Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12TEMMUZ2001 PERŞEMBE
14 KULTUR kultur(Ş cumhuriyet.com.tr
Hep yeninin peşinde koşan Wayne Shorter, grubuyla bu akşam Açıkhava'da
geldin bay astronotİ S T
*
N B
«
l
8.ULUSLARARASI
KULTUB
İSTAIURUL
MIFI CAZ FESTIUALI
A
SERHAN YEDİG
Beş yıl önce, şimdi tarih olan Parliament
Caz Festivali'ndeki konseri için Istanbul'a
gelmeye hazırlarurken konuşmuştuk VVayne
Shorter'la. Los Angeles'in ünlü Hollywood
tepesındeki saray yavrusu evinde iki yıldır
inzivadaydı. ıMSes Davis'li yıllardan sonra Wfe-
atherReport' un yorucu temposunda ruhu tü-
kenmış, aküsünü doldurmak için müziği as-
kıya almıştı.
"Tam 35 yıldır Cateh 22 fobisiyie yaşadım.
Turne; yeni plak; yine turne... Çem berde ko-
şarmış gibi. Ömür boyu maraton koşulmu-
yor; durup etrafa bakmak, diğer müzikçile-
ri dinlemek lazım. Ancak bu yolla tarihi tek-
rarlamazsın" diyordu... Keyfi yerindeydi.
Astronomiye merak sarmıştı. Budizm üze-
rine kitaplar okuyor, eşiyle birlikte ibadet edi-
yordu. Yeni bilimkurgu yazarlan keşfetmiş-
ti. Duvarian altı Grammy ödülüyle süslü sa-
lonuna yerleştirdiği dev ekranda dünya si-
nemasının iyi örneklerini izliyordu.
O sıcak haziran sabahı, kahvaltıdan hemen
sonra. telefonun başına oturup yaklaşık bir
saat boyunca kahkahalarla, esprilerle soru-
lanmızı cevaplamıştı. "Caz" diyordu "aka-
demik, semantik ve klinik olarak kategori-
sizlik demektir'.' Bu nedenle Wayne Shor-
ter hard bop, caz rock, füssion, funk ve hat-
ta kızdığı hip hop'u gönlünce harmanlıyor,
elektnklendirip dinleyicisine ulaştınyordu.
"Hafifleşmek" gibi birendişesi yoktu. Ölüm-
cül ciddiyetlere karşıydı:"Şunu keşfettim:
En önemli şey insan. \1üziğim insanı anlab-
yor. Hafîf olabilir istersem. Bu onun kalite-
sini, ciddiyetini etküemez."
En bûyük korkusu tekrar
Kiiplerle büyüyen genç kuşağın çabuk sı-
kılmasından, hız tutkusundan, hayata derin-
lemesine bakamamasından şikâyetçiydi.
"Çaba harcanmayan, kolay ele geçirilen, ça-
buk tüketilen anhk hazlar peşinde herkes.
Problcmle karşüaşuıca düşünmek yerine in-
tihar ediyorlar; 20 dakikalık senfoniyi dinle-
yecek sabırlan yok. Salondan çıkıyorlar.."
Belki bıraz da bu kuşağı yakalamak için mü-
ziğini çeşitlendırmiş, elektriklendirmişti.
Eskiden olduğugibi dinJeyicisini eğlendir-
meyi hedefliyor, aynı zamanda mesajını ilet-
meyi unutmuyordu: "Uyanın,gözünüzüaçın,
kulağınızı esir alan şablonlarla üretilen mü-
ziğin dışındaki şeylerden de zevk ahn." We-
ather Report 'u yeniden kurabileceklerini
söylüyor, beste yapmayı mayın tarlasında
. rt Blakey
ve Miles
Davis'le
çaldıktan sonra
Weather Report
efsanesini
yaratan Wayne
Shorter,
şimdilerde iki
kulvarda birden
yanşıyor.
Orkestra
eşliğinde
saksofon için
yazdığı
bestelerle klasık
dünyasının
takdirini
toplarken hard
bob, caz rock,
füssion ve
funkı
harmanladığı
grubuyla da
'klip çağı
çocuklanna'
hayatı anlatıyor.
yürümeye benzetiyordu. En büyük korkusu
daha önce çalınanı tekrarlamaktı. Bu yüz-
den masanın başına oturup klasikçiler gibi
yazdığını öğrenince şaşırdık: "Nerede Mi-
les'ın Bill Evans'h dörtJüsü. Nerede o gün-
ler. Ancak o kalitede gruplaıia emprovize
müzikte yeni bir yerlere gjdebilirsin!" Neden
solo saksofonla bir albüm kaydetmiyorsu-
nuz diye sorduğumuzda "İyi fîkir, düşüne-
yim" demiş bir de müjde vermişti: "Solo sak-
sofon ve orkestra için konçertoya benzer şey-
ler yazıyorum. 1997'yi bekleyin, şaşıracaksı-
nız».
Budizmle hayata döndü
tstanbul'daki konserinden birkaç ay son-
ra Shorter hayatının en büyük felaketini ya-
şadı. New York'tan havalanırken havada pat-
layıp okyanusa çakılan TWA uçağında 20 yıl-
lık hayat arkadaşmı kaybettı. Hayata küsüp
ortadan kayboldu. Derken hüzün dolu, müt-
hiş bir albümle çıktı gün ışığına: "1+1" Si-
nemakolik arkadaşı piyanist Herbie Han-
cock'la bir film düşleyip ona müzik yazar gi-
bi gerçekleştirmişlerdi bu CD'yi. Bir kez
daha yılın caz albümü ödülünü kazandı.
Beş yıl sonra, yine bir haziran sabahı rö-
portaj için aradığımızda mutsuz, umutsuz bir
Shorter'la karşılaşmayı bekJiyorduk. Oysa
heyecanmı binlerce kilometre uzaktaki ahi-
zeye ulaştıracak kadar enerjikti sesi. Yeni-
den evlenmişti.
Buz dolu meyvesuyu kokteylini yudum-
layıp bir yandan TV'deki otomobil yanşla-
nna göz atarken bu büyük acıyı nasıl atlat-
tığmı anlattı: "Budizm ve meditasyon sayesin-
de oldu. Eşimle yülarca meditasyon yaprruş-
ük. Onu göremesem de sesine, hayatin sesi-
ne kulak verdim. Diyaloğumuz sürüyor hep.
Yerdiğin sözü unutina, diyor bana. Sözşu:' Ha-
yatta başlangıç ya da son diye bir şey yok.
Ölümsüzleşecek yaratıcı değerler üret.' Söz-
lerini salaklar unutur yalnızca. Unutmaya-
lım, yarafılan hiçbir gerçek değer yok ol-
maz.."
Uzun uzun konçerto formundaki eserleri-
ni, klasik müzik dünyasındaki gözlemlerini
konuştuk. Portekiz'de orkestrayla verdikle-
ri konserin çok beğenilmesi onu mutlu et-
mişti. ABD'nin büyük gazetelerinde çıkan
övgüler de. Çalgısını eskiden olduğu gibi ke-
man, korno, trompet ya da çello grubunun
tınısını düşleyerek üflediğini, cazdaki solo-
lannda bile orkestral sesleri yansıtmayı de-
nediğini söyledi. Şimdi senfonik orkestra-
nın sonsuz olanakJannı kullanmaktan mut-
luydu. Shorter, müzikte renkleri önemsiyor-
du. Trio formatındaki küçük gruplarda ko-
nuya önem verilmediğini söyleyip "Benim
bildiğim renklere dikkat eden tek küçükgrup
Nat King Cole üçlüsüydü" dedi.
1+1 albümündeki yaklaşımı orkestral eser-
lerinde sürdürdügünü, gökkuşağını kıskan-
dıracak renkler keşfetmeye çahştığını an-
lattı: "İstanbul'da çalacağun dörtlüde renk-
lere verdiğim önemi göreceksiniz. Palete sal-
dınprenkleıiemüzikj apıyoruz. Herkes ken-
direnginikoyuyor, ortakrenkleranyonız. Bu
arada hiç görübneyenrenkleryaraayoruz. An-
cak bu sayede öykümüzü, sahneye koyduğu-
muz oyunu geliştirip genişletmek mümkün."
Ah şu gençler!
Geçen konuşmamızda, genç müzikçilerin
bir stüdyodan diğerine koşma telaşından
müziğe yeterince zaman ayırmadığından,
yaratıcı olamadığından şikâyet eden Shor-
ter, bu kez de kendı seslerini yaratamama-
lanna takmıştı kafasını: "Benimle çalarken
ahşkanlıklannı bınıkmalan gerekiyor. John
Coltrane, Art Tatum ya da Charlie Parker'dan
daha iyi çahna, Parker'ın yanm bırakükla-
nnı tamamlama fikrinden vazgeçmeliler.
Dramatik etki, teorik yaklaşım önemli. Bu-
nun için Miles'ın grubunda uzun sololar yok-
tu, dramatik etki yapan öğeler kullanıbyor-
du."
lstanbul'da birlikte çalacağı piyanist Da-
nilo Perez, basçı John Patitucci ve davulcu
Brian Blade'le yeni bir araya gelmişti. Fa-
kat grup ona umut veriyordu. Bugünlerde kay-
dettiği yeni albüm için epeyce beste hazır-
ladığını belirttikten sonra "Onlara kendi ses-
lerini sergileyebilecekleri bol miktarda öz-
gür alan bıraknm" dedi.
Son gözdesi gitarcı Lionel Louke
Röportajın sonunda sözü Weather Re-
port'a getirdik. Grubun devrini doldurduğu-
nu ima etti. Anlaşılan büyük paralar vere-
cek, bir efsaneyi diriltmeye cesaret edecek
plak fırması bulunarruyordu. Aynca yeniden
yoğun prova ve konser trafiğine katlanacak
sabrı da yoktu Shorter'ın...
Beş yıl önce gençler arasındaki gözdesi pi-
yanist Gonzalo Rubalcaba'ydı. Şimdi ise
TheloniousMonkEnstirüsü'nün burs smav-
lannda karşılaştığı gitarcı Lionel Louke den
heyecanla bahsediyor, yeni albümünde bir-
kaç parçada çalacağını söylüyordu. "YaBrad
Meldau" dedik. "Müthis bir astronoto. Yer-
yüzünden kalkacak Uk uzay gemisinin kap-
tam ohnaya hazu-*
1
dedi gülerek. Astronot bu-
günü yanna bağlayan cesur insanoğlu demek,
Shorter'ın sözlüğünde. Ve daha çok, daha çok
astronota ihtiyacımız olduğunu düşünüyor.
Tıpkı kendisi gibi astronotlara...
elli
kalıplar
içinde müzik
yapmayı
sevmeyen
Belle,
parçalannda
Avrupa'dan
Afrika'ya
kadar uzanan
pek çok
melodiyi
banndınyor.
Okyanusun
ortasındaki müzik
KüMrServisi-Beate Lech ve-
ya sahne ismi ile Beady Belle,
Norveç kökenli bir sanatçı. Mü-
zik yaşamına 1993 yılında baş-
layan Belle. bugüne kadar In-
sertCoin ve Folk&Rovere top-
luluklannda vokalist olarak ça-
lıştı. Sanatçının Home albümü
geçen ayın ortalannda Unıver-
sal etıketi ile piyasaya sunul-
muştu.
Belle. bu akşam saat 23.00'te
8. Uluslararası Istanbul Caz Fes-
tivalı kapsammda Babylon'da
gerçekleşecek 'Jazzland Gece-
leri'nin konuğu olacak.
2.5 yıl önce Jazzland'ın yö-
netıcisi olan Bugge Wfesseltoft'un
teklifi üzerine solo albüm yap-
maya karar v eren sanatçı parça
seçımınde olabildiğince özgür
davrandı. Belli kahplar içinde
müzik yapmayı sevmeyen Bel-
le, parçalannda Avrupa'dan Af-
rika'ya kadar uzanan pek çok
melodiyi banndınyor. Sanatçı
solo yapma fikrinin kendisini bi-
raz zorladığmı ifade etse de
bundan böyle yoluna tek başı-
na devam etmeye kararlı.
Pek çok müziği harmanlaya-
rak farklı şeyler yaratmayı se-
ven Belle, "Yapbğnuz müziği
dünya üzerinde nereye koyuyor-
sunuz" sorusuna Atlas Okyanu-
su'nun tam ortası yanıtmı veri-
yor. Norveçli olmasına rağmen
daha önceki yıllarda ülkesın-
den çıkan sanatçılann günü-
müzde artık dünya müziğini et-
kilemediğine inanan Belle ıçın
önemli olan yapılan müziğin
özgünlüğü.
Ilk solo çalışmasını kendi
evindeki stüdyosunda gerçekleş-
tiren sanatçı ikinci albümünün
çalışmalanna da baslamış du-
rumda.
Dianne Reeves güçlü sesiyle müzikte sınır tanımadığını kanıtlıyor
Yeteneği aflesinden geliyor
• Son yıllann en önemli kadın vokalistlerinden Reeves,
bu akşam saat 20.30'da Sarah Vaughan'a ithaf ettiği son
çalışması The Calling: Celebrating Sarah Vaughan'dan
parçalan ve unutulmaz klasikleri seslendirecek.
KültürSenisi-Caz festıvali kapsa-
mmda bu gece Açıkhava'da Dianne
Reeves'i izleyeceğiz. Güçlü sesi, do-
ğaçlamadaki becerisiyle Dianne Re-
eves, tam anlamıyla caz dünyasının
içine doğdu. Müzikte sınırlann olma-
dığıru düşünen Reeves'in şarkı söyle-
yişi dünyanın tüm seslerinden etkiler
taşıyor: Afrika, Brezilya ve Karayib-
ler; gospeller ve ritim&blues, klasik ve
çağdaş pop.
Carmcn McRae ve BiDie Hoüday'le
birlikte yaptıldan müzik, güçlü bir öy-
kü anlatma içgüdüsüne bağlanıyor.
Reeves, 1987'den
beri üç Grammy
ödülüne aday
gösterildi. Clark
Terry, Sergio
Mendes, Gene
Harris,Harrv'Be-
lafonte gibi müzis-
yenler onun sanat ya-
şamına bir tribute de
eklediler.
1956"daDetroit'tedo-
ğan ve Denver'da büyü-
yen Reeves, babasını iki
yaşındayken kanserden kay-
betti. Ancak ailedeki kadın-
lar -büyükannesı, bir
hemşıre olan annesı.
teyzesi ve ablası Sha-
ron- ona sarsılmaz bir
sebat duygusu verdiler.
"Hepsi kavgacıydT di-
yor Reeves.
"Tüm yaşamım bo-
yunca hepsinin işteki problemlerini
dinledim. İnanılmazdılar."
Reeves'in müzik yeteneği de aileden
yadigâr. Babası bir şarkıcıydı, annesi
trompet çahyordu ve dayısı Charles
Burrell. Colorado Senfoni'de bas ça-
hyordu. Aynca kuzeni George Duke
klavye çahyordu, besteci ve aranjör-
dü. Duke. daha sonra da onun plak
kaydını yaptı. Çocukken Reeves pi-
yano çalmaya başladı. Sa-
natsal ve duygusal altya-
pısı onun siyahlara kar-
şı yapılan baskılara gö-
ğüs germesine yardım
etti. 6O'lı yıllann sonla-
nnda diğer siyah
çocuklarla bir-
likte beyaz
komşu ço-
cuklan-
nrn -
çoğunlukla anne babalar tarafından
kışkırtılan- ırkçı davranışlanna maruz
kaldı. "Bunun gerçekten cahillik ol-
duğu kafama dank etti. Ötekini anla-
mak istememenin gctirdiği cahillik."
Daha sonra 13 yaşında diğer sıyah,
beyaz ve Ispanyol asıllı çocuklarla bir-
likte büyükleri eğitmek için bir girişim-
de bulunur. Evlere konuk olurlar, okul-
da toplantılar yaparlar ve hatta bir kon-
ser düzenlerler. Çocuklar tarafından
düzenlenen bu konserde Dianne Reeves
de bir şarkı söyler. Dianne Reeves, ya-
ratıcı yeteneğini Lincoln Center Jazz
Orchestra'da yaptığı Duke EUington
projeleriyle sürdürdü. geçen yıllarda da
Beyaz Saray'da bir konser verdi. Re-
eves, halen Denver'da yaşıyor. ama za-
manının çoğu yollarda geçiyor ve "Din-
fcyiciye yakm ohnanmtek yoluturneler"
diyor. Tutucu eleştirmenlerin sözleri-
ne karşın o hâlâ inatla maceracı yanı-
nı koruyor. "Eleştirmenlerin şunu bil-
melerini istiyorum: Bakuı, hoşunuza
gitsede gmnesede banabüyümem için
nrsatvermelisiniz*' diyor Reeves. "Bu,
cazı artık terk ettiğim anlamına gel-
mez. \alruzca gerçekten ne hissettiği-
mi ifade etmek için farklı yollar bul-
dum."
Reeves'in şarla söyleyişi
dünyanın tüm seslerinden
etkiler taşıyor.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
Şiip, Cahit Sıtkı, Zaman
Melih Cevdet Anday'ın şiirinde zaman sorun-
salının, çok önemli bir yer tuttuğuna; Anday'ın şi-
irlerindeki "zaman"\ Adnan Benk'in "geçmeyer
zaman" olarak betimlediğine bir önceki yazımız-
da değinmiştik. On beş gün geçmiş üstünden, c
yazının.
Bu geçen, birim zaman hiç kuşkusuz ki bizirr
tanımladığımız bir "ölçüt". Bir eskime; bedenir
ve doğanın, tabii ki eşyanın da eskimesi (yaşlan-
ması). Buna denk düşen, bu görünüme, daha doğ-
rusu şöyle demeliyim, değişim gösteren, farklılık
gösteren bu görünüme bizim, praksiste bulduğu-
muz bir karşılık ("ölçüt/ölçümleme").
Cahit Sıtkı Tarancı da, birçok şair gibi zaman
sorunuyla uğraşır; zamanın anlam alanına girer. Ta-
rancı'nın şiirinde yer alan, daha çok birim zama-
na ilişkin bir sorunsallıktır ve çok sık temalaştırdı-
ğı "ölüm" ile de neredeyse koşut gider.
Ünlü "Abbas" şiiri örneklerden biridir. Şehrazat'ın
söytemini izleyerek söylersek bana anlatılanlara gö-
re, Cahit Sıtkı askerliğinde (sanırım subay olarak
yapıyor), günün ortasında içmeye başlıyormuş.
Herhalde, defter kalemi de yanı başında duruyor-
dur.
Çavuşu Abbas ya da emireri, onun bu haline çok
üzülüyormuş. "Komutanım, ciğerlerineyazık, ba-
h akşamı bekle" diye ısrarla diretiyormuş. (Bura-
da da zamanın geçişine büyük bir istek var.)
Neyse, anlatılanlara göre Cahit Sıtkı bakmış ki
çavuş çok üzülüyor, bir gün içmeye günün orta-
sında başlamamış, akşamı beklemiş, hava karar-
maya başlayınca da:
Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağnsı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenannda havuzun.
Demiş. Belli ki gündüzleri içemeyen Abbas'a
da "çilingir soframızı" derken bir davet var. Ça-
vuş bu daveti kabul etmiş mi doğrusu orası anla-
tılmadı. Bence her akşam değil, ama zaman za-
man bir süreliğine üstada katılmıştır, diye düşünü-
yorum.
Sonraki dizelerde de zamanın geçişine ilişkin öz-
lem, birebir bir imge anlayışıyla dile getiriliyor.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihihi seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Ayın çıkması; seccadenin kendisi, çünkü mekân,
dolayısıyla zaman üstü bir variık olduğundan; kır-
bacın kullanılması da hızı, dolayısıyla zamanın ge-
çişini betimliyor. Zaten son iki dizede çok açık ola-
rak ifadesini buluyor, zamanın geçişi.
Bu hayıriı bir geçiş; ancak önce mesafenin ka-
panması gerekiyor. Mesafenin kapanması dadoğ-
rudan zamanın geçişini gösteriyor. Şiirin son di-
zelennde de, bu kez geçmişteki bir 'an'a, geçmiş-
teki bir sevgiliye gidiş var.
Katıp tozu dumana,
Vargit,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş 'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Sanki, bu kez zamana ilişkin anlam alanı degi-
şiveriyor; geçen zamanı ortadan kaldırmak var; ge-
çen bir süreyi yok etmek var. O andan, ağacın al-
tındaki andan, ilk sevgiliye ilişkin ana kadar geçen
kısmı çekip almak, ortadan kaldırmak var.
Çünkü ilk sevgili diyor, aradakilerden herhangi
birini söylemiyor. (Son dize bunu iyice pekiştiriyor.)
Demek ki en çok ilk sevgili "kalp ağnsı" yapmış,
onun için Abbas'ı ona, geçmişin biryerindeki Be-
şiktaş'a gönderiyor.
Acaba, Abbas getirdi mi ilk sevgiliyi Cahit Sıt-
kı'ya; anlatılanlarda bu kısım yoktu, ama kim bi-
lebilir ki!
Paflagonia-Köklene Dönüş'
• Kültür Servisi - Padova Ünıversitesi
profesörlerinden Ugo Silvello yaptığı
araştırmalar sonucunda Italyan Veneto halkının
3200 yıl önce Batı Karadeniz'deki Paflagonia
ülkesinde yaşamış Enetlerin soyundan
geldiğini ortaya çıkardı. Bu çalışmanın bütün
dünyaya tanıtılması amacı ile Türkiye ve
ltalya'nın ortak oluşturduğu 'Paflagonia -
Köklere Dönüş' adlı proje hayata geçirildi. 30
Temmuz'da 5 bisikletli ve Prof. Dr. Ugo
Silvello başkanlığındakı ekip, 3200 yıl önce
katettikleri 2764 kilometrelik göç yolunu açıp
17 Ağustos'ta Bartın'a ulaşacaklar. Proje
kamuoyuna 12 Temmuz'da ttalya'da ve 20
Temmuz'da Türkiye'de tanıtılacak.
Charles Dickens'm mektuplan
• Kültür Servisi-Yazar Charles Dickens'rn,
1847'de bulduğu, hayat kadınlannın ve . 1
serserilerin kaldığı evin sahibi Georgina
Morson'a yazdığı mektuplar bulundu.
Morson'ın torununun evinden taşınmasıyla
bulunan ve 1849 - 1854 yıllan arasında
yazılmış 14 mektup, Devon'da Robin Fenner'm
düzenlediği müzayedede satıldı. Bir mektuba 5
bin pound verildiği belirtilirken mektuplara
ödenen toplam miktar açıklanmadı. Büyük ilgi
gören mektuplar, sosyal kuruluşlar ve müzeler
tarafindan satın alınırken 14 mektup
Ingiltere'de kaldı. Mektuplann Dickens'm özel
yaşamı ve yardıma ihtiyacı olan insanlara karşı
şefkatli tavnna dair ipuçlan içerdiği de gelen
bilgiler arasında.