23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10TEMMUZ2001SAU ROPORTAJ AB 'nin Genişlemesinden Sorumlu Genel Müdür EnecoLandaburu Türkiye 'yi eleştirdi: Programınızyeterli değilNİLGÜN CERRAHOGLU BRÜKSEL - Avrupa Birliği'nin Genişlemesinden Sorumlu Genel Müdür Eneco Landaburu, Türki- ye'nin hazırladığı ulusal programı yeterli bulmadığım söyledi. Ölüm cezası, Milli Güvenlik Kurulu, in- san haklan, azınlıkhklara saygı gi- bı konularda takvim ve içerik açı- sından daha çok şey bekledikleri- ni belirten Landaburu, "Progra- mın tüm öğeleriyle görüş birliği içinde değüim. Çok açıdan mah- cup bir plan bu" dedi. Landabu- ru'nun sorulanmıza \erdiği yantı- lar şöyle: - Ekonomik, sosyal, siyasi kriz; Türkiye'nin gelecek AB üyeliğini nasıl etkiler? LANDABURU: Türk hükümeti ve özellikle de Bakan Kemal Der- viş'in ekonomik krize çözüm ara- yışlannı destekliyoruz. Bu çok ke- sın ve net. Ekonominin modernı- zasyonu \e özelleştirmeler gibı Türk ekonomısinın modernizasyo- nu ıçin öngördüğümüz dönüşüme fevkalade paralel Derviş'in öneri- leri. KOB'de çizdiğimiz çerçevede varbunlar. Derviş'in, ekonomisini modernleştirme yolunda başarılı olmasını arzu ediyoruz. Kendisiy- le burada bunlan görüşeceğiz. 'Ulusal Program mahcup' - L'lusal Prgranu yeterli buldu- nuzmu? - Programın en büyük değeri her şeyden önce "var olmasıdır" Şa- ka değil. Ciddiyim. Türkiye gibi bir ülke için -siyasi, demokratik, ekonomik, sosyal anlamda- böyle- İSPANYOL SOSYALİST ENECO LANDABURU Aday ülkeler için ldlit isinı Ekibiyle genişleme dosyalanm hazırlayan ve müzakereleri yürüten Eneco Landaburu aday ülkeler için kilit isim. Genişleme dosyalan üzerinde yaptığı teknik ve siyasi değerlendirmelere AB Başbakanlan bile dokunmuyor. Genişlemeden Sorumlu AB Komiseri Verheugen nitekim onun "mutfakta pişirdiği yemekleri" sunuyor. Tıpik bir bürokrat değil. Bask asıih bir Ispanyol Avrupa realetisini iyi kavrayan bir entelektüel, insancıl bir "bölgeci" olarak taıunıyor. 80'li yıllar îspanyası'nda Gonzalez'i iktidara taşıyan ekipte yer alan ve Ispanyol sosyalistlerinin Avrupa politikasından sorumlu olan Landaburu, ülkesinin rafine siyasi beyinlerinden biri olarak biliniyor. Türkiye'ye kısa dönemde üyelik tenünan verebflecek idmse yok bugün rçm" diyen Landaburu. Kemal Derviş'in bugünkü Brüksel çıkartmasını ılgıyle bekliyor. sine kapsamh değişim öngören bir programın varlığı devrimcidir. Hiçbir şey değilse buna şapka çı- kartılır. Ancak programı yeterli bulmadığımı da ilave etmeliyim. Programın tüm öğeleriyle görüş birliği içinde değilim. Çok açıdan mahcup bir plan bu. Bazı reform- lann belli takvimde sonuçlandınl- ması açısından ciddi bir angajman içinde görünmüyor. Ölüm cezası, MGK statüsü, insan haklan, azın- lıklara saygı gibi konularda -tak- vim, içerik açısından- daha güçlü daha açık bir angajman beklerdik hükümetten. Programın analizini henüz bitirmedik. Çahşmaya de- vam ediyoruz. -Hâlâmı? - Evet.. çünkü programı önce tn- gilizceye, ardından Fransızcaya çevirmemiz gerekti. Şimdi teknik departmanlann değerlendirmele- rini bekliyoruz. - Ulusal Program Türkçe mi gön- derildi? - Ilk aşamada Türkçe geldi. - Macarlar Macarca, Polonyab- lar Lehçe mi yolluyor Ulusal Prog- ramlannı? - Biz büyük bir aileyiz. Her tür- lüsü var. Ozellikler, farklılıklara saygı gösteriyoruz. Ulusal Prog- ram konusu bir siyasi analiz mese- lesi. Konu başlıklarını incelediği- mizde yorum yapacağız. Eleştiri- lerimiz de olacak. 'ilerlemeden uzağız' - AB yasalanna uyıun konusun- da ne oranda bir ilerleme kaydet- tiğimizi söyleyebiUrsiniz? Yüzde 5 mi? Yüzde 10 mu? Yüzde 20 mi? - Ben noter değilim. Her gün kaç adım ileri atıldı diye ölçmem ve konuya bakış açım bu değil. Yüz- delerle ifade edilebilecek bir yanıt veremem. Beni ilgilendiren ilerle- me eğilimleridir. Kapsamh değer- lendirmeyi önümüzdeki aylarda yapacağız. Kasım ayında "Regu- lar Reporfu yayımlayacağız. Si- yasi kriterler, ekonomide ne ilerle- me kaydedildi türünden sorulara yanıt getiren ciddi, somut bir de- ğerlendirme olacak bu. Türk yasa- lan - AB yasalan arasındaki açığı görmek için önce bu değerlendir- me şart. Biz nerdeyiz? Türkiye nerde? Farklar ne? Böyle bir tes- pitten sonra ancak yakınlaşma ça- balanna girebiliriz. Uyum konu- sunda hızlı bir ilerlemeden çok uzak olduğumuzu söyleyebilirim bugün için. Çok uzağız böyle bir noktadan. Tarlhçl değlllm 1 r - Verheugen'in Avrupa Parla- mentosu'nda yaptığı konuşma Kıbns Runı kesiminde tepki yarat- tt "AB üyeliği öncesi çözümü ter- cih ederiz" dedi Verheugen. Sizin değerlendirmeniz ne? - Kıbns'la 2002 sonunda müza- kereleri bitirmeyi amaçlıyoruz. Rum ve Türk azınlık arasındaki si- yasi sorun çözülmese de Kıbns'ın AB'ye katılabileceğini söylüyor Landaburu, kasım ayında yayımlayacaklan raporda, Türkiye'nin son durumunu siyasi ve ekonomik kritetieri dikkate alarak değeriendireceklerini söviedi. Landaburu, Türkiye'nin Avrupa dünyasının birparçası olduğunu belirtti Helsinki tabularıyıktt- Helsinki'de AB bir Müslüman ülkeyi ilk kez aday yaptı. Ne iz bıraktı bu karar Avrupa'da? - Helsinki. tarihı bir karardı. AB ülkeleriyle komşuluk. savaş ya da ittifaklarla daima yoğun. önemli ılişkıler kurmuş bir ülke Türkiye. Avrupa dünyasının; siyasi, kültürel. sosyo ekonomik Avrupa gerçeğinin parçası. Adaylık. ilişkilerin potansiyel imkânlannda dönüm noktası oldu. Ilerde ne olursa olsun Helsinki tarihi bir kilometre taşı olarak kalacak. Son bir buçuk yılda ilişkiler katlandı ve birbirimizi daha iyi tanıdık. Sonucun müthiş olmadığını söyleyenler çıkabilir. Ama Helsinki "den bu yana aramızda olmayan türden bir işbirliği başladı. A\Tupa - Türk kurumlan arasmda diyaloğu hızlandıran bir KOB ve Ulusal Program yapıldı. Bunlar Helsinki'den önce var olmayan dinamikler. Türkiye - AB arasında bugün tabu konu kalmadı. Her konuda fikır birliği beHrieyecek. Türkiye'nin adaylığuıı Lakcn'e giden yolda nasıl degerlendiriyorsunuz? - Laken'in hedefi hükümetler arası bir konferans lanse etmek. Konferansın amacı, ileriye adayhğı Avrupa'nın ne olup olmadığı ile irtibam değil mi? Laken zirvesi - Bu konular gündeme gelmeyecek Laken'de. ~JT TTelsinki, tarihi bir karardı. Helsinki'den bu yana #—4 aramızda olmayan türden bir işbirligi başladı. JL JL Avrupa - Türk kurumlan arasında diyaloğu ihızlandıran bir KOB ve Ulusal Program yapıldı. Bunlar |Helsinki'den önce var olmayan dinamikler. Türkiye - fAvrupa Birliği arasında bugün tabu konu kalmadı. içinde olduğumuz söylenemez ama.. Kıbns, kültürel azınlıklar, hapishaneler gibi tüm tabu konulan konuşabilıyoruz bugün. - Yıl sonundaki Laken zirvesi Avrupa'nın ne olduğu, ne olacağu siyasi fînalitesi ve kimliğini dönük bazı hedefleri tammlamak olacak. Ulus düzeyindeki ve AB hedefleri, kurumlar ve işleyiş kurallan tanımlanacak. Türkiye'nin adayhğı ile Laken'in direkt ilgisi yok. - Kültürel açıdan tarüşma yaratagelen Türkiye'nin Nice "Temel Haklar Bildirgesi"nin statüsünü belirleyecek Laken. Avrupa'nın kimliğini, bildirgeye yön veren insan haklan, demokrasi, pazar ekonomisi ve sosyal haklar gibi ortak değerler oluşturuyor. Avrupa'nın parçası olmak din değil o değerleri paylaşmaktan geçiyor. Bu, siyasi iradeyle ilgili. Biz bir dinî ortakhk değiliz. Dinî bazı değerler Avrupa değerleriyle çatışırsa o başka. Ama ayn bir konu bu. uzun sürecek egzerslz - Nice genişleme haritasmda Türkiye yoktu ama... - Uzun sürecek bir egzersiz bu. Demokrasiye geçişini tamamlamış Ispanya ile müzakereler 7 yıl aldı. Alınganlığı bir yana bırakıp sakin olmak lazım. Nice, müzakere yaptığımız ülkelerle Avrupa Parlamentosu temsilcileri ve AB komisyon üyelerinin sayısını belirledi. Hepsi bu. Türkiye'ye karşı bir şey yoktu Nice'te. Helsinki. Bu açık. Benim tercihim, BM çerçevesinde yapılacak mü- zakerelerde iki taraf için de kabul edilebilir bir çözümün bulunması ve adanın birleşmiş olarak AB'ye katılmasıdır. Teşvik etmek istedi- ğimiz ideal çözüm bu. Bunun için size "Az zaman kaldı" diyoruz. Türk tarafını da müzakerelere kat- mak istersek bir yıl gibi bir süreye ihtiyacımız olacak. Kıbns Türk toplumunun da AB içindeki temel çıkarlannın garanti altına alınma- sı açısından gerekli bu. Bu olanak- lan kullanabihnemiz için herke- sin, özellikle Denktaş'ın BM mü- zakere masasına acil olarak dön- mesi gerekiyor. Kıbns sorunu - Çözüm beklemeden Kıbns'la müzakere açmış olmak çözümü koiaylaşürdı mı şimdi? Müzakere- lere BM çözümünden sonra başla- mak daha makul olmaz mıydı? - Aday ülkelerle baş müzakere- ci ve genişlemeden sorumlu genel müdürüm ben. Tarihçi ve fılozof değilim. O mu, bu mu.. hangisi iyi olurdu? Savaşın hiç olmamış ol- ması iyi olurdu. Ama bu tür fikir beyanı için bulunmuyorum bura- da. Görevim, somut önerilere so- mut çözümler için katkıda bulun- mak. Mevcut olan durum karşısın- da görüşümü söylüyorum. Hoşu- ma gitmiyor. Ama durum bu. So- rumluluğum iki tarafin da nza gös- tereceği, müzakereleri kolaylaştı- racak katkıyı yapmak. Kıbns ko- nusuna BM çerçevesinde bir çö- züm, akabinde de Kıbns Türk top- lumunu müzakereye katmaktan daha iyi çözüm yok. AB içinde bir- leşmiş Kıbns Türk toplumunun haklı taleplerini garanti altına al- mak ve çıkarlannı korumak için gerekli bu. Takvlm sonra...' * ^ . \ - Frankizm yıllannda da Avru- pacıydınız ve faşizmle mücadele et- tiniz. Avrupa o yülarda ne anlama geliyordu? - Avrupa bir umut ışığı, daha iyi bir dünyanın çekimiydi bizim için. Demokrasi, insan haklan, gelece- ğe inanç vaat eden bir umut ışığıy- dı. tspanya 15 yıldır AB üyesi. Ve Avrupa'dan beklediği tüm düşleri gerçekleştirdi. Refah içinde, insan haklanna saygıh, demokratik bir ülkeyiz bugün. Daha özgür, daha zenginiz. Dünyada da daha fazla etkimiz var. Çok daha fazla ağırlı- ğı olan bir ülke Avrupa içindeki Is- panya. Bilanço bu. - tspanya gibi Türldye'de de de- mokrasiye geçişin aracı olabilir mi Avrupa? - Buna emirüm. Ama demokrasi yolunda Türkiye'nin çok gayret sarf etmesi gerekiyor. Demokratik- leşmeyi kendi geleceği ve dünya- da güç kazanmak adma yapmak zorunda Türkiye. Avrupa bu yolda yardımcı olabilir. AB'ye giren hiç- bir ülke, demokrasisinde gerileme yaşamadı. Avrupa, demokrasi için güvence. Türk demokrasisini de sağlama almaya yardımcı olabilir- sek ilerde memnun oluruz. Türklye'ye destek - İspanya'da ilerici güçlerin demok- rasi mücadelesini aktif biçimde des- tekledi Avrupa. Türkiye'ye benzer destekten söz edilebilir mi? - Güzel soru. Ancak bir demokra- si militanı olarak Avrupa'da zama- nında çok kapının yüzüme kapandı- ğını da hatırlıyorum. Geçmişi ideali- ze etmemek gerek. Franco'ya sürek- li baskı yapan bir Avrupa yoktu o yıl- larda karşımızda. Bazı siyasi partiler, sendikalar ilgi gösteriyodu konuya. Çoğunluk, tspanya'da olan biteni ka- yıtsızlıkla karşılıyordu. Bu böyle. Önce kayıtsızlıkla mücadele etmek gerekir bu nedenle. Her seferinde da- ha çok sayıda insanın Türkiye - Av- rupa ilişkilerine eğilmesini sağlama- layız birlikte. Demokratik çevrelerin belli süreçlere verdiği destek sonra geliyor. - Türkiye'nin AB üyeliği ne kadar zaman alabilir? Ebediyen aday kal- mak riski var mı? - Bilmiyorum. Türkiye'ye kısa dö- nemde üyelik teminatı verebilecek kimse yok bugün için. Bir buçuk yıl- dır çalışıyoruz. tlerleme yavaş. Hat- ta çok yavaş. Önemli olan ilerleme yönündeki hareketin devamı. Takvi- mi sonra konuşuruz. SALI ORHAN BüRSALI Tarım=Saksı Bakanlığı mı? Sosyal yönler, toplumsal dayanışmalar ihmal edilerek, belki daha da önemlisi, hiçbir üretim ve ürün planlaması yapılmadan tanmda tepeden inme gerçekleştirilmeye çalışılan "dönüşüm"ün sosyal patlamalara yo laçmasından endişe ediliyor. Uysal halkımız (hele köylümüz!) ister patlasın ister patla- masın, gerçekte bu sosyal patlama yaşanmaktadır. Ekonomik durum öyle gösteriyor ki, bu patlama uzun erimli olacak. Hele şu tanmsal karartar ha- yata geçsin, bunun toplumsal sonuçlan ortaya çık- sın.. yoksulluğun, kentleri dahada kuşatacağını gö- receğiz. IMF'nin baskısıyla veya koşullann dayatmasıy- la.. tanma getirilmeye çalışılan en iyimser yaklaşım- la "ekonomik, daha doğrusu mali rasyonalite", ön- ce ortalığı iyice dağıtacaktır. Ancak, bu kaostan, Türkiye'yi büyüten yeni bir düzenin doğup doğma- yacağı konusunda kimsenin hiçbir bilgisi yoktur.. Bu akılla, doğmayacağı da açıktır!... Bütün so- run da buradadır... • • • Türkiye hükümetleri ve Tanm Bakanlığı, uzun süredir bilinen tarımdaki düğümlenmeyi neden ev- rimsel bir gelışme sürecinde akılla çözmemiştir de, tanmı "IMF'nin kılıcı" altına atmayı tercih etmiştir? Diyeceksiniz ki, bu siyasi tercih degil, IMF'in da- yatmasıdır... Ben de diyorum ki, hayır, hükümetlerin hiçbiri çö- zümler üretmemiştir. Bütçeden, devlet bankalann- dan özellikle seçim zamanlan tanma bol destekle- me paralan akıtmak, sorunu çözmek değildir. Kay- nakta su bittiği zaman, tanmsal sorun bütün çıplak- lığıyla çok doğal olarak ortaya çıkmış, aslında tama- men çökmüş bir Hazine'den tarıma para aktarma- nın da yine doğal olarak olanağının kalmadığı gö- rülmüştür. Şu sıralarda bir tartışma var "Bütün gelişmiş ülkeler, tanmlanna hem de yüz mılyartarca dolarbü- yüklüklerinde destekler veriyor, ama bize gelince desteğikes diye dayatıyoriar. Buhaksızlık değil mi?" Doğrudur, Türkiye en azından sosyal dayanış- ma gereği tanma desteği sürdürmelidir ve sürdüre- cektir. Ancak, tabii ki "parası olduğu sürece"! Nite- kim para olduğunca bunu yapmıştır. Hemen anımsatalım, tanma yapılan desteğin önemli bir kısmı da, Türkiye'nin içeride yarattığı "ar- tı değer"üen değil, dışandan alınan dolar cinsinden borçlarta gerçekleştirilmiştir. Sırtımızda büyüyen dış borcun bir kısmı tanmla ilgilidir. Zengin ülkeler ise ülke içinde yarattıklan artı de- ğerle tanmlarını desteklemektedirler. Aramızda böyle "küçük" bir fark vardır! Parası kıt, hatta olmayan, para toplamayı ve har- camayı bilmeyen bir Türkiye'nin, konuya "zengin ül- ke" tavnyla yaklaşması daha da zordur. Türkiye, tanmda çok daha akılcı yöntemler ge- liştirmeliydi. Bunu yapmadı.. Niye yapmadığını sor- gulamazsak, bir adım ileriye gidemeyiz. • • • •> _ "• Önümde bir rapor duruyor. 1998 yılında TÜBl- TAK uzmanlan Aykut Göker ve Musa Özdemir ta- rafından kaleme alınmış: "Tanm, Ormancılık ve Ba- lıkçılığın geliştirilmesiyle ilgili kamu Ar-Ge kuruluşla- nnın yeniden yapılandınlması için model önerisi". 1997 rakamlanna göre, bu 86 Ar-Ge biriminden 64 tanesi Tanm ve Köy Işleri Bakanlığı'nın bünyesinde- dir. Amaçlan tanma bilimsel destek vermek, üretimi vb. arttırmak, daha büyük katma değer yaratılma- sının koşullannı oluşturmak. TÜBITAK 1997'de bütün bu araştırma geliştir- me birimlerinin durumlannı gözden geçirdi ve.. Ar- Ge birimlerinin bu halleriyle fazla işe yarar olmadı- ğını gördü. Birimlerin, tanmsal üretimin değişen ye- ni koşullan dikkate alınarak, Türkiye'nin ulusal bilim veteknoloji politikalannın hedefleri ışığında yeniden yapılandınlmalannı gündeme getirdi. Bakanlık bün- yesinde daha 1995 yılında hazırlanan "Tanmsal Araştırma Projesi Master Planı" da benzer görüş- leri dile getirmekte, ve dörtte biri doktoralı 1000'i aş- kın tanm uzmanı Türkiye'nin tanmda yeni vizyon ve misyon belirlemesini beklemektedir. Vizyon ve misyon ne demektir? Türkiye, değişen dünya tanm gerçekleri karşı- sında ne yapacaktır? Hangi ürünlere yönelecektir? Hangi devrimci ye teknolojik değişimleri tanmına uygulayacaktır? Üretimi, verimi nasıl birkaç kat art- tıracak ve dünya ölçeklerine ulaştıracaktır? Hangi ürünleri artık ekmeyecek, hangi yeni ürünlere yöne- lecektir? Türkiye'yi yönetenler yıllardır bunun karannı ver- mediler, tanma para akrtarak, aslında tozlan halının altına ittiler.Tıpkı evlerdeki bazı hizmetçiler gibi! Şimdi Tanm kabağı" patladı! Sormayalım mı: Tanm Bakanlan'nın bir büyük saksı çiçeği olmaktan öteye rolü ve anlamı nedir? obursali(ğ bilimmerkezi.org.tr AB Komisyonu Temsilcisi Fogg: Yerel yönetimler modernize edîlmeli ANTALYA (AA) - AB Komisyonu Türki- ye Temsilcisi Büyükel- çi Karen Fogg, sivil toplum örgütleri ve "Yerel Gündem 21 Kent Konseyleri"nin, çalışmalannda, kamu dışında özel sektörden de sponsor bulmalan gerektiğini bildirdi. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin değer- lendirileceği "Ulusal Program Çerçevesinde Türkiye-AB nişküeri" konulu konferansa ka- tılmak üzere Antal- ya'ya gelen AB Ko- misyonu Türkiye Tem- silcisi Büyükelçi Ka- ren Fogg, konferans öncesi "Yerel Gündem 21 Antarya Kent Kon- seyi"ni ziyaret ederek, konsey yöneticileriyle görüştü. Türkiye'de iş- lerin nasıl yürüdüğünü merak ettiğini, bu ne- denle fikir alışverişin- de bulunmak istediğini belirten Büyükelçi Fogg, "Türkiye'nin AB'ye üyeliği sürecin- de yerel yönetimlerin modernizasyonu ve merkezi > önetimin yet- kilerinin yerelyönetim- lere devri konusunda İçişleri Bakanlığı ile ça- hşmalaryürütüyoruz" dedi. "Yerel Gündem Kent Konseyleri"nin, seçilmiş yerel yöne- timlerin görevlerini yaptığını kaydeden Fogg, belediyelerin va- tandaşa hesap vermesi gerektiğini ifade ede- rek, "Belediyelerşeffaf olmah. Belediyeler hal- ka hesap verebilecek yerler olmahdu*" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle