18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 11 OCAK2002CUMA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Miislümanlap Diyaloğu İSLAM dünyasında olupbitenler konusunda de- vekuşu gıbi davranan Türkiye'nin kumdan başını çıkarması içın o dünyada ılle de kötü bir şeyler ol- ması gerekir: Bin Ladin'den sonra, şimdi de Ec- yad Kalesi'nin yıkılışı. Ustelik, bu konudakı aymazlığın, aldanışın, ge- cikmenin veaczin sonrasında. Bu noktada UNES- CO'yu uyarmanın ne yararı olabilir ki? Ya da, Islam dünyasıyla bile doğru dürust diya- logkuramamış bir Türkiye'nin, önümüzdeki aylar- da Istanbul'da duzenleneceğı söylenen Doğu-Ba- tı diyalogunda söyleyeceklerine kim ne kadar ina- nacaktır? Kaldı ki, öyle bir diyaloğun dik âlâsını, iki ay ön- ce, 12 Kasım 2001 'de Tunus başardı. Ikiz ku- leler olayından tam iki ay sonra düzenlenen o top- lantıda, Tunus Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Ben Ali'nin yaptığı uzun açılış konuşması bırçok bakım- dan ilginçti. UNESCO Genel Müduru Matsuura'nın da aralarında bulunduğu dünyanın unlü entelek- tüellerıneseslenenTunuslu Başkan, küreselleşme denen sürecin özellikle ekonomik ve sosyal açılar- dan "rasyonelleştirilmesi" zorunluluğunu ıleri sü- rerek şunu söylemişti: "Bugün, her zamankinden daha çok, ilişkilerimizikalkınma hakkının evrensel- liği temelinde yeniden yapılandırmak zorundayız. Hem ekonomik ve sosyal bir kaçınılmazlık, hem de uluslararası dayanışma ilkeleri doğrultusunda manevibirdavayıyüklenış olarak... BugününArap- Müslüman dünyası Batı'nın teknoloji ve sanayi gücüne sahip olmasa da, buna karşılık iyilik, şef- kat, hoşgörü ve dayanışma üzerine kurulmuş soy- lu bir değerier sısteminin sahıbidir." Oyle anlaşılıyor ki, Ankara'nın oynamaya pek heves ettiği ve aslında pek onur verici olma- yan bır "köprû" rolünü bile oynayabilmesı ıçin bi- le daha kırk fınn ekmek yemesi gerekıyor. Türki- ye'nin kendi çapını ve donanımını aşan böyle bir role soyunmadan önce kurması gereken daha sı- nırlı ve alçakgönüllü başka köprüler var. Aslında, özelliklerıne ve cumhurıyetçı tarihme daha uygun düşen, Islam dünyasının hiç değilse bir bölümünde çok daha doğal karşılanabilecek köp- rüler. Çağdaşlığa yönelmiş, ilerici, düzen değıştind, ama kendi kimliklerı konusunda titız davranan Islam UL- keleriyle ciddi diyaloglar kurmak gibi. örneğin, Tunus, Cezayir ve Fas'la, bir ölçüde Mı- sır, Suriye ve Ürdün'le, harta Irak'la, belki Malezya gibi Uzakdoğu ülkelerıyle. Bu kadarını başarmış bir Türkiye, hem Islam dünyasında daha rahat konuşabileceği bır çevre bulmuş olur, hem de petrol kuyularının başındaki Suudileri büyük petrol şırketlerının kapitalist ülke- lerıne şikâyet etmek gibi bir beyhude çabadan kendisini kurtarmış olur. Unutulmayan Bir Aydınlanmacı: TütengiL. MehmetBAŞARAN T arsus'un Sebil kö- yünde doğan bir ço- cuk (1921), oyılla- nn koşullannda tüm zorluklan aşarak kendini yetiştirdi; yüreği halkıy- la çarpan bır bilim adamı; top- iıunun sorunlanna çözümler ara- yan bir araştırmacı oldu. Ata- tûrksevgisi, Cumhuriyet aydın- lığıyla yoğurulmuştu kişiliği... Çok partili yaşarna geçiş yülann- da bitirmişti üniversiteyi. Kur- tuluş Savaşı yıllannın sıcaklığı- nı, bağımsız davranışlannı yitir- meyebaşlamıştı başkent... "An- kara Ankara gûzel Ankara" de- ğildi artık. Amerika"yla ıkili an- laşmalar imzalanmış, Marşal yar- dunırun ucu görünmüştü. De- mokrasiyi tabandan fişkırtacak eğitim kurumlanna, Köy Ensti- tülenne saldınyla başlıyordu de- mokrasiye geçiş... Ne biçım de- mokrasiyse!.. Toprağını daha iyi işleyen, da- ha çok ürün alan, emeğini ko- operatifler aracıhğıyla değerlen- dıren, yaşamını her yönden iyi- leştirmeye yönelen bilgili, bi- linçli köylüler yetiştirmek tehli- keliydi. Salt abeceöğretmelı, es- kiden olduğu gibi, kokmaz bu- laşmaz bilgıler aktarmalıydı öğ- retmen. Ne demekti iş eğitimi, üretici eğitim, devrimci eğitim? Köy EnstitüJeriyle eğitim, çığnn- dan çıkrruştı. Tam da bu saldın- nın yoğunlaşüğı dönemde, Mer- sin'in Sebil köylüsü CavftOrhan Tütengil, Kepirteye Köy Enstı- tüsü'nde çiçeği burnunda bir meslek dersleri öğretmeniydi. Günün yirmi dört saatinde öğret- mendi ve çalışkanlığı. titizlıği, sürekli gelişmeyi özendiren ru- tumuyla, öğretmenliği öğretiyor- du öğrencilerine. Bir yandan Ha- san Aö-Kenan Öner davası, öte yandan siyasilerin tutumu, bile- nin de biLmeyenin de Köy Ens- titülerine saldınlan, kafalan ve yaşamı bulandınyordu. Enstitü- lerde kendilerine suçluymuş gi- bi bakılan 16.000 öğrenci, Jdşi- liklerini bulma çağında bir ezgin- liği, köylerde ana babaları, çocuk- lannı okula göndermenin piş- manlığını, bunalımını yaşıyor- du. Kıırtancı görünümünde Başba- kan Recep Peker, Milli Eğitim Bakaru Reşat Şemsettin Sirer, devlet adamlığına yakışmayan suçlamalannı sürdürüyordu. Ens- titülerin köylere gönderdiği ilk mezunlar, korkunç sadınlann tu- zağındaydı. Enstitülere saldıran- lann omuzlarda taşındığı, savu- nanlann suçlandığı, sürgünlere gönderildiği utanç verici bir dö- nemdi. îşte bu ortamda, Kepir- tepe Köy Enstitüsü öğretmeni Cavit Orhan Tütengil, C>oğu'nun rönesansı sayılan Atatürk aydın- lanmacılığıru, Atatürkçülügü bı- linçle gündeme getiren bir ki- tapçıkyayımJadı: Intihargibi bir olaydı, bir öğretmen içın... A sev- gili Tütengil, yapılır mıydı bu? Enstitüler yok edilmeye çalışılır- ken onlan yiğitçe savunmaya kalkışmak!.. Herkes gibi kara- lama kervanına kahlamaz mıy- dın sen de? Ne demekti "Köy Enstitükri Türk devriminin ulus temefine başlanıış olan hayırh rö- nesans hareketidir." Eğitim djzgesınin (sisterninin) Amerikan güdümüne sokulma- ya çalışılmasına karşı çıkmak değil miydi bu? Oysa kuzu ku- zu: "HaküsuuzBay Şemsettin Si- rer, hakhanryBay Tahsin Bangu- oğlu deseniz, genel müdür bile olabüirdiniz." Atatürk"ü savunmaya, Atatürk- çülügü geliştinneye çalışan sev- gili, aydınlık cumhuriyet öğret- meni Tütengil, ilk mimlenme- niz bu yüzden oldu işte. Kosko- ca hükümete nasıl karşı çıkardı- nız? Milli Eğitim Bakanı Tevfikİle- ri'nin "Komunizmden mahkûm olmuş Enstitülü" yaratmaya so- yunduğu dönemde, elbet önce siz anımsanacakunız. Istanbul'da kurdurulan Köyieri Kalkındır- ma Derneği'nin Kırklareli'nde bır şubesi açtınldı. Orada Fevzi Çakmak' ın yeğeni emniyet mü- dürüydü çünkü. Mareşal Çak- mak da Enstitülerin kapatıhna- sından yanaydı. Yeğeni Adnan Çakmak'ın telefonu kolay ula- şıyordu başkente. Sabahattin AB olayından da deneyımlı bır yö- nenciydi. Köyieri Kalkmdırma Derneği Kırkİareü Şubesi 1000, 1001, 1002 numaralı ajanlarla yönlendirildi. Sözde köyieri kal- kındırma maskesi altında, ko- munizmiyayma davası güdüyor- lardı. Güçlenmek için paraya ge- reksinimleri vardı. Rus Büyü- kelçiliğinden, birmektupla iste- yebilirlerdi bunu ama. mektuba "Gizli maksatlaranıza hizmet edecekler" başlığı altında birlis- te eklenmeliydi. Evet Sevgili Tütengil, Istan- bul'da komünist rutuklamalan yapılırken komünizm tehlikesi toz dumanı estınlırken 46 kişilik ilginç bir liste hazırlandı; Ensri- tü çıkışlı uyanık öğretmenler- den, adı duyuhnuş aydınlardan oluşuyordu bu liste. tşte o liste- de siz de vardınız. Listenin ilişik olduğu mektup, emniyet Müfet- tişi Kemal Canfimurla. 1000 numaralı ajan tarafindan Istan- bul'a, ilgilı yere getirildi. Gere- kenleryapılarak eksüder tamam- landı. Artık ajan. ihbannı yapa- bilir, derneğe baskın düzenlene- rek tasarlandığı gibi komünist avına girişilebilirdi. Öyle de ol- du. Siz yurtdışındaydınız. Ken- dinizi geliştirmek üzere gönde- rilmiştiniz. Yargılama suasında her şey ortaya döküldü. Listede adıruzın karşısında "gizh' derne- ğin yurtdışı bağlanülannı sağ- lar" yazılıydı. Yaklaşık iki yıl sürdü dava. tçeriye aünanlar, sonunda aklan- dı ama öğretmenliğe dönemedi- ler bir daha. Izleniyorlardı, baş- ka işe girmeleri de engelleniyor- du. Yirmi yıl sonra bile, o dava- da adı geçenlere yurtdışına çık- ma yasağı uygulandı. 7 Aralık 1979'da, karanlık ki- şilerce kurşunlandığınızda Kırk- lareli davasuıı anımsadım. "Gfe- b' derneğin, yurtdışı iüşkilerini j'ürüten sizL" Bunca baskıya, ezgiye karşın, yıünayışlanna bakıp "Ka>r abalı- ğı" diyordunuz Enstitülülere. Açık denızlerde tutulan balıkla- n, karaya çıkana değin çırpına- rak canlı rutan balıklara benze- tiyordunuz. En zor koşullarda, siz de her konuda toplumu uya- ran, canlı tutmaya çalışan koca bir halk aydınıydınız. Anımsı- yor musunuz Umit Doğanay'ın cenazesinde görüşmüştük en son. Çok üzgündünüz. Acıyla geril- mişti yüzünüz: "Görüyor mu- sun" dedınız, "1946'dabaşlajan aydın kıyımı, nerelere gekü Ön- ceEnstitüler, ardından Halk Ev- Ieri, sonra Öğretim Bırliği Yasa- sı_. derken... Gidiş kötü_" Evetj ilk yapıtınız Köy Ensti- tûieri Üzerine Düşünceler'de: "Köy Enstitükri, Tûrk devri- minin ulus temelinde başlamış olan hayırt rönesans hareketjdir. Türk aydmlaruun göre\i bu ha- yırlı rönesansuı üzerine titremek obnabdır." 1946'da başlayan kar- şıdevTİm, değil Köy Enstitüleri- ni, Doğu'nun rönesansı sayılan Mustafa Kemal'i bile silmeye yöneldi. Emperyahzme karşı ilk bağımsızlık savaşını kazanan top- lumumuz, bu sakat anlayış yüzün- den günümüzdeki utanç verici durumlara düşürüldü. Bize yaşamaya hak kazanma- nın doğru yolunu gösteren; Cum- huriyet aydınına, Atatürk'ü an- lama ve tamamlama bilincini uyandırmaya çalışan bilim ada- mımıza, Anadolunun yetiştir- diği seçkin, bilge öğretmenin anısına saygılar.. Not: Yazıda sö- zü edilen bilgiler TC Kırklarelı Ağır Ceza Mahkemesi Esas: 1953/602, Karar: 1954/130'dan alınmışnr.) KULTUR • S*NAT (0312) 293 «9 78 Atatürk'ün Bütün Eserleri... T ü R K F i L M i D i R LEVENT KIRCA OYA BASAR SERMIN NURMERK HMUNALTMER SUMER T1LMAC ASVCAN ARSEVEN yç.NT»a tEVENT KIRCA •»» 0 W BASAR >• HOORI MEYDAN vem - 0 N IİVENT KIRCA OYA BASAR SERMIN HÜRMERİC HAKAN ALTINER SÜMER TİLMAC ATACAN ARSEVEN ALİ SÜRMELİ DURbUN ALİ SARIOGLU DİLEK. TURKER LALE ORAL GLU ATİLU PEKDEVİR 0. NURİ ERCA ALİ ERKAZAN VE METİN SEREZLİ CÜNEYT TÜREL «wE4nwıı«ıi LEVENT KIRCA srom YAŞAR ARAK MÜFİT CAN SAaNTI HÜSNÜÖZÇETİN «iwm,YDw.£»ERTUNCSENKAY ALİ ÜTKU «s SERTER ALKAYA »w-o«€i*«. BİROL YÜCEL *,, YANNIS SOULIS :,«,.,:- EROL KASAPOĞLU KOSTU. SEVİL NURSAN «»-A, EREN TEOMAN SERDAR OGUZ |*Sf AWCt>»P AVŞAR B D-^L, AFM M O R O S O D A N D H A U 9 3»8425 19 15 301 1s 35 3 3 * ae B3 449 56*7 33« OO »O 442 8O30 «6' O3 93 335 38 3O -16 0O-1 MB 3O-; -1TOO -13 3O-' -13 3O-- 0 HERGUN Z 8 3O-2" 3O-24 3OC . 8 15-19 00-21 «S C CTS 24 i B 15-19OO-Z1 4S 7 3O-2O OO B 15-19 OO-21 45 -1« So-21 4O C.-CTES •S3S 14 45 S 15-19 15-22 00 C C l S 15-18 OO ?' 45 C C T S 30-19 15-22 OO C.C1 S 15-19 00-21 46 C J C T E S » 45-22 15 C CTESİ 2 4 3O 1 OO C'CTESI-23 30 7 46-2O 3O-Z3 OO COTESI.23 OO S 15-19 00-21 45 C/CTESI24 30 J8 OO-1B30-2' 9 1 5 2- 45 C-CT1 9 4» 32 15 9 0o Z1 43 2 OO 14 49-17 3O-2' ı- 30-14 0O-16 3O-14 DO-18- • 17 45-21 •1J4S-1' 30 19 0O-21 3O 3O 19 00-21 3O C^CTESI 2 3 4 15-1900-21 45 1S-i«OO-2-' 46 C/CTESI-24 i 3O-19 00-21 3O 4S-20 15-C •CTESİ-22 45 30-1 • aO-22 19 15-19OO-21 45 44-2O 30 -19 3O-2S 15 -19 00-21 30 r2 15 cJCtmm 2 * 3O O OO-18 30-21 OO CCTES1.Z3 » S 15-1» 3O-21 45 C J C T E S İ ^ S 4 83O-1» OO-21 3O B 15-1» 00-21 4S C C T E S I 2 * 3 8 W 19 00-21 3O eacm 15-22 00 o 30 0 15-1O 4S-21 19 18 30-19 00-gi »O AOA.PAZABI BURSA BURSA BURSA BUR=" esKis A^KX AMORA opgOM CMEPLEX AJtK*?lA Mfl I I I ll'« J • <Mk>R>«MANKAIM AMKARA ANKARA ANKARA ADvJ,- -_>ANA . . ADA.NA * n p u : ADANA ~—•- ADANA MERSIN SAMSUN SAMSUN 21 7 73 20 21S 09 Z7 274 73 17 22S 35»! *2T 76 56 541 13 33 *3i »S 16 229 96 1» aao 15 87 441 1T 4O 3MM »0 23O 14 14 230 14 14 -6 5O 02 eo »1 43 01 43 27 OO 30 oe 31 »o gŞJîî? Krî :2.OO-*4 40 ".00-14 30 3O-14 OO- 45-1330 15-15 OO 3O 14 OO-' OO-13 30-- 3O-14 OO- 30-ifi 00 ; 20-20 00-1 s 3O-19 OO-; BOC-'B 3O-2' 174ÖK -- -ıfl 3C-19 DO-. 1fl3O19 1O; C--CTESİ 23 3O 0 3 4S1fl3O 45-13 15-16 00-1 3O-14 OO-16-3O-1 00 133O-10 15- OO-13 I5-1« OO 2 OO 14 3O 17 OO1 •İİ4S C«;TES' : 5 45-1 a 30-;15-13 00 3O-2O 16 CVCTES 0O--3 45 16 §T>-| A5 >3 3O-16 T5-r. 00-20 3O c Ct«*lı2 S-IOOO-21 3C >-18 3O--10 OC 5 1 y *5 20 1 • ZS-1 4 OO-1 15-2O SO 5O--4 OO ' « 1 S 1 S OO-13 3O • 16-14 00- _ 3O-13 OO 090-1300- Z.OO-14 15- 14 OC- I -r «5-2O 1 1900-21 3 8 0O-1B3- _ 8 45-19 3O-22 OO 15 3O-'B OO-ZO 30 I5 30-iao0-20 30 ıe 4S-1B oo-Z" ~~ IS3O-19 O0-2- _ . 45 C/CTESİ-24 3O Ç^CTESİ 23 45 4S _3O CVCTESt 24 OO 30 C/CTESt »4 00 3O C/CTESİ 24 15 Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR T üm dünyanm, 11 Eylül'den sonra Atatürk'ün bir Islam ülkesinde yarartığı modeli ve bunun önemini anladığı savı, doğru olabilir mi? tnsanlık adı- na böyle bir umuda kapılabilir miyiz? Huntington'un Uygarhklar Çaüşma- sı başlıklı kitabında ileri sürdüğü gö- rüşler, özetle îslam ülkelerinin kendi geleneksel değerlerini savunması; ka- dın haklan, insan haklan, demokrasi gibi değerlere boş vermesi (reddetme- si) doğrultusundaki tavsiye ve öneri- leri geçerliliğini ve itibannı yitirmiş ola- bilir mi? Bunlann, Batı dünyasının, küreselleşen dünyamızda geri kalmış ülkeler üzerindeki egemenhğini, üstün- lüğünü ve dolayısıyla sömürü düzeni- ni sürdürebilmesi için icat edilmiş yut- turmacalar olduğu algılanabiliyor mu acaba; böyle bir gelişmeye bel bağla- yabilir miyiz? Yaşadıklanmız, tanık olduklanmız ve tarihe eklenen her yeni sayfa Ata- türk'ün bize ve tüm insanhğa bıraktı- ğı değerier sısteminin ne kadar büyük bir önem taşıdığını gösteriyor. Aklın ve bilimin öncülüğünü haykıran, ha- yatta en gerçek yol göstericüıin bilim olduğunu belirten, dogmalann tutsak- lığı ve karanlığından kurtulup aydın- lanmanın ışığına kavuşmamızı öğüt- leyen bu büyük önder, tnönü'nün de- yimi ile insanhk idealiııin bu eşsiz ve mümtaz simaa aynı zamanda dünya- daki eşitsizliğe karşı çıkmış mazlum milletlerin yanında yer alarak onlann uyanışına duyduğu özlemi dile getir- miş, bir gün dünyada sömürünün so- na ereceğine ait inancını haykırmıştır. Bu ışık adam Dünyanın bir yerinde rahatsızhk varsa ona eğilmek. ona ça- re aramamız gerekir demiş, dünyanın öbür ucundaki anne babalara seslene- rek Çanakkale'de şehh olan evlatlan- nız topraklanmızda bizim Mehmet- çiklerle koyun ko^ıına uyuyorlar. îçi- niz rahat olsun diyebilmiştir. İnsana böyle yaklaşabilen bir başka devlet adamı tanıyor musunuz? Atatürk'ün düşünceleri, yaptıklan, görüşleri, öngörüleri ve önderliğinde başanlan Türk devrimi tüm dünya okullannda ders kitabı olarak okutul- sa yeridir diye düşünüyorum. Ama ne yazık ve ne acıdır ki O, yaşadığı ülke- de bugünkü gençlerin ve yoksulluk, eği- timsizlik içinde bocalayan halkımızın büyük çoğunluğu tarafindan yetenn- ce tanınmıyor. Bu, ülkemizin kahredi- ci bir gerçeğidir. Gelin bir kez daha Ah- met Taner Kışlah'mn "50 yıldan beri Milli Eğitim BakanhgıMiffi thanetBa- kanhğı olarak görev yapmışür" özde- yişini analım ve de bu eşsiz adamı an- lamamakta, Türk devrimini karala- mak ve küçümsemekte inat eden, bun- da yarar gören postmodern entelleri- mizı de aklımızda rutalım. Bu nedenle Kaynak Yayınlan'nın Atatürk'ün Bütün Eserleri unvanlı 15 ciltlik kocaman esenni büyük bir coş- ku ve takdir duygulan ile karşıhyorum. Bu, yalnız Türk milletine değil bütün insanlığa değerli bir armağandır. Ata- türk'e ait ve onun imzaladığı tüm ya- zılar, konuşmalar ve ilgili belgeleri bir araya getiren böyle kapsamlı bir çalış- ma yurdumuzda ilk kez gerçekleştiri- liyor. Bunun aynı zamanda geçmişte yayımlanan eserlerde var olan hatala- n, eksikleri, yanlışlan düzelten ciddi bir çalışma olduğunu anlıyoruz. Bu- rada sadece bir örnek vermekle yeti- neceğim. Atatürk, Kürt vatandaşlanmızı avu- cumuza alacağız değil, âguşumuza (bağnmıza) alacağız demişti. 15 cilt- lik eser 2003 yılında tamamlanacak. Beş cildi yayımlanmış bulunuyor. Bu çalışma, aynı zamanda bir araştırma ni- teliğindedir ve yurtiçinde ve dışmda- ki arşivlerin titizlikle taranması ile ha- zırlanmaktadır. Emek verenleri kutluyorum. Bu bü- yük yapıt bize uzun yıllardır yaşanan bir boşluğu önemli oranda dolduraca- ğı gibi, dünyaya ve insanlığa Hunting- ton'lar FuDerton'lar gibi değil, insan- lann ortak mutluluğuna, eşitliğine, be- raberliğine inanan, ona hümanist bir gözle bakabilen gerçek tarihçiler için de çok değerli bir kaynak oluşturaca- ğı umudunu veriyor. ANKARA ASLİYE 24.HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2001'23 E. 200),604 K Ankara 24. Asliye Hu- kuk Mahkemesı'nin 22.10.2001 tarih, 2001 23 E . 200) '604 K. sayılı ila- mında, Çankaya Fıkir Gnıbu Demeği adı altında faaliyet gösteren demeğin feshme karar venlmıştır Karar teblığı yenne ge- çerli olmak üzere davalı Yener Günday'a ilanen tebli| olunur. Basm: 837 Sevgili ONAT KUTLAR'ı bizleri zamansız yalnız bırakışının 7. yıldönümünde. 11 Ocak Cuma günü (bugün) Aşiyan'daki mezan başında saat 12'de anacağız. DOSTLARI PENCERE İnsan Olmanın Dayamlmaz Ağırlığı Eskiden sokaklarda dilenci dolaşırdı, evlerin ka- pısını çalardı... Kış kıyamette yalınayak başı kabak, saç sakal birbirine kanşmış... Yırtık giysilerinin ötesinden berisinden çıplakte- ni görünüyor... Ne isterdi?.. - Allah rızası için bir dilim ekmek!.. Çocuk mutfağa koşar, bir dilim ekmek keser, di- lenciye verirdi... Karşılık bir dua olurdu: - Allah ne muradın varsa versin!.. Kaçyıl önceydi?.. • O yıllarda insanlardan kimilerinin zengin, kimile- rininfakirolması, sokaklarda dilencilerin dolaşma- sı çocuğa doğal mı gelirdi?.. Çocuk aklı işte!.. Çevrede gördüğün kişileri ve olayları değerien- dirmek yetısi zamanla kazanılıyor; okudukça, dü- şündükçe, tartıştıkça değer yargılan yerti yerine oturuyor; tarih bilinci ışıyor; coğrafya kitabına ba- kıyorsun, Türkiye'nin kuzeyinde bir devlet... Ne olmuş orada?.. Zenginlerle yoksullann bulunmadığı bir toplum tasarımı yürürlüğe konmuş... - Olur mu öyle şey?.. - Fakiri zengini olmayan, aç ve işsizden yoksun bir ülke var mı?.. - Batı bir başka yol deniyor, 'sosyal adalet' dev- letin görevi oldu... • Sosyal adalet mi?.. Insanın aklına düşmesin, bilincine işlemesin bir kez. Eskiden yoksulluğu doğal sayan çocuk, açlaria tokları iç içe ve yan yana gördüğü zaman bu çe- lişkiye katlanabilirdi; ama, günümüzde ışıyan bilinç, insanın vicdanını rahat bırakmıyor... Dilenciye bir dilim ekmek verirken iyilik yaptığı- nı sanan çocuk değişti... Aç ve işsiz insanlann yaşadığı bir toplumun do- ğal olmadığını bıliyor artık... Soruyor: - Insanlıkta güncel dünya düzeni nedir?.. - Piyasa!.. Piyasa açları doyuracak, zayıfları koruyacak, iş- sizlere iş bulacak, çocukları okutacak, toplumda sosyal adaleti sağlayacaksa sorun yok... Tedirginlik tüm dünyayı sardı.. Dahadasaracak.. Çağdaş uygarlığın gezegensel bilinci, açlaria toklann dünyasında rahat ve huzurun olmayaca- ğını bilebilecek kadar gelişmiştir, raflardaki kitap- lar ne güne duruyor?.. Sosyal adalet bilinci ınsanın vicdanına düşmüş- tür bir kez... Peki, sosyal adaletsiz bir küreselleşme düzeni 1990'larda nasıl ortaya çıkabildi?.. Sovyetler'in yıkılmasıyla!.. Benim bildiğim tanıdığım çocuk, hangi devlet yıkılırsa yıkılsın, sosyal adaletten uzak bir dünya- ya katlanamaz; çünkü bilincine insan olmanın ate- şi düşmüş bir kez, geceleyin rahat uyuyamaz... Ya büyükler, onlar rahat mı?.. KULTÜR • SANAT C A N N E S 2 0 ALTIN PALMİY ve F I P R E S C I Ö D Ü L I LA STANZA DEL FIGIIO OGUL ODASNanni Morettj Nanni Morefti Laura Morante Hyojlu ALKAZAR 293 24S6 12 15/14 30,16.45'19 00/21 15 M.KSyODEOHCHtfPia 216 37 90 11 30/14 00,16 30/18 5Q/;i 05 c-g23« Avcılar STANDART 69S 36 45 11 30/13 30/15 30/17 30/19 30/21 30 Altımlzade CAPITOL 3100616 11.00/13 15/15 30/17 45/20 00/22.00 Kadıtöy BHOADWAY 34614 81 11.00/13.00/15 00/17.00/19 00/21.00 Cumhuriyet kitap kulübü NKATİ CUMA1J KİTAPİAM V SENİN İÇİN EY DEMOKRASİ V V RAN DAĞLAR V MAKEDONYA V SUSUZV AZ V YAĞMURLARLA TOPRAKLAR V M BUYURKEN UYUYAAAAM V ULUSOLMAK V GU2EL AYDINLİK [ŞIİR-1) V İMBATLA GELEN (ŞİİR-2) V ZELIŞ (TUTÜN ZAMANI) V UÇ MİNİK SERÇEM •4 YALNIZ KADIN V AŞKTAGEZER V ŞIDDETRUrlU V DEĞİŞİK GÖZLE Aramızdan aynlıjının 1. yılında yazanmız Necati Cumalı'yı saygı ve sevgiyle ANIYORUZ!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle