Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 TEMMUZ 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J. U J \ [email protected] 15
Elvira Andres, Ispanyol Ulusal Balesi'yle kendi kültürlerini dışavurduklannı belirtiyor
Balede özgürKikçü esmiüer
. spanyol dansı adım, kompozisyon, hareket, kurgu, her
anlamda geliştirilmeye, yaratıya çok müsait. Sadece flamenko
değil, klasik Ispanyol dansından ve birçok başka danstan da
yararlandığımız gösterilerimizi, biraz özgürlükçü bir düşünceyle
daha popüler bazlı figürlere yer vererek kendi
koreografılerimizle destekliyoruz.'
GAMZEAKDEMİR
Ispanyol Ulusal Balesi, Elvira Andres'ın
sanatyönetmenliğinde, Yapı Kredi Sanat Fes-
tivalî 2001 kapsamında, 3-4 Temmuz'da Ce-
mil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sanatse-
verlerle buluştu. Müzik koordinatörlüğünü
Pedro Ontiveros'un yaptığı topluluk, gösteri-
de 'Su Perisi' (Nereidas), koreografisi yine
Najarro, 'Yalnızhk' (Soledad), 'Ritimler' (Rıt-
mos), 'Oripando', 'Tango-Bulerias', 'Farnı-
ca', 'Guajira' ve 'Akgrias' adlı yapıtlan sun-
du.
1978'de Antonio Gades'in kurduğu bol
ödüllü Ispanyol Ulusal Balesi'nin sanat yö-
netmenliğine üç ay önce getirilen Elvira And-
res, meslek yaşamına 14 yaşında Mariemma
tspanyol Balesi ile başladı. Daha sonra Maria
Rosa Siluetas Bale ve İspanyol Ulusal Festival
Balesi gibi topluluklarla çalışan Andres, top-
luluğa ilk olarak 1978'de katıldı. Daha sonra
1980'de solo dansçı durumuna gelen Andres,
aynı yıl Gades-Carlos Saura yapımı 'Kanb
Düğün' (Bodas de Sangre) adlı sinema fil-
minde rol aldı.
BttJnmeyen figûr ve danslar
Madrid Ispanyol Bale Topluluğu'nu kur-
duktan sonra, aralannda Rafad Aguilar Bale
Topluluğu ile birlikte 'Bernarda Alba'nın E-
\i' adlı yapıttan' esinlenerek hazırlanan bir
gösteride başdansçı olarak rol aldığı Italya
turnesi ve Gades ile birlikte 'Rango' projesi
kapsamında kafıldığı Fransa, Almanya, Ital-
ya ve Japonya turneleri gibi birçok önemlı
dünya turnesine katıldı. 1990'da, konuk sanat-
çı olarak katıldığı Bordo Andalou Festiva-
K'nde, kendi imzasını taşıyan ilk yapıt olan
'Trio' adlı gösteriyi sahneledi. Expo 92'de,
Placido Domingo ile birlikte 'EI gato montes'
adlı yapıtın yapımmda yer aldı. Fransa ve
Avusturya'da dans eğıtmenliğı yapan Andres.
Madrid'de düzenli olarak ders veriyor.
-Dansın Ispanyolinsanınaifade ettiği anlam
balenize nasd yansıyor?
ELVİRA ANDRES - Elbetteki başka ûlke-
lerin, kültürlerin danslannda oldu-
ğu gibi Ispanyol balesinde de in-
san doğasındaki tutku, acı, sev-
gi, yoksunluk gibi füm duygu-
lan, sezgileri, tepkileri ken-
di kültürünün kimliğinde
dışavurması şeklinde yan-
sıyor. Ifade ve anlann taki-
binde yapıtın kapsamın-
dan hareketle oluşturulan
kurguda uyum ve tutarlılık
kuralını bozmadan dansın ev-
renselliğinde Ispanyol insanı-
na ifade ettiği anlamı, anlam-
lan başka kültürlerden insan-
lara da taşıyor.
- Repertuvarlanmzı beürler-
ken neleri göz önünde bulun-
duruyorsunuz?
ANDRES - Ispanyol dansı
adım, kompozisyon, hareket,
kurgu, her anlamda geliştiril-
meye, yaratıya çok müsait.
Biz de elimizden geldiğince
bu şansı değerlendirerek en
bilinenlerin dışmda bilin-
meyen figür ve danslan
da kullanmayı amaçlı-
yor ve seçimlerimizi
ona göre yapıyoruz.
Sadece flamenko
değil, klasik Is-
panyol dansın-
dan ve birçok
başka danstan
da yararlan-
dığımız gös-
terilerimizi,
biraz özgürlükçü bir düşünceyle daha popü-
ler bazlı figürlere yer vererek kendi koreog-
rafilerimizle destekliyoruz.
Mesela burada sergileyeceği-
miz 'Nereidas' (Su Perisi) ad-
lı, koreografisi grubun baş-
dansçısı Antonio Najarro'ya
ait olan yapıt buna çok güzel
bir örnek.
Gades'le yeni bir proje
- İspanyol Ulusal Balesi'nin
kurucusu olan Antonio Gades
ile çalışünız. Gades ile aranız-
daki sanatsal alısverişinizi an-
laür tnısınız?
ANDRES - Gades ile yal-
nızca baleyle birlikte değil
balenin dışında da birlikte
çalışma imkânı buldum.
Yeniliklere açık ve sanat-
sal yeteneğini paylaşmak-
tan yana bir insandır. Bu
sayede ondan çok şey
öğrendiğimı söylersem
abartmamış olurum.
Gades, kendısıni Is-
panyol Ulusal Bale-
si'ne adamış çok
önemli bir kişilık.
tam birprofesyonel-
dir. Ele aldığı yapıt-
lan yücelten teknik-
lerine hayranım. Şu
anda önümüzdeki
yıl sergilemek üzere
'Fuentoovejuna' ad-
lı bir hıkâye üzerine
kurulan ve gelişen
yeni bir projede
birlikte çalışıyoruz.
- İspanya Ulusal
Elvira Andres, topluluğun sanat yönetmeni.
Balesi'nin 1986 Eylülü'nde İspaın a Klasik Ba-
lesi olarak ayn bir kola bölünmesinin nedeni
nedir?
ANDRES - Ayn dıller ve anlatım biçimle-
rine sahip olmalan aynlmalannı gerektirdi.
KJasık bale, entelektüel bir bakış açısının do-
ğurduğu ve o yönde geliştırdiği bir dans türü.
O yüzden bir arada yürütülebilmeleri bir an-
lamda deneme gıbıydi \e olmadı. Elbette bu,
bizim kendi oluşumlarımızda klasik baleyi
kullanmadığunız anlamına gelmiyor. ilk aşa-
malarda, bale disiplininde, dansçılann eğiti-
minde, vücut ve ruh uyumunu sağlamada kla-
sik balenin metotlanndan daima yararlanıyo-
ruz. Ama yapıtlann asıl sahnelenme süreci-
ne girildiği sonrakı aşamalarda klasik baley-
le tamamen zıt olan tarzımıza uyarladığımız
hikâye veya kompozisyon kendi koreografi-
lerimize dönüşüyor. Klasik baleden farklı ol-
sa da esintiler taşryan, aynı dilden yola çıkan
bir dansa dönüşüyor.
Semir Aslanyürek, Antakya Harbiye'de çektiği 'Şellale'de özyaşam öyküsünü dillendiriyor
uya yazılan kırık bir öykiL..
ÖZLEMALTUNOK
"Insanlar, ülkekr birbirine benzer,
farkhhklan lalan şeylerse çok azdır"
diyor Antakya'da "ŞeUale" fılminin
çekimlerini sürdüren yönetmen Se-
mir Aslanyürek. Oysa Antakya, yö-
netmenin ikinci uzun metrajlı filmi-
ne ev sahipliği yaparken geçmişi, ko-
kusu, rüzgân, rengi, bütün zenginlik-
leriyle başlı başına bir masal âlemi
gibi.
'Güneşe Yolculuk', 'Tabutta Rö-
vaşata' gibi önemli filmlere destek
veren tFRyapımcılık şirketiyle bir-
likte Aslanyürek, yaklaşık bir aydır
doğup büyüdüğü Antakya Harbi-
ye'yi mesken tutarak kendi kınk öz-
yaşam öyküsünü dillendirmeye ça-
hşıyor. Antik Roma'nın Antioc-
hia'suun 8 km. güneyinde şelalele-
riyle ûnlü mesire yeri Daphne'de bir
ay daha sürecek çekimler. Kasaba-
dakı şelalelerin yerel ağızla söyleni-
şinden adım alan 'ŞeDale'de uzun bir
aradan sonra kamera karşısına geçen
HühıKoçyiğit'in yanı sıra AylcutO-
ray, Afi Sünneü, Tuncel Kurtiz, Ege
Aydas, Taner BirseL, Savaş Yurttas,
Nurgil Yeşüçay'ın da yer aldığı kad-
roya başta Aslanyürek ailesi olmak
üzere yöre halkı eşlik ediyor.
'Rifolar akan suyla anlatihr'
Anakya'ya özgü öğelerin, gerçek-
le gerçeküsrü arasındaki çizginin
kaybclduğu, fantastik bir şekilde
yansıddığı film, kentin insanlannın
'başb' hallerinden de izler taşıyor.
Buraa pek çok insan heykel yapı-
yor. krçoğu amatör tiyatrocu. Film
ekibı?le kasabalılan ayırt etmek ki-
mi zaaan zorlaşıyor. Kasabahlar fi-
kirleryle, oyunculuklanyla canla
başb destek oluyor ekibe. Antak-
ya'ıc korunaklı, 'dışardan bir
göz'riş gibi var olan coğrafyası.
külttel renkliliklerinin insanlann
yiizûs yansımasıyla da ortaya çıkı-
yor
Bmsanın doğduğu yere olan aş-
kjımkendisinin ve ülkesinin geçmi-
şiykbtrlikte sunulduğu filmde, bir-
biri.ie kesişen birçok konu bir ara-
da -.enlıyor. Bir yandan 27 Mayıs
dartesnin hemen öncesinde biri De-
mofcs Parti 'li diğeri CHP'Ii iki kar-
İJT
^Zayatımın en önemli
yıllannı, çocukluğumun asla
unutamayacağı karelerini burada
yaşadım. Aslında amcam ve
babam banşmadı, birbirleriyle
konuşmadan öldüler. Benim
rüyamdı onlan kardeş gibi
görmek, bu filmde banştılar.'
deş arasındaki düşmanlığı ele alan
film, bir yandan da kendi yaratıcısı-
nın karakterini yansıtan lirik bir film
niteliğinde. Çünkü filmin öznesi Se-
mir Aslanyürek'in yaşamı; konuya
dönüşmekle kalmayıp aynı zamanda
konuyla çatışarak içinde banndırdı-
ğı bütün duygusallığı yansıtıyor.
Bütün karakterlerin toplamı Semir
Aslanyürek. "Filmin çıkıs noktasın-
da, kendi toprağmdan, kültüründen
uzak bir yerde yetişmis gizli kahra-
man ressam Cemal yer ahvor. Bura-
da halk arasmda yaygm bir Iaf var-
dır, 'Rüyalar akan suya anlatılır ve
yonımu Yusuf peygambere mahsus-
tur', film ya bu ressamın çocukluk
anılan ya da trajik bir hayat yaşayan
annesinin şelakye anlatnğı rüyadır
özetk."
Farklı görüşlere inanan ıki ailepin
arasına örülen duvar, küçücük bir
Berlin duvandır. 27 Mayıs darbesiy-
le iki aile, aralanndaki duvan yıkar
ve banşır. 1960"]] yıllara ışık tutan
film, günümüzde de süregelen düş-
manlıklara, banş için savaşmaya. ba-
nşmak için bedel ödemeye karşı Tür-
kiye'nin bugününe de sesleniyor.
'Sahneyi çekerken ağladım'
"Filmdeyer alan olaylann çoğu bi-
rebir yaşadığım şeyler. 'Şellale' ise
bir amaç > üzünden yeniden yaran-
lan bir özümseme. Hayatimın en
önemli yıUannı. çocukluğumun asla
unutamavacağı kareleri burada >aşa-
dım. Mesela kardeşimin yandığı sab-
neyi çekerken bir köse>e saklanarak
«ğtaHım ben. Ye ashnda amcam ve
babam banşmadı, birbirleriyle ko-
nuşmadan öldüler. Benim rüyamdı
onlan kardeş gibi görmek, bu filmde
banştılar."
Moskova Devlet Sinema Enstitü-
sü'nde sinema eğitimi gören ve ha-
len Marmara Üniversitesı Güzel Sa-
natlar Fakültesi Sinema-Televizyon
Bölümü'nde öğretim görevlisi olan
Semir Aslanyürek, ilk uzun metrajlı
filmi 'Vagon'un izleyiciyle buluşa-
mamasını. "Sinema okulunda sine-
ma yapmayı öğrendim, ticari hesap-
lanöğrenemedim'' sözleriyle açıklı-
yor Aslanyürek, çalıştığı ekiple ıliş-
kisini sonrakı çalışmalannda da sür-
dünnekten yana.
Yönetmene, öğrencilik filmlerin-
den bu yana birlikte çalıştığı görün-
tü yönetmeni Hajk Kirakosyan da
yeni filminde eşlık ediyor. Müzikle-
ri ise henüz kesin obnamakla birlik-
te jenerikte Aram Haçoturyan'ın bir
parçasınm kullanılması düşünülüyor.
Uzun zaman önce yazılan senaryo
aslında çok da değişime uğramamış.
Aslanyürek, bahçeye benzettiğı se-
naryoda birkaç yeni fide çıksa da
bahçenin niteliğinin bozulmadığını,
özünü koruduğunu söylüyor. Çekım-
Ierine ilk kez geçen yıl başlanan
film, 'evdeki hesap çarşıya uymadı-
ğı'ndan bu yıl tekrar sıfırdan çekili-
yor. Kasım aymda vızyona girmesi
hedeflenen filmde, geçen yıl kadro-
da olan oyunculann çoğu. bu yıl yi-
ne yer ahyor. Semir Aslanyürek'in,
annesinin kişiliğine yakın bir kişilık
olarak gördüğü Hülya Koçyiğit, De-
mokrat Parti'li Yusuf Usta"nın kan-
sı Semra'yı oynuyor. Kadroya yeni
dahil olan isimler arasındaysa Tun-
cel Kurtiz ve Savaş Yurttaş var. Tun-
cel Kurtiz, Antakya'daki çok dillili-
ği kaybetmiş olmamızın acı olduğu-
nu dile getiriyor. Kurtiz, kasabanın
yan deli berben Kel Selim'ı oynuyor.
c 'Film, bir aşk sonucu doğmah'
"Rüyalar akan suya mı anlanlır?
Ben hiç rüya görmedim. Hep gerçe-
ği gördüm. Bunun için bana deli di-
yorlar. Bu kadar körülük varken ben
deUenmeyeyim de kimler dellensin?
Bu zamanda deli olnıayan haiıı değil
de nedir? Evet, ben beUd de deliyim,
ama kimseye boyun eğmem"dıyen
Kel Selim, CHP'li olmasına karşın
gizli bir Stalin hayranıdır aynı za-
manda. "OdönemdetekumuduSta-
lin'den çok kapitalizmin nasıl çalışn-
ğını gördüğü bir ülkede yaşadıklan-
na karşıiık hissettikleriydi. Chnadı-
ğım karaktere deli diyoıiar ama bü-
tün hikâyej e baköğınız zaman ada-
nun çok akülı olduğunu görüyoruz.
Amerikan Marshall j'ardunım, Men-
deres dönemini, Kore'ye asker gön-
derilişini elestiriyor kendi bakış açı-
smdan."
Bir 'Antakya Üçlemesi'nin ilk fil-
mi olan 'ŞeDale'yi yine senaryosu
Aslanyürek'e ait Antakya'da geçe-
cek iki film izleyecek. "Çok film
yapmak istemiyorum. Film \apmak,
e\ iat edinmek gibidir. Bir baba, çok
çocuklu olursa onlara iyi babahk ya-
pamaz. Bir aşk sonucu doğmah film,
bir seri üretim sonucu değü" derken
de acelesi olmadığını vurguluyor.
EStNTİLER
ZEYNEP ORAL
Izmirden...
Çağdaş Gazeteciler Demeği'nin Açıkhava Tiyat-
rosu'nda düzenlediğı "Basın Emekçileriyle Dayanış-
ma Geces/"ne katılmak üzere Izmır'deyim.
Siz bu yazıyı okuduğunuzda gece çoktan sona er-
mış olacak. Ben bu yazıyı yazarken, geceye daha
çok vakıt var... Programda "Moğollar"\n konseri,
birçok şair, yazar, sanatçı ve gazetecinin katılımı y-
eralryor. Gecenin geliri, "Işsiz bırakılan gazetecifer"
için oluşturulacak fona bırakılacak...
Böyle bir gecede oraya gelmiş insanlara ne söy-
leyebılirim, doğrusu bilmiyorum...
Onlara gazeteciliğin ilkelerinden ya da kışisel de-
neylerımden yola çıkarak, kımi zaman işten kovul-
manın bir onur olabilecegınden falan söz edemem.
Işsizliğin yarattığı tahnbatı, travmayı, "emeğim kim-
liğimdir"e inanmış kışileri nasıl yokluğa, hiçliğe sü-
rüklediğini anlatamam. Önünde sonunda insanlar
oraya eglenmeye, hoşça vakit geçirmeye gelıyor...
Bugüne dek ben hep bir yerde kök salmanın öne-
mıne inanırdım. Kök salmanın, süreklitiğin önemi-
ne... Meslek yaşamına ilişkin her konuşmamda
gençlere bu yolda önerıler verır, "Gömlek değiştırir
gıbı gazete değiştırilmez" der, ınsanın çalıştığı yer-
le bütünleşmesinden söz ederdim... Şimdi herfıal-
de böyle modası geçmiş (!) ve "saçma sapan" laf-
lar edemem, millet kahkahadan kınlır. Parmaklarıy-
la beni gösterip, bir güzel dalga geçerler!
Yann akşam ne söyleyeceğimı düşünürken, bol
bol çevreme kulak kabartmaktan geri kalmadım.
Izmirliler şu sıra en çok Izmir-Çeşme otoyolunda-
ki akıl almaz zammı konuşuyorlar. Bu yolu kullan-
mak 750 bin lirayken, kısa bir süreden beri 2 mil-
yon 250 bin lıraya çıkmış. Tamam.. bu otoyolun hıç-
bir öncelığı yoktu. Izmir'den çıkan, Aydın'a zar zor
bağlanan, daha Denizli'ye bile ulaşamayan otoyol
dururken... Hele hele güneye hiçbir bağlantı yok-
ken... Akdeniz'in turistik ve ticaret yollan bekleye du-
rurken... Tamam, ölü bir sona enşen gereksız biryol-
du, devamı olmayan bir yoldu, anormal büyük pa-
ralara çıkmıştı, sürekli tamır görüyordu... füm bu
gerçekleri kabul eden Izmirliler, "Tamam.. ama ma-
demyapılmış, acısıneden bizden çıkarıhyor, neden
biz cezalandınlıyoruz" diye ısyan ediyor. Çeşme'de
varlıklılann degil, orta hallilerin, en çok da emeklile-
rin oturduğuna, yaz aylannda Çeşme'de yaşayan-
ların işe gitmek için sabah akşam bu yolu kullandı-
ğına dikkati çekıyorlar. Zamdan beri eskı yolu kul-
lananlarda öyle bir artış var kı trafik sıkışıklığı ve ka-
zalar da hızla artmakta...
Izmır'de, Türkiye'nin heryerindeki gibi geçim der-
di bacaları ve yürekleri sarmışken, kent bilincine,
kentli olma bilincine yönelik çalışmalar da sürüyor.
Izmir Büyükşehir Belediyesi, Izmir'in uygarlık biriki-
mine katkıda bulunmak amacıyla bir proje başlat-
mış. Projenin adı "Vefa Borcu Projesi". Bu kente
katkıda bulunmuş kişilerin yaşadıkları mekânlara (o
mekânlar artık yoksa, yerinı alan yapıya ya da yö-
reye) bir şükran ve anı plaketi konarak, kentin ve
kentlilerin belleğine bir iz düşülecek. Bu kişi ve me-
kânlara ilişkin bilgi ve belgelerle birlikte tüm öneri-
ler, basvurular için 15 Temmuz'a dek süre tanınmış.
Şimdi ızmirliler belge toplamakla meşgul. Dansı tüm
kentlerimizin başına...
Elbet izmir'de en çok konuşulan konulardan biri
de IMF ile Türkiye ilişkileri... Son erteleme olayın-
dan sonra birçokları "ulusal onur" sözlerini dilinden
düşürmez oldu.
Doğrusu sizi bilmiyorum ama.. benim ulusal onu-
rumu (aynı zamanda kışisel onurumu - ikisı arasm-
da bir fark var mı?) inanın IMF'nin dayatmalanndan
bin kat daha çok inciten başka şeyler var.
Örneğın, 19 Aralık 2000'de cezaevlenne yapılan
ve 32 tutuklunun ölümüyle sonuçlanan "Hayata Dö-
nüş" operasyonuyla ilgili şımdilerde açıklanan ger-
çekler...
Örneğin, her olanağa sahıp bu ulkede insanlann
açlığa, işsizlığe mahkûm edilmesi...
Örneğin, anlı şanlı devletimizin hâlâ eğitim siste-
mini, sağlık sistemini yoluna koyamamış olması...
Örneğin, hayata yeni atılacak gençlerin, ne yapıp
yapıp kendilerini bir an önce bu ülkenın dışına at-
mak istemeleri, kaçıp gitmek istemeleri, ülkeden de
devletten de umudu kesmiş olmaları...
İnanın benim ulusal onurumu asıl bunlar kınyor.
Ve listeyi daha çok uzatmamak ıçın yazıyı burada
kesiyorum.
Clinton ailesine dair öyküler
• NEW YORK (AP) - New York'ta
yayımlanan Westchester Wag adlı yerel dergi.
Bill ve Hillary Clinton'ı konu alan, bütünüyle
kurgusal kısa hikâyelerin gönderilmesinin
ıstendiğı bir yanşma açtı. Sonucu \6
Temmuz'da açıklanacak olan yanşmada
birincilik ödülü olarak 500 dolar verilecek.
Dergide 'Bill ve Hillary: New York Yıllan'
başlığı altında > ayımlanan ve Yeni Zelanda'dan
dahi gönderilen ve çoğunluğunda Clinton
çiftinın alaya ahndığı öykülerde Hillary'nin
dört dönemlik başkanhğından sonra yerine kızı
Chelsea'nın geçtiği ve Chelsea Clinton'ın
düğününde York Düşesi'yle Al Gore arasında
fazla kilolar hakkında kurgulanan bır
konuşmanın yer aldığı öyküler büyük ılgi çekti.
Charles-Tpicot düeti
• Kültür Senisi - Fransız heykeltıraş Denis
Tricot ile tromboncu Fabrice Charles bir araya
gelerek 16 Temmuz'da bir performans
sahneleyecek. Etkinlik. Fransız Kültür
Merkezi'nin bahçesinde saat 21 .OO'de
gerçekleşecek. Denis Tricot performans
sırasında tahta parçalanyla uzamm doğasını
yansıtan geçici bir yapıt oluşturduğu sırada
Fabrice Charles, oluşmakta olan yapıta
enstrümanıyla eşlik edecek.
Harry Potter tabloları satılacak
• Kültür Servisi - Thomas Taylor tarafından
yapılan Harry Potter'ın ilk kitabının yağhboya
ve suluboya olmak üzere ıki illüstrasyonu, 10
Temmuz'da Londra'dakı Sotheby's Müzayede
Evi'nde satışa sunulacak. Yağhboya tablonun
20 bin pound, suluboya tablonun da 20 ile 25
bin pound'a alıcı bulacağı tahmin edılıyor.
İSTANBUL CAZ FESTİVflÜ'NDE BU6UN
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHA\A
TİYATROSL'nda saat 21.30'da. Brooklyn
Funk Essentials &Laço Tajfanın konseri
izlenebilir. (454 15 15)