17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 TEMMUZ 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA J. U J \ [email protected] 15 Elvira Andres, Ispanyol Ulusal Balesi'yle kendi kültürlerini dışavurduklannı belirtiyor Balede özgürKikçü esmiüer . spanyol dansı adım, kompozisyon, hareket, kurgu, her anlamda geliştirilmeye, yaratıya çok müsait. Sadece flamenko değil, klasik Ispanyol dansından ve birçok başka danstan da yararlandığımız gösterilerimizi, biraz özgürlükçü bir düşünceyle daha popüler bazlı figürlere yer vererek kendi koreografılerimizle destekliyoruz.' GAMZEAKDEMİR Ispanyol Ulusal Balesi, Elvira Andres'ın sanatyönetmenliğinde, Yapı Kredi Sanat Fes- tivalî 2001 kapsamında, 3-4 Temmuz'da Ce- mil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sanatse- verlerle buluştu. Müzik koordinatörlüğünü Pedro Ontiveros'un yaptığı topluluk, gösteri- de 'Su Perisi' (Nereidas), koreografisi yine Najarro, 'Yalnızhk' (Soledad), 'Ritimler' (Rıt- mos), 'Oripando', 'Tango-Bulerias', 'Farnı- ca', 'Guajira' ve 'Akgrias' adlı yapıtlan sun- du. 1978'de Antonio Gades'in kurduğu bol ödüllü Ispanyol Ulusal Balesi'nin sanat yö- netmenliğine üç ay önce getirilen Elvira And- res, meslek yaşamına 14 yaşında Mariemma tspanyol Balesi ile başladı. Daha sonra Maria Rosa Siluetas Bale ve İspanyol Ulusal Festival Balesi gibi topluluklarla çalışan Andres, top- luluğa ilk olarak 1978'de katıldı. Daha sonra 1980'de solo dansçı durumuna gelen Andres, aynı yıl Gades-Carlos Saura yapımı 'Kanb Düğün' (Bodas de Sangre) adlı sinema fil- minde rol aldı. BttJnmeyen figûr ve danslar Madrid Ispanyol Bale Topluluğu'nu kur- duktan sonra, aralannda Rafad Aguilar Bale Topluluğu ile birlikte 'Bernarda Alba'nın E- \i' adlı yapıttan' esinlenerek hazırlanan bir gösteride başdansçı olarak rol aldığı Italya turnesi ve Gades ile birlikte 'Rango' projesi kapsamında kafıldığı Fransa, Almanya, Ital- ya ve Japonya turneleri gibi birçok önemlı dünya turnesine katıldı. 1990'da, konuk sanat- çı olarak katıldığı Bordo Andalou Festiva- K'nde, kendi imzasını taşıyan ilk yapıt olan 'Trio' adlı gösteriyi sahneledi. Expo 92'de, Placido Domingo ile birlikte 'EI gato montes' adlı yapıtın yapımmda yer aldı. Fransa ve Avusturya'da dans eğıtmenliğı yapan Andres. Madrid'de düzenli olarak ders veriyor. -Dansın Ispanyolinsanınaifade ettiği anlam balenize nasd yansıyor? ELVİRA ANDRES - Elbetteki başka ûlke- lerin, kültürlerin danslannda oldu- ğu gibi Ispanyol balesinde de in- san doğasındaki tutku, acı, sev- gi, yoksunluk gibi füm duygu- lan, sezgileri, tepkileri ken- di kültürünün kimliğinde dışavurması şeklinde yan- sıyor. Ifade ve anlann taki- binde yapıtın kapsamın- dan hareketle oluşturulan kurguda uyum ve tutarlılık kuralını bozmadan dansın ev- renselliğinde Ispanyol insanı- na ifade ettiği anlamı, anlam- lan başka kültürlerden insan- lara da taşıyor. - Repertuvarlanmzı beürler- ken neleri göz önünde bulun- duruyorsunuz? ANDRES - Ispanyol dansı adım, kompozisyon, hareket, kurgu, her anlamda geliştiril- meye, yaratıya çok müsait. Biz de elimizden geldiğince bu şansı değerlendirerek en bilinenlerin dışmda bilin- meyen figür ve danslan da kullanmayı amaçlı- yor ve seçimlerimizi ona göre yapıyoruz. Sadece flamenko değil, klasik Is- panyol dansın- dan ve birçok başka danstan da yararlan- dığımız gös- terilerimizi, biraz özgürlükçü bir düşünceyle daha popü- ler bazlı figürlere yer vererek kendi koreog- rafilerimizle destekliyoruz. Mesela burada sergileyeceği- miz 'Nereidas' (Su Perisi) ad- lı, koreografisi grubun baş- dansçısı Antonio Najarro'ya ait olan yapıt buna çok güzel bir örnek. Gades'le yeni bir proje - İspanyol Ulusal Balesi'nin kurucusu olan Antonio Gades ile çalışünız. Gades ile aranız- daki sanatsal alısverişinizi an- laür tnısınız? ANDRES - Gades ile yal- nızca baleyle birlikte değil balenin dışında da birlikte çalışma imkânı buldum. Yeniliklere açık ve sanat- sal yeteneğini paylaşmak- tan yana bir insandır. Bu sayede ondan çok şey öğrendiğimı söylersem abartmamış olurum. Gades, kendısıni Is- panyol Ulusal Bale- si'ne adamış çok önemli bir kişilık. tam birprofesyonel- dir. Ele aldığı yapıt- lan yücelten teknik- lerine hayranım. Şu anda önümüzdeki yıl sergilemek üzere 'Fuentoovejuna' ad- lı bir hıkâye üzerine kurulan ve gelişen yeni bir projede birlikte çalışıyoruz. - İspanya Ulusal Elvira Andres, topluluğun sanat yönetmeni. Balesi'nin 1986 Eylülü'nde İspaın a Klasik Ba- lesi olarak ayn bir kola bölünmesinin nedeni nedir? ANDRES - Ayn dıller ve anlatım biçimle- rine sahip olmalan aynlmalannı gerektirdi. KJasık bale, entelektüel bir bakış açısının do- ğurduğu ve o yönde geliştırdiği bir dans türü. O yüzden bir arada yürütülebilmeleri bir an- lamda deneme gıbıydi \e olmadı. Elbette bu, bizim kendi oluşumlarımızda klasik baleyi kullanmadığunız anlamına gelmiyor. ilk aşa- malarda, bale disiplininde, dansçılann eğiti- minde, vücut ve ruh uyumunu sağlamada kla- sik balenin metotlanndan daima yararlanıyo- ruz. Ama yapıtlann asıl sahnelenme süreci- ne girildiği sonrakı aşamalarda klasik baley- le tamamen zıt olan tarzımıza uyarladığımız hikâye veya kompozisyon kendi koreografi- lerimize dönüşüyor. Klasik baleden farklı ol- sa da esintiler taşryan, aynı dilden yola çıkan bir dansa dönüşüyor. Semir Aslanyürek, Antakya Harbiye'de çektiği 'Şellale'de özyaşam öyküsünü dillendiriyor uya yazılan kırık bir öykiL.. ÖZLEMALTUNOK "Insanlar, ülkekr birbirine benzer, farkhhklan lalan şeylerse çok azdır" diyor Antakya'da "ŞeUale" fılminin çekimlerini sürdüren yönetmen Se- mir Aslanyürek. Oysa Antakya, yö- netmenin ikinci uzun metrajlı filmi- ne ev sahipliği yaparken geçmişi, ko- kusu, rüzgân, rengi, bütün zenginlik- leriyle başlı başına bir masal âlemi gibi. 'Güneşe Yolculuk', 'Tabutta Rö- vaşata' gibi önemli filmlere destek veren tFRyapımcılık şirketiyle bir- likte Aslanyürek, yaklaşık bir aydır doğup büyüdüğü Antakya Harbi- ye'yi mesken tutarak kendi kınk öz- yaşam öyküsünü dillendirmeye ça- hşıyor. Antik Roma'nın Antioc- hia'suun 8 km. güneyinde şelalele- riyle ûnlü mesire yeri Daphne'de bir ay daha sürecek çekimler. Kasaba- dakı şelalelerin yerel ağızla söyleni- şinden adım alan 'ŞeDale'de uzun bir aradan sonra kamera karşısına geçen HühıKoçyiğit'in yanı sıra AylcutO- ray, Afi Sünneü, Tuncel Kurtiz, Ege Aydas, Taner BirseL, Savaş Yurttas, Nurgil Yeşüçay'ın da yer aldığı kad- roya başta Aslanyürek ailesi olmak üzere yöre halkı eşlik ediyor. 'Rifolar akan suyla anlatihr' Anakya'ya özgü öğelerin, gerçek- le gerçeküsrü arasındaki çizginin kaybclduğu, fantastik bir şekilde yansıddığı film, kentin insanlannın 'başb' hallerinden de izler taşıyor. Buraa pek çok insan heykel yapı- yor. krçoğu amatör tiyatrocu. Film ekibı?le kasabalılan ayırt etmek ki- mi zaaan zorlaşıyor. Kasabahlar fi- kirleryle, oyunculuklanyla canla başb destek oluyor ekibe. Antak- ya'ıc korunaklı, 'dışardan bir göz'riş gibi var olan coğrafyası. külttel renkliliklerinin insanlann yiizûs yansımasıyla da ortaya çıkı- yor Bmsanın doğduğu yere olan aş- kjımkendisinin ve ülkesinin geçmi- şiykbtrlikte sunulduğu filmde, bir- biri.ie kesişen birçok konu bir ara- da -.enlıyor. Bir yandan 27 Mayıs dartesnin hemen öncesinde biri De- mofcs Parti 'li diğeri CHP'Ii iki kar- İJT ^Zayatımın en önemli yıllannı, çocukluğumun asla unutamayacağı karelerini burada yaşadım. Aslında amcam ve babam banşmadı, birbirleriyle konuşmadan öldüler. Benim rüyamdı onlan kardeş gibi görmek, bu filmde banştılar.' deş arasındaki düşmanlığı ele alan film, bir yandan da kendi yaratıcısı- nın karakterini yansıtan lirik bir film niteliğinde. Çünkü filmin öznesi Se- mir Aslanyürek'in yaşamı; konuya dönüşmekle kalmayıp aynı zamanda konuyla çatışarak içinde banndırdı- ğı bütün duygusallığı yansıtıyor. Bütün karakterlerin toplamı Semir Aslanyürek. "Filmin çıkıs noktasın- da, kendi toprağmdan, kültüründen uzak bir yerde yetişmis gizli kahra- man ressam Cemal yer ahvor. Bura- da halk arasmda yaygm bir Iaf var- dır, 'Rüyalar akan suya anlatılır ve yonımu Yusuf peygambere mahsus- tur', film ya bu ressamın çocukluk anılan ya da trajik bir hayat yaşayan annesinin şelakye anlatnğı rüyadır özetk." Farklı görüşlere inanan ıki ailepin arasına örülen duvar, küçücük bir Berlin duvandır. 27 Mayıs darbesiy- le iki aile, aralanndaki duvan yıkar ve banşır. 1960"]] yıllara ışık tutan film, günümüzde de süregelen düş- manlıklara, banş için savaşmaya. ba- nşmak için bedel ödemeye karşı Tür- kiye'nin bugününe de sesleniyor. 'Sahneyi çekerken ağladım' "Filmdeyer alan olaylann çoğu bi- rebir yaşadığım şeyler. 'Şellale' ise bir amaç > üzünden yeniden yaran- lan bir özümseme. Hayatimın en önemli yıUannı. çocukluğumun asla unutamavacağı kareleri burada >aşa- dım. Mesela kardeşimin yandığı sab- neyi çekerken bir köse>e saklanarak «ğtaHım ben. Ye ashnda amcam ve babam banşmadı, birbirleriyle ko- nuşmadan öldüler. Benim rüyamdı onlan kardeş gibi görmek, bu filmde banştılar." Moskova Devlet Sinema Enstitü- sü'nde sinema eğitimi gören ve ha- len Marmara Üniversitesı Güzel Sa- natlar Fakültesi Sinema-Televizyon Bölümü'nde öğretim görevlisi olan Semir Aslanyürek, ilk uzun metrajlı filmi 'Vagon'un izleyiciyle buluşa- mamasını. "Sinema okulunda sine- ma yapmayı öğrendim, ticari hesap- lanöğrenemedim'' sözleriyle açıklı- yor Aslanyürek, çalıştığı ekiple ıliş- kisini sonrakı çalışmalannda da sür- dünnekten yana. Yönetmene, öğrencilik filmlerin- den bu yana birlikte çalıştığı görün- tü yönetmeni Hajk Kirakosyan da yeni filminde eşlık ediyor. Müzikle- ri ise henüz kesin obnamakla birlik- te jenerikte Aram Haçoturyan'ın bir parçasınm kullanılması düşünülüyor. Uzun zaman önce yazılan senaryo aslında çok da değişime uğramamış. Aslanyürek, bahçeye benzettiğı se- naryoda birkaç yeni fide çıksa da bahçenin niteliğinin bozulmadığını, özünü koruduğunu söylüyor. Çekım- Ierine ilk kez geçen yıl başlanan film, 'evdeki hesap çarşıya uymadı- ğı'ndan bu yıl tekrar sıfırdan çekili- yor. Kasım aymda vızyona girmesi hedeflenen filmde, geçen yıl kadro- da olan oyunculann çoğu. bu yıl yi- ne yer ahyor. Semir Aslanyürek'in, annesinin kişiliğine yakın bir kişilık olarak gördüğü Hülya Koçyiğit, De- mokrat Parti'li Yusuf Usta"nın kan- sı Semra'yı oynuyor. Kadroya yeni dahil olan isimler arasındaysa Tun- cel Kurtiz ve Savaş Yurttaş var. Tun- cel Kurtiz, Antakya'daki çok dillili- ği kaybetmiş olmamızın acı olduğu- nu dile getiriyor. Kurtiz, kasabanın yan deli berben Kel Selim'ı oynuyor. c 'Film, bir aşk sonucu doğmah' "Rüyalar akan suya mı anlanlır? Ben hiç rüya görmedim. Hep gerçe- ği gördüm. Bunun için bana deli di- yorlar. Bu kadar körülük varken ben deUenmeyeyim de kimler dellensin? Bu zamanda deli olnıayan haiıı değil de nedir? Evet, ben beUd de deliyim, ama kimseye boyun eğmem"dıyen Kel Selim, CHP'li olmasına karşın gizli bir Stalin hayranıdır aynı za- manda. "OdönemdetekumuduSta- lin'den çok kapitalizmin nasıl çalışn- ğını gördüğü bir ülkede yaşadıklan- na karşıiık hissettikleriydi. Chnadı- ğım karaktere deli diyoıiar ama bü- tün hikâyej e baköğınız zaman ada- nun çok akülı olduğunu görüyoruz. Amerikan Marshall j'ardunım, Men- deres dönemini, Kore'ye asker gön- derilişini elestiriyor kendi bakış açı- smdan." Bir 'Antakya Üçlemesi'nin ilk fil- mi olan 'ŞeDale'yi yine senaryosu Aslanyürek'e ait Antakya'da geçe- cek iki film izleyecek. "Çok film yapmak istemiyorum. Film \apmak, e\ iat edinmek gibidir. Bir baba, çok çocuklu olursa onlara iyi babahk ya- pamaz. Bir aşk sonucu doğmah film, bir seri üretim sonucu değü" derken de acelesi olmadığını vurguluyor. EStNTİLER ZEYNEP ORAL Izmirden... Çağdaş Gazeteciler Demeği'nin Açıkhava Tiyat- rosu'nda düzenlediğı "Basın Emekçileriyle Dayanış- ma Geces/"ne katılmak üzere Izmır'deyim. Siz bu yazıyı okuduğunuzda gece çoktan sona er- mış olacak. Ben bu yazıyı yazarken, geceye daha çok vakıt var... Programda "Moğollar"\n konseri, birçok şair, yazar, sanatçı ve gazetecinin katılımı y- eralryor. Gecenin geliri, "Işsiz bırakılan gazetecifer" için oluşturulacak fona bırakılacak... Böyle bir gecede oraya gelmiş insanlara ne söy- leyebılirim, doğrusu bilmiyorum... Onlara gazeteciliğin ilkelerinden ya da kışisel de- neylerımden yola çıkarak, kımi zaman işten kovul- manın bir onur olabilecegınden falan söz edemem. Işsizliğin yarattığı tahnbatı, travmayı, "emeğim kim- liğimdir"e inanmış kışileri nasıl yokluğa, hiçliğe sü- rüklediğini anlatamam. Önünde sonunda insanlar oraya eglenmeye, hoşça vakit geçirmeye gelıyor... Bugüne dek ben hep bir yerde kök salmanın öne- mıne inanırdım. Kök salmanın, süreklitiğin önemi- ne... Meslek yaşamına ilişkin her konuşmamda gençlere bu yolda önerıler verır, "Gömlek değiştırir gıbı gazete değiştırilmez" der, ınsanın çalıştığı yer- le bütünleşmesinden söz ederdim... Şimdi herfıal- de böyle modası geçmiş (!) ve "saçma sapan" laf- lar edemem, millet kahkahadan kınlır. Parmaklarıy- la beni gösterip, bir güzel dalga geçerler! Yann akşam ne söyleyeceğimı düşünürken, bol bol çevreme kulak kabartmaktan geri kalmadım. Izmirliler şu sıra en çok Izmir-Çeşme otoyolunda- ki akıl almaz zammı konuşuyorlar. Bu yolu kullan- mak 750 bin lirayken, kısa bir süreden beri 2 mil- yon 250 bin lıraya çıkmış. Tamam.. bu otoyolun hıç- bir öncelığı yoktu. Izmir'den çıkan, Aydın'a zar zor bağlanan, daha Denizli'ye bile ulaşamayan otoyol dururken... Hele hele güneye hiçbir bağlantı yok- ken... Akdeniz'in turistik ve ticaret yollan bekleye du- rurken... Tamam, ölü bir sona enşen gereksız biryol- du, devamı olmayan bir yoldu, anormal büyük pa- ralara çıkmıştı, sürekli tamır görüyordu... füm bu gerçekleri kabul eden Izmirliler, "Tamam.. ama ma- demyapılmış, acısıneden bizden çıkarıhyor, neden biz cezalandınlıyoruz" diye ısyan ediyor. Çeşme'de varlıklılann degil, orta hallilerin, en çok da emeklile- rin oturduğuna, yaz aylannda Çeşme'de yaşayan- ların işe gitmek için sabah akşam bu yolu kullandı- ğına dikkati çekıyorlar. Zamdan beri eskı yolu kul- lananlarda öyle bir artış var kı trafik sıkışıklığı ve ka- zalar da hızla artmakta... Izmır'de, Türkiye'nin heryerindeki gibi geçim der- di bacaları ve yürekleri sarmışken, kent bilincine, kentli olma bilincine yönelik çalışmalar da sürüyor. Izmir Büyükşehir Belediyesi, Izmir'in uygarlık biriki- mine katkıda bulunmak amacıyla bir proje başlat- mış. Projenin adı "Vefa Borcu Projesi". Bu kente katkıda bulunmuş kişilerin yaşadıkları mekânlara (o mekânlar artık yoksa, yerinı alan yapıya ya da yö- reye) bir şükran ve anı plaketi konarak, kentin ve kentlilerin belleğine bir iz düşülecek. Bu kişi ve me- kânlara ilişkin bilgi ve belgelerle birlikte tüm öneri- ler, basvurular için 15 Temmuz'a dek süre tanınmış. Şimdi ızmirliler belge toplamakla meşgul. Dansı tüm kentlerimizin başına... Elbet izmir'de en çok konuşulan konulardan biri de IMF ile Türkiye ilişkileri... Son erteleme olayın- dan sonra birçokları "ulusal onur" sözlerini dilinden düşürmez oldu. Doğrusu sizi bilmiyorum ama.. benim ulusal onu- rumu (aynı zamanda kışisel onurumu - ikisı arasm- da bir fark var mı?) inanın IMF'nin dayatmalanndan bin kat daha çok inciten başka şeyler var. Örneğın, 19 Aralık 2000'de cezaevlenne yapılan ve 32 tutuklunun ölümüyle sonuçlanan "Hayata Dö- nüş" operasyonuyla ilgili şımdilerde açıklanan ger- çekler... Örneğin, her olanağa sahıp bu ulkede insanlann açlığa, işsizlığe mahkûm edilmesi... Örneğin, anlı şanlı devletimizin hâlâ eğitim siste- mini, sağlık sistemini yoluna koyamamış olması... Örneğin, hayata yeni atılacak gençlerin, ne yapıp yapıp kendilerini bir an önce bu ülkenın dışına at- mak istemeleri, kaçıp gitmek istemeleri, ülkeden de devletten de umudu kesmiş olmaları... İnanın benim ulusal onurumu asıl bunlar kınyor. Ve listeyi daha çok uzatmamak ıçın yazıyı burada kesiyorum. Clinton ailesine dair öyküler • NEW YORK (AP) - New York'ta yayımlanan Westchester Wag adlı yerel dergi. Bill ve Hillary Clinton'ı konu alan, bütünüyle kurgusal kısa hikâyelerin gönderilmesinin ıstendiğı bir yanşma açtı. Sonucu \6 Temmuz'da açıklanacak olan yanşmada birincilik ödülü olarak 500 dolar verilecek. Dergide 'Bill ve Hillary: New York Yıllan' başlığı altında > ayımlanan ve Yeni Zelanda'dan dahi gönderilen ve çoğunluğunda Clinton çiftinın alaya ahndığı öykülerde Hillary'nin dört dönemlik başkanhğından sonra yerine kızı Chelsea'nın geçtiği ve Chelsea Clinton'ın düğününde York Düşesi'yle Al Gore arasında fazla kilolar hakkında kurgulanan bır konuşmanın yer aldığı öyküler büyük ılgi çekti. Charles-Tpicot düeti • Kültür Senisi - Fransız heykeltıraş Denis Tricot ile tromboncu Fabrice Charles bir araya gelerek 16 Temmuz'da bir performans sahneleyecek. Etkinlik. Fransız Kültür Merkezi'nin bahçesinde saat 21 .OO'de gerçekleşecek. Denis Tricot performans sırasında tahta parçalanyla uzamm doğasını yansıtan geçici bir yapıt oluşturduğu sırada Fabrice Charles, oluşmakta olan yapıta enstrümanıyla eşlik edecek. Harry Potter tabloları satılacak • Kültür Servisi - Thomas Taylor tarafından yapılan Harry Potter'ın ilk kitabının yağhboya ve suluboya olmak üzere ıki illüstrasyonu, 10 Temmuz'da Londra'dakı Sotheby's Müzayede Evi'nde satışa sunulacak. Yağhboya tablonun 20 bin pound, suluboya tablonun da 20 ile 25 bin pound'a alıcı bulacağı tahmin edılıyor. İSTANBUL CAZ FESTİVflÜ'NDE BU6UN • CEMİL TOPUZLU AÇIKHA\A TİYATROSL'nda saat 21.30'da. Brooklyn Funk Essentials &Laço Tajfanın konseri izlenebilir. (454 15 15)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle