18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9EYLÜL2001 PAZAF 14 KULTUR [email protected] 'Damdaki kedf geri döniiyor TennesseeWilliams'ın yapıtı 50 yıl sonra yeniden sahnelerde Kûltür Servisi - Tennessee Wiffiams'ın yazdığı "Kızgm Damdald Kedi'. 50 yıllık bir aradan sonra, bu hafta Lond- ra West End'de tiyatrosever- lerle buluşacak. AnthonyPage'in yöneteceği yapıtta başrolleri Brendan Fraser ve Francis O'Connor paylaşıyor. Oyun, kanser, ha- yalkınklığı, eşcinsellik, alko lizm, aile değerleri gibi ko- nulan ışlıyor. Fraser'ın Brick PoDitt adlı iktidarsız, alkolik, eski bir fut- bolcuyu canlandıracağı oyun- da, evliliğinde hem cinsel hem de duygusal yönden hayal kı- nklığı yaşayan eşi rolünü de O'Connor canlandıracak. 'Kızgın Damdaki Kedi'de bu kez bir farklıhk yapılmış. 1958'de Londra'da sahnelen- diği sıralarda özgün metinde yer alan 'Brick' karakterinin eşcinselliği vurgulanırken yeni metinde bu yönü sansürlene- rek arkadaşına karşı geliştir- diği büyük ilgi biçiminde yo- rumlanmış. 1959'da başrollerini Etiza- BaşroUeri Brandon Fraser ve Francis O'Connor paylaşıyor. beth Taylor ve Paul New- rnan' ın paylaştıklan bir sine- ma fılmine uyarlanan yapıt, aynı sansürcü anlayışla Holly- wood'da da karşılaşmış ve Brick karakterinin eşcinselli- ği, seyirciye üstü kapah bir biçimde yalnızca sezdırümek- le yetinilmişti. Oyunda olaylar Mississip- pi 'de bir çiftlik evinde, evin re- isi 'Koca Baba' karakterinin 65. doğum günü nedeniyle ai- le bireylerinin toplanmalany- la başlıyor. Koca Baba'nın kansere yakalandığını öğren- meleriyle aile bireyleri ara- sındaçıkarkavgalan vehuzur- suzluk başgösterir. Koca Baba, 'Sldpper' adlı arkadaşının ölümüyle yıkılan ve alkole sığınan oğlu Brick'i sorunlanyla yüzleştirmek ve ilgi göstermediğı kansıyla da- ha çok ilgilenmeye ikna et- mek ister. Oğlunun Skipper'a olan aşın ilgisinin farkında olan Koca Baba, bunu imalı sözlerle dile getirir. Brick ise babasının imalannı anlamak- ta ve ilgisinin normal oldu- ğunda ısrar ederek her şeyi reddeder. Oyunun en önemli ve güç- lü sahnelerinden biri de kuş- kusuz Brick'in babasına öfke- lendiği bir anda kanser oldu- ğunu haykırdığı ve devamın- da dramatik baba-oğul dıya- loglanyla gelişen sahne. Yazar Tennessee Williams, bir söyleşisinde oyuna neden 'Kızgın Damdaki Kedi' adı- nı koyduğunu ise şu sözlerle açıklarruş. "Babam anneme sürekli, Edwina beni kızgın damdakibir kedi kadarsinir- lendiriyorsun derdi. Oyunu- mun adını buradan esinlen- dtaT. Oyunu ilk kez, 18 yaşında, New York'ta izlediğini belir- ten Page de, Tennessee'nin acımasızca fakat büyük bir ustalıkla Amerikan yaşamı- nın gizh kalmış yönlerini or- taya koyduğunu, sahnedeki o gerilimi asla unutamadığını söylüyor. Yapıtın 1959'daki sinema uyarlamasında başrollerde Elizabeth Taylor ve Paul Newman oynamışn. KONSER BAŞI2 BORÜSAN ISTANBUL FILARMONI ORKESTRASI ABONMAN BİLETLERİ SATIŞA SUNULDU Borusan Istanbul Filarmoni Orkestrası 2001 - 2002 Konser Sezonu abonman bılet satışları 11 Eylül 2001 - 24 Eylül 2001 tarıhlerı arasında yapilacaktır. BORUSAN İSTANBUL FİLARMONİ ORKESTRASI 2001 - 2002 Konser Sezonu Programı 28 Eylül 20O1 - Saat 20.00 29 Eylül 2001 - Saat 20.00 Şef : Gürer Aykal Solist : Ayşegul Sarıca (pıyano) Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu 30 Ekim 2001 - Saat 20.00 31 Ekim 2001 - Saat 20.00 Şef : Gürer Aykal Solist : Meral Güneyman (pıyano) Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu 27 Kasım 2001 - Saat 20.00 28 Kasım 2001 - Saat 20.00 Şef : Gürer Aykal Solist : Alexander Rudin (viyolonsel) Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu "Yeni Yılı Karşılama Konseri" 12 Aralık 2001 - Saat 20.00 Kadıköy Halk Eğitim Merkezi 13 Aralık 2001 - Saat 20.00 Lütfi Kırdar Konser Salonu Şef : Gürer Aykal Solist : Alfredo Rolando Ortiz (latin arp) 15 Ocak 2002 - Saat 20.00 16 Ocak 2002 - Saat 20.00 Şef : Igor Oistrakh Solist : Natalıa Zertsalova (pıyano) Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu 12 Şubat 2002 - Saat 20.00 13 Şubat 2002 - Saat 20.00 Şef : Emil Tabakov Solist : Dimıtris Sgouros (pıyano) Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu 26 Mart 2002 - Saat 20.00 27 Mart 2002 - Saat 20.00 Şef : Gürer Aykal Solist : Daha sonra ilan edılecektır. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Lütfi Kırdar Konser Salonu 29 Nisan 2002 - Saat 20.00 Lütfi Kırdar Konser Salonu Borusan Istanbul Filarmoni Orkestrası & Philharmonıa of the Natıons & Rusçuk Korosu ve Solistleri Şef : Justus Frantz 05 Haziran 2002 - Saat 20.00 Kadıköy Halk Eğitim Merkezi 06 Haziran 2002 - Saat 20.00 Lütfi Kırdar Konser Salonu Şef : Gürer Aykal Solist : Efe Baltacıgil (viyolonsel) Toplam Abonman Bilet Satış Fiyatları*: Lütfi Kırdar Konser Salonu: 72.000.000 TL Kadıköy Halk Eğitim Merkezi: 48.000.000 TL Bılet Satış Noktaları: • Borusan Kültür Sanat Merkezi • Bıletıx Satış Noktaları |fflfij/fl| 'Abonman bılet) alanlara surpnz hedıyelenmız olacaktır Borusan Kültür ve Sanat Merkezi Istıklal Cad No 421 Tünel, Beyoğlu 80060 Tet- (0212) 292 06 55 Faks (0212) 292 45 91 web' www borusansanat.com e-posta: [email protected] Borusan Kültür ve Sanat bir Borusan Holdıng kuruluşudur DENİZ YAVUZ VE RAHMİ ÇAKMAK'A GÖRE TÜRKİYFDE 407 SİNEMA VAR Sinemaharitası 2002'de hazır BURCUGÜNÜŞEN Haftalık Antrakt sinema dergisinden Deniz Yavuz ve RahmiÇakmak, Türkıye'nın sinema haritasmı çıkarmak üzere haziran ayında yola çık- tılar. Kendi arabalanyla 17 bin 200 km. yol yapan Yavuz ve Çakmak, Türkıye'nın her ilinde, her ılçesınde sinemasa- lonu aradı ve büyük bır araş- tırmanın verileriyle 50 gün sonra Istanbul'a dÖndü. Av- şa, Marmara Adası ve Gök- çeada da bu araştırmaya da- hil edildı. Türkiye'de gittikçe genişle- yen sinema sektörü bu araş- tırmadan faydalanacak gibi gözüküyor. Çünkü daha ön- ce yapılan araştırmalar salt telefon görüşmeleriyle sınır- h kalmış. Bu yüzden Türki- ye'de hangi ilde halen faali- yette olan kaç sinema, kaç film makinesi, kaç salon ol- duğu konulannda sağlıklı ve- riler şimdiye kadar elde edi- lememiş. Yavuz ve Çak- mak'm öncelikle kendileri için bır arşiv oluşrurmak amacıy- la giriştikleri araştırma bu anlam- da da önem taşıyor. Yavuz ve Çakmak, araştırma ge- zisi boyunca elde ettikleri verile- ri ve fotoğraflan bugünlerde dü- zenlemeye çalışıyor. Daha sonra güncellemeler yapılacak ve araş- tınna sonuçlan 2002 yılının ba- şında bir katalog olarak yayımla- nacak. Yola çıktıklan ilk günlerde açık YavuzveÇakmak'maraşbnnagezisi 50gün sürdü. hava sınemalannı kapsamaalmış- lar ama daha sonra bu sınemalan süreklilik göstermediklen ıçın kap- sam dışında tutmuşlar. "Onun cb- şında salonu, duvan, perdesi, kol- ruklanyla tüm sınemalan dolaş- ük" diyor Antrakt Sinema Dergi- si Genel Yönetmeni Denız Yavuz. Araştırmanın ilk verilerine gö- re Türkiye'de toplam 407 smema var ve bu sinemalann 101' inde de yalnızca erotik filmler gösterili- yor. Denız Yavuz, bu sa- yının az olduğunu ve ba- zı yerlerde hiç sinema ol- madığını söylüyor. "Me- sela Çankın'da, Bat- man'da sinema yok, ama potansiyel var." Küçük yerlerde sinema ışletmek genelde baba mesleğı olarak bılinır. Ya- vuz, bunun tamamen tut- kusal bır bağ olduğunu gözlemlediklennı söylü- yor. "BütünsinemaaJar,üç dört personelle çahşıyor. Bu işio şehrin halkına de- ğişikbirşeylergöstermek, eğlence sunmak,' Sinema denen bir şey var, bundan haberiniz olsun' demek adına yapıyoriar. Ve onla- rın en büyük kazancı da verdikleri eğitim.Birsine- macı 1950 yıhnda salonu- nu açtığuıda oradaki halk sinemanın ne olduğunu bilmiyordu. Hâlâ taşrada bazı seyirciler ön kottuğa oturmarnasLİçerdekonuş- maması, tepkilerine hâ- kûn olması gerektiğinibü- miyor. Daha o zamanlar sinema- lar bu eğitimi verdilerf Ya\aız ve Çakmak. şimdiki sine- ma komplekslerininbu anlamdabi- raz hazıra konduklan görüşünde. "Onlardald bu tutku olmasa bu eğitimi dahiveremezlerdL Bırakın fvlmciden film isteyip ofihnida- ğıtmayı. Film geliyor, kendileri gi- dip sırtmda taşryorlar. Tutku ola- rakvapıklığında ashndasinemaiş- tetmeciliği de bir sanat" Patrtcla, babası HttchcodCun her çeye karşm neşesinl yitirmediğlni söylüyor Hollywood ona ilgi göstermedi Küttür Servisi - Yönettiği korku, gerilim ve ince zekây- la dolu birçok fılmle sinema tarihıne geçen usta yönetmen Alfret Hitchcock'un kızı Patri- cia, babasının bilinmeyen yön- lerine ışık tuttu. Patricia Hitchcock, geçen günlerde Montreal'dekı Musee des Beaus Arts'ta babasına ait 300 senaryo, orijinal afişler, tanıtım fümleri, çekim fotoğ- raflan, yayımlanmamış belge- ler ve özel objeleri sergiledi. "Bu sergiyi annemin ve baba- mın görmesini çok isterdim. Eminim çok mutlu oluriardı. Buradababamtekbirfihniiçin değfl,tüm eserleriiçinonurlan- dınbvor. Bu çok heyecan veri- d." " Çocukluğunu babasının set- lerinde geçiren ve hep sinema oyuncusu oknayı hayal eden Patricia, Hitchcock'un 'Sapık', 'Trendeki Yabancı', 'The Ten Commandment' ve 'Skatebo- ard' adlı fılmlerinde küçük rol- ler almış. Ailenin tek kızı olan Patricia, her firsatta babasına olan düşkünlüğünü dile getiri- yor. "Çocukhığum harikageç- ti. Babamın yanında yaşamım çokgüzeldL Beni gitrjgi her ye- re götürürdû. Onu çahşırken de görebiliyordum. Bir çocuk için ne harika birtecrübe. Kü- çükken beni sürekli füme çe- kerdi'Home movıes'ebayıhr- dj. Süreklibirşeyler anlatan e^v rULkomikbiradamdL Şakalar yapmaya bayıhrdı. Son derece trtiz, aynnnlara düşkün bir si- nema adamrydı. Hiçbir şeyi te- sadüfe bırakmazdı. Aynı za- manda oyuncuydu da. Filmle- rinde kısa karelerde de olsa muüaka görünürdü.Bununse- bebi isefîlmlerindeoyna>acak figüran bulunamamasıydı" Babasının fihnlerini ezbere bildiğini söyleyen Patricia'nın favorisi ise Ingrid Bergman ıle GaryGrant'ınoynadığı 'Noto- rious'. Alfred Hitchcock her ne ka- dar Hollyvvood'da sinemanın babası olarak nitelendirilse de kızı babasına bir dönem sırtı- nı dönen Holrywood'a kızgın. "En muhteşem fihnlerini çek- tiği o dönemlerde Holh^vood ona hak etriği ilghi gösterme- di. Babamın bundan dolayı üz- gûnolduğunu ama farkettirme- meyeçahşQğnubüiyx»rdurrLHa- yalkınkhğınauğranuşüama ne- şesini asla kaybetmedL" "TîtizveayTmülaradüşkünbiryönetmendL" OKUMALAMBASI ENtS BATUR Gerçeğe Dayalı Öykü "Hayatın bir biçimde tanığı olmak"tan sözet- miştim burada, bir biçimde ya da bir başka bi- çimde işleyebilir tanıklık eylemi. Işte, Emmanu- el Carrere'in yakın tarihte dilimıze çevrilen bel- gesel anlatısı "Rakip" (Doğan Yayınlan) sıkı birör- nek. Gerçekleştiğinde geniş yankı dairesi oluş- turan, gazete manşetlerinden televizyon ekran- lanna toplumsal vitrinin dört bir yanına sıçramak- ta gecikmeyen bir gündelik, "sıradan o/ay"a, bir "üçüncü sayfa haberi"ne dayanan çalışmasında, yazann bir yan soruşturmaya daldığını görüyo- ruz. Konu, ilk patlak verdiğinde, oldukça yalın bir görünümde: Bir ailenin üyelen evlerinde çıkan yangın sonucunda yaşamlarını yitiriyorlar: Anne ve ikı çocuk neredeyse kömüre dönüşmüşler, bir tek baba ölmemiş, ama o da komada. Sevilen ve sayılan bir doktor, uluslararası bir tıp kuruluşun- da yıllardır pariak bir kariyer çizmiş, mutlu bir ai- le, dostlan onlan elüstünde tutuyor. Olağan so- ruşturma başlatıldığında, zincirleme tuhaflıklar çıkıyor ortaya, polis birkaç adımda dehşet tab- losuna ulaşıyor: Doktor, doktor değil; Tıp Faküttesi'nde, birinci sınıf öğrencisiyken başarısız olduğunda yalan mekanizması devreye ginyor: On sekiz yıl bo- yunca arkadaşlannı, anasını babasını, evlenince de eşini ve çocuklarını aldatıyor, her gün evden işe gidermiş gıbı çıkıyor, çevresinde oylesıne gü- ven duygusu doğurmuş ki, herkes parasını de- ğerlendirmesi için ona emanet ediyor ve bir gün delınıyor "sistem": Soğukkanlılıkla gidip önce uzaktaki annesini babasını, sonra da eşini çocuk- lannı öldürüyor, ıntihannı hazırlıyor ama bu sonun- cu halkada başarılı olamıyor- Yangın sonrası kal- dınldığı hastanede yaşamsal tehlıkeyı atlatıyor, iyi- leştirilerek Adalet'eteslim ediliyor - dava "müeb- bed"\e sonuçlanıyor, her şey yolunda giderse, 24 yıl sonra şartlı tahliyesı söz konusu olabilecek. Romancı Carreere, olayın ilk genel şokunun ardından, işin üzerine gidiyor, büyük olasılıklaya- kında filme de alınacağını sandığım bu kapkara öykünün anakişısı iletemasa geçerek "Rakip"\ ha- zırlıyor. Ortaya çıkan metnın sürükleyiciliğini, ür- pertici teninin okurda yarattığı girdap duygusu- nu "o/ay"ın özelliklerine bağlamak en hafifinden insafsızlık olur. Gerçek ile Kurmaca, Soruşturma ile Tanıklık, Romanesk ıle Röportaj arası altın den- geyi tutturmuş yazar: "Olup bitenler"\ ne med- yadan bu boyutlanyla izlemek eldedir, ne birinci ağızdan (sahte doktorun yaşamöyküsel yazısın- dan) "sinek gözüyle" kotanlmış bir anlatıya ula- şılması soz konusudur. - Sezar'ın hakkını teslim etmek gerekir. Bir denememde, gazete haberlerinin edebiyat adamına malzeme sağlaması konusuna uzun uzadıyadeğinmiştim(bkz. "Yazboz"daki "Anek- dot"). "Röportaj"\n hâlâ çok önemli bir gizilgüç banndırdığına, yazın alanına güçlü katkılar geti- rebileceğine inanıyorum. Her şeyden önce de, an- latı çerçevesınde. Kurmaca oykulerde, kurmaca ağırlıklı romanların yüzlercesınde, her yıl, açıkça- sı vasatı zorlamayan imgelem ürünleriyle karşı- laşmak, "hayatım roman" sözünü sarakaya alan- lann pek çoğunun kurmaca yeteneklerinin hayli sınırlı olması nedeniyle, bıktıncı bır durum oluş- turuyor. Gerçek kurmacaya faka bastırmaya ko- yulduğunda, ister istemez yakıcı tözünü dayatır. Iş orada bitmez şüphesiz, tam tersıne "yazma ey- /em;"nin özellikleri asıl o noktada belirleyicilik ka- zanır. Bu açıyı seçen pek çok yazardan birine, XX. yüz- yıl Amerikan edebiyatının kanımca en güçlü tem- silcilerinden biri olan Truman Capote'ye yakın- dan bakılabilir ömeğin. "Bukalemunlar İçin Mü- zik" başlıklı toplamında (Remzı Kitabevi, 1990) yaz- dığı önsözde, röportajdan anlatı kurmaya geçiş köprüsünün ne denlı zorlu bir süreç olduğunu aktanr Capote. Yaşadığı kimlik ve yazma tekniği bunalımlarına değindikten sonra ekler, orada: "Şimdi, o kadar çok acı çekmeme karşın, bunun başıma gelmiş olmasından memnunum; sonuç olarak, edebiyata bakış açımı, sanata, yaşama ve ikisi arasındaki dengeye yaklaşımımı ve ger- çek olanla gerçekten doğru olan arasındaki far- kı anlayışımı, tümüyle değiştırdi." Görüldüğü gibi, "hayatın bir biçimde tanığı ol- ma" konusu, düpedüz ve dolaysız biçimde, bir aktanm sorununa indırgenemeyecek karmaşık- hktadır- biryazariçın. Capote, belgesel yanı ağır basan bir anlatı kurmanın, nasıl bütün yazın dal- lanna borçlanarak sağlanabıleceğıni, o sürecin ne denli zorlu aşamalardan oluştuğunu bir bir gös- terir o önsözünde, sonra da yetkin bir uygulamay- labaşbaşa bırakırokuru: "ElOyması Tabutlar-Bir Amerikan Cinayetinin Gerçeğe Dayalı Öykûsü". Berlin Füarmoni'ye yeni şef • BERLtN (AFP) - Sir Simon Rattle gelecek çarşamba, dünyanın en saygın orkestralanndan Berlin Filannoni'ye şef olmak üzere 10 yıllık bir kontrat imzalayacak. Rattle, görevi 2002 yılının eylül ayında şımdikı orkestra şefi Claudıo Abbado'dan de\Talacak. Rattle 2 yıl önce resmen BFO'nun yeni müzik direktörlüğüne getinlmesıne karşın, şehirdekı politikacılarm orkestramn yasal konumu, elemanlann ödemeleri ve bu işe aynlmış fonla ilgili tartışmalan nedeniyle kontratı imzalamayı reddetmişti. Şimdi bu sorunlar çözüldü ve ımza gelecek hafta Berlin Belediye Başkanı Klaus Wowereit, kültür senatörü Adrienn Goehler ve orkestra yöneticisi Franz Xaver Ohnesorg'un katılacağı bir törenle atılacak. BUGÜN • CEMAL REŞİT REY'de Yapı Kredi Sanat Festrvaü kapsamında saat 19.30'da Idil Biret'in konsen dmlenebilir. (0 212 252 47 00/471) • İŞ SANAT'ta 'Macera- Gerilim Başjapnian' başlığı altında Alex Proyas'ın yönettiği 'Gizemli Şebir' adlı film izlenebilir. (0 212 31615 77) • HARBİYE CEMtL TOPUZLU AÇIKHAVA TTYATROSU'nda saat 21.00 de Grup Yorum'un konsen gerçekleşecek. (0 216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle