17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12TEIV1MUZ2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA U l \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Tarihi Mardin kentini yazgısıyla baş başa bırakarak aşağıdaki 'yeni şehre' taşınmış vJL ererel yönetimlerin, kentin "sahipleri" olduğunu söylemeyen yok... Mardin için de bu geçerli, ama belediye "gerçek kentte" kalmak yerine "dışan" taşınarak vefasızlığa öncülük ediyor. "Yeni Mardin" kentin aşağısında htda apartmanlaşıyor... (solda) "Eski Mardin" ise güneşi hâlâ umutla yudumlayarak tarihi geleceğe taşımaya "direniyor"... (sağda) Kentinden 'kaçan' belediyeGAP Bölgesi'ndeki kentlerin tü- mü aynı zamanda birer "tarih" ha- zinesi... Bunlar arasındaen "gizem- li" olanı ise belki de Mardin... Çünkü Mardin, farklı din ve inançlann yüzlerce yıl bırlikte "uy- garükyaratüklan" bir kent olmanın yanı sıra aynı uygarlığın günümüze taşınmış sivil mimari ve anıtsal şa- heserleriyle de bir "müzeyerteşme" görüntüsünü hâlâ sürdürüyor... Ne var ki Mardin'in bu eşsiz gü- zelliğine en büyük duyarsızlığı "başkalarT değil, bizzat "Mardin Belediyesi" ve ona ayak uyduran "GAP tdaresi" göstermiş... Öylesine "duygusuz" bir imaran- layışını yürürlüğe sokmuşlar ki, tut- muşlar eski kenti "terkedilen bölge" gibi yazgısıyla baş başa bırakan bir "yenişehir r> (!) planlamasını gerçek- leştirmişler... Dahası, birçok kamu kurumuyla birlikte,"Yeni Belediye Binasrnı da bu yeni şehirde inşa ederek adeta devleti ve yerel yönetimi "Mar- din'den kaçırmışlar"... 'PlaıüV vefasızhk Mimarlar Odası Mardin Temsilci- si Yılmaz Altındağ ve yönetim ku- rulundan Şehmuz Dincel"le bu bü- yük vefasızlığın "planlama süreci- ni" konuşuyoruz. Kentin kendi olağan dinamikleri içinde asıl gelişme bölgesi "Mey- danbaşr semtıyken, üstelik bu böl- ge hem kentsel doku hem de topog- rafya ilişkileriyle "organik bir bü- yümeye" olanak sağlarken, 1970 'le- rin sonlannda şimdiki "yeni şehir'" planı devreye sokulmuş. Ardından, 1980'lerde "GAP'ın onayı" ıle 4 katlı imar hakJan 8-10 kata çıkarılarak aynı bölge "rantın da çekiciliğiyle" hızla gelişmeye başlamış... Işte bu süreçte, "yukandakj" ta- rihi Mardin kent merkezini "terk e- den" belediye ile birlikte çok sayı- da kurum \e kuruluş "aşağıdaki" rant cennetine yığılınca, güzelım "müze kent" başlamış metruklaş- maya ve yıpranmaya... Özellikle "Telekom Binası" gibi tarihi doku- ya adeta "saldıran'" de\' kamu bına- larının da baskınıyla, o eşsiz "pito- resk" siluet bozulmaya, yine o eş- siz mimari peyzaj da parçalanmaya yüz rutmuş... Umut verici 'dönüşler'... Son zamanlarda ise yine de umut- lu bir gelişme var. "Aşağıda" rant zengini olanlar, beton yığınlan ara- sında yaşamak yerine yeniden eski Mardin'in "insancü ortamına" ve evlerine dönüyorlar. Tarihi binaları onanp "aşağı şehri" sadece iş bina- lanna bırakıyorlar... Bu geri dönüşün giderek hızlana- cağını, yeni şehrin zamanla çekici- liğıni yitirip asıl Mardin'in yukan- daki eski kent olduğunun yeniden anımsanacağını şimdiden görenler ise halkla birlikte "bankalar"... He- men hiçbir banka şubesi aşağıda de- ğil ve tarihi kentteki hâlâ cnlılığını koruyan eski "çarşıyla" birlikte Mardin'e hizmet veriyorlar... Mardin'den aynlırken dansı bele- diyenin başına diyoruz ve eklemek- ten de kendimızi alamıyoruz: "Batan gemiyi bile en son kaptan terk eder... Mardin ise batmadı ve iş- te hâlâ coşkuyla yaşama kav gası ve- riyor... Belediye, bu büyük suçunu affettirmeli, hemen tarihi kente geri dönüp varoluş kavgasuıın önünde yer ahnah..." Tarihi Kentler Birliği, Antakya için kent ve kültür kuruluşlarını destek vermeye çağırdı Yardım ve restorasyon kampanyası Kentsel ve kültürel miras projelerini tanıt- mak ve tartışmak üzere 24 Mayıs 2001 günü Antaiya'da düzenlenen bir "kok>kyum*da bir araya gelen Tarihi Kentler Birügi'ne üye be- lediyeler, birliğin kurucu üyelerinden Antak- ya'da meydana gelen "sel tahribâtı" nede- nîyle ulusal ve uluslararası kent ve kültür ku- ruluşlannı "yardımverestorasyon"kampan- yasma destek vermeye çağırdılar. Kolokyum nedeniyle Antalya'da bulunan Tarihi Kentler Birliği Encümeni olağan üstü toplanarak aldığı kararda, "kültür ve uygar- hk tarihinin en önemli merkezlerinden olan, değişik din ve inançlann zengjn mirasrvla bir- likte binierce yılhk kent ve yerieşme dokusu- nu banndıran Antakya'nın bu felaket nede- niyle gördüğü zarann ve hasann giderilme- sinin. hem ulusal hem de uluslararası bir gö- rev olduğunu" hatırlattı... Encümen karannı, kolokyumun açılış ko- nuşmasmda okuyarak ilan eden Tarihi Kent- ler Birliği Başkanı ve Bursa Büyükşehir Be- lediye Başkanı Erdoğan Bilenser, öncelikle hükümetin ve devletin bu kampanyaya etkin Ası Nehri eskiden de hep taşardı... Ama, ya- tağuıda bina olmadığı için "felaket" yaşan- mazdı... (Fotoğraf: Cumhurhet arştvi) katılmasını isteyerek "afet ve olağanüstü hal yasalan da işletilervk sel olayını felakete dö- nüştüren sakıncalı imarplanlannın ve yerieş- me karariannın hemen durdurulup kentin yeniden ve tarihi-doğal dokuyu gözetecek şe- kilde planlanmasuun sağlanması gerektiği- ni" belirtti... Kolokyumda hem kültür projelerini hem de selin yarattığı tahribâtı ve nedenlerini anla- tan Antakya Belediye Başkanı tris Şentürk de temel probTemin "tarihselgeleneklerîyök eden yeni yapılaşma" ile "nehir yatağuun i- mar rantına açılması" olduğunu vurguladı... Özellikle eski sokaklardaki taş döşemele- rin önceki yıllarda betonla örtülmesi ve ta- rihten gelen "sel kanaHannuı" da yeni bina- larla kapatılması sonucunda, aşın yağmurun su baskınlanna dönüşerek geleneksel yerieş- me dokusunu tahrip ettiğini açıklayan îris Şentürk, "Eğer o sabaha karşı saat 04.00'te dereyatagındaki evlerde uyuyanlan da uyan- dınp binaları boşalttırmasaydık, kısa süre sonra gelen sel tatn bir faciaya dönüşecekti..." dedi. Antakya şimdi, Antalya'daki "restorasyon kampanyası" karan için atılacak adımlan bekliyor... Bunun için de tüm kültür kurum- lannın bu tarihsel başkente artık ilgi göster- meleri gerekiyor... tki farklı sokak müziği, özgür ruhlu çalışmalan ve performanslanyla festival izleyicisini coşturdu Rüzgârla birlikte hüzne karşı edilen daııs ÖZIEMALTUNOK Reggae, funk. caz, soul ve hiphop gibi fark- h taızlan birleştirerek Laço Tayfa ile birlikte 199fde yaptıklan 'TheBuzzbag' albümüyle müzkseverlere rengârenk bir yenilik sunan Brotkhn Funk Essentials, cumartesi günü Hartiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir kez da- ha ftstıvalin konuğu oldu. tki grup son ola- rak na'tta Istanbul ve Izmir'de birlikte kon- ser ^ermişti. 1999"daki festivalde dinleyicınin ilk notayı çalar çalmaz ayağa kalktığını söyleyen gru- bun kurucusu Lati Kronlund'un umduğu gi- bi aynı durum bu konserde de yaşandı. Kala- balık ekip, sahneye çıktığında, özgün dansla- ny'a dinleyiciyi coşturan vokalist Hanifah. herkesi ayağa kalkıp rüzgânn sesini dınleye- rek uçmaya davet etti. Hanifah. "Benim gel- diğim yerde insanlar hapisteydiler ve biz bu- nun üzüntüsünü unutmak için hep dans edcr- dik" diyerek salondakileri ayağa kaldırdı. Yine bildik coşkulu ruhlannı iz- leyiciye taşıyan ekip, 'Kân'bim', 'İstanbul Tvvilight', 'Konyalım" gi- bi tanıdık melodilerle Istanbullu müzikseverleri coştururken reper- tuvarlannda sürpriz bir 'mambo' parçasına da yer \erdi. BFE, konser boyunca kendileri- ne ayakta ve dans ederek eşlik e- den izleyicilerle sürekli iletişim halindeydi. Ön sıralardaki dinle- yicilerin sadece kıbarca alkışladı- ğını, gerçek dinleyicilerin ise ge- rilerde yer alan coşkulu kitle oldu- ğunu söyleyen grup, üç kez bis yaptı. Beş kişilik bir ekiple gruba eşlık eden Laço Tayfa da başta Hüsnü Şenlendirici olmak üzere, özellikle fınaldeki sololarıylakon- sere renk kattı. Lati Kronlund, festivalin kon- septini çok beğendiklerini ve bu- günkü caz festivallerinin geniş bir yapılanmaya sahip olduğunu be- lirtirken Nick Cave gibi bir devi burada ızleyebiliyor olmanın bü- yük bir keyıf olduğunu söylüyor. Haüfsh, harekeüiliği ve dansıyla izleyenleri büyüiedi. BFE, Türk müziğini farkJı bir bi- Brooklyn Funk Essentials&Laço Tayfa üç yıldır bir arada. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) çimde sunarken beğeni toplamalannın ardın- da Laço Tayfa'yla yaptıklan albümde alışıla- gelmiş güçlü melodilerin yer almasma bağlı- yor. Laço Tayfa ile müzikal anlamda güzel bir birliktelik yakalayan grup, üç yıllık yoğun iletişimin bundan sonra da sürmesini istiyor. Başanya ulaştıklanna inaruyorlar Laço Tayfa'nın kurucusu Hüsnü Şenlendi- rici ise festival programında geçen yıllara oranla daha az ama daha önemli ısimlerin yer aldığını düşünüyor. lyi aranje edilmiş yer- leşik bir repertuvarlan olduğu için konser programında fazla bir değişiklik yapmak is- temediklerini söylerken iki kalabalık ekibin bir araya gelmesinin ancak böyle önemli or- ganizasyonlarda gerçekleşebildiğini dile ge- tiriyor. tki farklı grubun müzik dilinin bir or- tak paydada buluşmasını ise 'iki farklı sokak müziğinin buieşmesinden ortaya çıkan özgür ruhlu bir oluşum' olmasına bağlıyor. Grup. Türk müziğinin geniş repertuvarmdan deği- şik yorumlamalarla faydalanmayı sürdürmek niyetinde. Aynı zamanda 'Bergama Gaydası' ile de farklı müzik zevklerine sahip insanla- ra, bütün müzik tarzlanndan izler taşıyan bir albüm sunarak hedefledikJeri başanya ulaş- tıklanna ınanıyorlar. Şenlendirici, BFE ile yeni bir albüm yapma düşüncesine ise 'Her anherşevolabilir' diyor. Şu sıralar Avrupa'dakı festivalleri dolaşan BFE de buna katılıyor, grup aynca yakmda yeni albümü için stüdyoya girme hazırlıklan yapıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Nâzım'ı Anlamak...Geçen haftakı "Bir Oyunun Öğrettikleri" başlıklı yazım, beklenmedik diye nitelendirebileceğim ölçü- de ve güzellıkte yankılar yarattı.'Bu yankılar bana çeşitli yollarla ufaştığından, bu haftaki yazı okurla- nma karşılık niteliğini de taşıyor. Önceki yazımda, önümüzdeki "Nâzım Yılı" nede- niyle Stüdyo Drama tiyatro topluluğu için "Ben, Nâ- zım, Yaşarken ve Ölürken" başlıklı, tek perdelik ve kişilik bir oyun yazdığımı, oyunu Onur Bayraktar'ın yöneteceğıni ve Nâzım rolünü de ustleneceğini, yo- ruma -sonradan yaptığımız bir değişiklik uyannca- Melis Birkan'ın da modern dansla katılacağını an- latmıştım. Aynca bu oyunda, Nâzım Hikmet'in kendi yazdıklarından yola çıkılmadığını, herhangi bir kolaja da başvurulmadığını belirtmiştim. Bu noktadayoğunlaşan sorularolduğundan, ko- nuya biraz açıklık getirmek istiyorum. Ben, bu me- tinle birtür belgesel tıyatroyu değil, fakat nesnel bir olgu olan Nâzım'a öznel ve özel bir bakışı ortaya koymayı amaçladım. Başka deyişle, göndermele- rin ağırlık noktasının Nâzım'dan kalanlar, giderek de herkeste kalmış olabilecekler üzerinde toplanma- sını ıstedim. Çünkü kişisel kanıma göre bir sanat- çı, her birimiz onu artık eserlerinin adlannı her de- fasında anımsamamızı gerektirmeyecek kadar bi- zim ya da benım kılabilmişsek eğer, evet, işte an- cak o zamandan başlayarak bizdeki kalıcılığınıya- şamaya, bir içselliğin ikliminde kök salmaya baş- lar. "Ben, Nâzım, Yaşarken ve Ölürken"'ın metninde bu durum, aynı zamanda birgereklilik olarak da di- le getirildı. Oyunda "Adam" ve "Nâzım" olmak üze- re -aynı oyuncu tarafından canlandırılan-iki karak- ter var. "Adam", bir anma toplantısında Nâzım'ı ve "Nâzım olayı"nı anlatmak uzere çağrılmış olan ki- şi. Ondan beklenen, alışılagelmiş kalıplar içerisin- de bir "anma toplantısı"nı gerçekleştirmesi, ve za- manla herkesin üzerinde oluşmuş, onaylanması da neredeyse bir göreve dönüşmüş bir Nâzım portre- sine sadık kalması. Ne var ki "Adam", daha ilk cüm- leleriyle beklenenlerden farklı yollara sapacağını bellieder: "Buanmagününde, 'Bizesizdeki Nâzım Hikmet'ianlatın!'ded/7e/:..SendeW/Vâz/mH/7(mef... Sizlerde de var mı? Yani sormak istediğim, bura- da bulunan herkesin bir Nâzım Hikmet'i var mı?.. Şimdi düşünüyorum da, o gerçekten olsaydı her- keste, yani baştan beri, yani onca insan manzara- larını doldurmuş olan bütün insanlar, hepsi, birer Nâzım varedebilmiş olsalardı kendilehnde... Ne dersiniz, o zaman her şey daha farklı olmaz mıy- dı?.." O anma gününün hiç de alışılagelmiş türden ol- mayacağının bir başka göstergesi de, yine "Adam "ın şu sözlerinden yansır: "Biliyormusunuz, aslında nefret ederim anma günlerinden! Bana öy- le geliyor ki, anma günlerini sanki biraz da yaşat- mayı başaramadıklarımızdan özürdilemek için dü- zenleriz... Yaşatmak ve öldürmek! Öldürdüklerimi- zi sonradan yaşıyor varsaymak!.." Metinde Nâzım'ın hiçbir şiiri yok. Çünkü amaç- lanan, Nâztm'ın alışılagelmiş biçimde anılmastna katkıda bulunmak değil. Asıl amaç, Nâzım'ı izlemek üzere gelecek olan seyirciye, çok sevdiği, belki de yücelttiği bir şairi kendinde ne ölçüde varedebilmiş olduğu konusunda bir sorgulama zemini sağlamak: "Nâzım yaşıyor!" diyebilme hakkının, ancak onu kendilerinde de varedebilmiş olanlara ait olabilece- ği bilincini aşılamak. Bunların gerçekleşme ölçüsü, oyunun da doğru- luğunun ya da yanlışlığının ölçüsü olacak! e-posta: ahmetcemal(a superonline.com acem20(« hotmail.com Borusan'ın konser programı • Kültür Servisi - Borusan İstanbul Fılarmoni Orkestrası, 2001-2002 sezonuna 28 Eylül'de başhyor. 28-29 Eylül'de Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ve Lütfi Kırdar Konser Şalonu'ndaki konserlenn şefi Prof. Gürer Aykal, solisti ise piyanist tdil.Biret. 30 Ekim'de Lütfi Kırdar Konser Şalonu'ndaki konserin şefi Prof. Gürer Aykal, solisti viyolonselci Alexander Rudin. 27-28 Kasım'da şef yine Prof. Gürer Aykal olacak. 12-13 Aralık'taki konserlerin şefi Prof. Gürer Aykal, solisti Alfredo Rolando Ortiz (Latin arp). 14-15 Ocak konserlerini Tokyo Filarmoni Orkestrası'nın şefi Chosei Komatsu yönetecek. 13 Şubat'taki konserin şefi ise Emil Tabakov. 26-27 Mart konserlerine şef Prof. Gürer Aykal ve solist viyolonselci Efe Baltacıgil katılacak. 29- 30 Nisan konserlerinin şefi Justus Franz. 7-8, 28-29 Mayıs konserlerini Prof. Gürer Aykal yönetecek. Orkestra, Güneydoğu turnesinde Diyarbakır 2. Kültür Sanat Festivali'nin kapanış konserini 2-3 Haziran 2002'de verecek. Konserin solistlen Corey Cerovsek, Igor Oistrach ve Pelın Halkacı. Özel yasa istiyorlar • Kültür Servisi - Devlet Tiyatrolan Opera ve Balesi Çalışanlan Vakfı (TOBAV), özel mesleki yasanın çıkanlmasını ve yetki yasası çerçevesınde 30 yıllık haksızlığın ortadan kaldınlmasını istedi. TOBAV üyeleri, 657 sayılı kanunun ek geçici 16. maddesiyle mühendislere denk tutulan kurumlannın, özel yasalan hazırlanıncaya kadar, kendilerine en yakın meslek kuruluşu olan TRT Genel / Müdürlüğü'ne denk tutulmasım talep ettiler. Kurumun bu talebi, tasan halinde 3 Mayıs 2001'de Kültür Bakanhğı'nca Başbakanlığa da iletilmişti. Şimdi 13 Temmuz'da verilmesi gereken karar bekleniyor. BUGÜN • AYA İRİNİ KİLİSESİ'nde saat 21 .OO'de piyanist Tuluyhan Uğurlu'nun 'Mukaddes Doğu'nun Mabetleri' başlıklı konseri ızlenebilir. (288 18 80) • İFSAK'ta saat 19.30'da Yıldız Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi Fotoğraf Kulüpleri'nin 'Günejdoğu 11 adlı saydam gösterisi gerçekleşecek. (292 42 01) • ENKA VAKFI'da saat 21. 30'da Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan'nın 'Aşk Gibi' adlı oyunu izlenebilir. (276 22 14)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle