23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
tCD TEMMUZ 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI7ekonomi(ff cumhuriyet.com.tr 13 ŞİRKETLER • FORD OTOSAN yetkili servislerinin Servis Kalitesini Geliştirme Projesi kapsamındaki ücretsiz tnteraktif Servis ve Yedek Parça Garantisi hizmetleri Ford sahiplerine ucuz, kaliteli ve garantili bir araç bakım imkânı sağhyor. • AUDI, yüz binincisinin montaj hattmdan çıkan TT Coupe modelinin 225 HP'lik özel S stili spor paket versiyonunu sınırh bir zaman için piyasaya sunuyor. • DERMALOGICA güneşin zararlı ışınlanna ve yaşlanmaya karşı koruyucu özellikli etkin kremi Protective Self Tan ile güneşsiz bronzluk sağhyor. • MITSUBISHI'nin yeni 4x4 konsept aracı Airtrek, Temsa Otomotiv Pazariama tarafından Türkiye'ye ithal edildi. • SANICA, 12 bin metrekarelik bir alana kurduğu fabrika ile ayda 40 bin küvet üretmeyi ve dünya pazan liderliğini hedefliyor. • TNT'nin bağlı bulunduğu Hollanda Posta ldaresi TNT Post Grup, Italyan Posta Italiane ile stratejik bırleşme karan aldı. Grup, Tayland'ın şehirlerarası ekspres şirketi TIE'nin hısselerinin de yüzde 51' ini satınaldı. • COMMERCIAL UNION HAYAT SlGORTA, yeni ürünü Ciddi Sağhk Riskleri Sigortası ile sıgortahnm teminat kapsamında alacağı tazminatın kullanım şekline ilişkin sınırlamalan kaldınyor. İ CITROEN, 2001 yılının ilk yansı toyunca dünyada 652 bin araç satarak kendi satış rekorunu kırdığı 2000 yılının aynı dönemine oranla satışlarda yüzde 9.8 artış sağladı. • GÜNEY ÎNŞAAT. Romanya'nın ağır sanayi ve turizmiyle tilinen şehri Braşov'un 120 milyon dolar tutanndaki uluslararası lava limanı ve erminallerinin ve (evreyolunun komple )apımı projesiyle ilgili aılaşmalan imzaladı. • PAMUKBANK kredi lartı kullanıcılan, 'Benim karüm bir ane" amblemli 'amukbank Indirim vJoktalan'ndan indirimli ılışveriş yapabilecekler. • TÜRK YTONG Sanayi, kredi kartı ve Faksitcard'la satış mkânı sunarak bir ilke mzaattı. 4 yıldır lider olduklannı belirten Aybar, otomobil pazannın yüzde 70 daraldığını söyledi Yüzde 42 de sevindirmedi• Geçen yıl iç pazarda 456 bin otomobil satıldığını, bu yıl 180 bin satılırsa sevindirici olduğunu belirten tbrahim Aybar, en yakın rakiplerinin dört katı satış yaptıklannı ama genel daralmadan ötürü bunuh sevindirici olmadığını dile getirdi. OLCAYBÜYÜKTAŞ Otomobilin Türkıye'de hâlâ bir yatınm aracı olarak algılandığını ve yatınmın da an- cak güven ortamında yapılabil- diğini hatırlatan Renault-Mais Genel Müdürü tbrahim Aybar, bu nedenle krize karşın aldıklan önlemlerin durumu düzeltmek için yeterli olmadığını. ekonomik krizin aşılması için öncelikle güven ve istikrann sağlanması gerektiğini vurgu- ladı. Bu yıl dördüncü kez iç pazarda lider olduklannı ve altıncı ayda yüzde 42'lik paya ulaştıklannı anlatan Aybar, ekonomik kriz ve Renault- Mais'la ilgili sorulanmızı yanıtladı. -Otomotiv sektörü krize nasü bir durumda yakalandı? -Kriz. çok hareketlı, satışlann arttığı bir yılın ardından geldi. Bir önceki yılda tüketici kredi- leri artmıştı. belli bir güven ve istikrar oluşmuştu. Iki maaş alan evlerde, bir maaş ev ya da otomobile aynlabiliyordu. Bu nedenle çok büyük stoklarla yakalandık krize. Piyasa bird- enbire çok daraldı ve ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı. - Geçen ydki ve bu yüki sabşlan kryaslar nusınız? - Geçen yıl 456 bin araba satıldı ve 105 bin otomobil sa- tarak yüzde 23'lükbir pay aldık. Bu yıl pazar yüzde 70 daralmış durumda. Bizim pazar payımız yüzde 30'a ulaştı, hatta son altıncı ayda yüzde 42'lik paya ulaştık. En yakın rakibimizle arayı dört kat aştık. Bu veriler çok güzel görünüyor ama satış adedi olarak bakıldığında du- rum ortaya çıkıyor. İlk altı ayda 60 bin civannda araba satıldı. bizim satışımız 21 bin civannda. Satışlann üçte ikisi yerli, üçte biri ithal. Belki bu yıl sonu ithal oranı biraz artabilir ama çok önemli bir artış olmayacak. - Sizce bu farkı yaratan un- surlar neter? Marka olarak bir avantajımız var. Ikincı olarak daralan şartlara da, gelişen şart- lara da çok çabuk uyum sağlıyoruz, esneklik çok yük- sek. En genış ürün gamı bizde. yerli ve ithal olmak üzere 16 değişik ürün sunabiliyoruz. Üçüncü avantajımız ise araçlann teknolojik düzeyi dünyada tüm ürünlenn ulaşmak istediğı düzey. Kalite ve sürüş güvenliği açısından sürekli ödül alıyoruz. Aynca iyi bir finansman kampanyası sunuyoruz. Oyak- bank'la iyi bir sinerji yakalanmış durumda. Kriz şart- lanna rağmen, tüketıcıye uygun şartlar sunabiliyoruz. Önemli bir diğer özellik de iki önemli güven kaynağına sahip ol- mamız: Dünyada Renault, Türkiye'de Oyak. Bu iki büyük patronun işbirliği güçlü bir güven yaratıyor. Bir de güçlü bir satış ağımız Fransızlar hep güvendi Bir ara Ermeni meselesi nedeniyle bo- zulan Türkiye-Fransa ilişkilerinin, Re- nault-Mais'i ne şekilde etkilediği soru- sunu "Hiç" diye yanıtlayan Aybar, Fran- sızlann Türklere her zaman güvendiği- ni dile getirdi. Aybar bu konudaki görüş- lerini şöyle özetledi: Türkiye'de sokak- larda görülen her üç otomobilden biri Renault. Hem Türk insanınm hem de Fransızla- r' m birbirine bir güven sorunu olmadı. He- le hele bu işbirliğinin çok sağlam temeller üzerine kurulu olduğunu ve hiçbir dönem- de de bundan şüpheye düşübnediğini söy- leyebilirim. Hatta ekonomik kriz dönem- leri Fransız ortağımızın bize daha çok güvendiği dönemler oldu. Ortağımızın bu dönemde daha daha çok Türklerin yayında olduğunu söylemek is- terim. Örneğin, Megan yatınmının Türki- ye'de yapılmasma 1994 yılında. yani bir kriz yılında karar verildi. Çünkü ne olursa olsun bu krizler gececek ve bu. Türkiye'nin çok güçlü ve sürekli gelişen bir pazar ol- duğu gerçeğini değiştirmiyor, onlar da bunun farkında. Aybar: Yola devam 'Ekonomiye bilinçsiz müdahaleler olmamah, hele hele tam dabirşeyler rayına girerken Ankara'dan müdahale gelmemeli' diyen Aybar, şartlara çabuk uyum sağladıklannı söylüyor. tbrahim Aybar, durumlannı, top o\narken düşen ama kalkıp üstünü temizledikten sonra oyuna devam eden çocuklara benzetiyor. var, 3.5-4 bin kişilik bir orduy- la satış ve satış sonrası hizmet veriyoruz. Aynca, müşteriye yaklaşım politikalanmız da farklı; onlarla her ortamda bir- likte olmaya gayret ediyoruz. Açıkhava konserleri bunun yalnız bir örneği. -Krizden sonra hedeflerdere- vizyon yapünız mı? - Yapmayan kaldı mı? Her ay gidişe bakıp yeni hedefler koyuyoruz. Yabancı dostlanmız hayretler içinde kalıyor. Orneğin geçen yılki pazar 456 binlik bir pazardı.buyıl en azından 350 binlik bir pazar görünüyordu. Bız bunun yüzde 30'unu hedeflemiştik. Yani en az 100 binlik satış. Çünkü hükümet herkese güven veriy- ordu, programdan taviz ver- meyeceğim diyordu. Oysa yıl sonu itibanyla toplam iç satış 200 bin deniyor ama ben 180 bin olursa iyi derim. O da son üç ayda hareketlilık olursa. Bizim pazar payımız yüzde 30 olabilir mi bilmiyorum ama önemli olan zaten satışlann artaması, bizim pazar payımız değil. DUNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLULONDRA ergin.yildizoglufn btinternet.com Böyle Gelmiş Olabilir Ama Böyle Gider mi? - IIGeçen pazartesi, küresel düzeyde ilk anda, aralannda bir ilişki yokmuş gibi gö- rünen çeşitli olgulann, sık sık bir neden sonuç ilişkisi zinciriyle birbirlerine bağla- narak bir diyalektik, bir bütünlük oluştur- maya başladığına dikkat çektik. Bu bağ- lamda, Ortadoğu'daki gehşmelere, ABD dışındaki gelişmiş ülkelerin bölgeye ilgi- sinin artmasına değindik. Şimdi Ortado- ğu'ya artan ilginin arka planını oluşturan en önmli gelişmelerden birine, "enerjikri- z/"ne değinerek devam edelim. Enerji krizi Rice Üniversitesi'ndeki, Kamu Politi- kası İçin James Baker III Enstitüsüyle, Dış llişkiler Konseyi (Foreign Affaires der- gisini de çıkanyor) adlı, ABD dış pol'rtika çevrelerinde etkin bir kurumun birlikte hazıriadıgı Stratejik Enen'i Politikası baş- lıklı rapor (Kasım 2000), "21. yüzyıl açı- lırken enerji sektörünün kritik birnokta- da " olduğu, "krizin... ABD ve dünya eko- nomisi üzerinde çok büyük etkileryara- tabileceği, ABD'nin dış politikasında köklü değişikliklere yol açabileceği" (sf 2) vurgulanıyor. Simmons and Company Internati- onal'ın direktörü Matthew R. Simmons, 11 Temmuz'da New York'ta, Managed Funds Association Forum 2001 'e sun- duğu "Enerji sektörüne yatınm yapmak: Kalbi zayıf olanlara göre degil", başhklı tebliğinde, ABD'nin ve dünyanın son de- recede ciddi bir enerji kriziyle karşı kar- şıya olduğunu ileri sürdü. Hem raporun, hem Simmons'un teb- liğinin altını çizdiği "enerji krizinin", "kü- resel hidrokarbon kaynak tabanıyla ilgi- si yok." Rapora göre, krizin nedeni "Ye- tersiz altyapı, ek kapasite yokluğunun getirdiği kısıtlamalar, hızlı küreselekono- mik genişleme, enerji sektöründe eği- timli işçi kıtlığı" ve nihayet "deregülas- yon ve serbet piyasanın önceden görü- lemeyen etkileh." Diğer bir deyişle eko- nomik altyapı sorunlannın yani sıra en önemli etken: neo-liberal politikalar. Ra- pora göre, "Bütün avantajlarına rağmen deregülasyon ve tüketicinin tercihine güvenmek, piyasalardaki çarpılmalan yumuşatabilecek, ek altyapı kapasitesi- nin, ek yakıt stoklannın oluşmasına yol açmadı" (sf 4) "Daha önce (Neo-Ube- ralizmden Önce-E. Y) kamuyatınmlannın yarattığı, şok emici ek-kapasite yastığı giderek aşındı ve tükendi"... "Deregü- lasyon, enerji sektöründeki şirketleri, da- ha birinatla kâhannı arttırmaya, rekabet kapasitelerini güçlendirmeye zorladı.... Bu da pahalı fakat piyasalann yumuşak işleyişi için gerekli bir araç olan stokla- nn hızla kısılmasına neden oldu." (sf 13). Böylece geçen 10 yıl içinde enerji zinci- rinin çeşitli aşamalannda yedek kapasi- te hızla ortadan kalktı.(sf 16) Enerji sek- törünün içerdiği "kamu malı olma özel- likleri dikkate alınmadığı" için deregü- lasyon ve serbet piyasa enerji sektörü- nü, ek-"kapasite kurmaktan, stok tut- maktan hiçbirçıkan olmayan özelşirket- lerin eline bıraktı, böylece son derece- de kritik bir durum oluştu" (sf 25-27) Matthevv Simmons da tebliğinde "Petrol, doğalgaz ve elektriküretimisek- törlerinin kapasite fazlası aynı anda tü- müyle erimiştir" diye yazdı. Bu "tam bir 'mükemmel enerji fırtınası' ortamıyarat- maktadır" diyor. Ona göre de bu duru- mun kaynağında "serbet piyasa/ dere- gülasyon süreci var. Dikkatli ve temkin- li bir biçimde ilehenseydi, belki sorun çıkmayabilirdi" diyor. Ama "Kâr maksi- mizasyonu için stoklardüşürüldü, "tam- zamanında" (Just-in-time) envanter sis- temi benimsendi. "Böylece kısa sürede enerji sektöründe fiyatlar, meta borsa- larında spekülatöher tarafından, dedi- koduya, küçük anlık değişikliklere göre belirlenmeye başladı." Var olan altyapı da zamanla eskidi. Ancak, kâr riskinden dolayı buralara gerekli yatınmlar yapıla- madı. Bilinen kimi rezervler ise uzun dö- nemli, büyük yatınmlar gerektirdiği, kısa dönemde kâr vaat etmedigi için işlenrne- di. Halbuki, enerji sektöründe kararlann, ABD'nin ve dünyanın güvenliği için "sek- tördekitemel verilere, uzun dönemlige- reksinimlere göre, güvenlikli ve güveni- lir bir enerji akımını sağlayacak tarzda alınması gerekiyordu." Toparlarsak, bugün dünya ekonomisi, enerjı seköründe kapasite krtlığından kay- naklanan bir kriz le karşı karşıya. Ancak bu kapasite kıtlığı sorununun neo-liberal politikalarla giderilmesi mümkün değil. Kamu sektörünün, piyasa düzenlemele- rinin tekrar devreye girmesi gerekiyor. Di- ğer taraftan, bu koşullarda, stratejik öne- mi iyice artan ek kapasitesinin büyük bir kısmı ise Suudi Arabistan'a ait, yani Or- tadoğu'da. Serbest piyasa etkisini sür- dürdükçe enerji krizi derinleşerek Ortado- ğu'nun stratejik önemıni de arttıracak! Cenova 2001 Kısaca değindiğim kriz salt enerji sek- törüne ait bir olgu değil. Sağlık, eğitim, konut, ulaşım, hatta emeklilikfonlan sek- törierinde de benzer krizler birbiri ardına gündeme geliyor: ingiltere'de sağlık hiz- metlerinde ve tren yollarında süren tar- tışmalar bir örnek. Borsanın gerileme- siyle, özel emeklilik fonlannın başına ge- lenlerisebirdiğeri. Bunlara III. Dünya'nın asla ödenemeyecek duruma getdikten sonra şimdi yalnız ülkelerin halklannı de- ğil, bizzat ülkelerin kendilerini yavaş ya- vaş öldüren borç yükünü de ekleyebili- riz. Cenova, neo-libera) politikalan dün- yanın geri kalanma dayatan gelişmiş ül- kelerin zirve toplantısını ve sokaklarda bu politikalara direnen muazzam bir ka- labalığı bir araya getirdi. Bu çakışma iki grup gerçekliği ortaya koydu. Birincisi, gelişmiş ülkeler dünya ekonomisinin dü- zenleme sisteminin krizini görüyor, bir çözüm anyor, ama hemen hiçbir şey öneremiyoriar. Diğer taraftan neo-liberal politikalara karşı küresel çapta ve yakla- şık 19 ay gibi kısa sürede inanılmaz hız- la yükselen bir direniş, şimdi artık işçi hareketinin büyük çaplı katılımıyla bir avuç" üniversite öğrencisi, aydın, hippi, anarşistten oluşan 'Nuhun Gemisi' (New York Times) damgası vurulamayacak bir boyuta ve niteliğe ulaştı; kendi teorik, si- yasi ve kültürel, dakjasını da yaraüyor. Bi- rinci kesimin bu ikincisine söyleyecek hemen hiçbir şeyinin olmadığı, cevap vermek yerine, "şüphelendiklerini ya- saklamaya" çalışmasından görüyoruz. Tam bu noktada, şunu görmekte büyük fayda var: israil'in şüphelendiklerini im- ha etmesiyle, Italyan hükümetinin şüp- helendiklerini yasaklaması arasındaki mantık tamamen aynı. Bu yüzden, önü- müzdeki dönemde bu ikisi çatışmaya devam edecek. II. Dünya Savaşı'nın ardından, bir ön- ceki küreselleşmenin bilançosu çıkanlır, sermaye kendini yeni koşullara uydur- maya çalışırken yükselen işçi hareketinin talepleri ve dünya halklannın bağımsız- lık taleplerinin yarattığı çelişkinin içinden, "refah devleti" denen düzenleme siste- mi ve bunun bir siyasi ifadesi olarak, sos- yalizmden farklı bir "düzenlemeci sosyal demokrasi" sentez olmuştu. Bugün ge- linen noktada bu düzenlemenin de ye- terli olmadığını, ilk krizde yerini, tarihin çöplüğünden alınan serbet piyasacı dogmaya, dev şirketlerin egemenliğine, "öfoürü" için ekonomik adalet, demok- rasi isteyen görüşlerin birden bire "ara rejim" taleplerine bıraktığını gördük. Bundan sonra göreceklerimiz ise "küre- selleşme karşıtı" hareketin, küresel ve yerel başarılanna indeksli. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK AsılKayıp Bir toplum için, hiçbir şey, eğitilmiş işgücünün yitirilmesi kadar yıkıcı olamaz. Türkiye bunu yaşı- yor. Istanbul'da üst düzey yönetici olarak çalışan ODTÜ mezunu bir öğrencimin gönderdiği "Bizi kaybediyorsunuz" başhklı ileti, giderek derinleşen bir toplumsal yarayı vurguluyor. Birden çok ku- şağın haklı çığlığını dile getiriyor. Söz onlann: "Biz kim miyiz? Biz, ...12 Eylül silindihnin üstünden henüzgeç- miş bulunduğu Türkiye üniversitelerinin tazeyıkın- tıları arasından çıktık. Biz bu gün 40'larımızın ci- vannda en verimli olmamız gereken çağımızda- yız... mezun olmakla yetinmedik. Bir taraftan... gece gündüz çalışırken bir taraftan... (da)... ken- dimizi yetiştirmeye devam ettik. Doğayı, sanatı, sporu sevdik, insanlan ve bu ülkeyi sevdik. ...sa- dece kendimiz için çalışıp dünyaya boş boş ba- kıp hayatı salt Amehkan Dolan olarak görmedik... aldığımızm karşılığını fazlasıyla vermeye çalıştık. Bizi kaybediyorsunuz. Siz bu vatanın gurur duydukları ve onlarla gu- rur duyanlar, siz birbirinizi över, birbirinizi omuz- larda gezdihrken bizdurmadan çalıştık, ürettik. Siz vatan millet nutuklan atarak bu vatanın taşını top- rağını talan edip kıyılannı, akarsulannı rezil eder, ormanlanna acımadan balta vurup toprağını eroz- yona uğratırken biz çalıştık. Biz bu ülkeyi sevdik. Havasını, suyunu, taşını, toprağını, ormanını, ağacını, denizini, kıyısını korumaya çalıştık... biz bu ülkede hukukun üstünlüğünü istedık. Vatandaşla- nn devlet karşısında eşit muamele görmesinı iste- dik. Sokaklanmız güvenli olsun istedik. Siz şehir- leri hırsıza, kapkaççıya teslim ettiniz. Değnekçinin adı sayenizde mafya oldu, siz mafyanın bile adını lekelediniz. Devletin, ülkenin ve insanlannın geleceğinin ay- dınlık olması için, eğitime önem verilmesini, biz- den sonrakikuşaklann bizigeçmesini istedik. Ama eğitime laçkahğı, 'Paran kadar oku' felsefesiniyer- leştirdiniz. Biz sanatı sevdik, bildik ki sanat kalkın- manın, ilerlemenin lokomotıfidir. (Sanat) ...bu ül- kenin tüm insanlan için, geleceği için gerekli de- dik. Siz ise eğitilmiş insandan hep korktunuz, kaç- tınız. Biz, sporu sevdik ama döner bıçaklarınız ve 'Öl- meye ölmeye geldik' sloganlannızla eski çağ are- nalanna çevirdiğiniz statlara giremedik. ...hiç bil- mediniz (futbolculara) ödenen milyonlarca... do- lan bu ülkeye kimlerin kazandırdığını. Ekonomik tedbirler dediniz bizi ezdiniz, vergi dedinizbizikümestekikazbellediniz. ...ek vergiis- tediniz verdik, hep aldınız, hiç vermediniz... bizi bürokrasinin çarklan ve 'Hamili kart yakinimdir 1 kartları kadar (bir şey yormadı). ... Biz bu ülkeyi talan etmek için değil karşılık- sız sevdik ve hep verdik. Ama artık verecek birşe- yimiz kalmadı... Bittik, tükendik, ne arzumuz, ne isteğimiz, ne yaşam sevincimiz kaldı. Becerebile- nimiz güneye göç etti... kimimiz bize kucak açan yabancı ülkelere çalışmaya gitti, kimimiz ise ye- ter, benim neyim eksik deyip piyasaya girdi. Eğer yann Taliban Afganistanı benzeri bir Tür- kiye yerine modern, insanlan mutlu bir Türkiye is- teyip de bu ülkeyi yattığı yerden kaldırmak, ...is- terseniz bizi çok arayacaksınız." • • • Kimi zorunlu kısaltmalar ve açmalık içinde koyu yazılan eklemeler dışında iletiye dokunulmadı. Burada dile getirilen acı gerçekler, ülkenin kötü yönetildiğinin çok somut kanıtlarıdır. Bu ülkede si- yasetle uğraşanlann yapması gereken ilk iş. bu gidişi nasıl tersine çevireceklerini açıklamak; bu konudaki somut önlemlerini sergilemektir. Eğer bu yapılmaz ve giderek ağıriaşan nitelikli işgücü kay- bı önlenmezse, ne alınacak ekonomik kararlann bir anlamı olur ne de bu toplumun geleceğinin güven- cesi kalıri • • • Yazdıkları tamamıyla doğru ve haklı olan bu in- sanlara, bir önerim var: Pes etmek yok; düzelt- mek için, her şeye karşın, inadına, direnmeleri ve uğraşmalan gerekiyor. Çünkü, kendileri için de toplumlan için de tek çıkış yolu odur. yakup@metu.edu.tr Türkiye geHşmekte olan ülkeler içinde 10. sırada Milli gelirde geriliyoruz ANKARA(AA)-Ge- lişmekte olan ülkelere 199O'lı yıllaryaramadı. 1990'larda 20 gelişmiş ülkeden 2'si milli gelir- lerini 15 bin. biri 10 bin, 3'ü 7 bin ile 10 bin do- lar arasında arttınrken. 19 gelişmekte olan ül- keden sadece 6'sı 1000 dolardan fazla milli ge- lir artışı gerçekleştirdi. AA muhabirinin DP- T'nin "Uluslararası Ekonomik Göstergeter" başhklı raporu ile Dün- ya Bankası \ erilerinden derlediği bilgılere göre, 1990-1999 döneminde Lüksemburg kişi başına milli gelirini 16.678, tr- landa 15.592, Japonya 10.333, ABD9.804, İn- giltere 7.461. dolar art- tırdı. Gelişmiş 7 ülke içinde bulunan Fransa 3.443 dolarla 13., Italya 1.509 dolarla 17. sırada yeralırken, Kanada'nm geliri 324 dolar azaldı. Yunanistan ise bu dö- nemde 3.906 dolarlık milli gelir artışıyla ge- lişmiş ülkeler arasında 12. sırada yer aldı. Buna karşın geliş- mekte olan ülkeler. bu dönemde yeterli gelir artışını gerçekleştire- mediler. Arjantin. bu dönemde gerçekleştir- diği 3.176 dolarlık arti- ş ile gelişmekte olan ül- keler arasında ilk sırayı aldı. Bu ülkeyi, 2.468 dolarla Polonya, 2.359 dolarla Güney Kore, 1.917 dolarla Meksika. izledi. Türkiye 215 do- larlık milli gelir artışı ile 19 gelişmekte olan ülke arasında 10. sırada yer aldı. Gelişmekte olan ülkeler arasında Suudi Arabistan, tran. Romanya ve Bulgaris- tan'da milli gelir geriler- ken Endonezya'da ye- rinde saydı. Gelişmiş ülkeler ara- sında oran açısından en büyük gelir artışı yüzde 135.6 ile trlanda'da gö- rülürken gelişmekte olan ülkelerde Polonya milli gelirini yüzde 159.5, Çin yüzde 135.5 arttırdı. Türkıye'de ise yüzde 8'lik bir milli ge- lir artışı görüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle