Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2001 PAZARTES
TURKIYE NEREYE GIDIYOR?
Tf araosmanoğlu:
wC Program. hükümet
A. J L tarafından kabul
edilmediği sürece
program değildir.
Dolayısıyla "'Bu IMF
programı" diyerek işin
içinden sıynlmanın fazla
aklatıcı tarafı yok.
ÖZLEMYÜZAK
Frenipat....îamış bir ekonomi, almış başmı
gidiyor. Hedeflerşaşmış. Hükümet
enflasyonla mücadele programına çoktan
son vermiş, program borç ödeme
programına dönüşmüş.
Borç isegırtlağa kadar 1999'da 1.4 milyar
dolar oîan cari işlemler açığı biryıl sonra
2000 de 12.5 milyar dolara yükselmiş. Reel
sektör kan ağhyor. Peş peşe kapanan
işyerleri, vergi hedeflnin de
tutturulamayacağım gösteriyor. Umutlar
turizm gelirlerine bağlanmış. Ancak
burada da duvara toslanmış. Turist sayısı
'Kaos' ekonomisitartışıldı
yüzde 20 artarken turizm gelirleri yalntz
yüzde 3 artış göstermiş. IMF ise
'yapısal reformlar' diyor, başka
bir şey söylemiyor. Buyûzden koalisyon
ortakları birbirine giriyor.
Krizler yaşamyor. Her yaşanan
krizde dolar biraz daha yükseliyor,
borsa geriliyor. Faizler ise sürekli
yükseliyor. Deyim yerindeyse bir kaos
ekonomisi yaşamyor
lçinde bulunduğumuz bu tabloda "Türkiye
nereye gidiyor " sorusunu sorduk.
Istanbul Sanayi Odası (İSO)
BaşkanıHüsamettin Kavi, eski Dünya
Bankası Başkanvekili Attila
Karaosmanoğlu, Türkiye Seyahat
Acentalan Birliği (TURSAB) Başkam
Başaran Ulusoy, Cumhuriyet gazetesinin
köse yazarlan Prof. Dr. Türkel Minibaş,
Prof. Dr. tzzettin Onder, Dr. Öztin Akgüç,
Şükran Soner ve Necati Doğru ile, önce
uygulanmakta olan programı ve IMF'nin
politikalarını değerlendirdik. Ardından
"Peki Türkiye bundan sonra neyapmalı"
sorusunu yönelttik. Her iki sorunun da
yanıtı aramrken karşımıza şu ilginç
saptamalar çıktı;
- Programdaki yanlışları hepimizfark
edebilirdik. Bunu yapmadık. Onunyerine
inanmayı tercih ettik.
- Hükümet bir noktada IMF'yi karşısına
alabilir vepekâlâ köşeye sıkıştırıcı sorular
sorabilirdi. Bu yapılmadı, yapılmak
istenmedi.
- IMF programına tam olarak şablon
program denmez ama, bir bakıma da
şablon program.
Eski Dünya Bankası Başkanvekili Attila Karaosmanoğlu'na göre sorunlan anlamış bir hükümetin yapacaklan farklı olmalıydı
Hükümet EVIPyi sorgulamahydı- 2000 programı, IMF'nin şablon
programlanndan biri miydi?
Bunu iki >önlü ıncelemek lazım.
Programlardan hiçbin aşağı yukan şab-
lon program değildir. Birincisi. fonun
ülkelere gönderdiği heyetlerdeki yetki-
lilerin meselelere bakış açılan arasında
farkhhklar \ ardır. Ikincisi. geldikleri ül-
kelen hıç bir zaman orada yaşayanlar
kadar bilmelerine olanak yoktur.
Onlar ancak verilerı ortaya koyarak
programı hazırlarlar. Program hükümet
tarafından kabul edilmediği sürece
program değildir. Dolayısıyla bu IMF
programı diyerek işin içinden sıyrılma-
nın fazla bir aklatıcı tarafı yoktur.
Buna karşın programın şablon gibi
görünen bir tarafı da var. Bunu da orta-
ya koymak lazım. IMF ve Dünya Ban-
kası arasında geçen yıl yaşanan tartış-
mayı hatırlarsmız. Dünya Bankası'nın
eski başekonomisti Joseph Stigütz.
"VVashington konsensusunun uygulan-
masında problemler var, çünkü piyasa
ekonomisinin çalışmadığı durumlar ve
\erler\ ar. Orada gözü kapalı olarak ser-
best piyasa, serbest sermave hareketleri
ve serbest ticaret dediğiniz zaman eko-
nomini toplumun bazı konulardaki çı-
karlannı \e sorunlan göz önünde tuta-
cak temel uygulamalar yapümadığı za-
man başanlı olunmasına imkân yoktur"
demiştı.
- Programın hatalan ve ne yapılsaydı
• Rakamlarla ekonomide son durum ^ H
• iç borç 84.5 katrilyon lira
• Dış borç 112 milyar dolar
• Cari işlemleraçığı 12.5 milyardolar
• 2001 yılı vergi hedefi 31.8 milyar
dolar
• Sanayi üretimindeki düşüş yüzde
9.7 (mayıs ayı)
• Işsizlik oranı (eksik istihdamla bir-
likte) yüzde 13.6 (kayıt dışı hariç)
• Yaz durgunluğu ve talepteki
düşüşe karşın yıllık enflasyon
TÜFE'de 45.5, TEFE'de 43.3.
Türk bankacılık sistemi (TBB 2001
verileri)
• Banka sayısı: 70
• TSMF'deki banka sayısı 10
• Aktif büyüklük: 123.3 milyar dolar
(Deutchebank'ın büyüklüğü kadar)
• Toplam özkaynak: 2.8 milyar dolar
• Toplam mevduat: 82 milyar dolar
• Batık kredi riski: Yüzde 12.1
(Takipteki kredi/toplam kredi)
• Kamu ve fon bankalanndan kay-
naklanan borç stoku: 35 milyar dolar.
kriz önlenebilirdi?
Programın hedefleri ile verileri ara-
sında bazı çelişkiler var. Buna karşın
program uygulanamaz mıydı? Uygula-
nabilırdi, Program başladığı zaman TL
değer kazanmaya başlamıştı. Başlan-
gıçta yüzde 8-10'luk bir devalüasyon
yapılmış olsaydı belki başan şansı bi-
raz daha fazla olurdu. Kur bantının baş-
lama tanhi ve genişliği biraz daha fark-
lı tutulmuş olsaydı belki enflasyon ba-
kımından biraz daha gercekçi hedeftut-
turulmuş olacaktı.
Tabii burada cari işlemler açığının
artması da önemli bir faktör. Küresel
ekonominin getirdiği bazı yararlar ya-
mnda bazı riskler de var. Bu riskJerden
biri de borç/sermaye hareketleri ile aşı-
n borçlanmanın mümkün olması, ser-
best ticaret dolayısıyla ithalatın artma-
sı. Cari kalemler açığı büyüdükçe sir-
külasyon yapacak bir kişinin yapacağı
en iyi şey, o ülkenin parası ile borçlanıp
o ülkeye yabancı para ile borç vermek
olacaktır. Çünkü belli bir noktada deva-
lüasyon olduğu takdirde büyük kazanç-
lar sağlar.
IMF'nin de meseleye bakış açısında
problemler var. Sayın Oktay Yenal'ın
dedıği gibi, "cskiden Fon çok daha dik-
katii bir şekikle prograndan izlerlerdi,
şimdi bu işi çok daha rahat yapıyortar
ve NV'ashington konsensusu buna imkân
veriyor, bu yüzden de programlar ülke-
lerin gerçeklerini tam olarak göz önüne
alamıyor".
- Sorunu anlamış hükümet hesap so-
rardı~
Eğer kasım sonu ve aralığın başmda
Türk hükümeti programı aynen devam
ettireceği hususunda ısrar etmeseydi
(para fonu dalgalanmaya daha önce gi-
dilmesini istiyordu) böyle bir durumda
meseleyi iyi anlamış bir hükümetin ya-
pacağı şey şuydu: "Pekâlâ, madem sen
kuru dalgalanmaya bırakalım diyorsun,
bu dalgalanma sonucu TL'nin kalacağı
değerin ne olacağını hesapladın mı?
Nasıl hesapladın. TL daha aşağı düşer-
se ya da belirsizlik ne zaman sona erer,
bunu hesapladın mı? Bunu hesaplama-
dıysan yeni bir durum ortaya çıkarsa bu
durumda bana yapacağın yardımın şek-
li, zamanı, maliyeti, içeriği nedir konu-
sunda soru sorması gerekirdi. hükümet
bunayanaşmadı. Hükümetin teknisyen-
leri ya da yabancılar dışında destek ve-
renler de yanaşmadılar. kendilerine, bu
şekilde yürütün diyenlere, biz bu işi bi-
liyoruz yanıtı verildi ve mesele ciddı
olarak ele alınmadı.
- Finans kcsinıi neden sessiz kakh?
Fınans kesimı sessiz kaldı. Zira o sı-
ralar bankacılık sektöründe çok büyük
bir zafiyet vardı. O zafiyet bugünden
daha az değildi, hatta çok daha fazlay-
dı. Bankacılık sektörü bir defa banka-
cılık yapmayı bırakmıştı. Hazine kâğıt-
lan ticareti en büyük gelir kaynağıydı.
Aynca en ufak bir risk yönetimi kavra-
mı olan bir kurumun kabul edemeyece-
ği kadar açık bir durumdaydı. Çünkü o
açığı verdikleri sürece büyük kârlarla
dönüyorlardı. Bunu yapmadıklan tak-
dirde bunu yapanlara kıyasla bilançola-
n iyi görünmeyeceği için rekabette kay-
bederiz kaygısıyla en dikkatli olmayı
tercih edebılecek bankalar bile bunu
tercih edemiyor durumundaydılar, bu-
nun için yeni programa gidilmedi.
- Bağunsız denetim kurumlan olayı
görmedi mi? Vbksa örtbas mı ediidi?
Örtbas edilmedi. Fark edenler ban-
kalardan uzaklaştılar, bankalar mevcut
kanunlara göre bilançolannı hazırlar-
ken çeşitli tercihleri yapmak imkânına
sahiptirler ve bunun içinde bilançola-
n istedikleri şekilde yaparak kendile-
rini kârlı göstermekte ve kârlı göstere-
rek de sistemi devam ettirmekte çıkar-
lan var. Yani sektör olarak bankacılık
sektörünün Türkiye'deki gelişmeler
üzerindeki katkısı maalesef çok olum-
lu değıl.
"Bizlerbu
konunun
sahipleriyiz
ama hepimizin
atladığı en
önemli nokta
şu: 30 senede
yarattığımız
çarpıklığın. kur
çapası sistemi
Oe 1-2 senede
düzehileeeğine
hepimiz
inandık."
HÜSAMETTİNKAVİ (İSO BAŞKANI):
Önce göremedik,
sonra ise anlatamadık
2000 yılında program
herkesin hoşuna gitmışti.
Öyle ya, kur riskıni orta-
dan kaldınyorsunuz. Bu-
nunla beraber bir belirsiz-
lik daha ortadan kalkıyor:
Muhtemel kurun getirdiği
reel faiz üzerindeki risk de
yok oluyor.
Bu ortamda faizler düş-
tü. aynı oranda kamunun
borçlanma maliyeti de düş-
müş oldu. Ortaya çıkan pa-
rayı, bankalar ferdi krediye
dönüştürdüler. Talep büyü-
dükçe bÜNİidü. 3 ay boyun-
ca herkes hoşnuttu.
tki yerde önemli hata
yaptığımızı düşünüyorum:
1 -Kur artışını tarif etmiş-
siniz ama enflasyonun kur
artışlannı yakalayacağına
daır elinizde bir şey yok.
Paranızı değerli tutacağı-
nız noktada siz ıthalata ka-
pıyı açıyorsunuz, ihracatın
ise rekabet gücünü düşürü-
yorsunuz. Euro"nun dolar
karşısında sürekli bir düşüş
gösterdiğı dönem siz euro-
nun değer kaybına karşı bir
sigorta sistemi de koymu-
yorsunuz. dolayısıyla den-
ge ortadan kalkıyor.
Bizler bu konunun sa-
hipleriyiz ama hepimizin
atladığı en önemli nokta
şu: 30 senede yarattığımız
çarpıklığın kur çapası sis-
temi ile 1-2 senede düzel-
tileceğine hepimiz inandık.
Demek insanlar hoşlarına
giden bir şeye öyle ellerini
uzatıp inanabiliyorlar.
2-tkinci hata borç ödeme
politikasında. Borçla bir
gelir elde edeceksiniz. bu
gelirin bir kısmını yaşamı-
nızı sürdürmek için harca-
yacaksınız geriye de bir
şeylerkalacak. Ki bu kalan
miktarla sizın borcunuzun
katlılığı arasında bir uyum
olduğu takdirde bu borç
ödenir.
Bunu da ilk 3 ay boyun-
ca görememiş olmak beni
çok kızdırdı. Ancak mart
ayından itibaren durumu
kavradık. Göz göre göre
kriz geliyor. Tasarruflan-
nız ortada, ithalat-ihracat
dengesi süratle bozuluyor,
kur çarpıklığına karşı si-
gorta koymamışsı-
nız....Hükümet yetkilileri-
ne durumu anlatmaya ça-
lıştık. "Program gereği şu
aralar kurlan bozamazsı-
nız ama gelin, hiç olmazsa
ihracata, 'istıhdama yöne-
lik bir teşvık' getirin" de-
dik. Ama kimseye dinlete-
medik.
Prof. Dr. Türkel Minibaş:
Uluslararası kriz
boyutunda incelenmeli
Fotoğrafa, son
günlerin moda
deyişi "Türkiye
gerçeği''nden
baktığurtızda,
IMF ile yapılan
programın kur-
faiz ve yapısai
reformlar olmak
ûzere iki ayak
ûzerine oturduğu
ve programın,
Türkiye'deki
ekonomik krizin
sorunlannı çöz-
mekten ziyade
beslediği görül-
mektedir. Kaldı
ki programın
başladığı 2000
itibanyla ortaya çıkan
makro büyüklüklerin bu-
gûnkü karşılıklan da bu-
nu doğrulamaktadır.
"Türldye gerçeğj"nin
ekonomik öncelikli so-
runlan arasında yer alan
cari işlemler açığı 1999'da
1.4 milyar dolarken
2000'de net hata- noksan
kalemiyle birlikte 12.5
milyar dolara yûkselmiş-
tir. Bu sürpriz bir sonuç
değildir. Cari işlemler açı-
ğının kısa vadeli borçla
fonlandığıbilindiğine gö-
re!
Devleteborç
vennenin cazibesi
Yine aynı şekilde bütçe
açığı, devlete borç verme-
nin cazibesiyle daha da
artmıştır. Vahameti anla-
mak için vergi gelirleriy-
le faiz giderlerini karşılaş-
tırmak yeterlidir. Örneğin
1999'da 100 TL'likvergi-
nin 72.4 lirası faiz gideri-
ne aktanlırken 2000'de
77.1 lirası aktanlmış;
2001'de ise 111.1 lirası
aktanlacaktır. Tabii ki bu-
nu salt siyasilerin kötü yö-
netmesine bağlamak söz
konusu değildir. 2000 iti-
banyla yükselen işsizlik
rakamlarına tanm, mali
sistemle ilgili yapısal re-
formlar sonucu işsiz ka-
lan kitleler de eklendiğin-
de krizin sonuçlanndan
biri olan işsizlik, yeni
krizlerin nedeni haline
dönüşecektir.
Dahası. bu kez karşıla-
şılan işsizlik geçmiş dö-
nemdekilerden farklı; ya-
ni nitelikii işgücünün iş-
sizliğini de kapsamakta-
dır ki en tehlikeli boyut-
lardan biri de budur. Özet-
le.. Türkiye'deki krizin
nedenlerini tartışırken
uluslararası krizle yaşa-
nan örtüşme ve bunun et-
kileri dikkate alınmalıdır.
IMF'nin "Türki>«'ye
haksızlık ettiği'' gibi ko-
mik iddialan bir yana bı-
rakıp Türkiye'nin kapita-
list sistem içinde yer aldı-
ğmı, dolayısıyla IMF ve
ABD ile bağlantılannı da
bu doğrultuda değerlen-
dirmek gerek. 2!aten Ece-
vit-Bahçeli-Yılmaz hükü-
meti de Türkiye'yi kapita-
list sistemin globaiizas-
yon sürecine sorun çıkar-
madan eklemlemeyi ka-
bul ettiği için uluslararası
finans kuruluşlannca des-
teklenmiştir.
"Geçen seneki
programlabu
seneki program
arasında çok
fark var" dryen
Akgüç,
bugüıîküen
önemli sıkmtrvı
iç \e dış borcun
nasıl çevrileceği
konusu olarak
tanımladL
Dr. Öztin Akgüç:
Halk programa baştan
güvenmemişti
Geçen seneki programla
bu seneki program arasın-
da çok fark var. Geçen se-
ne uygulanan program enf-
lasyonla mücadele progra-
mıydı ve döviz ve faiz çıpa-
sma dayanıyordu. Bunun
getireceği fayda ise bütçe
üzerine etkisiyle ölçülebi-
lecekti. Ikinci faktörde ise
kur riski kalktığı için yatı-
nmcuıın dövize kayışı en-
gellenecekti. Kurriskiol-
madığı için yabancı girişi
sağlanabilecekti. Dövizde
spekülatif talep olmaya-
caktı.
Böylece cari işlemier
açığı 40 milyar dolan geç-
meyecekti. Arz ve talep
dengesi korunacak ve mali
sistem ihtiyacı doğrultu-
sunda döviz talebinde bu-
lunulacaktı. Reel sektöre
etkisi ise faizler düştüğü
için üretim canlanacaktı ve
yabancı girişiyle bu destek-
lenecekti.
Programa göre giderler
arttınlacaktı, vergi gelirle-
ri arttınlacaktı ve böylece
faiz dışı fazlanın GSMH
oranı yükselecekti. Yani
geçen seneki programın
özü bütçe açığını daralt-
maktan geçiyordu.
Ancak sistem geçen yıl
ilk üç ay içinde pes etti.
Çünkü vatandaş dövizde
kaldı. hükümetin progra-
mına güven sağlanamadı.
Halk programa baştan beri
itimat etmemişti. Makro
hedeflerden sapılmıştı.
Bankacılık sisteminin ise
inanıldığı gibi güçlü bir ya-
pıya sahıp olmadığı ortaya
çıktı.
Batakbiryapı
Sistemin batak bir yapı-
da olduğu TL döviz denge-
sini kuramamasıyla görül-
dü. Program batık bankala-
n fon bünyesine alarak sis-
teme kazandırmayı hedefli-
yordu.
Bugünkü sıkıntımız ise
iç ve dış borcun nasıl çe\ -
rileceği, bu sorunun gideri-
lememesi halinde ise neyle
karşı karşıya kalacağımıza
baktığımızda, bu morator-
yum mu olur, hiper enflas-
yon mu, yoksa konsolidas-
yon mu, bu birinden biriy-
le karşılaşabileceğimizi an-
lanz. Bugünkü programın
amacı ne reel sektörü kur-
tarmaktı ne başka bir şey.
Bugün yapılan, mali siste-
min çözüm yollanyla so-
runlann üzerine girmek o-
larak karşımıza çıkıyor.
Prof. Dr. İzzettin önder:
Şablon bir IMF
programı mıydı?
Bu hakikaten
şablon bir IMF
programı mı,
Türkiye'nin
yaralanna
merhem olacak
bir program mı?
Bu soru benim
kafamı çok
kurcaladı.
Türkiye'nin
program başına
yani 2000 yıhna
geldiğimiz zaman
bizimcari
açığırmz o kadar
da kötü değildi.
Ekonominin
kaldırabileceği
boyoıttaydı.
Burada ciddi bir hata
yapıldı. 15-20 yıl dizel
motor gibi gümbür
gümbür giden bir
enflasyonu 1-2 sene
içinde ciddi bir şekilde
azaltacağım diyen bir
programa geçildi. Dövizi
bir anlamda ona
bağlıyorsunuz (Ki bugün
Güney Asya krizlerini
oluşturan etkenlerin
başlıcalan), daha da
önemlisi ithalat-ihracat
dengesi kurulamadı. Kur
belirleme yetkisi
ahnarak Merkez
Bankasfmn eli kolu
bağlandı ve para kurulu
olarak çalıştınldı.
Bu hatalar nasıl yapıldı.
ben bunu anlamıyorum.
Hastalıktedavi
edilmedi
Kasımda bir şok
yaşadık. Hastalık az çok
bir semptom verdi. Bu
program semptomlann
tedavi programı. Hasta
gelmiş karnı ağnyor,
ilaç veriyorsunuz, ama
ardındaki nedenlere
bakmıyorsunuz. Kanser
mi yoksa ne? 4.5 milyar
dolarlık lüks araba ithal
etmişiz. İhracat düşmüş
ithalat artmış. Ben
IMF'yi özellilde bu son
noktada kesinlıkle suçlu
görmüyorum. Gelelim
reel sektöre. Sorum şu:
Sizin reel sektör olarak
finans ayağınız var mı
yok mu? Yani faiz dışı
kârlar denilen olay size
bir katkı yapıyor mu
yapmıyor mu? Sermaye
/ hasıla katsayısı giderek
yükselmektedir,
(sermaye sabit kahyor
üretimden gelen gelir
düşüyor) bu önemli bir
verimsizlik
göstergesidir. Burada
monopolistik yapılardan
yararlanıldı. Son 10
yıldır sanayide her türlü
kârhhk düştü. Reel
sektör bugün emek
beslenemiyor ise bu
demektir ki ekonomi bu
yükü çekemiyor. Bu
yükü çekemeyen
ekonomi, açıİdan
devlete deplase ediyor.
Kamu açıklan dedığimiz
şey belki bir yönüyle
kamunun borcu ama bir
yönüyle de üretim
sektörünün (reel ve
hizmetler sektörü )
açıklan.
SÜRECEK