Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ
HABERLER
Zengin ülkelerin 'dünya kumarhanesi' kurma çabalannı gögüsleyen örgüt hızla büyüyor
Kiiresefleşmeye karşı ATTAC
C - 8 karsıtları
Oskar Lafontaine:
ABD Başkanı'nın
adı Bush değil,
WaUStreet
Neoliberal küreselleşme karşıtı hareketi
destekleyen ve ATTAC Almanya üyesi
olan Oskar Lafontaine, dört amacın altını
çiziyor: "Spekülatif sermaye
hareketkrinin kontrol altına alınmasL,
vergi kaçakçıhğının önlenmesi, vergi
cennetinin kurutulmasL, gelir dağılınunda
daha fazla adaleL" Almanya'nın sık sık
Fransa gibi öteki ülkelerde dikkate değer
gelişmelerin olduğunu unuttuğunu öne
süren Oskar Lafontaine, Franfurter
Rundschau'da
yayımlanan
söyleşide, orada
dünya ekonomisi
polıtikası konusunda
Amerika ve
Ingütere'de olduğu
gibi ciddi bir
direnişin
bulunduğunu
belirterek "Önemli
olan, uluslararası
para piyasalaraıın
düzenknmesidir" dedi. Lafontaine,
"Bunun nedeni VVall Street ve Londra'nın
kaotik para piyasalanndan çok ama çok
para kazanmalandır" diye konuştu.
Frankfurter Rundschau muhabirinin. "G-
8 zirvesi sonrası yapılan açıklamalar
havada açıklamalar nuydı" şeklındekı
sorusuna Oskar Lafontaine.
"Açıklamalar değil. ne \ apıldığı
önemlkiir. VVall Street'teld bankalar ABD
başkanının seçün kampanyalannı fînanse
ettikleri sürece başkan finans sanayiinin
çıkarlannı savunacak ve tünı diinyanın
sosyal itirazlanna hükmetmeye
çaiişacakür. ABD başkaıunın adı Bush
değü, VVall Street'tir" diye yanıtladı.
Umberto Eco:
Zenginlerin yönettiği
Roma'ya benziyor
Der Spiegel dergisi muhabınnin
sorularını yanıtlayan yazar ve düşünür
Umberto Eco, "Ütopya çok katı hedefler
demek değüdir, bir ufka sahip olmakör"
dedi. Küreselleşme karşıtlarmın
hedeflerini desteklediğini, ama
yöntemleriru benimsemediğıni
belirten Umberto Eco, 6O'lı yıllardan
sonra iki partili demokratik sisteme
geçilmesiyle temsili demokrasinin
ortadan kalktığını ve yeni bir
K
demokrasi*'nin egemen olmaya
başladığını ve
Berlusconi'nin de bu
demokrasinin
öncülennden olduğunu
söyledi. Eco, "ABD'yi
ek alm; başka bir
başkan da seçilseydi,
politik sonuçlar
değişmeyecekti.
Büyük işverenler gene Kyoto
protokolünü reddedeceklerdi. (.„) Durum
tıpkı generaller ve azınlıktaki zengin
aileierin >önettiği Roma
tmparatorluğu'na benzhor. (~) Biz
bilgisayar cağmda temsili demokrasi
yerine başka bir yöntem. devlet ile
muhalefet, iktidar ile yerel topluluklar
arasında yeni bir denge bulmak zorudayız.
Bunun için de fantezhe ihtiyacımız var*
diye konuştu.
GÜRAYÖZ
FRANKFURT-AvTupa'da ne-
oliberal politikalara karşı anaka-
ra düzeyindeki bir örgütlenme
olan ATTAC, çok kısa süre için-
de beklenmedik bir yaygınlık ve
etkinlik kazanmaya başladı.
Fransa'da kurulan, ancak hızla
öteki Avrupa ülkelerine doğru
genişleyen ATTAC, küreselleş-
menin yol açtığı toplumsal eşıt-
sizlik ve haksızlıklara karşı 'ile-
rici' çözümler arayan ve öneren
bir örgütlenme.
ATTAC'ın beklenmedik et-
kinliği ve saygmlığı, küreselleş-
me yandaşlannm dikkatıni ve
öfkesini üstüne çekmekte gecik-
medi.
Seattle, Prag, Sydney, Davos
derken Cenova'nın ardından
BerlusconL Kirch, Murdoch gi-
bi medya devlerinin elındekı ba-
sın-yayuı organlan, TV kanalla-
rı kapitalizmin ebedı zafenni
kutladıktan sonra, gerek ulusal
düzeylerde gerekse uluslararası
planda artık gizlenemez hale ge-
len sosyal adaletsızliğe karşı ha-
rekete geçenleri kameralarının
ve kalemlerinin karşısına aldılar.
İki noktadan vurmaya karar ver-
diler:
Birinci nokta: Küreselleşme
gibi ayan beyan bir gelişmenin
karşısına çıkan bu hareket geri-
cidır, muhafazakârdır.
tküıci nokta: Bunlar teröristtir,
şiddete başvururlar. camları taş-
larlar.
Küreselleşme ve karşıtlan ile
ilgili saptırmalar uzunca bir sü-
re etkili oldu. Daha sonra küre-
selleşme karşıtlan etkin eylem-
lerle seslerini daha fazla duyur-
maya başladılar. Küreselleşme
karşıtı hareketin salt bir protes-
to hareketi olmadığı. oldukça iyi
hazırlanmış. fikir üreten, finans
çevrelerinin rakıpsiz ilan ettik-
leri tezleri çürüten bir hareket ol-
duğu görüldü. Neoliberal küre-
selleşmeye karşı harekete geçen-
ler, insanların yeniden kendi ge-
lecekleri için yaratıcı ütopyala-
nn peşine düştüklerini, pratik
eylemlerin arkasında sağlamca
durduklannı, yalanlan ve saptır-
malan yanıtsız bırakmadıklannı
da kanıtladılar. Küreselleşme
karşıtı hareketin temel hedefler-
de birleşen çok geniş yelpazesi
içinde Fransa, İngiltere ve Al-
manya'da hızla yaygınlaşan bır
örgütlenme dikkati çekiyor: AT-
TAC
ATTAC nasıl Ruruldu?
"YeniBberal" küreselleşmenin
karşıtlan arasında en yığınsal ve
en örgütlü olanı, ilk birleşme ça-
baları 1997 yılında Fransa'da
Zengin ülkelerin toplantısını protesto eden neoliberal küreselleşme
karşıtı ATTAC yardıları. Cenovayı savaş alanına çevirmişlerdL
başlayan ATTAC hareketi. 1997
yılında patlak veren ünlü Asya
krizının hemen arkasından Fran-
sa'nın ünlü gazetesi Le Monde
Diplomatique'te mali piyasala-
nn yıkıcı gücünü ele alan bir ma-
kalenin yayımlanması ile başla-
dı. Makale, finans piyasalannı
orman kanunlan ile hareket e-
den sanal bir iktidar olarak nite-
lendiriyordu. Daha sonra bu
yönde bır örgütlenmeye gidilme-
si çağnsı, tahminlerin ötesinde
bir yankı buldu ve ilk elde 4 bın
kişi çagnya olumlu yanıt verdi.
Le Monde Diplomatique yazar-
lan bu gelişme karşısında hare-
kete geçmeye karar verdi ler ve
1998 yılında diğer sol eğilimli
gazeteler, sendikalarla birlıkte
bir bilgi ağı olan ATTAC kurul-
du. Kurucular arasmda Le Mon-
de Diplomatique'in 64 yaşında-
ki yöneticisı BernardCassen ön-
de geliyor. Cassen. ATTAC'ın
kuruluşunun bir başlangıç oldu-
ğu ve arkasının geleceği kanısın-
da. Kuruluş sonrası, üçüncü dün-
yanm borçlannm silinmesi, libe-
ral ticaret kurallan ve vergi cen-
netleri ile mücadele, çevrenin ve
Avrupa'da sosyal kazanımlann
korunması hedefleri için çaba
gösterilmesi gerektiğini savunu-
yor. ATTAC şu anda Fransa'da
255 kentte 30 binin üzerinde
üyeye sahip. Bu da Fransız Ye-
şilleri'nden daha fazla bir kitle-
nin ATTAC üyesi olduğu anla-
mına geliyor. ATTAC, admı,
uluslararası döviz hareketlerinin
vergilendirilmesini öneren bir
tez geliştiren Nobel Ödülü sahi-
bı James Tobin'den alıyor: "Ac-
tion Pour une Taxe Tobin d'aide
aeux citoyens - Yurttaşlar için To-
Küreselleşmeye karşı örgütlerin ortak hedefleri:
Neoliberal küreselleşme karşısında örgûtle-
nen küreselleşme karşıtlan geniş bir yelpaze
oluşturuyorlar. Sendikalar. sivil toplum kuruluş-
lan, çevre örgütleri tarafindan aktif bir şekilde
desteklenen küreselleşme karşıö gruplar arasın-
da farklı yaklaşımlar da söz konusu. Ama hemen
hemen tümünün birleştiği temel noktalar var ve
bu noktalar küreselleşmeye karşı hareketin bir
tür programını oluşturuyor. Bu temel konular
şöyle sıralanıyor:
• Uluslararası finans pıyasasındaki speküla-
tif sermaye hareketlerinin kontrol altına alınma-
sı, •
•Vergi kaçakçüığmın önlenmesi,
• Vergi cennetlerinin kurutulması,
• Daha adaletli bir gelir dağüımı.
Küreselleşme karşıtlan Dünya Ticaret Örgü-
tü'nün, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Ban-
kası'nın, G-7'lerin uluslararast finans piyasala-
nnm güdümünde hareket ettiği kanısmdalar ve
tepkilerini özellikle bu örgütlere ve toplantılara
karşı yöneltiyorlar.
bin vergisi eylemi". ATTAC'ın
Paris'teki merkezi, 13. Paris'te
iki katlı bir bina. Yedi gönüllü-
nün çalıştığı ATTAC Fransa
merkezinin üyeleri arasında ko-
münıst ve sosyalist partilerden
125 milletvekilı de yer alıyor.
ATTAC kurucusu Cassen, bilgi
ağının üyelerinin ve kamuoyu-
nun bilgilenmesi için çaba gös-
terdiğini, bunun için kıtaplarya-
yımladığını; forumlar, toplantı-
lar düzenlediğini ve seçilmiş ko-
nu ve gelişmelerde protesto ey-
lemleri düzenlendiğini belirti-
yor. Cenova için de "İnsanlar",
diyor "20 yüdan sonra nihayet
pasif oünaktan vazgeçip hareke-
te geçtüer."
Şiddete başvurmamak AT-
TAC'ın önde gelen prensiplerin-
den. ATTAC şiddetin. eylemleri
önlemek isteyenlerden ve genel
olarak da uluslararası mali ser-
mayenin hizmetındeki devletler-
den geldiği kanısında. AT-
TAC'ın başlıca amacı, yığınlan
neoliberal küreselleşme karşı-
sında sessiz kalmamaya çağır-
mak. yığınsallaşmak ve etkin
protesto gösterileri ve bilgilen-
dirme faaliyetleri ile kapitalist
küreselleşmeyi geriletmek. Kı-
sacası, finans çevrelerine diken-
siz gül bahçesinde olmadıklan-
nı hatırlatmak.
ATTAC Almanya'da da
drgütlenlyor.
2000 yılı başlannda, aralann-
da Pax Chiristi'nin de bulundu-
ğu bazı örgütler, Almanya'da
ATTAC'ı kurdular. Şu anda
1000 dolayında üyesi olan AT-
TAC- Netzvverk de o tarihten
sonra hızlı örgütlenmeye başla-
dı. Bugüne kadar 25 şehirde ye-
rel girişim oluşturan ATTAC Al-
manya girişimcileri, üyelik ve
şehir girişimleri için başvurula-
nn olağanüstü olduğunu ve tele-
fonlannm kilitlendiğıni belirti-
yorlar. Üyeleri arasında eski
SPD Başkanı ve eski Malıye Ba-
kanı Oskar Lafontaine de bulu-
nan ATTAC Almanya, ekim
ayında Berlin'de ilk kongresini
yapacak.
ATTAC Berlln Kongresl:
19-21 Ekim tarihlerinde Ber-
lin'de toplanacak olan kongre ile
ilgili olarak ATTAC'tan yapılan
açıklamada, kongrenin ATTAC
üyelerine, destek verenlere ve il-
gilenenlere açık olduğu belirtili-
yor. Üç gün sürecek olan kong-
rede birinci gün ekonomik küre-
selleşmede mitler ve gerçekler
konusu Güney'den ve Kuzey'den
iki konuşmacı tarafindan tartış-
maya sunulacak. 20 Ekim günü-
nün konusu ise: Başka bir dünya
mümkündür. Konuşmacı Fransa
ATTAC Ikinci Başkanı Susan
George. 21 Ekim'de ele alınacak
konu: Ulusal devletlerin güçten
düşmesi temel bir sorun mu, yok-
sa bir hayal mi? Kongrenin kapa-
nış konuşmasını ise ATTAC
Fransa Başkanı Bernard Cassen
yapacak. ATTAC Almanya'nın
adres ve telefon numaralan şöy-
le: Artilleriestr.6 27283 Verden
Tel: 04231-957591 Faks:04231-
957594, e-mail:info(Sattac-net-
werk. de internet:www.attac-
netzwerk.de
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Üzeyir Garih'le ne zaman kar-
şılaşsak, elini uzatır, "Ben Üzeyir
Garih, nasılsınız?" derdi. Bu onun-
la her karşılaşmamızın ve selam-
laşmamızın mesajı haline gelmiş-
ti. Başkalanna da böyle yapar mıy-
dı bilmiyorum. Ben ilk başlarda o-
nun ciddi ciddi.böyle davrandığı-
nı sanıp saf bir şekilde, "Üzeyir
bey sizi tanıyoruz" derdim. Sonun-
da bunun bir şaka olduğunu anla-
dım. Ben de aynı şekilde karşılık
vermeye başladım.
Üzeyir Garih ilginç bir insandı.
Aktif, etkili ve dinamik bir işada-
mıydı. Toplumun sorunlanna eği-
len, fikri olan ve bu fikrini açık yü-
reklilikle söylemekten çekinmeyen
bir aydındı.
Ishak Alaton'la ilginç bir ikili
oluşturmuşlardı. 50 yıla uzanan bir
iş ortaklığı ve dostluk, ticaretteki
başarıları, açık sözlülükleri, düşü-
nen, okuyan, yazan ve konuşan
kişilikleri, bu ikiliyi toplumun önde
gelen isimleri haline getirmişti.
Ishak Alaton'un solu tercih eden
açık mesajlarına karşılık, Üzeyir
Garih siyasi görüşlerini daha dik-
Üzeyir Garih'in Ardından...
katli ifade ederdi. Ishak Alaton,
canlı ve hareketli bir kişilik sergi-
lerken, Üzeyir Garih, dikkat ve
temkinliliği temsil eder gibiydi.
Belki de iş dünyasında onlann bu
farklı karakterleri, başanlı bir den-
genin de ortaya çıkmasını sağla-
mıştı.
Üzeyir Bey'in ölümünden acı
duydum. Türkiye'nin önemli bir in-
sanını yitirmesine üzüldüm. Onun
Eyüp mezarlığındaki dramatik ölü-
mü üzerine düşüncelere daldım.
Bir Müslüman mezariığına bir Mu-
sevi olarak düzenli ziyaretler yap-
ması bile, onun farklı kişiliğinin bir
ifadesi.
Eyüp mezariığının Haliç'e bakan
ve tarih kokan sırtlarında, derin
duygularadaldığı, birgönül rahat-
lığı bulduğu anlaşılıyor. Birçoğu-
muzun aklına bile gelmeyen bu
mistik yan bile onun ilginç kişiliği-
ni gözler önüne seriyor.
• • •
Üzeyir Garih mühendisti, bilime
inanırdı, bilimsel düşünürdü. Böy-
le düşündüğünü tüm toplumun
önünde açıklardı. Ancak, hiç bil-
mediğimiz bu mistik yönü, onun
bizim anlamadığımız derin bir ruh
dünyasına sahip olduğunu da
gösteriyor.
Üzeyir Garih'in ölümü ülkemiz
için büyük bir kayıp olduğu gibi, ai-
lesi için ve yakın çalışma arkada-
şı Ishak Alaton için ise daha da
derin bir acı. Ishak Alaton, hemen
bitişiğindeki odada çalışan, he-
men her gün bir araya gelerek de-
ğerlendirmeler yaptığı, fıkir alışve-
rişinde bulunduğu, dertlerini pay-
laştığı, çok kıymetli bir parçasını
yitirdi. Onun ne büyük bir acı ya-
şadığını tahmin ediyorum.
• • •
Üzeyir Garih'in ölümü üzerine
hepimiz üzüldüğümüzü belirten
açıklamalar yapıyoruz. Ancak, o-
nun kişisel yaşamının geçmişine
yöneldiğimız zaman bir başka dra-
mı daha yeniden hatırlıyoruz. Bu
ülkenin tarihi neyazık ki, azınlıkla-
nn çektiği acılann, yaşadığı düş kı-
nklıklannın da tarihi. Diyebilirsiniz
ki, -zaten ben böyle yazdığım için,
zaten söyleyenler de oluyor- azın-
lıklar acı çekti de Türkler, Müslü-
manlar acı çekmedi mi? Evet ama
azınlıklann daha fazlasını çektiği-
ni tarih kitaplarını ön yargısız kanş-
tırdığımız zaman hemen görüyo-
ruz.
Üzeyir Garih'in babası da Varlık
Vergisi acısını yaşamıştı, tıpkı Is-
hak Alaton'un babasının yaşadığı
gibi. Ama onlar, bu ülkede yaşa-
manın bunlan kaçınılmaz bir ka-
der haline dönüştürdüğünü düşü-
nüp, acılarını derinlere gömmüş-
lerdi.
Şimdi onu toprağa verirken,
bunlan belki yeniden düşünmenin
ve hesabını yapmanın da zamanı.
Çünkü zaman içinde, acılar tarihe
gömülüyor, ancak tarihte yaşanan
felaketlerin muhasebesi yapılma-
dıkça, benzer başka acıları da ya-
şamamız kaçınılmaz hale geliyor.
• • •
Üzeyir Garih'in yaşamı başanlı
bir işadamının yaşamıdır. Üzeyir
Garih'in başansı, kendisini zorluk-
lardan, engellerden yeniden yarat-
mış bir azınlık aydınının başansı-
dır. Üzeyir Garih'in yaşamı, bir di-
siplinin, bir istikrann ve kolektif ça-
lışma yeteneğinin örneğidir.
Onun ölümü üzerine çok şeyler
söylenecek. Yetenekleri ve başa-
nlan üzerine çok şeyler yazılacak.
Bu arada unutmayalım, o aynı za-
manda giderek yitirdiğimiz bir ren-
gin, bir farklılığın, bir gökkuşağı
beraberiiğinin de önemli temsilci-
lerinden birisiydi.
• • •
Musevi orijinli bir aydının, bir
Müslüman mezariığına yaptığı dü-
zenli ziyaretlerin birisinde öldürül-
mesi de az rastlanan bir dram ola-
rak ülkemiz tarihine geçecek. O-
nun orada yatan bedeni, din ve i-
nanç farklılığına dayalı düşmanlı-
ğın da ne kadar anlamsız olduğu-
nu kanıtlıyor.
Işıklar içinde yatsın.
2000Tt YILLARDA
ERDAL ATABEK
Ödüller Kimin?..
Lise birinci sınıf öğrencilerinin yüzde 42'sinin
başansız olduğu ortaya çıktı.
Başansız olan öğrenci sayısı 156 bin.
Lise birinci sınıf öğrencilerinin yüzde 58'i başa-
nlı oldu ve bir üst sınıfa geçmeye hak kazandı.
Liselerin birinci sınıfı, bir gencin eğitiminde
önemli bir dönemeçtir.
Çünkü, mesleğe uzanan yolun başlangıcı olan
alan seçimi de bu kavşakta yapılıyor.
Matematik-Fen alanı mı, Türkçe-Matematik mı,
yoksa Sosyal Bilımler alanı mı seçilecek?
Bu seçimler neye göre yapılacak?
Işte bu çok önemli karartarın verildıği dönemeç,
lise birinci sınıfta yaşanmaktadır.
Lise birinci sınıf öğrencileri, sınıf geçme puanı
olan 2.5'i kazanamazlarsa başarısız olmaktadır.
156 bin öğrenci bu puanı kazanamamış ve sınıf-
ta kalmışlardır.
öğrenci velileri ayağa kalkmış, çocuklan için af
istemektedirier.
Bu af, daha önceki yılın başarı puanı sayılan 2.0
puanı hedeflemektedir.
Bir yıl önce de benzer bir durum yaşanmış, 'bir
kereye mahsus af çıkanlmıştır.
Bu yıl da böyle bir affın çıkarılması istenmekte-
dir. öğrencilerin anne babaları, Milli Eğitim Baka-
nı'na başvurarak 'biryılkaybının önlenmesi' isten-
mekte, Anıt- Kabir'e yürüyüşe hazırianmaktalar.
öğrenci affı da bir biçimde çıkanlmıştır.
Olayın özü ise öğrencilerin başansızlıklarının af
edilip edilmemesi değildir.
Olayın özü, lise birinci sınıf öğrencileri arasında-
ki başansızlık oranının 'çokyüksek' olmasıdır. Li-
se birinci sınıfta okuyan beş öğrencinin sadece 3'ü
bir üst sınıfa geçmeye hak kazanmakta, 2'si ise
bu hakkı alacak derecede başarı gösterememek-
tedir. Sınıf geçmeye hak kazanan 3 öğrencinin de
neyi ne derecede bildiği konusunda bir duzeyle-
me derecesi yoktur.
Sonuçta, lise eğitimı sınıfta kalmaktadır.
Lise eğitiminin başansızlığı salt lise eğitiminin
değil, ilköğretimin de başansızlığı demektir; arka-
dan gelecek eğitim döneminın de (yuksekokul
eğitimi, üniversite eğitimi) başansız olacağının on
işareti demektir.
öğrencileri sınıfta bırakmak ya da sınıfı geçir-
mek de bu başarısızlığın çözümu değildir.
Öğrenciler lise birinci sınıfı bir yıl daha okurlar-
sa, başansızlık nedenleri ortadan kalkmayacağı
için, birşey kazanmış olmayacaklardır, sadece li-
se birinci sınıflar daha kalabalık olacaktır.
Bu durumuyla, lise birinci sınıf öğrencilerinin
başansız olanlannın 'affı' da sorunun çözümune
bir şey katmış olmayacaktır, sadece öğrenci veli-
leri rahatlamış olacaktır.
Her şeyde olduğu gibi bu çok önemli konuda
da tartışma konusu 'sınıfta kalan öğrencilerin af-
fedilip affedilmemesi' olarak algılandığı için ola-
yın 'Neden başansızlar?' yanı karanlığa itilmiştir.
Oysa, tartışılması gereken konu, 'lise birinct sı-
nıf öğrencilerinin neden başansız olduğu'dur.
öğrenci anneleri ile babaları çocuklarına af is-
teyecekleri yerde bu soruyu sormalıdırlar.
Milli Eğitim Bakanı da, Bakanlık yetkilılerı de bu
sorunun yanıtını açıklamalıdır.
öğrenciler, anne babalannın arkasına saklana-
caklan yerde bu sorunun yanıtında ne düşünduk-
terini tartışmalıdır.
Lise birinci sınıf öğrencilerinin beşte ikisi neden
başarısız olmaktadır?
Bence merak edilmesi gereken, sorulması ge-
reken, tartışılması gereken konu budur. Önce oğ-
rencilerden başlayalım.
Lise birinci sınıf öğrencısi, 15-16 yaşında er-
genlik dönemini yaşayan bir gençtir. Ergenlik dö-
neminin 'bağımsız olmayı, kimlik arayışını, yakın
arkadaş arayışını, cinselgelişimini, başan özlemi-
ni' yaşayan bir geçiş çağındadır. Ergenliğin bu dö-
neminde 'arkadaşlar arası etkileşim', aıle etkileri-
nın önüne geçmiştir. Eğer o zamana kadar, 'he-
defini belirieme, çizdiği yolda azimle yürüme,
kendi sorumluluğunu alabilme, sorunlannı çö-
zebilme, kendini yönetebilme' gücünü kaza-
namamış ise, ne kendi durumunu ölçebilir ne
de yapması gerekenlere önem verebilir. Biz
buna, 'doğru karakter kazanma, yetkin kişilik
gelişimi, kendi kimliğini bulma' diyoruz ki in-
sanın gelişiminin, olgunlaşmasının özüdür.
Eğerçocuklanmız bu gelişimi gösteremezlerse li-
sede de hayatlarında da başanlı olma şansı çok
düşüktür.
Bu gelişimin olup olmaması da öğrencide 'gü-
dülenme-motivasyon' olarak, 'durumunu fark e-
debilme' olarak, 'hedef belirteyebilme' olarak,
'plan ve program yapma' olarak, 'hersonucun ye-
ni bir başlangıç olduğunu görebilme' olarak or-
taya çıkacaktır. Başanlı olanla olmayan arasında-
ki farkın özü de budur.
Toplumumuzun temel hastalıklarından birisi
olan 'başansızlığı ödüllendirme' olgusunu bura-
da da görüyoruz. Anne babalarla Milli Eğitim yet-
kililerine düşen görevleri önumüzdeki yazıda ele
alacağım.
Ancak bilelim ki, başansızlığı ödüllendirmek,
başanyı cezalandırmak anlamına gelir.
Gelin de hep biriikte 'sonuçlan örtmeye' değil,
'nedenleri tartışmaya' çalışalım.
e-mail:erdalatak(g superonline.com
faks:0212-513 90 98
tLAN
SARIYER SULH HUKUK
HÂKtVILİĞİ'NDEN
Sayı: 2001/686
Mahkememızın 2001/686 Esas 2001,883 Karar sayı-
lı ilamı ile Kastamonu, Daday, Akılçalman, cılt 6, hane
26'da nüfusa kayıtlı Şükrü ile Sündüs'ten olma 1981
doğumlu Turan Kılıç'ın hacir altına alınarak kendısine
aynı yerde nüfusa kayıtlı Hüseyin ile Asiye"den olma
1960 doğumlu annesı Sündüs Kılıç'ın velayetı altına
alınmasına karar venlmıştır.
Hüküm özeti yerine kaim olnıak üzere ilanen tebliğ
olunur.
Basın: 49198
NAZİLER KİTAPLARI SOKAKLAki YAKMAK
İÇİN YIĞIYORDU. KORSA\ HAKSIZKAZANÇ
İÇİN YIĞIYOR. İKİSINİNDE GÖRÜNÜMÜ
1ĞRENÇ!
Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği
(BESAM)