Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 29 EYLÜL 2001 CUMARTES
DtZİ
\fganîstan:
3özlemier,
zlenimler
K
• âbil'in her an, her köşe-
de suratınıza şamar gibi
çarpan yoksulluğuyla
tam bir çelişki yaratan
"Iabul-tnterkontinental OteK"nde
sa>ahın köründe uzun uzun çalan
teefonla uyandınldım. Günde 110
ddarlık otel ücretinin yüksek mali-
yeini düşürmek amacıyla tıka basa
kaıvaltı yapma ve tek öğünle gün
gçirme hesabım ilk günden suya
düjtü. Benden önce gelip Afganis-
taı'a, Kâbil'e iyi kötü alışmış ya-
baıcı gazeteciler için Afgan hüİcü-
mrti bir gezi düzenlemiş. Geziye be-
, ni Je katıyorlar.
Daha gidip resmi makamlarabaş-
v\rup "akreditation" işlemi bile
yaştırmamışım. Deneyım kazanmış
ve daha sonra iyi ahbap olacağım
birBelçikalı gazeteci, "Boşver" de-
di, "Bunlann bu ülkede hiçbir anla-
mıyok." Bu öğüdün son derece doğ-
ru olduğunu daha sonraki günler da-
ha iyi öğrenecektim.
Bir grup gazeteci sabahın körün-
de yola düzüldük. Hindukuş dağla-
nna gidıyoruz. Kar her yanı örtmüş.
Ama -rehberlik eden Afganlı deli-
kanlının da kabul ettıği gibi- askeri
ikmal yollannı açık tutmak isteyen
Kızılordu birlikleri yollan ıyı kötü
ama sürekli açık tutmaya çabalıyor-
lar.
Saatler sonra, berbat bir yolda, gıt-
gide yükselerek Hindukuş dağlan-
na vurduk. Rehbenmız Maksut, 30
yaşlannda yakışıkh bir delikanlı.
Afganistan Halk Partisi'nin inanmış
birmilitanı. Cümlelerınin arasında-
ki kopuk kopuk imalardan, öldürü-
lerek yönetimden uzakJaştınlan Af-
ganistan Halk Partisi lıderi Tarra-
Id'nin ateşli bir yandaşı. "Tarraki
sağola idü, bu herüflerin esamisi voğ
idû" cümlesıni birkaç kez yineledi.
a
Bu herüfleri" önce mücahMer san-
dık. Sonra ise Tarraki sonrasında ik-
tidan ele geçırenlen. Hafizullah
Amin'LBabrakKarmal ı kastettıği
anlaşıldı.
Maksut,Baştu bir baba ile Özbek
bir annenin oğlu. Kâbil Yüksek Tek-
nik Okulu'nu yeni bitirmiş ve aske-
re gitmiş. Askerliğini, Iran sınınna
yakın Azeri köylerinde yapmış.
Rusça ve Fransızca biliyor(muş).
Rusçası iyi bıle olsa bizım işimize
yaramaz, çünkü bilen yok. Fransız-
casının da işe yaramadığı az sonra
anlaşıldı. Hızlandınlmış bir kursta
öğrendiği Fransızca ıle olsa olsa, su
isteyip saatın kaç olduğunu sorabi-
liyor.
Küçük grubumuzda ben kıymete
bindim. Maksut'un Azeri-Ozbek
Türkçesinden oluşan kırma dilini,
kınk dökük Ingilizcemle ben çevi-
riyorum.
İlk durağımız bir Özbek köyü ola-
cak. Ama daha saatler var oraya var-
mamıza. Maksut da bu birkaç saati
kullanarak "devrim hükümetPnin
gerçekleştirdiği atıhmlan anlatıyor.
Buyrun sizler için, Maksut'un an-
lattıklannı Türkıye Türkçesine çevi-
rerek gezi boyunca derlediğim not-
lardaki bilgileri de ekleyerek Afga-
nistan yakın tarihinin bir özeti:
Bir umut ışıflı
Ai
fganistan'da kral Muham-
med Zahir Şah 1973 te bir
darbe ile devrildi ve Afga-
nistan Cumhuriyeti ilan edildi. A-
ma cumhuriyet ilanı Afganistan'ın
yoksulluk ve gerilikle örühnüş ka-
derinde herhangi bir değişiklik yap-
madı. Afgan aydınlan arasuıda hoş-
nutsuzluk tohumlan yeşerdi ve boy
attı. Büyük bir bölümü Türkiye'de
Harbokulu'nda eğitim görmüş as-
kerlerle, Avrupa'da tıp, hukuk ve si-
yasal bilimler eğitimi gören aydın-
lar, önceleri gizli örgütlenen Afga-
nistan Halk Partisi saflarmda birleş-
tiler ve 1978 'de yeni bir darbe ile ik-
tidan ele geçirdiler. Bu bir tek parti
iktidan idi ve liderliğıni Muham-
med Tarraki yapıyordu.
Tarraki önderliğindeki Afganis-
tan Halk Partisi hızlı bir reform ha-
reketine gırişti. Reformlar üç alan-
da yoğunlaştı: Sağlık reformu, eği-
tim reformu ve su reformu.
Özellikle sağlık ve eğitim reformu
Afganistan'da binlerce yıllık gele-
nekleri kınyor, Afgan kadınlan, da-
ha önce tanımadıkları ve tatmadık-
lan bir özgürlükle tanışıyorlardı.
Kuzey komşu Sovyetler Birliği'nde,
özellikle o dönemde bir Sovyet
cumhuriyeti olan SUUT komşusu Oz-
bekistan'da sağlık reformu için açı-
lan kurslara Baştun, Özbek, Beluci,
Hazar, Tacik, Azeri etnik kökenler-
den gelen Afganistan kadınlan yı-
Çayımi demlirem,
heyvanımı otariremğınsal olarak gönderildiler ve dön-
düklerinde hemşire, ebe, köy sağlı-
ğı memuru olarak toplum yaşamına,
hem de kilit görevlerle katıldılar.
Keza yetişkinler için açılan oku-
ma yazma kurslannın Kâbil 'deki
merkezi sayılan "Kadın Mualfim
Mektebi" dershanelerini kadınlar
doldurmuştu ve ilkokullarda şimdi
oğlanlann yam sıra kız çocukları-
nın da kahkahalan duyuluyordu.
O günlerde resmi propaganda ay-
gıtının da sık sık aktardığı bir "anek-
dof epey anlamlıdır:
Başbakan Tarraki bİT okuma yaz-
ma kursu ziyaretı sırasında, bir genç
kadın öğrenciye kurstan yararlanıp
yararlanamadığını sormuş. Genç
Afgan kadını yanıtlamış:
- Ölümü düşündüğüm çok olur-
du. Şimdi yaşamı dûşünüyorum.
İçimde bir umut ışığı yandı_.
Tarraki de genç kadını yanıtlamış:
-Oışıksenin değiLOnu köylereka-
dar raşıyacaksın... Afganistan'ı ay-
dınlatacaksın._
Anekdot ne kadar gerçek bıle-
Kâbfl'de hûkümetin vereceği resmi rehbere ran
ohnayınca kendi rehberimi kendim bulmak zonında
kaldım. Buldunı da. Triportörüyle KâbiTde motorize
hamallık yapan Azeri kökenli Afgan yurttaşL,
Afganistan Halk Partisi üyesL ateşli Tarraki yandaşı,
yani Kâbil'deki Babrak Karmal yönetimine "ilerici"
konumlardan muhalefct eden Gulam Hazret
(sağdaki fotoğraf), Kâbil'de olduğum günlerde hep
benimkydL Bu benim için bir şanstı. Çünkü Gulam
Hazret sayesinde salt resmi görevlilerle değü,
KâbiTin yoksul semtlerindeki Afganlarla da
tanışmak, konuşmak olanağı buldum_.
Şu benim KGB ajanhğun... (1)
AYDINENGtN
Önce konuyu bilmeyenler, gözden kaçıranlar. daha
önce ilgi duymayanlar için kısa bir özet:
Afganistan'a 1980'de gittim. Döndüm. îzlenimleribir
dizı halinde günlük Politika gazetesinde yayımlamaya
başladım. Bitiremedim. Sudan bir gerekçeyle tutuklan-
dım. Davutpaşa Kışlası'nın hapishaneye çevrilen bölü-
münde bir gece salt benimle sohbet etmek için geldiği-
ni söyleyen ve "S-3 subayı" olduğunu belirten ve şaşır-
tıcı bir bilgiye ve kültüre sahip olduğu hemen anlaşılan
bir yüzbaşı, tutuklanmamın gerçek nedeninin. "Afganis-
tan konusunda resmi görüşle a\ görüşier ikri sürmem
ve yerinde yapdmış gözlemler aktardığım için yazdıkla-
nmın 'yanhş olmalanna rağmen' etld yaratması''ndan
ibaret olduğunu söyledi. S-3 subayının ne anlama gel-
diğini bugün de bilmiyorum. Ama söyledikleri benim
için şaşırncı değildi.
Yanm kalan Afganistan dizisi hiçbir zaman tamam-
lanamadı. Çünkü yanlışlıkla tahliye edildiğim Davutpa-
şa Askeri Hapıshanesi'nden çıkar çıkmaz yurtdışma
çıktım. Ardmdan 12 Eylül darbesi geldi ve tam 12 yıl
siyasal göçmen olarak Almanya'da yaşadım.
1992 Eylülü'nde Türkiye'ye, kasım ayı sonunda da
Cumhuriyet'te yeniden mesleğime dönebildim.
Çok geçmedi, ya Aralık 1992'de ya 1993 Ocak'rn ilk
günlerinde Milliyet gazetesinde "KGB'den Para Alan
Tûrk Komünistieri'* başlıklı bir yazı dizisi başladı.
Milliyet'in Moskova muhabiri Cenk Başlamış, Sov-
yetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Merkez Komi-
tesi arşivine girmiş ve birtakım belgeler ele geçirmişti.
Dızıde Ismafl Böen'den Behice Boran'a, Zeki Başü-
mar'dan Nihat Sargm'a uzanan çok sayıda Türk Mark-
sist ve komünistlerine gezi, tedavi gibi nedenlerle Sov-
yetler Birliği'ne yaptıklan ziyaretler sırasmda bazı pa-
ralar ödendiği anlatıhyordu.
Bir de bana.
Üstelik belgeli. Milliyet belgenin fotokopisini bastı ve
çevirisini de yayımîadı. Şöyle deniyordu:
"Çok gizli
25.Dönem
Tarih: 31 Ocak 1980, No: 562C 30.1.1980
Sovyefler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi
DairekTİ'nin durumu incelemek ve röportajlar haarla-
mak üzere Afganistan'a gkkn 'Politika' gazetesi (Tür-
kiye) Yazrişleri Müdürü A. Engin'in İstanbul-Moskova-
Kâbil ve dönüş masraflannın karşılanmasL_
Sektörün numarası 03020,4S"
Benim ve Afganistan'a yaptığım gezinin öyküsünü iyi
bilen gazetedekı yönetici konumdaki arkadaşlar için
olup bitenin açıklanması pek zor değıl. Bu dizide anla-
tılacak da.
Dahası, Moskova'da uzun yıüar gazetecilik yapan
Cenk Başlamış' ın deneyimi de Sovyetler Birliği Komü-
nist Partisi Merkez Komitesi belgeleri ile Sovyet Gizli
Servisi KGB'nin belgeleri arasında dolaysız bağ kuru-
lamayacağını bilmeye yeter.
Ama Milliyet yine de kaba bir antikomünizm yapma-
yı yeğledi ve aralarrnda adımın da yer almasmdan an-
cak onur duyacağrm saygın Türk Marksist ve komünist-
lerini, birer "Rus ajanı" gibi göstermekten kaçınmadı.
Milliyet bununla da yetinmedi. mesleğin en temel ku-
ralını göz göre göre çiğnedi. Yayın sırasında Aydın En-
gin tstanbul'da Cumhuriyet gazetesinde çalışıyordu.
Milliyet'in habercilerine, yazıişleri yöneticilerine bir
telefon boyu uzaktaydı. Haberin dolaysız tarafi olarak,
olaym aslı bir de ona sorulabilir ve okuyucu eksiksizbil-
gilendirilebilirdi.
Bu yapılmadı. Biz de Cumhuriyet'te bir durum de-
ğerlendirmesi yapnk ve "yanrt vermeyedeğmeyecegi''ne
karar verdik. Ancak Milliyet'in bu yayını daha sonra
başkalan tarafindan da ısıtıhp ısıtılıp karşıma çıkanldı.
Örneğin Fehmi Koru birkaç televizyon programmda
bunu dihne doladı ve Cumhuriyet'ı yaralamak amacıy-
la "Sizönceçalış^ınfağınızKGBajanımnhesabnıı vîrin''
demeye getirdi.
Ardmdan Kuvayı Medya adlı bir dergi, bir sayısının
neredeyse tümünü benim "KGB ajanhğun" konusuna
ayırdı. Üsteük Milliyet'in yayınında yer almayan özel
yorumlar(!) da ekledi. Mahkemeye başMirdum. tstan-
bul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 200 milyon lira
manevi tazminat ödemeye mahkûm oldular.
Ardmdan kimlerin çıkardığını bihnediğim "Espiyo-
naj* adh bir derginin de iddialan yinelediğini duydum.
Ama dergiyi bulup okumak mümkün ohnadı.
"KGB ajanhğun'' son günlerde bir kez daha pazara
sürüldü. 23 Eylül Pazar günü, Hürriyet gazetesinin be-
nimle yaptığı Afganistan konulu bir söyleşiyi yayımla-
dığının ertesinde "Haber MerkeH" kaynaklı bir elekt-
ronik mektup hemen bütün medya kuruluşlanna gön-
derildi. Nerenin, hangi kurumun "Haber Merkezi'' ol-
duğunu bilmiyorum. Ama "ajanhk belgemi" şu notu
ekleyerek dağıttı:
"Cumhuriyet gazetesi yazan Aydın Engm, 23 Eylül
2001 taribJiHürriyetgazetesinde Afganistan anılannı an-
laüyor. Aydın Engin nedense kendisini Afganistan'a gö-
türenin Rus gizK servisi KGB olduğunu söylememiş.Jş-
te Aydm Engin'in KGB tarafindan Afganistan'a götü-
rüldüğünün belgesL."
•••
Bugüne dek bu deli saçması iddialan ve bu çok bil-
dik antikomûnist saldınyı yanıtlamaya değer buhna-
dım. Ama belli kaynaklann da bu zırvayı ısıtıp ısıtıp
önüme çıkaracaklan artık belli. Madem Afganistan üs-
tüne bir yazı dizisi yayımhyorum, bu vesile ile bu ko-
nuya da bir açıklık getireyım.
Usteük bu bence pek de keyifli bir öykü ve okurlar-
la bölüşülmeye değer.
Yarın: Bedava uçak blletl nasıl bulunur?
mem. Ama Afgan halkı için bir u-
mut ışığı yandığı gerçek. Ulke kay-
nıyor, değişiyor. kabuğunu kırma-
mn keyifli kargaşasım yaşıyordu.
Macaristan'da, (o zamanki adıyla)
Çekoslavakya'da, Doğu Ahnanya'da
ve Sovyetler Birliği'nde kadınlı er-
kekli binlerce Afgan genci tıp, teks-
til, tanm ve sulama mühendisliği
eğitimi görüyordu.
Bu reformlar bin yıllık feodal ya-
pıyı sarsıyor, özellikle siyasal erkte
büyük ağırlıklan olan "moDalar" sı-
mfınm homurtulanyla karşılanıyor-
du. Ama henüz iktıdar sağlamdı,
halk desteği vardı ve sırtını Afganis-
tan'ı da etki alamna çekme hesapla-
n yapan Sovyetler Birliği'ne daya-
mıştı.
Toprak değll su reformu
A
fganistan Halk Partisi 1978
sonuna doğru daha köklü,
daha can alıcı ve Afganis-
tan'daki feodal üretim ilişkilerim kö-
künden kıracak bir reforma girişti:
Su reformu.
Rehberimiz Maksut, bizim "top-
rak refonnu" terimıne alışmış ku-
laklanmızın yadırgadığı bu "su re-
formu"nu pek kestirmeden anlattı:
- Torpak yoh ki reforması ola. Su
dediğm gâni, lakin sahaph (sahipli)
idL.
Ülkenin su kaynaklan ve akarsu-
lan aşiretler arasında bölüşülmüştü
ve aşiret reislerinin yerel iktıdarlan
"akarsulann ve kaynaklann özel
müDdyeti''ne dayamyordu.
Su reformu bu mülkiyete inen bü-
yük bir darbeydı ve tepkisi aynı öl-
çüde sert oldu. Aşiret reisleri başkal-
dırdılar. Kısa sürede mollalarla (Af-
ganistan'da onlara "ulema" deniyor)
aşıret reisleri arasmdaki ittifakm ku-
rulması da gecikmedi. Daha 1978
sonunda ülkenin güneyınde, Pakis-
tan sınınna yakın bölgelerde kendi-
lerini "mücahjdin" olarak adlandı-
ran güçlerin ilk silahlı direnişleri
başlamıştı ve derme çatma Afgan
ordusu bu hünez küçük çaplı dire-
nişleri bile bastıracak güçten yok-
sundu. Büyük aşiretlerin eli silah tu-
tan erkekleri ve ülke ekonomisi için
kilit önem taşıyan hayvan sürüleri
Güney'deki dağlık bölgeye çekili-
yor ve doğal korunaklannda daha
büyük çatışmalara hazırlanıyorlardı.
Ama henüz dağımktılar, aşiretler
arası bir eşgüdüm, hatta işbirliği bi-
le sağlanamamıştı.
Belucl Kdyünde...
H
indukuş dağlanndaki gezi-
mizin son durağı bir Beluci
köyü oldu. Toprak damlı
evlerinin damlan, tıpkı bizim Doğu
Anadolu'da olduğu gibi neredeyse
evrn yüksekliğine eşit ot yığınlan ve
karlan eşeleyerek otlamaya çabala-
yan binlerce koyunu ile bız "Batı-
h"lılar için şaşırtıcı, etkileyici bir
Beluci köyü.
Maksut'un deyimi ile "köyüneke-
si" bızleri konuk etti. Biz çukur ta-
baklarda içilen sapsan bır çayı içer
ve bol etli ve safranh pilava kaşık
sallarken "Köyün ekesi" su refor-
munu özetledi:
- Çaynnı demfirem, heyvanımı ota-
rirem. Heç kimseve de boyun bük-
mürem, dua etmirem...
Küçük gazeteci grubunda kendi-
ni bencileyin "Marksisf olarak ni-
teleyen başka kimse yok. Ama ka-
pitalizmden şikâyetleri ohnayan Ba-
tı Avrupalı gazeteciler bile Beluci
köylülerinin belirgin mutluluğun-
dan etkilendiler.
Maksut hariç.
Çevirmememi isteyerekkulağıma
fisıldar gibi anlattı:
- Bu ekeemmi, hâlâTarrakizema-
mnda galmışdır. Bilmir ki Kabul hö-
kümeti sulan, bıldır (bu yü) halkm
mülgryetinden ahnışdır ve devletin
mölkiyetine kaydetmişdir. Sular sa-
hap (sahip) değiştirmişdir™
Bu sözlerde Afgamstan'm bugü-
nünün yattığım o zaman anlamam
mümkün değildi. Bu sözlerin Tana-
ki'yi sevindiren "umutışığı''mn sö-
neceği bir firtınanın habercisi oldu-
ğunu anlamam mümkün değildi.
Afgan halkına kurtuluş umutlan
aşılayan Afganistan Halk Partisi,
"devrimini'' kendi elleriyle boğacak
adımlar atmıştı ve biz Batılılar ve
destekçisi Sovyetler, hatta dağınık
düzen direnişe geçmiş gerici, kök-
ten dinci aşiretlerin reisleri bile
bunun henüz farkmda değillerdi.
Yarın: Afgan usulü sosyallzm
CUMARTESİ
\AZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Tehlikeyi Görmek
Amerıka'dakı saldınyı kimler örgütledi? Suudi te-
röristin bu şeytanca bır ustalık ve beceriyle tasarla
nıp uygulanmış yığınsal katliam ve gözdağı vermt
eylemindeki rolü nedir? Bin Ladin neden eylemi üst
lenmiyor? Elde kesin kanıt olmamasına karşın Ame
rika neden Bin Ladin'i ve Afganistan'ı hedef göste-
rerek bu ülkeyle savaşa hazırianıyor? Terörist saldı-
n ve sonucundaki kitlesel katliamın sorumlusu Su
udi terörist degilse -ya da onunla birlikte- başka han-
gi örgütler olabılir? ABD içindeki fanatik, anarşist ki-
şiler ve gruplar bu eylemde şu y a da bu biçimde kı*
lanılmış olamaz mı? Eylem onlar tarafindan planla-
nıp uygulanmış olamaz mı? Eylemın Suudi teröris
tarafindan gerçekleştirildiği kesinleşse bile, savaş
dışında bir çözüm yolu yok mudur? Olası bir sava
şın sonuçlan neler olabilir? Aklını ve vicdanını yitir-
merrıiş herkes, bu ve benzer sorulan birbirine ya df
kendisine soruyor, yanrt bulmaya çalışıyor.
•••
La Fontaine'in masalını bilirsiniz. Kurt, suyu bu-
landırdığını iddia ettiği kuzuyu ille de yiyecektir. Ku-
zunun, derenin aktığı yönde kurda göre daha aşağı-
da bulunması, bu nedenle suyu bulandınmasının ola-
naksızlığı önemlı değildir. önemli olan kurdun niye-
tidir. Sonunda baklayı ağzından çıkanr: "Sen ya dt
bir başkası, fark etmez. Senin bütün akrabalann kö-
tü ve bana düşman. Onun için senıyiyeceğim." Tıp-
kı ABD Başkanı'nın baklayı ağzından çıkararak "Haç-
lı seferi" sözcüklerini telaffuz etmesi gibi...
•••
Dünyada bir terorizm fobisi yaşanıyor. ABD'de bı
fobi toplumsal bir isteriye dönüşme eğiliminde. Te-
rör fobisine şoven duygular ve yabancı düşmanlığ
eşlik ediyor. ABD içindeki ve dışındaki esmer tenli ya-
bancılara karşı yükselen düşmanlık, Nazilerin Yahu-
di düşmanlığını anımsatıyor. ABD dışında, Batı Av-
rupa ülkelennde de terör fobisi toplumsal isteriyt
dönüşme eğilimı gösteriyor. Yabancı düşmanlığı bı
ülkelerde de yükseliyor. Almanya'nın bir bölgesindt
kısa süre önce kurulan ırkçı bir partnin kazandığı se-
çim zaferi bunun en yakın bir örneği. Terör fobisi vt
yabancı düşmanlığının yükselişe geçmesinin başlı-
ca nedeni, ABD'deki insanlık dışı saldın ve katliarr
mı, yoksa daha başka nedenler de var mı? ABD'de-
ki saldın zaten birikmiş duygulann ortaya dökülme-
sindetetikleyıcı mi oldu? Bırilerinin bundan, böyle biı
kutuplaşma ve sonuçlanndan çıkan mı var? Bu so-
rulann yanrtlannı aramak, bence, ABD'deki saldın-
nın aydınlatılmasına da ipucu sağlayabilir. Çünkü biı
eylemi gerçekleştırenlerin hainliği kadar bu eylemir
kimlerin işine yarayacağı sorusunun yanıtı da önem-
li. Böyle bir yanıt, insanlığı bekleyen asıl tehlikenin
asıl tehdidin, bilimkurgu kahramanına dönüştürüler
Bin Ladin ve Bin Ladin'ler mi, yoksa daha başka biı
şeyler mi olduğunu da gösterebilir.
•••
Ne ABD'deki insanlık dışı katliam ne de terorizmir
(ülkemizde de iyi bilinen) cınayet ve eylemleri küçüm-
senebiltr. Bana yanlış* görünen, bugün insanlığır
önündekı en büyük tehlike ve tendidin, Bin Ladin ki-
şiliğinde simgeleşen bir terör tehdidi olarak göste-
rilmeye çalışılması, bunda bir ölçüde başanya d£
ulaşılmış olmasıdır... Dünyanın her yerinde (ve bt
arada bütün bu olaylann en sıcak biçimde yaşandı-
ğı ülkemizde) insanlar, tüm ekonomik sorunlan, in-
sanlığın önündeki asıl tehdit olan toplumsal ve ülke-
sel eşitsizlikleri sanki unutmuş olarak, bir bilimkur-
gu, bir Rambo filmi izler gibi, Suudi teröristle ABC
arasmdaki köşe kapmacaya kiütlendiler. Söz konu-
su filmde sadece rollerin yeri değişti. Bu kez Ram-
bo Amenkalı değil, sakallı ve sanklı bir Arap ve köti
bin... Çatışma nasıl sonuçlanacak? Bin Ladin şu ys
da bu biçimde cezalandınhp etkisizleştirildiğinde in-
sanlığın önündeki sorunlar çözümlenmiş olacak mı7
Yoksa bizi, gelecek kuşaklan daha da içinden çıkıl-
maz sorunlar, daha yaşanılmaz bir dünya mı bekli-
yor?
•••
Bugün insanlığın önündeki en büyük sorunu, er
büyük tehlike ve tehdidi terorizm-uygartık çatışma-
sı olarak koymak, tümüyle yanhş, aldatıcı ve kasıtlı-
dır. Asıl sorun (tehlike ve tehdit) insanlık tarihinkı
akıldan ve hümanizmden yana tüm birikimleriy-
le, dizginsiz bir teknolojik gelişmenin olanakla-
nna sahip ve kâr hırsından başka değer tanıma-
yan uluslararası-uluslarüstü dev şirketier ara-
smdaki çatışmadır. Bu çatışmanın kazananı kirr
olacak? Aklın ve hümanizmin değerieri mi, günümü-
zün "d;nozor"ları olan dev şirketlerin sınırsız kazan-
ma hırsı mı? Akılcılığın ve hümanizmin beşıği Batı Av-
rupa ülkelerinde, onlann yanı sıra ABD'de, ülkemiz-
de ve tüm dünyada, banştan, emekten, toplumsa
adalet ve eşitlikten yana tüm kişiler, partiler, örgüt-
ler, bu bilimkurgu kâbusuna, bu demektir ki ulusla-
rarası-uluslarüstü dev şirketlerin sınırsız kazanms
hırsına karşı güçlerini birleştirebilirlerse "asıltehdit"k
birlikte onun bir sonucu olan terorizm de durduru-
lup geriletilebilir... Akıl ve hümanizm değerlerinin kay-
betmesi durumunda insanlığı bekleyen yıkımlanr
boyutlan ise, kori<arım bugüne kadar yaşananlaris
da ölçülemeyecek kadar büyük ve onanlmaz olabi-
lir...
e-mail: ataolb(<ı cumhuriyet.com.tr
KANKEV
KANDtLLİ KIZ LİSESİKÜLTÜR VE EĞÎTİM
VAKFI
Vaknmızın kuruluşundan itibaren çok değerli ve
özverûi çahşmalanyla hepimize ışık tutan,
sevecenliğı ve ınceliğıyle gönüllerimizde
büyûk yer alan çok sevgıli dostumuz, kardeşimiz
KANKEV
KURUCU ÜYESt \T BAŞKAN YARDIMCISI
Avukat
GİMDÜZ AYBAY'ı
kaybetmiş olmanın çok denn üzüntüsü içindeyiz.
Kandilli Kız Lisesı mezunlanndan ve gene kunıcu
üyelerimizden eşi Sevgıli Meral Aybay'ın, tüm
ailesinin ve Vakfunız üyelerinin acılanıu
paylaşınz.
Işıklar içinde yatsın.
KANKEV
Kandilli Kız Osesi Kühür ve Egtim Vakfi