17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
«DTEMMUZ2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER PSS başvurulan başlıyor • • ANKARA(AA)- (>J|reneı Seçme S^navı'nı(ÖSS) lca^anan adaylann, te»cıh formlannı teslim e t m e süresı, 1 Ağustos Ç*srşamba günü b»şlıyor. Adaylar, bu yıl illt kez getirilen bir uygulamayla te«"cıhlenyle ılgilı lisrteyı, internet yoluyla da- Öğrencı Seçme ve Yerleştırme Merkezi'ne (Ğ&SYM) gc>nderebilecekler. Adaylar. ÖSYM'nin internet sıtesine, • www.osym.gov.tr' airesinden ulaşabilecekler. Kayıp mücevher iddiası • İstanbul Haber Servisi - Ankara'dan THY uçağıyla Istanbul'a gelen Nurdan Yıldırım adlı bir yolcu, bir sonraki uçakla gönderilen. bagajında bulunduğunu iddia ettiğı 30 bin dolar değenndeki mücevherlennin kaybolduğunu öne sürerek polise başvurdu. THY'nin kayıp eşya ofisi görevlileri, yolcu biletlerinin arkasında, bagaja verılen eşyalar içinde 'para ve mücevher bulundurulamayacağına ' ilişkin bir uyannın yer aldığını ifade ederken polis yetkilileri, olayla ılgili soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdıler. Hizbullahçı bip tetikçi daha • DİY\RBAK1R (Cumhuriyet Bürosu) - Dıyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nün Bursa Emnıyeti ile bırlikte yürüttüğü çahşma sonucu çeşitli tarihlerde 7 eylemde 5 kişinin öldürülmesi, 4 kişinin de yaralanmasından sorumlu Hızbullah tetikçisi Cahıt Durmaz yakalandı. Durmaz'la bırlikte 2 sahte nüfus cüzdanı ıle 1 de evlenme cüzdanı ele geçinldiği, operasyonlann aralıksız sürdüğü ıfade edildi. Tetıkçı Cahıt Durmaz'ın halen ıdam ıstemıyle yargılanan Cemil Meygil adlı terönst ıle bırlikte askeri kanatta yer aldığı belirlendi. Yupda kaçak • ŞAMJURFA(AA)- Şanlıurfa'da, yurda kaçak yollarla gıren biri kadm 22 Irak uyruklu yakalandı. Bu kışileri para karşıhğı Istanbul'a götürmek isteyen 4 kişi gözaltına ahndı. Alınan duyumlan değerlendiren iljandarmaalay komutanlığı ekipleri, Sanmağara bölgesindeki Tepe Tesisleri'nde yaptıklan kımlik kontrolünde, sahte pasaport ile kaçak yollarla yurda giren Irak uyruklu 22 kişiyi yakaladı. Kazayla oğlunu vurdu • BURSA-Bursa'nın merkez Nilüfer ılçesine bağlı Beşevler Mahallesi Sevgi Sokak'ta oturan Nızamettin Kurşun (26), yüksek sesle müzik dinlediği iddiasıyla üst kattaki komşusu Günay Yücetürk (30) ile kavga etmeye başladı. Aynı apartmanda oturan baba Şükrü Yücetürk (53), evden aldığı av tüfeğiyle kavgayı ayırmaya çahşırken tüfeğin ateş alması sonucu, oğlu Günay Yücetürk'ü başından vurdu. Günay Yücetürk, olay yerinde hayatını kaybetti. Olayla ilgilı soruşturmanın sürdıirüldüğü bıldırildı. En çok yanlışlık imar yasasında Yargıtay'dan 1056 bozma ANKARA (ANKA) - Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 1996 yıhndan beri Yargıtay'a, "yasa yararına bozma" istemiyle 2 bin 105 kez başvurduklannı ve bunlardan 1056'sında temyiz kararı çıktığını bildirdi. Adalet Bakanhğı, yasaya açıkça aynhk saptaması durumunda, dava sonucunu etkilemese bile sadece aykırıhğın giderilmesi amacıyla bu şekilde Yargıtay'a başvuruyor. Türk, Manisa Bağımsız Milletvekili BiUent Annç'ın Yargıtay'ın çeşitli dairelerinden verilmiş yasa yaranna bozma kararlan ve yasalan doğru uygulamakla yükümlü yargıçlann verdikleri yanlış kararlarla ilgili soru önergesini yanıtladı. Bakan Türk, davada uygulanacak yasa maddesinin yanlış anlaşılması veya yorumlanması sonucu hâkimlerin de hataya düşebildiklerini belirterek genellikle Imar Yasası'nın uygulanmasıyla ılgili ve seri halde verilen kararlarla karşılaştıklannı bildirdi. Adalet Bakanı Türk'ten Pişkinsüt'e suçlama: İşkencegörenlerigizlediler Bakan Türk, "Hiç kimse kendini ucuz kahraman ilan etmesin*' dedL TRABZON (Cumhuriyet) - Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt'e seslenerek, "Siz bu ülkenin Cumhuriyet Savcısı'na ve mahkemesine güvenmeyeceksiniz, suç mağdurunun adını bildirmeyeceksiniz, bu durumda Cumhuriyet Savcısı ve yargu işkencecileri nasü ortaya çıkartip yargüayacak" dedı. Bakan Türk. Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinde DSP llçe Başkanlığını ziyareti sırasında basın mensuplannın sorulannı yanıtladı. Bakan Türk, dün çeşitli gazetelerde çıkan, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt'ün dokunulmazhğının kaldmlmasmm istendiği yönündeki haberlerin doğru olmadığını, yargıda çifte standarttan söz. edilemeyeceğini belirtti. Bakan Türk. işkence iddialannı kanıtlayabilmek için, suç mağdurunun belli olması gerektiğini ifade etti. Basın mensuplannın, "DSP'nin Sema Pişkinsüt üzerinde bir baskı oluşturup oluşturmadığT yönündeki sorusu üzerine de Türk. "Ne DSP, ne de Adalet Bakanhğı buna tenezzül etmez. Hiç kimse kendisini ucuz kahraman olarak ilan etmesin. Ben bize gelen talebi mahkeme\e iletrim. Bizim kanaat büdirmenüz nıümkün değildir. Cumhuriyet Savcüan'ıun takdtr \etkileri vardır" dedı. Hacer öğretmen ve ağabeyi Erdal Ankan şimdi yaşam savaşı veriyor Işte hayata dönüşün enkazı İPEKYEZDANİ "Operasyondan sonraki günlerde gazetelere bakarken operas>onun adının Hayata Dönüş' olduğunu gorünce ben güidüm. Ben ölümün kenann- dan döndüğüm için bana o an- dakomikgeldL Çünküyaşıyor olmamız bile tesadüftü.." Öğretmen Hacer Ankan, ölüm orucundaki mahkûmlan hayata döndürmek üzere dü- zenlendiğı ileri sürülen "Ha- yata Dönüş" operasyonunda 12 mahkûmun öldüğü Bay- rampaşa Cezaevi'nde vücudu- nun yüzde 40'ı yanarak "ölümden döndü". El bomba- lan ve kımyasal gazlarla yakı- lan C-l koğuşunda, 34 yaşın- daki Hacer'in tüm yüzü, başı, elleri, sırtı, bacaklan yandı, sol akciğeri söndü, kalça kemiği kınldı, sağ ayağı 3 santimetre kısaldı. Caz bombast yaflmuru Hacer" ın aynı cezaevinde bulunan ağabeyi Erol Ankan, "Kardeşini kurtarmak için ka- dınlar koğuşuna koşarken" bacağından vuruldu, ölüm orucunun 200'üncü gününde "Zorla müdahate" edilen en büyük ağabeyi Erdal Ankan ise "VVernieke KorsakofT hastası oldu. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nden yaklaşık iki hafta önce "sağhkdurumune- deniyte" tahlıye edilen Hacer Ankan, 19 Aralık operasyo- nunda koğuşta çıkan yangını şöyle anlatıyor: "Sinirgazı,bi- Operasyondan 'sağ' kurtulan Hacer öğretmen ve ağabeyi Erdal için bu fotoğrafın al- Baskında vücudunun yüzde 40'ı yanan Ankanı tına bir şey ler yazmak gereksiz. Bayrampaşa cehenneminin bütün izleri yüzlerinde. devlet teslim abnadan önce böyleydl ber gazı, el bombasu üzerimi- ze bir sürü bomba abbyordu. Yatakhanede artık duramaz hale gelmiştik. Tam çıkışa yö- neldiğimizde çıkış noktasma üç dört tane yangın bombası anl- dı, aynı anda tavandaki delik- lerden gaz verdiler. Ben o sıra- da koğuşun en gerisindeydim. Yanımdaki arkadaşa' Sen çık. ben arkandan geliyorum' de- dim. O sırada koğuşta kalan arkadaşlan gördüm, onlara sestendim. Hatta Şef inur Tez- gel'i kolundan rurup çekmeye çahşüm. Ama çıkış noktasma geldiğimde kendimi kaybet- tim. Cam kenanndaki arkadaş ' Yanıyoruz' diye bağınyordu, ben de 'Yanıyoruz' diye bağır- dım, ancak İHçbir müdahale yapdmadı, aksine yanışımız seyredikli. Sonra arkadaşunın aiev aldığını gördüm, onu sön- dürmek istedim, anıa dengemi kaybedip düştüm. Bir daha da kalkamadım." Lablrentlerde kendini aramtş Ankan, yandığını, yerdey- ken kendi kafasına dokundu- ğunda anlamış: "Kafam yaıu- yordu. Arkadaşlanm kalka- madığunı görünce bir arkadaş içeriye dakh, beni çıkardı. Be- ni aşağı indirdiler, üzerimdeki giysilerde yanık yoktu. Bizi ya- kanın kimyasal maddeler ol- duğunu o zaman anladun. Ha- ni yanarken bir atcşin sıcakh- ğuu duyarsımz ya da söndür- meye çahşırsıruz, ben öyle bir şey yaşamadım. Akvle gazm birieşiminden yandım ben." Ankan, operasyonun ardın- dan kaldınldığı hastanelerde olduğu ameliyatlar sırasında bilincini yitirdiğinde "labirent gjbi yerierde kendini aradığn nı" söylüyor. Bugüne kadar dört ameliyat geçiren Ankan, u lki ehrni kullanamayacak du- rumda olduğumu, yüzümün ve başımın yandığuu, sırtımda büyük bir yaıuğın olduğunu pansumanlar sırasında hisset- tinT diyor. Ankan, hayata bağlılığını şu sözlerle anlatıyor: u Bana hiç- bir zaman,esldgüzelliğime ka- vuşamayacağım söylendL Bur- num yok şu an. Ama ben has- tanedeyken ağabeyim demiş ki, 'Biz devamlı gülmelıyiz, daima gülmeliyiz ki daha çabuk iyileşebilelim.' Koısakoffhastası amuu içerdeolanlan hatirhyor ÖZKAN GÜVEN "Hayata Dönüş Operasyonu"nu, ölüm oruçlannı yaşadı. Eylemlerinin 200'lü günlerinde hastaneye kaldınldı. bilinci kapandı. Şimdi onlar birer VVernicke- Korsakoff hastası. Ancak aynı hastalığa yakalanan diğer arkadaşlan gibi kendini 12-14 yaşında hıssetmiyor. Arkadaşlanm tanıyor, içeride yaşanılanlann hepsini hatirhyor. Sait Oral Uyan, arkeolog ve ressam. Cezaevıne girmeden önce tam 5 resim sergisi açmış. İçeride de 50'ye yakın tablo çizmiş. Sait Oral Uyan, 1996 yılının nisan ayında TKP/ ML davasından yargılandı ve ömürboyu hapis cezasına mahkûm oldu. Hayata Dönüş Operasyonu'nun ardından Kandıra F Tipi Cezaevi'ne konuldu. Ölüm orucunun 205. gününde bilinci kapandı ve müdahale edildi. Wernicke- Korsakoffhastalığına yakalandıktan sonra tahliye edildi. Ölüm orucu eylemine başlarken 80 olan kilosu daha sonra 30'a indi. Uyan, düşüncelerini zor da olsa ifade edebilenlerden. Operasyon öncesinde, sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Çizgi fümkrde kurgulanan silahlaria taradılar bizL El bombalan. lav silahlan, gaz bombalanyla üzerimize geldiler. Garip silahlar kullandılar. Çünkü 3 milimetre kabnhğuıda 2 ayn sacı delen kurşun, bizim kapuun arkasına koyduğumuz dolabı delip geçiyor. Her türlü hileli savaş oyununu oynadılar." Uyan ve arkadaşlan operasyonun ardından Kandıra'ya sevk edildi. Uyan, yapılanlan "insanlık d^ı" olarak nitelendiriyor: "Bizleri eşek üraşı yaparak aşağüamaya çahştılar. Ama bunu yapanlar kendilerini aşağüadılar. Bize bunlan yapanlann Bız insanlığımızdan utandık. Insanlık bitmişti o gün' dediklerini duydukJ" Ölüm orucunun 205. gününde bilinci kapandıktan sonra hastaneye kaldınlan Uyan. şimdilerde objeleri titreyerek görüyor, ışıktan rahatsız oluyor ve "Bizler yaşarm. uğruna ölünecek kadar çok seviyoruz. Ancak, onursuzca yaşarsak baştan Öhnüşüz demektir'' diyor. -\ımIRMIKI AYDIN ENGİN aengin(a doruk.net.tr "Derin" bunalım dönemlerin- de demokrasınin berbat yüzü daha bir ortaya çıkar. Kötü eğitilmiş, eğitimleri okur- yazarlık düzeyine indirgenmiş, hatta eğitimden hiç nasiplenme- miş yığınlar yoksullaşmanın acı- sı, çözümsüzlüğün şaşkınlığı içinde demagoglann, sahtekâr- lann, kaba (hatta ince) milliyetçi- lerin, ırkçıların, din tacirlerinin pençesinde abuk sabuk tercih- lere yönelirler. Vaat edilenlerin yalan olduğunu bazen bile bile, bazen yalanı kavrayacak, seze- cek bilinçten yoksun olduklann- dan, "seçmen" olarak tercihle- riyle kendi durumlannı daha da berbatlaştıracak yörüngelerde koşmaya başlariar. Hitler'in elde ettiği seçmen desteği gibi uç örneklerden, Is- panya'da Franco celladını kur- tarıcı gibi gören yığınsal hödük- lüklerden söz etmiyorum. Ama, Halya'da Berlusconi gi- bi (ekeli bir medya ve sanayı ba- ronu için oy kullanan seçmen kit- lelerinden; Türkiye'de Çiller'i kent girişlennde karşılayıp "Tür- kiye seenınle guuğnır duyuuu- yor" diye böğüren kalabalıklar- dan. Etazığ'da Mehmet Ağar'ı Ah5 Daha îyisini Bir Bulsak... bağımsız milletvekili olarak san- dıktan çıkaran "hemşeri seç- menler'den söz ediyorum. Benim yerim dar. Omekleri ül- ke ve dünya ölçeğinde kendiniz çogaltın. Bu durum öteden beri demok- rasiyle kan uyuşmazlığı oian "derin güçleri" iştahlandınr ve harekettendirir. Darbecilerin küçümsenmeye- cek bir "halk" desteği elde ettik- leri az görülen olgu değil. De- mokrasiden umudunu kesenle- rin önüne kurtancı olarak çıkan, kendini kurtancı olarak tezgâhla- yabilecek medya desteği elde edebilenler, esas olarak bunalım dönemlerinin en dennleştiği günlerde ortaya çıkıyorlar. Tamam, darbeciler, tepeden inmeciler, cuntacılar, zorbalar için zaten demokrasi diye bir so- run yok. Onlar zaten demokrasi- nin celladı olmayı baştan benim- semiş, uğursuz mısyonların adamları, kadroları, liderteri. Ama demokrasinin çuvallama sınınnda dolandığı bunalım dö- nemlerinde ülkelerin seçkinleri de benzer sorulan sormaya baş- lariar. Okuması yazması olma- yan ya da sadece okuması yaz- mast olan vefakatokuduğu mız- raklı ilmihal, seyrettiği televole- den ibaret birinin sandığa attığı oy ile iyi yetişmiş, kendini geliş- tirmiş, sorumluluk üstlenmiş, mesleğinde hüner, beceri, dene- yim ve başan kazanmış seçkin- lerin "oy"unu eşit sayan demok- rasiye itirazlar başlar. Bir seçkinler iktıdarından me- det ummanın, "Bu memlekete bireli sopalı lazım abi. Sallandı- racaksın üç beş kişiyi Taksim Meydanı'nda, bak nasıl düzeli- yor her şey" diyen mahalle kah- vesi reçeteterinden nitelikçe hiç- bir farkı yok. 12 Eylül generalleri de mes- lekterinde sivrilmiş, iyi eğitim gör- müş, deneyim sahibi askerterdi. Onlar da kendılerinı toplumun seçkinleri sayıyorlardı ve seçkin- liğın ölçüsü olmadığından, kim- senin onlara "Hayır siz seçkin değilsiniz, seçkin sizin gibilere denmez, şöyle, şöyle, şöyle olanlara denir" demeye hakkı yoktu. Yoktu, çünkü seçkinlik düzeyını ölçecek bir terazi daha icat edilmedi. Böyle bir terazi olaydı ve seç- kin olanı isabetle saptamak mümkün olaydı bile bir seçkin- ler iktidan çıkar yol değil. Ulke- nin kaderi ellerineteslim editecek isterteknokrat, isterbürokrat, is- ter general, ister büyük işadamı, ister üniversite profesörü, ister yıldız gazeteci, ister bilim adamı rütbesi taşıyan seçkinlerin "da- ha iyi, daha ileri bir ülke" yarata- caklannın ne bir kanrtı var, ne gü- vencesi. ••• Demokrasinin en fazla yerier- de süründüğü, en saçma iktidar kompozisyonları yarattığı dö- nemlerde bile yanlışı düzeltme, engelleme, durdurma, duraksat- ma, yavaştatma, hatta bazen alaşağı etme olanağı sadece de- mokrasilerde var. Bir başka deyişle var olan dü- zenlerin içinde, kendini onarma, kendi yanlışlarını düzeltme ye- tisi taşıyan tek sistem demok- rasi. Platon'un "Bilgeler devle- ti'nöen bu yana bütün "seçkin iktidarlan "nda, yanlıştan vaz- geçme, kötüyü durdurma, olsa olsa seçkinlerin insafına kalmış- tır ve o insafa bel bağlamak hiç de akıl kân değil. ••• Tabii demokrasiyi dörtyılda bir sandık başına gidip ülkeyi yöne- tecek kadrolan seçme yalınkat- lığına indirgemezseniz. Komşuluk ilişkilerinden başla- yıp ulusal partilerin yönetimleri- ne kadar uzanan çok geniş bir toplumsal-siyasal eylem alanını, seçkin olmaktan kaynaklanan bir kibirle burun kıvırıp boş bı- rakmazsanız... Demokrasilerde toplumsal bi- linç, yurttaş eylemliliği çok ağır, insanı umutsuzlandıracak kadar çok ağır ilerliyor, gelişiyor. Bunun AJmanya'da görece daha hızlı gi- dip daha çok yol almış oluşu; Türkiye'de "ulan bu geri geri mi gidiyoryoksa" sorulannı sordu- racak kadar hantal yürümesi, Af- ganistan'da "hiç yok" dedırte- cek kadartohum halirvde kalmış- lığı bu gerçeği değiştirmiyor. Bu ağır akan bir ırmak. Ama hiçolmazsaakıyor... sağdiç ve Ünal'ın kaderleri aynı 4 Zorla müdahale' sonucu ikisi de hafızalarmı yitirdi ALPER TLRGLT Edirne F Tipı Ceza- evi'nde kalan İsrnail Hakkı Sağdiç ve Ömer tlnal, ölüm orucunun 129. günü "zorla mü- dahale" sonucu hafı- zalarını yıtırdıler. Ha- yata Dönüş operasyo- nu öncesinde aynı ce- zaevinde bırlikte ka- lan, ölüm orucuna bır- likte başlayan. aynı F tipi cezaevine birlikte sevk edilen. uğradıkla- rı müdahale sonucu aynı tarihte sakat kalan ıki arkadaş. tahlıye edildikten sonra hafı- zalarmı. gece sakla- dıkları eşyalan sabah bulmaya çalışarak. scrabble (kelıme oyu- nu) oynayarak, bulma- ca çözerek ve günlük yazarak yeniden ka- zanmaya çalışıyor. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astrono- mi \e Uzay Bilimle- ri'nde öğrenciyken 1995 yıhnda gözaltına alınan lsmaıl Hakkı Sağdiç bugün 32 ya- şında. Gözlerini boşlu- ğa dikerek ve kendini zorlayarak bir şeyler hatırlamaya çalışan Sağdiç, "Olüm orucu- nun 129. günü Edirne Devlet Hastanesi'ne kakiınldım. EUerim ve ayaklarımdan \atağa zincirlemişler. Sonrasn m hatuiamıyorum. ha- fızamı yitirmişim" di- ye konuşuv or. Ölüm orucu eylemı- nin nedenlerini şöyle anlatıyor: * "Hücreler5değil,15 yıldızlı olsa ne fark e der. Duvarlar alünla kaplansa, yerlere sa- mur haular döşense ne çıkar. Aslolan sosyal yanımı/ın törpülenme- sine izin vermemektir. Cezan süresince sadece hücrende kalan iki ki- şiyi görebileceksen dü- şüncelerini diğer in- Sağdiç sakat kakh. sanlarla paylaşamaya- caksan ölüm orucun- dan başka bir seçenek kalmıyor. Cezaevinden çıktıktan sonra dikka- timi ilk çeken yaşh bir teyzeydi. kimsesiz, üs- tü başı perişan teyze, çöpten aldığı kirli ek- meği yemeye çahşıyor- du. İnsanlar ise onu görmüyordu. Hatta bazılan yamndan ka- çarcasına uzaklaşıyor- du. İşte o zaman asıl tecridin yaşamın ken- disine yöneldiğini \e ölüm orucunun neden bu kadar uzadığını an- lamış oldumr Ölüm orucu eylemi 284. gününde F tipi eyleminde 20 gözaltı İstanbul Haber Ser- visi - Cezae\ lerınde ölüm orucu 284. günü- ne girerken F tipı ceza- evlerinde uygulanan tecridi protesto etmek amacıyla basın açıkla- ması yapmak isteyen yaklaşık 20 kişilik grup güvenlik güçlerince gözaltına alındı. Galatasaray Lıse- si'nin önündeki eylem öncesi. çok sayıda çe- vik kuvvet polisiyle yoğun güvenlik önlemi alındı. Zılgıt çekerek saat 13.00 sıralannda Galatasarav Lisesı önüne gelen tutuklu \e hükümlü yakınlanyla polis arasında tartışma yaşandı. Tartışmanın ardın- dan yapılan açıklama- da tutuklu \ e hükümlü aileleri. çocuklanyla rahat görüşemedikleri- ni belirterek "Görüşsı- rasmda her türlü haka- rete maruz kalıyoruz, götürdüğünıüz eşyala- nn hiçbiri alınmıyor. Mahkeme ve hastane gidiş gelişlerinde çocuk- lanmıza dayak atıh- yor" dedıler. Kamu- oyunu bu konuda du- yarlı olmaya çağıran aileler dağılırken slo- gan attıkları ve zılgıt çektıklen için gözaltı- na alındılar. Bu arada, 1996 yıhn- dakı ölüm oruçlannda yaşamını yıtıren Os- man Akgün mezan ba- şmda anıldı. Yeni Bos- na Mezarlığf nda top- lanan bir grup. Ak- gün'ün mezarına ka- ranfıl bırakıp saygı du- ruşunda bulunduktan sonra sessizce dağıldı. Cezaevi 116 milyar kazandı • EDİRNE (AA)- Edirne Tarım Açık Cezaevi'nde. üretılen iirünlerın satışından. 6 avlık dönem içinde, 116 milyar lırahk net kâr elde edildığı bildirıldi. Edirne Cumhunyet Savcılığı'ndan alınan bilgiye göre. Tanm Açık Cezaevi'ndekı 118 mahkûm tarafından değışik işkollannda üretımı yapılan ürünlerin. pıyasada \e devlet kuruluşlanna satışının yapıldığı bıldınldı. Tarım Açık Cezaevi'nın. geçen yıl 103 milyar lıra net kâr elde ederken bu yıl 250- 300 milyar lıra kâr elde etmesi beklenıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle