23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2001 PERŞEMB 14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr Halkın sözünü türküye dönüştürüp toplumun sesi kılan Ruhi Su, ölümünün 16. yılmda hâlâ yüreklerde Van'dan dünyaya ıızanan lndkmZEYNEPORAL Bugün 20 Eylül. Ruhi Su'nun ölüm yıldö- nümü. Onu 20 Eylül 1985'te yitirdik. (Sevgi- li okurlar, artık bu tarihleri yalnızca sonsuz sev- diklerimı ve saydıklanmı anmak, onlan yeni kuşaklara tamtmak ıçin "bahane" olarak kul- landığımı biliyorsunuz değil mi?..) Ruhi Su, Anadolu'dan ve halkından, binler- ce yıllık birikimden, yöreden yöreye araştınp derlediği türküleri, yürek yürek topladıklan- nı, damıta darruta biriktirdikJerini, çoğalta ço- ğalta sesıyle, sazıyla ve aklıyla ve yüreğıyle yme halkına verendı. Ruhi Su, hallan ağzındaki sözü, sesiyle sa- zıyla türküye dönüştürüp toplumun sesi kılan- dı. Ruhi Su, bunlan gelişigûzel değil, yahıız duygulanyla değil, Tanrı vergisi sesiyle değil, Ankara Müzik Öğretmen Okulu ve Ankara Konservatuvan bırikımiyle, bu birikimle bü- tünlediğı dünya görüşüyle, Doğu ve Batı kül- türüyle, türkü söylemeye getirdiği yeni yo- rumİa yaptı. Ruhi Su, bu yolda ilkti, bir öncüydü. Ken- dinden önce böyle bir örnek yoktu. Ama onun açtığı yoldan niceleri yürümek ve çağdaş üre- timlere, yorumlara ulaşmak olanağını bula- caktı. Engebeü yollar 1912 'de Van 'da doğdu. Birinci Dünya Sava- şı'nın yetim ve ortada bıraktığı çocuİdardan- dı. Anasını babasını hiç tanunadı. Adana'ya yollanıp yoksul bir aile yanında yeriştırildi. "Amca" dıye bellediğmin gerçek arncası ol- madığını sonradan öğrenecekti. Ingiliz ve Fran- sız ışgahnde Toroslar'a kaçtıklannda. Bana çocukluğunu anlattığında "öksûz <^ duğıunu pek kimselere söyleyemedim... Toplu- mumuzda hâlâ aşiret anlayışı var. İlk iş 'kım- lerdensiniz' diye sorartor" demişti... Siz siz olun, eğer bugün de "Ruhi Su kunlerdendir" diye soran bir aşiret, mafya, sıyaset reisıyle kar- şılaşırsanız "Hayao ve insanlan kucaklayan- laı-dandır" deyin... Adana 'da öksüzler yurdu Darüleytam'da ço- cukluğunu ve müzıği yaşamaya başladı. Sesi gür diye marşlan hep ona söylettiler. Okula alı- nan kemanı, müzik hocası dışında bir tek onun kullanma izni vardı. Mutluydu, çünkü keman çalıyordu. Yıl 1925. Ankara'da Müzik Öğretmen Oku- lu kurulmuştur. Karannı verir, o okula gidip müzik öğretmem olacakör. Türkiye'nin tüm ök- süz yurtlannda "müziğe hevesli, istidath ço- cuklan" bulmak için sınavlar açılmıştır. Ada- na'dan iki çocuk kazanır sınavı. Dördüncü sı- nıftan Mehmet beşten Şaban. "Şaban gitsin, onun SOD şansı, sen seneye nasüsa yine smava girer kazanırsın" denır. Bır yıl sonra Mehmet yıne sınavı kazanır ama yeni bir yasa çıkmıştır. Öksüz okulunu ba- şanyla bitîren tüm çocukJar askeri okula yol- lanacaktır. Mehmet, adma Ruhi adı da ekle- Müzik üzerine: RuhiSu'yla yaptiğım çeşitli röportajlardan: "M&rik eğtömim, mfizikteld geüşmem, dünyaya bakış açımdaki geltşmenin, rürküle- re eğürnemeçokyaran oldu. Bao'nın Ked'te- ri gibi, bizim türkülerimiz de çeşhM konular- daydLHer konunun kendineözgü yonınıu ol- du^u,obııasıgerekriginianlm)rdum.Kl*- skTûricnwsikisindekonutddi,İKpaşkn.Oy- sa halk, türkülen? korkusunu, yangmmı> se- vincini, pireden rahatsız ohışunu, kısaca dı- şanya duyurmak istediği ne varsa, hepsini koymuştu-Türküyeeğffişm, gördöğüm eği- tan sonucu farkbydı. Hem sesimi kuüanıyor- dum, hem yonımumu-." • • • "SözûreezgflerivfehalkıenivianlateDaen törküleri akfara zatenflkşnnşekkri radyoda buyüzden çektim ya!_ Bunlansöylerken hal- km söyieyişinden çok yarariandtnı ama hal- kın ağzmaöyküıunekten,takütten,özenmek- ten kaçındım-."1 ••* " Birşeyfcrgetirmiyor, iferiyedoğnı bir şey değiştirmiyorsa, yaşıyor sayümaz sanat Ge- İ AYDCSLIKSES-O gür sesinaltında sonsuz duyariı, sıcacıkyürekli, birkişilik vardı.Hayaü ve insanlan kucaklayanlardandL Su, türkü söylemeye getirdiği yeni vorurnla bir öncüydü. nerek Istanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi'ne yollanır.Askeri liseden kaçacak, Ankara'ya varacak, geri Istanbul'a yollanacak... Yine ka- çacak, yine gen yollanacak... Dilekçeyle baş- vur denilecek, dilekçeyle başvuracak, yanıt alamayacak... Sonunda kendini asken okulda "çûrüğe çıkartacak" (hem de kulaktan!) ama müzik okulunda yer yok diye alınmayacak... Ve gerisin geriye Adana Lisesi'ne yollana- cak!. Yaz aylan geldiğinde, evi olan evine, evi ol- mayan Konya'da bir okula yoüanır. Mehmet Ruhi de Konya'ya... Orada öteki öksüz çocuk- lardan toplanan parayla yeniden Ankara'nın yolunu tutar. Sınava girmeden bir hafta önce du- yacaktır konçerto, armoni gibi sözlen. Ödünç bır kemanla bir hafta çalışır ve sınavı kazanır. Müzik Öğretmen Okulu'na girer ama yine yersizlikten, orda burda "idare eder". Ancak birinci yıh başanyla bitirince bu okulda para- sız yatılı olabilir. Bu okulda alacaktır, "gü- zeivalın ve söylenmesi kolay olduğu için" Su aduıı. Yukandakı özetin özetı çocukluk yıllannı yalnızca azmın gücünü ve zafennı belırtebil- mek için anlattım. 1935-36. Hem okulda hem ReisıcumhurOr- kestrasrndadır. 1936-42 Konservatuvar'ın opera bölümün- de. Hocası "Kemanıdahaazcahş'" devince. *da- ha azçahşmayı" bilemediğinden kemanı bıra- kır. 1942-52. On yıl boyunca Devlet Operası 'nda sayısız roller: "Fidelio", "Sanlmış .NişanlT, "Madam Butterfrv" "Figaro'nun Düğünü", "Maskeli BakT, vb.. 1943'ten başlayarak, basbanton Ruhi Su radyoda türkülenmizi söyler. Ve bunlar müt- hiş etkili olur... Çarklar dönmeye başlamıştır. Radyodan hal- iş,hem haflan âzfcinierinigvçekkştinnefi, hem de halkın özlemlerini gefiştirmefi." ••• "HaOamın desteğini gördüğüm için sür- dürdüm ve hep bu işle vaşadım. Ipnm hiç- birzamanfuryaaotaadıaıııasevEnlerciddi biçimde sevdfler, derinden bağlandılar. Çûn- kühalkişimeciddiy^tleeğildi|imibiB>TH;se- ziyorvçilerryedönükolaıubenimsiyor»'* kın sesi, halkın sözlen, hallan türkülen çok gür, fazlasıyla gür çıkmaktadır. Türküler, onun yorumlarıyla dilden dile ya- yılır ve yankılanırken, Türkiye Cumhunyeti hü- kümetleri, Ruhi Su'yucezaevlerinde, demırpar- maklıklar ardında tuttu (1952-57). Yetmedi, em- niyet gözetiminde sürgüne yolladılar. Yetme- di, konservatuvardaki hocalık görevıne, Dev- let Operasf ndaki işine son verdiler. Yetmedi, radyoevinden, radyo programlanndan kovdu- lar. Yetmedi, plaklannı yasakladılar. Yetmedi, konserlerini yasakladılar. Yetmedi, yurtdışın- dan aldığı konser ve hocalık tekliflerini engel- lemek için pasaport vermediler. Yetmedi, te- davi için yurtdışına çıkışrnı önlediler! Ama nafile! O sesi susturamadılar! Ölümünün ardmdan 16 yıl geçti, onun sesi hâlâ kulaklanmda ve yüreğimde. O ses, hepi- mizin sesi oldu... "Bu memleketbizim/Biziın dostlar bizinı'' diyen o gür, sıcak, aydın ses... 'KörBaykuş'tan 'KörOkur'a Sadık Hidayet KüJtûr Servisi - Modern Iran edebıyatının kuruculanndan Sadık Hidayef in (1903-1951) 'Kör Baykuş' adlı romanı, Behçet Necatigil'ın Farsçadan çevirisiyle Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. Yazann 1936'daBombay'da yayunladığı, başyapıtı olarak bilinen 'Kör Baykuş', öteki yapıtlan gibi pek çok dile çevrildi ve bırçok ülkenin edebıyatında etkili oldu. Iranh yazann 'Diri Gömülen', 'Vejetaryenhgin Yararian', 'Haa Ağa', 'Üç Damla Kan', 'Hayyam'm Teraneleri', 'Aylak Köpek' ve 'Alacakaranhk' adlı kitaplan da daha önce Mehmet Kanarın çevirisiyle YKY tarafından yaymılanrruştı. YKY'den çıkan bır diğer kitap da Sadık Hidayet üzenne bir okuma denemesı. Ahmet Hamdi Tanpuıar ve VValter Benjamin üzerine çalışmalanyla tanıdığımız Oğuz Demiralp. 'Kör Okur' adını taşıyan inceleme kitabmda, Sadık Hidayet üzerine bir okuma denemesi geliştıriyor. • 13-21Ekim tarirüeri arasında gerçekleşecek '6. Istanbul Saydam Günleri', 'Saygı', Toplu Gösteriler', 'Çağnlı Tematik Bölüm', 'Performans' ve 'SerbestKatılım' Bölümlerinden oluşuyor. Buyılın konuk ülkesi Rusya olarak belirlendi. Dmitriy Ershov'un çalışmalanndan yaptığı seçki, günümüz Rus fotografina ilişkin bilgiler içeriyor. '6. Istanbul Saydam Günleri' başlıyor Kültür Servisi - 6. tstanbul Saydam Günleri bu yıl 13-21 Ekim tarihleri arasında Fotoğrafevi. ıfeak ve TurkceD salonlannda gerçekleşecek. 12 Ekim'de yapılacak olan açılışta, fotoğraf dünyasından Ozan Sağdıç'ın 'Demir Ejderkre Ağrt' ve 'Doğarun Şüri Kapadokya' adlı saydam gösterilerinin yam sıra, 'İstanbul Saydam Günleri Saydam Gösterisi Bursu'nu alan üniversıte öğrencisi M. Emin Ekşi'nin 'Kendini Yumurta Zanneden Adam' başlıklı gösterisi de yer alacak. 'Saygı' bölümünde Sabri Yahm'ın saydamlan, 'Tophı Gösteriler' bölümünde ise MeSh Akoğul'un 'Dönüşümler /Sıradan Bir Aşk Hikâyesi', 'Bronz Askerier' ve 'Aşkkûre 2000' gösterileri izlenebilecek. Bu yılın 'Konuk Ülkesi' ise Rusya. Dmitry Ershov'un çalışmalanndan yaptığı seçki, günümüz Rus fotografina ilişkin bilgiler verecek. 'Çağnh Tematik Bölüm'ün 2001 yılı teması kriz olarak belirlendi. Kadir Aftay, Mehtap Yücel, Özlem Doğan, Sami Aksoğan'ın yaklaşunlanyla krizin farklı algılardakı karşıhklan perdelere yansıyacak. Bu yılın yeniliklennden bın olan 'Performans' bölümünde. Akgün Akova. Alp Esin. Muammer Yanmaz. Murat Germen, Nevit Dihnaghanian. Ö. Serkan Bakır ve Pemra Yüce en çok 25 kare fotoğraf kullanarak, kendi seçimleri olan temalann görsel dökümünü izleyicılere sunacak. 'Serbest Katıhnı Bölumü'nde yer alan ve aralannda AH Öz, Rahim Fathi Baran, lunurtaş Onan, Haluk Çobanoğlu. Faruk Akbaş, İrfan Unutmaz, Mehmet Kısmet. Ne^-zat Çakır, Silva Bingaz ve Kutup Dalgakıran'm da bulunduğu 100'e yakın fotoğrafçı tarafından hazırlanan gösteri izlenebilecek. 'Gölge'nin geride bıraktığı izler Kültür Servisi - Yedıtepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı öğretim görevlisi, ressam Ruhcan Akfl'in 'Göbıe' temalı fotoğraf sergisi 28 Eylül'den itibaren Dünya-Aktüel Sanat Galerisi'nde görülebilir. Yaklaşık 45 adet renkli ve siyah- beyaz fotoğrafin yer alacağı sergide, 1999 yılında gerçekleşen 'güneş tutuhnası' anına ait ışığın değişik yüzey ve düzlemlerde oluşturduğu illüzyondan günlük yaşam içinde insanın- figürün siluetine, sıradan nesne ve objelerin ışık etkisi ile oluşturduğu deformasyonlara değin esterik ve plasrik görüntü etkilerinin detaylı bir anlatımı olan 'gölge' izlenecek. Ruhcan Akıl • Ressam ' resmıntemel n , ı altyapısıolan Ruhcan j koyu-açık, leke Akii'in Dünya . düzenı ve ışık- - Aktüel Sanat , gölge'nin Galerisi'ndeki ; " " ^ T e 'gölge; «mah uygularken, 17. totoğrat yy ressamlannın sergisi, 45 i kullandığı koyu adet renkli ve i gölge tekniğine ! yaklaştığını gözlemleye^k fotoğraf çalışmalannda da bu nedenle 'gölge'ye yönebniş. Akil, gölgenin resim sanatı tarihindeki önemıni, gölgeleme ve çizgi aracıhğıyla değişken form arayışı bağlamında ilkel kabileden Antik Yunan'a değin uzanışıyla, modem resmin başlangıcuıda ise Delacroix'nın bembeyaz kara düşen gölgeden mor rengi keşfedişiyle hatırlatıyor. Bugüne dek 6 kişisel sergi, 25 karma sergi ve 12 etkiniik düzenleyen Akil, özelükle 1990'dan bu yana araştırdığı Homeros'un Uyada ve Troya öykusünün Avrupa Ortaçağ resmine etkileri bağlamında ürettiği resimleriyle ve bu alanda düzenlediği etkinliklerle de tanınıyor. fotoğraftan oluşuyor. IŞILDAKVEYELPAZt ATİLLA BİRKİYE Temcit Pilavı! Yapı Kredı Yayınlan, Binbir Gece Masallan'r yayımladığında, henüz hiçbir yazıyı kaleme alma mışken yayın yönetmeni Ayfer Tunç'a telefonda durumdan rahatsız olduğumu; benzerşekildeya sanın benden yana olmadığını da söylemiştim. Tunç, benim Binbir Gece Masallan'nın ilk ba sımlannı yayıma hazjrladığımdan haberi olmadı ğını söyledi! Olacak iş mi? Üstelik AFA basımın dan dizıldiğini kabultenmişken! llgıleneceğını ve son- ra arayacağını da söyledi. Tabıı ki aramadı! (Tunç's anımsatmak isterim, yıllar önce "Sokak" dergisin- de "yazar hakkına" ilişkin bir haber peşinde ko- şarken beni aradığında kendisine ilgimi hiç eksik etmemiştim!) Neyse, hiç ses çıkmadı; ben de yetkililere, öf- kemi ve rahatsızlığımı dile getiren mektup ile bu kösede konuya ilişkin biryazı yazdım. Aynı gün kö- şemin altında Ayfer Tunç'un açıklaması yer aldı! Yetmedi, Mustafa Şerif Onaran'ın bence konuy- la ilgisi olmayan bır yazısı, yıne gazetemizde çık- tı! O da yetmemiş, "Kitap-lık" dergisinin son sa- yısında bir "görev" yazısıyla saldınya geçilmiş. Olur böyle şeyler; edebiyat ortamı tartışmasız ol- maz. Seksenli yıllann başında, Varlık, Yazko, Ede- biyat, Yann, Üç Çiçek vb. dergilende birbirimizle kıyasıya tartışırdık; ancak, dostluğumuz, selamı- mız kesilmezdi. Biraz acemi tartışmalardı; çünkü gençtik; Ayfer Tunç ile Masallar'ın editöru Sela- hattin Özpalabıyıklar'ın saldınlan, eleştirileri ba- na yirmi yıl öncesinı anımsattı! Konuyla ilgili iki yazımda da editörün emeğine, yaptığı işe ilişkin olumsuz bir söz etmedim. Ikinci yazıda, "Anlat, Şehrazat" müzikalinin unutulduğu- nu, görmezden gelindiğini yazdım ki, bu da çok doğakJır, çünkü kendisi bir Yapı Kredi Yayınlan ça- lışanıdıri Âlim Şerif Onaran ile dilsel bir çalışma yaptı- ğımızın altını çızdım, vurguladım. Edıtörarkadaşı- mız yazısında, metne yaptığı katkılan anlatıyor. Önceki metindeki eksiklikleri, yanlışlan kaynak metinlere giderek tamamladığını yazıyor. Bravo, teb- rikederim, ellerine sağlık. (Konu bu değil ki...) Ben editörün emeğine ilişkin hiçbir olumsuz şey söy- lemezken, Tunç adımı vermeden "emeği yok say- dığımı" söyleyerek hem zeytinyağı örneği üste çıkmaya çalışıyor hem de benim silahımla beni vur- maya kalkışıyor! Selahattin Bey de beni cahillikle suçluyor. O ya- zıyı niye yazmış, pek anlayamıyorum! Aslında an- lıyorum, bir görey yazısı. Yayınevinin çalışanı ol- duğu için "hadiyaz bakalım" denmiş. Ona gön- dermediğim, "başkalanna" gönderdiğim mektup da önüne konmuş; konmuş ki Selahattin Bey mek- tuptan da söz ediyor! Gerçekten de "temcit pilavı", oldu. Birincisi; AFA'nın metninden dizilmışse, benim o metinde- ki emeğim ne olacak, diye sormuştum! Siz ister o metnı beğenir, ister beğenmezsiniz, ister eksiklik- lerini tamamlar, ister tamamlamazsınız, o kitaplar- dan dizdimnişseniz (hatta, filmlerini, montajlannı da el altından istetmışsiniz), o metindeki emek ne olacak! Siz var olan bir metnin üzerine inşa etmiş- sıniz, kendı metninizı. önceki metindeki emek ne olacak! Üstelik bana göre, orada seçilen "söyle- yişi", zaman zaman da bozmuş olmanıza rağmen! Yeni bir çeviri yaptırmamışsınız ya da Âlim Şerif Onaran'ın müsveddelerinden yola çıkmamışsınız ki! (Bu anlamda metin "aynı" metin...) Ikincisi: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun se- kizinci maddesinde, yayına hazıriayan ve benze- ri konumdakilere bir tanım getirilmesine ("işle- yen") karşın herhangi bir hak verilmemiş! Bu ko- nu Türkiye'de henüz tartışmaya açılmadı. Yasayı değiştirmeye yönelik, yazar kurumlannın desteğiy- le de -ki TYS de ilgisini esirgemedi-, girişimlerde bulunabilinir. Çünkü aynı maddede -"öenzer"sa- yılabilecek-, sinema alanında böylesine bir hak söz konusu! Kaçıncı kez tekrariayacağımı bilemi- yorum, burada önemli olan bır nezaket telefonuy- du! Emeği hiçe saymamaktı! Bir başka nokta da Selahattin Bey, ÜmitZile- li'nin "köşeter, köşe yazariannın babasının malı ol- mamalı" sözünü alıntılayarak aklınca ders veri- yori Ona da peki diyelim, çünkü o bir ücretli, bun- lan yazmasa belki işinden olacak! Yıllarca aşktan, sonbahardan, duygulanmızdan, özelimizden söz ettik de kimse bızi eleştirmedi. Ya- pı Kredi Yayınlan'nın nezaketsızliğinden, emeğe ve yazara olan saygısızlığından, iktidar tutkusundan söz edince mı, köşemizi babamızın malı gibi kul- lanmış oluyoruz. Peki, yayınevinin yetkililerinin, arkasında bir bankanın bulunduğu yayınevini "babalannın çiftliğı" gibi kullanmalannâ ne demeli! Uzakdoğu sinemalan Tirkiye'de • Kültür Servisi - Uzakdoğu Kültür Merkezi, kasım ayı sonunda Türkiye'de 4. Uluslararası Uzakdoğu Film Festivali'ni gerçekleştirecek. Festival, 23 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında Ankara'da. 9-16 Aralık tarihleri arasında Istanbul'da ve bu yıl ilk kez 23-30 Aralık tarihleri arasında Izmir'de sanatseverlerle buluşacak. Başlıklann 'Ülke Sineması', 'Sinema Sinema', 'Düşlerin Izinde', 'Uzak'tan Kadın Öyküleri', 'Retrospektifler', 'Belgesellerde Uzakdoğu', 'Hareketin Dansı' ve 'Çizginin Büyüsü' olduğu festivalde Çin, Hindistan, Tayland, Avustralya, Yeni Zelanda, Malezya, Filipinler, Endonezya, Hong Kong, Japonya, Vietnam, Türk cumhuriyetleri ve Çin-Tayvan'dan elliden fazla film sinemaseverlerle buluşacak. Geleceğin sanatçıları seçilecek • MERSİN (AA) - Mersin Devlet Opera ve Balesi'nin (MDOB) çocuk korosu ve balesi bölümüne 30 Eylül Pazar günü yapılacak suıavla öğrenci almacak. MDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Erdoğan Şanal, yapılacak smav için başvurulann 28 Eylül'de sona ereceğini bildirdi. Çocuk korosu için en az 8, en çok 11 yaşında ve gelişmeye elverişli ses materyaline sahip olma, bale için ise Ilköğretım Okulu 3'üncü smıfina devam etme ve bedensel engeli bulunmama özelliklerinin arandığmı belirten Şanal, adaylann velileriyle birlikte 3 fotoğraf ve nüfus hüviyet cüzdanı fotokopisiyle başvıırmalan gerektiğini sözlerine ekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle