17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»TEMMUZ 2001 PERŞEMBE • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 TURKİYE :anbul iirne >caeli înakkale nir anisa /dın întzli A A PB PB A A A A 32 31 33 33 35 39 39 38 Sinop B 27 Adana Samsun PB 28 Mersin Trabzon Y 27 Diyarbakır Giresun PB 28 Şanlıurfa Ankara A 32 Mardın Eskişehır A 33 Siirt Konya A 32 Hakkâri Sıvas A 26 Van jnguldak A 28 Antalya A 38 Kars >Açık Par î al1 b u l ü t l u Yurdun Kuzeydoğu kesımlen ıle Marma- ra parçalı bulutlu. Doğu Karadenız sa- ğanak yağışlı, otekı yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığında önemlı bır değışıklık olma- yacak.Ruzgâr Ku- zey ve Doğu yonler- den hafif ara sıra or- ta kuvvette esecek. DISMERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Y Y Y B Y Y B Y 19 25 21 20 20 19 23 18 Münih Y 23 Zürih Berlın Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Y B B Y B Y PB PB 2U 30 32 31 28 28 26 32 B 23 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahire Y A Y PB Y Y Y A 20 40 26 38 30 35 31 36 A 39 Buluttj ^ Çok bulutlu • Yağmuriu »Gok gurultulu y U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK I Baştarafı 1. Sayfada Dyuracak çözüm yollanna ulaşılacağını varsayan- r yanılmadı. Siyasal islam kafalı yeni yavrulara gelince; bunlar rbirine yapışık Siyamlı ikizler degildi ama, zaten "si- isefe yön veren inançlan açısından yoktu birbirie- ıden farklan". Tek farklan "babalannın yaşlan". Bir yavrunun ba- aları Erbakan la Recai Kutan, yaşlan 70'in üstün- 3. Tayyip Erdoğan ise henüz ellisinde. Bu fark han- sinin daha çok iktidar sahibi olduğunun kanıtı de- Imi? "Baba " deyince bir başka "baba " ve son girişimiy- yeniden güncelleştirdiği konu aklımıza takıldı: Se- m! 18 Nisan 1999'da yapıtan genel seçim, -normal sü- Î işlerse- 20O4 yılında yenilenecek. Oysa -bir yıldır yinelediğimiz gibi- parlamento arit- letiği, hele Fazilet'in kapatılmasıyla ortaya çıkan iki ?ni partininTBMM'detemsil olanağı bulması, herşe- n üstünde Başbakan'ın bütün örtme çabalanna kar- n sergilediği fiziksel, zaman zaman zihinsel perfor- ıans yoksunluğu.. iç ve dış büyük sorunlarla boğuş- ıak zorunda kalan ülkemiz yönetiminin yenilenme- zorunluluğunu ateşledi. Kuşkusuz bir veya birkaç gazeteci ülkenin kısa za- tanda seçime gitmesini isterken siyasal ve kişisel bir arar gözetmedikleri yadsınamaz bir gerçek. Normal zamanından önce seçime evet! Ne ki, iumhurbaşkanı Sezer'in de dedigı gibi seçim ve si- asal Partiler yasalarında çağdaş düzenlemelerin ya- ılması koşuluyla! Bu olanağın sağlanabilmesi ise "zamana" ve hat- j parfamentodaki "zemine" bağlı. Jeden istemesin? Fazilet'in bölünmesiyle ucuz yoldan ana muhale- ît görevini üstlenmiş görünen DYP de erken seçim ;in ilgili yasalarda değişikliğe olumlu bakıyor. Fakat, erken seçime bir başkası daha sahip çıktı. Istelik birdenbire. Aylardır hemen her gün TV'lerin, azetelerin sergilediği "ülkedeki yangını" emekli :umhurbaşkanı, "baba" Demirel; nedense; evet evet ma birdenbire gördü, keşfetti. Acilen genel seçimi orunlu kılan bir demeç verdi. Sadece "acilen" seçim istemiyor. "Beceriksiz" di- e nitelediği hükümeti (tabii Demirel'i Çankaya'da bı- akabilmek için siyasetteki varını yoğunu 5+5 sava- ımında cepheye süren yakın dostu Ecevrt'i) "Cılke- 'ekiyangının tek sorvmlusu" gösteriyor. Üç ayaklı kriz yaşadığımızı; bugün mali kriz yaşan- lığını, bir iki ay sonra reel sektörün çökeceğini ve ıçüncü aşamada sosyal patlama olacağını ilan eyli- or. Bu nedenledir ki efendim: EmeklrCumhurbaşka- nmızın emri baş üstüne ve gün yitirmeksizin derhal lenel seçime gidilmeli! Başbakan erken seçime karşı çıkarken; "sesiyük- ek çıkan bazı çevrelehn" bu isteği dile getirdiklerini öyledi. Kimdi bu "sesi yüksek çevreler"? Neden 9 lumara olmasın! Ecevit şöyle de diyebilirdi: "Bugünün yüksek ses- leri iktidaryıllannda hani böyle değil, şöyle böyle ola- ı tehlikeli günlerden söz ederek hükümetini eleşti- enleri 'şeamet tellallarf diye suçlardı." Ecevit, kendi mantığında şöyle düşünmekte haklı ieğil mi: Demirel'in dediği gibi, mademki "Ülkeyanı- •or. 'Acilen seçimle' ülkeyi daha büyük yangına sü- üklemenin âlemi ne?" Emekli Cumhurbaşkanı'nın bu girişimi, geleceğiy- 3 bağlantılı bir planın gereği olmasın? Elinin altında iilediği gibi kullanacağı -iki ayda bir kapısını çalan- DYP'nin bulunduğu unutulmamalı. "Acilen" seçimle Isparta'dan TBMM'ye gelir. Bir »üre sonra, kriz yaratmaya, krizlerden yararlanmaya >ek hevesli olan Demirel, 6 Temmuz'da Star'a verdi- ji "Beceriksiz hükümetlerrrsayesinde ülkedeee yan- )in vam" benzeri demeçlerini güncelleştirir ve... Sakın gün görmüş Demirel'in böyle bir hesabı yok- ur, zaten olmaması gerekir demeyin. Kısır siyaset idamı diyan Türkiye'de olur olur: Iktidardan 6 kez gi- Jip 7 kez gelmekle övünen emekli Cumhurbaşkanı... Bir de bakarsınız: Son ıdealine kavuşmuş: 7 kez gitmiş, 8. kez baş- )akan. Planbuysa; neden "acilen seçim" istemesin! 'Sonkredi'DGM'lik BURSA (Cumhuri- /et) - Bursa Cumhuri- ,et Başsavcılığı, 'Son Kredi' operasyonu capsaraında, eski Dev- et Ba^anı Ca\it Çağ- ar" ın da aralannda bu- unduğu Nergis Hol- ling'u 26 üst düzey »öneti:isi ile eski Şişli 3eled:ye Başkanı Gö- ay Asitürk'ün eşi Or- aan Ashtürk ve ortağı Vluhamnıet Ciğer hak- tında Istanbul DGMde 'suç işlemek amacMa teşekkül oluş- rurduklan' iddiasıyla iava a;tı. Bur-a Cumhuriyet Başsacılığı'nın 'Son Kredf operasyonuyla ilgili dosyayı ikiye ayırdığı, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'nde "ammet, Vergi Usul Kanunu'na muhalefet ve resmi evrakta tahri- fat" suçlamalanyla da- va açarken, Istanbul DGM'ye gönderilen iddianamede de sanık- lann "suç işlemek ama- cıyla çete oluşrurdukla- n, sahte belgelerle ha- yali ihracat yapnklan, haksız teşvik aldıklan" suçlamalanyla yargı- lanmalannı istediği öğ- renildi. Nergis Holding ile bağlı şirketlerin üst dü- zey yöneticileri, geçen ay düzenlenen operas- yonla gözaltına alın- mıştı. SANS TOPU ÇEKİLDİ AMARA (CumhuriyetBürosu)- Şans Topu'nun bu htda çekilişinde üst kolon numaralan 8, 16, 24, 2" ve 31, alt kolon numarası ise 3 olarak belir- lendi.Sans Topu'nda 5+1 bilen 5 kişi, 41 milyar 826 mihc. 140 biner lira ikramiye almaya hak kazan- dı. Tvlılı Piyango tdaresi'nden yapılan açıklamaya göre. ;ekilişte 1 + 1 bilenler 480'er bin, 2+1 bilen- ler 9Ferbin, 3 bilenler 690'ar bin, 3+1 bilenler 2 milyct 715'er bin, 4 bilenler 7 milyon 180'er bin, 4+1 blenler55 milyon 125'erbin, 5 bilenler ise 748 milycii 265'er bin lira almaya hak kazandılar. ABD ile helikopter bunabmıANKARA(CumhuriyetBün)- su)-Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 2000'li yıllardaki en önemli projelerinden birisi olan Atak Helikopter Projesi'nde ABD ile Türkiye arasında tek- noloji bunalımı çıktı. Türkiye, taktik-taarruz helikopterinin gö- rev bilgisayannı kendi olanakla- rıyla ürermek isterken, ABD bu- na karşı çıkıyor. Türkiye, ABD'ye bu bunalım nedeniyle yalnızca bu projenin değil. diğer ortak projelerin de olumsuz etki- leneceği mesajını iletti. TSK'nin ortak üretim ve tek- noloji transferi koşuluyla açtığı 145 helikopterlik Atak Proje- si'nde ABD ile bunalım yaşanı- yor. Uzun süren pazarlıklann ar- dından, ana yüklenicisi TAI olan projenin, ABD'li Bell Textron ile ortaklaşa King Cobra modeli üzerinde ortak üretim yoluyla gerçekleştirilmesi kararlaştınldı. Savunma Sanayii Müsteşarlı- ğı'nca (SSM) yürütülen sözleş- me görüşmeleri son aşamaya gelmişken iki ülke arasında "ba- ğımsızteknoloji" bunalımı çıktı. Bunahma, Türkiye'nin helikop- terin tüm silah sistemlerini kont- rol eden görev bilgisayannı ka- bul etmeyerek, kendi olanakla- nyla bunu geliştirme karannın neden olduğu bildirildi. Bunalımın Amerikan Savun- ma ve Güvenlik Işbirliği Ajan- sı'ndan General Tomi VVaiters imzasıyla Savunma Sanayii Müsteşan Dursun Ali Ercana gönderilen mektupla ortaya çık- tığı bildirildi. Mektupta. ABD Savunma BakanlığTnın helikop- tere ihracat lisansı vermeme teh- didinin yer aldığı öğrenildi. Sa- tışm sadece FMS kanallanndan yapılabileceğine ilişkin görüşün belirtildiği mektupta. "ABD Sa- vunma Bakanlığı, Türkiye'nin kendi kendine yetebilirtik konu- sundaki arzusunu takdir etnıek- tcdir. Ancak bakanlık. helikopte- rin ihracuıa sadece Birieşik Dev- letler Hükümeri'nin geliştirdiği görev bilgisayanyla birtikte izin vermektedir" denildi. Daha önce yapılan görüşme- lerde ise projenin ilk aşamasın- da satışın sadece küçük bir bölü- münün bu kanaldan yapılacağı taahhüdünde bulunulmuştu. Sa- \unma Sanayii MüsteşanErcan, mektuba 29 Haziran'da sert bir yanıt verdi. Ercan, mektubunda şu görüşlere yer verdi: "Mekhıbunuzdaki görüş ve önerilerin, anlaşma müzakerele- rinin tamamlanmak üzere oldu- ğu ve kritik bir aşamaya gelinen Atak programı üzerinde olum- suz bir etkisi olacaktır. Satışın FMS kanallanndan yapılması görüşü ise proje modeline aykuı veTSK taraûndan kabuledilme- si mümkün değildir. Bu yakla- şımlann, sadece Atak programı üzerinde değil, gelecekteki diğer ortak projeler üzerinde de olum- suz vansımalan olacaktir." Boğaziçi, vakıfyardımına isyan etti • Baştarafı 1. Sayfada Boğaziçi Üniversitesi. 2001-2002 eğitim-öğre- tim yılında öğrencileri- ne sunacağı hizmetler ve öğrenim birimlerini, dü- zenlenen bir toplantıyla basına tanıttı. Toplantıda bir konuş- ma yapan Prof. Dr. Sa- bih Tansal, Boğaziçi Üniversitesi "nde de- mokratik ve hoşgörü an- layışı içinde eğitim ver- diklerini belirterek "Bu- günün koşullan içinde 4 senelik bügi bir senede si- linip gidiyor. Biz öğrenci- lere öğrenmesini öğreti- yoruz" dedi. Boğaziçi Üniversite- si'nin vakıf üniversitele- ri nedeniyle zor durum- da olduğu söylentileri- nin de yanlış olduğunu \oırgulayan Prof. Tansal, "Bugüne kadar toplasa- nız 11 hoca kaybetmişiz- dir. Bu da her şevin para ile olmadığının bir gös- tergesidir. Boğaziçi Üni- versitesi'nin başansı, bi- rikim ve kurumsallaş- manın bir sonucudur" dedi. "Kolaya kaçan, az ya- tmm yapaa, ama rağbet gören vakıf üniversitele- rine karşıyız" diyen Sa- bih Tansal, son olarak YÖK'ün vakıf üniversi- telerine 12 trilyonluk kaynak sağlaması konu- sunda da şunlan söyle- di: "Bu paranın 7 trüjo- nu Bilkent'e, 3 trilyonu Başkent Üniversitesi'ne, geri kalam da diğer vakıf üniversitelerine verildi. Bu çok acı bir durum- dur. Boğaziçi İ'niversite- si'nin geçen > ıl bütçesi 13 trü>on civanndaydı. Bu miktardan maaşlar çı- kmca. ünhersitenin ken- di ihtivaçlarına harca- mak için kalan para 7 trihon bile değil. Vakıf üniversiteleri bu parayı kaliteli eğitim \eren üni- versitelerden hoca trans- fer etmek için denetim- siz bir şekilde harcayabi- liyor. Devlet üniversitele- rine daha önce YÖK ta- ranndan verilmiş bir pa- ra sözü vardır. Devlet üniversitelerine sıkı de- netim uygulanmasma rağmen bu uygulama bi- n ha>al kınkİığma uğrat- Tanıtım toplantısında Rektör Prof. Dr. Sabih Tansal'm yanı sıra rektör yardımcıları ve fakülte dekanlan, üniversitenin eğitim birimleri ve hiz- metleri ile ilgili bilgiler verdiler. Vakıfüniversiteleri sorunyumağı ı r 'Üniversitelerdemonarşi yönetimi uygulaniyor' SELEiNBAYCAN Vakıf üniversiteleri, yükse- köğretim ücretleri ve devlet üniversitelerinin aleyhinde haksız rekabet ortamı yarat- tıklan gibi nedenlerle yoğun tartışmalarla gündeme geli- yor. Son olarak, bu öniversitele- re Yüksek Öğretim Kuru- mu'nun (YÖK) 2002 yıh ma- li bütçesinden 12 trilyonluk bir kaynak aynlmasını istemesi tekrar tartışmalara yol açtı. Pe- ki, nedir vakıf üniversiteleri? Nasıl kurulur? Neden bu ka- dar tartışıhyor? Türkiye çapında faaliyet gösteren toplam 19 vakıf üni- versitesi bulunuyor. Yüksek Öğretim Yasası'na göre, kamu yaranna çalışan ve kâr amacı gütmeyen tüm vakıflann üni- versite kurma hakkı var. Va- kıflara bu üniversitelerin ku- ruluş aşamasında kamu arazi- si tahsis edilmesi ve mali büt- çeden kaynak aktanlması gibi kolayhkiar sağlanır. Ayncayi- ne YÖK Yasası'nın 45. mad- desi'ne göre. bütçenin yüzde 45'ine kadar da kamu desteği yapıhr. Kuruluşlan aşamasın- da bu gibi birçok açıdan des- tek alan vakıf üniversiteleri, tüm dünyada benzer kurallar çerçevesinde kuruluyor. 'Gerçek vakd kâr amacı gütmez' Oniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ka- dir Erdin. Yüksek Öğretim Yasası'nda yer alan, vakıf üni- versitesi kurulması ile ilgili maddenin uygulamada abar- ttldığını belirterek "Hervakıf, üniversite açabüir. Ama her vaknn da üniversite kurması doğru dcğüdir. Aynca vakıflar, üniversite kurarken kâr ama- cıgütmezter"dedi. Gerçek anlamıyla "vakıf üniverateleri'' örneklerinin Amerika'da bulunduğunu an- latan Prof. Erdin, şunlan söy- ledi: "Bunlar Türkiyt'dekiler- le karşüaşnnlamaz büe. Ame- rikan vakıf ünKersiteleri ger- çekankmıylavakırar. Her aşa- mada sonuna kadar tam kab- hm sağlanır. En önemliside ba- ğıınazakademikkurullanvar- dır. Yatmmian ve masraflan Oekendi başlanna £aaliyetgös- teririer. Türidye'deküer ise Id- şiyeözdüıûversitelerdir.'' ANKARA (ANKA) - Son dönemde üniversitelerin kay- naklannm azaltılmasından yakınarak eylem yapmaya ha- zırlanan rektörler, monarşik yönetim kurmakla eleştirildi. 8'inci 5 Yılhk Kalkınma Pla- nı Yükseköğretim Özel Ihti- sas Komisyonu, YÖK Başka- nı ve rektörlerin çok fazla yet- kiye sahip olduğunu bildirir- ken 'Üniversitelerde tam bir monarşikyönetim cgemendir' saptamasmda bulundu. DPT^^inci 5 Yılhk Kalkın- ma Planı çalışmalan kapsa- mında oluşturulan Yükseköğ- retim Özel thtisas Komisyonu Raporu'nu yayımladı. Rapor- da, aralannda Prof. Dr. Mus- tafa Özyurt, Prof. Dr. Tahir Hatipoğhı, Prof. Dr. Rüçhan Ank'ın da yer aldığı 14 bilim adamının oluşturdugu Yükse- kögretimin Yeniden Yapılan- dınlması Alt Komisyonu'nun raporu da yer aldı. Alt komis- yon raporunda, YÖK Yasa- sı'nda 25 kez kaltcı degişiklik yapıldığı ve çok sayıda geçici madde eklendiği İcaydedildi. Aynca yasanın 6 kez değişen maddelerinin bulundusuna dikkat çekilirken "Yasaıun bütününde 86 yerde degişik- lik olmuştur. Bu durumda ya- sa 23 ek maddeli yamalı boh- çadu-" denildi. YÖK Başkanı ve rektörle- rin gereğüıden fazla ve ağır- lıkta yetkiye sahip olduğu kaydedilen raporda, bunun evrensel üniversiter anlayışla taban tabana zıt olduğu vurgu- landı. Üniversitelerde bütün yetkilerin rektörde toplandı- ğı, akademik yükseltümeler- de bile karar yetkisinin rek- törde olduğu bildirilirken, "Üniversitelerde tam bir mo- narşik yönetim egemendir. Rektör otoritesi dağıolacağı- na, tam tersine arttnakta ve keskiıtleşmektedir. ÜnKersite- terde yüksek sesle dik getiril- meyen büyük huzursuzJuk, bezginlik, boşvermişlik ve ses- siztik vardır" saptamasmda butunuldu. Raporda, öncelikle YÖK Yasası'nın değiştirilmesi is- tenirken. üniversitelere mali ve idari özerklik sağlanması ile vabf üniversitelerine dev- let yardımuun kesibnesi öne- rildi. Televizyoncuların yargı zaferi GÜRSEL KÖKSAL FRANKFURT / HAMBURG - Hamburg'daki Avrupa Türkiye Araştırmalar Enstitüsü'nün (A- TA Enstitüsü) yaptığı açıklama- ya göre yüksek mahkeme, AB Komisyonu'nun Türkiye'de üre- tilen renkli televizyonlann AB ülkelerine gümrüksüz ihraç edi- lemeyeceği yolundaki karannın, komisyonun kendi görevini ih- mal etmesinden kaynaklandığı için, geçersiz olduğuna karar verdi. AB Komisyonu, 1989'da elektronik ev eşyalan alanında faaliyet gösteren işveren örgütü EACEM'in (European Associ- ation of Consumer Electronics Manufacturers) Türkiye'nin renkli televizyon ihracatında "damping" yaptığı suçlamasıy- la yaptığı şikâyet üzerine. ince- leme sonucu Almanya'dan 8, Fransa'dan, Hollanda'dan ve Belçika'dan 1 şirketin, kendi ül- kelerinde gümrük vergisi öde- mek zorunda olduğuna karar vermişti. Komisyon, karannı Türkiye'de söz konusu televiz- yonlann üretimi sırasmda Gü- ney Kore, Japonya, Hong -Kong ve Singapur'dan ithal edilen ara maddelerin kullanıldığına, Tür- kiye'nin bu ara maddelerin itha- latmda gümrük almayarak, üre- tici firmalara haksız rekabet yo- lunu açtığı tezine dayandınyor- du. Komisyonun karan, hem şir- ketler hem de bu şirketlerin bu- lunduğu ülkelerin hükümetleri- nin itirazıyla karşılandı. AET- Türkiye Ortakhk Anlaşması ve Katma Protokol'e göre Türk sa- nayii ürünlerine, Türkiye sanki bir topluluk üyesiymiş gibi mu- amele yapılması, yani gümrük alınmaması gerekiyordu. Ancak AB Komisyonu görüşünde ısrar edince, hükümetlerinin de deste- ğini alan bu şirketler, AB'nin en yüksek yargı organı olan AB Adalet Divanı'na başvurdular (1997). AB Adalet Divanı geçen gün- lerde sonuçlanan davada şikâyet- çi taraflara hak verdi. Karann- da, Türk makamlannın renkli te- levizyon üretiminde hangi par- çalann hangi ülkelerden alındı- ğını bilemeyeceğini, üretici Türk firmalannın verdiği bilgilere da- yandığına dikkat çeken divan. AB Komisyonu'nun bu alanda çıkan anlaşmazlıklan gidermek için gerekli tedbirleri almadığı- na işaret ediyordu. ATA Enstitü- sü'nden yapılan açıklamaya gö- re karar şu gerekçelere dayanı- yor. "Gerek Ortakhk Anlaşma- sı'nuı ve gerekse Katma Proto- kol'ün hükümlerinin tatbikine dönük uygulamalarda AB Ko- misyonu,görevini yerine getirme- de önemli hatalar yapmıştır. Tür- kiye'nin eksiklerini zamanuıda görmesine rağmen yeteri kadar hızh davraıunanuş, de\ im yerin- deyse işi savsaklamıştır. Avnca Türkiye'den renkli televizvon it- hal eden fîrmalan da zamanuıda ikaz etmeyerek görevini yerine getirmenüştir. Aynca AB komis- yonu en kısa zaman içinde AT- Türiaye Ortakhk Konsevi'ni ve özeUikle Gümrükle tlgüi Çahş- ma Grubu'nu bilgilendirmeye- rek görevini eksik yapmışür. Yi- ne, Ortakhk Anlaşması'nuı 25. maddesine göre anlaşmazhk ko- nusunu A(E)T - Türkiye Ortak- hk Konseyi Ankara Anlaşma- sı'nm 22. maddesine göre' anlaş- ma ile belirtilen amaçlann ger- çekleştirilmesi için gerekli ted- birleri almakla' yükümlüdür. Söz konusu kurum, aradan 20 yıl geçmiş olmasına rağmen bu ko- nuda hiçbir adun atmamışnr. Bu şekilde de görevini tamamen ih- mal etmiştir. Bu durumlar göz önüne alımnca fırmalann bile- rek ve isteyerek hatalar yapükla- nndan hareketedihnemesi sonu- cuna vanlmıştır. Onun için AB Komisyonu'nun verdiği karar, yalnız bü- değeriendirme sonucu olarak görülerek geçerli göriil- memiştir. Onun için de komisyo- na mahkeme masraflaruu karşı- lama yükümlülüğü verümiştir." G U N D E M MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada Milletvekili paylaşımında Erbakan yaş farkıyla ön- de görünüyor. Ancak boy ölçüşmeye gelince iş de- • ğişecek gibi... Erdoğan hareketine katılan yelpazenin renklerinden başlayalım... Meral Akşener: 28 Şubat'ın hiçişleri, affedersiniz, Içişleri Bakanı. O dönemde bir yandan 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararlann uygulanması için çaba harcama görevini üstlendi. bir yandan da Genelkurmay'ı dinletip Genel Başkanı Tansu Çiller'e bilgi aktarma görevini. Emniyet Genel Müdürlüğü Istihbarat Daire Başkanvekilliği'ne getir- diği Bülent Orakoğlunun da. "Artık darbe olmaz, - 175 bin polis gücü var" sözü, soluklaşsa da, o dö- nemin bir rengi olarak yerini koruyor. Ertuğrul Yalçınbayır: Tam Türkiye tipi bir politika- cı. 1975-80 arası CHP'li. 1985-97 arası Refah Parti- li, 1997-2001 ANAP'lı. Bugünlerdede Erdoğan hare- ketinin önde gelen kişilerinden. 28 Şubat sürecınde RP'den istifa etti. O dönem RP ve DYP'den istifa edenler, "REFAHYOL rejimin altını oyuyor" düşünce- sinde oianlar biçiminde yorumlanmıştı. Aynı Yalçınbayır önceki gün de 28 Şubat için "fu- haf birsüreçti" dedi. Ne diyelim? Tuhaf! Şükrü Karatepe: 10 Kasım 1996'da Kayseri Be- lediye Başkanı sıfatıyla 10 Kasım törenlerine katıldık- tan sonra partisinin toplantısına gitti, aynen şöyle de- di: "Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. inancımıza saygı duyulmadığı. sö- vüldüğü bir dönemde, içim kan ağlayarak bugünkü törenlere katıldım. Gün ola harman ola. Müslüman- lar içlerindeki hırsı, kini, nefreti eksik etmesin." Karatepe için 'o gün' gelmiş olsa gerek! Bekir Sobacı: FP'nin kapatılmasının mimariarın- dan. 28 Şubat için 'sütü bozuk' demişti. Sadık Yakut: MHP'den transfer. Erdoğan hareke- tine katılırken "Ölünceye kadar ülkücü kalacağım" dedi. Yeni hareketin üst yönetiminde yer alması bek- leniyor. İki soru sorup Erbakan tarafına geçelim: - Arkadaşlar yenilikçi mi, yinelikçi mi? - Bu farklı renklerden nasıl bır ortak hareket çıka- cak? MiHi Gazete haberciliği! Erbakan'ın vitrin organı Milli Gazete, bu hareketin ne kadar dürüst, samimi, içten olduğunu ortaya ko- yuyor. ANAP, MHP ve DYP'den istifa eden milletve- ! killerini haber yapıyorlar, ama bu kişilerin Erdoğan safına geçtiğini duyurmuyorlar. Birkaç gündür aynı gazetenin birinci sayfasında ayetlere, hadislereyerveriliyor. Dünkü ayet, Tevbe su- resinden: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Bir de sâdık olanlaria beraber olun." Bunun altında bir de hadis var: "...Fetihten sonra hicret yoktur. Velakin cihad ve niyyet vardır. Sefere çağrıldığınız zaman hemen gi- din, koşun, buyurdular." Gördüğünüz gibi arkadaşlar sadece siyaset yapı- yorlar, dini hiiç siyasete alet etmiyorlar! Âlemi biraz daha kör-sersem sansalar, Erbakan de- meç verecek: Peygamber efendimiz rüyama girdi. 'Eyy Nec-- mettin' dedi, 'senden ayrılan kâfirdir. Onların sırat köprüsündeki suratlarını görüyorum. O günkü pış-' manlık fayda vermez. Onlara, gözleri perdelenmiş olanlara de ki; yenilikçilik de ne kü' Ben elçilik edıyo-, nım." j Tövbe, tövbe... . , Bunlar insanı dinden eder! , [email protected] Zehir saııtralını dîze getirdiler U Baştarafı 1. Sayfada Çok uzun yıllar, insan sağhğı ile ilgili zarar na- sıl tespit edilir diye kafa yorduk. Bronşit oldum deseniz, sigara içiyor- sun; asüm oldum dese- niz, tozlu yerde çauşı- yorsun denilebüir. Kü- kürtdioksitin insan sağ- hğuıa verdiği zarar ke- sin. Ancak santral nede- niyle hasta olduğunuzu übben ispatlamanız zor. O nedenle ben geçenler- de kanserti bir genç için açılan davanın tazmi- natia sonuçlanacağuu sanmnorum." Sonunda anayasanın 17 ve 56. maddelerinin 'Temel Hak ve Ödevler' bölü- münün, tazminat dava- sı açmak için bir gerek- çe olabileceği noktasına geldiklerini belirten Dr. Gürkan. sözlerini şöyle sürdürdü: "Anayasa, 'Herkes sağhklı ve den- geli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevre- yi geliştirmek, çevrenin sağhğını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek devletin ve va- tandaşlann ödevidir' di- yor. Yatağan'da bu ana- yasal hükümlere rağ- men, santral faalh etinin bile bile sürdürülmesi kişilik haklanmızın ağu- bü- ihlali niteliğindcv di ve olup bitenler ruh sağ- hğunızı olumsuz etküi- yordu. Bu gerekçeyle l mahkemeye başvur-' duk." Dr. Gürkan. Yar- gıtay'ın verilen cezayı onaylaması durumunda; tüm Yatağanlılann da\aj açacağını. ceza oranı' küçük olduğu için TE-' AŞ'ın kirletip ödemeyi' sürdüreceğini vurgula- yarak "Zaran en aza üı-ı dirilinceye kadar sant- ral kapatıhnair dedi. Gürkan şöyle de\ am et-'• ti: "Ben68'hvim.O>ıl- larda termik santralian ulusal bir enerji kayna- ğı olarak göstermiştik. Türldve'nin enerji poli- tikası termik sanrrallar üzerine olmahr Yatağan"al979yılın-' da. işçi kentinde yaşa- mak için geldiklerini, bugün olsa gelmeye-' ceklerini söyleyen Gür- kan. "Yatağanhlar mümkün olan en kısa zamanda Yatağan'dan gitmelilcr. Burada ya- şanmaz*' dedi. Gürkan, 500 milyon lirayı da. kurucusu ol- duğu Cumhuriyet Ka- dınlan Derneği'ne ba- ğışlayacağını söyledi. îlkokul mezunu Öz- can Çamur da santralın insan sağlığına verdiği zarara karşı çıkmak için, tahsil gerekmediğini, duyarlı olmanın yettiği- ni söyledi. Çamur. ka- zandığı tazminatı bir sağlık kurumuna bağış- layacağını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle