Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHÜRİYET 27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ
O L A Y L A R V E OOlîlJSLJiıJK olay.gorus(5cumhuriyet.com.tr
Medyada Ulusal Güvenlik Tartışması
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
T
ürkiye huzursuz, Türk
halkı mutsuz, umutsuz.
Türkiye çalkalaniyor.
Medyamızda ekonomik
bunalımla, globalizmle,
A\Tupa Birliği ile ve son
günlerde de Mesut Yümazm çıkışı ile
ilgili türlü, çeşitli yorumlara, görüşjere
taruk oluyoruz. Bu birbirinden çok fark-
lı ve zaman zaman yüz seksen derece-
de zıt görüşler bır kez daha ülkenin na-
sıl bir çıkmazda olduğunu, sorunlann
çözümünün ne kadar çetin olduğunu
ortaya koyuyor. Sütun komşuluğu ya-
pan köşe yazarlannın olaylara ve so-
runlaranıza bu derecede farklı yaklaşım-
lan aslında Türk aydınlannın durumu-
nu da yansıtıyor. Aydın ve düşünürle-
rimizin ülke sorunlan karşısuıdaki ko-
numlannı, bölünme, parçalanma, ku-
tuplaşma, çatışma, karşılıklı suçlama
olarak tanımlamak sanınm yanlış ol-
mayacaktır. Bılinçliden çok inançlı in-
san yetiştiren toplumumuzda kuşkusuz
Sovyetler'in çöküşünün bu gelişmede
büyük payı oldu. Gelişme, büyüme, iler-
leme özlemi ile yanıp tutuşan sol aydın-
lar bu çöküş ile büyük bir düş kınİdığı-
na ugradılar. Sosyalızmden umudunu ke-
sen ve boşlukta kalan bır kısım sol ay-
dın sermayeye tutundu. Deneyımini, bi-
rikimini işadamı olarak değerlendirdi.
Bir bölümü mademki emekçi muhale-
feti yapılamıyor o halde etnik muhale-
fete katılmak doğru olur, diye düşündü
ve bunu sosyalist inançlarla bağdaştır-
dı. Bir kjsmı da şeriatçılarla flört eder
oldular ve onlan Kemalistlere yeğ tut-
tular. Sosyalizm umutlan iyıce zayıfla-
yınca demokrası sa\
r
unuculugu öne çık-
tı. Sol aydınlar arasında demokrasi tar-
tışması ivme kazandı. Ama demokra-
sinin nasıl savunulacağı konusunda hiç-
birzaman görüş birliğine vanlamadı. Sol
aydınlann bir bölümü demokrasi adına
etnik ve dinsel muhalefete sempati ile
bakarken Yeni Dünya Düzeni ve globa-
lizme de yakınlık duydular. Oniara gö-
re Atatürk'e ve Cumhuriyet ilkelerine
karşı duruş da demokrasi yandaşhğı-
nın bir gereği idi. Kurtuluşumuz ulusal-
lıktan, ulusal kaygılardan vazgeçip Ba-
tı'dan gelen direktiflere uyarak kaderi-
mizi oniara teslim ederek gerçekleşecek-
ti. Sosyalizmden vazgeçmeye aklı ile de
gönlü ile de razı olmak istemeyen ama
insan haklan, düşünce özgürlüğü ve de-
mokrasiyi Özenleöne çıkarmak isteyen
içtenlikli ikinci bir grup, bu ugurda za-
man zaman birinci gruba yaldaşıyor,
ancak yeni dünya düzeni ve globalizme
onlardan farklı olarak kuşku ile bakıyor,
ama Türkiye'nin kendi iç dinamikJeri
ile kalkınmayı, özgürlükleri, ilerleme-
yi asla yakalayamayacağı inancı ile Av-
rupa Birliğine katılmaya büyük umut
bağlıyor. O kadar ki sanki biz aramız-
da anlaşırsak dibe vurmakta olan Tür-
kiye'yi tüm siyasal, toplumsal ve eko-
nomik sorunlan ve açmazlan ve çıkmaz-
lan ile birlikte aralanna abverecekler ve
bizher alanda Avrupa standartlannı ya-
kalayıvereceğiz...
Bu Öylesine büyük bir umut, öyle bir
özlem olmalı ki son yirmi yılın Türki-
ye'yi çöküntüye götüren gelişmelerin-
de büyük sorumluluk payı olan bir li-
derin kendisine bir yol açabilmck için
yaptığı, inandıncılıktan iyice uzak çı-
kışına bel bağlıyor, onu hak etmediği şe-
kilde onurlandınyorlar. Ulusal Güven-
lik Sendromu'nun Türkiye'nin kılcal
damarlanna kadar sindiğini, kendi ik-
tidar seçkinini (elitini) yarattığını, ken-
di ekonomisini oluşrurduğunu ve önem-
li bir altyapıya dayandığını düşünen,
Türkiye'deki her ileri adımın ulusal gü-
venlik gerekçesi ile önünün kesildiği-
ne inanan ve Türkiye'de daha çok de-
mokrasi, daha güçlü hukuk sistemi ve
güçlübirsosyal devlet yapısı isteyen de-
mokrasi özlemcileri, Mesut Yılmaz'ın
öncülük ettiği tartışmanın bunlara ula-
şabilmek için iyi birfirsat olduğunu dü-
şünüyor.
Bir üçüncü grup ulusakı olarak anı-
lıyor. Oniara Nasyonal Cumhuriyetçi
diyenlervar. BunlarKemalizme, Cum-
huriyet'in kuruluş felsefesine ve ilkele-
rine bağh, 1923 ve onu izleyen yıllar-
da büyük bir toplumsal dönüşümün ve
devrimin gerçekleştirildiğine inanan,
demokrasinin ancak bu temellerüzerin-
de gelişebileceği inancını, aydınlanma-
yı aklın ve bilimin öncülüğünü benim-
seyen aydın ve yazarlar. Bu grup, ge-
nellikle Avrupa Birliği'ne karşı değil.
ama ona gözü kapalı kendi çıkarlan-
mızıgözetmedenyandaşhk etmeyi onay-
lamıyor. Batı'nın iyi niyetinden kuşku-
lanıyor. Onlann kendi dışındakilere kar-
şı farklı yaklaşım içinde olduğunu, eko-
nomik yönden ticaret, finans ve tekno-
loji gücünü kendi tekeline almış oldu-
ğunu, aynca Türkiye'yi içine almak ko-
nusunda hiç de ıstekli olmadığını, sa-
dece alacak gibi görünerek biroyun oy-
namakta olduğunu düşünüyor. Kendi-
leri ulusalcı politika izlerken kendi dı-
şındakilerin ulusalcı sosyal politika iz-
lemelerine karşı çıktığı kanısındalar.
1920'lerde ustalıkla, kurnazlıkla, zor-
bahkla, bazen satın alarak, bularak kir-
li oyunlanru sürdürdüğü, Anadolu ha-
ritasını değiştirmeyi planladığı, ulusal-
cılannpayîaştığı görüşler arasında. 9O'lı
yıllann etnik savaşla ve irtica saldınsı-
nı savuşturmakla geçirildiğini, Türki-
ye'nin adı demokrasi olan birrejimle ta-
rih bilincinden yoksun yönetimlerin or-
takJıgında çalkalandığını düşünüyorlar.
28 Şubat'ı savunan birgrup yazar ve ay-
dın bu nedenle Mesut Yılmaz'ın birbi-
rinden karanlık somut olaylan Türk hal-
kının bugün çekmekte olduğu sıkıntı-
lan unutturup soyut bir Milli Güvenlik
kavrarrunı tartışmaya açmasında hiçbir
içtenlik ve yarar bulmuyorlar. Asıl gü-
venlik sorununun Türkiye'nin bugün
içinde bulunduğu sosyoekonomik du-
rum olduğunu düşünüyorlar.
Bence son günlerde bu konuda en il-
ginç, en gerçekçi ve işin özüne parmak
basan yazılardan birini Orhan Bursalı
yazdı. Ben tüm içtenliğimle Bursalı'nın
görüşlerini benimsiyorum. Keşke bulun-
duğum yerden bir adım aynlmam diye
yemin etmiş saf demokratlar bu bakış-
tan yararlanabılseydiler. Bakınız ne di-
yorBursalı, "ButarOşnıaötedenberiva-
pıhr, saf demokratvanhlan veya saf de-
mokratlar, pariamenter demokraside
yaşryorsak ordunun sivil ve siyasi alana
müdahaksiolmamarr der. Türkiye'nin
içinde bulunduğu bütün siyasi, ekono-
mik vb. zorluklann da bu müdahaleler-
den kaynaklandığmı söyler. Bir kısmı
işi saf demokrasi adına şeriatçı-dinci
partiye müdahalesiz ve sonsuz iktidar
olanağını savunmaya vardınr. Dine da-
yalı siyaseti normal görenler de Türki-
ye'de dinin modernleştiğini, şeriatın as-
lamümkünolmadığını yazar. Safdemok-
rasi var mı? Demokrasi seçilmişlerin
•her koşulda mutlak iktidan rru demek-
tir? Millet beğenmiyorsa bekler, baş-
kasını seçer mantığı mıdır demokrasi?
Türkiye'yi son 40 yılda 18 kez eko-
nomik olarak batırmış, son 50 yılda ül-
keyi üç kez askeri müdahalenin sının-
na getirmiş ve bugün kamu ekonomı-
sine tarihinin en kötü dönemini yaşat-
makta olan bir siyasi yapıyı düşünün.
Türkiye'yi hep en geri ekonomik iliş-
kiler içinde tutmaya özen göstermiş,
okullaşma oranını geliştirmemiş, oy ve-
ren en büyük kesimi sosyal, külfürel, si-
yasal olarak bağnazlık içindetutmuş. Si-
yaset bu geriliği, bu gerilik de siyaseti
üretmiş. Şimdi bu koşullardaki bir ül-
kede saf demokrasi istemi ancak saf de-
mokratlartn işi ve beklentisi olabilir.
Bir de kasıtlı "demokratianır. Yani si-
yaset kanadının siyasal performansı en
alt düzeylerde seyrettiğinde, ülkenın
ekonomik, toplumsal, kültürel perfor-
mansı da en alt düzeylerde seyrediyor.
Bu seyredişin akuthalleri ve sürekü ba-
şansızlık, diğer ülke güçlerine siyasi
kapı açıyor. Benim elimde güç ve yet-
ke olsa bugünkü siyasilerin Türkiye'yi
dibe çökertecekpolitikalanna sınırlama
getirmek istemez miyim? Siz kendini-
ze sorun, istemez misiniz?
Asker-sivil ilişkisinin dengesine ve ya-
sasına oturması ancak yüksek siyasalper-
formansın sonucu olabiiecektir. Çok şa-
şıyorum şu saflıklara, çok kızıyorum
kasıthlara, çook.
Ne dersiniz, haklı değil rrü Orhan Bur-
salı? Ben de şimdı bütün akıllan, yete-
nekleri ve tüm birikimleri ile beyinleri-
nin ışığını satılığa çıkarmış olanlan bir
tarafa bırakıp iyi niyetli ve de safdemok-
ratlarasoruyorum? içinde bulunduğumuz
ve kolay kolay tarif edilemez olumsuz
koşullarda tüm bu olumsuzluklarda pay
sahibi bir parti liderinin öncülük ettiği
tartışmanın hep birlikte özlediğimiz öz-
gürlüklere ilerlemeye, çağdaşlaşmaya
doğru bir açılım getireceğini nasıl bek-
leyebilirsiniz ve nasıl böyle bir umuda
kapılabilirsiniz? Dahası NTV'de boy
gösteren üç ekonomistle birlikte tükeniş
halindeki birpolitikacıya destek verme-
yi kendinize nasıl yakıştırabilirsiniz?
ARADABİR
Dr. HANDAN DtKER rTÜÖgretim Üyesi
30 Ağustos 1922...
"Bizülke ve ulusumuzun vartığını ve ba-
ğımsızlığını kurtarmak için karar verdiği-
miz zaman kendi görüşlerimize uyuyor
ve kendi gücümüze dayanıyorduk. Hiç-
bir kimseden ders almadık. Hiç kimse-
nin aldatıcısözlerine kanarakişegirişme-
M. K. Atatürk
Türk devrim tarihimizde kurtuluş sava-
şımızın son aşamalan olan ve birbiri ar-
dına sıralanan bazı önemli tarihler vardır.
Bunlar Sakarya Meydan Savaşı'yla baş-
layan ve Yunan ordusunun kesin yenilgi-
ye uğradığı ve ordumuzun Izmir'e ulaş-
tığıtarihlerarasını kapsayan dönemdir. (23
Âğustos-9 Eylül 1922). O zamana kadar
hep savunma durumunda kalmaya zor-
lanmış olan bir ulus, ilk kez büyük bir sal-
dınya geçmiş ve bu saldırı da 26 Ağus-
tos sabahı başlamıştır. O sabahı Lord
Kinross şöyle betimler: "29 Ağustos sa-
bahı, gün doğuşuna bir saat kala, Gazi,
atıyla ağır ağır Kocatepe'nin yumuşak
eğimli(zirvesine) doğru ileriedi. Savaşı bu-
radanyönetecekti. Birdizier, fenerieyo-
lu aydınlatıyor, çepeçevre bayırlardaki
başka erler atlara ve koşum hayvanlan-
na ışık tutuyorlardı. Mustafa Kemal ko-
nuşmuyordu. Düşüncelerine gömûlmüş-
tûbesbelli. Dunvadan doğuya, ufkaba-
kıyordu. Şimdi orada hafif bir kızıl panl-
tı belirmişti. Anadoluyaylası üzerine gü-
neş doğuyordu. Sonra birden, gürülde-
yen gök gibi, topçu baraj ateşi başladı
ve Yunanlılar uykularından uyandılar...
Mustafa Kemal şimdi tepenin yanında
Fevzi ve Ismet Paşalar, birkaç kilomet-
re ileride gelişen büyük saldınyı gözlü-
yordu... Kavga kanlı oldu, ama 30 Ağus-
tos sabah saat 9.30'da Başkomutan
Meydan Savaşı utkuyla sona erdi."
Atatürk'ün tüm eylemlerinde olduğu
gibi bu eyleminde de görülüyor ki sava-
şın sonundaki biricik amaç ulusal yeni bir
türk Devleti'ni kurmak ve çağdaş birtop-
luma geçmektir. Işte bu ulus-devleti kur-
ma eyleminde de o daima ulusu ile bir-
likte hareket etmiş ve bunu kendtsi de şöy-
le vurgulamıştı. Mustafa Kemal büyük
utku hakkında şöyle demiştir "30Ağus-
tos'ta yönettiğim savaş, Türk ulusunun
yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim
ilk ve son savaştır. Bir insan kendini, ulus-
la beraber hissettiği zaman, ne kadar
kuvvetlibuluyorbilir misiniz? Bunu açık-
lamak zordur..."
Gerçekten de tarihimizde son savaş ola-
rak adlandınlan bu yengiden sonra Cum-
huriyet kurulmuş ve devrim atılımlanna yö-
nelinmiştir. Ama unutulmaması gereken
bir şey vardır ki o da yengilerin taşıdığı
anlamdır. Eğer bir yengi (galibiyet), utku
yeni bir oluşuma olanak hazırlamıyorsa
onun pek önemi yoktur. Bu nedenle sa-
vaş sonrası durumlar bu düşünce bağ-
lamında değerlendirilmelidir. Atatürk bu
konuda şöyle der "Hiçbiryengiamaç de-
ğildir. Yengiancak kendisinden daha bü-
yük olan bir amacı elde etmek için ge-
reken en bellibaşlı araçtır. Amaç düşün-
cedir. Yengi bir düşünceyi gerçekleştir-
mede hizmeti oranında değer taşır. Bir
düşüncenin elde edilmesine dayanma-
yan yengi ayakta kalamaz. O boş bir ça-
badır. Her büyük meydan savaşında, her
büyükyenginin elde edilmesinden son-
ra yenibir oluşma doğmalıdır. Doğarda,
yoksa başlı başına yengi boşa gitmiş bir
çaba olur."
Konumunu Netleştirmeli...
Dr.TÜten ANTht. Üni. EdebiyatFak. FelsefeBöl. Öğ. Üy.
naklan kullanabilen. yeri geldi-
ğinde hükümetlere destek veren
başka tür bir kuruluş mudur? Bu-
rada 'yeri gekiiğf ibaresinin altını
çizmek istıyorum; çünkü TÜSl-
AD ile hükümetler arasındaki iliş-
kilerin dününe bakıldığında bu iba-
re pekâlâ TÜSlAD'ın çıkarlany-
la eşanlamlı kullanılabilir. Sanı-
nm bu bağlamda TÜSİAD bundan
böyle kamuoyu önünde konumu-
nu netleştirmek durumunda. He-
le hele coğrarya, tarih, felsefe ki-
tapları gibi kitaplar yazma konu-
suna da el arınca...
AJ DEGILDI
1
2 Temmuz 2001 tarihli
Hürriyet gazetesinde TÜ-
SİAD tarafından (Türk
Sanayicileri ve Işadamla-
n Derneği) Avrupa Birli-
ği üyesi olmak isteyen ülkemizin
eğitim sistemindeki eksiklik ve
aksaklıklann düzeltilmesi gere-
ğinden hareketle 'Coğrafya 2001'
başhğını taşıyan bir coğrafya ders
kitabırun hazırlaüldığı ve basına ta-
nıtıldığı haberi geniş bir şekilde
yer alıyorda Bu haberde kime/kim-
lere hazırlatıldığı bildirilmeyen
(18 akademisyen deniliyor) kitap-
la ilgili projenin yürütücüsü ola-
rak sadece Marmara Üniversitesi
Fransızca Kamu Yönetimi Bölü-
mü öğretim üyesi Prof. Dr. Füsun
Üstel'in adı geçiyordu. Coğrarya
bilim dalının bir üyesi olmadığı
anJaşılan Sn. Üstel, herhalde pro-
jenin idari yönden yürütücüsü ol-
sa gerek. Haberde devamla bu ko-
nudaki çahşmalann tarih ve felse-
fe kitaplanyla da sürdürüleceği
belirtiliyordu.
TÜSİAD Başkanı, 1994 ve 1999
yıllannda 'Türkiye'deveDûııyada
Yükseköğretim Bilim ve Teknolo-
ji' ile 'Türidye'deki Mesleki vt Tek-
nik Eğitimin Yeniden Yapılanma-
a' başlıklannı taşıyan ıkı rapor da-
ha hazırlattıklannı belirterek şun-
lan söylüyor "GeleceğimİHpIan-
larken o geleceği yaratacak olan
çocuklanmızuı, gençlerirruzin fir-
sat eşhjiği sağlanarak çağdaş norm-
lara göre eğitilmelerinin zorunJu
olduğunu kavramakgerekiyor. Şu
anda bütçeden egjtime avnlan pa-
ym yüzde35,OECD ülkelerinjn or-
talamasının yüzde 5.7 olduğunu
göz ö'nüne alacak olursak, bu sa\>
nm en az yüzde 5'e çıkanlması sağ-
lanmalıdır." (12 Temmuz tarihli
Hürriyet gazetesi, sayfa 12).
Bu sözlere ve bu dileğe katıl-
mamak gerçekten olanaksız. ama
bu bağlamda kafamı kurcalayan
bazı sorulara yanıtlar anyorum ve
bu konuda Sayın Ozilhan beni ay-
dınlatırsa çok sevineceğim.
1 -) Eğitimdeki eksiklikler ve ak-
sakhklan gidermek için yeniden ya-
pılanma ve yeni ders kitaplan ha-
zırlatmak suretiyle doğrudan dev-
reye giren TÜSİAD acaba sadece
bir sivil toplum kuruluşu mudur?
Yani öbür sivil toplum kuruluşla-
nnda gördüğumüz gibi yasal çer-
çevelerce sınırlandınrmış bir sivil
toplum kuruluşu mudur? Yoksa
yeri geldiğinde hükümet düşüre-
bilen, bunun için elindeki bütün ola-
2-) Sayın Ozilhan çok doğru bir
şekilde eğitimde eksiklik ve aksak-
lıklann düzeltilmesini, firsat eşit-
liğinin sağlanmasını ve bütçedeki
eğitim payının yükseltilmesini ta-
lep ediyor. Acaba TÜSİAD doğru-
dan ya da dolaylı bu taleplerin ger-
çekleştirilmesinde hangi somut
adımlan armıştır? Örneğin devlet
okullannın gereksinimlerinin kar-
şılanmasında -hangi düzeyde olur-
sa olsun- TÜSİAD olarak herhan-
gi bir mali destek projesini hayata
geçirmiş midir? Eğitim alanmda
TÜSlAD'ın ekonomik çıkarlany-
la ülkenin ekonomik çıkarlan ara-
sında ibre kimden yana?
3-) Sadece rapor hazırlatmak ve
durum tespiti yapmak kuşkusuz
yeterli değildir. Ülkemizin gelece-
ği. toplumun gelişmesi ve güçlen-
dirilmesi ve insanın sahip olduğu
yeteneklerinin gerçekleştirilmesi
ve geliştirilmesi için yapılması zo-
runlu olanlann hayata geçirilmesin-
de TÜSİAD şimdiye kadar hangi
somut adımlan atmıştır? Örneğin,
bütçede eğitime aynlan pay ve fir-
sat eşitliği açısından bazı TÜSİAD
üyelerinin kurduklan vakıf üniver-
sitelerine aynlan az veya çok kat-
kı paylannı almalan ve kendileri-
ne yasalara uygun bir şekilde olsa
bile Hazine arazilerinin tahsisi ko-
nusunda acaba ne düşünüyorlar?
4-) Sayın Ozilhan gazetede yer
alan açıklamasında şunlan da di-
legetiriyor: Eğitim sistemimizi içe-
riğij le bhükteyeniden yapüandîr-
madan kûresel rekabet koşullann-
da ayakta durmamız çok zor. Bu-
gün elimizde olan coğrafya kitabı
güncel bilgileri içeren. sorgulama-
ya ve bilgiyi gefiştirmeye yöneük,
yurttaşhk bilgisinin yani sn-a dün-
yadaki güç dengelerinden küMrel
mirasın önemine, çevre bilincin-
den küreselleşme kavramının ince-
lenmesine kadar modern bir bire-
yin tüm temel algı noktalanna \a-
tap etmeye çalışan bir kitap olarak
ortaya çıktL Aynı yaklaşunla bir
tarih ve bir de felsefe kitabı hazır-
lamak TÜSİAD'uı gündeminde-
dir. (Aynı tarihli gazete ve aynı
sayfa).
Bu söyledikleri bağlamında Sa-
yın Özilhan'ın beni ve benim gi-
bi düşünenleri aydınlarmasını rica
ediyorum. Acaba çevre bilinciyle
ilgili olarak çevreyi kirleten ve
ekolojik dengeleri bozan sanayi
ve sanayicilere yöneük ne gibi yap-
tınmlar uyguladılar? Ülkemizin
en verimli tanm arazilerine sana-
yi tesisleri yapanlara ne gibi yap-
tınmlar uyguladılar? Bir deprem
kuşağı olan ülkemizde binalann
eksik ve çürük yapılması, imar
planlannm gözardı edildiği çar-
pık yapılaşmaya karşı ne gibi yap-
tınmlar uyguladılar? Çevre bilin-
ciyle ilgili olarak bu büincin ge-
lişmesine katkıda bulunacak bu ve
benzeri sorulann ve yanıtlann adı
geçen kitapta ele alınıp işlendiği-
ni ümit ediyorum.
5-) Sayın TÜSİAD Başkanı Ozil-
han'm söylediklerinden adı geçen
kitap, güç dengelerinin, küreselleş-
me kavramının, küresel rekabetin
ideolojik temellerini, ortaöğretim
öğrencilerinin en ahcı dönemle-
rinde, bilimsellik kisvesi altında
ve Milli Eğitim Bakanlığı'nı da
bir anlamda devreye sokarak, çok
eleştirdikleri 'resmi ideoloji' ola-
rak o genç beyinleri yıkamak için
yazılmış olmasın?
6-) Adı geçen yazısında Sayın
Ozilhan, satınalma açısından 15
yıllık ve üzeri çalışan bir öğret-
menin yılda 9355 dolar aldığını
ve bunun OECD ülkeleri ortalama-
sırun çok altında olduğunu söylü-
yor. Bunun çözümü, öğretmenle-
rimizin özel okullara özendirilme-
si midir? Acaba TÜSlAD bu ko-
nuda ne düşünüyor?
7-) Sanınm TÜSlAD Başkanı
Sayın Özilhan'ın konuşmasının
son tümcesi sorduğumuz sorula-
nn yanıtlannm nerede aranması
gerektiğini açık bir şekilde göste-
riyor; çünkü Sayın Özihhan 'Coğ-
rafVa 2001' kitabuıın tanıtılmasın-
da son olarak şunları söylüyor:
"Burada özeJ sektör açısından se-
vindirici bir sa>i>ı da vermek isti-
yorum. Özel sektör eğitim harca-
malan yüzde 400 artarken OECD
ülkelerinde ortalama \1izde 40 art-
ü." Görülüyor ki durum özel sek-
tör açısından sevindirici. Başka
söze gerek var mı? Ama ben yine
de sorduğum sorulara yanıtlar bek-
leyeceğim.
AKlNpA...
T.C.
BİRECİK SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/356
Birecık ilçesi Ayran köyü Pınarbaşı Mahallesi hane 27'de nüfusa kayıtlı bulunan Kalender ve Elif'ten olma 1337 do-
ğumlu Salih Kalender'in mirasçılanndan Fatma ve A>iıi Kalender'in tebligata yarar adreslerinin tüm aramalara ragmen
buJunamaması nedeniyle ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir.
Vasıyetçinin mirasçılan Salih ve Hatice'den olma 1963 doğumlu Fatma Kalender ile Salih ve Hatice'den olma 1953
dogumlu Ayni Kalender'in mahkememizde yapılacak olan 5.9.2001 tarihinde saat 9.00'daki duruşmada hazır bulunma-
lan, bulunmadıklan takdirde ise vasiyetnameyi kabul etmiş sayılacaklan hususu ve yokluklannda karar venleceğı ila-
nen tebliğ olunur. 3.8.2001. Basın: 49056
MUSTAFA BALBAY'DAN
YENİ BİR ARAŞTIRMA KİTABI
I Bu kitapta yer alan konulorm
tümü gercektir. Türkiye'nin 9O'lı
yıllarına damgasını vuran, banka
I boşahmalorından küçük bir kesiti
j aktarmaktodır. Demireller oilesinden
jyeğenl.Yahya, 1970'liyıllarda
hayali ihracot yöntemini geliştirmtşti.
i 9O'lı yıllarda ise yeğen II. Yahyo,
cepten para horcamodan banka
I sahibi olup, kendi bonkasmın
içini bosoltmaya girisen bir kişi
olarak larihteki yerini oldı.
Mustafa BALBAY, Y. Murat
Oemirel'in eserlerini yazdı.
Siz de okuyun.
KİTAPÇINIZDAN İSTEYİNİZ
KONUR SOKAK 27/106640 KIZILAY -ANKARA
Ü M İ T TEL: (0312)419 38 26 - 27 FAKS: (0312) 417 5668
İKİ TÜRKİYE ÂŞIĞININ
YASAMÖYKÜSÜ
Iki "insan"ın yaşamöyküsü...
Nilgün Kıştalı "Türk" dedi...
Ahmet Taner Kıştalı
"Atatürk" dedi.
Bir Türk'ün öfümü...
Iki Türk'ün ölümü...
Türklerin ölümü...
Ölüyorlar, öldürülüyorlar.
"Türk" dedikçe. "Atatürk"
dedikçe...
Ve "Ölen ölür, kalan sağlar
bizdendir" diyenler ürüyor...
Olsun...
Bu kitap. Kışlalı'ların geride
bıraktıklan sevginin. doğallığın
insanlığın ve umudun izterini
yansıtıyor.
KİTAPÇINIZDAN İSTEYİNİZ.
KONUR SOKAK 27/1 06640 KIZILAY - ANKARA
ÛMOT TEL: (0312) 419 38 26-27 FAKS: (0312) 417 56 68
TEKBACAKLILAR
Ç0KAYAKLILAR
Selçuk Erez
Uçan-uçmayan, •
yüzen-yüzmeyerl, "
eklentili-uzantılı saygı
ve sevgideğer
yaratıklann yeterince
bilinmeyen özelliklerini
öğrenmek isteyenler!
işte "Tekbacaklılar
Çokayaklılar"!
Selçuk Erez'in kitaplan
1. Ağırmeşrep Kadınlar (Öykü 2.Bs) 2.5OO.ooo TL
2. İstanköyaltı Bodrum (Anı 2.Bs) 2 7OO.ooo TL.
3. Tekbacaklılar-Çokayaklıtar (Deneme) 2.900.ooo TL.
[ www.bilgiyayinevi.com.tr
BİLGİ YAYINEvİ Meşrûtiyet Cad 46/A Yenışehır - 06420/ANKARA
Tel. (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58
BİLCİ DAĞrriM Nartıtahçe Sok No 17, Kat 1, CağaloğJu - 3436O/İSTANBUL
Tel: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks- (0-212) 527 4119
BİLGİ KİTABEVİ Sakarya Cad. 8/A Kızılay - 06420/ANKARA
Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 FaJcs (0-312) 433 19 36
(0212) 2*3 M7t
I.OfilU AUAZAR
N.TAJI MOVIEPLK
ÇEMBERLfTAS MOVIfPLH
ALTUNİZADE CAPITOL
KADIKÖYIROADVVAY
219 09 60
516 26 60
310 06 16
346 M 11
12 00-14 15-16 38-19 00-2130
1130-14 00-16 36-19 00-2130
CUMA CUMARTESİ 23 45
11 30 14 00 16 30 İB 45 21 00
12 00-14 30-17 00-19 30-2215
1115-13 45-1615-19 00-2115
İLAN
AKKUŞ İCRA CEZA HÂKİMLÎĞİ
EsasNo: 2000/10
Karar No: 2001/8
Karar Tarihi: 1.5.2001.
Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık Sü-
leyman ve Fatma'dan olma 4.3.1965 doğumlu Nebi
Özcan hakkında marıkememizin 1.5.2001 tanh ve
2000/10 Esas 2001,8 Karar sayıh ilamı ile İlK'nin
337/1. maddesi gereğince takdiren 10 gün hafif ha-
pis cezası ile cezalandınlmasına ve İlK'nin 354.
maddesi gereğince ihtarda bulunulmasına karar ve-
rilmiş olup. hüküm sanığın adresinde bulunamama-
sı ve başka bir adresinin de tespit edilememesi nede-
ni ile tebliğ edilemediğinden, 7201 sayıh Tebligat
Kanununun 28 ve 29. maddeleri gereğince ilanen
tebliğine, yayın tarihinden itıbaren 7 gün sonra teb-
ligatın yapılmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: 38984