23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA .EJJVUIIvJIVJJ. / ekonomi(acumhuriyet.com.tr 13 Ayın 19 günü kendisi için çalışan asgari ücretli, 11 gün sadece kesintiler için çalışıyor 6.5 saatlikişe bir kilo et Gıda-Kg Ekmek Et Sut Peynır Kum Fasulye Zeytın Ayçıçek yağı Margann Çalışması 1 saat 6saat 1 saat 6 saat 3 saat 5 saat 2 saat 3 saat Gereken Süre 23 dakıka 27 dakıka 7 dakıka 2 dakıka 50 dakıka 10 dakıka 51 dakıka 14 dakıka Şeker 1 saat 46 dakıka Pınnç 2saa: 46 dakıka Makarna 1 saat 14 dakıka 6 saat 2 dakıka Tavuk 3 saat 41 dakıka Patates 28 dakıka Yumurta (1 adet) 8 dakıka REEL SEKTÖRÜNSORUNLARI Derviş ve TİM çözüm arayacak • Türk-Iş tarafından yapılan bir araştırmaya göre, ağustos ayında 122 milyon liraya yükseltilen asgari ücretle çalışan bir işçi, bir kilo et için 6.5 saat, bir kilo peynir için 6 saat ve bir tavuk almak için de 3.4 saat çalışmak zorunda. ANKARA (AA) - Asgari Üc- ret Tespit Komısyonu tarafın- dan 1 Ağustos 'tan itibarenbriit 167 milyon 940 bin, net 122 milyon 186 bin 520 liraya yük- seltilen asgari ücretle çalışan bir işçinin 1 kılogram et satın ala- bilmesi için 6 saat 27 dakika ça- lışması gerekiyor. Türk-îş Araştırma Uzmanı Enis Bağdadioğlu tarafından yapılan araştırmaya göre, net 122 milyon 186 bin 520 liralık asgari ücretle çalışan işçinin bir ekmek alabilmesi için 28 daki- ka, 1 kilogram çay veya beyaz peynir için 6 saat 2 dakika, 1 ki- logram süt için 1 saat 7 dakika, 1 kilogram kuru fasulye için ise 3 saat 50 dakika emek harca- ması gerekiyor. Kann tokluğuna çalışıyor Araştırmaya göre, asgari üc- retli işçi 1 kilogram zeytin için 5 saat 10 dakika, 1 kilogram ay- çiçekyağı için 2 saat 51 dakika, 1 kilogram margarin için 3 saat 14 dakika, 1 kilogram şeker için 1 saat 46 dakika, 1 kilogram pı- rinç için 2 saat 46 dakika, 1 ki- logram makarna için 1 saat 14 dakika, 1 kilogram tavuk için 3 saat 41 dakika, 1 kilogram pa- tates için 28 dakika ve 1 adet yumurta için ise 8 dakika çalış- mak zorunda. Aylık brüt ücreti 167 milyon 940 bin lira olan asgari ücret- li işçi, bu ücretten kesilen 23 milyon 511 bin 600 liralık SSK. primi için 5 gün 5 saat 48 dakika, 17 milyon 875 bin 440 liralık gelir vergisi için 4 gün 2 saat 55 dakika, 1 milyon 7 bin 640 liralık damga vergisi için 1 saat 52 dakika, 3 milyon 358 bin 800 liralık işsizlik si- gortası primi için de 6 saat 11 dakika çalışıyor. Başka bir ifadeyle asgari üc- retle çalışan işçi aym 19 günü kendisi için, 11 günü ise brüt ücretten yapılan kesintiler için çalışıyor. Araştırmaya göre, asgari üc- retlinin işsizlik sigortası için çalışmak zorunda olduğu 6 sa- at 11 dakika karşılığında 1 ki- logram et satın alabilmek mümkün. Yani asgari ücretli işçi her ay bir kilogram etin tutan kadar işsizlik sigortası primi ödemek durumunda. Neye ne kadar ödûyor? 1 Ağustos'tan itibaren brüt 146 milyon 947 bin 500 lira- dan, brüt 167 milyon 940 bin liraya yükseltilen asgari üc- retten, 23 milyon 511 bin 600 lira Sosyal Sigortalar Kuru- mu (SSK) primi, 17 milyon 875 bin 440 lira gelir vergisi, 1 milyon 7 bin 640 lira dam- ga vergisi ve 3 milyon 358 bin 800 lira işsizlik sigortası ol- mak üzere toplam 45 milyon 753 bin 480 lira kesinti yapı- hyor. Sonuç olarak işçiye net 122 milyon 186 bin 520 lira ödeniyor. İSTANBUL (AA) - Türkiye Ihracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Sancı. üretici ve ih- racatçınm son 2 yıldır çok yalnız bırakıldığını belirterek "Pansuman çözümlçr ile bir yere va- ramayız. Artık, somut birtakım sonuçlara ihti- yaçvar" dedı. Devlet Ba- kanı Kemal Deniş, TİM Başkanı Oğuz Satıcı ve lcra Kurulu üyeleri ıle bugün Istan- bul'da bir araya ,j gelerek reel sek- törün sorunlannı masaya yatıracak. Dış Ticaret Komplek- si'nde gerçekleştirilecek toplantıda Eximbank Ge- nel Müdürü Ahmet Kıb- çoğlu ve Ihracat Genel Müdürü Soner Maşa da hazır bulunacak. Oğuz Satıcı. reel sek- tör ile yapılacak bu gö- rüşmeyı "gecikmiş" ola- rak nıteleyerek "Deniş'e klasik anlamda bir rapor vermeden öteye, üretim ve ihracatm içinde bulun- duğu durumu 20 sektö- rün temsilcisinin ağzın- dan birebir aktaracağtz" dedi. Tüm zor şartlara rağmen ihracatçının 7 aylık dönemi geride bı- raktığını, ancak bunun bedelinin çok ağır oldu- ğunu belirten Satıcı. " 'Kaynak yok' gibi, bize göre bildik cevaplara hiç ihtiyacımız yok. Artık, so- mut birtakım so- nuçlara ihtiyaç var" dedı. TİM, toplantı- da Dervış'e re- el sektörün so- runlanna ve çözüm öne- rilerme 'ilişkin bir rapor sunacak. Raporda yer alan önerilerden bazılan şöyle: • Rekabet gücünü ka- zanmak için bürokrasi- nin hızJandınJmalı. • KDV iadesi ödemele- ri geciktirilmemelidir. • İhracalçL vurtdışına 50dolarharç uvgulama- sının dışuida tufulmah. Kriz, çocuklann çikolatasını dayedi ANKARA (ANKA) - Krizden; şekerleme, sakız, çikolata ve kaka- olu ürünler sektörü de yara aldı. Türkıye'de kişi başına şekerli raa- muller tüketim miktan son krizin ardından dünya ortalamalannın üçte birine indi. Sektör temsilcilerinin hazırladı- ğı rapora göre devalüasyondan ön- ce tonu 600 dolar olan yurtiçi şe- ker fiyatı. yaklaşık 500 dolara düş- mesine karşm dünya fiyatlannın iki katını aşıyor. Bu da Türkiye'de kişi başına şekerli mamuller tüke- tim miktannın dünya ortalamalan- nın ancak üçte birini yakalaması- na neden oluyor. 500 şirketin faaliyette bulundu- ğu ve 15 bin kişinin çalıştığı sek- törde kapasite kulanım oranı krizin adından yüzde 50'nin altma düşer- ken. ihracatl 200 milyon dolar. SENDİKABAŞKANLARIIÖPLANIYOR İşsizliğe çare zirvesi 5 Eylül'de ANKARA (ANKA) - Ekonomide yaşanan kri- zin ardından Türkiye'nin başlıca sorunlanndan bi- risi haline gelen işsizlik için 300'ü aşkın işçi ve işveren sendikası başka- nı 5 Eylül'de Istanbul'da bir araya gelecek. Türk- îş, DİSK, Hak-lş ve TİSK Genel sekreterleri ile birer uzmandan olu- şan "koordinasyon kuru- lu" bu süre içinde büyük zirvede so- nuca bağlanacak kararlar için hazır- lıklaryaptı. \ Halen bir anket çalışmasıyapan kurul, bu anket çalışmasının ardın- dan istihdam ve işsizliğe çözüm arayışlannm yanı sıra, sosyal partnerlerin bu ortamda nasıl bir inisi- yatif üstlenebilecekleri üzerinde duracak. Aynca, Türkiye'de üretilen mal- lann kullanılması için na- sıl bir pazarlamanın ya- pılması gerektiği, Türk sermayesinin yurtdışına kaçışının nasıl önlenece- ğine ilişkin tedbirler tarh- şılacak. Alınan kararlar, eylülde yapılacak büyük zirvede sonuca bağlana- rak çözüm önerileri hü- kümete sunulacak. işçi ve işverenler, her şeyi hükümete yüklemek yerine üzerlerine düşeni yapmaya karar verdikle- rini belirtirken üretimin olmadığı yerde ekonomiyi dü- zeltmenin müm- kün olmadığına işaret ediyorlar. Hükümetten pa- rasal değil, istihdama da- yalı teşvik istediklerini kaydeden yetkililer, "AB ülkeleri bunu sık yapıyor. Devlet, SSK primkri ve vergi indirimleriyle bize yardımcı olabilir. Bu kısa vadede ekonomiye yük gibi gelebilir ancak orta ve uzun vadede kesin çö- züm olacakür" şeklinde konuşuyorlar. D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGİN Y I L D I Z O Ğ L U IOM>/M ergln.ylldl»ıolu<g btintemet.com IMF, Arjantin'e, 5 milyan döviz re- zervlerini güçlendirmek, 3 milyan da borç ertelenmesinde kullanılmak için 8 milyar dolarlık bir ek yardım yapacağını açıkladı. Ancak, piyasa- lann tepkileri bile, IMF ile yapılacak en iyi anlaşmanın, artık ekonomik gerçeklerden iyice kopmuş olan bu kuruma kapıyı göstermek olduğunu gösteriyor. Tarihin en yavaş tren kazasr Bush yönetimı, krıze düşen ülkele- rin mali yardımlarla kurtarılmasına karşı olduğunu söylüyordu. Hazine Bakanı O'Neill, Arjantin'e bir kez da- ha yardım yapılmasını kabul etmek için önce, "sürdürülebilir bir Arjantin ekonomisi oluşturmaya yönelik uzun dönemli bir program görmek istedi- ğini" söylemişti. IMF ve Arjantin gö- revlileri böyle bir program üretemedi- ler (International Herald Tribune 23/08). Ama, Amerikan hükümetı, yi- ne de yeni bir yardım paketini onay- lamak zorunda kaldı. Paketin içeriği ve olası etkileri üze- rıne yapılan yorumlar piyasalann tat- min olmadığını gösteriyor. The Eco- nomist, yardımı "Çokazve çokgeç" başlığı altında yorumladı. Moody's ve Fıtch gibi "rayting" kurumları Arjan- tin'e bakışlarını değiştirmeyecekleri- ni açıkladılar (25/08). Goldman Sachs'tan Kenneth Cur- tis'e göre "Sekiz milyon biraz zaman satın alır, ama sorunlan çöztnez" (Blo- omberg 22/08). 66 milyar dolarlık De- ka Kapitalagegesselschaft fonunun yönetıcilerinden Suzan VVedlik de "Bu şimdilik ateşi söndürür. Artık uzun dö- nemlı çözüm üretmek gerekir" dedi. The Economist's Intellıgence Unit'e göre "Rahatlama çok sürmeyecekti." (El Pagına 24/09). Salomon Smith Barney'in Latin Amenka stratejisti Geoffrey Dennis pi- yasalardaki hoşnutsuzluğun nedenını söyle özetledi: "Eğer bu paket muci- zevi bir biçimde ekonomiyi canlandı- ramazsa, borcun taşınamaz olduğuna ilişkin korku giderilemeyecektir. Yeni paket ekonomik görüntüyü iyileştire- cek hıçbir şey getirmiyor. "(New York IMF'ye Kapıyı Gösterme Zamanı Tımes 23/08). Financial Times: "Yeni paket fena halde eskısine benzı- yor"(24/08). Van Eck Capital'ın geliş- rrtekte olan piyasalar uzmanı Peter Sti- ler'in teşhisı ise çok çarpıcıydı: Gözü- müzün önünde "tarihin en yavaş tren kazası" yaşanıyor (Bloomberg). Sorun: 'Önce borç' saplantısı Bu kadar çok alıntının amacı, piyasa- lann, IMF programlannın artık bir işeya- ramadığı düşüncesine geldiğini göster- mek. Ancak henüz ortada yeni bir se- çenek yok; malı sermayenin etkisı sür- dükçe, IMF de onun çıkarlarına önce- lik verdikçe oluşmasının şansı da yok! IMF'yi eleştırmesine rağmen Finan- cial Times bile hâlâ temel sorunu, "sür- dürülemez birborç yükü ve aşın değer- lipezo" olarak saptıyor (25/08). Sorun- lara mali sermayenin gözüyle bakan bu yaklaşımlar, Arjantin ve Türkiye gibi ül- kelerde krizleri daha da derınleştiriyor. IMF, Arjantın'le 8 milyar dolarlık yar- dım ıçın anlaşınca. Bush, Arjantin Dev- let Başkanı De la Rua'yı aramış. El Pa- gina gazetesinde cuma günu etraflıca aktanlan bu telefon konuşması duru- mun vahametini çok iyi gösteriyor. Özetle, bu konuşmada Bush, yardım için "sıfır-açık" koşulunun ne kadar önemli olduğunu iki kez vurgulamış (24/08). Diğer bir deyişle Arjantin hükü- meti, 2001 yılı için hazırladığı ve mec- listen geçirerek yasalaştırdığı "sıfır- açık" prensibine uymazsa yardımın 3 milyar dolarlık ikinci kısmı gelmeyecek. Bu srfır açık prensibini yerleştiren ya- sanın içeriğini de El Clarin gazetesi cu- martesi günü şöyle özetliyordu: "Sıfır açıkyasasına göre hükümet, geliherin- den, öncelikle borçlannın faizlerini öde- yecek. Elinde kalan fonlardan (eğerka- lırsa) ûcretleri, emekli maaşlannı ve di- ğer harcamalan karşılayacak" (25/08). El Clarin'e göre hükümet itıraf etmek is- temiyor ama, IMF ile yapılan anlaşma- da bu koşul pazaıiığa açık değil! 1999'dan bu yana De la Rua yedi IMF programı uyguladı.. her uygulama, re- sesyonu daha da derinleştirdi. Bu yılın ilk yedi ayında Arjantin'in büyük ticaret merkezlerinde satışlann, geçen yılın ay- rjantin Devlet Başkanı Fernando De la Rua'nın uyguladığı IMF programları ülkede resesyonu ve işsizliği arttırdı. İki yıl içinde yüzde 12'den yüzde 17'yedek yükselen işsizlik oranı ülkenin temel sorunlanndan biri haline geldi. Arjantin'de eleman aranan mağazalann önünde uzun kuyruklar oluşuyor. nı dönemine göre yüzde 11 gerilemiş olması (El Pagina), resesyonun derin- leşmeye davam ettiğini gösteriyor. Ama IMF, Arjantin'e yine talebi daha da kısı- cı bir reçete yazıyor. Hatta, merkezi hü- kümeti, eyaletlere yaptığı transferleri büyük ölçüde kısmaya zorlayarak Ar- jantin'in birliğini tehlikeye atıyor. Buenos Aires Herald'ın bir yorumu- na göre bu yaklaşım, eyaletlerdeki ay- nlıkçı eğilimleri guçlendirebilir. Üstelik IMF, borçlan tahsil etmek için dayattığı "sıfır açık" yasasıyla bir de fasrt daire oluşturuyor: Resesyon vergi gelirlerini düşürüyor, gelirler düştükçe hükümet ister istemez ücretlere ve harcamalara yükleniyor, bu da resesyonu daha da derinleştiriyor?. Yeni tür bir kriz IMF'e gore program piyasalara gü- ven getirecek, Arjantin'e yeni yabancı sermaye girişi olacak.. böylece büyü- meye geçilecek. Dünya ekonomisini yönetmekten sorumlu bir kurumun ger- çeklerden bu kadar kopmuş olması korkutucu. Dunya ekonomisinde bu gün temel sorun, gelişmekte olan piya- salann borçlannı ödeyememesi değil. Bu borç sorunu yalnızca bir semptom; arkasında, biri eski, biri yeni iki gelişme var. Birincisi: Mali sermaye gelişmekte olan ülkelen iyice "hortumladı", birikmiş servetleri emdi götürdü; artık emilecek servet kalmadı. Ikincisi: Denebilir ki, "Ama bu ülkelerde yine emekçilehn ücretlerine yüklenip, devalüasyonlarla ihracatı arttırıp elde edilen kaynakla borçlar ödenebilir". Bu bir yanılsama, bu olanak artık yok! Çunkü dünya ekonomisinde sanayileş- miş ülkelerden (büyuk piyasalardan) kaynaklanan genel bir resesyon yaşa- nıyor; dünya pazan hızla daralıyor; de- valüasyon ihracatı arttırmaya yetmiyor. Tecrlt edilecek kriz değil Financial Times'ın da nihayet uyan- dığı gibi (25/08), bu, Asya krizinden farklı olarak, çevreden merkeze doğru yayılan, dolayısıyla tecrit edilebilecek türden bir mali kriz değil; arkasında, ka- pasite fazlası sorununa bağlı olarak şir- ket kâriannın gerilemesi, dolayısıyla kla- sik bir aşın üretim krizi var. Bugün, hem merkez, piyasalara bu kadar bağımlı hale gelmiş hem de si- yaseti istikrarsız, "gelişmekte olan pi- yasalara" gitmek yatınmcılar için ca- zip değil. Şimdi başka bir kriz yöne- timi biçimi gerekiyor. Ama, her kriz gibi bu da yeni ola- naklar getiriyor. Son IMF paketinde görüldüğü gibi, ABD tüm isteksizliği- ne rağmen, özellikle bölgeye ilişkin siyasi kaygılardan dolayı, kesenin ağ- zını açmak zorunda kaldı. Bu, merke- zin pazarlık gücünün zayıfladığını gösteriyor. Sonra, ilk kez IMF eliyle gündeme borç erteleme geldi. Üçün- cüsü, piyasalar, IMF'nin kemersıkma politikalarının aşın üretim krizine uy- gun olmadığını görüyor. Bu koşullarda, özellikle stratejik öne- mi yüksek çevre ulkelerinin borçlannı kendi koşullanna uygun bir biçimde er- telemeye gitmeterinin, hatta bunlann bir kısmının silinmesini talep etmelerinin olanaklan doğuyor. Uluslararası kon- jonktür, giderek, mali sermayenin gücü- nü kınp ülke içine, üretime, yatınma ve talebi güçlendirmeye öncelik verecek halkçı- ulusal bir program için daha el- verişli bir hale geliyor. ANKARA PAZAR1 YAKUP KEPENEK i 'Eğitim Dili' Üzerine Yeni ders yılına doğru yepyeni bir tartışma ko- nusu gündeme geliyor: Yabancı dille öğretim. Ko- • nu üzerinde yazılar yazılıyor; göruşler geliştiriliyor. Bu çok önemli konunun kamuoyunun gündemi- ne getirilmesi hiç kuşkusuz olumludur. Bu bağlamda, temmuz başlarında, toplumun • değişik kesimlerinden çok sayıda kuruluş ve kişi- lerin öncülüğüyle Yabancr Dille Öğretime Hayır adı altında bir çağrı çıkarıldı. Bu çabaya katılınma-, sı isteniyor. Önce bu noktanın kısaca irdelenme- ' si gerekiyor. Bildiri, güçlü olabilecek kimi savlarını, ya yanlış • varsayımlara dayandırarak ya da yanlış sonuçla-' ra ulaşarak çok büyük ölçüde zayıflatıyor; küçül- tüyor ve yok ediyor. Yanlış varsayımlardan biri şu: "Selçuklulan, Anadolu Selçuklulan ve Osmanlı- lan yabancı dille öğretime sevk eden ne ise, gü-, nümüzde Türkiye'yi Ingilizce öğretime zohayan etmenler de odur. Kendı ülkesinin dil ve kültürü- nesırt çevirerek dünyada zengın ve kuvvetli ulus- Iann dilini kullanmak. Bu durum ulusal değerleh küçük görme anlayışından kaynaklanmaktadır ve [ zengine, güçlüye özenmekten başka bir şey de- ', ğildir" (s. 3). Alıntının ilk tümcesindeki Türkçe yanlışları bir yana, bu çağn, dillerin işlevlerinin evrimini, en azından görmezlikten geldiği için, gerçekleri tam olarakyansıtmıyor. Çünkü, gunümüzün üretim ya- pısı ve buna dayalı süreçleri ve bunlann işleyişi, asjrlaröncesinin ekonomik ve toplumsal yapısının niteliklerini taşımıyor. Oysa dil, iletışim aracıdır. Ekonomik ve toplum- sal koşullara göre değişir. Örneğin, günümüzde çokyaygınkullanılan küreselleşme sözcuğünün, sözlüklere yaklaşık elli yıl önce gırdiğı biliniyor. Bu nedenle, asırlar öncesiyle bire bir koşutluklar ku- rulması yanıltıcı olabiliyor. Yanlış varsayımlarla yola çıkınca yanlış sonuç- lar çıkarmak da kaçınılmaz oluyor. Çağrı, yabancı dilde öğretim veren okullardan söz ederken bakı- nız ne diyor: "Bu okullann amacı, hangi dilde eği- tim yâpıyoharsa o dilin ülkesine hizmet eden in- san yetiştirmektir. Yetişen kişi ister o ülkeye gitsin ister kendi ülkesinde kalsın... "(s. 4). : Bu önyargının neresini düzelteceksiniz? Örne- ğin, ODTÜ, Boğaziçi, Bilgi vb. üniversitelerde ya da bölümlerde, ayrıca kimi ortaöğretim kurumla- nnda, öğretim dili esas olarak Ingilizcedir. Bu eği- tim kurumlannın "o dilin ülkesine hizmet eden in- san yetiştirmeyi amaçladığı" hangi kanıta dayalı olarak ve nasıl bu kadar kolay söylenebilir? Bu eğitim kurumlarını bu tür toptancı bir anlayışla suçlamanın herhangi bir dayanağı olabilir mi? Ve bunun kadar korkutucu bir koşutluk kurul- masıyla ulaşılan yargılamaya bakınız: "Soygunu, sömürüyü, hırsızlığı, bağımlılığı nasıl açıkça sa- vunmak kolay değilse, yabancı dilde öğretimi sa- vunmak da utanma perdesini yırtmadan mümkün değildir" (s. 6). Bu sözleri hoşgörülü bir tartışma ortamı ızleyebilir mi? Soygun, somuru ve hırsızlı- ğı savunma ya da utanma perdesini yırtma gibi ni- ; telemelerin burada yeri olmamak gerekir. Çağn'nın en doğru tümcesi şudur: "Türkçeyige- liştirmek ulusal bir görevdir." Görevdir de, bu anlayışla değil; hiç değil. Bildi- ri, sağlayabileceği büyük yaran yine kendi yan- lışlarıyla ortadan kaldınyor. • • • Türkçenin kullanımının yaygınlaştırılması, top- lumsal yaşamın heralanındaolabildiğincesağlan- '< malıdır. Eğitim dili kadar, bilim dili, ticaret ya da ekonomi dili, yazılı ve görsel basının Turkçesı vb. bu çerçevede ve biriikte ele alınmalıdır. Çünkü : bunlar birıbirınden ayrılamaz. Bir de ulkemizde hiç tartışılamayan, dualann Türkçe olması sorunu var. Yabancı dille eğitim böyle bir bütünlük içinde irde- lenmelidir. Toplum, yıllardır, Türkçe konusu dahil, bir dü- şünsel yozlaşma süreci yaşıyor. Köklü kavram- lar, ulusal değerler, erdem kuralları, evrensel ilke- ler ve büyük savlar, yanlış biçim, yanlış zamanla- ma ve yetersiz içerikle kamuoyuna sunuluyor ve böylece sürekli olarak küçültülüyor. Türkiye, bu anlamda da kötü bir dönemden geçiyor. yakup@metu.edu.tr Zamlar daha da sıklaşacak Akaryakıt fiyatı dalgalanacak ANKARA(AA)-Ba- kanlar Kurulu, akarya- kıt fiyatlandırma siste- mini, döviz kurunda son beş gündeki dalga- lanmalan yansıtacak biçimde değiştirdi. Petrol ürünlennde fi- yat ayarlamalannı dü- zenleyen kararnamede çeşitli değişiklikler ya- püdı. Karar uyannca, fiyatlann belirlenme- sinde baz teşkil eden döviz kuru, dalgalı kur uy- gulamasına uydurularak son 5 günkü dolar satış fi- yatlannın ortalaması ahnarak oluşturulacak. Mevcut uygulamada fi- yat değişim koridoru ıle tavan fiyatın hesabında o günün döviz kuru esas alınıyordu. Bir başka değişikliğe göre de dağıtım paylan benzin ve motorinde ocak, nisan. temmuz, ekim aylan başlangıç olmak üzere her üç ay- lık devre için bir önce- ki üç aylık ağırhklı pompa fiyatı ortalama- sı esas ahnarak tespit edilecek. Diğer iirün- lerdeki paylar değişti- rilmedi. Fiyat değişikliği tari- hinde esas alınacak dö- viz kuru da yine 5 gü- nün ortalaması ahnarak kullanılacak. Karar 18 Temmuz 2001 tarihin- den geçerli olmak üze- re uygulanacak. Uygu- lamaya göre. her ay, enflasyonun açıklan- masının ardından ) yapılan zamlar, da- ha sık hale gelecek. Uzun bir süredir. Devlet Istatistik Enstitüsii'nün her ayın üçünde yaptığı açıklamanın ar- dından, bir gün sonra enflasyona yakın oran- larda zam geliyordu. Vatandaşlar, araba depolannı bir gün önce doldurarak az da olsa önlem alabıliyordu. Ancak, daha önce 15 günde bir dolar kuruna göre yapılan zam, şim- de 5 günlük periyotlar- la yapılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle