17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12TEMMUZ2001 PERŞEMBE 8 HABERLER 1995yılından 1998'e kadar süren büyümeye enflasyon, bütçe ve dış ticaret açığı eşlik e Dengesizbüyümeknz doğurdu• Ekonomist Mustafa Sönmez'in kitabı, Türkiye'de 1994 krizinin ardından bütçe açığı ile yüksek enflasyon eşliğinde yaşanan büyümenin 2000-200 l'de gerçekleşen en derin krizi doğurduğunu ortaya koyuyor. OLCAYBÜYÜKTAŞ Türkiye ekonomı tanhınde en derin knz olarak tanımlanan 2000- 2001 krizinin en önemli etkenlerinden birinin 1994'teki daralmanın ardından yaşanan dengesiz büyüme olduğu görüldü. Ekonomist Mustafa Söıunez tarafından hazırlanan Gelir Uçurumu-Türkiye'de Gelirin Adeletsiz Bölüşümü adlı kitaba göre 1995 yılınm ıkinci yansından 1997 sonuna kadar devam eden büyümeye, yüksek enflasyon, dış ticaret ve bütçe açıklan eşlik etti. Ekonomıde 1994 yılında yaşanan daralmanın ardından, 1995 yılının ıkinci yansından ıtibaren ıç talepte canlılığa bağlı olarak ekonomı istikrarlı ve yüksek bir büyüme dönemine girdi. Ancak bu büyüme, yüzde 90'lara yerleşen bır enflasyon, büyüyen bütçe açıklan eşliğinde yaşandı. CB Ithalatı arttırdı GSMH'dekı büyüme hızı giderek azalmakla birlikte bu tempo 1997 yılında sürdü ve ilk dokuz ayda yüzde 6,2 olarak gerçekleşti. Kamu cari ve yatınm harcamalan 1994- 1996 döneminde faiz harcamalarından daha yavaş arttı. Yüksek büyümeye eşlik eden bir gelişme de dış ticaret açıkları oldu. Bir önceki yılındaki küçülmenin de etkisiyle 10 kitabı yayımlandı Sânmez, 1955yıh Um doğumhı 1978ydmda OUIÜldariîtimkr Fcûailtesi'ndenmezımokmSörmez, çeşitHsettdikalaniau&nanokffak çahştı 1980}tindaDemoknıt gazetesindebaşkyangiEeteahk yaşcmu, iVofaü.Anku, Sct, EkDnomıkRmonmıa, PamSfyiife ve Ekjnomik Rmjnlh sünhı Sörmm'inbikmsdmakaleleritm ycm SBU Kapitalist Devkt Işleimekri ve TüHdyv, Türiaye EkonomisindeBunabn, 24 Ocak KanıtkBiveSountsuÖzd Ehcmamist veîşçi Hakkm, Kak Harumikr- TüriayeiJeHokfirmfer. DoğuArkjdoât 'mmHikâyesi: Ekmom&veSosyalTarİh, TtHoye'de Ge&Eşitsttiği, Tü&cye 'mn Sosycd \<eEkonomik AÛast, lOOSanıdaDışaAçûan TurfayeKapikütmGrafiİdeHe hmbd:SasyalveEkononvkAılas, faanbulunlki YüzüveBolgese! Eşitâzfikve TüriayeadlıkikjpkınvcB: 1995'te ithalat yüzde 53.5 arttı. GB'nin yarattığı ek ithalat talebine bağlı olarak 1996'da yüzde 22.2 olarak gerçekleşti. thracattaki artış hızı 1996'da yavaşladı ve yüzde 19.5'ten yüzde 7.3'egeriledi. 1995-1997 döneminde faiz dışı harcamalann hızlı artmasıyla kamu kesimi açığı yüksek düzeyini korudu ve iç talepteki canlılığa paralel olarak cari . işlemler açığı arttı. Yoksulluk dlz boyu Reel kurun düşük bir oranda değerlenmesine karşın yüksek kamu borçlanması ve politik belirsizlikler faiz oranlan ve fıyatlar üzerinde önemli bir baskı oluşturdu. Bunun sonucu olarak iç borçlanma stopajsız bileşik faiz oranı yüzde 122.5. tüketici fiyatlanndaki artış da yüzde 99 düzeyıne ulaştı. 1998'de dengeler biraz düzelir gıbi olduysa da 1999 "da IMF ile üç yıllık bir dezanflasyon anlaşması yapıldı. Bu programa daraltılmış bir para Enflasy ve maliye politikası eşlik etti. Yüzde 60'lık banda oluşmuş enflasyonu üç yıl içinde tek haneli hale getirme iddiasına, gelir artışlanna gerçekleşen değil hedeflenen enflasyon baz alınması dayatıhnca, başta ücretliler olmak üzere dar gelirli kesimler yeni bir yoksullaşma sürecine girdi. Ikinci Dünya Savaşı yıllan bir yana Türkiye tarihinin en derin krizi olarak tanımlanan 2000-2001 krizinin altında yatan kilit sözcük, yüksek borç stoku. Bu dönemin bir diğer önemli özelliği de dar gelirlilerin yoksullaşmasında olağandışı bir kilometretaşı niteliğinde olması. Türkiye rlsfcli borçlu Türkiye, dünyanm en borçlu ülkeleri arasında ilk on sıra içinde yer alıyor. En borçlu ülke 232 milyar dolar dış borçla Brezilya, ikinci sırada 183 milyar dolarla Rusya yer alıyor. Türkiye'nin dış borç stoku ise 120 milyar dolar. Uluslararası standartlara göre bir ülkenin dış borç stoklan milli gelirin yansına yaklaşmış ya da geçmişse o ülke riskli ülke sayılıyor. Türkiye, bu açıdan en riskli üçüncü ülke. Çünkü Türkiye'nin. 1998'de borç stoku milli gelirin yüzde 49'u kadarken bu oran geçen yıl yüzde 55'in üstüne çıktı. 1980'live90'h yıllarda özellikle de 1989 sonrası uygulanan politikalar sonucu kamu finansmanında tam bir çıkmaza girdi. Sadece son altı yılda faiz ödemeleri milli gelirin yüzde 7.3'ünden yüzde 16.4'üne çıktı. Yani 1996'da faiz olarak devletin rantiyelere ödedeği 12 milyar 600 milyon dolarken bu rakam geçen yıl 33 onu üç yıl içinde tek haneye getirme iddiası ile yapüanlar, dar gelirli kesimleri yeni bir yoksullaşma sürecine sürükledi. milyar dolara çıktı. i 5 CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu Başkanı, vakit kaybetmeden çözüm bulunması gerektiğini söyledi Tanla: Daha büyük sorunlar kapıda • Her geçen dakikanın Türkiye'yi felakete götürdüğünü söyleyen CHP'li Bülent Tanla. siyasilerin gerçeği bir an önce görerek koltuk kavgasına girmeden sorunlara çözüm bulması gerektiğini vurguladı. Haber Merkezi - Cumhuri- yet Halk Partisi Bilim Yöne- tim Kültür Platformu Başkanı Bülent Tanla, "Kurnazkkçare değil, büyük deprem kapıda. Boşuna vakit geçiriyoruz. Her geçen dakika, Türkiye'vi fela- kete götürüyor" dedı. Bülent Tanla dün yaptığı açıklamada, vakit geçirilme- den ülkenin sorunlanna "şef- fafiık, akıl ve bilgiışığuıda" çö- zümler üretılmesi gerektiğini belirterek "Baa koltuklarda bir gün daha fazla kalmak için zaman kazanmaya bakmak ül- keye ihanettir. Bu durum her geçen dakika Tiirkiye'yi duva- ra toslamaya götürmektedir" dedi. Son 10 yılda sadece iç borç- lann faizine 143 milyar dolar ödendiğini hatırlatan Tanla, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin ekonomiye yükü- nün 89.2 milyar dolar olduğu- nu ifade etti. Tanla, Devlet Is- tatistik Enstitüsü kaynaklan- na göre son altı ayda 960 bin kişinin işini kaybettiğini, ra- kama "çalışıyor gibi gözüküp de aylardır paralannı alama- yanlar"ın dahil olmadığını kaydetti. Kurnazlık çare değil "Çare bulmak için Türki- ye'nin daha büyük bir krize girmesini bekleyenler, o zaman bir çözüralerinin olacağını sa- nıyorlar" şeklinde görüş belir- ten CHP Bilim Yönetim Kül- tür Platformu Başkanı Bülent Tanla, söz konusu kişılerin "fena haide yanıldığuu" kay- dederek açıklamasını şöyle sürdürdü: "Zamanın boşa git- mesine ses çıkarmayanlar, bu zaman kaybuıa destek olanlar, çözümü ohnayacak yerlerde arayanlar. gerçeği görmeyen- ler de sorumlu olacaklardn*. Son kez haörlatıyoruz: Gerçe- ği görelim ve söylemekten ka- çuımayalım. Tercihi doğnı yönde kullanahm. Hâlâ bu im- kânımız var. Servetini yurtdışı- na transfer edenler dışındaki herkes büyük sıkıntı içinde, halk zaten birmiş durumda, arnk varhkblar da yoksullaşı- yor. Güvensizlik ortanundan çıkmanın yolu kurnazhktan geçmiyor." APALIÇARŞI Devlete ait mülkler satılahilir ANKARA (ANKA) - Milli Em- lak Genel Müdürü HalitDemir. ka- mu taşınmazlannın satışı kapsa- mında "Kapalıçarşı"nın da satıla- bileceğine ilişkin sözlerine açıklık getirdi. Demir. "Kapalıçarşfda Milli Emlak'e ait mülk kaimış ola- bilir. Onlar da saalabitir" dedi. Halit Demir yaptığı açıklamada. Kapalıçarşı'nın tümünün devlete ait olmadığını. özel mülkiyet ve va- kıflara ait dükkânlar bulunduğunu, Milli Emlak'e ait dükkânlann da kaimış olabileceğıni bildırdi. De- mir, "Keşke Kapalıçarşı'nın hepsi devletin olsaydı. Onu da satardık, Ancak Milli Emlak'e ait dükkânlar da kaimış olabilir. Onlar da satıla- 000-" dedi. Demir, basın toplanhsından son- ra kendisine ayaküstü bir soru yö- neltildiğini belirterek "Bu sırada, KapahçarşTda da Milli Emlak'e ait mülk, kaimış dükkân olabilir, onlar da saolabilir, denüş olabilirim" dı- ye konuştu. Cumhurbaşkanı Sezer, yayımladığı mesajda koşulların yetersizliğine dikkat çekti: Nüfus arüşı ekonomiyi sarsıyorANKARA (AA) - Cumhurbaşka- nı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'de nüfus artış oranının, geçen yıllara göre düşüş gösterse de ekonomik ve sosyal koşullar göz önünde bu- lundurulduğunda yüksek kaldığını vurgulayarak "Bunun sonucunda. yapüan yatınmlar ve çahşma alanı yaraülması yetersiz kalmakta, top- lumu mutsuz kılan büyük işsizlikso- runları yaşanmaktadır" dedi. Sezer, "Dünya Nüfus Günü" do- layısıylabirmesaj yayımladı. Cum- hurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre Sezer, top- lumlarm, sahip olduklan insan de- ğerleri ile güçlenmelerine karşın nüfus artışını kontrol edemedikle- rinde. kaynaklannı olumsuz yönde etkileyen önemli sorunlarla karşı- laştıklanna işaret etti. Denetlm şart Toplumdaki nitelikli insan sayısı- mn artmasının, ancak toplumun tüm kesimlerinin eeitilmesivle mümkün TMMOB çevre ve Jeoloji Mühendisleri Odaları ndan tepki: Altın lobisi kriz tacirliğine soyundu ANKARA (Cttmhuriyet Bürosu) - TMMOB Çevre ve Jeoloji Mühendisleri Odalan, Bergama'da siyanürle alün çıkarmak isteyen Normandy (Eurogold) Madencilik AŞ'nin, krizle gelen işsizlik ve yoksullugu sömürü aracı olarak kullandığmı vurgulayarak "Uzun zamandır ülkemiz üzerinde çeşitli oyuniar oynayan ahm lobisi, bu leez kriz tacirîiğine soyunmuştur" görüşünü dile getirdi. Çevre ve Jeoloji Mühendisleri Odalan'ndan dün yapılan ortak açıklamada, Jzmır 1. Idare Mahkenıesi'nin 22 Haziran tarihinde aldığı kararda, Bergama ve çevresinde Normandy Madencilik AŞ tarafından siyanürle alün madeni işletilmesi projenin çevresel riskler taşıdığmı vurguladığı belirtildi. Son kriz ile birlikte ülkenin büyük bir yara aldığı, halkın son birkaç ay içinde yan yanya yoksullaştığına dikkat çekilen açıklamada,- Türkiye Cumhuriyeti'nin "en onursuz" dönemini yaşadıfı vurgulandı. Açıklamada şöyle denildi: "Kriz ile gelen işsizlik aynı yabancı sermaye çevrelerince isüsmar aracı olarak kullanılmaktadır. Altm lobisi, krizin getirdiği koşullardan bunalan halkunıza sahte umutlar dağrtmaya yönelik bir altın efsanesi anktmaya başlanuştır. Kurtuluş beklentisi içinde olan insanbır ile adeta alay edümektedir."' olduğuna dikkati çeken Sezer şöyle devam etti: "Toplumun beürlenen ereklereulaşmasmısağlamakve eko- nomik geUşnnşlik düzeyini arttır- mak, ancak nüfus büyüklüğünün, artış hızuım, coğrafi dağüunuun ve niteliğinin planlanmasıyla olanakh- dır. Nüfus planlaması gerçekleştiri- üp nüfus arbşı denetim altuıa alın- madan büyük projelerin yaşama ge- çiribnesi, kişilerin yaşam düzev leri- nin yükseltilmesi olanaksızdır." Sezer. tüm bıreylerin, sivil top- lum örgütlerinin, eğitim kuruluşla- rının ve basın-yayın organlannın, nüfus artışının ortaya çıkaracağı so- runlara duyarlı olacağına, kalıcı çö- zümler üretilmesine katkıda bulu- nacağına inandığını belirtti. izgi'den mesaj TBMM Başkanı Ömer Izgi de ya- yımladığı mesajda, Türkiye'nin da- ha iyi eğitim görmüş, ekonomik du- rumu yüksek, nitelikli bir nüfusa sahip olabilmesi için nüfus artış hı- zmı daha da yavaşlatması gerekti- ğini söyledi. KAMU FINANSMANI Yolsuzluk egemen oldu Gelir Uçurumu kitabında krizin çok derin bir boyutta yaşanmasında büyük etki oluşturan kamu fınansman ihtiyacımn nerelerden doğduğuna da yanıt veriliyor. Kitaba göre, 1980'le beraber temel yaklaşım, vergi yükünü azaltmak ve vergi yerine girişimcilerde kalacak sermayenin daha etkin kullanıknasıydı. Böyle olunca Hazine'nin vergi gelirleri azaldı ama, KlT'ler amaçlandığı gibi her alanda küçültülemedi, özelleştirilemedi ve finansman açıklan ortada kaldı. Turgut Ozal'm miraa 12 Eylül'ü izleyen parlamenter dönemde ANAP iktidanndan başlayarak tüm hükümetier özellikle seçim arifelerinde, seçım rüşveti olarak genişlemeci bir politika izlediler. Bunun sonucu olarak taban fiyatlan arttı, kamu sözleşmeleri yüksek bağlandılar, yandaş belediyelere kaynak aktardılar. Özal'm bütçeye paralel kurdugu Fon'lar, denetim dışında kaynak yutan ve dağıtan bir kurum olarak işlev gördü. Özal icraatıyla cesaretlenen devlette yolsuzluk ve rüşvet egemen oldu. Özellikle Emlak, Ziraat ve Halk gibi büyük devlet bankalanndan, siyasilerin direktifleriyle yandaş patronlara yüklü krediler kullandınldı. Hatta bu bankalann 2000 yılında aktif riski 20 mılyar dolan aşan bır görev zaran olarak Hazine tarafından yerine konulamadığı için, ödeme sistemini kilitleyerek son krizin pimini çeken birer aktör oldu. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Gelir dağılımı nasıl iyileşir? • Herkese iş sağlanmah. Yaratılan gelirden pay alabilmesi herkesin çalışmasına bağlı. Bu nedenle istihdam yaratacak politikalara öncelik \ erilmesi gerekiyor. • Herkese pazarhk hakkı. lşçi, memur ve emeklilerin gelir dağılımından daha büyük pay alabilmesi ıçın. enflasyona karşı koruyacak ve milli gelir artışlanndan pay verecek bır maaş \e toplusözleşme politikası güdülmeli. Aynca asgari ücret, insan onuruna yaraşır bir geçim standartı sağlayacak ölçüde saptanmah. • Adil vergi ve harcama politikası uygulanmalı. Dev let. sağlıklı bir gelir ve harcama polıtikasıyla. gelirin yeniden dağılımı olan gelir-ücret-faiz- rant ve kâr bölüşümünü adil bir şekılde sağlamalı. Uygun araçlarla vergi adaleti sağlanmah, geniş kesımlenn yararlandığı eğitim ve sağlık harcama mıktarlan arttınlmalı. • Sosyal güvenlik sağlanmah. Çalışanlann emeklilık sorunun çözülmesı. yeterli gelir sağlanması sosyal devletin görevleri arasında. • Sermaje uzgörülü ounau. Gelir dağılımının emek lehine dönüştürülebilmesı ıçın sermaye kesiminin, gelir dengesizliğini büyütecek esnek istihdama yönelik çabalanndan vazgeçmesi gerekli. Sendikalaşmada üçüncü //î Ücretli ile işveren arasındaki bölüşüm üişkisini belirleyen etkenlerin başında gelen grevli, toplusözleşmeli sendikal haklann Türkiye'deki geçmişi, pek çok demokratik hak gibi pek parlak değil. 1990 Nüfus Sayunı'na göre 9 milyonu bulan ücretlinin çok sımrlı bir bölümü sendikal haklannı kullanabiliyor. Devlet memuru, evde çahşanlar. mevsimlik işçilerin baştan sendikasızlar arasında yer aldığı Türkiye'de sayısı 3 milyonu bulan SSK'liden de ancak büyük işyerlerinde çalışanlar bir sendika çatısı altında örgütlü. 1992 verilerine göre, sendıkah sayısı 2 milyon 254 bin. Bu oran ile Türkiye, Brezilya, Kostarika, Kenya, Malezya, Nijerya ve Peru gibi sendikalılaşma düzeyinin en düşük olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Bu ülkeler aynı zamanda geür dağılımının en düşük olduğu ülkeler. Türkiye sendıkal haklar açısından 1925 ile 1946 arasında 21 yıllık yasaklı bir dönem geçirdi. 1947-1963 arasında göreli özgürlüklere karşın yasaklar, kısıtlamalar sürdü. Ancak 1963-1980 arasında, 1960 Anayasası'nın sağladığı solukla. görece daha özgür bir alan bulan sendikalar 1980 Anayasası ile yeniden kısıtiayıcı bir çerçeveye sokuldu. I987'de 2.8 milyon SSK'li işçiden toplusözleşme kapsamına giren işçi sayısı 923 bin oldu. Bu SSK'li işçi sayısmm yüzde 32'sini kapsıyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle