Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tCD TEMMUZ 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI7ekonomi(ff cumhuriyet.com.tr 13
ŞİRKETLER
• FORD OTOSAN
yetkili servislerinin
Servis Kalitesini
Geliştirme Projesi
kapsamındaki ücretsiz
tnteraktif Servis ve
Yedek Parça Garantisi
hizmetleri Ford
sahiplerine ucuz, kaliteli
ve garantili bir araç
bakım imkânı sağhyor.
• AUDI, yüz
binincisinin montaj
hattmdan çıkan TT
Coupe modelinin 225
HP'lik özel S stili spor
paket versiyonunu
sınırh bir zaman için
piyasaya sunuyor.
• DERMALOGICA
güneşin zararlı
ışınlanna ve yaşlanmaya
karşı koruyucu özellikli
etkin kremi Protective
Self Tan ile güneşsiz
bronzluk sağhyor.
• MITSUBISHI'nin
yeni 4x4 konsept aracı
Airtrek, Temsa
Otomotiv Pazariama
tarafından Türkiye'ye
ithal edildi.
• SANICA, 12 bin
metrekarelik bir alana
kurduğu fabrika ile ayda
40 bin küvet üretmeyi
ve dünya pazan
liderliğini hedefliyor.
• TNT'nin bağlı
bulunduğu Hollanda
Posta ldaresi TNT Post
Grup, Italyan Posta
Italiane ile stratejik
bırleşme karan aldı.
Grup, Tayland'ın
şehirlerarası ekspres
şirketi TIE'nin
hısselerinin de yüzde
51' ini satınaldı.
• COMMERCIAL
UNION HAYAT
SlGORTA, yeni ürünü
Ciddi Sağhk Riskleri
Sigortası ile
sıgortahnm teminat
kapsamında alacağı
tazminatın kullanım
şekline ilişkin
sınırlamalan kaldınyor.
İ CITROEN,
2001 yılının ilk yansı
toyunca dünyada 652
bin araç satarak kendi
satış rekorunu kırdığı
2000 yılının aynı
dönemine oranla
satışlarda yüzde
9.8 artış sağladı.
• GÜNEY ÎNŞAAT.
Romanya'nın ağır
sanayi ve turizmiyle
tilinen şehri Braşov'un
120 milyon dolar
tutanndaki uluslararası
lava limanı ve
erminallerinin ve
(evreyolunun komple
)apımı projesiyle ilgili
aılaşmalan imzaladı.
• PAMUKBANK kredi
lartı kullanıcılan,
'Benim karüm bir
ane" amblemli
'amukbank Indirim
vJoktalan'ndan indirimli
ılışveriş yapabilecekler.
• TÜRK YTONG
Sanayi, kredi kartı ve
Faksitcard'la satış
mkânı sunarak bir ilke
mzaattı.
4 yıldır lider olduklannı belirten Aybar, otomobil pazannın yüzde 70 daraldığını söyledi
Yüzde 42 de sevindirmedi• Geçen yıl iç pazarda
456 bin otomobil
satıldığını, bu yıl 180 bin
satılırsa sevindirici
olduğunu belirten
tbrahim Aybar, en yakın
rakiplerinin dört katı
satış yaptıklannı ama
genel daralmadan ötürü
bunuh sevindirici
olmadığını dile getirdi.
OLCAYBÜYÜKTAŞ
Otomobilin Türkıye'de hâlâ
bir yatınm aracı olarak
algılandığını ve yatınmın da an-
cak güven ortamında yapılabil-
diğini hatırlatan Renault-Mais
Genel Müdürü tbrahim Aybar,
bu nedenle krize karşın aldıklan
önlemlerin durumu düzeltmek
için yeterli olmadığını.
ekonomik krizin aşılması için
öncelikle güven ve istikrann
sağlanması gerektiğini vurgu-
ladı. Bu yıl dördüncü kez iç
pazarda lider olduklannı ve
altıncı ayda yüzde 42'lik paya
ulaştıklannı anlatan Aybar,
ekonomik kriz ve Renault-
Mais'la ilgili sorulanmızı
yanıtladı.
-Otomotiv sektörü krize nasü
bir durumda yakalandı?
-Kriz. çok hareketlı, satışlann
arttığı bir yılın ardından geldi.
Bir önceki yılda tüketici kredi-
leri artmıştı. belli bir güven ve
istikrar oluşmuştu. Iki maaş
alan evlerde, bir maaş ev ya da
otomobile aynlabiliyordu. Bu
nedenle çok büyük stoklarla
yakalandık krize. Piyasa bird-
enbire çok daraldı ve ciddi
sorunlar yaşanmaya başlandı.
- Geçen ydki ve bu yüki
sabşlan kryaslar nusınız?
- Geçen yıl 456 bin araba
satıldı ve 105 bin otomobil sa-
tarak yüzde 23'lükbir pay aldık.
Bu yıl pazar yüzde 70 daralmış
durumda. Bizim pazar payımız
yüzde 30'a ulaştı, hatta son
altıncı ayda yüzde 42'lik paya
ulaştık. En yakın rakibimizle
arayı dört kat aştık. Bu veriler
çok güzel görünüyor ama satış
adedi olarak bakıldığında du-
rum ortaya çıkıyor. İlk altı ayda
60 bin civannda araba satıldı.
bizim satışımız 21 bin
civannda.
Satışlann üçte ikisi yerli, üçte
biri ithal. Belki bu yıl sonu ithal
oranı biraz artabilir ama çok
önemli bir artış olmayacak.
- Sizce bu farkı yaratan un-
surlar neter?
Marka olarak bir
avantajımız var. Ikincı olarak
daralan şartlara da, gelişen şart-
lara da çok çabuk uyum
sağlıyoruz, esneklik çok yük-
sek. En genış ürün gamı bizde.
yerli ve ithal olmak üzere 16
değişik ürün sunabiliyoruz.
Üçüncü avantajımız ise
araçlann teknolojik düzeyi
dünyada tüm ürünlenn ulaşmak
istediğı düzey. Kalite ve sürüş
güvenliği açısından sürekli ödül
alıyoruz.
Aynca iyi bir finansman
kampanyası sunuyoruz. Oyak-
bank'la iyi bir sinerji
yakalanmış durumda. Kriz şart-
lanna rağmen, tüketıcıye uygun
şartlar sunabiliyoruz. Önemli
bir diğer özellik de iki önemli
güven kaynağına sahip ol-
mamız: Dünyada Renault,
Türkiye'de Oyak. Bu iki büyük
patronun işbirliği güçlü bir
güven yaratıyor.
Bir de güçlü bir satış ağımız
Fransızlar hep güvendi
Bir ara Ermeni meselesi nedeniyle bo-
zulan Türkiye-Fransa ilişkilerinin, Re-
nault-Mais'i ne şekilde etkilediği soru-
sunu "Hiç" diye yanıtlayan Aybar, Fran-
sızlann Türklere her zaman güvendiği-
ni dile getirdi. Aybar bu konudaki görüş-
lerini şöyle özetledi: Türkiye'de sokak-
larda görülen her üç otomobilden biri
Renault.
Hem Türk insanınm hem de Fransızla-
r' m birbirine bir güven sorunu olmadı. He-
le hele bu işbirliğinin çok sağlam temeller
üzerine kurulu olduğunu ve hiçbir dönem-
de de bundan şüpheye düşübnediğini söy-
leyebilirim. Hatta ekonomik kriz dönem-
leri Fransız ortağımızın bize daha çok
güvendiği dönemler oldu.
Ortağımızın bu dönemde daha daha çok
Türklerin yayında olduğunu söylemek is-
terim. Örneğin, Megan yatınmının Türki-
ye'de yapılmasma 1994 yılında. yani bir
kriz yılında karar verildi. Çünkü ne olursa
olsun bu krizler gececek ve bu. Türkiye'nin
çok güçlü ve sürekli gelişen bir pazar ol-
duğu gerçeğini değiştirmiyor, onlar da
bunun farkında.
Aybar:
Yola devam
'Ekonomiye bilinçsiz
müdahaleler olmamah,
hele hele tam dabirşeyler
rayına girerken Ankara'dan
müdahale gelmemeli'
diyen Aybar, şartlara çabuk
uyum sağladıklannı
söylüyor. tbrahim Aybar,
durumlannı, top o\narken
düşen ama kalkıp üstünü
temizledikten sonra oyuna
devam eden çocuklara
benzetiyor.
var, 3.5-4 bin kişilik bir orduy-
la satış ve satış sonrası hizmet
veriyoruz. Aynca, müşteriye
yaklaşım politikalanmız da
farklı; onlarla her ortamda bir-
likte olmaya gayret ediyoruz.
Açıkhava konserleri bunun
yalnız bir örneği.
-Krizden sonra hedeflerdere-
vizyon yapünız mı?
- Yapmayan kaldı mı? Her ay
gidişe bakıp yeni hedefler
koyuyoruz. Yabancı dostlanmız
hayretler içinde kalıyor.
Orneğin geçen yılki pazar
456 binlik bir pazardı.buyıl en
azından 350 binlik bir pazar
görünüyordu. Bız bunun yüzde
30'unu hedeflemiştik. Yani en
az 100 binlik satış. Çünkü
hükümet herkese güven veriy-
ordu, programdan taviz ver-
meyeceğim diyordu. Oysa yıl
sonu itibanyla toplam iç satış
200 bin deniyor ama ben 180
bin olursa iyi derim. O da son üç
ayda hareketlilık olursa. Bizim
pazar payımız yüzde 30 olabilir
mi bilmiyorum ama önemli
olan zaten satışlann artaması,
bizim pazar payımız değil.
DUNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLULONDRA ergin.yildizoglufn btinternet.com
Böyle Gelmiş Olabilir Ama Böyle Gider mi? - IIGeçen pazartesi, küresel düzeyde ilk
anda, aralannda bir ilişki yokmuş gibi gö-
rünen çeşitli olgulann, sık sık bir neden
sonuç ilişkisi zinciriyle birbirlerine bağla-
narak bir diyalektik, bir bütünlük oluştur-
maya başladığına dikkat çektik. Bu bağ-
lamda, Ortadoğu'daki gehşmelere, ABD
dışındaki gelişmiş ülkelerin bölgeye ilgi-
sinin artmasına değindik. Şimdi Ortado-
ğu'ya artan ilginin arka planını oluşturan
en önmli gelişmelerden birine, "enerjikri-
z/"ne değinerek devam edelim.
Enerji krizi
Rice Üniversitesi'ndeki, Kamu Politi-
kası İçin James Baker III Enstitüsüyle,
Dış llişkiler Konseyi (Foreign Affaires der-
gisini de çıkanyor) adlı, ABD dış pol'rtika
çevrelerinde etkin bir kurumun birlikte
hazıriadıgı Stratejik Enen'i Politikası baş-
lıklı rapor (Kasım 2000), "21. yüzyıl açı-
lırken enerji sektörünün kritik birnokta-
da " olduğu, "krizin... ABD ve dünya eko-
nomisi üzerinde çok büyük etkileryara-
tabileceği, ABD'nin dış politikasında
köklü değişikliklere yol açabileceği" (sf
2) vurgulanıyor.
Simmons and Company Internati-
onal'ın direktörü Matthew R. Simmons,
11 Temmuz'da New York'ta, Managed
Funds Association Forum 2001 'e sun-
duğu "Enerji sektörüne yatınm yapmak:
Kalbi zayıf olanlara göre degil", başhklı
tebliğinde, ABD'nin ve dünyanın son de-
recede ciddi bir enerji kriziyle karşı kar-
şıya olduğunu ileri sürdü.
Hem raporun, hem Simmons'un teb-
liğinin altını çizdiği "enerji krizinin", "kü-
resel hidrokarbon kaynak tabanıyla ilgi-
si yok." Rapora göre, krizin nedeni "Ye-
tersiz altyapı, ek kapasite yokluğunun
getirdiği kısıtlamalar, hızlı küreselekono-
mik genişleme, enerji sektöründe eği-
timli işçi kıtlığı" ve nihayet "deregülas-
yon ve serbet piyasanın önceden görü-
lemeyen etkileh." Diğer bir deyişle eko-
nomik altyapı sorunlannın yani sıra en
önemli etken: neo-liberal politikalar. Ra-
pora göre, "Bütün avantajlarına rağmen
deregülasyon ve tüketicinin tercihine
güvenmek, piyasalardaki çarpılmalan
yumuşatabilecek, ek altyapı kapasitesi-
nin, ek yakıt stoklannın oluşmasına yol
açmadı" (sf 4) "Daha önce (Neo-Ube-
ralizmden Önce-E. Y) kamuyatınmlannın
yarattığı, şok emici ek-kapasite yastığı
giderek aşındı ve tükendi"... "Deregü-
lasyon, enerji sektöründeki şirketleri, da-
ha birinatla kâhannı arttırmaya, rekabet
kapasitelerini güçlendirmeye zorladı....
Bu da pahalı fakat piyasalann yumuşak
işleyişi için gerekli bir araç olan stokla-
nn hızla kısılmasına neden oldu." (sf 13).
Böylece geçen 10 yıl içinde enerji zinci-
rinin çeşitli aşamalannda yedek kapasi-
te hızla ortadan kalktı.(sf 16) Enerji sek-
törünün içerdiği "kamu malı olma özel-
likleri dikkate alınmadığı" için deregü-
lasyon ve serbet piyasa enerji sektörü-
nü, ek-"kapasite kurmaktan, stok tut-
maktan hiçbirçıkan olmayan özelşirket-
lerin eline bıraktı, böylece son derece-
de kritik bir durum oluştu" (sf 25-27)
Matthevv Simmons da tebliğinde
"Petrol, doğalgaz ve elektriküretimisek-
törlerinin kapasite fazlası aynı anda tü-
müyle erimiştir" diye yazdı. Bu "tam bir
'mükemmel enerji fırtınası' ortamıyarat-
maktadır" diyor. Ona göre de bu duru-
mun kaynağında "serbet piyasa/ dere-
gülasyon süreci var. Dikkatli ve temkin-
li bir biçimde ilehenseydi, belki sorun
çıkmayabilirdi" diyor. Ama "Kâr maksi-
mizasyonu için stoklardüşürüldü, "tam-
zamanında" (Just-in-time) envanter sis-
temi benimsendi. "Böylece kısa sürede
enerji sektöründe fiyatlar, meta borsa-
larında spekülatöher tarafından, dedi-
koduya, küçük anlık değişikliklere göre
belirlenmeye başladı." Var olan altyapı
da zamanla eskidi. Ancak, kâr riskinden
dolayı buralara gerekli yatınmlar yapıla-
madı. Bilinen kimi rezervler ise uzun dö-
nemli, büyük yatınmlar gerektirdiği, kısa
dönemde kâr vaat etmedigi için işlenrne-
di. Halbuki, enerji sektöründe kararlann,
ABD'nin ve dünyanın güvenliği için "sek-
tördekitemel verilere, uzun dönemlige-
reksinimlere göre, güvenlikli ve güveni-
lir bir enerji akımını sağlayacak tarzda
alınması gerekiyordu."
Toparlarsak, bugün dünya ekonomisi,
enerjı seköründe kapasite krtlığından kay-
naklanan bir kriz le karşı karşıya. Ancak
bu kapasite kıtlığı sorununun neo-liberal
politikalarla giderilmesi mümkün değil.
Kamu sektörünün, piyasa düzenlemele-
rinin tekrar devreye girmesi gerekiyor. Di-
ğer taraftan, bu koşullarda, stratejik öne-
mi iyice artan ek kapasitesinin büyük bir
kısmı ise Suudi Arabistan'a ait, yani Or-
tadoğu'da. Serbest piyasa etkisini sür-
dürdükçe enerji krizi derinleşerek Ortado-
ğu'nun stratejik önemıni de arttıracak!
Cenova 2001
Kısaca değindiğim kriz salt enerji sek-
törüne ait bir olgu değil. Sağlık, eğitim,
konut, ulaşım, hatta emeklilikfonlan sek-
törierinde de benzer krizler birbiri ardına
gündeme geliyor: ingiltere'de sağlık hiz-
metlerinde ve tren yollarında süren tar-
tışmalar bir örnek. Borsanın gerileme-
siyle, özel emeklilik fonlannın başına ge-
lenlerisebirdiğeri. Bunlara III. Dünya'nın
asla ödenemeyecek duruma getdikten
sonra şimdi yalnız ülkelerin halklannı de-
ğil, bizzat ülkelerin kendilerini yavaş ya-
vaş öldüren borç yükünü de ekleyebili-
riz.
Cenova, neo-libera) politikalan dün-
yanın geri kalanma dayatan gelişmiş ül-
kelerin zirve toplantısını ve sokaklarda
bu politikalara direnen muazzam bir ka-
labalığı bir araya getirdi. Bu çakışma iki
grup gerçekliği ortaya koydu. Birincisi,
gelişmiş ülkeler dünya ekonomisinin dü-
zenleme sisteminin krizini görüyor, bir
çözüm anyor, ama hemen hiçbir şey
öneremiyoriar. Diğer taraftan neo-liberal
politikalara karşı küresel çapta ve yakla-
şık 19 ay gibi kısa sürede inanılmaz hız-
la yükselen bir direniş, şimdi artık işçi
hareketinin büyük çaplı katılımıyla bir
avuç" üniversite öğrencisi, aydın, hippi,
anarşistten oluşan 'Nuhun Gemisi' (New
York Times) damgası vurulamayacak bir
boyuta ve niteliğe ulaştı; kendi teorik, si-
yasi ve kültürel, dakjasını da yaraüyor. Bi-
rinci kesimin bu ikincisine söyleyecek
hemen hiçbir şeyinin olmadığı, cevap
vermek yerine, "şüphelendiklerini ya-
saklamaya" çalışmasından görüyoruz.
Tam bu noktada, şunu görmekte büyük
fayda var: israil'in şüphelendiklerini im-
ha etmesiyle, Italyan hükümetinin şüp-
helendiklerini yasaklaması arasındaki
mantık tamamen aynı. Bu yüzden, önü-
müzdeki dönemde bu ikisi çatışmaya
devam edecek.
II. Dünya Savaşı'nın ardından, bir ön-
ceki küreselleşmenin bilançosu çıkanlır,
sermaye kendini yeni koşullara uydur-
maya çalışırken yükselen işçi hareketinin
talepleri ve dünya halklannın bağımsız-
lık taleplerinin yarattığı çelişkinin içinden,
"refah devleti" denen düzenleme siste-
mi ve bunun bir siyasi ifadesi olarak, sos-
yalizmden farklı bir "düzenlemeci sosyal
demokrasi" sentez olmuştu. Bugün ge-
linen noktada bu düzenlemenin de ye-
terli olmadığını, ilk krizde yerini, tarihin
çöplüğünden alınan serbet piyasacı
dogmaya, dev şirketlerin egemenliğine,
"öfoürü" için ekonomik adalet, demok-
rasi isteyen görüşlerin birden bire "ara
rejim" taleplerine bıraktığını gördük.
Bundan sonra göreceklerimiz ise "küre-
selleşme karşıtı" hareketin, küresel ve
yerel başarılanna indeksli.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
AsılKayıp
Bir toplum için, hiçbir şey, eğitilmiş işgücünün
yitirilmesi kadar yıkıcı olamaz. Türkiye bunu yaşı-
yor. Istanbul'da üst düzey yönetici olarak çalışan
ODTÜ mezunu bir öğrencimin gönderdiği "Bizi
kaybediyorsunuz" başhklı ileti, giderek derinleşen
bir toplumsal yarayı vurguluyor. Birden çok ku-
şağın haklı çığlığını dile getiriyor. Söz onlann:
"Biz kim miyiz?
Biz, ...12 Eylül silindihnin üstünden henüzgeç-
miş bulunduğu Türkiye üniversitelerinin tazeyıkın-
tıları arasından çıktık. Biz bu gün 40'larımızın ci-
vannda en verimli olmamız gereken çağımızda-
yız... mezun olmakla yetinmedik. Bir taraftan...
gece gündüz çalışırken bir taraftan... (da)... ken-
dimizi yetiştirmeye devam ettik. Doğayı, sanatı,
sporu sevdik, insanlan ve bu ülkeyi sevdik. ...sa-
dece kendimiz için çalışıp dünyaya boş boş ba-
kıp hayatı salt Amehkan Dolan olarak görmedik...
aldığımızm karşılığını fazlasıyla vermeye çalıştık.
Bizi kaybediyorsunuz.
Siz bu vatanın gurur duydukları ve onlarla gu-
rur duyanlar, siz birbirinizi över, birbirinizi omuz-
larda gezdihrken bizdurmadan çalıştık, ürettik. Siz
vatan millet nutuklan atarak bu vatanın taşını top-
rağını talan edip kıyılannı, akarsulannı rezil eder,
ormanlanna acımadan balta vurup toprağını eroz-
yona uğratırken biz çalıştık.
Biz bu ülkeyi sevdik.
Havasını, suyunu, taşını, toprağını, ormanını,
ağacını, denizini, kıyısını korumaya çalıştık... biz bu
ülkede hukukun üstünlüğünü istedık. Vatandaşla-
nn devlet karşısında eşit muamele görmesinı iste-
dik. Sokaklanmız güvenli olsun istedik. Siz şehir-
leri hırsıza, kapkaççıya teslim ettiniz. Değnekçinin
adı sayenizde mafya oldu, siz mafyanın bile adını
lekelediniz.
Devletin, ülkenin ve insanlannın geleceğinin ay-
dınlık olması için, eğitime önem verilmesini, biz-
den sonrakikuşaklann bizigeçmesini istedik. Ama
eğitime laçkahğı, 'Paran kadar oku' felsefesiniyer-
leştirdiniz. Biz sanatı sevdik, bildik ki sanat kalkın-
manın, ilerlemenin lokomotıfidir. (Sanat) ...bu ül-
kenin tüm insanlan için, geleceği için gerekli de-
dik.
Siz ise eğitilmiş insandan hep korktunuz, kaç-
tınız.
Biz, sporu sevdik ama döner bıçaklarınız ve 'Öl-
meye ölmeye geldik' sloganlannızla eski çağ are-
nalanna çevirdiğiniz statlara giremedik. ...hiç bil-
mediniz (futbolculara) ödenen milyonlarca... do-
lan bu ülkeye kimlerin kazandırdığını.
Ekonomik tedbirler dediniz bizi ezdiniz, vergi
dedinizbizikümestekikazbellediniz. ...ek vergiis-
tediniz verdik, hep aldınız, hiç vermediniz... bizi
bürokrasinin çarklan ve 'Hamili kart yakinimdir
1
kartları kadar (bir şey yormadı).
... Biz bu ülkeyi talan etmek için değil karşılık-
sız sevdik ve hep verdik. Ama artık verecek birşe-
yimiz kalmadı... Bittik, tükendik, ne arzumuz, ne
isteğimiz, ne yaşam sevincimiz kaldı. Becerebile-
nimiz güneye göç etti... kimimiz bize kucak açan
yabancı ülkelere çalışmaya gitti, kimimiz ise ye-
ter, benim neyim eksik deyip piyasaya girdi.
Eğer yann Taliban Afganistanı benzeri bir Tür-
kiye yerine modern, insanlan mutlu bir Türkiye is-
teyip de bu ülkeyi yattığı yerden kaldırmak, ...is-
terseniz bizi çok arayacaksınız."
• • •
Kimi zorunlu kısaltmalar ve açmalık içinde koyu
yazılan eklemeler dışında iletiye dokunulmadı.
Burada dile getirilen acı gerçekler, ülkenin kötü
yönetildiğinin çok somut kanıtlarıdır. Bu ülkede si-
yasetle uğraşanlann yapması gereken ilk iş. bu
gidişi nasıl tersine çevireceklerini açıklamak; bu
konudaki somut önlemlerini sergilemektir. Eğer bu
yapılmaz ve giderek ağıriaşan nitelikli işgücü kay-
bı önlenmezse, ne alınacak ekonomik kararlann bir
anlamı olur ne de bu toplumun geleceğinin güven-
cesi kalıri
• • •
Yazdıkları tamamıyla doğru ve haklı olan bu in-
sanlara, bir önerim var: Pes etmek yok; düzelt-
mek için, her şeye karşın, inadına, direnmeleri ve
uğraşmalan gerekiyor. Çünkü, kendileri için de
toplumlan için de tek çıkış yolu odur.
yakup@metu.edu.tr
Türkiye geHşmekte olan ülkeler içinde 10. sırada
Milli gelirde
geriliyoruz
ANKARA(AA)-Ge-
lişmekte olan ülkelere
199O'lı yıllaryaramadı.
1990'larda 20 gelişmiş
ülkeden 2'si milli gelir-
lerini 15 bin. biri 10 bin,
3'ü 7 bin ile 10 bin do-
lar arasında arttınrken.
19 gelişmekte olan ül-
keden sadece 6'sı 1000
dolardan fazla milli ge-
lir artışı gerçekleştirdi.
AA muhabirinin DP-
T'nin "Uluslararası
Ekonomik Göstergeter"
başhklı raporu ile Dün-
ya Bankası \ erilerinden
derlediği bilgılere göre,
1990-1999 döneminde
Lüksemburg kişi başına
milli gelirini 16.678, tr-
landa 15.592, Japonya
10.333, ABD9.804, İn-
giltere 7.461. dolar art-
tırdı. Gelişmiş 7 ülke
içinde bulunan Fransa
3.443 dolarla 13., Italya
1.509 dolarla 17. sırada
yeralırken, Kanada'nm
geliri 324 dolar azaldı.
Yunanistan ise bu dö-
nemde 3.906 dolarlık
milli gelir artışıyla ge-
lişmiş ülkeler arasında
12. sırada yer aldı.
Buna karşın geliş-
mekte olan ülkeler. bu
dönemde yeterli gelir
artışını gerçekleştire-
mediler. Arjantin. bu
dönemde gerçekleştir-
diği 3.176 dolarlık arti-
ş ile gelişmekte olan ül-
keler arasında ilk sırayı
aldı. Bu ülkeyi, 2.468
dolarla Polonya, 2.359
dolarla Güney Kore,
1.917 dolarla Meksika.
izledi. Türkiye 215 do-
larlık milli gelir artışı ile
19 gelişmekte olan ülke
arasında 10. sırada
yer aldı. Gelişmekte
olan ülkeler arasında
Suudi Arabistan, tran.
Romanya ve Bulgaris-
tan'da milli gelir geriler-
ken Endonezya'da ye-
rinde saydı.
Gelişmiş ülkeler ara-
sında oran açısından en
büyük gelir artışı yüzde
135.6 ile trlanda'da gö-
rülürken gelişmekte
olan ülkelerde Polonya
milli gelirini yüzde
159.5, Çin yüzde 135.5
arttırdı. Türkıye'de ise
yüzde 8'lik bir milli ge-
lir artışı görüldü.