17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»OTEMMUZ2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bosanmalar arttı Deprem evlilikleri yıktı SÖZ ÇİZGİNİN Turhan Selçuk İZMİT (AA) - Koca- eli'ndekı boşanmalar, Marmara depremi son- rasında arttı. Devlet Is- tatistık Enstitüsü (DlE) Bölge Müdürlüğü veri- lerine göre, 1996yıhn- da 934 çıftin boşandığı kentte, sonraki 2 yıl içinde yakla- şık yüz- de 20, Marmara depremi- nin yaşan- dıgı önceki yıl ise 2 kat artış oldu. Boşanmalar- da, geçen yıl ise önem- li farklılık olmadı. En fazla 30-34 yaş, en az ise 15-19 yaş grubun- daki çiftlerde görülen boşanmaların nedenle- rinde, ilk sırayı 451 çıft ile şiddetli geçimsizlik alıyor. Bunu eşlerden birinin evi terk etmesi, akıl hastalığı, cürüm, haysiyetsizlik, cana kastetme ve kötü mu- amele takip ediyor. Ko- caeli'nde en çok 15-24 yaş gru- bu ara- sındaki gençlerin intihar etti- ji de belir- lendi. İstatis- tiklere göre, yüz- de 40.9l'i bulan bu yaş grubundaki ıntihar- lar, aile geçimsizliğı, hissi ilışkı, isteğe bağlı evlenememe, geçim zorlugu ve öğrenim ba- şansızlığı gibi nedenle- re dayanıyor YURTTAŞ - AMAN, AMAN DALGALANDIRMAYINL Umuda dramyolcutuğuMAHMUTORAL DİYARBAKIR - Güneydoğu'da yaşanan ekonomik dramın her yıl yaz aylannda ortaya çıkan aktörleri mev- simlik tanm işçileri yeniden yollara düştü. Onlar her yıl yaz aylannda te- levizyon ekranlanndaki ağır çekim- lerde, trenlerden, kamyonlardan bu- runlan salya sümük akan çocuklan- nın el sallamalanyla kendilerıni anımsatırlar. Gûneydoğu'nun boşalan köylenn- den kent merkezine ya da ilçelere akın ettikten sonra aş umuduyla yüz- lerce küometre öteye yol alıyorlar. Kimileri onlan "mevsimlik tanm işçisi" olarak nitelese de ashnda on- lar "ırgaflardır. Bır ustabaşılan, us- ta ağaları ya da aracılan vardır. Ada- pazan'ndan Ordu'ya, Sıvas'tan Ege'ye, Çukurova'ya kadar her yer- de onlara rastlamak mümkün. A^umudu yola itiyor Neyle karşılaşacaklannı bılmeden çoluk çocuk. genç yaşlı, kadın erkek ailece gıderler. Daha önceki yıllar- dan dayağı, horlanmayı bilseler de aş umuduyla yeniden yola koyulurlar. Karşılaştıklan her ne kadar ağırlan- na gitse de direnmek zorundadırlar. Bu nedenledir ki üç yıl önce Ordu Valısı Kemal Yaacıoğlu aralannda PKK'lıler olduğu gerekçesıyle onla- n kente almak ıstemedığınde, kimlik- lerine el koyduğunda, yılmamış ve ısrarla çalışmayı istemışlerdir. Bu dırenç Yazıcıoğlu'nun uygula- masından dönmesine neden olmuş- tur. Direnerek ekmeklerini fındıktan çıkarmışlardır. Hayatın zoru onlara çalışmayı öğ- retmiştir ama ustabaşılanna, usta ağalanna ya da aracılanna direnme- yi bilmezler. Onlar kamyon kasalannda, tren kompartmanlannda ya da koridorlar- da tıkış tıkış ırgatlık yapacaklan ken- te doğru yol ahrken usta ağalan ise çoktan onlann emeğini pazarlamıştır. Ordu'da 10 mılyon lıra olan yevmiye usta agalannın ıyi pazarlığı sonucu 7 milyon lira olarak belirlenmiştir. Ama onlar hiçbır zaman 7 milyon alamazlar, çünkü usta ağanın kesin- tisi vardır. Hem zaten usta ağa onla- ra iş bulmamış mıdır? 4-5 milyon ye- ter de artar bile. Yolculuklan eziyetli başlar. Böl- geye gidecek trene binmek için gün- ler öncesınden isim yazdırmak da ye- terli değildir. 18 'lik gençler de çevik- likle vagonlann kapısı açılmadan ai- lelerine yer bulmak için pencereler- den tırmanır. Vagonun kapısındaki umut 20 kişilik ailesini sırf 22 gûnlük geçicı iş için Adapazan'na götüren 60 yaşmdaki Sefer Aydın, bu genç- lerle baş edebılmek; çogunluğu genç kız olan ailesine yer bulmak için va- gonun kapısına sıkı sıkı tutunuyor. Güvenlik görevlilerinin sırasını bek- lemesinde ısrarh. Garda Adapazan'na gidecek trenin kalkış saati yaklaştıkça tozu dumana katan bir keşmekeş yasanıyor. Nay lon leğenler, tencereler, kap kaçaklar, zeytin ve peynir bidonlan, pıknik tüp- len, yatak balyalan değme basketbol- cuyu kıskandıracak ustalıkla havadan aşınlarak pencelerenden içeri tıkılı- yor. Saat 11.30'u çaldığında ise Se- fer Aydın gibi 500 yolcusu olan Gü- ney Ekspresi ile sessiz ve kimliksiz insanlann umuda yolculuğu başlıyor. Adapazan'nda bir aile: İşsiz bir kadm, yatalak bir koca, biri spastik iki çocuk; tek geçim kaynaklan çöp Yoksulluk ve acı bir arada HareketUbirturizmsezonugeçirenTürkhe,yabancıkonuk- lanıu 40 dereceve varan sıcakhkla karşıhyor. Ozeffikk Akde- niz ve Ege böigeterinde mevsim normalleri üzerinde seyreden hava sıcakbğmdan bunalan turistler so- luğu havuz başlannda ve plajlarda alıyor. Meteoroloji yetkilileri ise sıcak havanın önümüzdeki günler- de de etkisini sürdüreceğini belirtiyortar. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdüriüğü'nden yapılan açık- iamaya göre, hava sıcaklıklan bugûn Antalya'da 33, tstanbul'da 31, Ankara'da 34, tzmir'de 35, Ada- na'da 35 dereceye kadar çıkacak. İLHANUYGUN ADAPAZARI- Adapazan'nda işsiz bir kadın, yatalak bir eş ve biri spas- tik, diğeri de trafik kazası geçirmiş 2 çocuktan oluşan bir aile. Tek geçim kaynaklan ise çöplerden ve pazar ar- tıklanndan topladıklan yiyecekler. Dolann yükselişi, IMF programı, siyasi tarhşmalar onlan hiç ilgilendir- mıyor. Onlar sadece kannlannı do- yurmak istiyorlar. Erenlerbeldesi Yenimahalle'de otu- ran Karpuz ailesinin "zorlu" yıllan 7 yaşında- ki Feridun'un spastik olarak doğumuyla başla- dı. 3-4 yaşmdaki bir ço- cuğun vücut ölçülerinde- ki Feridun'un bir yıldır tahlillerinın yapılama- ması nedeniyle hastalığı- nm hangi aşamada oldu- ğu bilinmiyor. Çöp gibi bacaklanyla bir köşede yatan Feridun'un, çevre- ye saçtığı gülücükler Karpuz ailesinin tek ne- şe kaynağı. Feridun'un acıktığı için sıkça ağlaması ise yürekleri dağlıyor. 41 yaşmdaki baba Nail Karpuz da Feridun'un doğumundan bir yıl son- ra beyin kanaması geçirdi. Beynine pıl takılan baba Karpuz, işine döndük- ten bır süre sonra yeniden hastalandı. Yenı bır ameliyat ıçın parası ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan Nail Kar- puz, hasta yatağından bir daha kalka- madı. • Bugüne kadar çalmadığı kapı kaknadığıru anlatan anne Karpuz, "Tüm kapılar yûzümüze kapandı. Valüikten belki de yüz kez kovuldum. Bize yardım eli uzatacak kimse yok mu" diye haykınyor. 12 yaşındakiNeslihan' ın depremden sonra geçirdiği trafik kazasının izleri tamamen silinmedi. Eşi ve iki çocuğu- nun tek güvencesi Şükran Karpuz'u çaresizlik kahrediyor. Okumadığına, bir meslek sahibi olamadığına pişman. Marmara depremi ve ekonomik krizle birlikte yardımlann tamamen kesildiğini anlatan anne Şükran Kar- puz, çocuklanmn ve eşinin karmnı do- yurmak için her sabah sebze ve mey- ve halinin yolunu tutuyor. Kucağmda oğlu Feridun'la pazar yerlerinde gün boyunca ahşveriş edenlerin beğen- medıği çürük sebzeleri toplamak için tezgâhlann kaldınlmasını bekliyor. Gün geliyor belki bir "parça ekmek ya da seb- ze, meyve bulurum" dıye çöpleri kanştınyor. Bugüne kadar çalmadı- ğı kapı kalmadığını anla- tan anne Karpuz, "Tüm kapılar yûzümüze kapan- dı. Valilikten belki de yüz kez kovuldum. Bize yardım eli uzata- cak kimse yok mu" diye haykınyor. Eşini yaşlı gözlerle izleyen Nail Karpuz duygulannı şöyle ifade edi- yor: "Ne kendime ne aileme faydam var. Ölümün daha hayırh olduğunu düşü- necek bir yaşaımmız var. Bu savaşta yapayauuzız. Bizim düştüğümüz du- ruma kimse düşmesin. Hele bu insan baba ise~" AYDINLANMA EMRE KONGAR Bir Gencin Çığlığı Tüm varlığımızı yağmalayan polrtikacılann /ap- tığı en büyuk kötulük, gençlerimizin umutlannı kır- mak, geleceğe ilişkin hayallerini karartmak ve on- iarı bu ülkeden soğutmak. Gençlerimizin ülkemize ve toplumumuza ya- bancılaştınlması, tüm vartıklanmızın hortumlan- masından bile daha kötü. Çünkü yağmalanan variıklanmızı yeniden ürete- biliriz ama, ülkeden kaçan gençlerimizi bir daha bulamayız ve o zaman hiçbir şeyi de yeniden üre- temeyiz. önce eğitimin yozlaştırılmasıyla başladı gençli- ği harcamamız. Çağa uygun eğitim biryanabırakıldı. SogukSa- vaş mantığıyla, çağ gerısi, milliyetçi-dinci bir eği- tim çizgisine gidildi. Daha sonra gençlığe yönelik değer yargılan "kö- şe dönücülük ve hortumculuk" çerçevesinde yozlaştırıldı. En sonunda tum toplumu pençesine alan "ano- mi", yani "kuralsızlık" bütün gençlerimizi bu top- lumdan soğuttu. Son ekonomik kriz, bütün bu oluşumların olum- suz birikımlerini iyice vurgulayarak gözümüze sok- tu. Derhal, ama demal ciddi önlemler alınmazsa, Türkiye Cumhuriyeti bu beceriksiz ve çıkarcı po- litikacıların elinde "geleceğini de harcıyor" ve gerçekten "yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalryor". Çünkü gençler çaresiz ve en önemlisi umut- suz. Kimisi bu duruma boyun eğıyor ve bu ülkeden, bu toplumdan uzaklaşmanın yollannı anyor, kimi- si de aşağıda ornegini vereceğim genç gibi isyan ediyor, çıkış yolu anyor. Bakın Ayşe C. bu konuda nasıl bir çığlık kale- me almış. (Ashnda Ayşe kimliğini açık açık yazmış ama,. ben bizim eğitımcılerin cezalandırma reflekslerine çok güvendiğim için soyadını gizledim.) "Sizi rahatsız edişimin sebebi, memleketi- min akıbeti hakkındaki ciddi korku ve endişe- lerimi ancak sizin bastırabilecek olmanız. Sa- mimi olmam gerekirse, ben bu gidişattan çok korkuyorum. Henüz on altı yaşındayım ve bu seneye kadar, her kanşına yoğun ve tarif edi- lemez bir sevgiyle bağlı olduğum memleketim, özellikle de Istanbul'umdan, eğitimim için da- hi olsa aynlmak aklımın ucundan geçmemiş- ti. Oysa şimdi ailem bana sağlam ve güvenli bir gelecek kurmak için Avrupa'ya gitmemin daha doğru olacağını söyiüyor. Bu ise benim için, ülkemi sorunlanyla baş başa bırakarak kaçmaktan başka bir şey değil. Bilmek istediğim, bir avuç sadaka uğruna bürokratlann neden böyle haysiyetsiz ve gu- rursuzca ülkelerini ve onun içişlerini IMF'ye satbğı. Haydi onlar bürokrat, hertürlü şey bek- lenir onlardan, peki neden benim halkım su- suyor ve isyan etmiyor? Ya ordu neden sesini çıkarmıyor? IMF'nin ne yaptığı ve Türkiyem hakkındaki korkunç planlan belli değil mi? Bi- zi kendi ellerimizle intihara sürüklüyor, biz de paşa paşa dediklerini yapıyoruz. Birkaç milyar yeşil dolar için ruhunu satmayan güvenilir kim- se kalmadı mı bu ülkede?.. ...Orta sondayken bize zorla söylevi okut- muşlardı, yarannı da ileride göreceğimiz söy- lenmişti. Ama bu kadar yakın bir gelecekte bunu anlamak istemezdim. Kendimi, Sevr Ant- laşması zamanında yaşıyor gibi hissediyorum ve bu duruma, tüm bu olup bitenlere, kimse- nin de sesini çıkarmamasına çok üzülüyorum. Oysa siz, Türkiye'nin geleceği hakkında umutiu olmayı başardınız. Şimdi sizden tek di- leğim, o bitmek tükenmek bilmeyen umudu- nuzdan kendime bir pay çıkarmak. Zamanınızı aldığım için özür diler, samimi sevgilerimi ve saygılanmı sunanm..." Ayşe'nin mektubunda, yer dartığından dolayı aradaki bir paragrafı atmanın dışında, hiçbir nok- taya dokunmadım. Görüldüğü gibi gençlik, hem korku hem de is- yan içinde ve bir çıkış yolu, bir ışık anyor. Bizim sahtekârlar da hâlâ toplumsal patlama nasıl olur diye tartışıyorlar. Ayşe C.'ye yanıtım haftaya. www.kongar.org TEŞEKKÜR Kemalist, Köy Enstitüsü'nün ışığını yaymak için mücadele eden, eğitim emekçilerinin örgütlenme çabalannda ilk tohumlan atanlardan, emekli ilköğretim müfettişi, babamız HtCRİ KIZIK'ın tedavisi sürecinde büyük emek harcayan DEÜ Rektörü Prof. Dr. EMlN ALICI'ya, DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. ADİL ESEN'e, Yar. Doç. Dr. MUSTAFA ÖZKAN'a, Dr. BORA iRER'e, Üroloji servisinin hemşire ve hastabakıcılanna, ameliyatlannda görev yapan tüm ekiplere, kendisine sürekli destek veren Prof. Dr. TANER ÇAMSARI'ya; cenazesine katılan, çiçek gönderen, başsağlığı dileyen, acımızı paylaşan tüm dost ve arkadaşlara teşekkür ederiz. KIZIK AİLESÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle