18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2001 PAZAR 10 PAZAR YAZDLARI Dizüstü maçtan önce iki çatal köfte Bugün çarşamba. Ben de sizin gibi maçı bekliyorum. Bir saat on beş dakikam var. Pazar Yazısı kafamda yazılı bile. Televizyonun başına geçmeden önce benim oğlanın köftesini -tffet Hanım usulü- pişirmem, cips ve çerezi yerli yerine koymam gerek. Onun meşrubatı ve benim biralar buzdolabında beklemekte. Işten biraz erken kaçıp, bu süreyi yaratabildim. TRT-Int cumartesi günkü Slovakya maçuıı verince umutlanmıştık. Bu kez Isveç kanalına kaldık. Int'çiler belli olmaz, bakarsın son anda maçı verirler. Ama benim maç birkaç gün önceden başladı. Isveç basınıyla olan maçım. Tribünde yerinizi alın, banttan veriyorum... Bugünkû Expressen gazetesi. Tabloid boyda ve 400 bin tirajlı. Orta sayfalannda bir Isveç bayrağı. Üzerinde bir çağn: "Bunu çıkann, televizyonun karşısında yere koyun, dizüstü çökün ve zafer için dua eduı!" Anlamayanlar için yol göstermeyi de unutmamışlar. Sayfalann altında iki diz işareti çizilmiş ve ûzerlerinde "sol diz-sağ diz" yazıyor. Ortanm sağında bir tabak yeri: "Buraya abur- cubur tabağmı koyun." Sağ "açık''ta ise bardak için bir halka ve yarunda bir açacak işareti var "üygun bir içeceği yerieştirin." Yani, televizyonun önüne bu bir çeşit Hıristiyan seccadesi gibi yerleştirilecek ve dizüstü dua ederek maç izlenecek... Isveçli spor muhabirleri Istanbul'dan harika incıler göndermekteler. Bazı başlıklan aktarayım: "Burada en iyi tat Türk lokumunda", "Höe hurda sonucu tayin edebüirn , "Domuz maçı (çirkef maç demek) uyansı", "Türkler o kadar dehşet verid bir beceriye sabip değUler", "Korfcan taraf Türidye*, "Cehenneme hoş geldiniz". Bir gazeteci, hızıru alamayıp şunu dayazdı: "Fenerbahçe'nin arkası sağlam, çünkü ordu onu desteküyor. 'General' Kemal Atatürk de Fenerbahçeöj'di". Bir başkası da -zafer için okurlanm dizüstü duaya çağıran gazetenin muhabiri- yazısını, "Galatasaray'ın renklerine çim sahalann yeşifinin eldenmesinden dolayı" diye başlayan politik sivri zekâ örneğiyle noktalıyor. tsveçli rutbolcular ise basının gazına gelmiyorlar. Işte bazı sesler: "İstanbuTdan çok daha beter yerler var", "Üsküp'te bize ild polis eşlik etti. tstanbul'da ise polis eskortuyla dolaşıyoruz. Ne maç öncesi, ne de sonrası hiçbir olay yaşamadık." Kennet Andersson'un eski takım arkadaşlanyla öğle yemeği yerken bizim takımla ilgili herhangi bir ipucu vermemesi ve "Ben kendimi yan Türk, yan Isveçli kabul edjyonım" demesi, "Hile hurda sonucu tayin edebifir" STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN başlığmı atan gazetecinin hiç hoşuna gitmemiş: "Bakryorum, Kennet çok çabuk adapte olmuş. Bir yılda spagettiyi ve Bologna'yı unutmuş, kebaba ve Fenerbahçe'ye alışnuş" yazıyor. Şimdi oğlum seslenince baktım. Bir başka televizyon kanalı Istanbul'dan nefis bir Boğaz manzarası gösteriyor. Ansızın kameranın karşısmda Kennet: "Sonuç beffi değfl ama Isveç'in buradan en az berabeıükle döneceğini sanıyonım" diyor. Herhalde "ilk yansı" ağır basıyor; ne de olsa yıllarca beraber ulusal takım forması giydiği arkadaşlan söz konusu. Yine de hoş oluyor gazetelerde renkli Istanbul fotoğraflannı, Hakan Şükür ile Alpay'ı görmek. Istanbul ve Ali Sami Yen a cehennenu(?)" dışında Isveçli turistik gazetecilerin ilgisini en çok Hakan Şükür ile Alpay çekiyor. Hakan 'ın Inter'de düzenli forma giymemesinden pek hoşnutlar ama, Slovakya'ya attığı gol kafalannı kanştırmış durumda. Alpay'a olan saygılan, onun Aston Villa'ya gitmesiyle daha da arttı. Üstelik orada Isveçli bir takım arkadaşı da var ve büyük bir olasılıkla 40 dakika sonra -aman!- onunla yeşil sahada karşı karşıya gelecek. "Çirkefmaç" tezini ve uyansını yazan gazete, belki de en belden aşağı vuraru oldu. Maç günündeki sayısında, altı kare içinde bizimkilerin ne gibi çirkeflikler yapabileceğini gösteren kara kalem çizgiler yayımladı. "*' Ashnda hazin bir şey bu. Bu iki takım burada da, orada da defalarca karşı karşıya geldi. Hiçbir olay yaşanmadı. Stockholm'deki (2-2) ve Göteborg'daki (1 -1) maçlarda bizim taraftarlarla Isveçliler maçı bir arada izlediler. Ne öncesi, ne sonra, hiçbir tatsızlık olmadı. Tam tersi izleyiciler birbirleriyle bayrak değiş-tokuş etti, aynen maçtan sonra futbolcularm birbirlerine formalannı verdikieri gibi. Isveçli bir muhabir de Kapalıçarşı'da futbol formalan satan bir butikte çalışan bir gençle konuşmuş. Oğlanın aklı başka yerde: "Türkive-tsveç maçı beni o kadar fazla ilgUendirmiyor. Ugde Galatasaray, Fenerbahçe'yi yensin yeter" diyor ve bir formayı göstererek ekliyor: "Bu sana 13 dolara olur." Özel maçımdan oluşan bant bu kadar. Maça yanm saat kaldı. Köfte işinden cayabilir, devreye buzluktaki pizzayı sokabilirim. Oğlum cipsi ve çerezi televizyonun karşısındaki sehpaya getirdi bile. Yenilirsek Isveçli dostlar, yenersek bizimkiler telefon eder. Maç nasıl biterse bitsin, söz olsun, tek satır eklemeyeceğim. "St. Nicholas PARK OTEL" *** Doğanın Özünde Tatil (Çam ağaçlanyia çevrili, sakin, serin, gideryüzlü, dost bir ortamda keyifli bir tatil için...) • Açık bûfe kahvalü, ak^un yemeği • 2yûzmehavuzu(rikaydıraldı) • Muu maıket, bılardo, masa tenısi, atari • Odalania telefon, sıeak su, balkon, müzik yayuıı. ketıl.vanölatOT • Yürüyûş, çevıe gezılen, paıagüding, at turlan, dalış, tekne turian • Ücrelsız gûnlûk gaîetenız Y.P. kişı ba?ı gûnlük 22.000.000 Rezervasyon ve bılgi için: 0 252 - 616 63 53 1616 63 56 Bılgi ıçın ıntemet "www.fethiye.net"ten otelimizm savfaknna ulaşabılınnız. e-mail. [email protected] St Nkkotaı PARK OTEL - HistrÖDÖ/ÖLİ DENİZ-FETHtYE "Cumhuriyet okurlanna %10 indirim" BediiFaik'in Churchill'iThatcher'ın, iktidannı bütün dehşetiyle sürdürdüğü dönemin en unutulmaz görüntüsüydü. Ingiliz televizyonlanmn en çok seyredilen, kahramanlan kukla olan komedi programı Spitting Image'de Demir Leydi bir köpektir ve peşinden aynlmadığı dönemin ABD Başkanı Reagan'ın kıçını koklamaktadır. Thatcher'ın dış politikada çoğunlukla ABD'nin dümen suyunda gitmiş olması, körü körüne "ftaat" duygusu, söz konusu programda köpekçe bir refleks olan koklamayla vurgulanmıştı. Düpedüz, hem de çok ağır bir hakaretti bu, Türkiye'de olsa yapımcısma milyarlarca liralık tazminat, yayımlayan televizyona da kapatma cezası verdirecek kadar. Ama gariptir, Thatcher'ı böylesine bir duruma düşürdü diye hiç kimse bu programı kınamadı. Yapılanın ayıp olduğu herhalde düşünüldü, ama kimse buradan yola çıkıp ahlak ya da nezaket dersi vermedi. Nihayetinde körü bir başbakan da olsa en azından insanlık onuru korunmalıydı Thatcher'ın. Ama yandaşlan dahil kimse kıyameti koparmadı. FaKh RıfkıAta>'ın u Kibarnk tngttizdir'' diyerek her ulusta görülebilecek kibarlık gibi ortak bir insani tavn sadece Ingilizlere mal eden hayranlığmı boşa çıkaracak bir vurdumduymazlıktı sergilenen. Aslında Ingilizler böyledir. Ulusal ya da LONDRA tarihi sembollerine, öyle ölümüne bağlı değillerdir. Yakın dönem Ingiliz tarihinin önemli kişiliklerinden biri olan Churchill'e taktıklan lakap "buDdog"du biliyorsunuz. Bedii Faik'in -anılannın ikinci cildinde yer alıyormuş-, ölümünün Türkiye radyolanndan veriliş biçimini bir "ayıp beJgesi" olarak nıtelendirdiği Churchill'dir sözünü ettiğim. Ingiliz devlet adamlan ________ arasında en az popüler olan, tüm ününü ikinci Dünya Savaşı sayesinde yapan -ki savaş sonrası seçirnlerde iktidara gelememiştir-, önceleri MuhafazakârParti'deyken sonralan Liberal Parti'ye, daha sonra yine Muhafazakâr Parti'ye geçen, MUSTAFA ERDEMOL İskeleûerden 'NATO'ya hayır' Yunanistan'ın Setanik kentinde eylemdler önceki gûn NATOkarçrtıbir gösteri dûzenfedOer. Iskelet kıhğına giren protestocubrçflgjnç görüntüler ohtştardu. Dûn de başkent Atina'da kûresefleşme karşıtlan ve pek çok örgût, Başbakan Kostss Sbnitis bükûmetinin politikalannı protesto etti(Fotograf:AP) Demir bacaklı leydiyle kaçamak Amerika ile Fransa arasında henüz çözemediğim tuhaf bir bağ var; yıllanmış, yasak bir aşk gibi tıpkı. Oldubitti "An Americao man in Paris" söylemi Fransızlan pek bir keyiflendirir. Paris, san bukleleri, siyah dantel çoraplan ve parfum kokulan ile bir koket edasıyla hazır ve nazırdır Amerikahlara. Yani Italyanlar istedikleri kadar viski-soda içip "We are Americano! Americano!" diye tepinsinler, Paris karşısında pek bir şanslan yoktur. Bu nedenle Paris'teki "top Amerikan abukhıklan" sıralamasında ilk üç, daha uzunca bir süre: 1. Disneyland, 2. Seine Nehri'ndeki özgürlük Anıtı ve 3. McDonald's restoranlan şeklinde olacaktır. Seine gibi yatağma kadar Fransız olan bir nehrin üzerine Manhattan'daki görkeminin yerinde yeller esen, aptal bir lunapark tazesi gibi sıntan bir Özgürlük Anıtı kondurmak Fransızlara yakışmayan bir kentsel rüküşlük olarak kalacak. Öte yandan, Paris fast food istilasına uğramışken, bir McDonald's restoranında Che McDonald tabelasını görmek çok keyiflendirmişti beni. Işte direnişçi bir hece: Che... Peki ya Disneyland? Bakın o ayn bir hikâye... Bir pazar günü ailece Disneyland'a gidilecekken kadınlann o her zaman kabul gören mazeretine sığınarak «Sevgffiailemrdedim, "tnanm sizmle Mickey Mouse'a takümayı çok isteıttim ama_" Böylece Walt Disney'in mutlu ailesi bir fire verereİc Disneyland'uı yolunu tutarken yalancı anne de burnu uzaya uzaya Paris metrosuna daldı. Bir öğleden sonrası için pek çok şey vardı yapılacak... Neyse ki yapmam gerekmeyenler de vardı; Eyfel'e gitmek örneğin... Sıkıcı bir bekâret bozumu gibi; demir bacaklı leydi Eyfel'in yanına kadar gidilecek, eteklerinin altından, sıska bacaklan boyunca iyice yukanlara bakılacak ve "Aa, uzaktan daha güzebniş!" denilecek ki bu Paris 'le gerçek sevişmenin tadına varabilmek için yapılması zorunlu bir ilk eylemdir. Montmarrre'a gitmeyi de çoktan bırakmıştım artıkî Bunun da 2 nedeni vardı; 1. Öğrenciliğimde trenimi kaçırmak pahasına, yol arkadaşımı bıktıracak kadar çok gidip salınmıştım oralarda; hani ressamlardan birinin dikkatini çekerim de modeli olurum diye... (Evet, bu PARİS ŞANSIN TÜZÜN salaklığı da yapmıştun!) 2. Daha 1800'lerin sonlannda Loutrec ile Jane AvriL Montmartre'm da artık iyice turistik olup tadının kaçtığından yakırurken, bugünlerde oraya gitmenin pek parlak bir fikir olmadığı açıktı. (Zaten artık kuzey Afrikahlar tarafından işgal edılmışti!) Böylece benim Paris'im gittikçe ufalarak rahatlıkla bir pazar öğle sonrasına sığabilecek hale gelmişti: Saınt Michel ve Germain, Notre- Dame, Chatelet, Opera, Madeleine, vaktim varsa araya bir de St. Louis _ _ _ _ _ _ adasını sıkıştınnm; hiç değilse Camille Oaudel'in nehir kıyısındaki evine doğru bir yürür dönerim. Bu listeye istediğim dışında girmiş sadece bir yer vardır: Peynirci Fauchon! Bu şehirde ne zaman yürümeye kalksam karşıma çılcar. Paris'in en eski ve itibarlı şarküterisidir. Amerika'da olsa çoktan turistik tur programlanna girmişti, tabii Fransızlar böyle bir şeyi düşünmez bile... Madeleine'in etrafindaki turumu tamamlayınca karşı köşedeki Peny'de bir çilek molası veriyorum. Ancak çilekler daha olmamış; üstlerine boca edilen pudra şekerinin ağırhğı altında ezilmiş, diplerinden boyası gehniş kadınlar gibi yeşile çalıyorlar. Garson kız biraz daha şeker getiriyor. Birden çileklerin henüz bana hazır ohnadığını hissediyomm. Haniyse isteksiz birini sevişmeye zorlamaktı o çilekleri yemek! Derken bir atım Nâzun dolanıyor damarlanmda "yani sen ebnayı seviyorsun dije etananm da seni sevmesi şart mı?" Evet, şarttı! Yediğim çileğin, içtiğim kadehin, oturduğum sandalyenin, hepsinin beni sevmesi şarttı. Hele benim gibi azıcık da sakarsanız, nesnelerin sevgisinden mahrum kalmanın başmıza ne işler açabileceğini tahmin bile edemezsiniz...Son olarak ham çilekleri unutturacak sıcak bir şeyler içmek üzere Rue Royal'deki Ladure'ye uğruyorum. Ladurel862'de açılan eski ve şık bir çay salonudur; Zelda ve Coco'nun favori mekânıymış. Garsonlan da varisli bacaklan, kolah önlükleri ve hipermetrop gözlükleriyle tam da o yıllardan kalmış gibidir. Finaldeki kafe krem sıcacık... Ve Külkedisi metrolar kalabalıklaşmadan evine dönüp yatağına girmeli! Teşekkürler Donald Amca... mizah yeteneği olağanüstü gelişkin, başka halklara pek muhabbet beslemeyen, kendi ülkesinin insanlanna bile üstten bakan bir adam. Ülkesinin başka uluslara hiç de rahat vermeyen politikaİanrun en önemli uygulayıcılanndan ve -köken itibanyla herhalde doğaldır- bir işçi sırufi düşmanı. Bedii Faik, "Rusva'nm büe ölümânü teessüıie karşüayıp yapbklannı övdüğü bir Churchill'e 'İşçi düşmanıydı, emeğe karşı çıkmış bir emekçi düşmanıydı' diyecek kadar hem haksızhk bem de saygısızlık eden tek radyo bizimki olmuştur" diyor acı acı. Bizim radyoda ne söylenmiştir, bilemem. Ama herhalde ana avrat küfredilmemiştir. Bir karakter tahliline Bedii Faik'in köpürmesi, saygısızlık gibi çok ağır bir hakaret sözcüğüyle oluyor, görüyorsunuz. Ülkesinin radyosunu "saygmzhkla" suçlayacak kadar kendinden geçmesi ne kadar tuhaf, değil mi? Faik'in 1965 yıhndan beri çektiği "aaya" bakar mısınız? "SaygKizhk'' edebilen kişi, Ingiliz sömürgesi Hindistan'daki rejimin, Ingilizlere karşı baş gösteren ulusal direnişi etkisizleştirmek amacıyla biraz olsun liberalleştirilmesi çabasına sürekli karşı çıkan, Ingiliz birliklerini Yunanistan iç savaşında devrimcilerin üzerine yollayan ChurchilFdir. Dünyanm en büyük antiemperyalist savaşlanndan biri olan Çanakkale Savaşı'nm, karşı taraftaki en önemli adamı Churchill. Sağcılarda bu çok sık görülür. Bedii Faik kendisini sağda saymayabilir, belki de haklıdır, ama en azından o da diğer sağcılar gibi davranmaktadır. Ahmet Kabakh'ydı yanılmıyorsam, 68 'li gençlerin ABD askerlerini denize döküşünü Türk misafirperverliğine aykın bulup çok ayıplamıştı. Ingiliz işgalı altthdakı Istanbul'da ••-'•J Osmanlı aydını Hüseyin Kazmı Kadri de işgalci komutanlarla karşılıklı konuşmuş, onlara izledikleri siyasetin ne kadar aleyhlerinde olduğunu söylemişti. Amlannda anlatıyor güzel güzel. Yani hangi siyasetin Ingilizlerin çıkanna olduğunu, o lngilizlerden daha iyi biliyordu. Döner durur, Ahmet Cevat Emre'nin "İki Neslin Tarihi" adlı anı kitabını okurum. Eğlendirir beni, keyif alınm. Anı yazayım derken bir insan kendisini nasıl zor duruma sokar, her okuyuşumda yeniden öğrenirim. Amlannı yazdığı kitabmda yaşlan çok küçük iki kıza günümüzün deyimiyle nasıl tacizde bulunduğunu bir marifetmiş gibi anlatan Emre'nin ahlak konulu bir kitabı da vardn". Işte bu beni çok güldürür. Verin ellerine kalemi, amlannı yazsınlar bu tipler. Hemen kendilerini kaybederler. Alın işte Bedii Faik. Churchill'e yapılan saygısızlığı 40 yıl unutmayıp tüm ulus olarak bize terbiye dersi veriyor, ama ülkemizin yüz akı aydını Mîna Urgan için "Yüzüne bakılmayacak kadar çirkindi*' diye konuştugunu unutuyor. Kendi milletinin bile "bufldog" dediği adam için hayıflanan birinden, Mîna Hanım için iyi bir kelam çıksaydı şaşardım zaten. MAVl DENtZ TATtL EVLERİ Türkiye'nin cennet köşesi, mavi bayTak ödülü, Marmaris Turunç Koyu'nda denize sıftr, yüzme havuzu, havuz bar, sabah ve akşam zengin açık büfe, her cumanesi havuzbaşı barbekü parti, tûrn pide ve pizza çeşitleri, odalarda müstakil elektrikli şofben, klima, müzik, telefon 0-2 yaş ücretsiz, aynı odada üçüncü kişi %50 indirimli tki Kişilik Odada 1 Ki$l 7 cece 8 Gün 15O.OOO.OOO.-TL Rczervtsyon Tel-0 252.476 71 90-91 Fax: 0.2İ2.476 70 07 www hotelmavideniz.com Princess Otel Güvercinlik - Bodrum Bodrum'un en güzel koyunda, sessiz ve sakin doğa ortamında, ıS Odalarda telefon ve sıcak su, J-** Yüzme havuzu, \^ Damak zevkine uygun mutfak, *^ Eşsiz koylara yatla gezintiler, *^ Her gün canlı müzik. Açık büfe, tampansiyon 15.000.000.-TL Telefon: (0252) 374 52 43 - (0252) 374 50 93 CEP: 0542 571 55 62 Cumhuriyet Gazetesi bizden Loryma Resort Hotel "Blr Yaşam Biçlml" Turunç, Güney Ege'nin adacıklar vc fıyortlarla bezenmiş nefes kesici co|rafyasuun en gûzel koylanndan biri... Marmaris'e çok yakın olmasına karşın, turizm merkezlerinin her tûrden çevre kirliliğrne yeteri denli uzakta, doğaya saygüı, Mavi Bayrak'h bir belde. Lory- ma Resort Hotel yamacm mevcut topografyası ve vejetasyon dokusuna gizlenmiş, koyun bûyüleyicL, mıstık panoramasına tümüyle hukroeder konumda sıra dışı bir tesis. Onnan- lardan inen serinletici esintıler, düşûk nem oranı ve bol oksijenli, sağlıkb havasıyla ideal iklun koşullanna sahip. Eko-çiftliğınden kendi sütünü, peynirini, kremasını, yumurtasını temın eden, kendi ürettiği -yörenın en kaliteb- zeytinyağuu kullanan, damak zevki kadar sağlıkü beslenme ilkelerine de duyariı bir mutfak. Konforiu apart daireler, açık büferestoran,a la carte restoran, pool-bar, CbcyGen-Bar, açık ve kapalı yüzme havuzlan,jet stream,jakuzı, fitness-center, sauna, beauty-center, bi- lardo, dart, iskambil salonu, masatenisi, tenis, sûper disko, çocuk kulübü, doktor servisi, eko-çiftlik vb. hızmet birimleri. Doğa gezileri, trekking, dağcılık, tekne turlan, su sporian, dalgıçhk, rafting, jeep-safa- ri gibi doğa sporian, T'ai-Chi ve yoga seanslan "Özel animasyonlar", "sürpriz showlar"dan anndınlmış, arabesk mûziği uzaktan bile duyamayacağıruz, kent yaşamının yıprattığı insarun dingın, sağlıkü bir ortamda doğa ile bütürdeşıp kendisini yenilemesini, pozitif yasam enerjisiyle dolu günlük yaşamına dön- mesini hedefleyen, kültür ve çevre dostu, çağdaş bir işletroe anlayışı. Geniş bılgi: www.loryma.com Tel: 0 252 476 72 20-24 Faks: 0 252 476 72 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle