23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
STFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 2001 CUMARTESİ 2 O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Bir İnsanlık Suçu: însan Ticareti Pof. Dr. Aysel ÇELÎKEL U luslararası Hukuk- çu Kadınlar Fede- rasyonu'nun "tnsan Ticareti Özellikle Kadmve Çocuk H- careti"ni konu alan topıntısı 1-4 Eylül 2001 tarihinde IstabuTdayapüdı. Cumhurbaşkanı- mı: Saym Ahmet Necdet Sezer ve Acket Bakanımız Sayın Hikmet Sa- mj "ûrk'ün açılış konuşmalanyla omdandırdıklan toplantı, Tûrk Hu- kuku KadınlarDerneği'nin ev sahip- liğude gerçekleşti. Dkt kıtadan 100 kadar seçkin hu- kuk.ıı kadının katılımıyla gerçekle- şen eminer, insan ticareti ve kadın ti- carei ile mücadelede dikkate alın- mas gereken önemli sonuçlara ulaş- tığı pbi, ûlkemizin uluslararası tanı- tımııda da önemli bir işlevi üstlendi. Topluıtı sonunda kabul edilen ve Bir- leşms Milletler'in UNESCO, FAO, UNEEF gibi örgütlerine sunulacak olan'Sonuç Bfldirgesi'ne geçmeden, konıyla ilgili kısa bilgi vermenin ge- reklıolduğunu düşûnüyorum. Er az yüz yıllık bir geçmişi olan, gittüçe yayginlaşan, sayı olarak bü- yûk ırtış gösteren önemli bir insan haklın ihlali olarak insan ticareti, yalnz bireyleri değil, toplumlan da sosyo-ekonomik olarak olumsuz et- kilejen, suıır aşan bir olaydır. Son yirmı yılda ekonomik globalizasyo- nun gelişmekte olan ülkelerde doğur- duğu yoksulluk ve işsizlik bu insan- lık ayıbının başlıca nedenidir. Semi- nerde bu olgu. Gûney Amerikalı ko- nuklartarafindan defalarca vurgulan- mıştır. İnsan ticareti yalnız cinsel istisma- n değil, köleliğe varan çalışma şart- lannı da içermektedir. Kurbanlann daha iyi çalışma şartlanna kavuşma- lan umudu ile beslenen insan ticare- tinin hedefkitlesı dahaziyade kadın- lar ve çocuklardır. Bu kışiler götû- rüldükleri ülkelerde temel haklardan yoksun, hukuksal bir statü içinde ol- madan, kimliklerini kaybetmiş, ken- dilerini aşağılanmış bir durumda his- setmelerine rağmen çok defa ûlkele- rine dönme arzusutaşımamaktadırlar. İnsan ticareti; insanlann özellikle kadınlann ve çocuklann sınır aşan şekilde örgütlü olarak zor kullanıla- rak, korkutularak, baskıyla, hile, al- datma, kaçırma yollanyla, istismar amacıyla, toplanması, taşınması ftı- huş ya da diğer biçimlerde cinsel ola- rak istismar edilmesi, zorla çalıştınl- ması olarak tanımlanmaktadır. Ağır bir insanhaklan ihlali olarak kabul edi- len bu olay ile mücadele, başta Bir- leşmiş Milletler olmak üzere Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi'nin önem- li gündem maddesirü oluşturmakta- dır. Hâkim aktör olan organize suç ör- gütleriyle mücadele için 15 Kasım 2000 tarihinde kabul edilen Bırlesmış Milletler Konvansiyonu ve ona ekli iki ek protokol, en önemli ve kap- samlı uluslararası belge nıteliginde- dir. Ek protokollerden biri ve konu- muzla doğrudan ilgili olanı; "Insan rıcaretiveÖTOffikkKflduıveÇocuk Tkaretinin Önknmesi, Baskdanma- aveCezaJandınlmasıHakkındakiEk Protokol''dür. Diğeri; benzer fakat farklı bir konu olan "Göçmen Tka- retinc Karşı ProtokoTdür. Gerek Birleşmiş Milletler'in andı- ğım Konvansiyonu ve insan ticareti ile ilgili ek protokol, gerekse Avrupa Birliği'nin konu ile mücadele için al- dığı 1997 ve 2001 tarihli konsey ka- rarlannda hareket noktası, suç örgüt- leriyle mücadeledir. Hedef, suç ör- gütlerinin cezalandınlmasıdır. Kur- banlann cezalandınlmalan söz ko- nusu değildir. Bu ticaretin konusu olan insanlann korunması, fiziksel ve ruhsal tedavi- si öngörülmektedir. Türkiye'nin hemen hemen her şeh- rinde fuhuş ya da çalışmak amacıyla gelen çok sayıda yabancı yaşamakta- dır. Yalnız Istanbul'da bu sayının 9500 olması yeterli bir fikir verebilecektir. Bunlarpolisçe yakalanıp işlem yapı- lanlardû". Bu kişiler sağlık muayene- sine tabi tutulduktan sonra, başkaca bir suçlan yoksa sınır dışı edilmek- tedirler. Bu ticaretin kurbanı olan ka- dınlann sınır dışı edilinceye kadar korunacaklan merkezler üÛcemizde henüz kurulmamıştır. Kadın sığınma evlerinin bulunmadığı ülkemizde, cinsel istismara uğramış yabancı ka- dın ve çocuklar için koruma merkez- lerinin açılmasmın, uluslararası söz- leşmelere rağmen daha çok zaman alacagıru düşünüyoruz. Türkiye yukanda anılan Birleşmiş MilletlerKonvansiyonu'nuve ek pro- tokolleri, 13 Arahk 2000 tarihinde imzalamıştır. Aynca aynı tarihli Gü- neydoğu Avrupa'dan insan ticareti konusunda işbirliği içeren Palermo Deklerasyonu'nu da imzalamıştır. Türk ceza kanunu tasansında, insan ticareti ve göçmen ticareti ile ilgili olarak, BM Konvansiyonu'nauygun hükümlere de yer verihniştir. Seminerin sonunda kabul edilen sonuç bildirgesinde: - Sınır Aşan Organize Suçlara Kar- şı Birleşmiş Milletler Konvansiyonu ve tnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve ÇocukTicaretinin Önlenmesi, Bas- kılanması ve Cezalandınlması Hak- kında Ek Protokol'ün üye devletler- ce son tarihi olan 12 Aralık 2002 ta- rihine kadar onaylanması. - Devletlerin konvansiyon ve ek protokolün ön gördüğü hükümleri ye- rine getirmeleri, ulusal ceza kanun- lannda gereklı değişiklikleri yapma- lan. - Cinsel istismar amaçlı kadın ve çocukticaretine yardımcı olmamak ve bu insanlann zorunlu iade, anında sı- nır dışı edilme, sosyal, sağlık ve hu- kuksal yardım yokluğu nedenleriyle yeniden fuhuş sektörüne düşmeleri- ni engellemek için, hedefülkelerin bu konudaki politikalannı ve mevzuatı- nı gözden geçirmeleri. - Hukuksal reformlann kurbanlan cezalandırmaması, aksine koruması ve onurlanm teminat altına alması. - Çocuklann her çeşit cinsel istis- mannda örgütlerin yanında müşteri- leri kapsayacak bir cezalandırma sis- temi kurulmalıdır. Bu doğrultuda ulu- sal ceza kanunlannda değişiklik ya- pıhnalıdır. - Ekonomik küreselleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan azınhğın suıırsız zenginleşmesinin getirilerinin herke- se ulaşmasımn sağlanması, adalet- sizlik, aynmcılık, fakirlik ve eşitsiz- liğin yok edümesini talepetmekteyiz. Sonuç tnsan onurunu ve insan haklannı hi- çe sayarak onlan kendi çıkarlan için çeşitli biçimlerde istismarederek kö- leleştiren suç örgütleriyle mücadele, bir insanhk görevidir. Bu konuda ulus- lararası işbirliği en önemli çıkış yo- ludur. Siyasal baskılar, işsizlik, yok- sulluk, yetersiz eğitim ve sağlık ko- şullan insanlann insan onuruna ya- raşırbir yaşam sürmelerini engelhyor- sa, kadınlann ve çocuklann istisma- nnı önlemekte ciddi zoruklanmız var demektir. İnsan onuru ve insan bedeninin bir mal gibi ticaret aracı olarak kullanıl- masına seyirci kalmak, insan hakla- n çağında utanç verici, insanlık dışı bir olay olarak kabul edilmelidir. Çif- te standardın evrensel insan haklan doktrininin inandıncılığına gölge dü- şüreceği bilinmelidir. Bu utanç veri- ci ilişkinin aracısı ya da müşterisi ol- manın, insanlığa karşı işlenmiş su- çun tarafı olmakla aynı anlamı taşı- dığının bilinci, bu savaşımda başan- nın anahtan olacaktır. Türkiye, Aralık 2002 yılına kadar yukandaanılan BM Konvansiyonu'nu ve ek protokolleri onaylamahdır. EVETHAYIR OKTAY AKBAL Eylül Sonu Duyariıği Anlaşıldı, savaş filan yok! llk günlerdeki coşku- su dayitip gitti Başkan Bush'un... Topu, tüfeği, uça- ğı, füzesiyle önce Afganlara, sonra başka yerlere saldıracak gibiydi. Büyük de alkış aldı! Sonra bir de, baktı ki ya da çevresindeki aklı başında insan- lar baktılar ki, ortada kendilerinden başka savaş he- veslisi yokJ.. İki kulede, kaç kişi öldü: Diyelim on bin, yirmi bin! Amerika, Afgan dağlannda Bin La- dfeı'i aramaya çtksa, çok daha fazla kayıp verecek!.. Hem Amerikan yolcu uçaklannı ele geçirip New \brk'u yıkıntıya çeviren kim? Işin içinde Amerikan parmağı yok mu? Aynı anda dört yolcu uçağını yüz katlı kulelere yöneltmek kolay iş mi? Bush, "korkaklar" dedi, o uçaklan Ticaret Mer- kezi'neçarptıranlara... BirTVyorumcusu, "Olümü göze alıp böyle bir işe girişenlere nastl korkak de- nir" yanrtını vermedi mi? Canlı bombalar bunlar! Bizde de benzerleri gö- rüldü, yaşandı. özellikle kadın gönüllülere yaptın- yortar bu korkunç işlemi... Çepeçevre bombalar kuşanıp bir polis merkezine, bir karakola gkdip düğ- meye basmak o kadar kolay mı? Çoğu da genç in- sanlari.. Gözleri bu kadar kararmışsa birçok nede- ni yok mudur? Kim kendi ölümüne yol açacak bir işe kalkışır? Ya, yataklannda ölüm orucuna yatan- lar? Sayılan yyyetmişe mi yaklaştı, daha mı çok? Hâlâ bu korkunç ölümü bekleyenler de var mı? Ekime geliyoruz, eski Teşrin'e. Yaz bitti! Yaz bek- lenmedik biçimde bitti! Bir dünya savaşıyla bizle- ri karşı karşıya getirerek... Içimizde öteden beri sa- vaşçılar vardır! Türkiye'yi bir savaşa sokmak iste- yenleti.. Nasıl olsa kendileri gidecek değil çarpış- malara' Daha ilk gün başladılar, Hürriyet'te Ertuğ- rul Bey'in yazdıklan neydi? New York'taki kanlı olaydan üzüntü duyduklannı söyleyen, ardından "ama" diyerek "Biz bu işe kanşmayalım, daha ne olduğu, bu işi kimin yaptığı da belli değil, Ameri- ka'dan çok Amerikalı olmayalım"^iyenier nerdey- se vatan haini sayılacak! Devlet Bakanımız Derviş Bey ne demişti: "Amerika 'nın yanında yer almalı- yrz". Konular, sorunlar öyle çok W! Her zaman öyley- di. Yine öyle! İnsanlık hiçbir zaman huzura kavu- şamayacak! Yaşlı insanlar bu duyguyu en iyi bilen- lerdir. Ne kadar çok şeyi bilirler, bildiklerini sanır- lar, ne kadar çok anlatırtar, kendi deneyimlerini... öyle midir, kim bilir. Heryeni güneş doğuşu bizi al- datır. Yeni sanınz, değildir. Ama zaman, sizden bir- çok şeyi alıp birçok şeyi değiştirir. Siz hep aynı noktada olduğunuzu zor fark edersiniz. Bildik şey- teri yineleyerek kendinizi aldatırsınız... "Günlerkısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarian/Birbirha- ttriamakta geçen sonbaharfan" demişti Yahya Ke- mal... Bir başka şiirinde de: "Teşrinin hüznü geçer ta iliklere I Anlar ki yolcu yol görûnür serviliklere ". Kanşık duygular, duyumsamalar, hatta korkular Içindeyiz. Yaz bitti! Bir daha gelecek! Gelecek mi? Kimimize evet, birçoğumuza bir masal! önemli dan, savaş yok! Savaşçılanmız üzülüyor- larmı? Çöllere, dağlaragencecik insanlanmızı gön- deımeyeceğiz... Gençler bu ülkenin vezgeçilmez- teri. Yannlan onlar kuracak... Çocuklanmız, torun- lanmtz. Yaşianmak budur işte! Bir başlarsın, derken söz dönüp dolaşıp nerelere vanr! Şu eylül de gitti, gi- decek, sonra ekim, kasım, yeni bir yıl... Alevîlerîmiz ya da Ateş Kültü HalûkTARCAN S a N. Yimazne demiş: Alevilik, folkloruyla, oyunlanyla, türküleri ve sazıyla, fikralany- la bir kültürdür, meş- reptir... Yanıtlıyorum: Orta Asya kişisi (henüz Türk yok) tarihi, Karbon 14'le tespit edildiğine göre seksen binlerde. insanüstü bir kudretın varlıgına inanrruştır. Ön-Türk kişisi ise bu tek Tan- n inancını kabullenmiş. lb-is Bo- liq'lardazamanın üniversitelerin- de kurullaştırmıştır, sistemleştir- miş, öğretmiştir, tek Tann'nm varhğını, bu inaacı ifade eden dü- şüncelerini, her biri ayn kavramı içerendamgalarlataşa vurmuştur. Tarihi, eski Sovyet Büim Akade- misi tarafindan Karbon 14'le sap- tanmış olan ilk damga, ON dam- gasıdır, on iki bin yılına aıttir. Ural'larda Başkurdıstan'da, Şöl- gen Taş mağarasında K. Mirşan tarafindan bulunmuştur Kozmos. Tann beldesi demektir. Tek Tann inancındaki öntfirk- ler, Tann'dan Od'la (tannsal ateş) Oz'laşıp (şekil değiştirerek)ateş, alev ve enerji halinde (Islamda Nûr) yeryüzüne iner ve yeryüzü kişisi olurlar. Tann'dantümü, kadın/erkek eş- değerde, hiçbircins ve ırk aynmı olmadan geldiklerindentoplanıp (forum) kendi aralanndan birini Buğ (bey) seçerier. Buğ, halkma Değerli dost, erdemli insan Avukat, Kaptan GÜNDÜZ AYBAY'ı (Gündüz Hoca) kaybettik. Üzüntümüz sonsuzdur. Kapt» FevdllZIM, *t Yörük KABAUK, kul/köle gibi hizmetle yükümlü- dür. Buğ öldüğünde, haİk yeniden forum yaparve haUona iyi hizmet edipetmediğinekararverirler (ls- lamda, musallataşı: Bu kişiyi na- sıl bilirsiniz?), hüküm olumlu ise Buğ'un vücudu ateş evinde ate- şeverilir. Ateş için, Otung(odun) halkı tarafindan toplann- ve hal- kı tarafindan yakılu-. Buğ'uncanı, vücudu terk eder, Tann'ya uçar... Ön-Türkler öldü demezler, uçtu derler. 1) Ateşe verme töreni, 2) Vü- cudun yakıldığı yerde kül kabının bulunduğu ma- hallin etrafında Ez- Edi=Yedi kere dönme. 3) Ateşe verme ziyafeti (Is- lam'da ölü yemeği). 4) Buğ'un hakkında şiir ve müzik, tümü birden meş- rep değil, her hareket ve anı kurallaşnnbnış tinsel bir törendir ki buna Ateş Kültü denir. Bu kültte, folklor oyu- nu, eglence sanılanoyunun aslı, oyung'dur. Yani inan- ca, Tann'ya inancı, frek- çesiyle koreografi ile gös- temıektedirler. Tann'dan döne döne geliş, yaşam, Tann'ya uç'ma... Kol, el ve vücuthareketierininher biri birerdamgayı görsel- leştirirler. Müziğin adı ez- gidir. Ez, kutsal demek- tir. Ezgjye, mezann etra- fında Ez-Edi, yani kutsal edilerek dönülür ve Ez- Edi, kutsamaanlamını ka- zanır. Ezgi, saz üzerinde çah- nır. Saz da kutsaldır. Yere konmaz, duvara asılır. Saz şairine Oz/Andenir, şiir ve müziğiyle can'ı Tann'ya uçurur. İşte Alevilerimiz Isla- miyetten binlerce ve bin- lerce yıl önce ön-atalan- mızdakı tek Tann inancı- nı, öteki dinlerin (Islami- yet, Hıristiyanlık, Muse- vilik) çeşitli etki ve baskı- lannakarşı günümüze ge- tirmişlerdir. On iki binler- den bugüne Öz Türk dili- ni, şiirini, Osmanlıca de- nen sadece tümcesi kal- mış, gerisi fesli, entarili yoz bir dile karşı dimdik savunarak zaman ve me- kândaeritmeden getirmiş- tir. Fıkralar, yine binlerce yıllık ata tecrübesinden süzülerek gelen, genelde deyim, deyiş düzeyinde yalın halk felsefesini, çok ince eleştirileri ifade eder- ler, asla yobaz değildir- ler, her konuyu tartışırlar. Kısacası, Türkkültürve tarihininAlevilerimize bü- yük bir minnet borcuvar- dır. Bizbu borcun,bu bin- lerce yıllık kültürümüzün Türk tarihini bihneyenle- rin elinde horlanmasına, yok edilmesine asla razı olamayız. PENCERE Paranm ÖteM Yüzii?.. Arkadaşımc NHgün Cerrahoğlu dün "Çizme'öen bize gerçeğin aynasını tuttu... Italya Başbakanı Sitvio Beriusconi'nin sözleri- ni yansrttı... Cumhuriyefin dünkü manşetini oluşturan 'Ber- lusconi'den Inciler' dünyamızın hangi çağda yaşa- dığı sorusunu bir kez daha gündeme getiriyor: "- ...biz kendi uygariığımızın üstün olduğunubil- meliyiz. Batı uygariığını kucaklayan ülkelerde Islam ûlkelerinde olmayan refah, insan haklan, din, vic- dan özgüriükleri var... Islam dûnyası hoşgörülû Ba- tı uygariığının karşrtı. Tek boyutlu düşünce âlemin- deyaşıyor. İki uygartık aynı düzlemde değeriendi- rilemez... Halktan fethederek Batılılaştırmak Batı için birkader. Şimdiye dekkomünizm ve Islam dûnya- sının birbölümünü fethettik. Ancak Islam dünya- sında hâlâ 1400 yıl öncesinde kalan ûlkeler var." • ABD Başkanı Bush da ne demişti: "- lyilene kötüler.." "- Ebedi adalet." "- Haçlı seferi..* "- Savaş.." Batı'nın oldum olası iki yüzü vardır; yalnız birine bakan aldanır. Eski çağdan beri gelişen mantık yetisi insanı bir olgunun iki yüzünü birden görmek gücüyle donat- mıştır; ama, çoğu kez bunu unuturuz; Doğu'da Ba- tı uygariığının ilkelliğini es geçmek, saflık değil, ap- tallığın bir göstergesi olarak vurgulanmalı; her pa- rarMn iki yüzü var Yazı ve tura. • Beriusconi'ye kızmaya gerek yok, söylediklerinin içinde doğrular da eksik değil... Kendimizfe kızalım biz... Ve düşünelim: Bush ile Beriusconi elbiriiğiyle 'küreselleşme'yi tanımlıyoriar... Küreselleşme nedir?.. Bir "Haçlı seferi" mi?.. Bir"feör)"mi?.. Batı'nın küreselleşme çağındaki yeri ve işlevi ne olacak?.. Bu sorular boşluktadır. "Yeni dünya düzeni" ve "küreselleşme " kavram- lanniın ortaya çıktığı günden bu yana gezegenimi- zin "Batı" kavramıyla vurgulanan coğrafyasında yaşayanlar daha da zenginleştiler; yoksullar topog- rafyasındaki -başta Müslüman- halklarfakirieştiler, sefilleştiler, açlık dalgalarında kulaç attılar. Kimi mazlum ülke, Batı egemenlerine daha çok boyun eğmek zorunda kaldı; halklar bağımlı devletlerin zulmüne katlanmak çaresizliğine itildi; terör çeşitli renklerde ve boyutlarda uç verdi... "Küreselleşme" kendi cehennemini körükleye- rek yeryuvarlığını yok etmeye doğru mu sürüklene- cek?.. Kapitalizm baskın çıktı.. Ama sosyalizm bir umuttu.. Umutsuzluğun, cehennemin dibine batırdığı bir dünyada "vahşikapitalizm" karşısında teröre sanlan- lann teknolojik olanakları kullanarak Amerikalıyı vatanında vurması çok mu beklenmeyen bir şeydi ki şimdi Batı'da "şok" yaşanıyor... • Beriusconi'nin dediği doğru: "- Islam dünyasında 1400 yıl öncesinde kalan 01- keter var." Ama bir gerçek daha buna eklenmeli: Hıristiyan dünyasında kafası 1000 yıl öncesinde kalan insanlar var ki bu tarih ilk Haçlı Seferi'ni vur- gular. Bu kafaiaria insanlığın banşa kavuşması bir boş hayale mi dönüşüyor?.. ANKARA 22.İCRADAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKUL AÇIKARTTIRMA tLANI DosyaNo: 1999/177 İŞ. Satrimasııa karar verileo gayTİmenkulûn cinsi. laymeti, adcdi,evsafi: Ankara, YenimahaUe ılçesı. Çayyolu Mahalle- si, Dodurga Köyü smırlan içinde yer alan 59 ada, 1 numa- ralı parseli teşkil eden 3000 m2 yûzölçümlü tarla vasfinda olup, arsa nıtelikli Türkonut sahası içinde yer alıp Ankara Büyükşehir Belediyesi mucvir alanı içerisindekı taşınmaz hıssedariar arasındâkı ortaklıgın gıdenlmesı için kaydında- h taJaydatlan ve üzehndekı muhtesatlan ile birlikte açık arttmna suretıyle satüacaknr. Genış evsafi dosyada mevcut büırkışi raporunda açıklan- mışöı. Takdir edilen iaymed: 120.000.000.000.-TL, %18 KDV alıcıya aıttir SİtmvtiarK 1-Satış, 12.11.2001 günü saat lS.lO'dan 15.20'ye kadar Ankara Adliyesi Mezat Salonu'nda açık art- tmna suretiyle yapılacaktıı. Bu arttınnada tahmrn edilen kıymetin yüzde 75'ını ve rûçhanlı alacakiılar varsa alacak- lan mecmuunu ve sarış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle ahcı çıkmazsa, en çok artbranm ta- ahhüdü bakı kalmak şartıyla 22.11.2001 günü aynı yer ve saatte ıkıncı arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu mıktar elde edılememişse gayrunenkul en çok arttıraam ta- ahhüdü saklı kalmak üzere arthrma ılanında gösterilen müd- det sonunda en çok arttırana ihale edıleceknr. Şu kadar ta arttınna bedelinın malın tahmin edilen kıymetının yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan ala- caklann toplammdan fazla olması ve bundan başka paraya çevınne ve paylaştınna masraflannı geçmesi lazrmdır. Böy- le fazla bedelle ahcı çıkmazsa satış talebı düşecektır. 2- Arttmnaya ışürak edeceklenn, tahmin edilen taymetin yüzde 20'sı nıspetmde pey akçesi veya bu mıktar kadar mil- îi bir bankanm teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış, peşm pora iledır, alıcı ıstedığınde 20 günü geçmemek üzere mehıl venlebilir. Tellalıye resmı, ihale pulu, 1 2 tapu harcı ve masraflan alıcıya aittrr. Binkmiş vergileT satış bedelin- denödenir. 3- Ipotek sahıbı alacakhlarla dığer ilgüilerin (*) bu gayri- menkul üzenndeki haklanm hususiyle faiz ve masrafa dair olan ıddıalarını dayanagı belgeleri ile on beş gün içinde da- iremize bildırmeleri lazımdır. Aksı takdırde haklan tapu si- cilı ile sabıt ohnadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- thaleye katürp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ıhalenin feshıne sebep olan rüm alıcılar ve kefille- n, teklif ettıkleri bedel ile son ihale bedeli arasmdakı fark- tan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faizinden müte- selsilen mesul olacaklardır. fiıale farta ve temerrüt faizi ay- nca hükme hacet kalmaksızm daıremizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncehkle teminat bedelınden alınacaktır 5- Şartname, ilan tarihınden ırib.uen herkesin görebilme- si için daırede açık olup masrafı vnildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneğı gönderilebılir. 6- Sanşa işörak edenlenn şartname vi görmüş ve münde- recannı kabul etmış sayılacaklan, başk.aca bilgi almak iste- yenlerin 1999/177 İŞ sayılı dosya numarasıyla müdür- lügümüze başvurmalan ilan olunur. 13.092001 (*) tlgililer tabınne ırtifak hakta sahip'leri de dahildir. Basın: 53152
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle