Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2001 SALI
HABERLER
Yeni Osmanlı, Jön/Genç Türk ve İttihat
Terakki hareketlerinin belkemiğini oluşturan
Bektaşiler, Cumhuriyet'in kuruluşunda
Atatürk'ün en büyük destekçilerindendi
asıl kaynağı
tttîhat - Terakki
ve Bektaşiler
ütün derviş tarikatlan belli ölçüde ortodoksluğa aykındırlar. Heretik ve heterodoks
nitelik gösterirler. Bu nedenle de "şeriatın bekçileri"nce sürekli eleştirilmek ve
yasaklanmak istenirler. Ortodoksluğun temsilcisi ulema varlıkh ve soya dayanan bir kast
haline gelirken tarikat çevreleri ve dervişler halk arasında daha saygın duruma
gelmişlerdir. Ama bu durum onlan hiçbir zaman yönetime getirmemiştir.
/
slam dini, inancını benimsettiği tiim top-
lumlarda iki biçimde işlemiştir. Birincisi;
resmi, hukuksal ve dogmatik devlet dini-
dir. Ortodoks bir nitelik gösterir. Medre-
se ve ulema kesimi bu çığınn yüriitücüsüdür.
Ikicisi ise kendisini büyük derviş tarikatlannda
ortaya koyar. Geniş yığınlann popüler, mistik ve
sezgisel inancıdır. Genellikle heterodoks birka-
rakter gösterir. Sünni eğilimler birinci gruba.
Şii-Alevi-Bektaşi eğilimlerse ikinci gruba girer.
Birinci eğilim devletlerin genellikle resmi inan-
cı olmuş, bu durumundan yararlanarak korunan
bir konum (statü) kazanmıştır. İkinci eğilim ise
hemen hemen hiçbir yerde doğru-dürüst devle-
tin ve yönetici çevrelerin resmi inan-
cı olamamış. sürekJi muhalefette kal-
mış, bu da yasaklanmasına, kısıtlı ha-
reket etmesine, baskı altına alınması-
na neden olmuştur. Şii-Alevi-Bektaşi
inancın ve buna dayanan tarikatlann
genelde yazgısı bu olmuştur.
Sünnl ve Alevl eflHimler
ra intisap etmişlerdir. Bektaşi ve Mevlevi tarikat-
lan ise geniş kamu yığınlannca benimsenmiş-
lerdir. Bektaşilik, Alevilik zemininde bir tarikat
olmasına karşın, Mevlevilerinancakbirbölümü
Alevi eğılimlidir. Bunlar zaten Sünni Mevlevi-
lik içerisinde Alevi bir inanç çizgisi izlemişler-
dir. Mevleviler Sünni ve ortodoks yanlan nede-
niyle zaman zaman yönetimlere ortak edilmiş-
lerse de. Alevi ve Bektaşilere hiçbir zaman bu
olanak tanınmamıştır.
XVIII. yüzyılda tarikatlarTürkiye'nin hemen
hemen her kentinde ve köyünde yerleşmiş du-
rumdadırlar. Esnaf ve tüccar çevreler de tarikat
yelpazesi içine girmişlerdir. Zaten esnaf ve tüc-
can kucaklayan Ahilik, AhiEvren'in öldürülme-
sinden sonra, bir süreç içerisinde Bektaşilikle
birleşmiş, kanşmış ve kaynaşmıştır.
Tarikatlar genellikle halk katmanlannı kucak-
lar Abdülhamit'in yanında yer almalanna kar-
şın. Alevi nitelikli Bektaşilik türü tarikatlar Ab-
dülhamit karşısında yer almış. Abdülhamit'e
karşı mücadele içerisinde oian Yeni Osmanlı.
Jön/Genç Türk ve ittihat Terakki'nin asıl destek-
çileri olmuş, bu akımlarla birleşmişlerdir. Öyle
ki bu akımlann önde gelen kişileri özellikle Bek-
taşidirler. Tarikatlarda. II. Mesrutiyet'in ilanın-
dan sonra aynşma olur.
Padlşah-halife karşıtı slyaset
ünni tarikatlar padişah ve halife yanlılık-
lannı açıkça ortaya koyarlar. Bektaşilerle
Mevleviler padişah-halife karşıtı bir siya-
set izlerler. İttihat ve Terakki Partisi'nin yöneti-
mi yıllannda toplumda yapılan her ileri reformu
desteklerler. Sünni tarikatlar Milli Mücadele'ye
B
(u yaklaşımdan hareket eden
Prof. B. Lewis, Sünni ve Alevi
eğilimler arasındaki karakteris-
tik farkı şöyle belirtir: "Basit halk.
Sünni İslamhğın yetersiz ve yoksun ol-
duğu yardım ve rehberhgi, bu tarikat-
larda ve onlann derviş liderierinde ara-
mışlardır. Camiin kuru tapınımına ek
olarakderviştekkelerinde, müzik,şar-
la ve dansın yardım ettiğj vecd (coşku)
halinde dua vardı. llemanın akade-
mik uzakhğını gidermek üzere, dosu
mûrşit ve rehber dervişin sıcak ve kişi-
sel nüfiızu vardı; Tann ileinsan arasın-
daki ortodoks arahk üzerinde köprü
kurmak üzere, evliyalar. sefaatçiler ve
kutsal kişilerile uluhivetie gizemsei bir
birlik umudu vardı."
Bütün derviş tarikatlan belli ölçüde
ortodoksluğa aykındırlar. Heretik ve
heterodoks nitelik gösterirler. Bu ne-
denle de "şeriatinbekçilerrnce sürek-
li eleştirilmek ve yasaklanmak istenir-
ler. Ortodoksluğun temsilcisi ulema
varlıkh ve soya dayanan bir kast hali-
ne gelirken, tarikat çevreleri ve dervişler halk
arasında daha saygın duruma gelmişlerdir. Ama
bu durum onlan hiçbir zaman yönetime getirme-
miştir. Bu konumlan nedeniyle popüler din çev-
releri kimi kez başkaldırmış, kimi kez de gizli-
açık yönetim organlanna sızmaya çalışmışlardır.
Genellikle 'şeriüğe' karşı 'sufiliğT. bılgiye karşı
iman sağlamlığını ve gönül bağlılığını, sıyasal
ve ortodoks dinin egemenliğine karşı halk kit-
lelerinin egemenliğini kurmaya çalışmışlardır
Atatürk'ün en büyük destekçileri
Azerbaycanh Mirza Feth Ali Ahundzade
(1812-1878) Osmanlılarca okunan önemli bir ya-
zardır. Bir başka Azerbaycanh Ağaoğlu Ahmet
Bey (1869-1939) Paris'te eğitim görmüş ve
Jön/Genç Türklerle ilişki içerisinde olan biridir.
Ruslara karşı savaşımı savunmuştur. Türk ulus-
çuluğunun gelişmesinde de önemli rol oynamış-
tır. Bunlar Istanbul'a yerleşmişlerdir ve tarikat
bağhsı insanlardır. Volga bölgesinde "geneffikle
derviş tekkelerinde çahşan" Çağatay ve Özbek
Türk yazarlan, Osmanlı Imparatorluğu'ndaki
Türk ulusçuluğu hareketine güç katmışlardır. Ün-
lü dilci Buharah Sükyman Efendi ile önemli bir
Türk aydıru olan \îısuf Akçura (1876-1933) da
bu çevreden gelenler arasındadır. Çağatay ve Öz-
bek göçmenler Üsküdar'da kendi tekkelerini kur-
muşlardır. Burası. imparatorluk içinde Türkçe ça-
lışmalann "ilk merkezT olmuştur. "Özbekler
TekkesT olarak tanınan bu merkez bir
Bektaşi tekkesi olarak ünlenmiş, Mil-
li Mücadele yıllannda lstanbul'da işgal
altındaki birçok bürokrat, subay ve ay-
dının Anadolu'ya geçmesini sağlaya-
rak. o karanhk gürüerde övünç duyu-
lacak ulusal ve yurtsever bir görev yap-
mıştır.
Hallaççı tasavvufi felsefe
A
ektaşilerin asıl kaynağı Balkanlar'daki ve Anadolu'daki köylülerdir. Eski
Türklük özünü bağnnda taşıyıp getirmiştir. Mevleviler ise özellikle Anadolu
kentlerinde etkin olmuş, kentli bir tarikattır. Rumeli'de birkaç kentte
ağırlıklan vardır. Devîette edindikleri etkinlikle Bektaşilere ve onların bir
parçası olan Yeniçerilere karşı bir denge öğesi olurlar.
B
| ektaşiliğin Yeni Osmanlı. Jön'Genç Türk
ve İttihat Terakki içerisinde olmalan, bu
hareketlerin belkemiğini olusturmalan.
Atatürk'ün en büyük destekçileri olarak Cum-
huriyet'in kurulmasına katılmalannın nedeni bu-
dur.
Doğallıkla birertasav\-uf hareketi olan tarikat-
lann tümü de aym konumda ve yapıda değildir.
Kadirilik. Halvetilik, Sadılik, Şazelilik, Rüfa-
ilik ve Nakşibendilik gibi tarikatlar Sünnidirler.
Ortodoksluğa yakın konum almışlardır. Devlet-
le ilişki içerisindedirler. Gerek padişahlar. gerek-
se üst düzeyli yöneticiler çoğunluk bu tarikatla-
lamasına karşın. giderek yönetici elit katmanlar-
da da yeterince yandaş bulmuşlardır. Osman-
lı'da çoğu bürokratın. aydının bağlı olduğu bir
tarikatı vardır. Tarikatlar. XVII. ve XVIII. yüz-
yıllarda ortodoks kurumlara etkin olmayı başar-
mıştır. Ortodoks/ Sünni düşünce ve eğitim alanı-
nın daha ahlaksal bir yapı kazanmasını sağlaya-
rak. Islamın ortodoks. Sünni ve heterodoks' ta-
savvufi tarikat gibi iki alanı birbirine yaklaştır-
mada bir ölçüye dek başanlı olunmuştur. XIX.
yüzyılda Avrupa yayılmacılığı karşısında tari-
katlartepki öğesi olurlar. Ortodoks çevTe ve mer-
kezi yönetimin emper>'alızme aracı oluşlanna
karşın tarikatlar. ulusalcı ve yurtsever bir tutum
sergilerler. Özellikle Bektaşlerin şu tutumlan
onlan Jön Genç Türk hareketi içıne itecek. iler-
de ulusal savaşım veren Mustafa Kemal'le bü-
tünleştirecektir.
II. Abdülhamit. Panislamist bir siyaset izle-
miştir. "Daha saf bir Türk tarikatı olan" Bekta-
şilerle Mevleviler bu politikaya ilgisiz kalmış ve
yakınlık duymamışlardır. Şazili. Rüfai gibi ve
Arap paraleli diğer tarikatlar, Abdülhamit'in bu
politikasından "medetunımuş*' v e desteklemiş-
lerdir. Sünni yelpazenin içinde yer alan tarikat-
de yer yer karşı çıkıp halifenin sesini dinlerken,
Alevi toplumuyla Bektaşi ve Mevlevi tarikatlar
Milli Mücadele'nin doğrudan içinde yer alır,
emperyalizme ve halife-padişahlığa karşı M.
Kemal'in önderliğindeki ulusal bağımsızlıkçı
hareket olarak savaşım yürütürler. Mustafa Ke-
mal, Alevi-Bektaşilerle 'ittifak' kurar. Emperya-
lizmin ve ülkede gericiliğin temsilcisi padişah-
halifeliğin gücü bu ulusçu, bağımsızlıkçı ve yurt-
sever bağlaşıklıkla bnlır.
Türk aydın hareketi
Yl\
g
*L Vı;
"ınm Savaşı (1853-1856) sonrasmda böl-
ge halkı Türkiye'ye göçer. Bunlarla bir-
likte, yörenin aydınlan da gelir. Bu aydm-
lar. özellikle Kınm ve Kazan'da Batı liberal dü-
şünceleriyle beslenmişlerdir. Yazı ve çalışmala-
nyla Yeni Osmanlı, Jön/Genç Türk aydınlannı
da etkilerler. Böylece. "bir Türk aychn hareke-
ti" doğar. Bu aydınlann başında olan İsmailGas-
pirinski (1851-1914) Türklerin birleşmesini ve
hepsinin anlayabileceği "ortak bir edebi diTin
geliştirilmesini savunmaktadır. İsnıail Bey
1874'te Istanbul'a gelir.
nadolu Alev ıliğinin temel belir-
leyicilerinden olan "HaBaççıta-
savvufi felsefe" de bu yüzyıllar-
da devlet, bılım. düşünce ve sanat çev-
resinde oldukça yandaş edinmiştir.
XVIII. yüzyılda şair Mustafa Efendi.
Antakyalı MünifMustafaEfendi, Bur-
salı İsmaü Hakkı. Ragip Paşa. Damat-
zade Mualia Murat, Damat Şehit K£
zasker Ali Pasa, Reisülküttap Sari Çe-
lebi lstanbul'da "Hallaççı çevre"yi
oluşturmuşlardır. XIX. yüzyılda Os-
manlı dünyasında Hallac-ı Mansur
önerali bir yer edinmiştir. Ahmet Rüş-
tü KaraağaççL, Şair Müridi. Kethüza-
de ArifEfendi Yenişehirli Avni bu y üz-
yılın önemli "HallaççdarTdırlar. Yı-
ne bu yüzyılda NiyazH Mısri, "HaBaç-
çıdüşünce"yi işleyen kalıcı şiirlerya-
zar. XX. yüzyılda Sünni Müslüman ve
nasyonalist' milliyetçi düşünürlerden
felsefeci ıNurettin Topçu, "Hallaççıol-
duğunu" açıkça belirtmektedir.
Bektaşi-Jön/Genç Türk ilişkisi,
Bektaşiliğin ve Bektaşi dergâhlannın
1826'da yasaklanmasından sonra önemli ölçüde
gelişmiştir.
Istanbul'dakı Bektaşi dergâhlan ile İttihat ve
TerakJu Partisi arasında açık yakınlık \e ilişki
vardır. Bektaşi dergâhlan İttihat Terakki yanhsı
bir tutum içerisindedirler.
Osmanlı aydınlanması. Batı aydmlanmasın-
dan oldukça etkilenmiştir. Bu nedenle ileri' ka-
bul edilen düşüncelerin bir bölümü bu Batı ay-
dınlanması kanalıyla, Batı'yı tanıyan ve oralar-
da çeşitli nedenlerle yaşayan aydınlanmız yoluy-
la gelmiştir. Selanik gibi ticaret kentsoylusu ve
asker-sivil aydınımızın yoğunlukta olduğu Bal-
kan kentleri ise bu tür düşüncelerin ülkeye gir-
mesınde aracı görev i üstlenmişlerdir. Tanzimat
sonrası giderek Türkiye toplumunun ortak dü-
şünsel değerleri olmaya başlayan laiklik. hosgö-
rii, evrensellik, ulusçuluk, demokrasi, ablcılık.
bilimcilik. özgürlük ve özgür düşüncecılik ge-
nellikle bu kapılardan içeri girmiş: girişine Ba-
tı'daki Bektaşi eğilimli yazar v e düşünürler ara-
cılık ettikleri gibi, yine bu düşüncelerin benim-
senmesinde. yaygınlık kazanmasında özellikle
Istanbul'daki Bektaşi dergâhlan aracılık ve ön-
cülük yapmışlardır.
Aydınlanma harekeünin öncü kadrosu Bektaşiler
7 860 'lardan itibarenAvrupa 'nın çesitli ül-
kelerindeki Yeni Osmanhcı aydınlar bu
düşünceleri tanımışlardır. Yaztîarı ve iliş-
Jdleriyoluyla Türkiye 'ye aktarma sm-aşımı içe-
risindedirler. Bu nedenle Namık Kemal, Ziya
Paşa, Mithat Paşagibi çoğunlugu Bektaşi olan
Yeni Osmanlı hareketinin öncü kadrosu, Batı
aydınlanmasmı Türkiye 'ye kazandırmada da
öncüdürler. Ve bu öncülükte; Bektaşi nitelik
katalizatör gö'revi yapmış, Bektaşiliğin ö'zün-
de olan bu düşüncelerin modern Batı düşün-
celerivleyenidenyorumlanaruk ülkeye kazan-
dırılmasında ve topluma benimsetilmesinde
belirleyici etken olmuştur.
jkTamtk Kemal"lerle "vaUmseveHik'", "yurt-
f \ seveHUc" niteliğiyle başlayan liberal ve
özgürlükçü hava, ikinci kuşak olan
Jön/Genç Türiclerle liberal, ulusçu ve Türkçü
birniteliğe doğru kaymaya baslamıştır. Bu ay-
dmlanmacı çizginin üçüncükuşağı Ittihatçılar-
la aydınlanma hareketi Türkçü- ulusçu bir ni-
telik kazanır.
u hareketlerin hep merkezinde Bektaşilik
vardır. Birbitierinin devamı olan kuşak
hareketlerin merkezinde ve öncü kadro-
larında Bektaşi-tasavvufi çizgide olan kimse-
leryeralmıştır. Örneğin, İttihat ve Terakki 'nin
öncü ve merkezi kişisinin TalatPaşa olması gi-
bi. 1908 'lerde, yani 11. Mesrutiyet 'ten itibaren
uhısçu-Türkçü çizgi giderek yeni boyut kaza-
nır. Mustafa Kemal gibi entelektüel bir deha-
nın eliyle günün koşullan gereği yeniden ka-
lıba dökülerek ulusçu-bağımstzlıkçı-demokra-
tik bir nitelik kazandırıhr. Bektaşilik etkeni yi-
ne hareketin içindedir. Özüdür. Bektaşiliğin li-
beral, laik demokratik, ulusal bağımsızlıkçı
niteliği bağunsızlıkhareketinde bizzatyer alan
kadıvlarla harekete katılmışhr. Mustafa Ke-
mal de bu inançtan olanlardan biridir. M. Ke-
mal aydınlanması. Tanzimatsonrası aydınlan-
mahareketlerinden beslenmiştir.
O
nderlik ettiği hareketiyle padişah otokra-
sisi, halifelik Sünni ortodoksluk ve em-
peryalizme karşı kesin başan sağlar. Bü-
tün bu çevreleri tasfiye eder. Onderiiğini etti-
ği Türkulusalbağımsızhksavaşımında iki güç-
ten yeterince destek almıştır. Bunlar; askeri
entelektüeller ile Alevi-Bektaşilerdir. Bu dö-
nem Alevi-Bektaşi entetektüelleri olan Dede-
ler ileBabalar; Dedelik, Babalık, tarikat erki-
ni. Alevi-Bektasi yazını (edebiyatı) ve şiir ile
uğraşmış, ü.lkesorununu önemsedikterinden,
Türk ulusçuluğunun ve bağımsızhğımn yeni
ideolojisi ile ilgilenmişlerdir.
W"Y Abdülhamit, enerjisini Sünni tslamın
ğ ğ gelişmesine harcar. Dönem boyunca
Bektaşilik geriler. Bu dönem hiçbir
SALI
Bektaşi yayını yapılmaz. Abdülhamit'in
1908 de Jön/ Genç Türklerce devrilmesiyle
Bektaşiliğin "küçükrönesansı' başlar Bu dö-
nem Genç Abdal, Turabi, Edip Harabi, Hilmi
Dedebaba ve Rıza Tevfîk in şiirleri yayımlamr.
Bu şiirler açıkça tartışılır.
u tartışmalar yalmzca entelektüel çevre-
lerce de sınırlı kalmaz. 1909'dan sonra
1930'larakadarresmendesteklenen Bek-
taşilik, Jön/Genç Türk hareketinin. İttihat ve
Terakki 'nin, yeni Türk ulusçuluğunun, Milli
Mücadele nin, ulusçuluk-bağımsızlığm, laik-
liğin, çağdaşlaşmanın ve demokratik bir Tür-
kiye kurma hareketinin her anında, her
boyutunda ^«rf arkadası" olmuş, tüm bu ileri
ve yurtsever hareketlerin yanında, içinde,
Önündeyerîni almıştır.
SURECEK
ORHAN BURSALI
Akıl ve Anadolu
Osmanlı topraklarında yaşayan Müslümanlann
(ve Türklerin!), bilgiyi, bilimi, yazını, güzel sanatlan
ve teknolojiyi, özetle uygarlığı hızfa yaygınlaştıran
matbaa ile yaklaşık 300 yıllık gecikmeyle tanış-
maları, bugünkü Anadolu'nun acılı ve çelişkili ha-
yatıdır.
Aslında, bu hayatı, Anadolu'dan çok, bu top-
raklar üzerinde yaşayan Müslüman Türklerle, yani
bu toprakların yönetici milleti bizlerle ilişkilendir-
mek, tabii ki en doğru yaklaşımdır.
Matbaanın gecikmesini sıradan bir olay gibi ele
almak ve "Bunun dinle, padişahla ilişkisi yok,
hattatlar işlerini kaybedecekleri korkusuyla mat-
baayı istemedi", demek kadar kendi tarihine ya-
bancı ve bilimsel olmayan bir tutumu savunmak,
her ülkede rastlanmaz!
Sadece bu tutum bile, bu ülkenin entelektüel-
bilimsel geriliğinin de nedenlerini araştırmada
önemli bir ipucu sayılabilir!
300 yıl ne demektir?
Toplam hayatı 600 yıl süren bir imparatorfu-
ğun yan hayatıdır, 300 yıl!
Yani, imparatortuğun "yönetici" milleti, Müslü-
manlar ve Türkler, hayatlannın yansını, en önemli
ikinci yarısını, dünya uygarlığının büyük bir sıçra-
ma yapmasına yol açan matbaaya ilgisiz geçir-
miştir!
Tabii, matbaa bir simgedir, Batı uygarlığının bi-
riktirdiği bilginin bir ürünüdür. Önemli olan, mat-
baaya kadar olan süreçtir.
Osmanlı bu sürecin dışında kalmıştır.
Osmanlı'nın matbaaya ilgisizliğini, aslında bu
süreçle, bu birikimle ilgisizliğinin doğal sonucu
olarak görmek, daha doğru olabilir.
Peki Osmanlı matbaayı doğuran bilgi birikimi
sürecine neden ilgisiz kalmıştır?
Esas soru budur. Bu sorunun dinle, padişahla
vb. ilgisi var mı yok mu, artık ulemamız araştırsın!
• • •
Aslında bugünkü konumuz matbaa olmayacak-
tı. Amacım, bu cumartesı günü Cumhuriyet Bi-
lim Teknik dergimizde yer alan, aklın topluma
egemenliğini ve eski Yunan Mucizesini tartışan
yazıya bir iki gönderme yapmaktı.
"Sorgulayıcı aklın" bir toplumsal ve düşünsel
sistem olarak ilk bu topraklarda, Anadolu'nun ba-
tı bölgelerinde (Tabii Atina vb. ile biriikte) doğdu-
ğunu anımsatmaktı.
Akli toplum, uygarlıkta bir sıçramadır; esas
doğduğu yer eski Yunan'dır ve bugünkü Batı uy-
garfığı da kökenini orada arar. Eski Yunan'da bi-
limde, felsefede vb. büyük dönüşüm, Batı tarafın-
dan uzun süre Grek Mucizesi olarak nitelendiril-
di ve aklın ilk kez eski Yunanlılar tarafından "keş-
fedildiği" ileri sürüldü.
Şimdi, özellikle Fransız bilim tarihçileri, Grek
Mucizesi'nin özünü daha doğru olarak tanımlıyor-
lar: Gözlemle elde edilen bilgi, ilk kez eski Yu-
nan'da sorgulanarak bilimsel bilgi haline dönüş-
türülmeye çalışıfmıştır. Yani Grekler "olgulann bil-
gisi"r\i biriktirmenin ötesine ğeçti, olgulann ne-
denlerini araştırmaya ve bu bilgilerin doğruluğunu
kesin olarak kanıtlamaya kalkıştı. Tarihte, mate-
matikte, astronomide.. bilginin hemen her alanın-
da!... Halikamaslı Herodot da bunu yapmıştı...
Babilliler gezegenlerin hareketlerini çok iyi göz-
lemlemişlerdi, ancak Grekler gezegenlerdeki bu
düzenliliğin nedenlerini öğrenmeye, kozmosun
yasalannı merak etmeye başladılar.
Bilginin aklın mihenk taşına vurulması: Işte uy-
garlığın temeli! > •
• • •
Evet, akıl toplum hayatına Greklerle birlikte
egemen oldu ve bu olay uygarlıkta bir kilometre
taşıdır.
Bu zihinsel devrimin gerçekleştiği bir yerdir
Anadolu.
Ancak, Osmanlı'nın ve izleyicisi biz Türkler'in
bu zihinsel devrimle ilişkisi neden olmamıştır?
Neden Anadolu'nun bu mirasıyla hâlâ ilgi kura-
mıyoruz?
Neden, hâlâ kendisine yenilikçi diyen partinin
milletvekilleri, 8 yıllık eğitime geçilmesine, imam
hatip liselerinin ve Kuran kurslarının birazcık de-
netim altına alınmasına saldınyorlar?
Osmanlının düşünsel olarak kalıntılarını bu ülke
süpürüp atmadıkça, en azından tam etkisiz hale
getirmedikçe, bu topraklar üzerindeki insanlar,
Anadolu'nun bilimsel mirasına, dolayısıyla uygar-
lığa, kalkınmaya, yaratıcılığa ve refaha yabancı
ve mümkün olduğunca uzak kalmayacaklar
mıdır?!..
obursali'a bilimmerkezi.org.tr
Didim
Barış Şenliği'ne
uluslararası
İZMİR (Cumhurijet
EgeBürosu)- "Banştan
yana olan tüm insanlan
bir araya getirmck"
amacıyla düzenlenen
Didim Banş Senliği'nin
bu vıl 6.sı gerçekleştiri-
lecek. 31 Ağustos'ta
başlayacak etkinliğe Yu-
nanistan'ın yani sıra
Gürcistan, Almanya ve
Bosna Hersek'ten de ko-
nuklar katılacak. Kültür
Bakanlığı'nın da des-
teklediği şenliğin çağn
metninde, "EvTenin en
büvük çirkinüğidir sa-
vaş. Kazananı olmaz.
Yüz binler yaşamuu,
milyonlar sevdiklerini,
kender tarihlerini ve en
önenlisitüm insanlar, in-
sanı insan yapan değer-
lerini yitirirler'" denile-
rek. savaşsız dünya iste-
mi bir kez daha yinelen-
di. 2 Eylül'e kadar süre-
cek şenlik. 31 Ağus-
tos'ta Apollon Tapına-
ğı'ndaki açılış töreniyle
boyut
başlayacak. Saat
21.00'dakıaçıhşta Kül-
tür Bakanhğı Oda Or-
kestrası konseri ve Sü-
reyya Berfe, Statis Oul-
keroğlu şiir dinletisi ger-
çekleştirilecek. Tören-
den önce saat 12.00'da
Palm Kafe Altınkum'da
satranç turnuvası, Yeni
Mahalle Belediye Kül-
tür Salonu yanında da
deprem çocuklannm fo-
toğraf sergisi açılışı ya-
pılacak. Etkinhğin ikin-
ci günü olan 1 Eylül'de
saatl3.30'da.SemihYo-
laçan'ın "Sakh Zaman-
lann Anlık Sırlan" ko-
nulu fotoğraf, Didimli
çocuklann da fotoğraf
ve resim sergileri açıla-
cak. AFSAD'm "Halfe-
ti ve Su" konulu dia gös-
terisi ve Türk-Yunan
Dostluk Derneği toplan-
tısının ardından saat
16.00'da Erdal Inö-
nü'nün "Banş Söyleşisi"
gerçekleştirilecek.