gerek- tiriyor. Ruhi Bey rolünde Uğur Po- lat bu çahşmayı titizlikle gerçekleş- tirmiş. Achille Bonito Otiva "Görmenin Keşfi" başlıklı yazısmda "Gö'nne, eşiği geçmeden içeri girebilmektir" der. Bu çahşmada; öncelikle yönet- men Cüneyt Çalışkur'un ve başta Uğur Polat olmak üzere Mahmut Gökgözl Çiçek Sergicisi), AliErsin Yener (Yorgo), AJi FuatÇimen (Pat- ron), Rüçhan Çahşkur (Genelev Kadını), Wırdaer Okur (Meyhane Garsonu), CeJalKadri Kmoğhî (Otel S öylesek, yeniden mi söylesek şimdi de / Ben uzun yollan hiç sevmem / Doğacak bir çocuk gibi beklemeli anılar /Ansızm doğmalı, ansızın ölmeli saniyelerde. Kâtibi), Taner Birsel (Adem), Ca- nan Sanan (Hayrünisa) gibi isimler- den oluşan sağlam oyuncu kadro- sunun ve de oyuna boyut katan sah- ne tasanmında Etfaem Ozbora, ışık tasanmında Önder Ank'ın, özgün müzikleri yapan TamerÇıray, kos- tümlerde Gülhan Kırçova'nın eşi- gi geçmeden içeri girebildikleri ke- sin. "Ben Ruhi Bey Nasdnn"da söz konusu olan psikolojik ayrıntılar değil, dizelerin altındaki kıvnmlar, uçurumlar, düzlükler. Yaşamla ölüm arasuıdaki sınınn kalktığı bir dün- ya. Sanatçı kadar seyirciyi de zor- layan bir çalışma. Ben kendi adıma bu zorlu yolculuktan çok tat aldım... Bulgar yazar Hristo Boytçef'in oyunu savaş sonrası Balkan toplumunu anlatan bir kara mizah Avrupa yoflarında bir deli operasyonu MELTEM KERRAR Dünya klasiklerinden çağdaş yer- li yazarlara, bu sezon geniş birreper- hıvar sunan Istanbul Şehir Tiyatro- lan çağdaş Bulgaryazar HristoBoyt- çefle karşılıyor izleyiciyi bu kez. Yann Kadıköy Haldun Taner Sahne- si'ndeperdeaçacakolan 'Kuş Ope- rasyonu' bir Macit Koper rejisi. Kerem Yılmazer, Metin Çekmez, Arif Akkaya, Aziz Sarvan, Murat Garibağaoğlu, Rıdvan ÇelebL Se- mah Tuğselve MuratDeryaKılıçın rol aldığı, çevirisi NinalGeyranKoJ- daş'a ait oyunun dramaturjisini Ta- nkGûnerselyapn. Savaşın ardından Bosna halkının yaşadığı trajediyi ve Avrupa Birli- ği'ne girme süreci içinde Balkan toplumunun yaşadığı sü- reci anlatan özgün bir ka- ra mizah örneği 'KuşOpe- rasyonu'. Bir avuç deli ve bir uyuşturucu bağımhsı doktoru buluşturan unu- tulmuş bir klinik, yanlış- lıklaBirleşmiş Mületler'in yardım sandıklanndan bi- rine kavuşunca askeri bir 'Kuş Operasyonu'nu, yönetmen ve oyuncular içın geniş olanaklar sağlayacak biroyun olarak düşünen Koper, okur okumaz sahneye koy- maya karar vermiş oyunu. Türki- ye'nin bugün içinde bulunduğu her türlü duruma u>Tnası, karannı etki- leyen bir başka büyük neden. 12 ül- kede orijinal adı 'KuşAlbay' olarak sahnelenen oyun, gündemi operas- yondan geçümeyen ulkemize ufak(!) birgöndermeyle "Kuş Operasyonu' olarak sahneleniyor. Zaten adaptas- yon gibi bir durum yaşamadıklan- nı. oyunun kendilifinden adapte ol- duğunu söylüyor Koper. "Balkaniar'm Yaşadığı oia>1ardan sonra içine düştüğü durumda, ülke- nin Nato'ya, Birleşmiş MiUetier'e, A\TupaBirliği'nekanlma isteğLbir Macit Koper'in sahneye koyduğu, yann akşam Haldun Taner Sahnesi'nde prömiyeri yapılacak olan 'Kuş Operasyonu', Avrupa Birliği'ne girme sûrecindeki, gündemi operasyonlarla dolu Türkiye'yle farklı bir ilişki içinde. tabura dönüşüverir. Ama ne kural- larbüdiğimiz ordudaki gibıdir, ne de ugruna savaşılan.. .Her şey bir kuş gibi özgür olmak ya da o kuşu bir gün yakalamak için.. Çünkü "yataız- ca kuşlarveinsanlar uçabilir. kuşlar kanadamla, insanlar kafalanyla-" Koldaş'ın çe%-irip tiyatroya sun- duğu oyunu okuduktan sonra çok edcilendığini ve raporunu kendisinın yazdığını söylüyor dramaturg Güner- sel. "tkUi bir gerekçe var burada. Hem Avrupa ile bütünleşme süre- cinde ülke olarak bağlantunız, hem de nonnal denen insanlann dünya- )i getirdiği hal içinde, acıiar çeken bırtakıminsanlaruı,unıudaçıkıs.vo- k arayışlan... Sanırun gündeük ha- yıun ahşkanhklan dışma davetede- ctk bir oyun bu." Çalışmalar sıra- sada sürekli yazarla ilen'şim halin- Je olunduğunu söylüyor Günersel, bir oyunun her ülkede farklı bir ruh vebiçim kazandığını düşünüyor ama o)Tinun ruhuna ve lafzına saygıyla sâhip çıktıklannı da ekliyor. kurtuluş >ohı olarak görüldü hep. Biz de aym şeyin içindeyiz. Beni de en çok çeken yanı bu oyunun." Onu en çok çeken yanın altını bi- raz daha çizmeye yönelmış rejisüı- de. "OVTUI zaten buna izin veriyor- du, biz militarist yönüyle. tasıdığj- nıızsosyalkirffliklerin psikolojisini öne çıkararak alonı çizmeye çaaşük." Bir avuç delinin kendi doğrulan ve ucundan köşesinden anlatılmış hikâyelerinde akıyor yolculuklan. Bır yerlerden biliyoruz o hikâyele- ri biz de, anlıyoruz, tamamlıyoruz söylenmemiş olanı. Oyun boyunca onlann gözünden 'defi'ce bakmaya başlıyoruz sonra da. Koper'e göre yönetmen ve oyuncu için de farklı olanaklar getirebiliyor bu 'deli'ce bakış. Delilik ya da sos- yal bozukluk dediğimiz şeyin, oyun- culann karakter yaratmalannda önemli biretken olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Balkaniar'ın bir dağ başuıdan bir yılbaşı gecesi kalkıp Strasbourg'a gitmek,BirleşmişMil- letier binasına davanmak da ancak deüleringerçekleştirmeyekalkışabi- leceği bir ütopya tabil" Oyun kışile- rinin delihklerinin altını kalın çizer- ken bu ütopyanın vurgusunu artın- yor. Gümrükten geçen binlerce TIR şoförünü "KutsalBaldren nin duala- nnda sayıklayan bir fahişe, çalma- dan duramayan elıyle bir yabancı gibi yaşayan kleptoman, küçücük olduğu için birilerinin ayaklan altın- da ezilmek korkusuyla boğulan adam... ve diğerleri. Aslında hiçbi- ri psikolojide birebir karşılığı olan delilıkler değil. "Birsürütoplumda olduğu gibi Baikanlar'ın da birta- kım sosyaJ hastataklan, pisüklerL" diyor Koper. Boytçef in oyunu belki biraz da- «^..^_ haumutlubıtiyor,amaGü- nersel dramaturji çalışma- sında Koper'in vurgusuna koşut bir yönde, özellikle toz pembe bir son çizme- meye çalıştıklannı söylü- yor. Oyunu başından be- ri Türkiye'yle iJışkilendi- ren Koper, oyun sonunda da karakterleri delilikle- rinden biranda sıyırmak istememiş. "Bütün bunlarv^buzca deüleringer- çekleştirebileceği bir ütopya olduğu zaman sonu hüsrandır, hü/ündür, başa dönmedir, yeniden başlama is- teğidir. beüd akıllanmakur bir mik- tar.BugünTürkiyç'yi düşündüğümüz zaman da bu böyle. Demokratik bir ülke olun,yasalanmzı şu şu şu kural- lara uygulayuı gibi dışardan empo- ze edilen pek çok şey var. Ve henüz öyle ounadığunız haldebizzaten öy- leyiz, bizi neden aumyorsunuz deyi- şimiz bir sosyal bozukluk, hazırtk- azhkKurulan ütopya kendi başımı- za kurduğumuz bir ütopya değil, bi- zekurdurtulan bir ütopya.Kafamız- da. beynimizde, hayaunıizde, çevre- mizde bizim için yarauinuş birütop- ya. Burava yönelin denilen, içinde bulunduğumuz duruma baküarak bizegöreprogramlanmış,ptanlanmış bir ütopya. Biz bu ütopyaya kapılıyoruz. Ama burada Albay Fetisorun kurduğu başka bir şey, çünkü insanlar hayal kurabüir-'* BİR A\ l Ç DELİ-Bir aMiç deliyie, uyuşturucu bağunhsı bir doktoru bir araya getiren klinik, BirleşmişMilkder'in yanhmsandıklanndan birine kavuşuncaaskeri bir tabura dönüşüverir. Ne kurallar bikügimiz gibidir, ne de ugruna sa\aşdan». Y4ZIODASI SELİM tLERİ Etff Kış Dolmaları (3) Refik HaMd Bey'in Türkçe'sini çok severim, an- latımını severim, romanlannı, öykülerini, yazılan- nı, kroniklerini çok severim. Ama Ago Paşanın Hatıratı'nöa dolma için yaz- dıklan beni biraz üzer. Senelerden 1921 'dir; Refik Halid'in Millî Mücadele'ye uzak durduğu dönem. Dolmayı birdenbire siyasetin içine sokar; büyük ola- sılıkla kendisinın de sonradan üzüldüğü şu taşla- macı satırlan kaleme getirir: "Hoş, bütün dolmalarda, kabak, yaprak, doma- tes, patlıcan, biber, balık, tavuk dolmalannda bir şaşkınlık, bir memnuniyetsizlikhali vardır; bilmem bu cihete siz de dikkat ettiniz mi? Bana öyle ge- lirkisebze, balık veya tavuk, hiçbiri, hatta kaz ve hindi bile dolma olmaktan memnun değillerdir. öy- le içlerinin açılarak birtakım ecnebi maddelerle tı- ka basa doldurulması istiklâl ve millî fikirterini ren- cide ettiğinden midir, yoksa yabancılar tarafından ve izdivaç vaadiyle haysiyeti ihlâl edilmiş zavallı- lar gibi kannlan şişirilmiş ve münasebetsiz bir şek/e soku/muş olduklan için midir, ne, her cins ve her nevi dolmada muhakkak bir teessûr ve ta- hayyür hali sezilir." Bir de bir deyimden söz açıyor Nilgün roman- cısı: Dolmaya gelmek. Kandınlmak anlamına dol- ma yutmayı biliyordum ama, dolmaya gelmeyi işitmemiştim... Ben dolmalarda, çogu kez, görsel sanatlann duyumsayışlannı yakalanm. Hele bu dolmaiardan biri, başlı başına bir sanat eseridir: Bütünce laha- na dolması! 'Bütünce' sözçüğünü sözlüklerde aradım, bu- lamadım. Nijat Özön'ün Büyük Dil Kılavuzu dil- bilim terimi olarak gösteriyor. Mahmud Nedim bin Tosun'un Aşçıbaşı kitabında hem bütünce laha- na dolması var, hem de baJ kabağının bütünce dol- ması. Bal kabağının bütünce dolması, meğerse, be- nim Evimizin Tek Istakozu'nda anlattığım, Bursa- lı halamızın meşhur Sindirella pilavıymış ve Osman- lı mutfağının yemeklerindenmiş. Gelelim bütünce lahana dolmasına, onu emek- li matematik öğretmeni Hüsnü Bey yapmıştı. Bir kış günüydü. Daha Kadıköyü'nde oturuyor- duk. Çocuktum. Ailecek Yakacık'a Hüsnü Bey'e gıtmiştik. Kimdi Hüsnü Bey? Yaşlı ve bekâr oldu- ğunu hatırlıyorum. Arada bir bize gelirdi; babamın arkadaşıydı galiba. Yakacık, şimdi ancak eski romanlardan okuya- cağımız pastoral bir güzellik içindeydi. Çamlaror- tasında iki katlı ahşap ev. Bahçede köpek kulü- besi ve kocaman çoban köpeği. Hüsnü Bey bizi kapıda karşılıyor. Taşlık sofada tek başına duran, adeta bırakılmış, ten\ edilmiş, boylu boslu duvar saati... Bunlar geliyor aklıma. Yemek odasına geçiyoruz. Pencerelerden, tül- ler gerisinden kış güneşi vuruyor içeriye. Hüsnü Bey porselen servis tabağında, akik krvılcımlan olan, zebercet renkli bir top getiriyor, büyücek bir top, biraz yamn yumru. Bu topu ekmek bıçağını andı- nr bir bıçakla kesiyor ve zebercet top birdenbire bütünce lahana dolması oluyori Evet, Aşçıbaşı 'ndaki tariften yola çıkarak, içi kof olmayan, yapraklan sık, beyaz lahananın sap ye- rinden irice birkapak keseceksiniz. Lahananın içi- ni bıçakla oyacaksınız. Bu iç, kavrulmuş kıyma, ve fıstkla lapa kıvamında pişirilecek; tuzla, tereyağıy- la sıvanmış top lahanaya doldurulacak. Kapağı da kapadınız mı, tamam. Lahana ters çevirilip tepsiye oturtulacak; üze- rine yağ sürüp fırına "kondurulacak", "Birsaatkaldıkta", diyor Mahmut Nedim bin To- sun. Fınnda mı kalacak, pek anlayamadım. Sı- cakken yenecek ve Aşçıbaşı yazan eklemiş: "Pek hoş olur!" Görüntüsü gerçekten çok hoştu. Tadını hatırla- mıyorum. Bir daha da bütünce lahana dolması ye- medim. Yakacık'taki kış günü, yalnız yaşayan Hüsnü Bey'in bizim için zahmetlere girişi, yıllaryılı hüzün verirbana... Takvimde \z Bırakan: "Kim inkâr eder ki dünyada her şey sa'y (emek) ile değildir." Mahmud Nedim bin Tosun, Aşçıba- şı, Yapı Kredi Yayınlan, 1999. Karanbkta Bir Hayal (Nkesi • Küitür Servisi - Çek Tiyatro Topluluğu Image Theatre 18 ve 19 Öcak tarihlerinde saat 19.30'da Iş Sanat Küitür Merkezi'nde Istanbullu sanatseverlerin konuğu olacak. Özgün yorumlanyla beğeni toplayan topluluk, oyunlanndan seçkilerle oluşturdukian 18 kısa gösterilik bir repertuvarla izleyicinin karşısma çıkacak. 1989 yılında Prag'da Alexander Cihar ve Eva Asterova tarafmdan kurulan Image Theatre, 90'h yıllann başlannda Prag'da 'Jazz Mime Stories' adlı ilk prodüksiyonJarıyla kazandıklan başanyı uluslararası platfonna taşımayı başardı. Image Theatre, 'Kara tiyatro' ile dans, modern caz ve pandomim'i buluşturduklan özgün yorumlanm kara tiyatronun efektleri ve sinematografik unsurlarla zenginleştiriyor. Topluluklanm 'yaşayan bir organizma' olarak tanımlayan ekip, yaratıcı fikirlerin paylaşımıyla yola çıkmasmm yanı sıra seyirciyle olağanüstü bir iletişim kurmayı da başanyor. (02123161576) 'Atinalı Tımon' ilk kez Konya'da • KONYA (AA) - Devlet Tiyatrolan'nda William Shakespeare'in 'Atinalı Timon' isimli oyunu Konya Devlet Tiyatrosu'nda (KDT) ilk kez sahnelenecek. Sabahattin Eyuboğlu'nun Türkçeye çevirdiği, Ayşe Emel Mesci'nin yönettiği oyun 31 Ocak'ta tiyatroseverlerle buluşacak. Dekor tasanmmı Murat Gühnez'in yaptığı oyunun müzik düzenini ise Okay Temiz üstleniyor. Oyunda, KDT oyunculanndan Alpay Ulusoy, Sedat Keçeci, Volkan Benli ve Ali Hakan Beşen rol ahyor. 2 bölümden oluşan 'Atinalı Timon'da cömertliği ve müsriflik sonucu fakir duşen bir soylunun başından geçenler anlatılıyor. Oyunda, bir yandan dalkavuklann her toplumda rastlamlan nankörlükleri sergilenirken, bir yandan da insan, para, dostluk gibi kavramlar sorgulamyor, varlık ile yokluk arasındaki uçurumlar ve sonuçlan vurgulamyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle