17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
B TEMMUZ 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 Mirkelam, asıl yapmak istediği, dans müziğini yeni albümünde gerçekleştirecek Aşk şarkısı olarak 'Kokoreç'• Gitar çalmaya Saint Foseph'te okurken :»aşlayan nam-ı diğer •lcoşan adam', en büyük dert arkadaşı gitannın onu biraz asosyal yaptığını, ama bunu yavaş yavaş kırdığını belirtiyor. Sanatın başka kollanyla d a ilgilenmek istiyor Mirkelam. Örneğin film çekmeye niyeti var. BURCU GÜ1NÜŞEN ZAFERÜÇÜNCÜ Mirkelam bu akşam saat 21.00'de Açıkhava'da bir kon- ser verecek. Konserde 'Her Ge- ce', 'Joker' ve son albümü 'Unutulmaz'dan söyleyeceği şarkılann yanı sıra yabancı par- çalara da cover yapacak. tsken- der Paydaş, Vokja Tamöz \e CanŞengün'le birlikte sahne>e çıkacak olan Mirkelam, hay- ranlan için sürpriz sahne şo\ - lan da hazırladı. Kendisini sanatın ıçine doğ- muş şanslı bir çocuk olarak nı- teliyor, Mirkelam. Ailesinde profesyonel bir sanatçı olmasa da sanatla haşır neşir bir aile- den gelme şansına sahip. "Sa- nat bana hayatta çok doğal bir şey gibi,hep olması gerekiyormuş gihi «eldi. A- tna onu hiçbir zaman iş gibi de görmedim" dı- yor son albümü 'Unutulmaz'la uzunca bir ara- dan sonra yeniden sesini duyuran şarkıcı. Gitar çalmaya Saınt Joseph'te okurken baş- layan nam-ı diğer 'koşan adam'. en büyük dert arkadaşı gitannın onu biraz asosyal yap- tığını ama bunu yavaş yavaş kırdığını belirti- yor. Sanatın başka kollanyla da ilgilenmek istiyor Mirkelam: "Bu vaktekadar rnüzikba- na yetiyordu. Kafanu zaten kurcalıyordu. Bu- nun ötesinde hayat da kurcahyor kafamı. A- ma mesela füm çekmek istiyorum." - Daha önceki albümlerinizde alaturka bir sound ağır basarken \eni albüm daha Batılı bir l ç ydhkbir aradan sonra 'L'nutulmaz'la yeniden dintevkisiyte buluşan Mirkelam bu akşam Açıkhava'da saat 21.00'de bir konser vereeek. tarzda. Bu bir arayış nu, yoksa amacuuz fark- lı tarzlardan örnekkr vermek mi? MİRKELAM - llk albümden başlamak üze- re çok güzel bir şey yaptığımıza inanıyorum. Bir de ikinci albüme baktığımda bu olan şey- lerden çok sıkıldığımı gördüm. Beni çok faz- la tatmin etmıyordu alaturka ve o tarz şeyler. Dans müziğini seviyorum. Öteki müziklerde ganp karşılanabılecek birçok şeyi yan yana koyabıliyorsunuz. Bu albümde de bunu çok fazla yapamadık aslında. Dans müziği çok önemli benım ıçın. Çok heyecanlı. çok ener- jik. Sonuç olarak sevdiğim müzik. Her şeyi birleştirerek bir şarkı oluşturabiliyorsunuz. Ama bu albümde bunu çok yapamadım. Bun- dan sonraki albüm böyle olacak. - Şarkı sözJerinizde işkdiğiniz konuyu dolay- b olarak dile getiriyorsunuz™ MİRKELAM-Var olan şarkı sözlerinın dı- şında ne yapılabilir diye düşündüm. Benim bütün amacım o, yani orijınal bir şeyler söy- lemek. Bunlann dışmda da tuhaf tuhaf şeyler yapılabilir. Benim yaptığım biraz da bu olu- yor. 'Seni seviyorum', ya da 'Gözlerin ne gü- zel'in dışında Türkiye'de yapılmamış bir şey yapmak istiyordum. 'Kokoreç' var. veya 'Kı- vır' şarkısı var. 'Kokoreç' aslında bir aşk şar- kısı, orada 'Kokoreç' yerine 'Mualla'yı da koysanız olur. - Kokoreç şarktsıyla Avrupa Büüği'ne gön- derme yapüğınız yolunda söy- lentikr çıktu. MİRKELAM - Bazı şeylere karşı çıkmak Türkiye'de pek fazla tutulmuyor şarkılarda. Bir şeylere karşı çıkmaktı amaç. Bir de 'koko' sözü aslmda çok evrensel bir söz. Yani Ispanyol- ca gibi. Başka bir yere sürüklü- yor şarkıyı. Tek tip müzik dinlemiyor - Mühendisliğin mûziğe getir- diği bir katkısı oluyor mu? MİRKELAM - Mühendisli- ğin bana çok fazla bir şey kat- tığını zannetmiyorum, yani ne düzen kattı. ne düşünce yapısı kattı. Orta sonda da aynı şeyler çıkıyordu benden. lisede de. A- ma belki hızlandırmış olabilir. Çünkü beste yapmaya üniversi- te bırde başladım. Belki duyu- lanmm kapılannı açmış olabi- lir. Ortaokulda da beste gibi şeyler yapıyordum ama onlar beste değildi. daha çok melodi üzerine söz yazmak gibi çok kı- sa şeylerdi. - Mirkelam neler dinler? MİRKELAM- Alaturka var- dı bizim ailede. Ama alaturka- nın yamnda Fransızca şarkı söylerdi babam. Onların birle- şimi zaten biraz da 'Her Ge- ce'de ortaya çıktı. Dolayısıyla bir alaturka var. Ama mesela ben Türk halk müziğini de çok severim. Üstelik Batı müzi- ğiyle büyüdüm. TRT 3 dinlenirdi evde. Sa- bahtan akşama TRT 3 dinlemek bende çok gü- zel bir şey yarattı. Dolayısıyla ben tek tıp mü- zik dinlemedim. Hepsinden mutlu oluyorsam niye sadece heavy metal dinleyeceğim. Bir sürü şeyden mutlu olunabilir. Çünkü kesinlik- le bu yaşam şekliyle ilgili. Mesela ben pop- caz dinlemeyi en çok Açıkhava'daki konser- lerle sevdim. 0nun vermiş olduğu atmosfer çok etkili. - İkinci klibi hangi şarkıya çekeceksiniz? MİRKELAM - Kokoreç var, ama tam ka- rar vermedik. Assos'ta Felsefe 2001 Bıdıısması Küitür Senisi - Geçen yıl ilkı düzenlenen Assos'ta Felsefe Günleri. bu yıl da 30Temmuz- 5 Ağustos tarihlen arasmda düzenleniyoT. Aris- toteks'in. yaşamımn bir kısmını geçirdiği As- sos'ta, Türkiye'den ve yurtdışından felsefeci- ler, felsefe hocalan, öğrencileri ve merakhla- n, tartışmalar ve diyaloglar gerçekleştirecek- ler. Bu yılki buluşmada iki de 'ilk' yaşanacak. Assos'ta Aristoteles üzerine ilk kez bir felsefe tartışması gerçekleştirilirken tartışmalara ilk kez yurtdışından da katılımcılar gelecek. 'Assos'ta Felsefe Platfonnu'nun kurucusu Örsan K. Oymen, bu yıl katılımın geçen yıl- dan daha fazla olduğunu ve bu yüzden grubu ikiyeböldüklerini belirtiyor. lngilizce ve Türk- çe iki ayn grup halinde yapılacak tartışmalara şimdilik 86 kişi başvurdu. Assos'ta Felsefe 2001 Buluşmasf na katıla- cak olan öğretim üyeleri şunlar: Güven Güzet- dere (ABD - Duke Üniversitesi). Halil Turan (ODTÜ), Ayhan Sol(ODTÜ), David Grünberg (ODTÜ), Orsan K, Öymen (Yeditepe Üni.). Türker Armaner (Yeditepe Üni.), Sezgi Dur- gun (Yeditepe Üni.), BülentGözkan (Yeditepe Uni.), Cemil Gûzey, Cengiz Çakmak (1.U), Amihud Gilead (îsrail - Haıfa Üniversitesi), Brian Eltiott (İrlanda - Dublin Üniversitesi), Eva Picardi (ttalya - Bologna Üniversitesi). Nicla Vassalo (ltalya - Genova Üniversitesi), John WakJbridge (ABD - Indiana Üniversite- si), Geoff Bowe (Bilkent Üniversitesi). John Bollender (ODTÜ). Assos'ta gerçekleştirilecek oîan felsefe bu- luşmasmm programı şöyle: 30 Temmuz: Athena Tapmağı'nda buluşma. (Mavi deniz, şarap, köy peynıri. güneşin batı- §0 31 Temmuz: Aristoteles Assos'ta: Anstote- les'in felsefesinde bilginin temelleri nedir? (Türkçe) 1 Ağustos: Aristoteles Assos'ta: Aristote- les'in felsefesinde bilginin temelleri nedir? (ln- gilizce) 2 Ağustos: Yaşam ve felsefe: Eğer varsa, ya- şam/ölüm iîe felsefe arasmdaki bağ nedir? (Türkçe) 3 Ağustos: Felsefe metinleri üzerine tartış- malar / 1) Sekstus Empeirikus, 'Pironizmin Anahatlan"; 2) Friedrich Nietzsche, 'Ahlak Otesi Anlamda Doğruluk veYalanlar Üzerine' (lngilizce). Not Tartışmalardan sonra Athena Tapmağı'nda Küitür Bakanhğı keman solist sanatçısı Tuncay Yılmaz, Bach yorumlayacak. 4 Ağustos: Truva harabelerini ziyaret ve Süt- lüce'de akşam yemeği. (Ayrmtılı bilgi ve online başvuru için: www.philosophyinassos.OTg) Aslı Özgen, ilkfılmi 'Biraz Nisan 'da insan ilişkilerini irdeliyor Beş günde doğaçlama yaşam • "Beş kurgusal karakter üzerine yaşamdaki ani olaylan anlattık. Sonunda hayal ettiğimize yakın şeyler çıktı. Birbirlerini hiç tanımayan insanlann kurguladığımız karakterle nasıl tepki verecekleri bizim için önemliydi. Her şey birden ilk ve gerçek oldu." NENA ÇAIİDİS tçerığini yönetmen Aslı Öz- ge'nin oluşturduğu ve senaryosu- nu Dagmar Gabler'ın yazdığı 'Biraz Misan' filmi tamamen in- sani ilışkiler üzerine kurulu. Öz- ge'nın ilk uzun metrajlı çalışma- sı olan bu filmin görüntü yönet- menliğini EmreErkmen ve Fran- ciscoDominguezüstlendi. Filmin düşünme aşamasındaki ilk to- humlar Berlin Film Festivali'nde izledikle- ri filmlerde sakh. Özge 7 gün içinde çekti- ği bu ilk filmınin kurgusunu kasım aymda bitirirse ilham kaynağı olan Berlin Film Festivali'nin forum bölümüne yollamayı düşünüyor. Ash Özge, lst. Ü. Radyo - TV Bölü- mü'nü, ardından da 1999'da Marmara Ü. G.S.F.Sinema - TV Bölümü'nü bitirdi. Ha- len Berlin'de felsefe eğitimini sürdürüyor. Özge'nin bugüne kadar çektiği 6 kısa met- rajlı çalışmanın içinde Capital C isimli fil- mi festıvallerde ödüle layık görüldü. - Uzun metrajlı filmi yapma karannı na- sıl aldınız? ASLI ÖZGE - Bu karan Berlin Festivali kapsamında gördüğümüz filmlerden yola çıkarak aldık. Festival kapsamında yer alan filmlerin çoğu video ile çekilmişti, bunun üzerine Emre ve Dagmar'la böyle bir film karan aldık ve hemen çekimlere başladık. Nisan ayınuı kararsızhğını anlatryor EMRE ERKMEN - Film daha törensel bir şey. Video teknolojisinin bize sağladığı bir avantaj var. Filmi daha sonra 35 mm'li- ğe aktarma gibi bir şansımız olduğu için filtre kullandık. Oyuncular doğaçlama oy- nadıklanndan kısıtlamalardan kaçuıdık. - Bu fılmde neyin öyküsü sakh? ÖZGE - FılmBerlın'de tesadüfen birbi- nne rastlayan beş kişinin arasında beş gün içinde gelişen olaylan kapsıyor. İnsan iliş- kileri üzerine kurulu bir hikâye. ERKMEN - Filmin verdiği atmosfer çok önemli, hikâye otomatikman gelen bir şey. Mekân ve karakter ilişkisinin rolü büyük. Kesin çızgileri olan bir çalışma değil, nisan Görüntü yönetmenliğini Emre Erkmen'in yapüğı uzun nıetrajh film, video ile yedi günde çekihniş. aymın içinde bulunduğu kararsızlığı ve ya- şamı anlatıyor. - Filmin finansal sorunlannı nasıl çözdü- nüz? ÖZGE - Işin finansal boyutunu sponsor- larla hallettik. Emre'nin okuduğu Deutsc- he Film und Fernseh Akademie Berlin'le (Alman Sinema - TV Akademisi) iletişime geçtik. Okul dışı projeleri desteklemeyen akademi, bize iki omuz kamerası verdi. Bü- yük bir sorun da çözüldü. Oyuncularla kontrat imzaladık, filme herhangi bir şekil- de para gelince onlarla bölüşeceğiz. Kısa sürede tamamlanan deneme bir film yaptık. 'Hayalimizdeki kahramanlara yakın' - Çekim için 7 gün az bir süre değil mi? ÖZGE - Şimdi olsa, oyunculan alır bir- kaç ayda tamamlardım. Filmin kısa sürede bitmesı gerekiyordu, insanlann büyük bir inancı vardı. Oyuncularm akhnda 'ortaya gerçekten bir şeyler çıkacak mıydı' sorusu vardı. Bırbirlerinden haberleri yoktu, do- ğaçlama bir şeyler yaptık. Kimi zaman da o anda akla gelen fikirleri kattık. EMRE - En zor olan film için gün belir- lemekti. Herkese uyan gün bir başkasına uymayabiliyordu. Oyuncular mekâna gir- diklerinde hemen bir oyun anyorlardı. Me- kân içinde karakter bulmak çok zor. Kimin ne durumda olduğu hemen ortaya çıkıyor bu yöntemle. dengeler de yerine oturmuş oluyor. İki aya yakm bir süre çözümleme- lerle uğraştık. - Ön çahşmalar ve çekim aşamasında oyunculara senano hakkında bilgi verme- mekle neyi amaçladınız? ÖZGE - Espn zaten burada. Beş kurgu- sal karakter üzerine çalışma yapmak iste- dik. Gerçekte olmayan insanlar üstüne fu- ture bir şeyler yarattık. Yaşamdaki ani ve bi- linmeyen olaylan fılme uyarladık. Başrol oynayacak kişinin o anda gelip diğerlerini yanıltmasını istedim. Sonunda hayal ettiği- mize yakm şeyler çıktı. Birbirlerini hiç ta- nımayan insanlann kurguladığımız karak- tere nasıl tepki verecekleri bizim içinönem- liydi. Her şey birden ilk ve gerçek oldu. - Oyunculannızı nasıl belirlediniz? ÖZGE - Oyuncular doğaçlama yapacak- lan içinbirbirleriyle anlaşmalan gerekiyor- du. Almanya ve Avusturyadaki cast ajans- lannı taradık. Gelebilen bütün oyunculan denedik. Hayalimizdeki kahramanlara en yakın olan insanlan seçtik. Thomas Gerber, Christinan Wawerka ve Anja Ressmer başrol oyunculanmız. Bir ay boyunca oturup kimin ne yapabileceğini konuştuk ve onlann ortak yönlerini ön pla- na çıkardık. - FUmin vizyon şansı nedir? ÖZGE - Almanya tanıtımı ile Dagmar Gabler ilgileniyor. Çekim aşamasında bazı dergilerle iletişime geçti. Yoğunbir ilgi gel- di. Bizim için zor olan çekimdi, bundan sonra kısıtlamaya girmek istemiyoruz. Ka- sım ayına kadar filmin kurgusunu halleder- sek Berlin Film Festivali'nin Forum bölü- müne yollama gibi bir düşüncemiz var. Al- manya'da pek olmayan insan ılişkileri üze- rine değindik. - Yeni projeniz var nu? ÖZGE - Önümüzdekı yaz bir kısa metraj film çekmeyi düşünüyorum. Deniz temalı olacak muhtemelen de çekimleri Türki- ye'nin güneyinde gerçekleşecek. ESİNTtLER ZEYNEP ORAL Bip Uctan Öteki Uca••• Bir uçtan öteki uca savrulmadan yaşamanın bir yolu var mı? Bilmiyorum... Hele ülkemizde çok, hem de çok zor... Bulutlann üzerinde "uçmak"\a, dipsiz kuyulann en dibine yuvarlanmak arasında gi- dip geliyorum. Yüksekliklerle alçaklıklar arasında parçalanmamaya çaJışıyorum. Geçen hafta sonu Devrek'te (Zonguldak) bir şen- lik ateşiyle gençlerin coşkusunu paylaşırken ve ge- leceğe ilişkin umutlanmı yeşertirken, bir gün son- ra pazartesi, bir başka gencin yaşamıyla nasıl oy- nandığına tanıklık edecektim. Söz konusu genç kadın, sosyolog Pınar Selek, DGM'de süren duruşma boyunca gözlerine bakıp ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaya çalışı- yorum. Tahliye edildikten aylar sonra, menşei be- lirsiz, imzastz, mühürsüz; nereden, kimden, nasıl geldiği bilinmeyen, yıllar sonra ortaya çıkanlan ih- barlann kaynağını mı merak ediyor? Çürütülen her ihbardan sonra yenilerinin ortaya sürülmesine mi şaşıyor. Savunmasını üstlenen avukat babasının TİP üyesi olması "suçlaması" karşısında, için için gülüyor mu? En verimli çağında, insan yaşamını, emeğini, dişliler arasında ezmeye çalışanlara hiç mi öfke duymuyor? Ben duyuyorum. Öfkem, iki gün sonra Sema Pişkinsüt'e yönelen tehditlerle büyüyor. Günlerden çarşambaydı. Bu ülkede Adalet Bakanlığı'nın yap- ması gerekeni o yaptı diye, işkenceyi kanıtladı dı- ye şimdi cezalandınlmaya çalışılıyor. Efendim, gö- rüştüğü tutuklu ye hükümlülerin isimlerini vermiyor- muş. Evet versin de, yeniden işkenceden geçsin- ler! Anlamıyorum, TBMM yani (lütfen sözcükleri tek tek, üzerine basa basa okuyun) Türkiye Büyük Mil- let Meclisi bünyesindeki İnsan Haklannı Inceleme Komisyonu, eski başkanına karşı fezleke düzenle- yenler bu ülkede işkence yok mu sanıyortar? Işken- ce yapıldığını bilmiyoriar mı? Işkencenin yaygınlı- ğını ve sistematıklığini bilmiyoriar mı? Meclis'e yonelık bu tehditle, öfkeme utanç kan- şıyor. Aynı gün "Mehmedin K/fab/"nın yazan Nadire Mater, bir gazetede hücuma uğruyordu. Nadire Mater, askerlik görevlerini 1984-98 yılla- n arasında Güneydoğu'da, Olağanüstü Hal Bölge- si'nde yapmış, çatışmalara katılmışve terhisolmuş gençleri konuşturuyordu kitabında. O gençlerle okuru baş başa bırakıyordu. llk kez, başkalan on- lar adına değil, kendileri konuşuyordu. O kitabı oku- dum ve bu ülkede okuyan herkesin bu kitabı oku- ması gerektığini savundum. Çünkü o kitaptan edin- diğim en güçlü izlenim, "artık şiddet istemiyoruz" çığlığıydı. "Kanakanolmasın!", "kanınkarşılığıkan o/mama/ı!" düşüncesiydi... Yayımlandığı dönemde "Mehmedin Kitabı" çe- şitli dillere çevrildi, ülkemde ise kitap yasaklandı.. dava açıldı ve beraat etti. "Devletin askeri kuvvet- lerinin tahkirve tezyffî suçunun maddi unsuru mev- cutdeğildir" kararına varıldı. Şimdi hem kitap hem yazan yeniden hedef tah- tası olmadurumunda. En iyisi "Mehmedin Kitabı"nı alıp okuyun, kendiniz karar verin. • • • Pazartesiyle çarşamba günü arasında salı akşa- mı La Scala Filarmoni Orkestrası ve Korosu'nun, efsanevi ve karizmatik şefi, Maestrp Ricardo Mu- ti yönetiminde konseri vardı. Pirelli'nin sponsorlu- ğunda, Ravenna Festivali, La Scala Vakİı ve Ulus- lararası Istanbul Festivali işbirliğiyle düzenlenen konsere Gökçen Koray yönetiminde TRT Istan- bul Gençlik Korosu'nun da katılımı hoş bir düşün- ceydi. Itiraf etmeliyim ki, Istiklal Marşımızın böyle- sine görkemli çalınıp söylenişine ilk kez tanık olu- yordum! Konser sonrasında, Çırağan'ın nhtımında Bo- ğaz'ın haşmeti, Italya'dan bu konser için Istanbul'a gelmiş600 kişilik Italyan grubu (yazariar, gazeteçi- ler, "aristokratlar", müzik tutkunları) büyülemiş du- rumda. Ortalıkta sık sık "La Regina" (Kraiiçe) söz- leri dolaştyor. Anladınız elbet, Italyanlar'ın "La fîe- gina" dedikleri Leyia Gencer. Bir ara "La Regina" beni Ricardo Muti'nin yanına götürüyor. Maestro, "Dün akşam Erivan'da, bu akşam Istanbul'da ay- nı konseri vermek benim için heyecan verici bir müzikolayı" diyor. "Müzikle birdostluk köprüsü ku- rabilmeyidüşlüyordum, düşüm gerçekleşti" diyor. "Düş" sözcüğü, başka bir çağnşım yaptı. "Tut- kunun Romanı" kitabıma çalışırken, Ricardo Muti bana şöyle demişti: "Çok gençken, orkestra şefi olacağımı bilmiyor- dum. Ama Leyla Gencer'i ilk kez te/ev/zyonda iz- ledikten sonra rüyalanma girdiğini biliyorum. Or- kestra şefliğimin ilkyıllannda hep onunla çalışma- yı düşledim. Sonunda düşüm gerçekleşti. 'Atilla' operasında, sonra 'Agnese' ve 'Macbeth' opera- lannda birlikte çalıştık... Onunla çalışmak kolay de- ğildi. Ne istediğini çok iyi bilir. Çok gururludur ve kişiliğini asla ezdirmez. Yetkinlikpeşinde olduğun- dan orkestra şefıne ecel terleri döktürür. Ama onunla çalışmayı hiçbir şeye değişmem. Ne büyük keyiftio... Lady Macbeth'ı görmelıydiniz. Onun gi- bisihiç olmadı. Söylediği hersöze evrensel biran- lam kattı." Dönen çarklann dişlileri arasında un ufak olma- maya çalışarak evrensel anlamları yakalamanız dileğiyle... Almadoyar protesto edildi • MADRİD (REUTERS) - Oscar ödüllü Ispanyol yönetmen Pedro Almadovar, Madrid'de çektiği son filmi 'Hable con ella'mn (Talk to Her) çekimleri sırasmda 4 boğanın öldürülmesine neden olduğu gerekçesiyle hayvan haklannı sa\ıınan gruplarca protesto edildi. Olay, Almadovar'm yapım şirketinin sözcüsü tarafından da doğrulandı. Yapılan açıklama hayret vericiydi. "Biz filmi çekelim çekmeyelim. boğalar zaten öldürülecekti." ,' Geçen çarşamba günü yönetmen ve ekibi "", hakkında hükümete ve Madrid Belediye =Y Başkanlığı'na resmi bir şikâyette bulunan Amnistia Animal adlı hayvan haklan grubu, vahşetin sona erdirilmesmi istedi ve sözcüleri Matilde Cubillo aracıhğıyla şiddet dolu filmlerin yasaklanması talebinde bulundu. BLGÜN • BEYOĞLU SİNEMASI'nda 12.15. 14.30. 16.45,19.00 ve 21.30 saatlerinde Onat Kutlar anısına Philip Kaufman'ın 'Düşlerin Efendisi' adh filmi gösterilecek. (251 32 40) • tŞSANAT'ta 13.00, 15.00, 17.15, 19.30 saatlerinde Carlos Saura'nın 'Ay Carmela' adlı filmi izlenebilir. (316 00 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle