Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2001 PAZAR
10 PAZAR YAZDLARI
Dizüstü maçtan
önce iki çatal köfte
Bugün çarşamba. Ben de sizin
gibi maçı bekliyorum. Bir
saat on beş dakikam var.
Pazar Yazısı kafamda yazılı
bile. Televizyonun başına
geçmeden önce benim
oğlanın köftesini -tffet Hanım
usulü- pişirmem,
cips ve çerezi yerli yerine
koymam gerek. Onun
meşrubatı ve benim biralar
buzdolabında beklemekte.
Işten biraz erken kaçıp, bu
süreyi yaratabildim.
TRT-Int cumartesi günkü
Slovakya maçuıı verince
umutlanmıştık. Bu kez Isveç
kanalına kaldık. Int'çiler belli
olmaz, bakarsın son anda
maçı verirler. Ama benim
maç birkaç gün önceden
başladı. Isveç basınıyla olan
maçım. Tribünde yerinizi alın,
banttan veriyorum...
Bugünkû Expressen gazetesi.
Tabloid boyda ve 400 bin
tirajlı. Orta sayfalannda bir
Isveç bayrağı. Üzerinde bir
çağn: "Bunu çıkann,
televizyonun karşısında yere
koyun, dizüstü çökün ve zafer
için dua eduı!" Anlamayanlar
için yol göstermeyi de
unutmamışlar. Sayfalann
altında iki diz işareti çizilmiş
ve ûzerlerinde "sol diz-sağ
diz" yazıyor. Ortanm sağında
bir tabak yeri: "Buraya abur-
cubur tabağmı koyun." Sağ
"açık''ta ise bardak için bir
halka ve yarunda bir açacak
işareti var "üygun bir içeceği
yerieştirin." Yani,
televizyonun
önüne bu bir çeşit
Hıristiyan
seccadesi gibi
yerleştirilecek ve
dizüstü dua
ederek maç
izlenecek...
Isveçli spor
muhabirleri
Istanbul'dan harika incıler
göndermekteler. Bazı
başlıklan aktarayım: "Burada
en iyi tat Türk lokumunda",
"Höe hurda sonucu tayin
edebüirn
, "Domuz maçı
(çirkef maç demek) uyansı",
"Türkler o kadar dehşet verid
bir beceriye sabip değUler",
"Korfcan taraf Türidye*,
"Cehenneme hoş geldiniz".
Bir gazeteci, hızıru alamayıp
şunu dayazdı:
"Fenerbahçe'nin arkası
sağlam, çünkü ordu onu
desteküyor.
'General' Kemal Atatürk de
Fenerbahçeöj'di". Bir başkası
da -zafer için okurlanm
dizüstü duaya çağıran
gazetenin muhabiri- yazısını,
"Galatasaray'ın renklerine
çim sahalann yeşifinin
eldenmesinden dolayı" diye
başlayan politik sivri zekâ
örneğiyle noktalıyor.
tsveçli rutbolcular ise basının
gazına gelmiyorlar. Işte bazı
sesler: "İstanbuTdan çok daha
beter yerler var", "Üsküp'te
bize ild polis eşlik etti.
tstanbul'da ise polis eskortuyla
dolaşıyoruz. Ne maç öncesi, ne
de sonrası hiçbir olay
yaşamadık."
Kennet Andersson'un eski
takım arkadaşlanyla öğle
yemeği yerken bizim takımla
ilgili herhangi bir ipucu
vermemesi ve "Ben kendimi
yan Türk, yan Isveçli kabul
edjyonım" demesi, "Hile
hurda sonucu tayin edebifir"
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
başlığmı atan gazetecinin hiç
hoşuna gitmemiş:
"Bakryorum, Kennet çok
çabuk adapte olmuş. Bir yılda
spagettiyi ve Bologna'yı
unutmuş, kebaba ve
Fenerbahçe'ye alışnuş"
yazıyor.
Şimdi oğlum seslenince
baktım. Bir başka televizyon
kanalı Istanbul'dan nefis bir
Boğaz manzarası gösteriyor.
Ansızın kameranın karşısmda
Kennet: "Sonuç beffi
değfl ama Isveç'in
buradan en az berabeıükle
döneceğini sanıyonım" diyor.
Herhalde "ilk yansı" ağır
basıyor; ne de olsa yıllarca
beraber ulusal takım forması
giydiği arkadaşlan söz
konusu.
Yine de hoş oluyor
gazetelerde renkli Istanbul
fotoğraflannı, Hakan Şükür
ile Alpay'ı görmek. Istanbul
ve Ali Sami Yen
a
cehennenu(?)" dışında
Isveçli turistik gazetecilerin
ilgisini en çok Hakan Şükür
ile Alpay çekiyor. Hakan 'ın
Inter'de düzenli forma
giymemesinden pek hoşnutlar
ama, Slovakya'ya attığı gol
kafalannı kanştırmış
durumda. Alpay'a olan
saygılan, onun Aston Villa'ya
gitmesiyle daha da arttı.
Üstelik orada Isveçli bir takım
arkadaşı da var ve büyük bir
olasılıkla 40 dakika sonra
-aman!- onunla yeşil sahada
karşı karşıya gelecek.
"Çirkefmaç"
tezini ve uyansını
yazan gazete,
belki de en belden
aşağı vuraru oldu.
Maç günündeki
sayısında, altı kare
içinde
bizimkilerin ne
gibi çirkeflikler
yapabileceğini gösteren kara
kalem çizgiler yayımladı. "*'
Ashnda hazin bir şey bu. Bu
iki takım burada da, orada da
defalarca karşı karşıya geldi.
Hiçbir olay yaşanmadı.
Stockholm'deki (2-2) ve
Göteborg'daki (1 -1) maçlarda
bizim taraftarlarla Isveçliler
maçı bir arada izlediler. Ne
öncesi, ne sonra, hiçbir
tatsızlık olmadı. Tam tersi
izleyiciler birbirleriyle bayrak
değiş-tokuş etti, aynen maçtan
sonra futbolcularm
birbirlerine formalannı
verdikieri gibi.
Isveçli bir muhabir de
Kapalıçarşı'da futbol
formalan satan bir butikte
çalışan bir gençle konuşmuş.
Oğlanın aklı başka yerde:
"Türkive-tsveç maçı beni o
kadar fazla ilgUendirmiyor.
Ugde Galatasaray,
Fenerbahçe'yi yensin yeter"
diyor ve bir formayı
göstererek ekliyor:
"Bu sana 13 dolara olur."
Özel maçımdan oluşan
bant bu kadar. Maça yanm
saat kaldı. Köfte işinden
cayabilir, devreye buzluktaki
pizzayı sokabilirim.
Oğlum cipsi ve çerezi
televizyonun karşısındaki
sehpaya getirdi bile.
Yenilirsek Isveçli
dostlar, yenersek
bizimkiler telefon eder. Maç
nasıl biterse bitsin,
söz olsun, tek satır
eklemeyeceğim.
"St. Nicholas PARK OTEL" ***
Doğanın Özünde Tatil
(Çam ağaçlanyia çevrili, sakin, serin, gideryüzlü,
dost bir ortamda keyifli bir tatil için...)
• Açık bûfe kahvalü, ak^un yemeği
• 2yûzmehavuzu(rikaydıraldı)
• Muu maıket, bılardo, masa tenısi, atari
• Odalania telefon, sıeak su, balkon, müzik yayuıı.
ketıl.vanölatOT
• Yürüyûş, çevıe gezılen, paıagüding, at turlan,
dalış, tekne turian
• Ücrelsız gûnlûk gaîetenız
Y.P. kişı ba?ı gûnlük 22.000.000
Rezervasyon ve bılgi için: 0 252 - 616 63 53 1616 63 56
Bılgi ıçın ıntemet "www.fethiye.net"ten otelimizm
savfaknna ulaşabılınnız.
e-mail. [email protected]
St Nkkotaı PARK OTEL - HistrÖDÖ/ÖLİ DENİZ-FETHtYE
"Cumhuriyet okurlanna %10 indirim"
BediiFaik'in Churchill'iThatcher'ın, iktidannı bütün dehşetiyle
sürdürdüğü dönemin en unutulmaz
görüntüsüydü. Ingiliz televizyonlanmn
en çok seyredilen, kahramanlan kukla
olan komedi programı Spitting
Image'de Demir Leydi bir köpektir ve
peşinden aynlmadığı dönemin ABD
Başkanı Reagan'ın kıçını
koklamaktadır. Thatcher'ın dış
politikada çoğunlukla ABD'nin dümen
suyunda gitmiş olması, körü körüne
"ftaat" duygusu, söz konusu programda
köpekçe bir refleks olan koklamayla
vurgulanmıştı.
Düpedüz, hem de çok ağır bir hakaretti
bu, Türkiye'de olsa yapımcısma
milyarlarca liralık tazminat, yayımlayan
televizyona da kapatma cezası
verdirecek kadar. Ama gariptir,
Thatcher'ı böylesine bir duruma
düşürdü diye hiç kimse bu programı
kınamadı. Yapılanın ayıp olduğu
herhalde düşünüldü, ama kimse buradan
yola çıkıp ahlak ya da nezaket dersi
vermedi. Nihayetinde körü
bir başbakan da olsa en
azından insanlık onuru
korunmalıydı Thatcher'ın.
Ama yandaşlan dahil kimse
kıyameti koparmadı. FaKh
RıfkıAta>'ın
u
Kibarnk
tngttizdir'' diyerek her
ulusta görülebilecek
kibarlık gibi ortak bir insani tavn
sadece Ingilizlere mal eden hayranlığmı
boşa çıkaracak bir vurdumduymazlıktı
sergilenen.
Aslında Ingilizler böyledir. Ulusal ya da
LONDRA
tarihi sembollerine, öyle ölümüne bağlı
değillerdir. Yakın dönem Ingiliz
tarihinin önemli kişiliklerinden biri olan
Churchill'e taktıklan lakap "buDdog"du
biliyorsunuz. Bedii Faik'in -anılannın
ikinci cildinde yer
alıyormuş-, ölümünün
Türkiye radyolanndan
veriliş biçimini bir "ayıp
beJgesi" olarak nıtelendirdiği
Churchill'dir sözünü ettiğim.
Ingiliz devlet adamlan
________ arasında en az popüler olan,
tüm ününü ikinci Dünya
Savaşı sayesinde yapan -ki savaş sonrası
seçirnlerde iktidara gelememiştir-,
önceleri MuhafazakârParti'deyken
sonralan Liberal Parti'ye, daha sonra
yine Muhafazakâr Parti'ye geçen,
MUSTAFA
ERDEMOL
İskeleûerden
'NATO'ya
hayır'
Yunanistan'ın
Setanik kentinde
eylemdler önceki gûn
NATOkarçrtıbir
gösteri dûzenfedOer.
Iskelet kıhğına giren
protestocubrçflgjnç
görüntüler ohtştardu.
Dûn de başkent
Atina'da
kûresefleşme
karşıtlan ve pek çok
örgût, Başbakan
Kostss
Sbnitis bükûmetinin
politikalannı protesto
etti(Fotograf:AP)
Demir bacaklı leydiyle kaçamak
Amerika ile Fransa arasında
henüz çözemediğim tuhaf bir
bağ var; yıllanmış, yasak bir
aşk gibi tıpkı. Oldubitti "An
Americao man in Paris"
söylemi Fransızlan pek bir
keyiflendirir. Paris, san
bukleleri, siyah dantel
çoraplan ve parfum kokulan
ile bir koket edasıyla hazır ve
nazırdır Amerikahlara. Yani
Italyanlar istedikleri kadar
viski-soda içip "We are
Americano! Americano!" diye
tepinsinler, Paris karşısında
pek bir şanslan yoktur. Bu
nedenle Paris'teki "top
Amerikan abukhıklan"
sıralamasında ilk üç, daha
uzunca bir süre: 1. Disneyland,
2. Seine Nehri'ndeki özgürlük
Anıtı ve 3. McDonald's
restoranlan şeklinde olacaktır.
Seine gibi yatağma kadar
Fransız olan bir nehrin üzerine
Manhattan'daki görkeminin
yerinde yeller esen, aptal bir
lunapark tazesi gibi sıntan bir
Özgürlük Anıtı kondurmak
Fransızlara yakışmayan bir
kentsel rüküşlük olarak
kalacak. Öte yandan, Paris fast
food istilasına uğramışken, bir
McDonald's restoranında Che
McDonald tabelasını görmek
çok keyiflendirmişti beni. Işte
direnişçi bir hece: Che... Peki
ya Disneyland? Bakın o ayn
bir hikâye...
Bir pazar günü ailece
Disneyland'a gidilecekken
kadınlann o her zaman kabul
gören mazeretine sığınarak
«Sevgffiailemrdedim,
"tnanm sizmle Mickey Mouse'a
takümayı çok isteıttim ama_"
Böylece Walt Disney'in mutlu
ailesi bir fire verereİc
Disneyland'uı yolunu tutarken
yalancı anne de burnu uzaya
uzaya Paris metrosuna daldı.
Bir öğleden sonrası için pek
çok şey vardı yapılacak...
Neyse ki yapmam
gerekmeyenler de
vardı; Eyfel'e
gitmek örneğin...
Sıkıcı bir bekâret
bozumu gibi; demir
bacaklı leydi
Eyfel'in yanına
kadar gidilecek,
eteklerinin
altından, sıska bacaklan
boyunca iyice yukanlara
bakılacak ve "Aa, uzaktan
daha güzebniş!" denilecek ki
bu Paris 'le gerçek sevişmenin
tadına varabilmek için
yapılması zorunlu bir ilk
eylemdir. Montmarrre'a
gitmeyi de çoktan bırakmıştım
artıkî Bunun da 2 nedeni vardı;
1. Öğrenciliğimde trenimi
kaçırmak pahasına, yol
arkadaşımı bıktıracak kadar
çok gidip salınmıştım oralarda;
hani ressamlardan birinin
dikkatini çekerim de modeli
olurum diye... (Evet, bu
PARİS
ŞANSIN
TÜZÜN
salaklığı da yapmıştun!) 2.
Daha 1800'lerin sonlannda
Loutrec ile Jane AvriL
Montmartre'm da artık iyice
turistik olup tadının
kaçtığından yakırurken,
bugünlerde oraya gitmenin pek
parlak bir fikir olmadığı açıktı.
(Zaten artık kuzey Afrikahlar
tarafından işgal edılmışti!)
Böylece benim Paris'im
gittikçe ufalarak rahatlıkla bir
pazar öğle sonrasına
sığabilecek hale
gelmişti: Saınt
Michel ve
Germain, Notre-
Dame, Chatelet,
Opera, Madeleine,
vaktim varsa araya
bir de St. Louis
_ _ _ _ _ _ adasını sıkıştınnm;
hiç değilse Camille
Oaudel'in nehir kıyısındaki
evine doğru bir yürür dönerim.
Bu listeye istediğim dışında
girmiş sadece bir yer vardır:
Peynirci Fauchon! Bu şehirde
ne zaman yürümeye kalksam
karşıma çılcar. Paris'in en eski
ve itibarlı şarküterisidir.
Amerika'da olsa çoktan turistik
tur programlanna girmişti,
tabii Fransızlar böyle bir şeyi
düşünmez bile... Madeleine'in
etrafindaki turumu
tamamlayınca karşı köşedeki
Peny'de bir çilek molası
veriyorum. Ancak çilekler
daha olmamış; üstlerine boca
edilen pudra şekerinin ağırhğı
altında ezilmiş, diplerinden
boyası gehniş kadınlar gibi
yeşile çalıyorlar. Garson kız
biraz daha şeker getiriyor.
Birden çileklerin henüz bana
hazır ohnadığını hissediyomm.
Haniyse isteksiz birini
sevişmeye zorlamaktı o
çilekleri yemek! Derken bir
atım Nâzun dolanıyor
damarlanmda "yani sen ebnayı
seviyorsun dije etananm da seni
sevmesi şart mı?" Evet, şarttı!
Yediğim çileğin, içtiğim
kadehin, oturduğum
sandalyenin, hepsinin beni
sevmesi şarttı.
Hele benim gibi azıcık da
sakarsanız, nesnelerin
sevgisinden mahrum kalmanın
başmıza ne işler açabileceğini
tahmin bile edemezsiniz...Son
olarak ham çilekleri
unutturacak sıcak bir şeyler
içmek üzere Rue Royal'deki
Ladure'ye uğruyorum.
Ladurel862'de açılan eski ve
şık bir çay salonudur; Zelda ve
Coco'nun favori mekânıymış.
Garsonlan da varisli
bacaklan, kolah önlükleri ve
hipermetrop gözlükleriyle
tam da o yıllardan kalmış
gibidir. Finaldeki kafe krem
sıcacık... Ve Külkedisi
metrolar kalabalıklaşmadan
evine dönüp yatağına
girmeli! Teşekkürler
Donald Amca...
mizah yeteneği olağanüstü gelişkin,
başka halklara pek muhabbet
beslemeyen, kendi ülkesinin insanlanna
bile üstten bakan bir adam. Ülkesinin
başka uluslara hiç de rahat vermeyen
politikaİanrun en önemli
uygulayıcılanndan ve -köken itibanyla
herhalde doğaldır- bir işçi sırufi
düşmanı. Bedii Faik, "Rusva'nm büe
ölümânü teessüıie karşüayıp
yapbklannı övdüğü bir Churchill'e 'İşçi
düşmanıydı, emeğe karşı çıkmış bir
emekçi düşmanıydı' diyecek kadar hem
haksızhk bem de saygısızlık eden tek
radyo bizimki olmuştur" diyor acı acı.
Bizim radyoda ne söylenmiştir,
bilemem. Ama herhalde ana avrat
küfredilmemiştir. Bir karakter tahliline
Bedii Faik'in köpürmesi, saygısızlık
gibi çok ağır bir hakaret
sözcüğüyle oluyor,
görüyorsunuz. Ülkesinin
radyosunu "saygmzhkla"
suçlayacak kadar kendinden
geçmesi ne kadar tuhaf, değil
mi? Faik'in 1965 yıhndan beri
çektiği "aaya" bakar mısınız?
"SaygKizhk'' edebilen kişi,
Ingiliz sömürgesi
Hindistan'daki rejimin,
Ingilizlere karşı baş gösteren
ulusal direnişi etkisizleştirmek
amacıyla biraz olsun
liberalleştirilmesi çabasına
sürekli karşı çıkan, Ingiliz
birliklerini Yunanistan iç
savaşında devrimcilerin
üzerine yollayan ChurchilFdir.
Dünyanm en büyük
antiemperyalist savaşlanndan
biri olan Çanakkale Savaşı'nm,
karşı taraftaki en önemli adamı
Churchill.
Sağcılarda bu çok sık görülür.
Bedii Faik kendisini sağda
saymayabilir, belki de haklıdır,
ama en azından o da diğer
sağcılar gibi davranmaktadır.
Ahmet Kabakh'ydı
yanılmıyorsam, 68 'li gençlerin
ABD askerlerini denize
döküşünü Türk
misafirperverliğine aykın
bulup çok ayıplamıştı. Ingiliz
işgalı altthdakı Istanbul'da ••-'•J
Osmanlı aydını Hüseyin Kazmı
Kadri de işgalci komutanlarla
karşılıklı konuşmuş, onlara
izledikleri siyasetin ne kadar
aleyhlerinde olduğunu
söylemişti. Amlannda
anlatıyor güzel güzel. Yani
hangi siyasetin Ingilizlerin
çıkanna olduğunu, o
lngilizlerden daha iyi
biliyordu. Döner durur, Ahmet
Cevat Emre'nin "İki Neslin
Tarihi" adlı anı kitabını
okurum. Eğlendirir beni, keyif
alınm. Anı yazayım derken bir
insan kendisini nasıl zor
duruma sokar, her okuyuşumda
yeniden öğrenirim. Amlannı
yazdığı kitabmda yaşlan çok
küçük iki kıza günümüzün
deyimiyle nasıl tacizde
bulunduğunu bir marifetmiş
gibi anlatan Emre'nin ahlak
konulu bir kitabı da vardn". Işte
bu beni çok güldürür. Verin
ellerine kalemi, amlannı
yazsınlar bu tipler. Hemen
kendilerini kaybederler. Alın
işte Bedii Faik. Churchill'e
yapılan saygısızlığı 40 yıl
unutmayıp tüm ulus olarak
bize terbiye dersi veriyor,
ama ülkemizin yüz akı aydını
Mîna Urgan için
"Yüzüne bakılmayacak kadar
çirkindi*' diye konuştugunu
unutuyor. Kendi milletinin bile
"bufldog" dediği adam için
hayıflanan birinden, Mîna
Hanım için iyi
bir kelam çıksaydı
şaşardım zaten.
MAVl DENtZ TATtL EVLERİ
Türkiye'nin cennet köşesi, mavi bayTak ödülü,
Marmaris Turunç Koyu'nda denize sıftr, yüzme
havuzu, havuz bar, sabah ve akşam zengin açık büfe,
her cumanesi havuzbaşı barbekü parti,
tûrn pide ve pizza çeşitleri, odalarda müstakil
elektrikli şofben, klima, müzik, telefon
0-2 yaş ücretsiz, aynı odada üçüncü kişi %50 indirimli
tki Kişilik Odada
1 Ki$l 7 cece 8 Gün
15O.OOO.OOO.-TL
Rczervtsyon
Tel-0 252.476 71 90-91
Fax: 0.2İ2.476 70 07
www hotelmavideniz.com
Princess Otel
Güvercinlik - Bodrum
Bodrum'un en güzel koyunda,
sessiz ve sakin doğa ortamında,
ıS Odalarda telefon ve sıcak su,
J-** Yüzme havuzu,
\^ Damak zevkine uygun mutfak,
*^ Eşsiz koylara yatla gezintiler,
*^ Her gün canlı müzik.
Açık büfe, tampansiyon 15.000.000.-TL
Telefon: (0252) 374 52 43 - (0252) 374 50 93
CEP: 0542 571 55 62
Cumhuriyet Gazetesi bizden
Loryma Resort Hotel
"Blr Yaşam Biçlml"
Turunç, Güney Ege'nin adacıklar vc fıyortlarla bezenmiş nefes kesici co|rafyasuun en
gûzel koylanndan biri... Marmaris'e çok yakın olmasına karşın, turizm merkezlerinin her
tûrden çevre kirliliğrne yeteri denli uzakta, doğaya saygüı, Mavi Bayrak'h bir belde. Lory-
ma Resort Hotel yamacm mevcut topografyası ve vejetasyon dokusuna gizlenmiş, koyun
bûyüleyicL, mıstık panoramasına tümüyle hukroeder konumda sıra dışı bir tesis. Onnan-
lardan inen serinletici esintıler, düşûk nem oranı ve bol oksijenli, sağlıkb havasıyla ideal
iklun koşullanna sahip. Eko-çiftliğınden kendi sütünü, peynirini, kremasını, yumurtasını
temın eden, kendi ürettiği -yörenın en kaliteb- zeytinyağuu kullanan, damak zevki kadar
sağlıkü beslenme ilkelerine de duyariı bir mutfak.
Konforiu apart daireler, açık büferestoran,a la carte restoran, pool-bar, CbcyGen-Bar,
açık ve kapalı yüzme havuzlan,jet stream,jakuzı, fitness-center, sauna, beauty-center, bi-
lardo, dart, iskambil salonu, masatenisi, tenis, sûper disko, çocuk kulübü, doktor servisi,
eko-çiftlik vb. hızmet birimleri.
Doğa gezileri, trekking, dağcılık, tekne turlan, su sporian, dalgıçhk, rafting, jeep-safa-
ri gibi doğa sporian, T'ai-Chi ve yoga seanslan
"Özel animasyonlar", "sürpriz showlar"dan anndınlmış, arabesk mûziği uzaktan bile
duyamayacağıruz, kent yaşamının yıprattığı insarun dingın, sağlıkü bir ortamda doğa ile
bütürdeşıp kendisini yenilemesini, pozitif yasam enerjisiyle dolu günlük yaşamına dön-
mesini hedefleyen, kültür ve çevre dostu, çağdaş bir işletroe anlayışı.
Geniş bılgi:
www.loryma.com
Tel: 0 252 476 72 20-24 Faks: 0 252 476 72 25