Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2001 SALI
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ StRMEN
Buyrun Buradan Yakın
Göle bakan tarlanın kıyısında, az ötemizde,
Orhangazi - iznik yolu üzerindeki tepeyi düz-
lemeye çalışan grayderler, yol makineleri ve
kamyonların gürültüsü altında, komşum Fet-
tullah Bey ile konuşuyoruz.
Konu malum; politika ve kriz.
35 yılı aşan gazeteciliğimi telmih ederek
- Sen daha iyi bilirsin ya... diyor.
Karşı çıkıyorum:
- Hayır sen daha iyi bilirsin, kaç seçim ka-
zandın.
Sahiden öyle. Komşum, üç dönem Kera-
metköy'ün muhtarlık seçimini kazanmış biri.
Şimdiki muhtarımız Ayşe Hanım gibi o da
CHP'li.
Gerçekten, politikanın en önemli yanı seçim
kazanmak. "Politikacı oy kaygısı ile hareket
etmeyi bıraksın!" demenin bir anlamı yok. De-
mokrasilerde, politikanın ana öğesi oy.
Ama tabii ki, ne politika yalnız oy almayı ba-
şarmak, ne de demokrasi yalnızca seçim.
Seçim demokrasinin araçlarından biri. Za-
man zaman da, kimi devresel tıkanıklıklan aş-
manın yolu.
Politikacıya seçim istediği için kızmanın an-
lamı yok. Ama bugün Türkiye'nin sorunlan
karşısında, erken seçim önerisini gündeme
getirenlere hak vermek de mümkün değil.
•••
Erken seçim, kimi politika cambazlan tara-
fından yine gündeme getirildi.
Onlar şimdi, "Buyrun buradan yakın, biraz
da erken seçime bakın" diyorlar.
Türkiye'de ne zaman erken seçim veya nor-
mal seçim söz konusu olsa, ekonomistleri bir
telaştıralır. Onlan böylesinetelaşlandıran, biz-
de başka ülkelerdekilerin boyutlannı çok ge-
ride bırakan,"seç7m ekonomisi"d\r.
Ama erken seçime bizim açımızdan yakla-
şanları bu kez olumsuz görüş bildirmeye iten
neden "seçim ekonomisi" korkusu değil.
Çünkü artık seçmene karşılıksız dağıtacak
birşey kalmadı. Seçim ekonomisi uygulama-
ya kalkanlar, çarklarını döndürecek krediyi de
bulamayacaklar, kendilerini de silip götürü-
cek bir kaosun içine yuvartayacaklardır ülke-
yı-
Zaten büyük efendi IMF'nin de böyle birşe-
ye izin vermeyeceğini herkes biliyor.
Ama bütün bunları bırakalım bir yana. Tür-
kiye devresel değil, yapısal bir krizin içinde-
dir.
Bu tür krizlerde de, ya belli başlı siyasi ya-
pıları bir araya getirip ulusal uzlaşma hükü-
metlerinin önünü açabilecek ya da sorunlan
çözmeye istemli gerçek yeni bir seçenek oluş-
turacak bir siyasi kuruluş veya kuruluşlan iş-
başına getirecek seçimin bir anlamı olabilir.
•••
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin şimdi:
Yeni bir seçim, şu koşullarda, bu iki olasılık-
tan birine gebe olabilir mi?
Parlamentoda yer almış olsun veya olma-
sın, emeklilikten siyasete dönmeye çalışanlar
da dahil, halen siyaset sahnesinde bulunan
politikacılarımız ve politik kuruluşlarımız için-
de, bugünkü kriz çorbasında tuzu bulunma-
yan var mı?
IMF'yi eleştirenler veya "bizi olsa olsa onun
önerileh kurtanr" diyecek kadar birbirlerine
zıt olanlar bile, bir tek noktada birleşiyorlar, o
da bugünkü yapı ile Türkiye'nin sorunları çö-
zemeyeceği ve sistemin bugünkü işleyişi ile
rejimi de tehdit edecek biçimde iflas ettiğidir.
Şu ortada gördüklerinizin hangisi, böyle bir
değişime istemlidir ve de olduğunu ileri süren-
lerin kuruluşlan ile kadrolan bu konuda, ne
kadar donanımlıdıriar?
Bu sorulann yanıtlarını aramadan, "buyrun
birazda buradan yakın" kabilinden, erken se-
çim önerileri yapmanın bir anlamı yok.
Bu konuda tek umut verici gelişme, galiba
bu kez seçmenin de gerçeği kavramış ol-
masıdır.
Türkiye Cazeteciler Cemiyeti:
Basmda en önemli
olay RTÜK vetosu
İstanbul Haber Servi-
si - Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC), hazi-
ran ayı içinde basın ala-
nındaki en önemli olayı,
TBMM'de kabul edilen
RTÜK Yasası'nın Cum-
hurbaşkanı Ahmet Nec-
det Sezer tarafından bir
kez daha görüşülmek
ûzere iade edilmesini
gösterdi. Haziran ayın-
da gazetecıleri engelle-
melerin yine sürdüğü
vurgulandı.
TGC Araştırma Gru-
bu'nun basmda haziran
ayında yaşanan geliş-
meleri içeren raporu ya-
yımlandı. Raporda,
Cumhurbaşkanı Se-
zer'in 7 Haziran'da TB-
MM'nin gönderdiği
RTÜKYasası'nıincele-
dikten sonra 19 Haziran
günü bir kez daha görü-
şülmek üzere Meclis'e
gönderdiği belirtildi.
Sezer'in geri gönderme
gerekçesinde. uygula-
nacak para cezalan,
RTÜK'e üye seçimi, üst
kurulun Başbakanlık
Yüksek Denetleme Ku-
rulu'na bağlanması, iz-
lenme oram, tekelleş-
me, intemet yayıncılığı
konulanna dikkat çek-
tiği belirtilen raporda,
bu kararabasın kuruluş-
lanndan teşekkürmesa-
jı yağdığı kaydedildi.
Raporda, haziran ayın-
da gazetecilere yönelik
engellemelerin yine
sürdüğü, Antalya'da
yerel bir televizyon ka-
meramanmın görüntü
çekilmesi yüzünden tar-
tıştığı savcının şikâyeti
üzerine gözaltına ahn-
dığı, Rize'de 3. ligde oy-
nanan bir futbol maçını
göriintülemek isteyen
gazetecilerin çevik kuv-
vet polislerinin saldın-
sına uğradığı belirtile-
rek saldında bir gazete-
cinin yaralandığı, biri-
nin de fotoğraf makine-
sinin parçalandığı vur-
gulandı.
İptal başvurulannı bugün görüşmeye başlayacak olan Anayasa Mahkemesi bu soruya yanıt arayacak:
Af hak mı siyasi tercîh mi?tLHANTAŞÇI
ANKARA - Anayasa Mahkemesi
bugün esastan görüşeceği şartla salı-
verme yasasının genişletilmesi is-
temlı başvurulan, "af karannın bir
hak olup olmadığT tanımınm oda-
ğında irdeleyecek. Heyet bugün ya-
pacağı toplantıda, raportörlerin 200
sayfahk raporunu değerlendirirken
öncelikli olarak af uygulamalannın
tanımını yapacak. Mahkemenin
önünde yasanın niteliği açısından 2
yol bulunuyor. Mahkemede, affin bir
hak olmayıp yalmzca siyasilerin ta-
sarrufu olduğu yönündeki görüş ağır-
lık kazanırsa başvurulann reddı gün-
deme gelecek. Mahkeme. affin bir
hak olduğu görüşüne vanrsa bu du-
rumda hakkın yalnızca bir kesim için
geçerli kıhnması anayasanın eşitlik
ilkesine aykın olacağından yasa kap-
samınm genişletilmesi yönünde ka-
rar verebilecek.
Af yasasının bazı madde ve hü-
kümlerinin ıptali istemiyle yerel
mahkemelerce yapılan başvurular
için sona gelınirken gözler Anayasa
Mahkemesi'ne çevrildi.
Af yasasının niteliğini belirleyecek
olan Anayasa Mahkemesi, bunun "af
mı, şartla tahliye mi, yoksa erteieme
mi" olduğunu ortaya koyacak. Çün-
kü belirlenecek bu nıteliklerin tümü
farklı sonuçlar doğuruyor.
Anayasa Mahkemesi, 1991'de çı-
kan Terörle Mücadele Yasası'mn ip-
tal istemini değerlendirirken
TCY'nin "toprak bütünlüğünü boz-
maya" dönük suçu düzenleyen 125.
madde dışındaki tüm suçlar için ip-
tal karan verdi. Mahkeme, şartla tah-
liyede, hükümlünün cezayla ilişkisi-
nin kesildiğine, hükümlünün suçu ne
olursa olsun ayrım yapılamayacağı-
na karar vererek bunlar arasındaki bir
aynmın eşitlik ilkesine aykın olaca-
ğı sonucuna vardı. Böylece. af ben-
zeri şartla tahliyeler yapıldı. Ancak
bugünkü mahkeme heyetinin yapısı-
na bakıldığında, üyelerden büyük ço-
ğunluğu değişti. Bu nedenle yeni
üyelerin bu yoruma katılıp katılma-
yacaklan net değil.
Cezalann eşhsizliği
Yasanm bir af olduğu yönündeki
görüş ağırlık kazamrsa Basın Yasa-
sı'nda olduğu gıbi aynı tür suçlar
içindeki eşitsizliklerın ayıklanması
gündeme gelebilecek. Basın Yasa-
sı'nda, televizyonda yapılan konuş-
ma erteieme kapsamına alınırken si-
nema ya da kahvehanede yapılan ko-
nuşmalar kapsam dışında bırakılmış-
tı. Anayasa Mahkemesi, bunu eşitli-
ğe aykın görmüştü.
Affin yasa koyucunun takdiri ola-
rak değerlendirilmesi de izlenebile-
cek yöntemler arasında bulunuyor.
Ancak yasa koyucunun takdir hakkı-
nı istediği gibi kullanamayacağından
ortaya çıkan eşitsizliğe Anayasa
Mahkemesi'nin geçit vermeyeceği
görüşü ağırlık kazanıyor.
Diyarbakır'daki operasyonda üç Hizbullah militanından biri öldürüldü
Polîsle 6 saat çatıştılarDİYARBAKIR(Cumhuriyet
Bürosu) - Diyarbakır'ın Bağlar
beldesinde polisle 6 saat sürey-
le çatışan 3 Hizbullahçıdan bi-
ri öldürüldü, 2'si yakalandı. Ör-
gütün hücre evinde bannan bir
kadınla 2 yaşındaki çocuğu da
zarar görmeden kurtanldı.
Bağlar beldesi Şeyh Şamil
Mahallesi Cengizler Caddesi
Demtaş Apartmanı'nın 7. ka-
tındaki 22 No'lu daireye saat
05.15 'te operasyon düzenlendi.
Polisin "teslim ol" çağnsına
ateşle karşılık verilmesi üzeri-
ne çatışma çıktı.
Güvenlik güçlerinin kullan-
dığı gaz bombalanndan iki po-
lis ile çevredeki binalarda otu-
ran bazı yurttaşlar zarar gördü.
Bu arada bir polis de seken mer-
minin isabet etmesi sonucu ha-
fif yaralandı.
Operasyon boyunca polis sık
sık "22 No'lu dairenin sahibi
teslim ol", "çocuklanna acı"
diye anons yaptı. Ancak tüm
uyarılara karşın evden ateş de-
vam etti.
Güvenlik güçleri de aralıklar-
la eve ateş ettı. Operasyonun
yapıldığı bölgede geniş güven-
lik önlemleri alınmasına karşın,
binalardaki dairelerin bir çoğu-
nun boşaltılmadığı, ateş edilen
evin birkaç metre ötesindeki
konutlardan izleyenler olması
dikkat çekti. Buna karşın polis
basın mensuplannı çatışmanın
yaşandığı eve yaklaştırmamak-
ta direndi.
Sabahın ilk saatlerinde baş-
layan operasyon boyunca özel
timler komşu binalar ile örgü-
tün hücre evınin bulunduğu
apartmanın çatısından zaman
zaman makineli tüfekler de kul-
lanarak ateş açtı.
Olağanüstü Hal Bölge Valisi
Gökhan Aydıner, ll Valisi Ce-
milSerhadh ve Emniyet Müdü-
rü Atilla Çınar da operasyonu
başından sonuna kadar izledi.
Saat 10.45 sıralannda polis
son kez içeride bulunanlan tes-
lim olmaları yönünde uyardı.
Ancak ateşle karşılık verilince
Diyarbakır'ın Bağlar bekksindeki baskuıda öldürülen militan, hücre evinden çıkartihyor. (FOTOĞRAF: AA)
bu kez hem daire kapısından
hem de pencerelerden ateş açan
polis, hücre evine girmeyi ba-
şardı. Bu sırada yoğun silah se-
si duyuldu. Silah seslerinin ke-
silmesinin ardından çevre
apartmanlarda bulunan özel ha-
rekât timleri tüfeklerini havaya
kaldırarak sevinç gösterisi yap-
tı. Operasyon saat 10.55'te so-
na erdi.
Diyarbakır Valiliği'nden ya-
pılan yazılı açıklamada, terö-
ristlerden birinin öldürüldüğü,
ıkisinin yakalandığı, Merkez
Tezgeçer köyü nüfusuna kayıt-
h 1975 doğumlu Remziye Ala-
bahk (Güneş) ile 2 çocuğunun
da operasyondan zarar görme-
den kurtanldığı belirtil-
di.
Öldürülen teröristin
33-35 yaşlannda oldu-
ğu belirtilen açıklama-
da, evde yapılan arama-
da ise bir Kalaşnikof si-
lah ile çok sayıda mermi
ele geçirildiği ifade
edildi. Silah ve mermi
kovanlan balistik ince-
lemeye alındı. Polis, si-
lahın Gaffar Okkan su-
ikastında kullanılıp kul-
lanılmadığını dabelirle-
meye çalışıyor.
Yetkililer teröristlerle
ilgili kimlik saptama ça-
lışmalarının da sürdü-
ğünü söylediler. Yakala-
nan teröristleri sorgula-
yan polis, evde bannan
Remziye Alabalık'tan
yola çıkarak soruştur-
mayı derinleştiriyor.
Ulucanlar davası sanıklar
Verîlen emri
yerîne getirdik
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara
Merkez Kapalı Cezaevi'nde (Ulucanlar Ceza-
evı) meydana gelen ve 10 tutuklu ile hüküm-
tünün yaşammı yitirdiği olaylann ardından, 1
yarbay, 1 binbaşı ve 2 yüzbaşının da aralannda
bulunduğu 161 jandarma görevlisinin
yargılandığı da\ada. sanık jandarmalar "ver-
ienemirdoğrultusunda hareketettikferini,silah
kullanmadıklannı ve yaşammı yitirtnlerin de
kendi arkadaşlan tarafından öldürüJdüğünü"
ileri sürdüleT.
Kamuoyunda "Uhıcanlar Katliamı'* oiarak
anımsanan, 26 Eylül 1999 tarihinde ulucanlar
Cezaevi'nde gerçekleştirilen operasyona
kaulan güvenlik görevlilerinin yargılandığı da-
vantn ikinci duruşması dün Ankara 6. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya 9
sanık ile 1 müşteki. 1 mağdur ve avukatları
katıldı. Sanık Nuh Karaaslan. savunmasında
kendilerine operasyon emri verildiğini ve emir
doğrultusunda hareket ettiklerini söyledi. Sanık
AtillaGüçlüoğlu da ölenler içinde teshm olmak
isteyıp de arkadaşlan tarafından vurulanlar
olduğunu ileri sürdü. Diğer sanıklar da silah
kullanmadıklannı iddia ettiler.
Operasyon sırasında cezaevinde tutuklu o-
larak bulunan FiHz Uzal, olayın olduğu gün
güvenlik kuvvetlennin göz yaşartıcı bombalar
ve süahlarla koğuşlara girdiklerini ve sanık 0-
nal'ın kendisine işkence yaptığmı belirtti.
Mahkeme Başkanı Berber, Ulucanlar Ceza-
evi'nde meydana gelen olayla ilgili olarak tu-
tuklu ve hükümlüler hakkında Ankara 5. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde süren dava ile bu dava
arasmda bağlantı bulunması. birine verilen
cezamn diğerini etkileme durumu olmasmdan,
5. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası üzerinde bir-
leştirilme karan verilmesi konusunda bu
mahkemeden mukavemet istenmesıne karar
verildiğini belirterek duruşmayı erteledi.
265. günde 28 ölü ve onlarca sakatANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Siyasi tutuklu ve
hükümlülerin bir dizi istemle
başlattıklan ve daha sonra
asıl olarak F tipi
cezaevlerindeki
"tecridin" kaldınhnası
amacıyla sürdürdükleri ölüm
orucu ve açlık grevlerinin
263. gününde yaşammı
yitiren AH Koç'un cenazesi
dün otopsisi yapılarak
memleketi Zonguldak'a
götürüldü.
DHKP-C hükümlüsü 30
yaşmdaki Ali Koç'un
ölümüyle, "Hayata Dönüş"
olarak adlandınlan
operasyon sırasmda yaşamım
yitirenlerle birlikte
eylemlerin başladığı 19
Ekim'den düne dek toplam
60 kişi öldü, onlarca kişi
belleğini yitirdi, onlarca kişi
de sakat kaldı.
Annesi ve babası ohnayan
Koç'un cenazesi, dün
akrabalan tarafından
Zonguldak'a götürüldü. Koç,
bugün toprağa verilecek.
265. gününe giren ölüm
oruçlannda düne kadar 7'si
dışanda olmak üzere
yaşamım yitiren 28 kişi
şunlar:
Cengiz Soydaş, Adil Kaplan,
Bülent Çoban. Gülsüman
Ada Dönmez (dışandan),
Fatma Erso>', Nergiz Gülmez,
Tuncay Günel, Celal Alpay,
Abdullah Bozdağ, Erol Evcil,
Murat Çoban, Canan
Kulaksız (dişandan). Sedat
Gürsel Akmaz, Ender Can
Yıkbz, Hatice Yürekli, Sibel
Sürücü, Şenay Hanoğlu
(dışandan), Erdoğan Güler
(dışandan), Sedat Karakurt,
Fatma Hülya Tümgan, Cafer
Tayyar Bektaş, Hüseyin
Kayacı, Uğur Türknien
(dışandan), Veli Güneş,
Aysun Bozdoğan, Zehra
Kulaksız (dışandan), Gökhan
Ozocak (dışandan) ve
ABKoç.
Siycıh Sessiz Tep/d
tHD İstanbul Şubesi
önünde topianarak
"Shah, Sessiz Tepld"
adı altında oturma
eytemı yapan yakkşık
lSOldşüiktopiııhık,
ölüm oruçlannda
bugüne kadar 28
insanın yaşanunı
yıtirmesine karşın
Adalet Bakaıılığı'nın
sessi/kalmasını
allaşlarla\esloganlarla
protestoettL
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Lefkoşa-Kıbrıs sorunu, Türki-
ye'nin dış politikasında önemli bir
yertutuyor. Her Dışişleri Bakanı'nın
ajandasında Kıbns için özel bir y-
er vardır. 1974'ten bu yana bir an-
lamda kangren olan bu sorun,
AB'nin gündeme gelmesiyle daha
da önem kazandı. Çünkü Kıbns'ın
güneyindeki Kıbns yönetimi, dün-
yanın bütün devletleri tarafından
meşru yönetim olarak kabul görü-
yor. Bu yönetim şimdi AB ile üye-
lik müzakerelerine başlamanın eşi-
ğinde.
Kıbns'ın bölünmüşlüğü sürerken
dünyanın hiçbir ülkesi Kuzey Kıb-
ns fürk Cumhuriyeti'ni tanımaz-
ken Güney'deki yönetim Türki-
ye'den bile önce Avrupa Birliği'ne
girebilir. Girdiği andan itibaren ise
bir teze göre, Kuzey'deki bölüm
bir AB ülkesinin topraklannı işgal
ettiği gerekçesiyle suçlanabilir.
Bütün bunlar varsayım. Ancak
görünen o ki, Güney'deki Rum yö-
netimi, bu konuda epeyce mesa-
fe almış durumda. Kıbns konusun-
daki siyasetlerin ve işin nasıl çözü-
leceğinin karannı veren Türkiye ise,
Kıbns Türkleri Ne îstiyor?
bu konuda net birtutum içinde de-
ğil. Örnegin düne kadar federas-
yon tezi Türkiye'nin ve tabii Rauf
Denktaş'ın temel teziydi. Ancak
son günlerde Ankara, "bağımsız
devlet" sözcüğünü vurgulamaya
başladı.
Dünyada hiç kimsenin tanımadı-
ğı, ekonomisi, güvenliği ve siyasi
çizgisiyletamamen Türkiye'ye ba-
ğımlı bir KKTC nasıl bağımsız dev-
let olabilir? Bugüne kadar denen-
di ve bu bağımsız devlet kimseye
kabul ettirilemedi. Türkiye, ulusla-
rarası arenada bu konudaki an-
lamsız ısrarın bedelini fazlasıyla
ödedi. Şimdi de ödemeye devam
ediyor.
•••
Kıbns sorunu o kadar içinden çı-
kılmaz bir sorun mu? Neden 27 yıl-
dır çözülemiyor. Türkiye'nin bu ko-
nudaki siyasetleri neler? Kıbrıslılar
bu konuda neler düşünüyorlar?
Birkaç gündür, Kıbns'ta çeşitli ke-
simlerden insanlaria konuşuyoruz,
halkla konuşuyoruz, siyasetçilerie
konuşuyoruz, açıkçası Kıbnslıları
anlamaya çalışıyoruz.
Kıbrıslılar bugüne kadar Rauf
Denktaş tarafından temsil edildiler.
Kıbnslı Türkler ne diyor dendiği za-
man Denktaş'ın dedikleri esas ka-
bul edildi. Halbuki Kıbns Türkleri
Denktaş'tan ibaret değildi. Hatta,
Denktaş'ın şimdiye kadar seçimle-
re katılıp bir seçim bile kazanma-
dığını iddia edenler vardı. Denktaş
gücünü Türkiye'den ve çözümsüz-
lükten alıyordu.
Çözümün ne olduğunu öğren-
mek için, Denktaş'la değil Denk-
taş'tan farklı düşünenlerle gidip
konuşmak gerekiyordu. Biz de
Kıbns gezimiz boyunca Kıbns'ın
farklı düşünenleriyle konuştuk.
Onlann çözüm öneriierini ve eleş-
tirilerini dinledik. Gördüğümüz
manzara ilginçti. Kıbns'ta, herge-
lişimizde artan bir şekilde Türki-
ye'ye karşı bir soğukluk oluşuyor-
du. Sorunun sürüncemede kalma-
sı, Kıbnslı Türkleri korkutuyordu.
Giderek, tamamen Türkiye ile en-
tegre olma korkusuydu bu.
Kıbnslı Türkler, güvence altına
alınmış bir federasyon çatısı altın-
da Rumlarla birlikte yaşamayı ve
kendi kimliklerini korumayı istiyor-
lardı. Çözümsüzlük, Türkiye'ye da-
ha fazla bağımlı olmayı beraberin-
de getiriyordu. Bu ise onlann iste-
mediği bir şeydi. Kıbns'ın en sivri
dilli muhaliflerinden Şener Le-
vent, dünkü Avrupa gazetesinin
manşetinde sorunun asıl kaynağı-
nın Ankara olduğunu söylüyordu.
Bu fikrin Kıbns'ta oldukça yaygın
olduğunu gözledik.
Kıbns'ta yıllarca Başbakan Yar-
dımcılığı yapmış Cumhuriyetçi
Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı
Mehmet Ali Talat, bir konuşma-
sında Kıbnslıların ruh halini şöyle
dile getirmişti: "Kıbns Türk toplu-
munun yan açık bir hapishane or-
tamından kurtulabilmesi için ata-
cağı her adıma engel çıkanlmak-
tadır. Bu öyiesine boyutlara ulaş-
maktadır ki, tedavisine Rum tara-
fında, ömeğin genetik ve nöroloji
hastanesinde başlamış insanlan-
mızın, hastalarımızın bile Güney
Kıbns'a geçişine engel çıkanlmak-
tadır."
••• "
Kuzey Kıbrıs'ta geçen aylarda
Ulusal Birtik Partisi (UBP) - Top-
lumsal Kurtuluş Partisi (TKP) ara-
sındaki koalisyon bozuldu. Kıb-
rıs'ta bu koalisyonun Türkiye ta-
rafından bozdurulduğu konusun-
da ortak bir kanaat oluşmuş du-
rumda. Mustafa Akıncı TKP'nin
Başkanı ve Başbakan Yardımcı-
sı'ydı. Kıbns'ta çözüm konusun-
da, diyalog önerdiği için iktidar-
dan düşürüldüğü de yine ortak bir
inançtı.
Kıbns solunun iki lideri Mehmet
Ali Talat ve Mustafa Akıncı ile bu-
gün görüşeceğim. Onların çözüm
öneriierini ve eleştirilerini de yarın
aktarmayaçalışacağım. Kıbrıslıla-
nn dıştan bakıldığında anlaşılması
zor olan ruh halini yansıtmaya gay-
ret edeceğim.