Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2001 SALI
14 KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr
S5AHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
pBodrum üstüne çeşiüemelerCevat Şaldr'in sürgün yeri güzel-
ier güzeli Bodrum'la 1967 yazında
ftanıştım. Günübirlik rastlantısal bir
gidiş...
Kendi halinde bir balıkçı kasaba-
sını olağanüstü yapan Kale'nin gör-
kemi! Halikarnas'a giden yolun he-
men oracığındaki (şimdiki Barlar
Sokağı mı?) Şehir Kulübü'nde içi-
len yorgunluk çayı; az ilerdeki Ne-
reidler Pansiyonu'nun önünden gün
batmadan denize dalış; o zamanlar
"çılguı discoT1
suyla ünlenmemiş, der-
li topluHalikarnasOteli'ndeödene-
bîlir bir ücret karşılığı yenen karides-
ler; karanlığa durmuş Kale'nin, bir-
kaç velkenlinin ("yafdeyince bir
tek ıpar'lann yatıyla Onassis'inki
gelirdı akla; gerisi "yelkenli"!), ba-
lıkçı motorlannın, sessizlik içinde bü-
yüleyen görüntüsü. Bir lstanbullu-
nun. dünyanın neresinde olursa ol-
sun, başka bir kente âşık olması zor-
dur. Yine de bir yaz akşamüstü, bir-
kaç saat içinde yüreğimi çalmıştır,
"turizme davranmak" konusunda-
ki tembel. kalender Bodrum...
1971 'de bu kez sevgiliye duyulan
özlemle, bilinçli birgeliş. Sevda do-
lu günler. Antik tiyatronun yalnız-
ca yeri belli; bir iz bulmak umuduy-
la tepelere tırmanışım. Tiyatro ile
"centrum" arasındaki büyük turis-
tik anayol yok o zamanlar. Kıyıdan
yukan tutturmuşum. Kim bilir ne-
relere tırmandıkça tırmanıyorum...
tnanılmaz koylara ilk yolculuğum.
Birdüşyolculuğu... Lacivertin, ma-
vinin ve yeşilin onlarca tonunda on-
larca kez suya dalış, tatile gelenle-
rin yainızca denızden ulaşabildiği,
bir iki salaş balıkçı kahvesı dışında
hiçbir barınağın bulunmadığı bu ıs-
sız koylardan binnde gece karanlı-
Jhnda ilk kez "Çökertme" türküsü-
öü dinliyoruz bir denizciden. Kos
jj\dası 'na Türkiye'den tütün götürüp
İcarşılığında içki, kahve getiren ka-
çakçı Halil ile can yoldaşı İbrahim
Çavuş'un türküsü. Tüm Bodrumlu
gençler gıbi Çerkez kaymakamın da
abayı yaktığı. sarışın güzel Gül-
Süm'ün tek sevdiği Halil ile Ibram
£avuş -kolculan yarultmak için- tek-
£eyle yola çıkmadan, dönüşte Bitez
yalısına geleceklerini yayarlar. Oy-
70
/ \J 'lerde ve 80'li yıllann başında Genco
Erkal, Tarık Akan, Gülriz Sururi, Engin Cezzar
gibi 'sadelik' nedir büen sanatçılar Bodrum
sokaklannda herhangi biri gibi dolaşırken, 90'lı
yıllarda Istanbul'un hızlı yaşamının, televizyon
marifetiyle ünlenmiş şıkır şıkır kişileri,
Bodrum'a çıkartma yaptılar.
sa Aspat yalısına çıkacaklar. Ne ki
gecenin göz gözü görmez karanlığın-
da Aspat'a vardık diye yanlışlıkla Bi-
tez yalısına yanaşırlar. Heyhat ki
heyhat! Türkü, beklenmedik anda
gelen baskınla, geleceğin önünün
kesilişini canlandınr. Halil yediği
kurşunlarla ölecek, Gülsüm, Çerkez
kaymakamın olacak:
"Burası da Aspat dcğil Halilim
aman Bitez yahsı
Ciğerime ateş saldı aman kurşun
yarası
H
Güvertede gezer iken aman kun-
duramkaydı
Çakır da gözlü Gûlsûmümü Çer-
kez kaymakam aldı"
O ıssız karanlık koyda (Bitez miy-
di, Aspat mı?) motor, kaptanı, bir iki
denizciyle yapayalnız kalmışız. Ge-
ce inince öteki yolcular bir başka
motorla kente dönmüş, motorcu gün
boyu ahbaplığın yarattığı kafadarlık
keyfi içinde balıklı bir akşam ye-
meği sunmak istemiş olmalı. Para
ödediğimizi sanmıyorum. Dostluk,
dönüşte meydandaki Denizciler Kah-
vesi'nde ikram edilen çaylarla per-
çinleniyor. Turizmin palazlanmaya
başladığı, ama henüz tokgözlü, dört
yıl önce olduğu gibi kalender, yai-
nızca kedilerinin çirkin olduğu Bod-
rum... Vurgun yemiş denizcılerin kı-
yı boyunca nıce umuda, nice gele-
ceğe mal olmuş süngerleri sessizce
pazarladığı...
70'li yıllann ikinci yansından son-
ra iyice turizme açılacaktı. Yine de
sevimli bir doğallığı vardı. Marina-
nın yanı başındaki caminin bitişiği
bir kahvede bol zeytinli kahvaltılar
edilirdi. Bugün binlerce subay aile-
sine hesaph birtatil hızmeti veren dev
tesisin yerinde askerlik yapan erle-
rin gözlem noktalan vardı. Babam-
dan miras giriş kartıyla nöbetçiyi
aşıp çocuklan ağaçlı kıyıdan deni-
ze sokardık.
Gümbet'teki çadır kampında, ar-
dından -çadırcılık yaşamı geçtıkten
sonra- süslü "yanmpansiyon" otel-
lerde sürdü gitti Bodrum'la kucak-
laşmalar. Tadına bakılmamış koy
kalmadı. Bodrum'un kıraç tepeleri
bile artık bir örnek kooperatif evle-
riyle dolmuş. kıyılar otelden geçil-
mez olmuştu. Ülkenin hertarafından
akm etmiş "personel"in paralı müş-
tenye dalkavukluk ettiği, açık büfe-
lerde sergilenen arsızlık sonucu, ki-
mi müşterilerin oturacak yer, yiye-
cek yemek bulamadığı; bir şemsiye
altmda iki şezlong edinmenin, saba-
hın köründe her yere havlu seren
açıkgözler nedeniyle olanaksızlaş-
tığı. bütün tesisi kendisinin sanan
görgüsüzlerin şamatasının, animas-
yon destekli müzıkle buluşup kako-
foni oluşturduğu, kent içinde, Hali-
karnas'a ulaşan daracık yolda kala-
balıktan ve barlardan fışkıran gü-
rülrüden soluk ahnamadığı günler
başlamıştı. "Yelkenli" yerine artık
"yat" denilen tekneler arasında sı-
kışıp kalmıştı küçük balıkçı motor-
lan. Türkiye Bodrum 'u keşfetmış-
ti. 70'lerde ve 80'h yıllann başında
Genco Erkal, Tank Akan, Gülriz Su-
ruri, Engin Cezzar gıbi "sadelik"
nedir bilen sanatçılar Bodrum so-
kaklannda herhangi biri gıbi dola-
şırken 9O'lı yıllarda Istanbul'un hız-
lı yaşamının, televizyon marifetiy-
le ünlenmiş şıkır şıkır kişileri, Bod-
rum'a "çıkartma" yaptılar.
Onlarla bırlikte yaz televizyonla-
n da "Bodrumlu" kesildi.
Bu yaz, yaşadığı tüm değışime
karşın sevmekten vazgeçemediğim
beldeye elden geldiğı kadar kalen-
derce bir on gün geçırmek ıçin ulaş-
tığımda, gözlerim kalenin tadına do-
yum olmaz görünrüsüne değıl de te-
levizyondan ezberledığimız barlar-
da "sahne alan sanatçılar"ın sokak
reklamlanna kilıtlendi bir an. Son-
ra Bardakçı Koyu'ndaki. Bodrum'un
eski sessiz güzeli iğinin tam karşınız-
da olduğu, Kale manzaralı alçakgö-
nüllü otele yerleşince Bodrum'a hem
çok yakın hem de bunaltıcı kalaba-
lığa uzak olmanın ayncalığını du-
yumsadık. Otelin önünden kalkan
dolmuş motoruyla beş dakikada Bod-
rum'da, kalabalıktan ve sıcaktan bu-
naldığınız anda yine kendi koyunuz-
dasınız. (Kaptanlar artık tekneye
adım atar atmaz "Moneys pkase"
diyorlarsa da!) Açık büfelerden ba-
ğımsız olmak güzel. Istediğinizı yi-
yip içip (sokak "fc)kma"sı, artık yai-
nızca turistlerin oturduğu kalabalık
Denizciler Kahvesi'nde "çay", iş-
letmecisi Metin Akpuıar'a benze-
yen Sakallı Köfteci'de "pilavüstü
kuru" ve köfte), çepeçevre oteller-
le sanlmış olmasına karşın koyun
istediğiniz yennden denize girebili-
yor. Taban'dan birlikteyaşlandığımız
Bodrumlu ustalann el yapımı ayak-
kabılanndan alabiliyorsunuz. Ve
bunca yılhk deneyimden sonra, "ka-
zık" yemeden, kimsenın şımanklık
gösterilerine katlanmadan, eski ka-
lender Bodrum'un tadına bir nebze
olsun yaklaşabılıyorsunuz.
"Pop"tan "türkû
Tl
ye ne kadar yak-
laşılabilirse o kadar...
Sanat Dünyamız'ın yeni sayısı müze kavramını tartışmaya açıyor
ArkeolojjiPipten Gelen Sanat
Kültür Servisi-Uç
ayda bir yayımlanan kültür ve sanat
dergisi Sanat Dünyamız'ın yeni sa-
yısı çıktı. Dergi. bu sayısında 'Ar-
keoloji: Dipten Gelen Sanat
1
başlı-
ğı altında dünya ve Anadolu arke-
olojisine ait önemli başlıklardan ve
merkezlerden bir derleme hazırladı.
"Arkeoloji; dünyaya kendini fark
ettirme, yeni bir şey söyleme ve pa-
ra kazanma çabası içindeki Türki-
ye'ninetindekien büyük kozu,en bü-
yük ayncakğı belki d c " diyor edi-
tör GüIPulhan. Dergi, özel sayısın-
da. farkh bakış açılanndan arkelo-
ji ve sanat ilişİdsini ve buna bağlı
olarak geçmişin sanatını içinde ba-
nndıran müze olgusunu konunun
uzmanlanylatartışıyor. Bike Yaacı-
oğlu'nun derlediği yazılar, profesör
Henry VVright'ın yardunıyla oluş-
turulmuş. Derginin her sayısında
yer alan 'Çerçeve' bölümündeki ya-
zılar ise 'Anadolu Arkeolojisi' ile sı-
nırlandınlmış. Bu bölümde Anne-
liese Peschlovv-Bindokat. 'Latmos
Prehistorik Kaya Resimleri' yazı-
sında Bafa Gölü kıyısında, bir za-
manlar Ege Denizi'nin kara içleri-
ne son uzantısı olan Latmos Körfe-
zi'nde yükselen Latmos Dağlan ka-
ya resimlerini değerlendiriyor. Tuğ-
rul Tanyol. 'Mağara Resimlerini
Okuraak' adlı makalesinde binler-
ce yıl öncesıne ait mağara resimle-
rini, insan psikolojisinin çağlar bo-
yu evrimi çerçevesinde anlamlandır-
maya çahşıyor. NaomlHamilton'ın
'Çatalhöyük FıgürinJeri'
makalesi ise arkeolojinin
en tanıdık figürlerinden
Ana tannca kültünün sem-
bolü doğuran tannça figürinle-
rini, Mellaart kazılannda bulu-
nan figürler eşliğinde ele alı-
yor. Anadolu kültürünü anla-
tan en belirgin işaretlerden Ana
Tannça kültü ile ilgıli bir yazı
da yazar EMfŞafak'tan geliyor. Şa-
fak, James Mellaart ın 1958 yılın-
da bulduğu tannça heykelinden yo-
la çıkarak Çatalhöyük'te egemen
inanç sistemlerini tartışıyor.
Çerçeve sayfalannda
ayrıca Behin Aksov'un
'Haaiar-KaDsDJitikÇağ
Boyah Çanak Çömle-
ği', Orhan Duru'nun
TarihinTaklkli'. HayatEr-
kanal'ın 'Mısır Sfenksinin Anado-
lu'dald IzJeri'. Serhan Ada'nın 'Ka-
pı Aslanlanıun Gizçrni:Ya Bilgi }-a
da Kefleh!'. Nimet pinçer'ın 'Ana-
dolu Güptiğinin MÖ1200 V ıllanna
KadarTekamülü'. HuDdAktunç'un
'Mühürbaz ya da Mühür Üzerine
OzdBirDeneme', TahsinÖzgüç'un
'Anitta Hançerf, Ahmet Oktay'ın
Turistik BeUek'. Ali Dinçol ve Bel-
kıs Dinçol un 'Anadolu
1
da Bulunan
ÜkÇiviYaah lunçTabletv«YeniBir
Hitit Krahnın Ortava Çıkışının Öy-
küsü'. Enis Batur'un 'Yazı, Yazgı1
,
Cemal Pulak'ın 'Uhıbunın Baöğı:
Genel Bir Bakış', Ayfer lunç'un
'Gemi Batü'. Gül Pulhan'ın 'Tann
Kamıs'uı Fırat'taki LJmanı: Kar-
kamış'. GüvenTuran'ın 'Ka-
zı Alanlarmda Yalnız Tarih
Bulunmaz', Tuğba Tanye-
ri'nin 'Urartu Krallı-
ğı'nda İktidar ve Sa-
nat Jliskileri\ Su-
ha Ann'm 'Kral
Menua Diyor ki',
David Ken-
nedy'nin 'YWtan
Fırat'mSuAlünda
Kalan Şehirleri',
Uğur Kökden'in
'Zamanuı ve Suyun
Zaferi' adlı makale-
leri yer ahyor.
Sanat Dünyamız,
tartışma bölümünde
'MüzeterinGeçmi^Bu-
günü ve Geleceğj' başlığında, müze
kavramını tartışıyor. Doğan Kuban,
Tomur Atagök, Nuşin Asgari, Gül
Pulhan'ın gerçekleştirdığı tartışma-
da yapıtlann hangi amaçla toplanıp
tasnif edildiği, arkeolojik eserin mü-
zede sergilenmesi ile sanat eseri sı-
fatı yüklenmesi ilişkisi, müzelerin
gerçek işlevi, geleneksel müze ya-
pısı, açıkhava müzesi, çağdaş mü-
ze yapısı gibi genel sorunsallar üze-
rinde tartışılıyor.
'Düşünceler' bölümü. tanınmış
sanat târihçılen Erwin Panofsky'nin
'AsüSoru' ve E-H.Gomrieh'in 'D^
Mekânlarda Hevkel' yazılannın ya-
nı sıra, Güven Turan, Andre Du-
pont-Sonımer, Jean Bottero ve Ek-
rem Işuı'ın arkeoloji yazılanndan
oluşuyor. 'Okuma' bölümünde Sa-
mih Rjfat 'Bir Eskiçağ Tapınağıİçin
Deneme-Yazrt' adlı yazısında Didy-
ma Apollon Tapınağı'nı anlatırken
Buket Coşkuner 'Eİeni'vi Kurtar-
mak' yazısında Niğde, Andaval 'da-
ki Konstantin ve Helena Kilisesi'nı
geniş bir biçimde inceliyor.
Dergide aynca yüzyıhn en tartı-
şılan arkeologlanndan biri olan Ja-
mes Mellaart ile yapılmış bir söy-
leşi de var. Gül Pulhan'ın yaptığı
söyleşi, uygarhk tarihinin yeniden
yazılmasına neden olan üç büyük ka-
zıyı (Beycesultan,
Hacılar ve Çatalhö-
v* yük) yapan, îngilte-
^, re'nin tek Anadolu
arkeolojisi profesörü
Mellaart'la
geniş bir
konuş-
mayı
kapsı-
yor.
'«&
afkjtrlni >
• Buayın
sonunda Kuzey
Fransa'da
gerçekleşecek
27. Deauville
Amerikan Film
Festivali,
Amerikan
filmlerinin
Avrupa'daki
gösterim
merkezi olmayı
hedefliyor.
LizHurley,
Julîanne
Moore ve
JohnnyDepp
Deauville'de
PARİS (AFP) - Hollywood yıldızla-
nndan Elizabeth Hurley, Julianne Mo-
ore ve Johnny Depp, oynadıklan fılm-
lerle bu ayın sonunda başlayacak olan
27. Deauvîk Amerikan FBm Festivali ne
katılıyorlar. Kuzey Fransa'da gerçekle-
şecek festival. Tom DiCiIlo'nun yönet-
tiği ve Hurley'nin oynadığı 'Double
Whammy' adlı film ile başlayacak,
AmosKoIleck'in yönettiği 'Quenniein
Love' adlı film ile sona erecek. Julian-
ne Moore (Bart Freundlinch in yönet-
tiği en son filmi 'VVorld Traveler'uı ga-
lası yapılacak), BurtReynolds v e Holly-
vvood yapımcısı Joel Silver filmleriyle
şimdiden övgüler alıyorlar. Göstenle-
cek filmler arasında DominicSena'nın
yönettiği, Halle Berry ve Hugh Jack-
man'ın oynadığı, Silver'ın son filmi
'Swordfish' ve Johnny Depp'in Pene-
lope Cruz'la beraber kamera karşısına
geçtiği son filmi 'Blow' bulunuyor. Fes-
tivalde Robert de Niro ile 'The Deer
Hunter'ı. aynca 'Heaven's Gate'e im-
zasını atan Michael Cimino. ilk roma-
nı 'Big Jane' için bir edebıyat ödülü
alırken Oliver Stone da onurlandınla-
cak. 'Amncı His'teki performansıyla
ünlenen 13 yaşındaki oyuncu Haky Jo-
el Osment ise Steven Spielberg'ün yö-
nettiği ve başrollenni Jude Law ile pay-
laştığı 'Yapay Zekâ (AI)' adlı son fil-
minin tanıtımını yalnız başına yapa-
cak.
Sahilde düzenlenen etkinlikte değı-
şık yeteneklerini gösterecek olanlar
arasında 'American Pie 2'de oynayan
gençlerin yanı sıra Andv Garcia, Bilh
Cruddy ve 'LegallyBlonde'un oyuncu-
su Reese V\îtherspoon da bulunuyor. Jü-
ri başkanlığını 'The Fabulous Destim
of Amelie Poulain' adlı Fransız kome-
di filmini yöneten Jean-Claude Anna-
ud'un üstlendiği yanşmada 'Deauville
Ödülü'ne aday olan filmler: Jonathan
Parker'dan 'Bartieby'. MarcLevin'den
'BmokhnBabvion
1
. PatrickStennerdan
'TheBusinessof Strangers'. ScoöMcGe-
hee'nin yönettiği 'TheDoeBoy', Tem
ZwigofTun 'Ghost VV'orkl'ü, John Ca^
meron Mitchell'in 'Hedwig and the
Angrv Inchi. ToddFıekl'dan 'IntheBed-
room', Joel Hopkins'ten'Jump Tomor-
row' v e Daniel Minahan'dan 'Series T.
Deauville Festivali, çoğu Amerika dı-
şında ilk defa gösterime girecek film-
leri sunarak ve bazılannın da dünya
galasını gerçekleştirerek Amerikan ya-
punlannın Avrupa'daki gösterı merke-
zi olma yolunda ilerliyor.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Vapurdaki Şiir
O zamanlar bir adam Karaköy-Kadıköyü vapur-
lannda şiir güldestelerı satardı, ince ince kitaplar.
Bağıra çağıra da, ya Asaf Halet Çelebi'nin "Ma-
riyya"sını okurdu, ya da, Bedri Rahmi'nin "Kara-
duf'unu.
"Karadut" bellegime öyle yerleşmiş olmalı, ço-
cukluğumun ilk şiirierinden:
"Karadutum, çatal karam, çingenem"...
Bedri Rahmi'nin çok sevdiğim şiirierinden biri de-
ğildir "Karadut". Bununla birlikte ikide birde aklı-
ma gelir. Dahası, 1940'lardan 1960'lara çok po-
püler olmuş bir şiirdir.
"Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak -.
"Petek isem balımsın ağulum
"Günahımsın, vebalimsin."
Şiirgüldesteleri satıcısı hem "Mariyya"y\ hem bu
şiiri adamakıllı kötu okurdu. Ben pek anlamazdım
ama, bizimkiler, kötü okuduğunu söylerierdi. Ol-
sun, adamcağız şiir okuyordu ve şiir 'satmaya'
çalışıyordu...
Ben de alev alev karadutların tadını düşleye
düşleye Kadıköyü'ne gelmemizi beklerdim.
Mevsimi gelince karadut, beyazdut Kadıköyü Is-
kelesi'nin hemen bitışiğınde, gezgin satıcıların bü-
yük tablalarında boy gösterırdi. Yol boyu Bedri
Rahmi'nin şiirini dinleyenler, artık dut almadan ev-
lerine dönemezlerdi. Dutçulann Bedri Rahmi'ye gö-
nül borcu olmalı.
Yalnız o zamanlar dut öyle çok buyümsenen bir
meyva değildi. Tam tersine, Istanbul'un dörtbir
yanında dutluklara rastlanıldığından, aynca satın
alınması Bedri Rahmi'nin şiirini gereksinen bir
meyvaydı.
Ali Püsküllüoğlu, sözluğünde, 'dutluk'u "Dut
ağaçlannın çok olduğu yer, dut bahçesi," diye
tanımlıyor.
Dutluk sözcüğünun gündelik dilden, en azın-
dan büyük kentlerimizde, usul usul silinip gittiği-
ni söyleyebiliriz. Apartman cengelinde dutluk mut-
luk kalmadı.
Ama 1960'lann sonunda Mecidiyeköyü'nde git
gidebildiğine dutluklara hâlâ rastlanılırdı; anımsı-
yorum.
Gülgillerden böğürtlene dilimizde yabani dut da
denir. Ne var ki dut ısırgangillerdenmış. Meyvala-
nn benzeşmesi ola kı yabani dut denmesine yol
açmış.
Dut aslında Asya ağacı. Gerçi Avrupa'da, Ame-
rika'da, ılıman yerlerde de yetişiyor. Gelgelelim
beyazdut Çin'den gelmiş. Karaduttan, beyazdut-
tan başka bir de pembe renkli dut var. Hem kara
hem pembe kendi içlerinde ikiye aynlıyor: ekşi, tat-
lı.
Bedri Rahmi ünlü şiirinde tatlı karaduttan söz açı-
yordu herhalde. Yoksa ekşi bir sevda şu dizeleri
yazdırmaz:
"Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum • _.
Gökte ararken yerde bulduğum '
L A
Karadutum, çatal karam, çingenem"...
Itiraf edeyim ki, yıllar yılı, "çatal karam" deyişiy-
le boğuşup durdum. Şairin ozel bir deyişi miydi,
herkesçe bilinen bir anlamı var mıydı, sözlükten
sözlüğe dolaştım. Şimdi de bilmiyorum.
Beyazı, karası, pembesi, beş çeşit dut ağacının
yapraklan ayrı aynymış. Karadutun ekşisini, tatlı-
sını, bitkibilimciler yapraklarından hemen ayırt
ederlermiş.
Yine bitkibilim saptıyor: Dut ağacının bahar çi-
çekleri erkek ve dişi olarak başak halinde grupla-
nıyor. Sonra etine saplanmış ufacık çekirdekleriy-
le meyva çıkageliyor...
Takvimde İz Bırakan:
"Hüzün geldi baş köşeye kuruldu/Yoruldu yü-
reğimyoruldu." Bedri Rahmi Eyuboğlu, "Hüzün
Geldi".
Dreamvvorks-Paramount çekişmesi
• Kültür Servisi - 'Soğuk savaş'a karşıt
dönemde geçen. ihanet ve ıntikam içeren
dramatik bir hikâyeyi anlatan 'The Death bf
Conrad - Shepperd' adlı projeyi Paramount
Pictures'ın elinden bir anlaşmayla alan
Dreamvvorks. filmın başına başkan
yardımcısı Robin Lister ve yapımcı Marc
Gordon'ı getirdi. Agatha Dominik ve Robin
Lister, 'Death' için yazdıklan senaryoyu
tekrar gözden geçirecekler.
R Ü L T Ü R I Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I