Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2002 SAL
12 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜ1V
Ben RuhiBevNasılım?"BenRuhiBej Nasrtnn?" şiirde ti-
yatronun, tiyatroda şıirin zorlu yol-
culuğu. Edip Cansever'in dizeleri-
ni okurken aralanan kapılar, bir la-
birenti anımsatan çıkmazlar, insanı
içıne çekiyor. Sözler, renkler, imge-
ler arasından bir girdaba kapılmış gi-
bi düşünceler akıyor. Bir "düşünce
sefi"bu.
Edip Cansever, "Ben şiirin yara-
üldıktan sonra çok önemli bir yaşa-
mı okluguna tnanan bir insaıum"
diyor. Istanbul Devlet Tiyatrosu ya-
pımı olan "Ben Ruhi Bey Nası-
hm?r>
da şairin sözünü ettiği kalp
atışlan hissediliyor. Yönetmen Cü-
neytÇaöşkur. şiirdeki yalnıznk, be-
lirsizlik, umutsuzluk, özlem, tutku
ve direnişle bezeli bilinç akışını ti-
yatro sahnesine taşırken şiirin for-
munu koruyarak mesafeli bir oku-
ma gerçekleştirmiş. Edip Canse-
ver'ın dizelerini zedelemeden ken-
di imbiğinden süzerek buluşturmuş
seyirciyie. Bu rafine buluşmada dış-
saJ hareketsizlik önemli bir özellik
olarak belirleniyor. Buna, yaşama
uzak bir açıdan bakış da denebilir.
Uzak açı, belki de bir anlamda Can-
sever'in "sffinmişaynntıJar'*ı ile ör-
tüşüyor, bir anJamda T.S. Eüot'tan
çağnşımlar yapıyor. Dıştaki duragan-
hk içteki devinimi daha da güçlen-
diriyor ve sayfalardan sahneye dö-
külen sözlerde içsel firtınalann önü
kesilmiyor.
Anlarfa hesaplaşmak
Ruhi Bey'in yaşam alanı; geçmi-
şi, düşleri, fantezileri ve de gerçek-
lerdir. Bu karmaşık bütün, onun ha-
yatla, ölümle, dünle, bugünle ve ya-
nnla hesaplaşma sürecini oluşturur.
Kaotik bir hesaplaşmadır sahneye
yansıyan. Kaotik bir yolculuk. Ru-
hi Bey, bu yolculukta kendi benli-
gini sorgulamakta ve adeta boşluk-
ta dolanan varlığını (ruhunu ve be-
denini) çevresindeki nesnelerden,
imgelerden, olaylardan soyutlama-
dan duygular ve düşüncelerle zen-
ginleştirmektedir. Yaşama karşın ve
yaşam için bir direniş midir bu?
Cüneyt Çalışkur, Ruhi Bey'in par-
çalanmış yaşamını tiyatrolaştınr-
ken kanımca, sahne ve ışık tasan-
mıyla da vurgulanan iki düzlemde
gelgitlerüzerinde durmuş. Biryan-
da; belleğinde canlılığını koruyan
"bir çocukta bir kadm hayakti/bir
kadında bir çocuk hayakti", koy-
lar, sıcak. îçerenköy, konak, bahçe
kapısı, limonJuk, sümbüJler, san bir
çarşamba, kahverengi bir cumarte-
si, üvey anne, ölüm gibi kavramlar
ve nesneler onun bugünü ile dünü
arasında yayılır. Öte yanda; arka
planda etkileyici bir siyah- beyaz
fotoğraf oluşturan donmuş portre-
ler dünde kalan soluk renklerdir.
Kimdir bu insanlar? Bir Çiçek Ser-
gicisi, Meyhane Patronu, Garson,
Kürk Tamircisi Yorgo, Genelev Ka-
dını, Otel Kâtibi, Cenaze Kaldıncı-
sı Adem ve Hayrünisa... Köşkün
yüksek kapısının ardında bir çerçe-
ve içine yerleştirilmiş bu toplu fo-
toğraf, aslında Ruhi Bey'in dar bir
alana sıkışmış yaşamının farkh açı-
lardan yansımasıdır. Bu dar alan
içinde onlarla birlikte yakalanan dü-
şünsel göndermeler seyirciyi salt
Ruhi Bey'in dünyasıyla yüzleştirme-
yecek, onu kendi iç dünyasına, iç he-
saplaşmasına yönlendirecek denli
etkileyicidir. Sanki onun bir parça-
sı olan bu insanlar, dışardan içeriye
bakarken Ruhi Bey içerden dışan-
ya bakmaktadır. tki yönlü bir yol-
culuktur bu. Inişleri çıkışlan olan bir
uğraştır. Anlar üzerine kurulu bir
yapıtta parçalan yerine oturtmak,
olayın özünü yakalayabilmek ve bu
özdeki gizli enerjiyi psikolojik sap-
lantdann ötesine geçerek ortaya çı-
karabilmek ciddi birçalışma gerek-
tiriyor. Ruhi Bey rolünde Uğur Po-
lat bu çahşmayı titizlikle gerçekleş-
tirmiş.
Achille Bonito Otiva "Görmenin
Keşfi" başlıklı yazısmda "Gö'nne,
eşiği geçmeden içeri girebilmektir"
der. Bu çahşmada; öncelikle yönet-
men Cüneyt Çalışkur'un ve başta
Uğur Polat olmak üzere Mahmut
Gökgözl Çiçek Sergicisi), AliErsin
Yener (Yorgo), AJi FuatÇimen (Pat-
ron), Rüçhan Çahşkur (Genelev
Kadını), Wırdaer Okur (Meyhane
Garsonu), CeJalKadri Kmoğhî (Otel
S
öylesek,
yeniden mi
söylesek
şimdi de / Ben
uzun yollan hiç
sevmem /
Doğacak bir
çocuk gibi
beklemeli anılar
/Ansızm
doğmalı, ansızın
ölmeli
saniyelerde.
Kâtibi), Taner Birsel (Adem), Ca-
nan Sanan (Hayrünisa) gibi isimler-
den oluşan sağlam oyuncu kadro-
sunun ve de oyuna boyut katan sah-
ne tasanmında Etfaem Ozbora, ışık
tasanmında Önder Ank'ın, özgün
müzikleri yapan TamerÇıray, kos-
tümlerde Gülhan Kırçova'nın eşi-
gi geçmeden içeri girebildikleri ke-
sin.
"Ben Ruhi Bey Nasdnn"da söz
konusu olan psikolojik ayrıntılar
değil, dizelerin altındaki kıvnmlar,
uçurumlar, düzlükler. Yaşamla ölüm
arasuıdaki sınınn kalktığı bir dün-
ya. Sanatçı kadar seyirciyi de zor-
layan bir çalışma. Ben kendi adıma
bu zorlu yolculuktan çok tat aldım...
Bulgar yazar Hristo Boytçef'in oyunu savaş sonrası Balkan toplumunu anlatan bir kara mizah
Avrupa yoflarında bir deli operasyonu
MELTEM KERRAR
Dünya klasiklerinden çağdaş yer-
li yazarlara, bu sezon geniş birreper-
hıvar sunan Istanbul Şehir Tiyatro-
lan çağdaş Bulgaryazar HristoBoyt-
çefle karşılıyor izleyiciyi bu kez.
Yann Kadıköy Haldun Taner Sahne-
si'ndeperdeaçacakolan 'Kuş Ope-
rasyonu' bir Macit Koper rejisi.
Kerem Yılmazer, Metin Çekmez,
Arif Akkaya, Aziz Sarvan, Murat
Garibağaoğlu, Rıdvan ÇelebL Se-
mah Tuğselve MuratDeryaKılıçın
rol aldığı, çevirisi NinalGeyranKoJ-
daş'a ait oyunun dramaturjisini Ta-
nkGûnerselyapn.
Savaşın ardından Bosna halkının
yaşadığı trajediyi ve Avrupa Birli-
ği'ne girme süreci içinde Balkan
toplumunun yaşadığı sü-
reci anlatan özgün bir ka-
ra mizah örneği 'KuşOpe-
rasyonu'. Bir avuç deli ve
bir uyuşturucu bağımhsı
doktoru buluşturan unu-
tulmuş bir klinik, yanlış-
lıklaBirleşmiş Mületler'in
yardım sandıklanndan bi-
rine kavuşunca askeri bir
'Kuş Operasyonu'nu, yönetmen
ve oyuncular içın geniş olanaklar
sağlayacak biroyun olarak düşünen
Koper, okur okumaz sahneye koy-
maya karar vermiş oyunu. Türki-
ye'nin bugün içinde bulunduğu her
türlü duruma u>Tnası, karannı etki-
leyen bir başka büyük neden. 12 ül-
kede orijinal adı 'KuşAlbay' olarak
sahnelenen oyun, gündemi operas-
yondan geçümeyen ulkemize ufak(!)
birgöndermeyle "Kuş Operasyonu'
olarak sahneleniyor. Zaten adaptas-
yon gibi bir durum yaşamadıklan-
nı. oyunun kendilifinden adapte ol-
duğunu söylüyor Koper.
"Balkaniar'm Yaşadığı oia>1ardan
sonra içine düştüğü durumda, ülke-
nin Nato'ya, Birleşmiş MiUetier'e,
A\TupaBirliği'nekanlma isteğLbir
Macit Koper'in sahneye koyduğu, yann
akşam Haldun Taner Sahnesi'nde
prömiyeri yapılacak olan 'Kuş
Operasyonu', Avrupa Birliği'ne girme
sûrecindeki, gündemi operasyonlarla
dolu Türkiye'yle farklı bir ilişki içinde.
tabura dönüşüverir. Ama ne kural-
larbüdiğimiz ordudaki gibıdir, ne de
ugruna savaşılan.. .Her şey bir kuş
gibi özgür olmak ya da o kuşu bir
gün yakalamak için.. Çünkü "yataız-
ca kuşlarveinsanlar uçabilir. kuşlar
kanadamla, insanlar kafalanyla-"
Koldaş'ın çe%-irip tiyatroya sun-
duğu oyunu okuduktan sonra çok
edcilendığini ve raporunu kendisinın
yazdığını söylüyor dramaturg Güner-
sel. "tkUi bir gerekçe var burada.
Hem Avrupa ile bütünleşme süre-
cinde ülke olarak bağlantunız, hem
de nonnal denen insanlann dünya-
)i getirdiği hal içinde, acıiar çeken
bırtakıminsanlaruı,unıudaçıkıs.vo-
k arayışlan... Sanırun gündeük ha-
yıun ahşkanhklan dışma davetede-
ctk bir oyun bu." Çalışmalar sıra-
sada sürekli yazarla ilen'şim halin-
Je olunduğunu söylüyor Günersel,
bir oyunun her ülkede farklı bir ruh
vebiçim kazandığını düşünüyor ama
o)Tinun ruhuna ve lafzına saygıyla
sâhip çıktıklannı da ekliyor.
kurtuluş >ohı olarak görüldü hep.
Biz de aym şeyin içindeyiz. Beni de
en çok çeken yanı bu oyunun."
Onu en çok çeken yanın altını bi-
raz daha çizmeye yönelmış rejisüı-
de. "OVTUI zaten buna izin veriyor-
du, biz militarist yönüyle. tasıdığj-
nıızsosyalkirffliklerin psikolojisini öne
çıkararak alonı çizmeye çaaşük."
Bir avuç delinin kendi doğrulan
ve ucundan köşesinden anlatılmış
hikâyelerinde akıyor yolculuklan.
Bır yerlerden biliyoruz o hikâyele-
ri biz de, anlıyoruz, tamamlıyoruz
söylenmemiş olanı.
Oyun boyunca onlann gözünden
'defi'ce bakmaya başlıyoruz sonra da.
Koper'e göre yönetmen ve oyuncu
için de farklı olanaklar getirebiliyor
bu 'deli'ce bakış. Delilik ya da sos-
yal bozukluk dediğimiz şeyin, oyun-
culann karakter yaratmalannda
önemli biretken olduğunu söylüyor
ve ekliyor: "Balkaniar'ın bir dağ
başuıdan bir yılbaşı gecesi kalkıp
Strasbourg'a gitmek,BirleşmişMil-
letier binasına davanmak da ancak
deüleringerçekleştirmeyekalkışabi-
leceği bir ütopya tabil" Oyun kışile-
rinin delihklerinin altını kalın çizer-
ken bu ütopyanın vurgusunu artın-
yor.
Gümrükten geçen binlerce TIR
şoförünü "KutsalBaldren
nin duala-
nnda sayıklayan bir fahişe, çalma-
dan duramayan elıyle bir yabancı
gibi yaşayan kleptoman, küçücük
olduğu için birilerinin ayaklan altın-
da ezilmek korkusuyla boğulan
adam... ve diğerleri. Aslında hiçbi-
ri psikolojide birebir karşılığı olan
delilıkler değil. "Birsürütoplumda
olduğu gibi Baikanlar'ın da birta-
kım sosyaJ hastataklan, pisüklerL"
diyor Koper.
Boytçef in oyunu belki biraz da-
«^..^_ haumutlubıtiyor,amaGü-
nersel dramaturji çalışma-
sında Koper'in vurgusuna
koşut bir yönde, özellikle
toz pembe bir son çizme-
meye çalıştıklannı söylü-
yor. Oyunu başından be-
ri Türkiye'yle iJışkilendi-
ren Koper, oyun sonunda
da karakterleri delilikle-
rinden biranda sıyırmak istememiş.
"Bütün bunlarv^buzca deüleringer-
çekleştirebileceği bir ütopya olduğu
zaman sonu hüsrandır, hü/ündür,
başa dönmedir, yeniden başlama is-
teğidir. beüd akıllanmakur bir mik-
tar.BugünTürkiyç'yi düşündüğümüz
zaman da bu böyle. Demokratik bir
ülke olun,yasalanmzı şu şu şu kural-
lara uygulayuı gibi dışardan empo-
ze edilen pek çok şey var. Ve henüz
öyle ounadığunız haldebizzaten öy-
leyiz, bizi neden aumyorsunuz deyi-
şimiz bir sosyal bozukluk, hazırtk-
azhkKurulan ütopya kendi başımı-
za kurduğumuz bir ütopya değil, bi-
zekurdurtulan bir ütopya.Kafamız-
da. beynimizde, hayaunıizde, çevre-
mizde bizim için yarauinuş birütop-
ya. Burava yönelin denilen, içinde
bulunduğumuz duruma baküarak
bizegöreprogramlanmış,ptanlanmış
bir ütopya. Biz bu ütopyaya
kapılıyoruz. Ama burada Albay
Fetisorun kurduğu başka bir şey,
çünkü insanlar hayal kurabüir-'*
BİR A\ l Ç DELİ-Bir aMiç deliyie, uyuşturucu bağunhsı bir doktoru bir araya
getiren klinik, BirleşmişMilkder'in yanhmsandıklanndan birine kavuşuncaaskeri
bir tabura dönüşüverir. Ne kurallar bikügimiz gibidir, ne de ugruna sa\aşdan».
Y4ZIODASI
SELİM tLERİ
Etff Kış Dolmaları (3)
Refik HaMd Bey'in Türkçe'sini çok severim, an-
latımını severim, romanlannı, öykülerini, yazılan-
nı, kroniklerini çok severim.
Ama Ago Paşanın Hatıratı'nöa dolma için yaz-
dıklan beni biraz üzer. Senelerden 1921 'dir; Refik
Halid'in Millî Mücadele'ye uzak durduğu dönem.
Dolmayı birdenbire siyasetin içine sokar; büyük ola-
sılıkla kendisinın de sonradan üzüldüğü şu taşla-
macı satırlan kaleme getirir:
"Hoş, bütün dolmalarda, kabak, yaprak, doma-
tes, patlıcan, biber, balık, tavuk dolmalannda bir
şaşkınlık, bir memnuniyetsizlikhali vardır; bilmem
bu cihete siz de dikkat ettiniz mi? Bana öyle ge-
lirkisebze, balık veya tavuk, hiçbiri, hatta kaz ve
hindi bile dolma olmaktan memnun değillerdir. öy-
le içlerinin açılarak birtakım ecnebi maddelerle tı-
ka basa doldurulması istiklâl ve millî fikirterini ren-
cide ettiğinden midir, yoksa yabancılar tarafından
ve izdivaç vaadiyle haysiyeti ihlâl edilmiş zavallı-
lar gibi kannlan şişirilmiş ve münasebetsiz bir
şek/e soku/muş olduklan için midir, ne, her cins
ve her nevi dolmada muhakkak bir teessûr ve ta-
hayyür hali sezilir."
Bir de bir deyimden söz açıyor Nilgün roman-
cısı: Dolmaya gelmek. Kandınlmak anlamına dol-
ma yutmayı biliyordum ama, dolmaya gelmeyi
işitmemiştim...
Ben dolmalarda, çogu kez, görsel sanatlann
duyumsayışlannı yakalanm. Hele bu dolmaiardan
biri, başlı başına bir sanat eseridir: Bütünce laha-
na dolması!
'Bütünce' sözçüğünü sözlüklerde aradım, bu-
lamadım. Nijat Özön'ün Büyük Dil Kılavuzu dil-
bilim terimi olarak gösteriyor. Mahmud Nedim bin
Tosun'un Aşçıbaşı kitabında hem bütünce laha-
na dolması var, hem de baJ kabağının bütünce dol-
ması.
Bal kabağının bütünce dolması, meğerse, be-
nim Evimizin Tek Istakozu'nda anlattığım, Bursa-
lı halamızın meşhur Sindirella pilavıymış ve Osman-
lı mutfağının yemeklerindenmiş.
Gelelim bütünce lahana dolmasına, onu emek-
li matematik öğretmeni Hüsnü Bey yapmıştı.
Bir kış günüydü. Daha Kadıköyü'nde oturuyor-
duk. Çocuktum. Ailecek Yakacık'a Hüsnü Bey'e
gıtmiştik. Kimdi Hüsnü Bey? Yaşlı ve bekâr oldu-
ğunu hatırlıyorum. Arada bir bize gelirdi; babamın
arkadaşıydı galiba.
Yakacık, şimdi ancak eski romanlardan okuya-
cağımız pastoral bir güzellik içindeydi. Çamlaror-
tasında iki katlı ahşap ev. Bahçede köpek kulü-
besi ve kocaman çoban köpeği. Hüsnü Bey bizi
kapıda karşılıyor. Taşlık sofada tek başına duran,
adeta bırakılmış, ten\ edilmiş, boylu boslu duvar
saati... Bunlar geliyor aklıma.
Yemek odasına geçiyoruz. Pencerelerden, tül-
ler gerisinden kış güneşi vuruyor içeriye. Hüsnü
Bey porselen servis tabağında, akik krvılcımlan olan,
zebercet renkli bir top getiriyor, büyücek bir top,
biraz yamn yumru. Bu topu ekmek bıçağını andı-
nr bir bıçakla kesiyor ve zebercet top birdenbire
bütünce lahana dolması oluyori
Evet, Aşçıbaşı 'ndaki tariften yola çıkarak, içi kof
olmayan, yapraklan sık, beyaz lahananın sap ye-
rinden irice birkapak keseceksiniz. Lahananın içi-
ni bıçakla oyacaksınız. Bu iç, kavrulmuş kıyma, ve
fıstkla lapa kıvamında pişirilecek; tuzla, tereyağıy-
la sıvanmış top lahanaya doldurulacak. Kapağı da
kapadınız mı, tamam.
Lahana ters çevirilip tepsiye oturtulacak; üze-
rine yağ sürüp fırına "kondurulacak",
"Birsaatkaldıkta", diyor Mahmut Nedim bin To-
sun. Fınnda mı kalacak, pek anlayamadım. Sı-
cakken yenecek ve Aşçıbaşı yazan eklemiş: "Pek
hoş olur!"
Görüntüsü gerçekten çok hoştu. Tadını hatırla-
mıyorum. Bir daha da bütünce lahana dolması ye-
medim.
Yakacık'taki kış günü, yalnız yaşayan Hüsnü
Bey'in bizim için zahmetlere girişi, yıllaryılı hüzün
verirbana...
Takvimde \z Bırakan:
"Kim inkâr eder ki dünyada her şey sa'y (emek)
ile değildir." Mahmud Nedim bin Tosun, Aşçıba-
şı, Yapı Kredi Yayınlan, 1999.
Karanbkta Bir Hayal (Nkesi
• Küitür Servisi - Çek Tiyatro Topluluğu
Image Theatre 18 ve 19 Öcak tarihlerinde saat
19.30'da Iş Sanat Küitür Merkezi'nde
Istanbullu sanatseverlerin konuğu olacak.
Özgün yorumlanyla beğeni toplayan topluluk,
oyunlanndan seçkilerle oluşturdukian 18 kısa
gösterilik bir repertuvarla izleyicinin karşısma
çıkacak. 1989 yılında Prag'da Alexander Cihar
ve Eva Asterova tarafmdan kurulan Image
Theatre, 90'h yıllann başlannda Prag'da 'Jazz
Mime Stories' adlı ilk prodüksiyonJarıyla
kazandıklan başanyı uluslararası platfonna
taşımayı başardı. Image Theatre, 'Kara tiyatro'
ile dans, modern caz ve pandomim'i
buluşturduklan özgün yorumlanm kara
tiyatronun efektleri ve sinematografik
unsurlarla zenginleştiriyor. Topluluklanm
'yaşayan bir organizma' olarak tanımlayan
ekip, yaratıcı fikirlerin paylaşımıyla yola
çıkmasmm yanı sıra seyirciyle olağanüstü bir
iletişim kurmayı da başanyor.
(02123161576)
'Atinalı Tımon' ilk kez Konya'da
• KONYA (AA) - Devlet Tiyatrolan'nda
William Shakespeare'in 'Atinalı Timon' isimli
oyunu Konya Devlet Tiyatrosu'nda (KDT) ilk
kez sahnelenecek. Sabahattin Eyuboğlu'nun
Türkçeye çevirdiği, Ayşe Emel Mesci'nin
yönettiği oyun 31 Ocak'ta tiyatroseverlerle
buluşacak. Dekor tasanmmı Murat Gühnez'in
yaptığı oyunun müzik düzenini ise Okay Temiz
üstleniyor. Oyunda, KDT oyunculanndan
Alpay Ulusoy, Sedat Keçeci, Volkan Benli ve
Ali Hakan Beşen rol ahyor. 2 bölümden oluşan
'Atinalı Timon'da cömertliği ve müsriflik
sonucu fakir duşen bir soylunun başından
geçenler anlatılıyor. Oyunda, bir yandan
dalkavuklann her toplumda rastlamlan
nankörlükleri sergilenirken, bir yandan da
insan, para, dostluk gibi kavramlar
sorgulamyor, varlık ile yokluk arasındaki
uçurumlar ve sonuçlan vurgulamyor.