23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHÜRİYET 27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ O L A Y L A R V E OOlîlJSLJiıJK olay.gorus(5cumhuriyet.com.tr Medyada Ulusal Güvenlik Tartışması Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR T ürkiye huzursuz, Türk halkı mutsuz, umutsuz. Türkiye çalkalaniyor. Medyamızda ekonomik bunalımla, globalizmle, A\Tupa Birliği ile ve son günlerde de Mesut Yümazm çıkışı ile ilgili türlü, çeşitli yorumlara, görüşjere taruk oluyoruz. Bu birbirinden çok fark- lı ve zaman zaman yüz seksen derece- de zıt görüşler bır kez daha ülkenin na- sıl bir çıkmazda olduğunu, sorunlann çözümünün ne kadar çetin olduğunu ortaya koyuyor. Sütun komşuluğu ya- pan köşe yazarlannın olaylara ve so- runlaranıza bu derecede farklı yaklaşım- lan aslında Türk aydınlannın durumu- nu da yansıtıyor. Aydın ve düşünürle- rimizin ülke sorunlan karşısuıdaki ko- numlannı, bölünme, parçalanma, ku- tuplaşma, çatışma, karşılıklı suçlama olarak tanımlamak sanınm yanlış ol- mayacaktır. Bılinçliden çok inançlı in- san yetiştiren toplumumuzda kuşkusuz Sovyetler'in çöküşünün bu gelişmede büyük payı oldu. Gelişme, büyüme, iler- leme özlemi ile yanıp tutuşan sol aydın- lar bu çöküş ile büyük bir düş kınİdığı- na ugradılar. Sosyalızmden umudunu ke- sen ve boşlukta kalan bır kısım sol ay- dın sermayeye tutundu. Deneyımini, bi- rikimini işadamı olarak değerlendirdi. Bir bölümü mademki emekçi muhale- feti yapılamıyor o halde etnik muhale- fete katılmak doğru olur, diye düşündü ve bunu sosyalist inançlarla bağdaştır- dı. Bir kjsmı da şeriatçılarla flört eder oldular ve onlan Kemalistlere yeğ tut- tular. Sosyalizm umutlan iyıce zayıfla- yınca demokrası sa\ r unuculugu öne çık- tı. Sol aydınlar arasında demokrasi tar- tışması ivme kazandı. Ama demokra- sinin nasıl savunulacağı konusunda hiç- birzaman görüş birliğine vanlamadı. Sol aydınlann bir bölümü demokrasi adına etnik ve dinsel muhalefete sempati ile bakarken Yeni Dünya Düzeni ve globa- lizme de yakınlık duydular. Oniara gö- re Atatürk'e ve Cumhuriyet ilkelerine karşı duruş da demokrasi yandaşhğı- nın bir gereği idi. Kurtuluşumuz ulusal- lıktan, ulusal kaygılardan vazgeçip Ba- tı'dan gelen direktiflere uyarak kaderi- mizi oniara teslim ederek gerçekleşecek- ti. Sosyalizmden vazgeçmeye aklı ile de gönlü ile de razı olmak istemeyen ama insan haklan, düşünce özgürlüğü ve de- mokrasiyi Özenleöne çıkarmak isteyen içtenlikli ikinci bir grup, bu ugurda za- man zaman birinci gruba yaldaşıyor, ancak yeni dünya düzeni ve globalizme onlardan farklı olarak kuşku ile bakıyor, ama Türkiye'nin kendi iç dinamikJeri ile kalkınmayı, özgürlükleri, ilerleme- yi asla yakalayamayacağı inancı ile Av- rupa Birliğine katılmaya büyük umut bağlıyor. O kadar ki sanki biz aramız- da anlaşırsak dibe vurmakta olan Tür- kiye'yi tüm siyasal, toplumsal ve eko- nomik sorunlan ve açmazlan ve çıkmaz- lan ile birlikte aralanna abverecekler ve bizher alanda Avrupa standartlannı ya- kalayıvereceğiz... Bu Öylesine büyük bir umut, öyle bir özlem olmalı ki son yirmi yılın Türki- ye'yi çöküntüye götüren gelişmelerin- de büyük sorumluluk payı olan bir li- derin kendisine bir yol açabilmck için yaptığı, inandıncılıktan iyice uzak çı- kışına bel bağlıyor, onu hak etmediği şe- kilde onurlandınyorlar. Ulusal Güven- lik Sendromu'nun Türkiye'nin kılcal damarlanna kadar sindiğini, kendi ik- tidar seçkinini (elitini) yarattığını, ken- di ekonomisini oluşrurduğunu ve önem- li bir altyapıya dayandığını düşünen, Türkiye'deki her ileri adımın ulusal gü- venlik gerekçesi ile önünün kesildiği- ne inanan ve Türkiye'de daha çok de- mokrasi, daha güçlü hukuk sistemi ve güçlübirsosyal devlet yapısı isteyen de- mokrasi özlemcileri, Mesut Yılmaz'ın öncülük ettiği tartışmanın bunlara ula- şabilmek için iyi birfirsat olduğunu dü- şünüyor. Bir üçüncü grup ulusakı olarak anı- lıyor. Oniara Nasyonal Cumhuriyetçi diyenlervar. BunlarKemalizme, Cum- huriyet'in kuruluş felsefesine ve ilkele- rine bağh, 1923 ve onu izleyen yıllar- da büyük bir toplumsal dönüşümün ve devrimin gerçekleştirildiğine inanan, demokrasinin ancak bu temellerüzerin- de gelişebileceği inancını, aydınlanma- yı aklın ve bilimin öncülüğünü benim- seyen aydın ve yazarlar. Bu grup, ge- nellikle Avrupa Birliği'ne karşı değil. ama ona gözü kapalı kendi çıkarlan- mızıgözetmedenyandaşhk etmeyi onay- lamıyor. Batı'nın iyi niyetinden kuşku- lanıyor. Onlann kendi dışındakilere kar- şı farklı yaklaşım içinde olduğunu, eko- nomik yönden ticaret, finans ve tekno- loji gücünü kendi tekeline almış oldu- ğunu, aynca Türkiye'yi içine almak ko- nusunda hiç de ıstekli olmadığını, sa- dece alacak gibi görünerek biroyun oy- namakta olduğunu düşünüyor. Kendi- leri ulusalcı politika izlerken kendi dı- şındakilerin ulusalcı sosyal politika iz- lemelerine karşı çıktığı kanısındalar. 1920'lerde ustalıkla, kurnazlıkla, zor- bahkla, bazen satın alarak, bularak kir- li oyunlanru sürdürdüğü, Anadolu ha- ritasını değiştirmeyi planladığı, ulusal- cılannpayîaştığı görüşler arasında. 9O'lı yıllann etnik savaşla ve irtica saldınsı- nı savuşturmakla geçirildiğini, Türki- ye'nin adı demokrasi olan birrejimle ta- rih bilincinden yoksun yönetimlerin or- takJıgında çalkalandığını düşünüyorlar. 28 Şubat'ı savunan birgrup yazar ve ay- dın bu nedenle Mesut Yılmaz'ın birbi- rinden karanlık somut olaylan Türk hal- kının bugün çekmekte olduğu sıkıntı- lan unutturup soyut bir Milli Güvenlik kavrarrunı tartışmaya açmasında hiçbir içtenlik ve yarar bulmuyorlar. Asıl gü- venlik sorununun Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu sosyoekonomik du- rum olduğunu düşünüyorlar. Bence son günlerde bu konuda en il- ginç, en gerçekçi ve işin özüne parmak basan yazılardan birini Orhan Bursalı yazdı. Ben tüm içtenliğimle Bursalı'nın görüşlerini benimsiyorum. Keşke bulun- duğum yerden bir adım aynlmam diye yemin etmiş saf demokratlar bu bakış- tan yararlanabılseydiler. Bakınız ne di- yorBursalı, "ButarOşnıaötedenberiva- pıhr, saf demokratvanhlan veya saf de- mokratlar, pariamenter demokraside yaşryorsak ordunun sivil ve siyasi alana müdahaksiolmamarr der. Türkiye'nin içinde bulunduğu bütün siyasi, ekono- mik vb. zorluklann da bu müdahaleler- den kaynaklandığmı söyler. Bir kısmı işi saf demokrasi adına şeriatçı-dinci partiye müdahalesiz ve sonsuz iktidar olanağını savunmaya vardınr. Dine da- yalı siyaseti normal görenler de Türki- ye'de dinin modernleştiğini, şeriatın as- lamümkünolmadığını yazar. Safdemok- rasi var mı? Demokrasi seçilmişlerin •her koşulda mutlak iktidan rru demek- tir? Millet beğenmiyorsa bekler, baş- kasını seçer mantığı mıdır demokrasi? Türkiye'yi son 40 yılda 18 kez eko- nomik olarak batırmış, son 50 yılda ül- keyi üç kez askeri müdahalenin sının- na getirmiş ve bugün kamu ekonomı- sine tarihinin en kötü dönemini yaşat- makta olan bir siyasi yapıyı düşünün. Türkiye'yi hep en geri ekonomik iliş- kiler içinde tutmaya özen göstermiş, okullaşma oranını geliştirmemiş, oy ve- ren en büyük kesimi sosyal, külfürel, si- yasal olarak bağnazlık içindetutmuş. Si- yaset bu geriliği, bu gerilik de siyaseti üretmiş. Şimdi bu koşullardaki bir ül- kede saf demokrasi istemi ancak saf de- mokratlartn işi ve beklentisi olabilir. Bir de kasıtlı "demokratianır. Yani si- yaset kanadının siyasal performansı en alt düzeylerde seyrettiğinde, ülkenın ekonomik, toplumsal, kültürel perfor- mansı da en alt düzeylerde seyrediyor. Bu seyredişin akuthalleri ve sürekü ba- şansızlık, diğer ülke güçlerine siyasi kapı açıyor. Benim elimde güç ve yet- ke olsa bugünkü siyasilerin Türkiye'yi dibe çökertecekpolitikalanna sınırlama getirmek istemez miyim? Siz kendini- ze sorun, istemez misiniz? Asker-sivil ilişkisinin dengesine ve ya- sasına oturması ancak yüksek siyasalper- formansın sonucu olabiiecektir. Çok şa- şıyorum şu saflıklara, çok kızıyorum kasıthlara, çook. Ne dersiniz, haklı değil rrü Orhan Bur- salı? Ben de şimdı bütün akıllan, yete- nekleri ve tüm birikimleri ile beyinleri- nin ışığını satılığa çıkarmış olanlan bir tarafa bırakıp iyi niyetli ve de safdemok- ratlarasoruyorum? içinde bulunduğumuz ve kolay kolay tarif edilemez olumsuz koşullarda tüm bu olumsuzluklarda pay sahibi bir parti liderinin öncülük ettiği tartışmanın hep birlikte özlediğimiz öz- gürlüklere ilerlemeye, çağdaşlaşmaya doğru bir açılım getireceğini nasıl bek- leyebilirsiniz ve nasıl böyle bir umuda kapılabilirsiniz? Dahası NTV'de boy gösteren üç ekonomistle birlikte tükeniş halindeki birpolitikacıya destek verme- yi kendinize nasıl yakıştırabilirsiniz? ARADABİR Dr. HANDAN DtKER rTÜÖgretim Üyesi 30 Ağustos 1922... "Bizülke ve ulusumuzun vartığını ve ba- ğımsızlığını kurtarmak için karar verdiği- miz zaman kendi görüşlerimize uyuyor ve kendi gücümüze dayanıyorduk. Hiç- bir kimseden ders almadık. Hiç kimse- nin aldatıcısözlerine kanarakişegirişme- M. K. Atatürk Türk devrim tarihimizde kurtuluş sava- şımızın son aşamalan olan ve birbiri ar- dına sıralanan bazı önemli tarihler vardır. Bunlar Sakarya Meydan Savaşı'yla baş- layan ve Yunan ordusunun kesin yenilgi- ye uğradığı ve ordumuzun Izmir'e ulaş- tığıtarihlerarasını kapsayan dönemdir. (23 Âğustos-9 Eylül 1922). O zamana kadar hep savunma durumunda kalmaya zor- lanmış olan bir ulus, ilk kez büyük bir sal- dınya geçmiş ve bu saldırı da 26 Ağus- tos sabahı başlamıştır. O sabahı Lord Kinross şöyle betimler: "29 Ağustos sa- bahı, gün doğuşuna bir saat kala, Gazi, atıyla ağır ağır Kocatepe'nin yumuşak eğimli(zirvesine) doğru ileriedi. Savaşı bu- radanyönetecekti. Birdizier, fenerieyo- lu aydınlatıyor, çepeçevre bayırlardaki başka erler atlara ve koşum hayvanlan- na ışık tutuyorlardı. Mustafa Kemal ko- nuşmuyordu. Düşüncelerine gömûlmüş- tûbesbelli. Dunvadan doğuya, ufkaba- kıyordu. Şimdi orada hafif bir kızıl panl- tı belirmişti. Anadoluyaylası üzerine gü- neş doğuyordu. Sonra birden, gürülde- yen gök gibi, topçu baraj ateşi başladı ve Yunanlılar uykularından uyandılar... Mustafa Kemal şimdi tepenin yanında Fevzi ve Ismet Paşalar, birkaç kilomet- re ileride gelişen büyük saldınyı gözlü- yordu... Kavga kanlı oldu, ama 30 Ağus- tos sabah saat 9.30'da Başkomutan Meydan Savaşı utkuyla sona erdi." Atatürk'ün tüm eylemlerinde olduğu gibi bu eyleminde de görülüyor ki sava- şın sonundaki biricik amaç ulusal yeni bir türk Devleti'ni kurmak ve çağdaş birtop- luma geçmektir. Işte bu ulus-devleti kur- ma eyleminde de o daima ulusu ile bir- likte hareket etmiş ve bunu kendtsi de şöy- le vurgulamıştı. Mustafa Kemal büyük utku hakkında şöyle demiştir "30Ağus- tos'ta yönettiğim savaş, Türk ulusunun yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son savaştır. Bir insan kendini, ulus- la beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetlibuluyorbilir misiniz? Bunu açık- lamak zordur..." Gerçekten de tarihimizde son savaş ola- rak adlandınlan bu yengiden sonra Cum- huriyet kurulmuş ve devrim atılımlanna yö- nelinmiştir. Ama unutulmaması gereken bir şey vardır ki o da yengilerin taşıdığı anlamdır. Eğer bir yengi (galibiyet), utku yeni bir oluşuma olanak hazırlamıyorsa onun pek önemi yoktur. Bu nedenle sa- vaş sonrası durumlar bu düşünce bağ- lamında değerlendirilmelidir. Atatürk bu konuda şöyle der "Hiçbiryengiamaç de- ğildir. Yengiancak kendisinden daha bü- yük olan bir amacı elde etmek için ge- reken en bellibaşlı araçtır. Amaç düşün- cedir. Yengi bir düşünceyi gerçekleştir- mede hizmeti oranında değer taşır. Bir düşüncenin elde edilmesine dayanma- yan yengi ayakta kalamaz. O boş bir ça- badır. Her büyük meydan savaşında, her büyükyenginin elde edilmesinden son- ra yenibir oluşma doğmalıdır. Doğarda, yoksa başlı başına yengi boşa gitmiş bir çaba olur." Konumunu Netleştirmeli... Dr.TÜten ANTht. Üni. EdebiyatFak. FelsefeBöl. Öğ. Üy. naklan kullanabilen. yeri geldi- ğinde hükümetlere destek veren başka tür bir kuruluş mudur? Bu- rada 'yeri gekiiğf ibaresinin altını çizmek istıyorum; çünkü TÜSl- AD ile hükümetler arasındaki iliş- kilerin dününe bakıldığında bu iba- re pekâlâ TÜSlAD'ın çıkarlany- la eşanlamlı kullanılabilir. Sanı- nm bu bağlamda TÜSİAD bundan böyle kamuoyu önünde konumu- nu netleştirmek durumunda. He- le hele coğrarya, tarih, felsefe ki- tapları gibi kitaplar yazma konu- suna da el arınca... AJ DEGILDI 1 2 Temmuz 2001 tarihli Hürriyet gazetesinde TÜ- SİAD tarafından (Türk Sanayicileri ve Işadamla- n Derneği) Avrupa Birli- ği üyesi olmak isteyen ülkemizin eğitim sistemindeki eksiklik ve aksaklıklann düzeltilmesi gere- ğinden hareketle 'Coğrafya 2001' başhğını taşıyan bir coğrafya ders kitabırun hazırlaüldığı ve basına ta- nıtıldığı haberi geniş bir şekilde yer alıyorda Bu haberde kime/kim- lere hazırlatıldığı bildirilmeyen (18 akademisyen deniliyor) kitap- la ilgili projenin yürütücüsü ola- rak sadece Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi Bölü- mü öğretim üyesi Prof. Dr. Füsun Üstel'in adı geçiyordu. Coğrarya bilim dalının bir üyesi olmadığı anJaşılan Sn. Üstel, herhalde pro- jenin idari yönden yürütücüsü ol- sa gerek. Haberde devamla bu ko- nudaki çahşmalann tarih ve felse- fe kitaplanyla da sürdürüleceği belirtiliyordu. TÜSİAD Başkanı, 1994 ve 1999 yıllannda 'Türkiye'deveDûııyada Yükseköğretim Bilim ve Teknolo- ji' ile 'Türidye'deki Mesleki vt Tek- nik Eğitimin Yeniden Yapılanma- a' başlıklannı taşıyan ıkı rapor da- ha hazırlattıklannı belirterek şun- lan söylüyor "GeleceğimİHpIan- larken o geleceği yaratacak olan çocuklanmızuı, gençlerirruzin fir- sat eşhjiği sağlanarak çağdaş norm- lara göre eğitilmelerinin zorunJu olduğunu kavramakgerekiyor. Şu anda bütçeden egjtime avnlan pa- ym yüzde35,OECD ülkelerinjn or- talamasının yüzde 5.7 olduğunu göz ö'nüne alacak olursak, bu sa\> nm en az yüzde 5'e çıkanlması sağ- lanmalıdır." (12 Temmuz tarihli Hürriyet gazetesi, sayfa 12). Bu sözlere ve bu dileğe katıl- mamak gerçekten olanaksız. ama bu bağlamda kafamı kurcalayan bazı sorulara yanıtlar anyorum ve bu konuda Sayın Ozilhan beni ay- dınlatırsa çok sevineceğim. 1 -) Eğitimdeki eksiklikler ve ak- sakhklan gidermek için yeniden ya- pılanma ve yeni ders kitaplan ha- zırlatmak suretiyle doğrudan dev- reye giren TÜSİAD acaba sadece bir sivil toplum kuruluşu mudur? Yani öbür sivil toplum kuruluşla- nnda gördüğumüz gibi yasal çer- çevelerce sınırlandınrmış bir sivil toplum kuruluşu mudur? Yoksa yeri geldiğinde hükümet düşüre- bilen, bunun için elindeki bütün ola- 2-) Sayın Ozilhan çok doğru bir şekilde eğitimde eksiklik ve aksak- lıklann düzeltilmesini, firsat eşit- liğinin sağlanmasını ve bütçedeki eğitim payının yükseltilmesini ta- lep ediyor. Acaba TÜSİAD doğru- dan ya da dolaylı bu taleplerin ger- çekleştirilmesinde hangi somut adımlan armıştır? Örneğin devlet okullannın gereksinimlerinin kar- şılanmasında -hangi düzeyde olur- sa olsun- TÜSİAD olarak herhan- gi bir mali destek projesini hayata geçirmiş midir? Eğitim alanmda TÜSlAD'ın ekonomik çıkarlany- la ülkenin ekonomik çıkarlan ara- sında ibre kimden yana? 3-) Sadece rapor hazırlatmak ve durum tespiti yapmak kuşkusuz yeterli değildir. Ülkemizin gelece- ği. toplumun gelişmesi ve güçlen- dirilmesi ve insanın sahip olduğu yeteneklerinin gerçekleştirilmesi ve geliştirilmesi için yapılması zo- runlu olanlann hayata geçirilmesin- de TÜSİAD şimdiye kadar hangi somut adımlan atmıştır? Örneğin, bütçede eğitime aynlan pay ve fir- sat eşitliği açısından bazı TÜSİAD üyelerinin kurduklan vakıf üniver- sitelerine aynlan az veya çok kat- kı paylannı almalan ve kendileri- ne yasalara uygun bir şekilde olsa bile Hazine arazilerinin tahsisi ko- nusunda acaba ne düşünüyorlar? 4-) Sayın Ozilhan gazetede yer alan açıklamasında şunlan da di- legetiriyor: Eğitim sistemimizi içe- riğij le bhükteyeniden yapüandîr- madan kûresel rekabet koşullann- da ayakta durmamız çok zor. Bu- gün elimizde olan coğrafya kitabı güncel bilgileri içeren. sorgulama- ya ve bilgiyi gefiştirmeye yöneük, yurttaşhk bilgisinin yani sn-a dün- yadaki güç dengelerinden küMrel mirasın önemine, çevre bilincin- den küreselleşme kavramının ince- lenmesine kadar modern bir bire- yin tüm temel algı noktalanna \a- tap etmeye çalışan bir kitap olarak ortaya çıktL Aynı yaklaşunla bir tarih ve bir de felsefe kitabı hazır- lamak TÜSİAD'uı gündeminde- dir. (Aynı tarihli gazete ve aynı sayfa). Bu söyledikleri bağlamında Sa- yın Özilhan'ın beni ve benim gi- bi düşünenleri aydınlarmasını rica ediyorum. Acaba çevre bilinciyle ilgili olarak çevreyi kirleten ve ekolojik dengeleri bozan sanayi ve sanayicilere yöneük ne gibi yap- tınmlar uyguladılar? Ülkemizin en verimli tanm arazilerine sana- yi tesisleri yapanlara ne gibi yap- tınmlar uyguladılar? Bir deprem kuşağı olan ülkemizde binalann eksik ve çürük yapılması, imar planlannm gözardı edildiği çar- pık yapılaşmaya karşı ne gibi yap- tınmlar uyguladılar? Çevre bilin- ciyle ilgili olarak bu büincin ge- lişmesine katkıda bulunacak bu ve benzeri sorulann ve yanıtlann adı geçen kitapta ele alınıp işlendiği- ni ümit ediyorum. 5-) Sayın TÜSİAD Başkanı Ozil- han'm söylediklerinden adı geçen kitap, güç dengelerinin, küreselleş- me kavramının, küresel rekabetin ideolojik temellerini, ortaöğretim öğrencilerinin en ahcı dönemle- rinde, bilimsellik kisvesi altında ve Milli Eğitim Bakanlığı'nı da bir anlamda devreye sokarak, çok eleştirdikleri 'resmi ideoloji' ola- rak o genç beyinleri yıkamak için yazılmış olmasın? 6-) Adı geçen yazısında Sayın Ozilhan, satınalma açısından 15 yıllık ve üzeri çalışan bir öğret- menin yılda 9355 dolar aldığını ve bunun OECD ülkeleri ortalama- sırun çok altında olduğunu söylü- yor. Bunun çözümü, öğretmenle- rimizin özel okullara özendirilme- si midir? Acaba TÜSlAD bu ko- nuda ne düşünüyor? 7-) Sanınm TÜSlAD Başkanı Sayın Özilhan'ın konuşmasının son tümcesi sorduğumuz sorula- nn yanıtlannm nerede aranması gerektiğini açık bir şekilde göste- riyor; çünkü Sayın Özihhan 'Coğ- rafVa 2001' kitabuıın tanıtılmasın- da son olarak şunları söylüyor: "Burada özeJ sektör açısından se- vindirici bir sa>i>ı da vermek isti- yorum. Özel sektör eğitim harca- malan yüzde 400 artarken OECD ülkelerinde ortalama \1izde 40 art- ü." Görülüyor ki durum özel sek- tör açısından sevindirici. Başka söze gerek var mı? Ama ben yine de sorduğum sorulara yanıtlar bek- leyeceğim. AKlNpA... T.C. BİRECİK SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/356 Birecık ilçesi Ayran köyü Pınarbaşı Mahallesi hane 27'de nüfusa kayıtlı bulunan Kalender ve Elif'ten olma 1337 do- ğumlu Salih Kalender'in mirasçılanndan Fatma ve A>iıi Kalender'in tebligata yarar adreslerinin tüm aramalara ragmen buJunamaması nedeniyle ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Vasıyetçinin mirasçılan Salih ve Hatice'den olma 1963 doğumlu Fatma Kalender ile Salih ve Hatice'den olma 1953 dogumlu Ayni Kalender'in mahkememizde yapılacak olan 5.9.2001 tarihinde saat 9.00'daki duruşmada hazır bulunma- lan, bulunmadıklan takdirde ise vasiyetnameyi kabul etmiş sayılacaklan hususu ve yokluklannda karar venleceğı ila- nen tebliğ olunur. 3.8.2001. Basın: 49056 MUSTAFA BALBAY'DAN YENİ BİR ARAŞTIRMA KİTABI I Bu kitapta yer alan konulorm tümü gercektir. Türkiye'nin 9O'lı yıllarına damgasını vuran, banka I boşahmalorından küçük bir kesiti j aktarmaktodır. Demireller oilesinden jyeğenl.Yahya, 1970'liyıllarda hayali ihracot yöntemini geliştirmtşti. i 9O'lı yıllarda ise yeğen II. Yahyo, cepten para horcamodan banka I sahibi olup, kendi bonkasmın içini bosoltmaya girisen bir kişi olarak larihteki yerini oldı. Mustafa BALBAY, Y. Murat Oemirel'in eserlerini yazdı. Siz de okuyun. KİTAPÇINIZDAN İSTEYİNİZ KONUR SOKAK 27/106640 KIZILAY -ANKARA Ü M İ T TEL: (0312)419 38 26 - 27 FAKS: (0312) 417 5668 İKİ TÜRKİYE ÂŞIĞININ YASAMÖYKÜSÜ Iki "insan"ın yaşamöyküsü... Nilgün Kıştalı "Türk" dedi... Ahmet Taner Kıştalı "Atatürk" dedi. Bir Türk'ün öfümü... Iki Türk'ün ölümü... Türklerin ölümü... Ölüyorlar, öldürülüyorlar. "Türk" dedikçe. "Atatürk" dedikçe... Ve "Ölen ölür, kalan sağlar bizdendir" diyenler ürüyor... Olsun... Bu kitap. Kışlalı'ların geride bıraktıklan sevginin. doğallığın insanlığın ve umudun izterini yansıtıyor. KİTAPÇINIZDAN İSTEYİNİZ. KONUR SOKAK 27/1 06640 KIZILAY - ANKARA ÛMOT TEL: (0312) 419 38 26-27 FAKS: (0312) 417 56 68 TEKBACAKLILAR Ç0KAYAKLILAR Selçuk Erez Uçan-uçmayan, • yüzen-yüzmeyerl, " eklentili-uzantılı saygı ve sevgideğer yaratıklann yeterince bilinmeyen özelliklerini öğrenmek isteyenler! işte "Tekbacaklılar Çokayaklılar"! Selçuk Erez'in kitaplan 1. Ağırmeşrep Kadınlar (Öykü 2.Bs) 2.5OO.ooo TL 2. İstanköyaltı Bodrum (Anı 2.Bs) 2 7OO.ooo TL. 3. Tekbacaklılar-Çokayaklıtar (Deneme) 2.900.ooo TL. [ www.bilgiyayinevi.com.tr BİLGİ YAYINEvİ Meşrûtiyet Cad 46/A Yenışehır - 06420/ANKARA Tel. (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58 BİLCİ DAĞrriM Nartıtahçe Sok No 17, Kat 1, CağaloğJu - 3436O/İSTANBUL Tel: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks- (0-212) 527 4119 BİLGİ KİTABEVİ Sakarya Cad. 8/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 FaJcs (0-312) 433 19 36 (0212) 2*3 M7t I.OfilU AUAZAR N.TAJI MOVIEPLK ÇEMBERLfTAS MOVIfPLH ALTUNİZADE CAPITOL KADIKÖYIROADVVAY 219 09 60 516 26 60 310 06 16 346 M 11 12 00-14 15-16 38-19 00-2130 1130-14 00-16 36-19 00-2130 CUMA CUMARTESİ 23 45 11 30 14 00 16 30 İB 45 21 00 12 00-14 30-17 00-19 30-2215 1115-13 45-1615-19 00-2115 İLAN AKKUŞ İCRA CEZA HÂKİMLÎĞİ EsasNo: 2000/10 Karar No: 2001/8 Karar Tarihi: 1.5.2001. Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık Sü- leyman ve Fatma'dan olma 4.3.1965 doğumlu Nebi Özcan hakkında marıkememizin 1.5.2001 tanh ve 2000/10 Esas 2001,8 Karar sayıh ilamı ile İlK'nin 337/1. maddesi gereğince takdiren 10 gün hafif ha- pis cezası ile cezalandınlmasına ve İlK'nin 354. maddesi gereğince ihtarda bulunulmasına karar ve- rilmiş olup. hüküm sanığın adresinde bulunamama- sı ve başka bir adresinin de tespit edilememesi nede- ni ile tebliğ edilemediğinden, 7201 sayıh Tebligat Kanununun 28 ve 29. maddeleri gereğince ilanen tebliğine, yayın tarihinden itıbaren 7 gün sonra teb- ligatın yapılmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 38984
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle