17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
0 T-EMMUZ 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: derHzsom6cumhuriyet.com.tr - Ölmediğini göstermek için canlı yayına çıkmış... "Canlı cenaze oroaramına mı!" Gülmece anıtı Konya Akşehir'deki Nasreddin Hoca heykelinin yanına halkımızı güldüren tiyatrocuların büstlerinin dikileceğini öğrenince projenin eksik tasarlandığını, "gülmece anıtrna yazdıklarıyla halkımızı güldürmenin ötesinde düşündüren Aziz Nesin ve Rrfat llgaz gjbi büyük ustalann da büstlerinin dikilmesi f gerektiğini u belirtmiştik... Akşehir Belediye Başkanı Dr. Nuri Köksal, projenin değil bizim edindiğimiz bilginin eksik olduğunu bildirdi. Beş yıllık bir çalışma sonunda önce geleneksel Türk tiyatrosundan dokuz sanatçının büstü dikilecek ve ardından her yıl sırayla sinema, karikatür, edebiyat ve televizyon-gösteri dünyası dallarındaki sanatçıların büstleriyle "gülmece anıtı" tamamlanacakmış... ürkiye'yi tarihinin en ağır ekonomik buna- lımına sokan iktidar ortaklarından Demok- ratik Sol Parti'den "araştırmacı" iki millet- vekili Erol Al ve Hasan Özgöbek sayesin- de Türkiye bir anda 6 bin 500 ton rezerv ile dünya- nın ikinci altın zengini ülkesi yapıldı... Türkiye toprak altındaki altını çıkartmalı ve krizden kurtulmalıydı... Bir raporia Başbakan Bülent Ecevrt'in önüne ko- nan araştırmanın kaynağı belli değildi ama siyanür koktuğu belliydi! Çevre Mühendisleri Odası medyada yer bulama- sa da tepkisini diie getirdi ve milletin temsilcisi ol- ması gereken iki "vekil"nin ulusötesi birşirket hesa- bına "siyanüriü yalan"a aracılık yaptığını duyurdu... Jeoloji Mühendisleri Odası İkinci Başkanı Ismet Cengiz de "araştırmacf iki milletvekilinin 6 bin 500 tonluk "altın kaynağı"nı açıklıyor: "Türkiye'de bilinen, fizibilite çalışmaları bitmiş ya 6 bin 500 ton da devam eden altın yataklarımızın toplam metal içeriği 250 tondur. Bu rakamlara MTA'nın envanter- lerinden ulaşılabilir. 250 tonluk altının 75 tonu diğer maden yataklanndan, yani altının yan ürün olarak ka- zanıldığı yerlerden, 80 tonluk bölümünün de potan- siyel arzeden yani çalışmaları devam eden yataklar- dan elde edileceği düşünüldüğünde Türkiye'nin ger- çek altın rezervinin 100 ton olduğu görülebilir. Peki bu 6 bin 500 ton altın söylemi nereden çıktı? 6 bin 500 ton altın rezervi, Bergama Ovacık'ta Eu- rogold'un yerini alan siyanürle altın üreticisi Nor- mandy şirketinin şu anda bilgi işlem müdürü olan Ve- dat Oygûr'ün, 1999 yılında Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen 52. Türkiye Jeoloji Ku- rultayı'nda sunmuş olduğu makalesinde verdiği ra- kamdır. Oygür, 'Türkiye Altın Potansiyelinin Tahmi- ni' başlıklı makalesinde tamamen belli varsayımları esas alan modellemeler sonucunda ispatlanmamış teorik bir kurguyla bu rakama ulaşmış ve daha son- ra Normandy'de görev almıştır. Siyanürcü lobinin en son Izmir'deki idari mahke- mesinde yediği yargı darbesinin arkasından bu oyun- lan sahneye koyması bildik bir yöntemdir. Ama ne- dense medyadan ve parlamentodan bu oyuna ge- lenleri de anlamak güçtür." DSP Istanbul Milletvekili Erol Al... DSP Uşak Milletvekili Hasan Özgöbek... Şimdi sizleredüşen, büyük Türk Milleti önünde na- musunuz ve şerefiniz üzerine içtiğiniz anda bağlı ka- larak gerçeği, sadece gerçeği açıklamanızdır: Siyanüriü altın üreticisi şirketin müdürü tarafından varsayımlar üzerine kurgulanmış 6 bin 500 ton ha- yali altın rezervini kamuoyuna gerçekmiş gibi su- narken vicdanınız hiç sızlamadı mı? SESSÎZSEDASIZ(İ) NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkiK" yahoo.com Şeriatçılar da bilgisayardan yararlanıyor: SOFTa-WARE kullanıyorlar! Bir dershanenîn özel sınavınm özelliği Izmir'den bir öğretmen dostumuz or- taöğretimdeki seçme ve yerieştirme sınavlannda Türkçe, sosyal bilgiler, matematik ve fen derslerinden eşit sayıda soru sorulduğunu, sosyal bil- giler testinde öğrenciye isterse seç- meli olarak din dersinden dört soru ve- rildiğini ve bu sorulann yanıt anah- tannın da sosyal bilgilerin son dört sorulanyla aynı olduğunu anımsat- tıktan sonra sözü Üçkuyular'daki malum çevrelerin özel Fatih Der- shanesi'ne getiriyor. Dershane, öğretim yılının sonuna doğru dördüncü sınrf öğrencileri için düzenlediği ödüllü sınavda, seçme sı- navı örneğini uyguluyor. Fakat, sos- yal bilgiler testinin son beş sorusu öğ- renciye seçme olanağı tanımadan doğrudan din kültürü ve ahlak bilgisi derslerini içeriyor. Sınav sonuç bildirim çizelgelerinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden hiç soru sorulmadığı gösteriliyor... Malum çevrelerin dersanesi, dışa- rıya karşı hem öğrencilere din sorusu sormuyor gibi davranıyor hem de sosyaJ bilgiler testinin içinde tüm öğ- rencileri din sorusu yanıtlamaya zo- I runlu tutuyor. öğretmen dostumuz, "12 Eylülcü- lerTarih'i Milli Tarih, Coğrafya'yı Milli Coğrafyayapmışlardı... Bunlarda Sos- yal Bilgiler'i Dini Sosyal yapmak isti- yoriar anlaşılan. Yaptıklanna köylü kur- nazlığı mı, takıyye mi, sahtekârlık mı, laik eğitimi baltalamak mı desek bil- mem ama bunu hep yapıyoriar" diyor. AltındağMan... YAŞAR SEYMAN Dün akşam Ankara Kale- si'ndeki yemek sonrası arka- daşım: - Beni Altındağ'a götürür müsün? dedi. - Şimdi mi? diye sordum: - Şimdi lütfen! dedi. Nasıl bilsin coşkumu, hüz- nümü, sevdamı? Ne bilsin? Kale'den inip, Atıfbey yoku- şundan geçirmek istedim. Vazgeçtim, Kale'den Cebe- ci yönüne doğru yol alıyor- duk. "Sol tarafımız Alttndağ" dedim. "Dönelim mi?" so- ruma yanıt vermedi. Altın- dağ'ı gezmeye kararlıydı. Arabayı, Yenidoğan girişine yönlendirdim. Gültepe, Çin- çin, Çalışkanlar, Örnek, Atıf- bey, Hıdırlıktepe'ye çıktık... Hüznün coşkusu Altındağ kitabını yazarken; Hıdırlıkte- pe'ye çıkar, Altındağ'dan An- kara'ya uzanırdım. Günün gecenin her saatinde Altın- dağ'ı ve Ankara'yı dakika- larca seyrederdim. Bir ge- cenin sonunda şöyle anlat- mıştım: "Biz, bu güneş ülkesinin çocuklan, Ankara'nın nere- sinde dursak, kendi yoksul semtimizi görürüz. Akşam karanlığı! Anıtkabir'den Al- tındağ'a bakıyorum. Hava dumanlı. Altındağ'ın ışıklan korkak korkakyanıyor. Hıdır- lıktepe, süslenmiş yılbaşı ağaçlan gibi. Hisar'da bayra- ğımızdalgalanıyor. Gözlerim, Bentderesi'nden Atıfbeysırt- larına doğru ışıklan tanyor. Oyuncak kente benziyor. Oy- nana oynana kınlmış ve hüz- ne dalmış. Atıfbey'in yama- cındaki mahalle çeşmesinin başındaki teneke seslerini ofuyargibiyim. Uçumlaraku- rvimuş kondulara taşınan su ofou kovalann, tenekelerin ağrlığını duyuyorum omuz- lanmda. Karanlık koyulaşı- yoı" (1 Temmuz 1986) Hıdırlıktepe'yi ikiye kesen yoda arabayı park edip in- diK. Birer sigara yaktık. An- latnaya başladı: "Buralara insanlar nasıl çıkar diye me- nal ederdim. uzaktan bu ara- bayollan görünmüyor. Mer- dhenleri düşlerdim. Nasıl da özenle bahçesine ağaçlar ditmiş. Bu kahveler gündüz insanlaha dolu değil mi? Hı- drfıktepe'ye su çıkıyor mu? Kıpn buralara nasıl çıkıyorlar? Sigarasını içerken; ikimizin deiç çekmeleri buluştu. Dnu dinliyorum kuşkusuz ana.. usumdaki fırtınaları yansıtmamaya özen göste- riyorum. Altındağ, uzaktan se/rettiğim değil, içinde bü- yidüğüm, yollarında yürü- dLğüm, renk renk düşlerimi çanaşır iplerine astığım, pen- cere önündeki saksılara unutlarımı ektiğim, düğü- rıinde halay çektiğim, has- tasına koştuğum, gencine sevdalandığım, sevdaya suaktan bakan kadınlarının •yaşamınatanıklığım, mezar- lıö geçim kapısı yapan ço- cıkları gözlemim, işsizlerin doldurduğu kahvelerin önün- den üzülerek geçtiğim, baş- kentin varoş kesimi.. ama ül- kemin varoşlarının çekirde- ği Altındağ sevdama nasıl inansın... Çünküozan, "Insanyaşa- dığı yere benzer o yerin su- yuna, oyerin toprağına ben- zer" diyor. Altındağ benim doğduğum değil büyüdü- ğüm, biçimlendiğim ve bü- tünleştiğim bir yer. Arkada- şım, Altındağ gezintisi bitti- ğinde; "Insanın yüreğine sı- zı düşüyor" diyordu. Bir de benim yüreğime düşen ate- şi anlatsaydım... Acımı du- yumsamış olacak ki; "Yaza- rıyla gezmek çok az insanın yaşadığı bir ayrıcalık" diye gönlümü hoş ediyordu. Arabayla gecenin içinde gezdiğimiz Attındağ, nasıl da acılarını gecenin karanlığına saklamıştı. Bu kez Altın- dağ'dan Ankara'ya bakıyor- dum. Anıtkabir ışıl ışıldı. Ken- tin yoksul tepesinden varsıl tepesine bakıyorduk. Çan- kaya'nın ışıklan yıldızlaria ya- rışırcasına başını alıp göğe ulaşıyordu. Kentin birbaşka kesimi, arkadaşımın deyişiy- le; ışıklarla gökyüzüne ka- lem gibi çizilmişti... Hıdırlıktepe'den Atıfbey'e bakryor, ama göremiyordum. Ekonomik kriz ve yoksulluk karartmıştı. Işıklar korkak korkak bile yanmıyordu. So- kak lambaları gece nöbetini aya, yıldızlara bırakmıştı. Mü- zik ve davul sesi bir yana sarhoş naraları bile duyul- muyordu. Müzik sesinin yok- luğuna yanarken; hafta içi olduğunda davullar çalınıyor diye teselli buluyordum. Tüm yoksunlukları saklıydı güzel- liği bozan birikmiş çöp tor- balarının görünümünde. In- sanı ve umutları sarsan bir görüntü vardı... Bu koşullar- daki varoşlarda hangi dün- ya görüşü filizlenirdi? Hüznün Coşkusu'nda an- lattığım Altındağ'ın coşku- sunu hüzün basmıştı. Hiçbir kıpırtı, günah işletici, yoldan çıkarıcı belirti görünmüyor, yarınlara taşıyacak ışık yan- mıyordu. Umutlar böyle böyle açıyor diye düşlediğim Altındağ'da umutlar bir bir sönüyor muy- du? 1994'te belediye başkan adayı olarak; sokak sokak, mahalle mahalle gezdiğim Altındağ'a ne olmuştu? Kent dokusu adına, kent kültürü adına hangi taş taş üstüne konmuş, yollar açılmış, park- lar, yeşil alanlar, meydanlar, pazar yerleri, bulvarlar ya- pılmıştı... Bir kentin yazgısı, adıyla bu denli çelişir miydi? Altını kömür karasına döner, umu- du söner miydi? Türküsü söylenmez, davulu susar mıydı? Bir sevda böyle kur- şunlanır mıydı? Varoş adına uymaz var olmaktan uzakla- şır mıydı? Çağdaş bir yöne- tici eli neden değmezdi? Neden?.. HARBI SEMÎH POROY ^&fcYAPAUM;\ semihporoy(a yahoo.com K E D t L E V O APTÜLtKA e-posta aptulikaelcioğlu(ahot.mail.com. p^ACVVSCKAS- BMY Üt-KMM İLE İUjiiJ 3İ2£ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Temmuz S KÂZ/M PAŞA'N/NBAĞUUGL (313'Pfi BUGÜfJ, KÂZ/M(KAgASeiÜI<) PAŞA, EJt- [zilBUM'OA,MUSTAFA ZEMAL (Ar/\TÜRK)'E BAĞLfUĞlN! BİLDiRDf. t'Ki 6ÜN ÖNCE OR- OUDAN AYejLAA/Ş BULUNANMUSTZFA K£AAAL,ALIŞMAYA ÇAUŞTtGi SİYİL YA- ÇAMIN TEbiRGİUüĞı iÇıHDEYPl.MİUJ ı MÜCADELE KAJeAR/NM KiMLERPEN O£S- 7EK GÖfZBCEKTİ ?O SieALAR, İS7ANBJL HÜKÜUeTİ, KENPİŞİNİ TUn İÇİN BÖLSE YET1OLİL£RJHE kOLOŞDU A&MV7HAJ/ KA2rM R^A'YA 6EL AAİŞTİ- ANCAK, O, ARPtNDA SİLAN ASJKA- DAÇLAR/YIA Mü&AFA K£MAfE SfPEeOı "EMİZİNİZDEYİM PAÇAM" OEPİL. MERSİN 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1999/1203 KararNo: 2000/1168 Davacı Ömer Doydu vekili Av. Hasan Doydu tarafından dava- lı Gülçüm Muştu aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının yapılan açık duruşmasında mahkememizden 13.12.2000 tarih ve 1999/1203 esas, 2000/1168 sayüı karan ile davaya konu Mer- sin Osmaniye Mahallesi'nde kain 1189 ada, 1 parsel sayılı ta- şınmaz üzerinde bulunan 80/8960 arsa paylı N/B1.7 nolu ba- ğımsız bölümûn tapusunun iptali ile bu yerin davacı Ahmet oğ- lu 1963 doğumlu Ömer Doydu adına tapuya tesciline, Karar verilmiş olup daha önce davalının bulunamadığından ve adresi tespit edilemediğinden duruşma günü ve dava dilekçe- sinin ilanen tebliği yapılmış olduğundan, işbu hükmün tüm ara- malara rağmen bulunamayan davalı Gülçüm Muştu'ya tebliği- ne, ilanın yayınlandığı tarihten itibaren 7 gün sonra karann teb- liğ edilmiş sayılacağı ve 15 gün içerisinde temyiz edilmediği takdirde hakkındaki karann kesinleşeceği tebliğ yerine kaim ol- mak üzere ilan olunur. Basın: 32839 BÜYÜKÇEKMECE AŞLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/1196 Davacı Halil Demirci tarafından davalı Limon Demirci aley- hine açılan boşanma davasında, davalı bulunamadığından dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Karar gereğince, davacı tarafından davalı aleyhine açılan da- va ile davacı ile davalının yedi yıldan beri evli olduklannı, bu evlilikten müşterek iki tane çocuklarımn bulunduğunu, eşi ile aralannda geçünsizlik bulunduğunu, müşterek evi terk ettiğini, bu nedenle boşanmalanna, müşterek çocuklannın velayetinin de kendısine bırakıhnasına karar verilmesini dava ve talep et- miştir. Davanın duruşması 11.10. 2001 günü saat 11.40'a bıra- kılmıştır. İşbu ilanın gazetelerde yayınlandıktan sonra 10 günlük cevap verme süresinin olduğu, 7201 sayılı TK'nun 29, 30 ve 31. mad- deleri gereğince ilan tarihinden sonra tebliğ edilmiş sayılacağı hususu tebliğ olunur. 26.6. 2001 Basın: 40088 KUŞADASIASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/301 Karar No: 2000/989 Davacı Ferişte Yıldırım vekili tarafından davalı Mustafa Yıl- dınm aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizde yapı- lan yargılaması sonunda, davanın kabulü ile Içel ili, Tarsus ilçe- si, Çavdarlı Mahallesi, Cilt:83, Kütük No:5'de nüfusa kayıtlı Hasan kızı Fatma'dan olma 1952 doğumlu Ferişte Yıldırım ile aynı yerde nüfusa kayıtlı Mehmet oğlu Ayşe Dudu'dan ohna 1952 doğumlu Mustafa Yıldırım'ın boşanmalanna karar veril- miş olup, karann davalı Mustafa Yıldınm'a ilanen tebliğine ka- rar verilmiş olup, işbu ilanın gazetede yayınlandığı tarihten iti- baren 1 (bir) ay içerisinde davalıya tebliğ edilmiş sayılacağı ve 15 günlük süre içerisinde temyiz edilmediği takdirde karann ke- sinleştirileceğı ilanen tebliğ olunur. 23.02.2001 Basın: 39986 TC MERSİN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1995/865 KararNo: 1998/316 Davacı Hazine vekili Av. Selçuk Arıkan tarafından davalı Emirza Dölek aleyhine açtığı zilliyetlik şerhinin iptali davasının yapılan yargılamasında davanm reddine karar verildiği, karann hazine vekilince temyiz edihniş olup Yargıtay 1. Hukuk Daire- si'nin 3.6.1999 tarihli 1999/5076-6018 sayılı karan ile onanmış, davalının tüm aramalara rağmen bulunamadığından karann ve temyiz dilekçesinin davalıya ilanen tebliğinin yapıldığından Yargıtay ilamının da ilanen tebliğine karar verilmiş olduğundan, Davalı Emirza Dölek'e Yargıtay ilamının ilanen tebliği ile ilandan itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı, 15 gün içinde temyiz edilmediği takdirde karann kesüîleşeceğinin teb- liğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 32838 KALEM METtN ERKSAN Böyle Buyurdu Kişi Ülkenin, ulusun, devletin bu tehlikeli dönemin- de, eski cumhurbaşkanı ve başbakan Süleyman Demirel seçim yapılsın diyor. Demirel gibi dene- yimli bir siyaset ve hükümet adamının böyle birdü- şünceyi gündeme getirmesi asla düşünülemezdi. Bu zaman seçim zamanı değildir. Bu zaman; bu siyasal, toplumsal ve ekonomik badireden elbirli- ğiyle kurtulmak zamanıdır. Bu zaman; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün vatandaşlarının Tür- kiye Cumhuriyeti Devleti hükümetine destek olma- sı zamanıdır. Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hü- kümeti, bir süre önce cumhurbaşkanlığı ödevi bi- ten Demirel'i, beşyıllığınayeniden cumhurbaşka- nı yapmak istemişti. Türkiye Büyük Millet Mecli- si'nde yapılan oylamada Demirel yeterli oy alama- dı. Demirel, koalisyon hükümetinin istediği gibi cumhurbaşkanı olsaydı, o zaman ne olacaktı. Sü- leyman Demirel o zaman seçim yapılsın diyecek miydi. Ya da anayasanın 104. maddesinin a fıkra- sının son paragrafını uygulayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine mi karar verecekti. Ulusal ve uluslararası sorunlarda; aklına, dü- şüncelerine, bilgilerine, deneyimlerinedanışılacak bir kişi olarak tanımlanan Demirel, nasıl bir düşün- ceyle seçimlerin yapılmasını istiyor. İktidar olmak, hükümet etmek, koalisyon parti- lerini yıprattı. İktidar partilerinin seçmen tabanın- da düşünsel ve sayısal azalma olduğunu anlamak kehanet değil. Bu hükümetin başından beri uygu- ladığı siyasal, toplumsal, ekonomik siyasete ka- tılmak olanaksız. Fakat bu hükümet yaptığı doğ- rular ve yaptığı yanlışlardan edindiği deneyimle Türkiye'yi düze çıkarmak istiyor. Bu hükümetin al- ternatifi olmadığı bilimsel bir gerçek. Muhalefet partileri; siyasal, toplumsal, ekono- mik sorunların çözümü için hiçbir düşünce ve ça- re üretmiyorlar. Muhalefet partileri siyasal ihtiras- ları içinde; ulusu, ülkeyi, devleti hiç düşünmeden hükümet karşıtı olumsuzluk ve umutsuzluk üreti- yorlar. Laiklik karşıtı, şeriat yandaşı siyasal Islam teh- likesi Türkiye'nin en büyük sorunu. Türkiye Cum- huriyeti Devleti düşmanı, Atatürk düşmanı, Türt< ordusu düşmanı, Türk yargı erki düşmanı, bilim- sel bilgi düşmanı kara-yobaztakımı, hiç bilmedik- leri, hiç inanmadıkları "demokrasi" sözünün arka- sına sinmiş, siyasal örgütlenme çalışması görünü- münde, bir köstebek gibi ülkenin altını kazıyor. Bölücülük, etnik ayrımcıhk, siyasal amaçlı katil- lik, eşkıyalık, haydutluk pusuya yatmış bir durum- da. Siyasal bağlantılı banka eşkıyalan Türk ulusu- nun tüm parasını çalmış ve cebine atmış bir du- rumda. Türk parası dolar karşısında bağımsızlık sa- vaşı veriyor. Devlet yapısına sızmış devlet düş- manlan gittikçe çoğalıyor. Türkiye'nin çok büyük ve önemli iki sorunu olan Ege ve Kıbrıs sorununu, bu sorunlarda taraf olan Yunanistan ile birlikte çözmek olanaksız. AB ve BAB üyesi Yunanistan bu konumunu Türkiye karşrtı entrikalarla durmadan kötüye kullanıyor. Avrupa Birliği (AB), Batı Avrupa Birliği (BAB) Haçlı Seferleri'nden bu yana süregelen bir öç dü- şüncesi içinde, Tün\iye'ye karşı sürekli "düşman- lık" yapıyor. AB, BAB ve Türkiye Cumhuriyeti Dev- leti ilişkileri tehlikeli bir denge içinde sürüyor. 1071'de başlayan "Doğu Sorunu" tüm boyutları ile gündemde. "Doğu Sorunu" Türkleri Avrupa Anakarası'ndan (kıtasından) atmak sorunudur. , Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Ermenistan, Iran, Irak, Suriye, Yunanistan gibi dost olmayan ülkç- lerle sınırdaş. Bu ülkelerin toprakları üstünde Tüc- kiye'deki askeri ve sivil hedeflere yönlendirilmiş, uzun menzilli füzeler var. Türk toprakları üstünde bu ülkelerdeki askeri ve sivil hdeflere yönlendirü- miş füzeler yok. Bu konum Türkiye'nin çıplak kar- nıdır. Türkiye'nin bu iç ve dış sorunları Demirel'in baş- bakanlığı ve cumhurbaşkanlığı döneminin süregen (kronik) sorunlandır. Seçim sandığından değişik hiçbir şey çıkmaz. Seçim sandığından kırk yıldır hiçbir şey çıkmadı. Bu kırk yıl içinde seçim sandığından birçok kez Sü- leyman Demirel çıktı. Fakat hiçbir şey değişmedi. Bugünlerde seçim istemek, Türkiye Cumhuriye- ti Devleti'nin çıkarlarına ters düşmektir. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Eylemler- le, sendikal ya da siyasal mü- 2 cadeleyle el- 3 de edilen her türlü hak. 2/ Şık, lüks ve gösterişli gi- 6 yim tarzı... 7 Yapısına gir- „ diği sözcüğe "kendi kendi- 9 ne" anlamı katan ya- bancı önek. 3/ Bir süs taşı... Sırtındabüyük 2 dikenleri olan bir ba- lık. 4/ "Behiç — " : 4 Çizerimiz... Eski dil- de koyun ve keçi. 5/ Sanat yapıtlarının sergilendiği yer ya da yapı...Biriyleeğlen- me ve onu küçümse- me. 6/ Hamam... llgi eki. 7/ Eskiden uğur getrr- mesi için mektup zarflannm üzerine yazılan söz- cük. 8/ Binek hayvanlannı temizleme... Bir nö- ta. 9/ Çam ağacından yapılan su testisi... Ovada ya da dere kıyısında çalı ve diken topluluğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Deniz kıyısında bulunan kamışlık ve sazlık yeV. II Çağdaş hesap makinelerinin ve bilgisayann atâ- sı sayılan hesap aygıtı... Bir cervel türü. 3/ Argo- da karnı aç ya da parasız kimse... Bebeklere iç ç^- maşın olarak giydirilen giysi. 4/ "Ismet—": Oyu|i- cumuz... Bir tür keçe çadır. 5/ Türk müziğinde bir makam... Kutsal bir güce bir dileği yerine getir- mesi için yapılan vaat. 6/ Içel iünde bir ilçe. 7/ Önem- li yol kavşaklannm yakınına kurulmuş otel. 8/ Bir türkahn veağırçizme... Asker. 9/Ceviz... "—a.d- reslere benzer ölüm" (Behçet Aysan). '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle