23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
!7 FYLÜL 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERtDUN ANDAÇ Heinrich Böll'ün dilyurdundaŞimdi o duygulann kardeşıyim. 3eçip giden acılann, kalan hüzünle- in. Savaşın ardmda bıraktıklaruun. Cara acınm iç yazgı olmaktan çıkıp ığaran güne dönüştüğü, gülle solu- ıan ses olduğu bir hayatın tanığıyım ırtık. Yeryüzü gezginliğinin ne dili, ne îamaru, ne de yurdu vardır. Ama bir /azann kendini var edebildiği, sesi- ıi soluğunu renklendirebildiği bir iili, mekânı, dil yurdu vardır elbet- e. Biriktirilen sözcüklerle bizi gez- lin kılan, kendı dünyalamun zen- 'inliklerine bizleri katan yazarlann Airtsama duygulanyla kanatlandı- hmiy an'lar az değildir. Sılaya dö- ıercesine adımlanz göğü birlikte. ••• En çok onun sesiyle tanıdım bu centi, bu ülkenin acılanm, hüzünle- ini. Savaş bitse de bitmeyenleri... jimdi, şu anda, sırttmı Dom Kated- •ali'ne vermış, önümde açılan geniş ılanda HeinrichBöll'le söze durmuş gibiyim. lnsanlar gelip geçiyor yanı başım- ian. Gözü tok güvercinler bakıyor 3ana. Yaşh bir Alman çifti son dem- ennin erinciyle yüzlerini dönmüş- er hayatın bu yakasına. Yer ressamı enklenn son çabmında el edıyor on- ara. Böll'ün gülümseyen yüzüyle ge- ıyor sözleri: "Köln'de doğdum, Ren'in, orta kesimlerindeki o tadılı- pndan kendisi de bıkarak genişledi- |i, dümdüzovadan Kuzey Denizf nin rislerine doğru aktığı yerde; devlet vetkisinin hiçbir zaman ciddiye ahn- madığı, kUiseninldnin de, Alman- va'da uluorta«mıMıgımn aksine,da- tıa da az ciddiye ahndıgı yerde; Hit- ler'eçiçek saksüan aolan, Göring'le, tekbirsaatiçinde üç ajxı üniformay- la gösteriş yapmayı becerebilen o ka- tıa susamış zûppeyle açıkça alay edi- lenKöta'de." Dom'a doğru adımlanm benı çe- keleyip götürürken, onun sesı kulak- lanmdaydı. Dokunduğum taşlar, ge- dndiğım sokaklar, yudumladığım biranın köpüğü, bakışlarımla akışı- aa kapıldığım Ren nehri, seyrine öll'ün dil yurdunda gezinirken sözcüklerin anlamını, dilden dile ulaşan köprünün bağlayıcı yanlannı düşündüm. Goethe'den Thomas Mann'a, Döblin'den Lenz'e, Remarque'den Enzensberger'e bu dil yurdunda var olan yazarlann yazdıklanyla buluştuğum çağa/zamana, mekânlara doğru yolculuğa çıktım Heinrich Böll'le... Dil yurdunda bir gezgindim ben de, Babil'in sesini sesimde hissettiren yol dervişi... döndüğüm yeşıl örtü ve gökyüzü onu anlatıyordu biraz da. Sözcüklerine bir bir ağan sesleri- nın rengiyle adımlıyorum Köln so- kaklannı: "Her zaman istedim yaz- mayı, küçükyaşta başladım deneme- ye, ama gereken sözcfikieri ancak sonralan bulabildim." O bulunabilenlerin yolculuğunu anlatmaya çalıştım yanımdaki mûl- teci dostuma. Yazının dil yurdunda yeşeren, çocukluk belleğinde filizle- nen yanlannı dile getirmek ıstedım. ••• Savaş çağı onun sözcükleri buluş çağıydı da. Rendelenmış odun koku- lannın sindiği elleri kalem tutacak- tı, ama savaşa sûrdüler onu, 17'li tüm gençler gibi. Genç ömrünün al- tı yılı cephelerde, doğduğu kentten ayn yerlerde geçti. Dil yurduna çı- kıp geldiğinde yıkıntının ardındakı görûnûmün sızısıyla sözcüklennı buluşturdu. Gördüklerini, tanık olduklannı yazdı, anlattı. Dil yurdunda var ol- du. VfeOHiçbirŞeyDemedi'nin ruhu- ma sinen satırlan Ren'in kıyısında yakalıyor beni. Köln'de, onun anlat- tığı gotık evlerin önündeyım. Harap olmus evlerin yıkıntüan» Şımdı, bunlann her bınnın alnılığı renk ağışmasında, çiçeklerin ise dilıni an- latamam size. Zamanm mührünü çözüyor her bir görüntü burada. ••• Böll'ün dil yurdunda gezinirken sözcüklenn anlamını, dilden dile ulaşan köprünün bağlayıcı yanlan- nı düşündüm. Goethe'den Thomas Mann'a, Döbiin'den Lenz'e, Re- marque'den Enzensberger'e bu dil yurdunda var olan yazarlann yaz- dıklanyla buluştuğum çağa/zama- na, mekânlara doğru yolculuğa çık- tım Heinrich Böll'le... Dil yurdunda bir gezgindim ben de, Babil'in sesi- m sesimde hissettiren yol dervişi... fandae(ö yenkizgLconı ÖKUMA ÖNERİLERİ Heinrich Böll'ün tüm yopıtları Can Yayınlan 'nca yeniden yayımlanmaya başladı: * Fotoğrafta Kadın Vardı, Çev.: Sezer Duru, 1998; Trenin Tam Saaıiydi, Çev.: Zeyyat Selimoğlu, 1996; Babasız Evler, Çev.: Ahmet Cemal, 1999; İHanda Güncesi, Çev.: llknur özdemir, 1999; FmnkfurtDersleri, Çev.: Kasım Eğit. 1998; Ademoğlu Nerdeydin, Çev.: Zeyyat Selimoğlu, 1996; tlk Yıllann Ekmeği, Çev.: Z. Selimoğlu, 1998; VeO Hiçbir Şey Demedi, Çev.: Behçet Necatigil, 1997; Katharina Blum 'un Çiğnenen Omtru, Çev.: A. Cemal, 1999. *Gülve Dinamit, Çev.: Kâmuran Şipal, Denemeler, Cem Yay., 2000; Cûce ileBebek, Çev.: K. Şipal, Öyküler, 1972, Cem Yay. * Gürsel Aytaç, Romancı Yönüyle Heinrich Böll, 1975, ADTCFYay BELLEKKUTUSU "Heinrich Böllyalnızca savaşı ve savaş sonrası ortamtnı vermekle yetinmez; savaşın öncesiyle de çok ilgilenmıştir; çünkü zehirli tohumlar bilınçli bir tutumla ortadan kaldınhrsa gelecekteki yıhntıları önleme olanağı da vardır. Böll bir yanda savaşı yaşamışlan anlatırken, öteyandan onları savaşı hazırlamakla ve desteklemekle suçlar. Böll 'e gö're küçük burjuva, savaşın en bzıştığı anda bileyerinden hjnrdamaz, yaraıian peşinde koşmayı elden bıratmaz." AkmetCemaL KÜRATÖRLÜK VE ÇAĞDAŞ SANATIDEĞERLENDİRDİ Nicolas Bourriaud'dan 'Güncel Sanat Pratiği' Kültür Servisi - Eczacıbaşı Sanal Müzea'nin davetlisi olarak Istanbul'a gelen Fransız küratör ve plastık sanat- lar elejtirmeni Nicolas Bourriaud, 21 Eylül Cuma günü Mimar Sinan Üni- versitesı Oditoryumu'nda 'Güncel Sanat Pratiği' konulu bir konferans verdi. 'İliştisel Estetik' adlı kitabı ve edi- törlüğinü yaptığı 'Documents sur l'Art' dergısindeki yazılanyla da tanınan Bourraud, Paris'te bulunaı Tokyo Sara- yı Gincel Sanatlar Merkezi Müdürlü- ğü'nü küratör Jero- me Saıs ile birlikte yürütiyor. Son ola- rak e)iûl ayında dü- zenleıen Tiran Festi- vali'nie Fransız sa- natçı îubunun küra- törlüfinü üstlendi. Çağiaş sanaün du- rumiHi sosyal teon ile bıreştıren sanat- çı, çjğa damgasmı vurar 'interaktiF kavranı üzenne yoğunlaşıyor. Inter- netinbüyük olanaklar sağladığmı söyleen Fransız küratör, internette sörf \ıpıldığında herkesin kendi yo- lunu jdiğini ve çok yakın zamanda görûrülerarası sörfün yapılmasının mümıjn olabileceğini belirtiyor. Tüirtimtoplumundan üetişim top- lumıa gırdiğimiz bu aşamada sana- SANAT YAKINLAŞTIRIR- tfisanbtr arasindaki n/aklaş- mayı önleyeceğme inamyor. tın akılcı bir topluma ulaşma yolun- dakatkısı olup ohnayacağını sorgula- yan Bourriaud'nun en belirgin özel- liklerinden birisi, sanatçılann eserle- ri ile çalışma biçimlerini yaratan dü- şünce ve ilkeleri ortaya çıkarma çaba- sı olarak biliniyor. Çağdaş sanatm önemli isimlerinden olan Nicolas Bo- urriaud, aynı zamanda insanlar ara- suıdaki ilişkinin, yakınlaşmanın ve toplumsal biçımlenişe direnişin estetiğini ya- kalama çabasında. Sanatçılann serginin ziyaretçileriyle kurmak istedikleri ilişkiye göre malzeme seçtiklerini vurgulayan Fransız küratör, günümüzde in- sanlann giderek birbi- rinden uzaklaştığmı ve bu uzaklaşmamn ancak sanatla önlenebileceği- ni savunuyor. Küratörlüğü DJ'liğe benzeten Bourriaud, "Küratörler, kendikül- türünden yola çıkarak kendi sanat yolunu be- lirleyen kişikrdir. DOnyaya fıkirlerini, seçtikleri sanatçılaıia aktaruiar. Sa- nat, nesnelerie insan biçimkri arasuı- daki ilişkinin tarihidir. Küratör ve sa- natçı ilişkisi tenis örneğiyle de anlaü- labiür. Teniste, çok iyi servis atan ve çok ryi servis karsılayan vardır. Yani, sanatçüartopuatryor,bendeonlange- ri yoüamaya çahşryorum" dıyor. MünihFüamonVden konser WestLB'nin işbirliği ile dü- zenlenen 'Münih Filarmoni'nin konseti 1 Ekim günü saat 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek. 'Blechschaden-Barok'tan Rock'a' adını taşıyan özel programın şefliğini Bob Ross üsfleniyor. 12 kişiden oluşan orkestrada, Erich Rinner, Guido Segers, Franz Unterrainer, VVerner Binder, Hermann Göb, David Moltz,Dank^ard Schmidt, Dany Bonvin, Bemhard VVeib,Tom Wabh ve Arnold Riedhammer bulunuyor. 5 milyon TL olan biletler. pazartesi-cuma günJeri, 10.00-17.00 saaüeri arasında Goethe Enstitüsü'nden (Yeniçarşı Cad. 52 Kat3- Galatasaray) ekle edUebflir. 56 galeride 200 sanatçının yapıtlan sergilenecek îstanbul Sanat Fuan 11 yaşmda 15 Ekim'de başlıyor... M İ A İ Y İ A Kayıtlar 25 Eylül'de İstikalcad. Halep Pasajı. Kat:2 140/20 (Beyoğlu Sineması'nın pasaj) sahne tasarımı müzik+söz+ şiir ses atölyesi tai-chi-chuan görsel iletişim oyunculuk atölyesi "haycrt bilgisi" atölyesi çocuk+drama akdeniz'in ortak uygarlığı Ka\lar25 Eylül + 10 Ekimarası. Ayrıntılı çalışma/gösteri programı ve hainıa koşullan için 0212 252 74 52 ve WWWjnayasanat.COm Kültür Servisi - TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ ve Sanat Galencileri Derneğı işbirliği ile hazırlanan İstanbul Sanat Fuan/ART-İST2001, 8-14 Ekim tarihleri arasında tstanbul Sergi Sarayı-Tepebaşı'nda gerçekleşecek. 4"ü yabancı 56 galerinin bulunduğu fuarda, 28'i yabancı toplam 200 sanatçırun eserleri sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Bu yıl ilk defa istanbul Sanat Fuan'nın gerçekleştirildiği mekânın tanhçesine ve bugünü irdeleyen 'Darülbedayi' başlığı ile sunulan kavramsal bir sergı hazu-lanıyor. Serginin küratörler ekibinde Ali .\kay, Haşim Nur Gürel, Levent Çalıkoğlu ve Zahit Büyükişleyen yer ahyor. Fuann danışma ve yürütme kurullannda alman ortak kararlar sonucunda 'Sanatçı Onur Ödülü' Adnan Vannca'ya, 'Eleştirmen Onur Ödülü' Abdülkadir Günyaz'a, 'Koleksiyoner KJŞL Kurum Onur Ödülü' Çetin Nuhoğhı'na, 'Sanatsever Kurum Onur Ödülü' Borusan Hoküng'e verilecek. TÜYAP'm desteğiyle düzenlenen 'TÜYAP Genç Sanatçüar Resim Yanşması' ve 'TÜYAP Sanat Eleştirmeni Yanşması' ıse genç yeteneklere yeni firsatlar sunmaya devam ediyor. Bu yıl 'KÖPRÜ' ana teması etrafında düzenlenen etkinlikler TÜYAP Sanat Galericileri Derneği, Türkiye Iş Bankası Çağdaş Sanaüar Vakfi (ÇAĞSAV), İstanbul Sanat Müzesi Vakfi, Plastik Sanatlar Derneği, Borusan Holding ve Eczacıbaşı Sanal Müzesi tarafindan düzenleniyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sevgi Kaçkınlan... Hayır, yanlış anlaşılmasın! Başlıkla anlatılmak istenen, sevgilerini korumak için onlan -sevdikleriyle birlikte- alıp bir yerlere, ıç ya da dış dünyadaki bir yerlere kaçanlar değil. On- lar, artık -hem de epey- eskı romanlarda, öyküler- de, oyunlarda ve filmlerde kaldılar. Hanı Sait Fa- ik'in: "Birinsanı sevmekle başlarherşey..." dedi- ği zamanlarda. Şimdilerde ise ancak sevmekten, sevgilerden kaçmak, sevgi göstermemeyı nere- deyse erdeme dönüştürmek, bir kişilik, güçluluk belirtisi saymak geçerli. Ve de Sait Faik'in cümle- sinin son bölümü: "Oysa burada herşey, bir insan sevmekle bitiyor..." Dünyada da kendi ortamlanmızda da, nicedir sevgisizliği beşinci mevsim diye benimsemek ve benimsetmek peşindeyiz. "Sevgi, insanın içinde filizlenebileceği tek iklimdir" diyen Goethe'ye ar- tık eskimiş gözüyle bakılmakta. Sabahattin Eyu- boğlu'nun: "Iki insanın dost olabildığı yerde uy- gahık vardır" söylemi ise neredeyse sonrasız bir anlam yitimine uğradı. Azra Erhat, en güzel kitap- lanndan bırine Sevgi Kulturu başlığını koymuştu. Azra Erhat ve Halikamas Balıkçısı, en geniş an- lamda sevginin ne olduğu, nasıl yaşanması gerek- tiği uzerineyıllarboyu mektuplaşabiliyorlardı; hem de neredeyse küçük birer kitap kapsamındakı mektuplarla! Ve bu mektuplardan bırinde Balıkçı, Azra'sına sevginin neoldugunu anlatırken, guneş- li bir günde avucuna birkaç tohum aldığını, sonra avucunu kapatıp güneşın altında tuttuğunu, to- humlann kısa bir süre sonra insanın ve doğanın sı- caklığıyla açmak üzere kıpırdanmaya başladıkla- nnı hissettiğini yazıp, neredeyse bir sevinç çığlığı atabiliyordu: "Sevgi dediğin, aşk dediğin, budur işte!" Şimdilerde ise insanlar, artık sevgiden ve sev- mekten kaçan kaçkınlar oldular. Şimdı Azra Er- hat'ın bir zamanlarki o soylu, -ıster dost, ister sev- gili olsun- seven ve sevilen için kendine özgü bir ahlakın kaynağına dönüşmüş sevgi kültüriınün ye- rini çok başka uygulamalar ve tavırlar aldı. Şimdi- lerde örneğin gençler, seven kişiler olmayı değil, fakat sevgili olmayı yeğliyorlar. Sevgi sözcüklerini "sevgili" etiketiyle sınırtayıp, yaşamlannın kalan alanlannda sevgisiz yaşamayı, sevgilen göster- memeyi ilkeye, erdeme, kişilik göstergesine dö- nüştürebiliyorlar. Şimdilerde: "Ben sevgımi, duygulanmı belli et- meyı sevmem!" söylemi, neredeyse bir esin kay- nağı oldu. Sevgileri belli etmenin tuhaf, sevgisiz- liği yaymanın doğal olduğu birdünya, bugünkü gı- bi bir dünya, ancak böyle bir esin kaynağından d o ğabilirdi! Angelopulos'un o unutulmaz "Sonsuzluk ve S/rGün'filmindeki çarpıcı soruyu, adamın anne- sine yönelttiği: "Biz, sevmeyi ne zaman unuttuk, anne?" sorusunu artık sıkça sorma gereğini duy- duğumuz bir dünyada yaşamaktayız. Evet, bizler, sevmeyi ne zaman unuttuk? Belki de sevmenin, sevginin bir eylem olduğunu, her zaman kendine özgü bir ahlaka ve sorumluluğa kaynaklık ettiğıni göz ardı etmeye, en sıradışı olanlan bile sıradan-. lığın kısır boyutlan içersinde yaşamayı "normal" sözcüğünün eşanlamlısı kılmaya başladığımız gün! Altmış yılını doldurmak üzere oian yaşamımda, sanınm benim de "sevgilerini göstermeyi sevme- yen" sevenlerim oldu. Ama onlara her zaman kı- sa sürede yabancılaştım. Beni ısıtmayan sevgile- rin gerçek anlamda sevgi olduğuna, olabilecegı- ne hiçbir zaman inanmadığım ıçın. Ve böyle sev- gi kaçkınlanna, Angelopulos'un filmıni gorduğum- den bu yana, içimden hep aynı soruyu sormak geliyor "Söylesenize, sizler sevmeyi ne zaman unuttunuz?" e-posta: ahmetcemal@superonljne.com acem20@hotmail.com Kral MHIas' bıgiltere'de • ANKARA (AA) - Ingılız televızyon kanalı Channel 4, Türkiye'de Kral Mıdas ile ilgilı belgesel film çekiyor. Bakanlığm desteğı ile çekilen belgesel filmde, Kral Midas dönemindeki yemeklerden bazılannın günümüzde de sofralarda yerini aldığı konusu işlenecek. Yapımcılığını ünlü Ingiliz yapımcı Jon Stephens'in üstlendiği belgesel, 'Zamandan Kesitler; Kral Midas'ın Cenaze Töreni' isrniyle arahk ayında yayımlanacak. Türkiye prodüksiyon koordınatörlüğünü Hülya Biren'in yürüttüğü ve oyunculann makyajını ünlü Gladyatör filminin makyözü Jess Portas'ın yapacağı belgesel için, 30 Eylül Pazar günü Polatlı halkının katıhmıyla Gordıon'da Kral Midas'm Cenaze Töreni canlandınlacak. Belgesel için aynca Ankara Hali, Baharatçılar Çarşısı, Gordion'daki Kral Midas'ın Mezan. Yazıhkaya Midas Şehn, Ankara Kalesi ve Anadolu Medenıyetleri Müzesi'nde çekim yapıldığı bıldırildi. Osımm Erkin fotoğraf sergisi • Kültür Servisi - Osman Erk'in grafik ağırlıkJı ritim temalı fotoğraflan bugünden itibaren The Marmara istanbul Oteli, Opera Sanat Koridorunda izlenebilir. 10 Ekim'e dek sürecek olan sergide, 28 adet renkli yapıt yer ahyor. Fotoğraflan Handan Tunç şöyle tanımlıyor: "Osman Erk'in fotoğrafik görüntü evrenine katıldığımızda, doğaya duyarlı bakabilen sanatçı heyecamnın tıtreşimleri ile uyanldığımzı deyımleyebılırsinız. Kullanım nesneleri olarak yaşam ortamımızı dolduran en sıradan görüntülerin aynntılannda gezinen duyarlı göz, onlan kullanım gerekliliğınden kopanyor. Onlar, kendilerine annağan edilmiş yaşam solugu ile estetik varoluşlannın yenı dünyasına taşınıyorlar. Artık onlar, ne eski bir kapı, ne ip parçası, ne ağaç kütükleridir. Onlar, estetik görüntü evTenimn yenı sakınleridır. ." BUGÜN • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde yönetmen Serkan Özkaya'mn saat 12.00'de 'Qddi Kültürü Yık', saat 15.00'te 'Amerikan Dolan', saat 18.00'de 'Kendi Yolunda Gidenler' ve saat 21.00'de 'Zenciler Birbirine Benzemcz" adlı filmlen göstenlecek. (0 212 252 61 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle