17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 2001 PAZARTE HABERLER Dinap Belediye Baskam kaçtı I DİNAR (AA) -Zimmete para geçirmek ve evrakta tahrifat yapmakla suçlanan Afyon'un Dinar Ilçesi Belediye Başkanı Muhammet Yıldınm, hakkında tutuklama karan çıkınca ortadan kayboldu. Şikâyetler üzerine 2 bakanlık müfettışinin 10 gündür belediyede yaptığı incelemeler sonucunda. Dinar Cumhuriyet Savcıiığı, önceki gece belediyede çalışan 16 personel ile Başkan Yıldınm'ın gözaltına alınması talimahnı verdi. Belediye personelinin 12'si gözaltına alındı ancak Belediye Başkanı Yıldınm bulunamadı. Dört büpokrat görevden alındı • ANKARA(ANKA)- Devlet Su Işleri Genel Müdürlüğü'nde 4 bürokrat malvarlıklannı açıklayamadıklan için görevden alındı. Bu bürokratlar arasmda Israil'le su görüşmelerinde etkili isımlerden olan lçmesuyu Daire Başkanı Ali Aydın da bulunuyor. Aydın'ın yanı sıra, Proje Inşaat Daire Başkanı Faruk Volkan ve yardımcısı Mine Orhan, Istanbul Bölge Müdürii Hasan Haşal görevden alındı. Anamur'dakî magaracılar • AINAMUR(AA)- Içel'in Anamur ilçesindeki Çukurpınar Yaylası'nda bulunan ve 1700 metreyle dünyanm en derin sekizinci mağarası olan Peynirlik Mağarası'na inen 6 kişiye dün de ulaşılamadı. Boğaziçi Üniversitesı Mağaracıhk Kulübü'nden mağaraya inen ekiplerin sorumlusu Hüsam Süleymangil, önceki günkü şiddetli yağış nedeniyle, mağara girişinde. yakiaşık bir metreyi bulan su toplandığını belirtti. Alacaklılanna işkence yaptılar • PATNOS(AA)- Ağn'nın Patnos ılçesinde, alacaklı olduklan 2 kişiyi kaçınp çeşitli ışkenceler yapan 2 kişi yakalandı. Mehmet Şinn Günaydın ile kardeşi Zeki Günaydın"m bır süre önce, Ekrem Biçer ile Mehmet Öztekeli'ye. 4.5 milyar lira karşılığında büyükbaş hayvan sattıklan. ancak paralannı geri alamadıklan öğrenildi. Günaydın kardeşler, Biçer ile Öztekeli'yi konuşmak bahanesiyle Alparslan Mahallesi'ndeki evlerine çağırarak 10 gün boyunca alıkoydular. Ekrem Biçer, 4.5 milyar lirayı getirmek bahanesiyle evden aynlınca. polise giderek durumu bildırdi. değişiyor • ANKARA(AA)- Meclis teşkilatının, çagın gereklerine ve tasarruf ilkelerine uygun bir şekilde değiştirilmesi ıçin çahşmalara başlandı. TBMM Başkanı Ömer Izgi'nin talimatıyla başlatılan çalışmanın ilk aşaması tamamiandı. Edinilen bilgıye göre, öneriler arasında genel sekreterlık ile müdürlükler arasında bir ara kademe olarak görev yapan daire başkanlıklannm kaldınlması ve müdürlüklerin doğrudan genel sekreter yardımcıhklanna bağlanması yer aldı. Alevilerden, Yılmaz'ın 'İbadetyericamiolmalı'açıklamasına tepki: Sözler Sünnileri bağlarİstanbulHaberServisi -Di- yanet Işlen Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın, bir gazetede yer alan "Alevileri ateistler kışkırtryor. Aievilerin ibadet yeri cami olmalı. Cemevine cami işlevi kazandırmak, mfl- letimizin birliğine darbe vu- rur" sözleri Alevi yurttaşlar arasında tepkiyle karşılandı. Alevi siyasetçi, sanatçı ve dernek temsilcileri Diyanet Işleri Başkanı'nın sözlerinin anayasanın din ve ibadet öz- gürlüğü ilkesiyle bağdaşma- dığmı ifade eftiler. Karacaahmet Sultan Daya- • Karacaahmet Sultan Dayanışma Demeği 2. Başkanı Vahap Güngör: Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyette bir fetva kurumu gibi çalışmak laikJiğe ve anayasaya aykındır. Nelere ibadet edecekJerine Aleviler kendi karar verir. nışma Derneği 2. Başkanı Va- hap Güngör, Alevilerin iba- det yerinin cami değil ceme- vi olduğunu belırterek "Ale- viler nerede ibadet edecekle- rine kendileri karar verir. Di- yanet İşleri BaşkanlığVnın söyledikleri sadece Sünnileri bağlar. Alevileri bağlamaz" diye konuşru. Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyette bir fetva kuru- mu gibi çalışmanın laiklığe ve Anayasa'ya aykın olduğu- nu ifade eden Güngör, "Bu vüzden Diyanet Işleri Başka- nı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yurttaşı olduğunu unut- mayıp buna göre konuşmak zonındadır" dedi. Aleviler konusunda eski MHP lideri Alparslan Tür- keş'in desteğiyle araştırma yapan Dr. Abdülkadir Sez- gin'in "Alevilerin Alevistan hayali" olduğu yönündeki id- dialanna da sert tepki göste- ren Güngör, tt Biz laikliğin ve demokrasinin savunuculan- yız. Bu ülkenin sahiplerinin toprak talebi olması diye bir şey söz konusu olamaz. Bu şe- kilde konuşmalar heze> andır. Bölücülükrür. suçtur" dedi. Kendısını bu ülkenin sahi- bi oiarak gösterip Alevileri başka bır şey gibi gösterme- nin "künsenin haddT olma- dığını ifade eden Güngör. 'Alevüiğe ve ülke bütünlüğüne söz söyletmeyiz' Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın bir gazetede yer dı. Alevi dernekleri yapnklan açıklamalarda "Ne ırkçılara, ne de alan "Alevileri ateistler kışkırtıvor. Alevilerin ibadet yeri cami ol- şeriatçılara, Alevilik hakkında va da ülkenin bölünmez bütünlüğü malı. Cemevine cami işlevi kazandırmak, miiletimtan birliğine hakkında söz söylemenrsantanımavız.Gerekirse Mustafa Kemal darbe vurur" sözJeri Alevi yurttaşlar arasında tepkiyle karşıian- gibi yeniden Samsun'a çıkıp 19 Mayıslar da yarattnz" dediler. 'Alevistan kurulmak istendiğini' ileri süren Diyanet yetkilisine dava açılacak 6 Sezgîn Alevi düşmam'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Alevi- Bektaşi Kuruluşlan Birliği, Alevilerin "Alevistan devieti" kurmak istediklerini öne süren Diyanet Işleri Başkanlığı müfettışı Abdülkadir Sezgin hakkında dava açma karan aldı. Alevi Bektaşi Kuruluşlan Birliği Başkanı Ali Doğan, "fevkalade haksrz saldın" nedeniyle Sezgin'i kınadıkJannı ve lanetlediklerini bildirdi. Pir Sultan Abdal Derneği Başkam AH Balkız da, "MİT ile bağlanniı olduğunu" söylediği Sezgin'in Alevi düşmanı olduğunu, sözlerinin de Alevileri asimıle etme politikasının bir parçası olduğunu söyledi. Ulkücü olarak bilinen Abdülkadir Sezgin'in, Alevilerin "Alevistan" devleti kurmak istediklerine dönük sözleri Alevi camiasında büyük tepkiyle karşılandı. Alevi Bektaşi Kuruluşian Birliği konuyla ilgili olarak basın toplantısı düzenlemeye hazırlanırken, bırliğm Sezgin hakkında dava açacağı bildirildi. Alevi-Bektaşı Kuruluşlan Birliği ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfi Başkanı Ali Doğan, Sezgin'in sözlerini son derece üzüntüyle karşıladığını belirtirken, "Diyanet'te müfettişlik görevini yürüten bir kişinin nasıl bu kadar dav anaksız sözler söyleyebildiğini ve bu kadar küçülebüdiğini aniamanın olanakstz olduğunu" söyledı. Alevılenn hıçbir zaman bu tür suçlamalara layık olmadıJdannı vurgulayan Doğan, "Alevilerlaik cumhuriyetin temel taşıdır. Hangi Alevi çıkmış dev let kurma iddiasında bulunmuş, laikliğe aykın harekette bulunmuş. Bu ancak, Abdülkadir Sezgin gibi kendini bilmez bir insanda aranabilir. Bu yanhş düşüncesinden dolayi kendisini lanediyor ve kuuyorum" diye konuştu. Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Ali Balkız da, Sezgin'in Alevi düşmanı ve MÎT bağlantılı olduğunu söyledi. Balkız, "Bir şey ancak bu kadar saçma olabiür. Bir bu eksikti, bunu da yapülar" diye konuştu. Alevilerin bu toprakJann sahibi oldukJannı ifade eden Balkız. "Alevilerin eibette dev letten, yasaiardan şikâyetJeri vardn* ama bu devletin temellerinde Alevilerin harcı, çimentosu vardır" dedi. Balkız. Alevilerin en büyük taleplerinin laıkleşme ve demokratikleşme olduğuna dikkat çekerken. bunun toprak talebi olmadığının altını çızdi. Balkız, Sezgin'in Aleviler ve Sünniler arasında inanç ve ibadet açısından büyük fark olmadığına dönük yaklaşımına da karşı çıktı. Aleviler ve Sünniler arasındaki inanç ve ibadet farkının büyük olduğuna dikkat çeken Balkız. Sezgin'in yaklaşımının Alevileri Sünnileştirme ve kendi kimliklennden anndırarak yok etme politikasının bir parçası olduğunu söyledi. Balkız. Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın "AJevilerin ibadetyerinin cami olması gerektiğT yönündeki açıklamasının da buna koşut olduğunu vurgulayarak "Bu esasen. devletin resmi politikasınuı bir ürünü. Hacıbektaş'ta kendisine 'Resmi dın derslennin Alevıleri asımile etme politikasının bır parçası olup olmadığı' yönündeki soru sorulduğu zaman Başbakan Bülent Ecevit'in verdiği tepki de bunun parçasıdır. Üçünün çıkış noktası da aynıdır" değerlendırmesını yaptı. şöyle devam etti: "Misakı Milli'den taviz ver- meyiz. Ülkenin bölünmez bü- tünlüğünü sonuna kadar sa- vununız. Ne ırkçılara, ne de şeriatçılara, Alevilik hakkın- da ya da ülkenin bölünmez bütünlüğü hakkında söz söy- leme firsatı tammayız. Gere- kirse Mustafa Kemal gibi ye- niden Samsun'a çıkıp 19 Ma- yıslar da yarannz." Halk müziğinin ünlü sesi eski SHP İstanbul Miiletve- kili Arif Sağ, Diyanet Işleri Başkanı Yılmaz'ın resmen bölücülük yaptığını söyleye- rek "Devlet ciddi bir kurum iseYümaz'ın hemengörevden aunması gerekir" dedi. Yılmaz'ın anayasanın iba- det, inanma özgürlüğü ilkesi- ne aykın davranarak suç işle- diğini belirten Sağ, "Devletin üst kurumlan. bu şekilde ko- nuşan birini görevi başında hâlâ rutuvorlarsa, bu, bölü- cülük olayına devletin de or- tak olması demektir" diye konuştu. Cemevlerf 1000 yıldır var Yılmaz'ın "Alevilerin iba- det yerieri camidir* 1 sözünün de bilgisizce, cahilce biranla- yış olarak değerlendıren Sağ, cemevlerinin 1000 yıldır ol- duğunu söyledi. "Alevilik" adı altında bu ülkeden ayn bir toprak. ayn bir bayrak isteme arzulannın. Türkiye'de yaşa- yan Alevileri ilgilendirmedi- ğini de vurgulayan Sağ. "Bu iddialar. inanan kesimin oyia- ruiı alarak, onlara Alevi hare- ketini karala>arak şirin gö- rünmeye çalışan. poütika ya- paniann oyunudur. Bu iddi- alann Hacı Bektaş'ı anma tö- renlerinüıvapıldığıdönemler- de olması da düşündüriicü" diye konuştu. Alevi kökenli politikacılar- dan Mustafa Timisi "Diyanet İşleri Başkanhğı'nın yeniden ele alınması gerekn'ği bir kez daha anlaşılmaktadır" dedi. Diyanet Işleri Başkanlı- ğı 'nın, çağdaş ve laik cumhu- riyetin temel ilkelerine, kuru- luş felsefesine uygun, laik devleti bütünleştirmeyi amaç- layan bir işlevi olması gerek- tiğini, kuruluş yıllarında da bu işlevi başanyla yerine ge- tirdiğini söyleyen Timisi, "Ne yazıkki çok partiliyaşamage- çişlebirükte,özettikledegünü- müzdebu kurum,Sünniinan- cınm Hanefî mezhebinin ör- gütü olarak hizmet vermeye başlamışür. Kurucu misyonu- nu yiürmiştir" dedi. Başkan Yılmaz'ın demecı- nin de, bu yozlaşmanm, bu bozulmanın sonucu olduğu- nu vurgulayan Timisi, mane- vi yönü ağır basan bir kuru- mun başındaki kişinin, ülke gerçeklerini yakından bil- mek ve toparlayıcı mesajlar vermek zorunda olduğunu anlattı. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Kandıra Cezaevi'nde neler oluyor diye iki gün önce bir yazı yazmış ve orada olanlan ailelerin ve avukatların dilin- den aktarmıştım. Ali Ihsan Kılıç isimli tutuklunun sayım nedeniyle başına gelenleri, daha doğrusu yaşadığı trav- mayı anlatmıştım. Ancak ola- yın devamının nasıl geliştiğini öğrenememiştim. Ali Ihsan Kılıç'ın, sayım sıra- sında "Hazırol, rahat!" komu- tu doğrultusunda hareket et- mediği için gardiyanlarca ko- lundan tutulup kafasının du- vara vurulduğu, aynı hücre- deki arkadaşı tarafından abla- sı Kadriye'ye anlatılmıştı. Bu olay sonucu Ali Ihsan bilinci- ni tamamen yitirmişti ve abla- sıyla konuşamamış, dili tutul- muştu. Sonra neler olduğunu ise önceki gün Ali'nin kardeşi Er- kan'ın mektubundan öğren- dim. Erkan'ın yaşadıklarını, özetleyerekaktanyorum: "Ya- zınızda sözünü ettiğinizAli Ih- san'ın kardeşiyim, adım Er- kan. Size anlatacaklanm, sizin yazdıklannızın devamı niteli- ğinde. Ablam Kadriye görüş- ten döndükten sonra ağabe- Kandıra'da Protokol Krizi (2) yime ne olduğunu öğrenmek için ben de 16Ağustos günü Kandıra Cezaevi'ne gittim. MüdürBey'le görüşmekiste- diğimi söyledim. Sebebini sordular. Ağabeyimle görûş- mek istediğimi anlattım. 'Ağabeyin şu anda Izmit Devlet Hastanesi'nde' dedi- ler. Ben de cezaevine otuz dakika uzaklıktaki hastaneye gittim. Orada da olmadığını söylediler. Bu arada Izmit Devlet Hastanesi'ndeki söz- de tedaviedilen mahkûmların halinigördüm. Tedaviyaptık- lan yerin fotoğrafını çekip si- zegöndermekisterdim. Dep- remde ağır hasar görmüş hastanenin bodrum katına konan mahkûmlar tam anla- mıyla ölüme terkedilmişlerdi. Hastanedeki kayıt defterini tutan görevli o gün ağabeyi- min gelmediğini söyleyince adliyeye savcılığa gittim. Şu anda Izmit CumhuriyetSavcı- sı'na vekâlet eden ve aynı za- manda da cezaevi savcısı olan Kemal Ibişoğlu'na baş- vurdum. Ağabeyimin dayak yediğini ve durumunun ağır olduğunu anlattım. Ibişoğlu, 'Benim cezaevimde böyle bir şey söz konusu olamaz' di- yerek reddetti. Ben de 'Ağa- beyim kendisi mi kafasını du- vara vurdu' diye cevap ver- dim. Savcı bana, 'Ona örgüt emir vermiştir, o da kafasını duvara vurmuştur' dedi. Ben de kardeşimin ölüm orucun- da bile olmadığını, aynca bu kadar olağanüstü önlemler aldığınız bir cezaevine örgüt nasıl girebiliyor diye sordum. Savcının yanında birisi daha vardı ve sürekli savcının ve benim sözlerime müdahale ediyordu. Belli ki o da görev- liydi. O şahıs bana, 'Sen da- ha iyi bilirsin örgütün cezaevi- ne nasıl girdiğini' dedi ve bir daha konuşmadı. Ben savcıya dönerek şu anda ağabeyimin nerede ol- duğunu sordum. Cezaevine telefon etti veağabeyimin bir- kaç dakika önce hastaneye doğru yola çıktığını ve benim de hastaneye gidip bekleme- mi söyledi. Ben de savcının bu sözü üzerineyeniden has- taneyegittim. Saatdörde ka- darbekledim, kimsegelmedi. Savcıya telefon ettiğimdeye- rinde olmadığını söylediler." • • • Erkan Kılıç, çaresiz bir şekil- de Istanbul'a geldiğini ve in- san Hakları Derneği'ne (İHD) başvurduğunu anlatıyor: "Er- tesi gün İHD'den bir avukat cezaevine gitti. Benim karşı- laştığım muameleile o dakar- şılaşmıştı. Ağabeyimin hâlâ nerede olduğunu öğreneme- dik. Ablam 17Ağustos Cuma günü savcıyı yeniden aradı- ğında, ağabeyimin cezaevin- de bulunduğunu ve durumu- nun da gayet iyi olduğunu, eğer daha fazla direnirlerse daha fazla acı çekeceklerini söylüyor." Erkan Kılıç sonunda bir çağrı yapıyor ve ağabeyinin uğradığı kötü muameleye is- yan ediyor. "Son olarak vicda- nı olan herinsana şunu soru- yorum. Benim ağabeyimyak- iaşık iki yıldır yargılanıyor ve eminim ki suçsuz olduğu an- laşılacak ve serbest bırakıla- cak. Serbest bırakıldıktan sonra ağabeyimin ve daha ni- celehnin o ağır ve insanlık dı- şı şartlarda geçen yıllannın hesabını kim verecek? O da- ha 29 yaşında..." Erkan Kılıç'ın mektubu böy- le. Öyle anlaşılıyor ki cezaev- leri sayımlarına devlet proto- kolü sıçramış durumda. Ce- zaevinde tek başına veya üç kişi halinde hücrelere koydu- ğunuz insanlara neden 'rahat, hazır ol' yaptırmak istersiniz? Eğer saymak istiyorsanız, ki cezaevlerinde sayım diye bir görev vardır, bakınca içeride- ki insan sayısını anlarsınız. Belli ki, burada sayım değil, "adam etme" amacı ağır ba- sıyor. Devlet protokolüne gö- re, onların da sıraya geçip gardiyanlara "Buradayım ko- mutanım" diye bağırmaları gerekiyor. Böyle devlet yönetirseniz, cezaevini de böyle "adam edersiniz". Söylenecek söz kalmıyor. 2000'Lt YILLARDA ERDAL ATABEK Lise Yıllarımız... Lise yıllanmızı çok severim. Hayata bakışımızı olgunlaştığı, arkadaşlık bağlarının derinleştiği yıllar, üzerimizde sandığımızdan daha çok iz bırak mıştır. Use yı/ları, hayat hedeflerimizi belirlemeye ça lıştığımız yıllardı. Hangi mesleği seçmeliydik? Hayatta değerterimiz neler olmalıydı? Toplumda nasıl tanınmak istiyorduk? Yakın arkadaşımız kım olmalıydı? Arkadaş grubumuz kimlerden oluşmalıydı? Okul saygınlığını tanıyorduk. Matematik kafas olmak. Fenci olmak. Edebiyatçı olmak. Lider ol- mak. Arkadaşlan arasında sevilmek. Bilgili olmak. Kültürlü olmak. Arkadaşlanna yardımcı olmak. Ka- falı olmak. Denge unsuru olmak. Güçlü olmak. Sı- rasında kavgadan kaçmamak. Arkadaşlannı tut- mak. Öğretmenlere yağcılık yapmamak. Kimseyi ezmeden başarılı olmak. Çok öne çıkmadan ça- lışkan olmak. Sınıfını geçmek. Lise yıllan "kimlik arayışı"nın yıllandır. O yıllar kimliğimizin oluşmayıllanydı. Artık, ortaokul öğren- ciliğinin tıfıllığından kurtulmuş, kendimizi daha ol- gun, daha yetkin, daha güçlü sanıyorduk. Ama ne sandığımız kadar olgunduk, ne umduğumuz ka- dar yetkindik. Gücümuzü de zaman zaman sına- mamız gerekiyordu. Sporla, sırasında yumruk yumruğa kavgalanmızla. Hepsinin gerekli olduğu- nu şimdi daha çok anlıyorum. Kendimizi bir ideale adamak istiyorduk. Böyle bir ideal bulamazsak kendimiz yaratmaya hazır- dık. Ailelerimizin okula gelmesi diye bir şey yoktu ya da ben bilmiyorum. Hiçbir işimize ailemızi kanştır- mamak, çok önceki yıllarda kazandığımız bir ka- rakter özelliğiydi. Her sorunumuzu biz, kendimiz çözmeliydik. Özgüvenimiz şaşılacak kadar yük- sekti. Ailelerimizin ekonomik gücünü zorlayacak hiç- bir istemimiz olmazdı. Bu, ayıptı ve utanılacak bir güçsüzlükdemekti. Istedığimiz her şey, ilerde, biz hayatımızı kazandığımız zaman kendimiz tarafın- dan edinilecekti. Ailesinden bir şey bekleyeni aşa- ğılıyor, önem verilmemesi gereken zayıf bir karak- ter sayıyorduk. "Karakterli olmak" en çok değer verdiğimiz özellikti. Başansız olmak ayıp değildi ama.. kopya çek- mek, öğretmeni aldatmaya çalışmak çok ayıptı. Bi- zim grubumuzda böyle davranışlar, "onu adam- dan saymamaya yeterli" davranışlardı. Açıkça aşağılardık. Ama bir dersten zayıfolana yardım et- mek, çalışkan öğrencilerin sorumluluğunda olan doğal bir görevdi. Oğretmenlerimiz bu davranışları olumlar, belirli bir çizgı çizerlerdi. Kolaycılık, hazırcılık, kulağının üstüne yatmak, duyarsızlık, aldırmazlık, yalancılık kadar kötü karşılanırdı. Bize herzaman "karakter- li, doğruhedefıolan, çalışan, dürüst, çevresineya- raıiı olan öğrenci" modeli sunulur, bu örnek olum- lanırdı. Oğretmenlerimiz güç beğenir, yalnız eleş- tirilerini söylerlerdi. Onlar tarafından gösterilen en küçük beğeni, bizim için en büyük ödüldü. Asıl ödülümüz başanydı. Kendi başanmızı kendimize verdiğimiz ödül sa- yardık. Bunun doğru bir ödül olduğunu gün geç- tikçe daha iyi anlıyorum. Kabataş Erkek Lisesi'ne bu yılın Pilav Günü'nde gittiğim zaman kimi öğrencilerle ayaküstü konuş- tuk. Ben, üç lise yılını da orada okudum. Lise öğ- rencilerini gerek Kabataş Erkek LJsesi'nde, gerek İstanbul Usesi'nde (eski İstanbul Erkek Lisesi), ge- rekse Pertevniyal gibi, Darüşşafaka gibi Cumhu- riyet liselerinde çok iyi buluyorum. Bizim zaman- larımıza göre daha donanımlı, daha kültürlü, daha iletişimli gençler. Ancak, ne yazık ki günümüzde lise eğitimi, üni- yersite sınavları amacı yüzünden gerekli önemi yi- tirmiş görünüyor. Lise yıllan sadece üniversiteye gireöilmenin kapısı sayılıyor. Oysa, lise eğitimi ha- yata hazırlayan temel eğitimdir. Lise eğitimi zayıf kalırsa üniversite eğitimi de bekleneni veremez. Lise eğitimine çok, ama çok önem verilmelidir. Bu dönemde eğitim gören gençlerin kimlik sorun- lannın aşılması, karakter eğitimi ve kişilik kazan- ması, onların üniversiteye girip girmemelerinden çok daha önemlidir. Bir başka deyişle, üniversite- ye girmek ve başanlı bir eğitim yapabilmek için li- se eğitiminin sağlam olması çok önemlidir, işin te- melini oluşturmaktadır. Ulusal güvenlik sorunları buralardan başlıyor, a- ma gören var mı? e-mail:erdalatak(tt superonline.com Faks:0212-513 90 98 Ölüm orucu eyleminde 305. gün KcındmıF TipVnde işkenceidduısı İstanbulHaberServi- si-Tecride karşı altı F ti- pi cezaevinde, hastane- lerde ve dışanda sürdü- rülen ölüm orucu eyle- mi 305. gününe girer- ken çok sayıda tutuklu ve hükümlünün duru- munun ağırlaştığı belir- tiliyor. Avukat Ercan Kanarise KandıraF Ti- pi Cezaevi'nde müvek- killeriyle yaptığı görüş- meler sonucu, ceza- evinde "işkence, zaü- mane, onur kıncı ve in- sanlık dışı aşağıla>ıcı muamele ve ceza yasa- ğmı" güvence altına alan tüm iç hukuk ve ulusalüstü hukuk kural- lannın ihlal edildiğini gözlemlediklerini açık- ladı. Eski İnsan Haklan Derneği (IHD) istanbul Şube Başkanı Av. Ercan Kanar, Kandıra F Tipı Cezaevi'nde kalan 6 müvekkili ile yaptığı görüşmeler sonucu. ce- zaevindeki şiddet uygu- lamalannın "had saflıa- ya" çıktığını gözlemle- diklerini anlattı. Kanar gözlemlerini şöyle ak- tardı: "Gebze'den Kan- dıra'ya sevk edilen tu- tuklu ve hükümlülerin hepsi girişte dayaktan geçirilmiş.MüvekkilSa- dık Akyüz'ün kollann- da moriuklar tespit et- tik. Duruşmalara götü- rülmeden önce bir oda- ya sokulan tutuklu ve hükümlükr. çınlçıplak soyularak başları du- v^rlaravıuııluyorve ar- duıdan makat araması yapüryor." Ring araçlannda da "işkencenin" sürdüğü- nü iddia eden Kanar, tu- tuklulann araçtaki kol- tuklara kelepçelendiği- ni ve dayak yedikJerini söyledi. Kanar, cezaevindeki uygulamalara karşı hu- kuki işlemleri başlattık- lanru sözlerine ekledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle