21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
, . - , - « • 27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Gökçek'e iki miijde Ankara Metrosu'nun "A tatürk Kültür Merke- z/"ndeki durağına "Kül- tür Merkezi" tabelası asan Ankara Anakent Belediye Başkanı Me- lik Gökçek'e bir müjde- miz var. 2876 sayılı Ata- türk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yasa- sı'nın 103. maddesihü- kümleri doğrultusunda çalışmalarını sürdüren "Milli Komite" 5 Tem- muz 2001 tarihinde yaptığı toplantıda şu ka- rara vardı: "Ankara Bûyükşehir Belediyesi tarafından, Ankara Metrosu'nun 'Kültür Merkezi' durağı- nın adının 'Atatürk Kül- tür Merkezi' olarak de- ğiştihlmesine..." Tandoğan Meyda- nı'ndaki "Su Perisi" hey- kelini kaldırarak yerine "necefli maşrapa" ko- yan Gökçek'e, Milli Ko- mite'den birsevinçli ha- berdaha: "öncekiyıllar- da Tandoğan Meyda- nı'nda bulunan 'Su Pe- risi' heykelinin, Ankara Bûyükşehir Belediyesi tarafından onarılarak Atatürk Kültür Merkezi alanının uygun bir ye- rinde değerlendirilmesi- ne..." Başbakan Bülent Ecevit, Milli Komite'nin kararlarını temmuz ayı ortalarında yayımladığı genelge ile "Bilgilerini ve gereğini rica ederim" diyerek Gökçek'e iletti. Aradan bir aydan fazla zaman geçti. Kararlar uygulanmayı bekliyor. Borsa analizcilerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri, işsizlik dalgasının "tsunami"ye dönüştüğünü belgeliyor: 2001 'in ilk altı ayında 738 bin kişi işten aynlmış. tstatistiklere göre, 12 bin 865 kişi toplu işten çıkarılmış, 84 bin 482 kişinin iş akdi bildirimli olarak feshedilmiş. 13 bin 750 kişi zorunlu nedenlerle işe ara verme, 40 bin 232 kişi işin sonaermesi, 10 bin 336 kişi işyerinin kapanması nedeniyle işinden olmuş. Liste uzayıp gidiyor. Bu rakamlann içinde resmi kayıtlara geçmeyen işten çıkanlmalar yok. Hu, hu! Borsa analizcileri, piyasa uzmanları, askılı ekonomi dehaları farkında mısınız, bu on binler, yüz binler, insan! IŞIK KANSÜ 8 yıllık eğitim uyuşukluğa boğdurulamaz Eski Eğitim-lş Sendikası Genel Başka- nı Niyazi Altunya, Talim ve Terbiye Kuru- lu'nun ilk üyelerini saydı: Emin Erişirgil, ihsan Sungu, Zeki Me- sut Alsan, Ibrahim Alaattin Gövsa, Ali Haydar Taner, Avni Refik Bekman. "Hep- si" dedi Altunya, "Kendi alanında uzman, çevihler yapmış, yapıtlar vermiş saygın isimler." 1960 devrimi sonrası aynı kurula Tahsin Saraç'ın, Adnan Saygun'un atandığını da anımsattı Altunya ve ekledi: "Kimseyi suçladığım filanyok. Ama, em- re göre, siyasal değişimlere göre renk de- ğiştiren, üretmeyen birkadrodan eğitimde köklü bir değişiklik yapması beklenemez." Günümüzde de laik, uygar ulusal eğitim siyasasını belirleyecekyetkin, atılımcı kad- rolar bulunamaz mı? Elbette bulunur. He- le hele yelkeniniz 8 yıllık eğitim devriminin rüzgârı ile şişiyorsa. Bundan bir önceki Milli Eğitim Bakanı Hik- met Uluğbay döneminde, işin reklamına kaçmadan, koalisyon dengeleri gözetildi- ği için kimi zaman ürkek de olsa, önemli adımlar atılmıştı. Yıllarca yobazlığın ege- men olduğu bir bakanlıkta bırakın "dönü- şümü", "reform" bile yapmanın zorluğu yadsınamazdı. Ancak, Uluğbay'dan göre- vi devralan Metin Bostancıoğlu'nun yal- nızca "günü kurtarma"ya dönük, silik, ba- kanlığın tutucu, gerici kadrolarınateslimi- yeti esas alan tutumu, 8 yıllık eğitim dev- riminin biraz önce sözünü ettiğimiz güçlü rüzgârını dindirdi. Böylece, yalnızca Bos- tancıoğlu köhnemiş bürokrasiye yenik düş- memiş oldu. Aynı zamanda, 50 yıldır sü- regelen zorlu birsavaşım sonrası elde edi- len çağdaş eğitimi gerçekleştirme umudu donuklaştırıldı. Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Ga- zalcı'nın söyleyişiyle, milyonlarca öğren- cinin geleceği, eğitimi yine gerici kadrola- rın "ufuksuz"\uğur\a teslim edildi: "18 Ağustos günü 8 yıllık eğitime geçi- şin 4. yıldönümünü doldurduk. Öncülük sürüyor mu? Ne yazık ki, hayır. Kaldı ki, ke- sintisizlik bölündü, yasanın içi doldurula- madı." Gazalcı'nın sözlerini doğrulayan tek bir örnek: 8 yıllık eğitim devrimini algılamış ve ona inanmış yöneticiler aylarca eğitildi, sı- navlara girdiler, kazandılar. Bugün kaçı yö- neticilik yapıyor bilir misiniz? Neredeyse hiç- biri. Yıllar süren bir karşı devrim döneminden sonra gerçekleştirilmiş bir devrim; uyu- şukluğa, ürkekliğe, ufuksuzluğa, idare-i maslahatçılığa, teslimiyetçiliğe boğdurula- maz! Sabah gazetesinin deyimiyle "devrimci sendika lideri", eski DİSK Başkanı, DSP milletveki- li Rıdvan Budak, kendisini yi- ne çarpıcı açıklamalaryapmak- tan alıkoyamamış: "Dünyada artık mülkiyet tar- tışması bitmiştir." DlSK'e bağlı Genel-lş Sendi- kası Genel Başkanı ismail Hak- kı Önal'a, Budak'ın bu sözleri- nenediyeceginisorduk. "Eşya- nın tabiatına aykın" diye girdi söze: "Mülkiyet tartışmasının bit- 'Devrimci sendika lideri' mesi demek, emekile sermaye çelişkısinin bitmesi demektir. Emek-sermaye çelişkisi olduğu sürece mülkiyet tartışması da bitmez. Nasıl bitecek? Bunu hangi doktrin söylüyor, bilemi- yorum." DlSK'e bağlı Birleşik Metal-lş Sendikası Başkanı Ziya Yılmaz ise Budak'ın değeriendirmesi- ni anımsattığımızda, "Doğrubul- muyorum" dedi ve sustu. Peki, Budak'ın "Başanlı sa- nayicilere özelleştirilecek şirket- lerin bedava verilmesi" önerisi- ne ne demeli? İsmail Hakkı Önal, öneriyi du- yunca gülümsedi: "Duymadığım şeyler bunlar. Ne diyebilirim? Şu anda şirket- lerbağınp çağınyor, ama asıl sı- kıntı içinde olan büyük bir emek kitlesi olan halktır. Kamu kuru- luşlannın özelleştirilerek peşkeş çekilmesi hangi siyasi anlayışın ürünüdür, bilemem. Ama ben, bir sendikacı olarak böyle bir ola- yın cinayet olacağını düşünü- yorum." Ziya Yılmaz da, Budak'ın ay- nı önerisi karşısında yine aynı tepkiyi gösterdi: "Doğru bulmuyorum." En iyisi, Sabah gazetesinin deyimiyle "devrimci sendika li- deri" Rıdvan Budak'ı birbirin- den değerli, hatta "çarpıcı" söz, görüş ve önerileri ile baş başa bırakmak... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORÜNLARI YILMAZ ŞÎPAL Ağır ve Yıpratıcı Işlerde Sigorta Başlangıcı SORU: 1961 doğumluyum. tlk olarak bir kamu kuruluşun- da 1 Temmuz 1979 tarihinde sigortalı olarak işe başladım ve 30 gün çalıştım. 1982-1983 yılları ara- sında özel bir işyerinde 600 gün sigortalı çalışmam oldu. Vatani görevim sonrasında yine özel bir işye- rinde 120 gün daha sigortalı olarak çalıştım. Dev- let ve özel işyerlerinde primi ödenmiş 750 gün ça- lışmam vardır. 1 Nisan 1986 tarihinden bugüne ka- dar kesintisiz olarak bir yerel gazetede 212 sayılı Ba- sın tş Yasası'na tabi olarak, muhabirlik görevi yap- maktayım. Basın işkolunda toplam prim ödeme gün sayım 5.490 gündür. 1.7.1979'dan bugüne kadar, ba- sın işkolunda, devlet ve özel sektörde çalışma gün sayım ise 6.240 güne ulaşmış durumdadır. Özellik- le basın işkolunda çalışmalarımız için her 360 gü- ne 90 gün eklemesi yapıldığı belirtilmektedir. Bu du- rumda emekli olma şartını nasıl elde edebilirim? (S.G.) YANIT: 24 Ağustos 1977 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2098 sayılı yasayla, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'na ek mad- de 5 ile bazı işyerleri "ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işyerin- den" sayılmış ve bu işyerlerinin yine, "ağır, yıpratıcı ve ze- hirleyici" işlerinde çalışan sigortalılara. her çalıştıklan tam yıl (360 gün) için, sigortalıhk sürelerine ayrıca yüzde 25 oranın- da (90 gün) bir sürenin "itibari hizmet süresi" olarak eklen- mesi öngörühnüştür. 5953 sayılı Basın İş Yasası kapsamına gi- ren işyerlerinde, "ağır, yıpratıcı ve zehirleyici" işlerde çalı- şanlara da. 1 Eylül 1977'den geçerli olarak "itibari hizmet" süresınden yararlanma hakkı tanınmıştır. Basın İş Yasası kap- sammda "muhabir" olarak görev yapanlar da bu "itibari hizmet" süresinden yararlanmaktadır. Ancak. "itibari hizmet" süresinden yararlanabümek için, "ağır. yıpratıcı ve zehirleyici" işlerde en az tam 10 yıl (3.600) gün prim ödemek gerekmektedir. SSK. Genel Müdürlüğü'nün 8 Eylül 1977 günlü. 2206 sayı- lı genelgesinde uygulamanın nasıl yapılacağı bir örnekle açık- lanmıştır. Ağır. yıpratıcı ve zehirleyici işlerde. "14 sene 6 ay 10 gün = 5320 gün" çalışmış olan sigortalı için (çalışan gün sayısı x 0.25)formülü uygulanmak suretiyle. 1308 gün itibari hizmet gün sayısı toplamı. tahsisi sırasında aranılacak sigortalılık sü- resinden indirilecektir. (...) Bubilgilere göre ilk kez 1 Temmuz 1979'da sigortalı olan ve basın işkolundaki prim ödeme gün sayısı 5.490 günle bir- likte toplam 6.240 gün olan bir sigortalının yaşlılık aylığına hak kazanacağı tarih ne olacaktır? (5.490 basın işkolunda çalışma günü x 0.25 itibari hizmet oranı = 1.373 gün = 3 yıl 9 ay 22 gün). Ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işlerde geçen 5.490 günlük sü- re karşılığı, 3 yıl 9 ay 22 günlük "itibari hizmet" süresi, 1 Temırıuz 1979 olan sigortalılık başlangıcını 19 Eylül 1975 ta- rihine indirecektir. 4447 sayılı yasanın emeklilikte yaş sının getiren geçici mad- de 8 l'in yürürlüğe girdiği, 8 Eylül 1999 günü "sigortalılık sü- resi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süre- si 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında", 4447 sayı- lı ya.>anın yürürlüğe girdiği 8 Eylül 1999'dan önceki "yürür- liiktt bulunan hükümler uygulanır". Bibaşka anlatımla. 8 Temmuz 1999 günü sigortalılık süre- si 23 yıl ve daha fazla olan erkek sigortalılar, 25 yıllık sigor- talılü süresi içinde 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün) prim öde- diklerinde koşulsuz emekli olmaya hak kazanmış durumdadır. Ginümüzdeki uygulamada, sigorta başlangıcı 19 Eylül 1975 gûni olan bir sigortalının, 4447 sayılı yasanın yürürlüğe gir- d ği < Eylül 1999'da, sigortalılık süresi 23 yıl 11 ay 23 gündür ve bı sigortalı 19 Eylül 2000'de emekli olmaya hak kazanmış dırundadır. KÎM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuı turk.net HARBİ SEMtH POROY semihporoydı yahoo.com BULUT BEBEK M'RAYÇIFTÇ! r~ •» bulutbebek <ı hotmail.com TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 27 Ağustos "YAŞAMA UĞRAŞI"NIN SONUf 19KJ'P£ BUSÛN, ÜNLÜ İT}HLYAM YAZAE. VE OZAAJt CESARE PAVESE, 4 2 YAŞINPA UYHUJ HAPI İLB İNTİHAK em'. içe PĞNÛK ve ÇOK DUYGOSAL s/e. y/tpt- YA SAHlP OLAN f#yE£E, GEHetM/CLE O0AMA- TİK. eiR YAÇAM SÜeMÖÇTÜ. AŞKLARI, PÜÇ KJ- KltU./KLAei VS E-PÜNYA SAVAŞI'NIN YIKIMI ONU FAZLA £T*r/Lf*1/fr/. ŞİİRLERJMİ, fSCMAM- LARlfJI YAZARKEN Bi£ YANPAM DA FAÇiST- LS&İH SASICJIA&INA OİH£MMIÇT/. ÇOK İUSİ UYANCHgAN GÜULÛĞÜ "YAÇAMA U6eAÇ/"NI ŞÖ L£ SİTltSMİÇTİ: " İUTİHAG.I İLJC PÜÇÜUOÜĞÜMOE.ZAYIF 1*A0IULA£ Ş BU İÇİ. ALÇAfC£öuüU-ûUJK /ST7K>g,K£A/0fHİ BE- 6ENMİŞLİK D6G/L • TİK.SİNİYORUM SÛTÛN 8UNLA&AH SÖ21EB De&L^/LEM. ABTIK YAZMAYA CAS/M !. TURK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Irternefc http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreter(Ş tkv.org.tr koordinatorfn tkv.org.tr İZMİR 9. SULH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No. 2000 1550 E 2001 738 K Davacı Ahmet Tancuroğlu vekilı Av Yaşar Özdemıriarafından davalı Ayşe Babalı aleyhine açılan ızaleyi şüyu davası nedeniyle; davalı Ayşe Baba- lı: General KâzımÖzalp Mah 47'4 Sok. No 5 Izmirde mukım. Davacı vekıli dava dilekçesi ile, da\acı ile, davalının kmir Üçkuyular mevkıinde 211 La pafta. 42006 ada, 24 parselde kayıtll toplam 164 m2 mıktarlı taşınmazın birlikte malıkı oldukJannı dava konusu taşınmazın 138/164 m2'si davacıya aıt olup, kalanın ise 26/164 m2"sı davalıya aıt olduğunu, aynca gaynmenkul üzerinde bulunan mevcut binanın tamamının da davacıya ait olduğunu, or- taklığın aynen taksımı ile ızalesının mümkun olmadığından şüyuun satış suretiyle izalesuıe karar venlmesını istemiştir. Davalı Ayşe Babalı'ya General Kâzım Özalp Mah. 47 4 Sok No 5 Izmır adresıne çıkarılan teblığın adresmde bulunmaması nedeni ile duruşma gününü bildinr davetıyenin gazete ile ılan edılmiş olması nedeni ile. Da\acının davasının kabulüne. dava konusu Izmir ıh, Polıgon 47/4 Sokak No: 9-9/A ve 9/B'de kâin ve tapunun Izmir ili, Konak ılçesı, Üçkuyular Maballesı, 42006 ada. 24 parsehnde A\ lulu Kargır ev cınsi ile kayıtlı üzerinde davacıya ait ıkı adet bma bulunan taşınmazın ortaklığının açık arttırma suretı ile satılarak gıdenlmesıne. 492 sayılı harçlar kanunu uyannca satış bedeli üzerinden bınde dokuz harç ahnmasına. sa- tış memuru olarak Izmır 9 Sulh Hukuk Mahkemesı'nın yazıışlen müdürünün tayınine. davacı vekili tarafından bu dava nedeniyle yapılan toplam 131.508.000 TL. harç \e yargılama gıderı ıle davacı vekilı yaranna dava tarihinde yürürlükte bulunan avukathk asgan ücret tarifelen uyannca hesap ve takdır edilen 82.500.000 TL. maktu ucretı vekâletın taraflardan paylan oranında ahnmasına, satış sonunda elde edılecekparanın O o93.497sinın davacı Ahmet Tancuroğlu'na, %6 503'ünün davalı Avşe Babalı'ya olmak üzere venlmesine daır verilen 20.6.2001 Ta. ve 2001/738 K.. no'lu karann da karar tebliği yenne geçerli olmak üzere da\alı Ayşe Babalı'ya gazete ilanı suretıvle teblığıne. ilan olunur 20 08 2001. Basın: 48895 SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU Assisi Mevleuilepi... "Bilgelikgülünüarayan" demekmiş "cteAv/ş'Fars- çada. Bunu Assisi'nin "San Gül Dervişleri"nöer\ öğrendim. Batı ile Doğu dervişleri arasındaki ilk fark: Bilgi ve takdimden geçiyor. Gösteriye girerken elimize özen- le hazırlanmış şık, ince bir kitapçık tutuşturuyorlar. Sema, zikir, Mevlana hakkında bilgilervar içinde: "Gel, kim olursan gel!..." diye başlıyor ve Mevlana'nın "Divan-ı Kebir'mden alınmış şu şiiriyle devam edi- yor: "Ne Doğudanım, ne Batıdan... ne 'yerden'im, ne denizden... Ne bu dünyadıryerim, ne öteki; ne cen- net, ne cehennemden, neÂderri, ne Havva'danım... 'Yer'sizlik'tir benim yerim. Ne bu vücut benim, ne bu ruh. Bu ikilemi çoktan geçtim. Gördüm ki evren tektir. Ben o 'tek'e, tek sevgiliye (Tannya) aitim. Bu tekliği bilir, bu tekliği arar, bu tekliği söylerim..." Türkiye'de defalarca dervişleri izledim. Böyle özenli birtakdim görmedim. Ezberci edebiyat ders- lerinden aklımızda kalanla yaşıyoruz biz her sefe- rinde Mevlana'yı. Dervişler çıkıp dönüyor. Anlayan anlıyor. Anlamayan bakıyor. Zarafetlerinden etkile- nen pek pekduygulanıyor. Mesajdaki "modem", "kü- resel", "devrimci" içeriğin ben hiçbir gösteride vur- gulanıp öne çıkanldığını görmedim. Belli ki bu, ar- zulanmıyor. Mevlana "Doğu'nun Dante'si olarak" anılıyor oy- sa ki burada. Doğu'ya özgü gelenekle bizde yalnız "simge ve dansta" yaşayan "hümanizmasr bura- da dillendiriliyor. "Söz" ve "simge" yan yana getiri- liyor. Roma'nın eşsiz yaz gecelerinden birinde izledi- ğim "italyan dervişlerden" bu nedenle büyük tat al- dım. İlk kez düşünce ile bütünleşen bir "derviş gös- terisi" izledim çünkü. Zikir ve semadan önce biri çı- kıp Mevlana'nın "insanlığa" ait olduğunu anlattı ve ney eşliğinde ondan -Italyanca- şiirler okudu. Son- ra "Tann katında Hristiyanla Müslüman arasında fark yoktur" diyerek bağladı söylemini: "Ikisi de aynı Tan- n arayışı içinde..." Tis kesti İtalyan izleyiciler. Hani bazen sessizliğin dili olurya. Öyle. Hayret, şaşkınlık, merak, ilgi, dik- kat hepsi birarada... Tiklım tıklım dolmuştu sıralar. Fotoğraf makinesini, videosunu kapan gelmiş. Ye- re ilişemeyen ayakta izliyor. Istanbul gibi yedi tepe üzerinde kurulmuş Ro- ma'nın -kente hâkim- "Gianicolo" tepesinde; se- dir çamlan altında bir açık hava tiyatrosunda sey- rettim Assisi dervişlerini. Hıristiyanlığın bu en kut- sal kentinin göbeğinde, Vatikan'ın yanıbaşında, der- vişlerin -İtalyan aksanıylatekrarladığı- 'Hill-Allah, Al- lah, /A//a/j"seslenişleriyleyaptıkları "zikir" görülme- ye değerdi. Başınızı çevirdiğiniz yerde kiliseyle kar- şılaştığınız bir kent Roma. Kilise çanlan arasında derviş ritüeli tuhaf, sıradı- şı geliyor insana. Gösteri ardından kulise dalıp buldum onlan. İn- ce Mehmet, Mustafa, Galip, Hacı, Kemal, Süley- man, Abdurrahman, Mehmet Ali; birer "Türk is- mi" almış hepsi. "İnce Mehmet" adını alan Massi- milliano, "Assisidergâhının"lideri. "Mevlana"y\ ar- kadaşları ile bir "hakikat" yolculuğunda keşfetmiş. Hindistan, Tıbet, Güney Amerika; o bildik, klasiktu- ru yapmışlar önce. Nihayet iki yıl önce Konya'da "Mevlana'ya kavuşmuşlar". Ve bir dergâha girmiş- ler. "Nasıl"\n\ "nazikkonu" diye anlatmıyoriar. Özel nefes egzersizleriyle üç ayda, düşmeden dönmeyi öğrenmişler. Isa ile Mevlana öğretisi ara- sında paralellik bulduklarını anlatıyorlar. Assisi'yi bu yüzden kendilerine mesken seçmişler. "Konya Is- lamın kutsal kentiyse" diyorlar: "San Francesco d'Assisi'n/n kurduğu Assisi de Hristiyanlığın kutsal kentidir"... Aynı yıllarda yaşayan aziz San Frances- cod'Assisi (1182-1226) ile Mevlana(1207-1273) "in- ternet, tv, cep telefonsuz" ortaçağın ilk "globaldü- şünüheri" onlara göre. "Assisi San Gül Dervişleri"nm bu sentezden do- ğan gösterilerini, Hıristiyan din adamları farklı duy- gularia karşılıyormuş. Bazı papazlar güle oynaya ki- liselerini açarken, bazılan bağnazca sırt çeviriyor- muş. Bizim Mevleviler ne der bilmem... Ama Assi- si dervişleri karartı. Mevlana'nın mesajını 2000'in mo- dernizmiyle dünyaya açmak istiyortar. Gösterileri Italya'da ilgi görüyor. Israil, Isviçre gibi ülkelerden de art arda davet alıyorlar. "Mevlana şenlikleri" için 17 Aralık'ta Türkiye'ye de gelecekler. "Küreselleşme böyle birşey" diyerek selamlıyor aynlırken beni "İnce Mehmet": "San Francesco d'Assisi ile Mevlana 'nın sekiz asırgeciken buluşma- sı bu." B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1V 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Taze mısır koçanı. 2/ Lenf düğümleri yangısı... Bir gösterme sıfa- tı. 3/ Çölden esen rüzgâr... "Lanet" söz- cüğünün halk arasında aldı- ğıbiçim.4/Kı- 8 sakıllıbirbek- g çi köpeği cin- si. 5/ Hatay ilinde bir ova... Değerli bir süs 1 taşı. 6/ Afrika'da bir 2 ırmak... Gümüşün 3 simgesi... Japon lirik 4 dramı II Peygamber- 5 leri Hud'u dinleme- g dikleri için Tann ta- 7 rafından yok edilen kavim... Eğreti ve sey- rek dikiş. 8/ Kazakis- 9 tan'ın başkenti. 9/ Çanakkale ilinde ünlü bir antik kent... " — Farrow:": ABD'li akrris. YUKARIDAJV AŞAĞIYA: 1/ Domates, taze soğan, yeşilbiber, maydanoz. na- ne ve limon suyuyla yapılan salata türü. 2/ Evın bö- lümü... Birçok efsaneye konu olmuş ünlü Frigya kra- lı. 3/ Hasırdan örülmüş kulplu torba... Nazı parti- sinin askeri polis örgütü.4/ Tarla sının... Yön gös- tennek için belli yerlere konulan işaret... Yapısına girdiği sözcüğe "kendi kendine" anlamı katan ya- bancı önek. 5/ lletişim dizgesi birliği... Dolunay, mehtap. 6/ Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. II Arnavutluk'un parabirimi... Mikroskop camı. 8/ Ku- zey Amerika'yı Asya'dan ayıran boğaz. 9/ Futbol- da kaleye yapılan sert vuruş... Keseli ayı da deni- len ve Avustralya'da yaşayan hayvan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle