Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEMMUZ2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J v U M-jm. \jM\ kultur(« cumhuriyet.corn.tr 15
üanan Dağdelen'in Galeri Apel'deki sergisi geçmiş ve bugün arasında bir köprü niteliğinde
Toprağa yazdan reııldi aııılar
ABtSE SCHASCHİ
Yazmın tarihsel gelişimı \e dilın
ilimsel yanı Canan Dağdelen'ın ça-
şmalannın ana konusudur. Bu sü-
?ç ilk toprak tabletlerinden ve ça-
aklanndan beri izlenebihr. Sanatçı
endi el yazısından, geçmiş kültür-
;re ait yazılardan büyütülmüş kesit-
=ri sürekli çahşmalannda vurgula-
arak bize her defasında yazının geç-
niş ve bugün arasındaki bağlantısal
»nemini hatırlatır. 1996 yılına değin
îserlerinm ana konusunu yazının re-
limsel nitehği oluşturuyor olsa da
iaha sonraki yıllarda çalışmalannda
>u resimsel imgelerde yazıya odak-
anmıştır.
1996 yılında Atrium ed Arte sanat
galerisinde sergilediği büyük porse-
len çanaklarda Latin harflen ile ya-
zılmış yazılardan alıntılarla Yakın-
doğu kültüründen gelen sanatsal bir
çizgiyi vurgular. Toprak tabletlerde
yazı birimlerini tuğla ile örülmüş bir
dokunun içine yazan Dağdelen, iler-
leyen yaşamına paralel bir şekilde
sürdürdüğü yazı ile olan hesaplaş-
masma zamanla bir bütünlük kazan-
dınr. Dağdelen, tuğla dokusundan
oluşan başka bir parçasmda yine
kendi el yazısını kullanarak Marchel
Duchamp'ın readymades'lennden
beri tartışılan. sorgulanan. sanatçı-
nın belli bir biçimsel öğe içeren kı-
şisel çizgisine yeniden anlam kazan-
dırmıştır.
Yapıttardaki sözeükoyunlan
Dağdelen'in yapıtlannda göze
çarpan üçüncü bir özellik ise sözeük
oyunlan. sözeük pekiştirmeleri ola-
rakbetimlenebilir. 1996'dan 1999 yı-
lına değin çoğunlukla 'white' (be-
yaz) sözcüğüne yapıt adlannda ara
ek olarak rastlanır. 'WRlTE-white-
OUT'ta olan sözeük formülasyo-
nunda düşüncelerin elle tutuTması,
aklımıza yazılması gibi bir oyunu
çağnştınr.'SELF-vvhhe-EVTÛENT'-
ta ıse kurgu bir sanat dili ile benlik
olgusu setf sözcüğü ile anlatılmıştır.
Parçalannda sık sık rastlanan öğeler
olarak 'TAKE PAKT (katılmak) ve
'TAKE PLACE' (yer almak) çağn-
lan ise hem karşısmdakınin düşün-
celerine hem de olaylara katılım is-
teğını dıle getiriyor. Öte yandan
'TAKE PLACE' başlığı altmda dü-
şünce ve tezlerin dennleşıp. iz bıra-
kıp veya kalıcı olabilecegi bir yerin
arayışı da saklı.
Dağdelen'in 1999 yılına değin ça-
hşmalannda beyaz rengi bilinçli ola-
rak seçılmiştir. Sanatçı beyaz rengı-
ni geçicilik bağlamında çalışmalan-
na temel olarak almıştır. Beyaz, ona
göre hem çocuklukla özdeşleştirile-
bilecek bir masumıyet duygusunu
hem de geçicilik kavramını vurgular.
Batı düşüncesinde beyaz, nasıl geli-
ni ve bununla kadında gençlikten ol-
gunluğa geçişi simgeliyorsa; Dağ-
delen'in resimsel panolannda da ço-
cukluktan diğer bir gelişim evresine
geçişi çağnştınr. Ötekı gelişim evre-
lerine burada tam değinilmese de.
beyazın geçicilik bağlamında işlen-
diği görülmektedır. Bu düşüncelen
içererek yapıtlara baktığımızda, ob-
jelerin içine yazılan çocukluk imge-
lennde, çocukluk anılannda 'Ayşe-
gül'ün SerüvenlerT adlı kitaplann
kahramanı Ayşegül'e rasthyoruz.
Ayşegül'ün, ister şemsiyeli bir ip
cambazı. ister hülyalara dalmış bir
kız çocuğu olarak serüvenleri ile
adeta başkalannm yerine serüvenler
yaşayan ve böylece kendisi ile öz-
deşleşilen bir kişiyi oluşturduğunu
görüyoruz. Bu aynı 'DAY-white-
DREAMS' ya da 'SELF-white-
DREAMS' tekı gibi.
.assasbirbaskı
yöntemi ile Canan
Dağdelen, özel anılannı
toprağa yazmayı başarmış
ve böylece hepimizin ortak
geçmişine, insanhğın ortak
tarihine uzanan bir bağ
kurmuştur. Burada kişisel
bir kesite ışık tutarken
tarihin sayısız özel
hikâyelerden, anılardan
oluştuğunu hatırlatarak
resmi tarihin anlam
kazanabilmesi için bunun
bilincinde olmamız
gerektiğini irdeler.
'SELF-white-EYTÖENTadh 1998
yılının yapıtında, beş toprak tablette,
sanatçının çocukluk portreleri ve ço-
cukluk anılarından alıntılar yine ken-
di el yazısı ile bezenmış. Geçmişe
açılan bir pencere olarak görülebilen
bu düzenleme. 'düşünsel bir aralığj'.
açılışı çağnştırmakta. Nasıl üst üste
konulan tuğlalar birbiri ardına bütün-
leşen bir dokuyu oluşturuyorsa. ge-
ride bırakılmış çocukluk anılan ve
hikâyeleri de burada bir bütünü oluş-
turur. Her taş hem simgesel. hem dü-
şünsel olarak hem de gerçekte özel
bir yapıyı oluşturuyor. 'SLEEP-whi-
te-OUT adlı yapıtında sanatçı mezar
taşını anımsatan tabletleri yere koya-
rak Ayşegül'ün derin uykusunu ko-
nu ederek belirsiz bir geçmişin altı-
nı çizmektedır. 'DREAM-vvhite-
LAND'de ıse gözümüzü okşayan ge-
çici bir hayal dünyasını anlatır. Bu
tıpkı yanımızdan uçup gıden, avu-
ca alınamayan bir yusufçuk gibi.
Her ne kadar parçalann üzenn-
. deki yazı kesitlerinde 'TAKE
PART' diyerek bizi bu anlan ya-
kalamaya teşvik etse dahi. Atavis-
tik öğeler geçmişin algılanmasında
rol oynarken bızler de tanıdık-bildık
bir şeylere an olduğumuz hissine ka-
pıhyoruz.
Hassas bir baskı yöntemi ile Ca-
nan Dağdelen özel anılannı toprağa
yazmayı başarmış ve böylece hepi-
mizin ortak geçmişine, insanhğın or-
tak tarihine uzanan bir bağ kurmuş-
tur. Burada kişisel bir kesite ışık tu-
tarken. tarihin sayısız özel hikâye-
lerden, anılardan oluştuğunu hatır-
latarak, resmi tanhin anlam kazana-
bilmesi için bunun bilincinde olma-
mız gerektiğini irdeler.
Kırmıa tuğlalardaki portreler
2000 yıhnda Dağdelen özel bir
teknik geliştirerek fotoğraflardan
ahntılan renkli toprağa aktanr. Uzun
zamandan beri üzerinde durduğu
renk olmayan beyazdan sonra gelı-
şen bu çalışmalannda kırmızı rengi
ile günümüzü vurgular.
Böylece beyaz ile geçmışi, kırmı-
zı ile de bugünü sımgelemiş ve be-
yaz dönemın anlatıcı öğelerinın ye-
rini. altıgen kırmızı tuğlalar üzerin-
de yer alan sanatçının kendi portre-
sı ve arkadaş portrelerini dile getıren
konular almıştır. Sanatçı Islam önce-
si ve Erken Islam dönemındekı ve
özellikle Yakmdoğu'dakı tuğla mi-
marisinın kendi çokgenhklerine ve
dikdörtgen tuğlalanna uzantısmı
yansıtır.
Dağdelen yeni oluşturduğu beyaz
ve kırmızı çalışmalannda da geçmiş
ve bugün arasında köprü kurmakta-
dır. 'FRIENDS' gibi süjelerın yanı
sıra 'FlRST-red- STEP' geçmiş ol-
madan bugünün düşünülemeyeceği-
ni ve bir babanın eli tutularak ahlan
ilk adımın geçmiş. ama yine de gün-
cel bir gerçek olduğunu ince bir çiz-
gide sunar.
Galeri Apel: (292 72 36}
Future Sound of istanbul grubu, her türde moda haSlne gelen etnik unsurları kullanma kolaylığına kaçmıyor
lektronikle caz arası istanbul müziği
MELTEM KERRAR
Bu yılki Caz Festivali, Sting, Nkk Cave, PJ
Harvey, Omara Portuondo, VVayne Shorter gi-
bi caz, pop ve rock'ın simgeleşmış isimlerini
İstanbul'a taşımasının yanı sıra giderek kendi
müziğini oluşturmaya başlayan İstanbul
7
un
yepyeni projelerini de dinleyiciyle buluşturdu.
Babylon'un ev sahipliği yaptığı gruplardan
biri de Türkiye'nin önde gelen iki undergro-
und DJ' i Yakuza (MuratUtkan) ve Murat Un-
cuoğhı'nun ön ayak olduğu bir oluşum olan
Future Sound of İstanbul'du. Sarp Mağden,
lmer Demirer, Ali Perret, Alp Ersönmez, Ric-
hard Hamer, Aytek, Metin Meto ve Tolga Sey-
men gibi etnik müzik ve cazın yetkin ısimleri-
nin bir araya geldiğı projede Utkan ve Uncu-
oğlu yıllardır içinde olduklan elektronik mü-
ziği, dovvn-tempo. progressi\ e-house ve
drum'n bas'ı kapsayan bir alanda caz ruhuyla
birleşüriyor. Elektronik müziği cazın doğaçla-
ma gücüyle sunarken sürekli değişen yapısıy-
la îstanbul'un kendisini temsil eden grup. son
dönemde poptan caza her türde moda haline
gelen etnik unsurlan kullanma kolayhğma kaç-
mak istemiyor. Bugünlerde çahşmalara başla-
yan grubun albümü sonbaharda çıkacak.
- Cazın ve etnik muziğuv yetkin isimlerim bir
ara>a getirdiğiniz Future Sound of İstanbuTda
nasıl bir sound oluşturmak istiyorsunuz?
UTKAN - Projede etnik müzik yok. Ortaya
çıkarmak istediğimiz sound, caz ve elektronik
müzik. Etnik tür öğelerini belki ilerde kullana-
biliriz. Türk öğeleri ya da etnik müziğin arka-
sma saklanan bir sürü örnek var. 'İçinde Türk
öğeleri de var, ne enteresan' dedırtip ilgi çek-
mek çok kolay. Elektronik müzikle cazın içi-
ne etnik bir şeyler katılacaksa. önce bu iki mü-
ziğin çok iyi bilinmesi gerektiğine inanıyo-
rum.
'Başka bir T ü r k ezgisi de var'
- Etnik öğeler kullanmayı düşünmüyor mu-
sunuz?
UTKAN - Yavaş yavaş ilk albüm çalışmala-
nna başladık. Herkesın aklında bir şeyler var.
Eğer uygun parçalar varsa etnik demeyeyim a-
ma. Türk ezgilerini kullanacağız. Türk ezgisi
illa bir darbuka, bir saz demek değil. Türk mü-
ziginin kendi yapısında Avrupa'da, Amerika'da
olmayan bir sürü ritmik yapı da var. O ritmik
yapılan kullanıp şarkılar yapmak istiyoruz. So-
nuçta başka bir Türk ezgisi de var, içinde ne
darbuka ne saz olan. Biraz da işin bu tarafıyla
ügilenmek istiyoruz. Daha yeni ve lstanbul'u
ürk öğeleri
ya da etnik
müziğin arkasına
saklanan bir sürü
örnek var. 'içinde
Türk öğeleri de
var, ne enteresan!'
dedirtip ilgi
çekmek çok kolay.
Elektronik müzikle
cazın içine etnik
bir şeyler
katılacaksa, önce
bu iki müziğin çok
iyi bilinmesi
gerektiğine
inamyorum. Türk
ezgisi illa bir
darbuka, bir saz
demek değil. Türk
müziğinin kendi
yapısında
Avrupa'da,
Amerika'da
olmayan bir sürü
ritmik yapı da var.'
yansıtan bir müzik. Saksafoncumuz Amerika-
lı ama 13 yıldır IstanbuPda yaşıyor. Türk ol-
ması değil, Istanbul'da yaşaması, Îstanbul'un
gerçeğini ve karmaşasını, her gün değişen yü-
zünü bilmesi önemli bizce.
- Yapüan örnekler müzikkri belli bir mantık-
la bir arada kullanmak değil, rastgele kanşür-
mak oluyor galiba.
UTKAN - Türkiye'de biraz ayağa düşmüş
durumda bu konu da. Beceren de becereme-
yen de yapmaya başlıyor. Murat'la ben haya-
tımız boyunca elektronik müzikle uğraştık a-
ma çok iyi caz dinleyicileriyiz. birlikte çalış-
tığımız cazcılar da. kendi alanlannda uzman-
lar ama elektronik müziği de dinliyorlar. Bizim
onlarla çalışmamız çok ilginç oldu çünkü hi-
tap ettiğimiz kitle ne yüzde yüz caz dinleyici-
si, ne yüzde yüz elektronik müzik dinleyicisi.
Dinleyiciyi de düşünerek bir şeyler yapmak
zorundasınız. Artık bilinçli. ne istediğını bilen
ve insanlann etkisı altmda kalmayan bir din-
leyici oluştu.
'Türk pop müziğinde kalitesizlik var'
- Bilinçli dinle\ici için çokfazla seçenek oldu-
ğunu düşünüyor musunuz?
UTKAN - Yurtdışmda var ama Türkiye'de
değil. Türkiye'de yapılan müzıklerde -özellik-
le de Türk pop müziğinde- belirgin bir kalite-
sizlik var. Sonuçta bütün dünyada pop müzik
en çok dınlenilen müzik türü. Türkiye'de de
böyle olması çok doğal. Yurtdışına bakarsanız,
çıkan her pop albümü inanılmaz büyük pro-
düksiyonlarla dinleyiciye sunulur. Beğenıp be-
ğenmemek başka bir şey, ama sonuçta onlar
kaliteli bir şey koyuyorlar ortaya, bizde hemen
üç haftada çıkıyor albümler, bir iki magazin,
patlıyorlar!
- Bu biraz da Türkiye'deki prodüktöıierin
müzikle pek ilgisi olmayan kişiler olmasından
nu kavnaklamyor?
UTKAN - Evet böyle bir şey de var. Örne-
ğin, Amenka'nm en önemli prodüktörlerin-
den Quincy Jones. Michael Jackson ın albüm-
lerinı yapıyor ama kendisi de çok önemli bir
müzisyen. Türkiye'de bu eksik.
'Mtinğe isim takarken dikkat etmeli'
- En yeniyi temsiledenelektronikmüzikle,öz-
gürlüğünü hiç kaybetmeyen cazı bnieştirirken
şehrin müziğini oluşturuyorsunuz.
LTK.\N - Cazın ortaya çıkışında böyle bir
şey var zaten. Önceleri zencilerin yaşadığı kır-
sal kesimde başlamış olabilir ama caz denildi-
ğinde New York, Chicago, Los Angeles gibi
büyük metropoller akla gelir hep. Caz bir at-
mosfer müziği sonuçta. kulüpler. gece. sigara
dumanı gelir hemen gözünüzün önüne. Elekt-
ronik müzik için de aynı şey söz konusu, hat-
ta cazdan daha fazla. çünkü bu tür müzik di-
rekt şehirlerde başladı, Londra'da ve New
York'ta. Daha sonra bu iki müzik sürekli yan
yana ilerlemeye başladı. Avrupa'da daha çok,
Amerika'da daha az olmak üzere iki müzik ya-
vaş yavaş birbirine yakınlaştı. Istanbul'da çok
iyi DJ'ler. underground müzik yapanlar ve çok
iyi cazcılar var. birlikte böyle bir müzik yap-
mak istedik.
- Etnik öğelerden özellikle sakuurken vvorld
müzik adı altında yapılanlan nasü görüyorsu-
nuz?
UTKAN - Müziğe isim takma konusu çok
zor bir iş. World müzik nedir? Türk halk mü-
ziği de vvorld müzik. Afrika'daki kabilenin yap-
tığı müzik de \vorld müzik. gibi tuhaf bir şey
çıktı ortaya! Batı'dan baktığm zaman Ortado-
ğu. Afrika, Tayland, Uzakdoğu çok değişık,
enteresan geliyor, onlarda olmayan sesleri ta-
nımlamak için bulduklan bir isim world mü-
zik. Bu yüzden isimlendirmelere dikkat edip,
mümkün olduğunca az kullanmakta yarar var
bence.
- Bunu biraz da Batı körüklüyor gibi.
UTKAN -Avrupa'da olsun, Amerika'da ol-
sun Türkıye deyince akla gelen Ortadoğulu
adamlar, nargıle. eski minyatürler, şalvarlı
adamlar, fes.. Türkiye'yi tanımadıklan için
onlann gözündekı ımajla bızim yaşadığımız
gerçek çok farklı. Sen müzik yapıyorsan da,
yaptığmın içinde bu tip şeylerin olmasını bek-
livorlar.
200'den fazla yapıtı sergileniyor
Hockney'in fotoğrafları
Los Angeles'ta
Kültür Servisi - 22
Temmuz Pazar günü,
ressam/fotoğraf sanat-
çısı Da\id Hockney'in,
'David Hockney Ret-
rospektifı: Foto-Çauş-
maları' adlı sergisi,
63'ten bu yana yaşadı-
ğı Los Angeles'taki
Çağdaş SanatlarMüze-
si'nde sergilenmeye
başladı. Küratörlüğü
Reinhold Misselbeck
21 Ekım'e kadar gezi-
lebıtecek.
Sanatçı, müzeyı ge-
zerken 40 yıllık kanye-
nnde yer alan çalışma-
lanndan 200'den fazla-
sını karşısmda görünce
BıngMcGflvTay. Hock-
ney'nin eline ufak bir
fotoğraf makinesı tu-
tuşturdu v e köşeye geç-
ti. 64 yaşındaki sanatçı.
10 yıl önce çekilen fo-
toğrafının önünde du-
ran arkadaşının fotoğ-
rafını yeniden çektı.
60'lann başında, pop
art akımıyla ünlenen
sanatçı bugün en çok,
Picasso ve Matisse etki-
lennın hissedildıği re-
simleri ve çizimleriyle
tanınıyor. Fotoğrafla
çok daha sonra ilgılen-
meye başladığını belir-
ten Hockney, son tek-
nolojik gelışmelerle
birlikte fotoğrafçılığın
resim ve çizime benze-
diğinı vurguluyor:
"Gerçeklik kaybolma-
ya başlıyor, a\ı\ı resim-
de olduğu gibi çok da
gerekli olmayanbir ger-
çeklikbu". Sanatçının
fotoğrafık çalışmalan
da tabloları gibi dört
ana tema altında topla-
nıyor: Peyzaj, natür-
mort, su ve portreler.
Sergide Hockney'nin
en ünlü çalışması da
yer alıyor: Kaliforniya
Çölü'nde ıssız bir kav-
şağın renkli fotoğraf-
larla kanşık kolajı olan
'Pearblossom High
Way,l 1-18 Nisan 1986'
Tuval üzerine yapılan
resim gibi duran, çok
sayıda kişisel fotoğra-
fın kat kat birleşmesin-
den oluşan bu kolajı
Hockney'nin fotoğraf-
çı arkadaşlan bir 're-
am' olarak nıtelendirir-
ken Hockney, fotoğraf
makinesı kullandığın-
dan bunun bir fotoğraf
olduğunu savunuyor.
tki duvar büyüklüğün-
deki 'Büjük Kanyon'
kolajı da dığer kolaj ça-
lışmalan gibi sıkı bir
şekilde düzenlenmiş.
Hockney çok yakın-
da çıkacak olan kitabı
'Secret Knovvledge: Re-
discoverüıg the Lost
Techniques of the CMd
Masters'da (Gizli Bil-
gi: Eski Ustalann Kay-
bolmuş Tekniklerini
Yeniden Keşfetmek)
sanatta optik biliminin
etkisini sorguluyor.
Çehov'un Martı'sı New YorK'ta
• Kültür Servisi-
Public Theater.
New York Central
Park'ta Çehov'un
'Martf isimli
oyununu sahneye
koyuyor. 24
Temmuz 'da
başlayan ve 19
Ağustos'a kadar
devam edecek
oyunun biletleri
New York'un
değişık
mahallelerinde
ücretsiz olarak
dağıtılıyor. Sir Tom Stoppard tarafından
uyarlanan oyunun yönetmenliğini Mike
Nichols yapıyor. Oyuncu kadrosunda ise
tanıdık isimler yer alıyor: Meryl Streep, Kevin
Kline. Philip Seymour Hoffrnan. John
Goodman. Christopher Walken, Stephen
Spinella, Natalie Portman, Marcia Gay Harden,
Debra Monk ve Larry Pine.
Müze lıırsızlarma 6.5 yıllık ceza
• Kültür Servisi - Stockholm Ulusal Müze'den
Rembrandt'ın otoportresi ve Renoir'm iki
tablosunu çalan sekiz kişi, Stockholm'deki
Bölge Mahkemesi'nin verdiği kararla altı
buçuk yıla varan hapis cezalanna çarptınldı.
Mahkûmlar aynca. müzeye verdikleri zarardan
dolayı 320 milyon kronor (30 milyon dolar)
ödeyecek. 2000 yılının aralık ayında, müzeye
kapamş saatinde maskeli ve silahlı giren üç
kişi, ünVü ressamlann üç eserini çalıp sürat
teknesıyle kaçmışlardı. 5 Nisan'da ise
Renoir'm bir tablosunun bulunmasıyla
hırsızlar yakalanmıştı, ancak diğer eserler hâlâ
aranıyor.
Açıkhava'da Mirkelant coşkusu
• Istihbarat
Senisi - Son
albümü
"'Unutulmaz" ile
uzun bir aradan
sonra sevenleriyle
yeniden buluşan
"koşan adam"
Mirkelam, önceki
gece îstanbullulara
unutulmayacak bir
gece yaşattı.
Geleneksel
Harbiye Açıkhav a
Konserleri
kapsamında sahne
alan Mirkelam.
eski ve yeni
albümlerinde yer alan şarkılanyla sevenlerini
coşturdu. Sahnede bir an olsun yerinde
durmayan Mirkelam, klibinde olduğu gibi
"Her Gece" şarkısında koştu. Mirkelam,
gösterdiği performansla, şarkılannı biriikte
söylediği Istanbulluların büyük beğenisini
topladı. Mirkelam"ı sanatçı dostlan Mustafa
Sandal ile Ercan Saatçi de yalnız bırakmadı.