Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
, . - , - « •
27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Gökçek'e iki miijde
Ankara Metrosu'nun
"A tatürk Kültür Merke-
z/"ndeki durağına "Kül-
tür Merkezi" tabelası
asan Ankara Anakent
Belediye Başkanı Me-
lik Gökçek'e bir müjde-
miz var. 2876 sayılı Ata-
türk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Yasa-
sı'nın 103. maddesihü-
kümleri doğrultusunda
çalışmalarını sürdüren
"Milli Komite" 5 Tem-
muz 2001 tarihinde
yaptığı toplantıda şu ka-
rara vardı:
"Ankara Bûyükşehir
Belediyesi tarafından,
Ankara Metrosu'nun
'Kültür Merkezi' durağı-
nın adının 'Atatürk Kül-
tür Merkezi' olarak de-
ğiştihlmesine..."
Tandoğan Meyda-
nı'ndaki "Su Perisi" hey-
kelini kaldırarak yerine
"necefli maşrapa" ko-
yan Gökçek'e, Milli Ko-
mite'den birsevinçli ha-
berdaha: "öncekiyıllar-
da Tandoğan Meyda-
nı'nda bulunan 'Su Pe-
risi' heykelinin, Ankara
Bûyükşehir Belediyesi
tarafından onarılarak
Atatürk Kültür Merkezi
alanının uygun bir ye-
rinde değerlendirilmesi-
ne..."
Başbakan Bülent
Ecevit, Milli Komite'nin
kararlarını temmuz ayı
ortalarında yayımladığı
genelge ile "Bilgilerini
ve gereğini rica ederim"
diyerek Gökçek'e iletti.
Aradan bir aydan fazla
zaman geçti. Kararlar
uygulanmayı bekliyor.
Borsa analizcilerine
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı
verileri, işsizlik
dalgasının
"tsunami"ye
dönüştüğünü
belgeliyor: 2001 'in ilk
altı ayında 738 bin kişi
işten aynlmış.
tstatistiklere göre, 12
bin 865 kişi toplu
işten çıkarılmış, 84 bin
482 kişinin iş akdi
bildirimli olarak
feshedilmiş. 13 bin
750 kişi zorunlu
nedenlerle işe ara
verme, 40 bin 232 kişi
işin sonaermesi, 10
bin 336 kişi işyerinin
kapanması nedeniyle
işinden olmuş.
Liste uzayıp gidiyor.
Bu rakamlann içinde
resmi kayıtlara
geçmeyen işten
çıkanlmalar yok.
Hu, hu! Borsa
analizcileri, piyasa
uzmanları, askılı
ekonomi dehaları
farkında mısınız, bu
on binler, yüz binler,
insan!
IŞIK KANSÜ
8 yıllık eğitim uyuşukluğa boğdurulamaz
Eski Eğitim-lş Sendikası Genel Başka-
nı Niyazi Altunya, Talim ve Terbiye Kuru-
lu'nun ilk üyelerini saydı:
Emin Erişirgil, ihsan Sungu, Zeki Me-
sut Alsan, Ibrahim Alaattin Gövsa, Ali
Haydar Taner, Avni Refik Bekman. "Hep-
si" dedi Altunya, "Kendi alanında uzman,
çevihler yapmış, yapıtlar vermiş saygın
isimler."
1960 devrimi sonrası aynı kurula Tahsin
Saraç'ın, Adnan Saygun'un atandığını da
anımsattı Altunya ve ekledi:
"Kimseyi suçladığım filanyok. Ama, em-
re göre, siyasal değişimlere göre renk de-
ğiştiren, üretmeyen birkadrodan eğitimde
köklü bir değişiklik yapması beklenemez."
Günümüzde de laik, uygar ulusal eğitim
siyasasını belirleyecekyetkin, atılımcı kad-
rolar bulunamaz mı? Elbette bulunur. He-
le hele yelkeniniz 8 yıllık eğitim devriminin
rüzgârı ile şişiyorsa.
Bundan bir önceki Milli Eğitim Bakanı Hik-
met Uluğbay döneminde, işin reklamına
kaçmadan, koalisyon dengeleri gözetildi-
ği için kimi zaman ürkek de olsa, önemli
adımlar atılmıştı. Yıllarca yobazlığın ege-
men olduğu bir bakanlıkta bırakın "dönü-
şümü", "reform" bile yapmanın zorluğu
yadsınamazdı. Ancak, Uluğbay'dan göre-
vi devralan Metin Bostancıoğlu'nun yal-
nızca "günü kurtarma"ya dönük, silik, ba-
kanlığın tutucu, gerici kadrolarınateslimi-
yeti esas alan tutumu, 8 yıllık eğitim dev-
riminin biraz önce sözünü ettiğimiz güçlü
rüzgârını dindirdi. Böylece, yalnızca Bos-
tancıoğlu köhnemiş bürokrasiye yenik düş-
memiş oldu. Aynı zamanda, 50 yıldır sü-
regelen zorlu birsavaşım sonrası elde edi-
len çağdaş eğitimi gerçekleştirme umudu
donuklaştırıldı.
Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Ga-
zalcı'nın söyleyişiyle, milyonlarca öğren-
cinin geleceği, eğitimi yine gerici kadrola-
rın "ufuksuz"\uğur\a teslim edildi:
"18 Ağustos günü 8 yıllık eğitime geçi-
şin 4. yıldönümünü doldurduk. Öncülük
sürüyor mu? Ne yazık ki, hayır. Kaldı ki, ke-
sintisizlik bölündü, yasanın içi doldurula-
madı."
Gazalcı'nın sözlerini doğrulayan tek bir
örnek: 8 yıllık eğitim devrimini algılamış ve
ona inanmış yöneticiler aylarca eğitildi, sı-
navlara girdiler, kazandılar. Bugün kaçı yö-
neticilik yapıyor bilir misiniz? Neredeyse hiç-
biri.
Yıllar süren bir karşı devrim döneminden
sonra gerçekleştirilmiş bir devrim; uyu-
şukluğa, ürkekliğe, ufuksuzluğa, idare-i
maslahatçılığa, teslimiyetçiliğe boğdurula-
maz!
Sabah gazetesinin deyimiyle
"devrimci sendika lideri", eski
DİSK Başkanı, DSP milletveki-
li Rıdvan Budak, kendisini yi-
ne çarpıcı açıklamalaryapmak-
tan alıkoyamamış:
"Dünyada artık mülkiyet tar-
tışması bitmiştir."
DlSK'e bağlı Genel-lş Sendi-
kası Genel Başkanı ismail Hak-
kı Önal'a, Budak'ın bu sözleri-
nenediyeceginisorduk. "Eşya-
nın tabiatına aykın" diye girdi
söze:
"Mülkiyet tartışmasının bit-
'Devrimci sendika lideri'
mesi demek, emekile sermaye
çelişkısinin bitmesi demektir.
Emek-sermaye çelişkisi olduğu
sürece mülkiyet tartışması da
bitmez. Nasıl bitecek? Bunu
hangi doktrin söylüyor, bilemi-
yorum."
DlSK'e bağlı Birleşik Metal-lş
Sendikası Başkanı Ziya Yılmaz
ise Budak'ın değeriendirmesi-
ni anımsattığımızda, "Doğrubul-
muyorum" dedi ve sustu.
Peki, Budak'ın "Başanlı sa-
nayicilere özelleştirilecek şirket-
lerin bedava verilmesi" önerisi-
ne ne demeli?
İsmail Hakkı Önal, öneriyi du-
yunca gülümsedi:
"Duymadığım şeyler bunlar.
Ne diyebilirim? Şu anda şirket-
lerbağınp çağınyor, ama asıl sı-
kıntı içinde olan büyük bir emek
kitlesi olan halktır. Kamu kuru-
luşlannın özelleştirilerek peşkeş
çekilmesi hangi siyasi anlayışın
ürünüdür, bilemem. Ama ben, bir
sendikacı olarak böyle bir ola-
yın cinayet olacağını düşünü-
yorum."
Ziya Yılmaz da, Budak'ın ay-
nı önerisi karşısında yine aynı
tepkiyi gösterdi:
"Doğru bulmuyorum."
En iyisi, Sabah gazetesinin
deyimiyle "devrimci sendika li-
deri" Rıdvan Budak'ı birbirin-
den değerli, hatta "çarpıcı" söz,
görüş ve önerileri ile baş başa
bırakmak...
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORÜNLARI
YILMAZ ŞÎPAL
Ağır ve Yıpratıcı Işlerde
Sigorta Başlangıcı
SORU: 1961 doğumluyum. tlk olarak bir kamu kuruluşun-
da 1 Temmuz 1979 tarihinde sigortalı olarak işe
başladım ve 30 gün çalıştım. 1982-1983 yılları ara-
sında özel bir işyerinde 600 gün sigortalı çalışmam
oldu. Vatani görevim sonrasında yine özel bir işye-
rinde 120 gün daha sigortalı olarak çalıştım. Dev-
let ve özel işyerlerinde primi ödenmiş 750 gün ça-
lışmam vardır. 1 Nisan 1986 tarihinden bugüne ka-
dar kesintisiz olarak bir yerel gazetede 212 sayılı Ba-
sın tş Yasası'na tabi olarak, muhabirlik görevi yap-
maktayım. Basın işkolunda toplam prim ödeme gün
sayım 5.490 gündür. 1.7.1979'dan bugüne kadar, ba-
sın işkolunda, devlet ve özel sektörde çalışma gün
sayım ise 6.240 güne ulaşmış durumdadır. Özellik-
le basın işkolunda çalışmalarımız için her 360 gü-
ne 90 gün eklemesi yapıldığı belirtilmektedir. Bu du-
rumda emekli olma şartını nasıl elde edebilirim?
(S.G.)
YANIT:
24 Ağustos 1977 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2098
sayılı yasayla, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'na ek mad-
de 5 ile bazı işyerleri "ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işyerin-
den" sayılmış ve bu işyerlerinin yine, "ağır, yıpratıcı ve ze-
hirleyici" işlerinde çalışan sigortalılara. her çalıştıklan tam yıl
(360 gün) için, sigortalıhk sürelerine ayrıca yüzde 25 oranın-
da (90 gün) bir sürenin "itibari hizmet süresi" olarak eklen-
mesi öngörühnüştür. 5953 sayılı Basın İş Yasası kapsamına gi-
ren işyerlerinde, "ağır, yıpratıcı ve zehirleyici" işlerde çalı-
şanlara da. 1 Eylül 1977'den geçerli olarak "itibari hizmet"
süresınden yararlanma hakkı tanınmıştır. Basın İş Yasası kap-
sammda "muhabir" olarak görev yapanlar da bu "itibari
hizmet" süresinden yararlanmaktadır.
Ancak. "itibari hizmet" süresinden yararlanabümek için,
"ağır. yıpratıcı ve zehirleyici" işlerde en az tam 10 yıl (3.600)
gün prim ödemek gerekmektedir.
SSK. Genel Müdürlüğü'nün 8 Eylül 1977 günlü. 2206 sayı-
lı genelgesinde uygulamanın nasıl yapılacağı bir örnekle açık-
lanmıştır.
Ağır. yıpratıcı ve zehirleyici işlerde. "14 sene 6 ay 10 gün
= 5320 gün" çalışmış olan sigortalı için (çalışan gün sayısı x
0.25)formülü uygulanmak suretiyle. 1308 gün itibari hizmet
gün sayısı toplamı. tahsisi sırasında aranılacak sigortalılık sü-
resinden indirilecektir. (...)
Bubilgilere göre ilk kez 1 Temmuz 1979'da sigortalı olan
ve basın işkolundaki prim ödeme gün sayısı 5.490 günle bir-
likte toplam 6.240 gün olan bir sigortalının yaşlılık aylığına
hak kazanacağı tarih ne olacaktır?
(5.490 basın işkolunda çalışma günü x 0.25 itibari hizmet
oranı = 1.373 gün = 3 yıl 9 ay 22 gün).
Ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işlerde geçen 5.490 günlük sü-
re karşılığı, 3 yıl 9 ay 22 günlük "itibari hizmet" süresi, 1
Temırıuz 1979 olan sigortalılık başlangıcını 19 Eylül 1975 ta-
rihine indirecektir.
4447 sayılı yasanın emeklilikte yaş sının getiren geçici mad-
de 8 l'in yürürlüğe girdiği, 8 Eylül 1999 günü "sigortalılık sü-
resi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süre-
si 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında", 4447 sayı-
lı ya.>anın yürürlüğe girdiği 8 Eylül 1999'dan önceki "yürür-
liiktt bulunan hükümler uygulanır".
Bibaşka anlatımla. 8 Temmuz 1999 günü sigortalılık süre-
si 23 yıl ve daha fazla olan erkek sigortalılar, 25 yıllık sigor-
talılü süresi içinde 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün) prim öde-
diklerinde koşulsuz emekli olmaya hak kazanmış durumdadır.
Ginümüzdeki uygulamada, sigorta başlangıcı 19 Eylül 1975
gûni olan bir sigortalının, 4447 sayılı yasanın yürürlüğe gir-
d ği < Eylül 1999'da, sigortalılık süresi 23 yıl 11 ay 23 gündür
ve bı sigortalı 19 Eylül 2000'de emekli olmaya hak kazanmış
dırundadır.
KÎM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuı turk.net
HARBİ SEMtH POROY semihporoydı yahoo.com
BULUT BEBEK M'RAYÇIFTÇ!
r~ •»
bulutbebek <ı hotmail.com
TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 27 Ağustos
"YAŞAMA UĞRAŞI"NIN SONUf
19KJ'P£ BUSÛN, ÜNLÜ İT}HLYAM YAZAE. VE OZAAJt
CESARE PAVESE, 4 2 YAŞINPA UYHUJ HAPI İLB İNTİHAK
em'. içe PĞNÛK ve ÇOK DUYGOSAL s/e. y/tpt-
YA SAHlP OLAN f#yE£E, GEHetM/CLE O0AMA-
TİK. eiR YAÇAM SÜeMÖÇTÜ. AŞKLARI, PÜÇ KJ-
KltU./KLAei VS E-PÜNYA SAVAŞI'NIN YIKIMI
ONU FAZLA £T*r/Lf*1/fr/. ŞİİRLERJMİ, fSCMAM-
LARlfJI YAZARKEN Bi£ YANPAM DA FAÇiST-
LS&İH SASICJIA&INA OİH£MMIÇT/. ÇOK İUSİ
UYANCHgAN GÜULÛĞÜ "YAÇAMA U6eAÇ/"NI ŞÖ
L£ SİTltSMİÇTİ: " İUTİHAG.I
İLJC PÜÇÜUOÜĞÜMOE.ZAYIF 1*A0IULA£ Ş
BU İÇİ. ALÇAfC£öuüU-ûUJK /ST7K>g,K£A/0fHİ BE-
6ENMİŞLİK D6G/L • TİK.SİNİYORUM SÛTÛN 8UNLA&AH
SÖ21EB De&L^/LEM. ABTIK YAZMAYA CAS/M !.
TURK KALP VAKFI
19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul
Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35
Irternefc http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreter(Ş tkv.org.tr
koordinatorfn tkv.org.tr
İZMİR 9. SULH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
Dosya No. 2000 1550 E 2001 738 K
Davacı Ahmet Tancuroğlu vekilı Av Yaşar Özdemıriarafından davalı Ayşe Babalı aleyhine açılan ızaleyi şüyu davası nedeniyle; davalı Ayşe Baba-
lı: General KâzımÖzalp Mah 47'4 Sok. No 5 Izmirde mukım. Davacı vekıli dava dilekçesi ile, da\acı ile, davalının kmir Üçkuyular mevkıinde 211
La pafta. 42006 ada, 24 parselde kayıtll toplam 164 m2 mıktarlı taşınmazın birlikte malıkı oldukJannı dava konusu taşınmazın 138/164 m2'si davacıya
aıt olup, kalanın ise 26/164 m2"sı davalıya aıt olduğunu, aynca gaynmenkul üzerinde bulunan mevcut binanın tamamının da davacıya ait olduğunu, or-
taklığın aynen taksımı ile ızalesının mümkun olmadığından şüyuun satış suretiyle izalesuıe karar venlmesını istemiştir. Davalı Ayşe Babalı'ya General
Kâzım Özalp Mah. 47 4 Sok No 5 Izmır adresıne çıkarılan teblığın adresmde bulunmaması nedeni ile duruşma gününü bildinr davetıyenin gazete ile
ılan edılmiş olması nedeni ile. Da\acının davasının kabulüne. dava konusu Izmir ıh, Polıgon 47/4 Sokak No: 9-9/A ve 9/B'de kâin ve tapunun Izmir ili,
Konak ılçesı, Üçkuyular Maballesı, 42006 ada. 24 parsehnde A\ lulu Kargır ev cınsi ile kayıtlı üzerinde davacıya ait ıkı adet bma bulunan taşınmazın
ortaklığının açık arttırma suretı ile satılarak gıdenlmesıne. 492 sayılı harçlar kanunu uyannca satış bedeli üzerinden bınde dokuz harç ahnmasına. sa-
tış memuru olarak Izmır 9 Sulh Hukuk Mahkemesı'nın yazıışlen müdürünün tayınine. davacı vekili tarafından bu dava nedeniyle yapılan toplam
131.508.000 TL. harç \e yargılama gıderı ıle davacı vekilı yaranna dava tarihinde yürürlükte bulunan avukathk asgan ücret tarifelen uyannca hesap ve
takdır edilen 82.500.000 TL. maktu ucretı vekâletın taraflardan paylan oranında ahnmasına, satış sonunda elde edılecekparanın O
o93.497sinın davacı
Ahmet Tancuroğlu'na, %6 503'ünün davalı Avşe Babalı'ya olmak üzere venlmesine daır verilen 20.6.2001 Ta. ve 2001/738 K.. no'lu karann da karar
tebliği yenne geçerli olmak üzere da\alı Ayşe Babalı'ya gazete ilanı suretıvle teblığıne. ilan olunur 20 08 2001. Basın: 48895
SAGNAK
NtLGÜN CERRAHOĞLU
Assisi Mevleuilepi...
"Bilgelikgülünüarayan" demekmiş "cteAv/ş'Fars-
çada. Bunu Assisi'nin "San Gül Dervişleri"nöer\
öğrendim.
Batı ile Doğu dervişleri arasındaki ilk fark: Bilgi ve
takdimden geçiyor. Gösteriye girerken elimize özen-
le hazırlanmış şık, ince bir kitapçık tutuşturuyorlar.
Sema, zikir, Mevlana hakkında bilgilervar içinde: "Gel,
kim olursan gel!..." diye başlıyor ve Mevlana'nın
"Divan-ı Kebir'mden alınmış şu şiiriyle devam edi-
yor:
"Ne Doğudanım, ne Batıdan... ne 'yerden'im, ne
denizden... Ne bu dünyadıryerim, ne öteki; ne cen-
net, ne cehennemden, neÂderri, ne Havva'danım...
'Yer'sizlik'tir benim yerim. Ne bu vücut benim, ne
bu ruh. Bu ikilemi çoktan geçtim. Gördüm ki evren
tektir. Ben o 'tek'e, tek sevgiliye (Tannya) aitim. Bu
tekliği bilir, bu tekliği arar, bu tekliği söylerim..."
Türkiye'de defalarca dervişleri izledim. Böyle
özenli birtakdim görmedim. Ezberci edebiyat ders-
lerinden aklımızda kalanla yaşıyoruz biz her sefe-
rinde Mevlana'yı. Dervişler çıkıp dönüyor. Anlayan
anlıyor. Anlamayan bakıyor. Zarafetlerinden etkile-
nen pek pekduygulanıyor. Mesajdaki "modem", "kü-
resel", "devrimci" içeriğin ben hiçbir gösteride vur-
gulanıp öne çıkanldığını görmedim. Belli ki bu, ar-
zulanmıyor.
Mevlana "Doğu'nun Dante'si olarak" anılıyor oy-
sa ki burada. Doğu'ya özgü gelenekle bizde yalnız
"simge ve dansta" yaşayan "hümanizmasr bura-
da dillendiriliyor. "Söz" ve "simge" yan yana getiri-
liyor.
Roma'nın eşsiz yaz gecelerinden birinde izledi-
ğim "italyan dervişlerden" bu nedenle büyük tat al-
dım. İlk kez düşünce ile bütünleşen bir "derviş gös-
terisi" izledim çünkü. Zikir ve semadan önce biri çı-
kıp Mevlana'nın "insanlığa" ait olduğunu anlattı ve
ney eşliğinde ondan -Italyanca- şiirler okudu. Son-
ra "Tann katında Hristiyanla Müslüman arasında fark
yoktur" diyerek bağladı söylemini: "Ikisi de aynı Tan-
n arayışı içinde..."
Tis kesti İtalyan izleyiciler. Hani bazen sessizliğin
dili olurya. Öyle. Hayret, şaşkınlık, merak, ilgi, dik-
kat hepsi birarada... Tiklım tıklım dolmuştu sıralar.
Fotoğraf makinesini, videosunu kapan gelmiş. Ye-
re ilişemeyen ayakta izliyor.
Istanbul gibi yedi tepe üzerinde kurulmuş Ro-
ma'nın -kente hâkim- "Gianicolo" tepesinde; se-
dir çamlan altında bir açık hava tiyatrosunda sey-
rettim Assisi dervişlerini. Hıristiyanlığın bu en kut-
sal kentinin göbeğinde, Vatikan'ın yanıbaşında, der-
vişlerin -İtalyan aksanıylatekrarladığı- 'Hill-Allah, Al-
lah, /A//a/j"seslenişleriyleyaptıkları "zikir" görülme-
ye değerdi. Başınızı çevirdiğiniz yerde kiliseyle kar-
şılaştığınız bir kent Roma.
Kilise çanlan arasında derviş ritüeli tuhaf, sıradı-
şı geliyor insana.
Gösteri ardından kulise dalıp buldum onlan. İn-
ce Mehmet, Mustafa, Galip, Hacı, Kemal, Süley-
man, Abdurrahman, Mehmet Ali; birer "Türk is-
mi" almış hepsi. "İnce Mehmet" adını alan Massi-
milliano, "Assisidergâhının"lideri. "Mevlana"y\ ar-
kadaşları ile bir "hakikat" yolculuğunda keşfetmiş.
Hindistan, Tıbet, Güney Amerika; o bildik, klasiktu-
ru yapmışlar önce. Nihayet iki yıl önce Konya'da
"Mevlana'ya kavuşmuşlar". Ve bir dergâha girmiş-
ler. "Nasıl"\n\ "nazikkonu" diye anlatmıyoriar.
Özel nefes egzersizleriyle üç ayda, düşmeden
dönmeyi öğrenmişler. Isa ile Mevlana öğretisi ara-
sında paralellik bulduklarını anlatıyorlar. Assisi'yi bu
yüzden kendilerine mesken seçmişler. "Konya Is-
lamın kutsal kentiyse" diyorlar: "San Francesco
d'Assisi'n/n kurduğu Assisi de Hristiyanlığın kutsal
kentidir"... Aynı yıllarda yaşayan aziz San Frances-
cod'Assisi (1182-1226) ile Mevlana(1207-1273) "in-
ternet, tv, cep telefonsuz" ortaçağın ilk "globaldü-
şünüheri" onlara göre.
"Assisi San Gül Dervişleri"nm bu sentezden do-
ğan gösterilerini, Hıristiyan din adamları farklı duy-
gularia karşılıyormuş. Bazı papazlar güle oynaya ki-
liselerini açarken, bazılan bağnazca sırt çeviriyor-
muş. Bizim Mevleviler ne der bilmem... Ama Assi-
si dervişleri karartı. Mevlana'nın mesajını 2000'in mo-
dernizmiyle dünyaya açmak istiyortar. Gösterileri
Italya'da ilgi görüyor. Israil, Isviçre gibi ülkelerden
de art arda davet alıyorlar. "Mevlana şenlikleri" için
17 Aralık'ta Türkiye'ye de gelecekler.
"Küreselleşme böyle birşey" diyerek selamlıyor
aynlırken beni "İnce Mehmet": "San Francesco
d'Assisi ile Mevlana 'nın sekiz asırgeciken buluşma-
sı bu."
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1V
2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Taze mısır
koçanı. 2/ Lenf
düğümleri
yangısı... Bir
gösterme sıfa-
tı. 3/ Çölden
esen rüzgâr...
"Lanet" söz-
cüğünün halk
arasında aldı-
ğıbiçim.4/Kı- 8
sakıllıbirbek- g
çi köpeği cin-
si. 5/ Hatay ilinde bir
ova... Değerli bir süs 1
taşı. 6/ Afrika'da bir 2
ırmak... Gümüşün 3
simgesi... Japon lirik 4
dramı II Peygamber- 5
leri Hud'u dinleme- g
dikleri için Tann ta- 7
rafından yok edilen
kavim... Eğreti ve sey-
rek dikiş. 8/ Kazakis-
9
tan'ın başkenti. 9/ Çanakkale ilinde ünlü bir antik
kent... " — Farrow:": ABD'li akrris.
YUKARIDAJV AŞAĞIYA:
1/ Domates, taze soğan, yeşilbiber, maydanoz. na-
ne ve limon suyuyla yapılan salata türü. 2/ Evın bö-
lümü... Birçok efsaneye konu olmuş ünlü Frigya kra-
lı. 3/ Hasırdan örülmüş kulplu torba... Nazı parti-
sinin askeri polis örgütü.4/ Tarla sının... Yön gös-
tennek için belli yerlere konulan işaret... Yapısına
girdiği sözcüğe "kendi kendine" anlamı katan ya-
bancı önek. 5/ lletişim dizgesi birliği... Dolunay,
mehtap. 6/ Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. II
Arnavutluk'un parabirimi... Mikroskop camı. 8/ Ku-
zey Amerika'yı Asya'dan ayıran boğaz. 9/ Futbol-
da kaleye yapılan sert vuruş... Keseli ayı da deni-
len ve Avustralya'da yaşayan hayvan.