19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
gYLÛL2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKÎNCl GEÇMİŞTEN GELECEĞE - Çalarhan Evi'nin odalan birbirleriyle bütünleşerek geniş bir iç mekâna dönüşebUiyor» Böylece 'çok işlev- li' geleneksel kuuanımı çağdaş yaşama da armağan ediyor. (Yukarda) Ev'in emektarlanndan Ulalı AB Duru Usta umıtulmadı. (Solda) Çakırhan'a ^nrimarca' saygı,NaflÇakırhan'latanışmamız, Akyaka'daki e- vi nedeniyle 1983'te verilen Ağa Han Mimar- hkÖdülü'nden daha eskiye uzanıyor... LJstehk, 12 EylüTün o unutulmaz w soku düşmanbğT yülanna... "ÜsteKk" diyorum; çünkü o yıllarda, yani bı- zun için hep "röya" gibi kalacak olan güzelım Muğla yıllanmızın başladığı 1970'lerin sonla- nnda, Çakırhan'ın adı halk arasında "Komünist Nafl" olarak anılırdı... Bu nedenle de şımdıki gi- bi çevresinde pervane olunmaz, hatta "yalnız* bilebıraküırdı... Hele 12 Eylül'le birlikte (1980) bu "vefaaz çekJngenBk" doruğa ulaşınca, Nâam Hikmet'ın efsanevı arkadaşı, gençlığını Moskova'da geçır- miş ve ilerleyen yaşlannda memleketıne döne- rek Akyaka'daki "yöresel" tarzda evlerin özve- rili ustası olmuş Nail Çakırhan'la dostluğu ve yakınlığı yine de sürdüren sadece "bizter" kal- dık... Bizle birlikte O'na o yıllarda "bürosunu" açan mımar Tevfık Toprakçı. cunta tarafvndan görevden ahnmış Beledıye Başkanı Erman Şa- hin ve belki en çok iki, üç kışı daha... Bir de el- betle kı yıne O'nun ustahğıyla Akyaka'daki ilk "Çaku-han evterine" sahip olan üç-beş aile... Komünist Nail'in, yaz aylannda kısa süreler- le Gökova'ya tatile gelen istanbul'dakv "esld dostian" dışında, Muğla'da "12 Eylûl'e rağ- men" birlikte olabildığı, konuşup dertleşebildı- ği, doğum yeri olan Ula'ya has ahşap ağırlıklı sivil mimariyi Akyaka'daki yenı yapılarda da "yaşatma" çabasının sorunlannı ve coşkulan- nı paylaşabildiği kişi sayısı, o "gerilimlî" yıllar- da ışte bu kadardı... Derken 1983 yılı gelip de Ağa Han Mimarlık Ödülleri açıklandığında, Asya, Afrika, Ortado- ğu ve Balkanlar'dan ödül verilen "mimarhkör- nekleri" arasında Nail Çakırhan'ın Akyaka'da- ki "yöresel küttürü sürdüren çabasının ürünü" de yer alınca, bugün bıle kımı mımarlarda za- man zaman "dtşavuran" duygu yoksunu "ref- lekslerle" ortahk adeta ayağa kaldınldı... Bızlenn sevıncini "çocuksu" ve hatta *mi- marbkchşrbulan^dahası MimarlarOdasTnın o yıllardaki Genel Başkanı AbdullahTuncei'ın Çakırhan' ı ve ödül gerekçesıni destekleyen tav- nnı da "siyaa" ılan eden o çok "ünlü" ve üste- lik "akademik'" unvanlı mimarlar, ilk tepkilen- nı "ödül neden mimar ohnayana verildi?" ve "onca gebşkin projevarken, neden basit bir köy evi seçüdi?_" gıbı, sözde mesleki kaygılan ıçe- ren söylemlerle dıle getirdiler... "Sözdc" diyorum, çünkü aynı "araşörmao- Bu "jurnaUemelere" rağmen KerimAğa Han ve Kenan Evren'in de kahldıklan Istanbul'daki ödül töreni ertesi gün ulusal basında yer alınca, Nail Çakırhan'ın o güne kadar yaşadığı "yalnız- hk" yerini birdenbire kutlamalara, "yeni dost- luklara" ve "yeniden yakınlaşma" dâlgalarına bıraktı... Bizler de yine Muğla'da, Nail Amca'mızla güzel ve anlamlı birlikteliğimizi aynı sevgı, say- gı ve coşku içinde, bu kez pek de artık "yalnız kabnadan" devam ettirdik... Şimdi, neredeyse 20 yılı aşkın bir sürenin ar- dından, Akyaka'ya dikilen "büstü" önünde es- • Gökova Körfezi'nin eşsiz doğasıyla yöresel yapı kültürünü kucaklaştıran Nail Çakırhan'ın büstü, Akyaka'daki kendi eseri olan Otel Yücelen'in bahçesinde 7 Eylül 2001 günü törenle açıldı... Muğlalılar ve tüm dostian, heykeltıraş Ferit Özşen'in eseri önünde O'nu ve yaşam arkadaşı Halet Çambei'i bu kez 'anıtsal' bir coşkuyla kucakladüar... entelektüer mimarlar, Ağa Han Mimarlık Ödüllen'nı alan diğer ülkelerdeki örnekler ara- sında da sadece mımarlann değıl, kımıyerde ya- şadıklan yerleşmenın mıman kımhğinı yok et- meyen "yöre halkuun", hatta kımi yerde de ben- zer mıman çabalan destekleyen *yerel yöneti- ciferin" bıle seçıldiklerini "göremeyecek" kadar dar uruklu bir "meskkçüiğin'' tutsağı olmuş gi- bıydiler... Nıtekım, bunlar arasında bazılan da bır yan- dan Mimarlar Odası'nın Çakırhan'a duyduğu "saygryı" anlamadan "sjyasT deyip yıpratmaya çalışırlarken öbür yandan dönemin Devlet Baş- karu Orgeneral Kenan Evren'e haber gönderip; "Çakırhan komünisttir, buna rağmen ödiilü siz nasü verirsiniz?^ dıyecek kadar da doruğa çık- mış bir "siyasal geriKk" örneği sergilediler... ki ve yeni dostlarla yenıden bir aradayız... 1910 doğumlu Nail Çakırhan'ı, sevgili eşi Halet ÇambeTle birlikte 21. yüzyılda da kucaklama- nın keyfuıi yaşıyoruz... 1983'teki ödülü paylaştığı Ulalı yapı ustala- n ABDuru ve CaferKaracane yazık ki aramız- da yoklar... Ama onlarla birlikte yarattığı "yö- resel tarzdaki evter" Akyaka'da artık öylesıne benimsenmiş kı Ege ve Akdeniz'deki "beton- laşmış kryı yerieşmeleri" arasında bu belde "Ben farktayun" diyerek, Çakırhan'ın ve usta- lannrn emek ve becerilerini "özgün kent Idm- Hğivk" geleceğe de taşıyor... lnsana, doğaya ve yöresel değerlere saygının ürünü ve simgesi olan bu kimliğin kahramanı Nail Çakırhan, Ağa Han'dan aldığı bınlerce do- larlık ödülü de Muğla'daki tarihi "Konakalü Han" restorasyonunabağışlamıştı. Bugün "kül- tür merkezT olarak hizmet veren geleneksel bi- nayı belediyeye ve kent halkına yeniden kazan- dırmıştı... Benzer şekilde Akyaka'da ödül alan evlerinin bahçesine de aynı yöresel tarzda inşa ettikleri "sanatevi" binasını AkyakaDerneği'ne emanet eden Çakırhan ve Çambel, bu özverileriyle bü- tün Gökova'nın kültür yaşamına yeni bir zengin- likkattılar... Işte bütün bu hizmetlere bir "vefaborcu" ola- rak kollan sıvayan, Muğla'nın sevılen. çalışkan ve duyarlı işadamlanndan Hamdi \'ücel Gürsoy da MSÜ öğretim üyelennden heykeltıraş Ferit Özşen'in yaptığı Çakırhan Büstü'nü Akya- ka'daki Yücelen Oteli önüne törenle koyduğun- da îlhan Selçuk dayanamayıp dedi ki: u Nail mimar mı değjl nü ben anlamam» A- ma işte varatbğı kent ve evter, iste adam ve işte he>kelL> Sevgili Nail Çatarhan'a ve arkeoloji dünya- mızınbüyükbüim emektan eşı Halet Çambel'e, daha uzun yıllar bu büstü de gururla seyrederek birlikte olmayı diliyor, Hamdi Yücel Gürsoy'a törende yaptığım "teşekkûrün" gerekçesini bir kez daha dile getiriyorum: "Nafl Çakırhan, uygarükve kültür birikimle- rimizin sürekli yadsuıdığıve göz ardı edildiği bir süreçte. tarihten gelen bize has mimari değerie- rimize sahip çıkma bilindnin önde gelen bilgele- ri arasında yer abruştır_ Kentierimizi ve kmlanmıa sarmalayan kim- üksizveyozlaşmışyapilaşma istilasına karşı halk yapısanaüörnekleriyle yarattığı ve başardığı bu direnişi, aynı istiladan derin yara alan mimarb- ğımız için bir yurtsevertik örneği olarak bir kez dahakuthryonım.Geleceği tasariamadagelene- ğin kazanımlanylayolaçıkmanın öneminive de- ğeriniöğreten bu bilgeliğionun büstüy le anıüaş- üranlara da aynı özlemler içindeki bir mimar olarak teşekkür ediyorunu." Nâzım Hikmet'in'Bir Ölü Evi' adlı yapıtı da sahnelenecek Başkeııtte perde 16 Ekim^de açıhyor Eylül Perşembe 2001. saatIT.OO Prensin Müziği Dimitri Kantemir (Kantemiroğlu) Yalçın Tura Bestecı ve Mu7ikolog Kantemir To^lulugu. Hus^ym Tunrel Uokal - «ırmalı ^«Aİfîilar . Murat Ajdeınır 'tanburt. Şehvar Beşıroglu 'kanuny, Cengız Onural (rebabV balıh Bılgın YAYINCILIK Y a p l K r e d l K ü l t ü r Merkezı Sermet Çıfter Araştırma Kutüphanesı Istıklal Cad No 285. Kat l Beyoğlu 1İAİYİ> 15 Ekim'de başlıyor... MİAİYİA Kayltlar25Eylülde İstiklal cad. Halep Pasajı. Kat:2 14O/2O (Beyoglu Sineması'nın pasa» sahne tasarımı müzik+söz+ şiir ses atölyesi tai-chi-chuan görsel Hetişirn oyunculuk atölyesi "hayat bilgisi" atölyesi çocuk+drama akdeniz'in ortak uygarlığı Kayıtlar 25 Eylül + lO Ekimarasi. Aynntılı çalışma/gösteri programı ve katılma koşulları için 0212 252 74 52 ve WWWJTiayasanat.COm ANKARA (Cumhuriyet Büro- su)- Başkentli tiyatroseverler An- kara Devlet Tiyatrosu sahnele- rinde ekım ayı boyunca aralann- da Nâzun Hikmet' in "Bir Ölü E- vi Yahut Merhumun Hanesi" ad- lı yapıtının da yer aldığı 5 yeni oyunu izleme olanağı bulacaklar. Ankara Devlet Tiyatrosu, 16 Ekim'de tiyatroseverlerin karşısı- na çıkacak. Geçen sezondan de- vam eden Arnold Wesker'e ait "Ş^iok" Büyük Tiyatro'da, Ten- nese Williams'rn "Arzu TVamva- yı" Şınası Sahnesi'nde, Joshua Sobol'a ait "Ghetto" da trfan Şahinbaş Atölye Sahnesi'nde sergilenecek. Geçen yüm oyunlannda "BirKavanozKahkaha" Kü- çük Tiyatro'da, "Son Ay- lar" Yeni Sahne'de, "Nafüe Dünya" da Al- tındağ Sahnesi'nde iz- lenebilecek. Dorfman'ın 'Ölüm veKız'ı 2002 Nâzım Hikmet Yılı nedeniyle repertu- vara alınan, "Bir Olü E- vi Yahut Merhumun Ha- nesi" adlı oyunu Mehmet Ege'nin yönetmenliğınde ük kez 16 Ekim'de Küçük Tiyatro'da sahnelenecek. Nâzım Hikmet kendi oyu- nunu. "Ölen bir baba; feryat eden, saçınıbaşuuyolanbir ana; merhum pederi için deü divaneye dönen bir genç kız; birbuierine giren iki üvey kardeş vs, vs_ Bh" Ölü Evi, satire bazen farsa kaçan bir komedidir. Mahalle kanlan, tabuta melon şap- ka giydirenler, sivrisinek öldürerek ölümden bahseden sarhoş, müna- sebetii münasebetsizler her işe bur- nunu sokan merakhbir zat vs^ vsJ" dıye anlatıyor. Küçük Tiyatro'da ekim ayı sonunda da AB Merçnı'e ait "Bir Varmıştki de Vannış" ad- lı çocuk oyunu sahnelenmeye başlanacak. Yönetmenliğini Gü- Bzar Irmak'm üstlendiği oyun, küçük bir kızm Cumhuriyet'in kuruluşuna ve Atatürk devrimle- rine tanıklık etmesini anlatıyor. Yeni Sahne, perdelerini 16 Ekim'de "Ölöm ve Kız" adlı yeni oyun ile açacak. Ariel Itorf- man'dan FIMzOfluoğju' nun Türk- çeye çevirdiği oyunu Hakan Çi- menser yönetecek. Oyun, bir ülkenin geçmişiyle hesaplaş- masını konu ediyor. Altındağ Tiyatrosu'nda, RefîkErdu- \ ran'ın yazdığı, Ferdi Merter'in yönettiği "Cengizhan'ın Bisikleti" adlı oyun izlenebüecek. 'Uyumsuzluklar anlatihyor' Neil Simon'dan Cemil Büyükutku nun Türkçeye çevirdiği "tkinci Cadde- nin Mahkûmu" adlı oyun Ege Aydan'ın yönetmenli- ğinde 30 Ekim'de Şinasi Sahnesi'ade sergilene- cek. Oyun, Amerika orta sı- nıfından bir ailenin dış dünyaya ve yaşadıklan du- ruma olan uyumsuzluklarını anlatıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ŞOPUSU Olmayan Insanlar mı Yetiştiriyoruz? Sevgili Ayla Algan'ın bir süre öftce söylediği bir söz, bugünlerde kulaklanmdan hiç silinmiyor. "So- rusu olmayan insanlar, her zaman korkutur beni!" Sorusu olmayan insan - hiç kimse her şeyi bile- meyeceğine göre, kimdir bu sorusu olmayan insan? Tüm bildıklennı artık kesin ve değişmez doğrular ola- rak benimseyip, bir daha onlan hiç sınamayan, böy- le bir gereksinimin varlığını yadsryan, bu bağlamda tartışmaya girmeyi bile zaman kaybı sayan kişi. Buna karşılık sürekli sorulan olan insan ise bilme- yi her zaman bir kesin sonuç değil, fakat sadece sü- reç sayan, dünyanın ve yaşamın sürekli değişkenli- ği karşısında bir zamanlar bilinenlerin de eskimesi- ni, değişime uğramasını, en kesin gözüyle bakılmış dogrulann yerini başka doğrulann almasını çok do- ğal sayan insandır. Bu anlamda hep sorusu olan in- san, sorduğu sorulara aldığı yanıtlann her zaman ye- ni sorulara kaynaklık edeceginin bilincinde olan in- sandır. Insanlann bilmekten, herhangi bir şeyi yalnızca bir kez öğrenmeyi ve o dosyanm kapağını bir daha aç- mamayı anladıklan ortamlarda, sorusu olmayanla- nn sayılan da her zaman kabanktır. Bu gerçek kar- şısında bizim kendi ortamımızda sormamız gereken ise genç kuşaklara soru sormanın bilincini ve gerek- liliğinı mi, yoksa sormamanın, bir kez öğrenilenleri ar- tık değişmez saymanın gafletini mi aşıladığımızdır. Eğıtimin hangi aşamasında olursa olsun, öğrenci- lere bılginin ve bilmenin yolu olarakezberiemeyı gös- termek, ögrencilerden gelebilecek: "Pekı, ya şöyle olursa nasıl olur?" sorulanna o şöyle için tartışma ze- mini hazırlayarak değil, fakat bir kez doğru diye an- latılmış böy/e'nin karşısında hiçbir^öy/e'nin söz ko- nusu olamayacağı tarzında yanıt verilirse, elde edi- lecek sonuç, sorusu olmayan ınsanlar yetiştirmek olacaktır. Çünkü o öğrenciler de eğıtımlennı tamam- ladıktan sonra artık yalnızca kendi böyte'lerini doğ- ru sayıp, hiçbir şöyle olasılığına kulak vermeyecek- lerdir. Batı, Rönesans ile birlikte antik çağ mirasının en değerii mirası olan sistemli düşünme biçimine dö- nüş yaptığı andan başlayarak, hertürlübdyte'nin, ke- sinlik ve değışmezlik savına son verme sürecine gir- miş, Aydınlanma ile birlikte de bu süreci doğal dü- şünme ve yaşama biçimine dönüştürmüştür. Ba- tı'nın mutlak anlamdaki laiklıği anlamına gelen Ay- dınlanma'nın belki de en önemli niteliği, Enis Ba- tur'un deyişiyle, "inancın evrimi yoktur, yalnızca dü- şüncenin evrimi vardır" ilkesini insanın tinsel var oluşu bağiamında en güvenilir rehber saymış olma- sıdır. Çünkü -neye yönelik olursa olsun- inanç otgu- su aynı zamanda herhangi bir şeyi inancın çizdiği sı- nınn ötesınde tartışmamakla, tartışamamakla eşan- lamlıdır. Bu ise hangi alanda olursa olsun, sorulann bir noktada bitmesi gerektiğini öngören bir tutum- dur. Oysa gerçek anlamda aydınlanmanın en sağlıklı yollanndan biri de, artk soru sorma gereğini duyma- yan bir insanın çevresine kendi etiyte duvaıiar ördü- ğünün bilincine varabilmekten geçer. , • > E-posta: ahmetcemal(a superonline.com [email protected] Tülay Kaptan sergisi Ankara'da • ANKARA (ANKA) - Tülay Kaptan'ın fesim sergisi, Bilkent Center, Tepe Cinemax'ta, 21 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında izlenebüecek. 1994 yılında tngiliz Kültür Derneği, 1995'te Galeri Valör, 20O0'de Aysel Gözübüyük Sanatevi, 200 l'de Ümit Yaşar Oğuzcan Sanat Galerisi'nde düzenlenen karma sergilere katılan Kaptan, 2001 yılında ise Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde ilk kişisel sergismi actı. Sami Güner fotoğraf yarışması • BURSA(AA)- Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 'Sami Güner Uluslararası Fotoğraf Yanşması'na başvurular başladı. Yanşma, bu yıl 'Doğa' ve 'Doğallık' kategorilennde yapılacak. 'Doğa' konulu birincı kategorinin seçiciliğini fotoğraf sanatçısı Tansu Gürpınar, 'Doğallık' konulu kategonnin seçiciliğini de öğretim görevhsi ve fotoğraf sanatçısı Kamil Fırat yapacak. Yanşmanın başvuru formlan Bursa Büyükşehir Belediyesi'nden temin edilebılir.Son başvuru tarihi 28 Aralık olan yanşmanın, ödül töreni 20 Şubat 2002 tarihinde Tayyare Kültür Merkezi'nde yapılacak. Başarılı Kısa fiUnter açıklanıyop • ANTALYA (AA) - Uluslararası Kısa Fibn- Video Yanşması Jürisi, yanşmaya katılan 9 ülkeden 30 filmin değerlendırmesini 21 Eylül Cuma günü tamamlayacak. Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı'nca 38. Antalya Altın Portakal Fihn Festivali kapsamında organize edilen Uluslararası Kısa Film ve Video Yanşması ön jürisi, 15 ülkeden 184 filmı daha önce değerlendirmeye almış ve 39 filmin gösterimde yer ahnasına, 30 filmin ise finale katılmasına karar vermişti. Yanşma jürisi, yanşmaya kanlan Ingiltere'den 3, Türkiye'den 14, Macaristan'dan 2, Finlandıya'dan 4, Yugoslavya'dan 3, Fransa, Ahnanya, Avusturya ve Gürcıstan'dan ise birer fihn ohnak üzere değerlendirmeye alındı. Ödüller 5 Ekim'de verilecek. BUGÜN • BEYOĞLU StNEMASI'nda OnatKuÜar arusına Emir Kusturica'nın yönettiği 'Arizona Rûyası' adlı film gösterilecek. (0 212 251 32 40) • tŞ SANAT'ta Macera-Gerilim Filmleri başlığı altmda VValter Hül'ın yönettiği 'Son Adam' adlı film izlenebilir. (0 212 316 10 83)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle