22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2001 SALI HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ StRMEN Buyrun Buradan Yakın Göle bakan tarlanın kıyısında, az ötemizde, Orhangazi - iznik yolu üzerindeki tepeyi düz- lemeye çalışan grayderler, yol makineleri ve kamyonların gürültüsü altında, komşum Fet- tullah Bey ile konuşuyoruz. Konu malum; politika ve kriz. 35 yılı aşan gazeteciliğimi telmih ederek - Sen daha iyi bilirsin ya... diyor. Karşı çıkıyorum: - Hayır sen daha iyi bilirsin, kaç seçim ka- zandın. Sahiden öyle. Komşum, üç dönem Kera- metköy'ün muhtarlık seçimini kazanmış biri. Şimdiki muhtarımız Ayşe Hanım gibi o da CHP'li. Gerçekten, politikanın en önemli yanı seçim kazanmak. "Politikacı oy kaygısı ile hareket etmeyi bıraksın!" demenin bir anlamı yok. De- mokrasilerde, politikanın ana öğesi oy. Ama tabii ki, ne politika yalnız oy almayı ba- şarmak, ne de demokrasi yalnızca seçim. Seçim demokrasinin araçlarından biri. Za- man zaman da, kimi devresel tıkanıklıklan aş- manın yolu. Politikacıya seçim istediği için kızmanın an- lamı yok. Ama bugün Türkiye'nin sorunlan karşısında, erken seçim önerisini gündeme getirenlere hak vermek de mümkün değil. ••• Erken seçim, kimi politika cambazlan tara- fından yine gündeme getirildi. Onlar şimdi, "Buyrun buradan yakın, biraz da erken seçime bakın" diyorlar. Türkiye'de ne zaman erken seçim veya nor- mal seçim söz konusu olsa, ekonomistleri bir telaştıralır. Onlan böylesinetelaşlandıran, biz- de başka ülkelerdekilerin boyutlannı çok ge- ride bırakan,"seç7m ekonomisi"d\r. Ama erken seçime bizim açımızdan yakla- şanları bu kez olumsuz görüş bildirmeye iten neden "seçim ekonomisi" korkusu değil. Çünkü artık seçmene karşılıksız dağıtacak birşey kalmadı. Seçim ekonomisi uygulama- ya kalkanlar, çarklarını döndürecek krediyi de bulamayacaklar, kendilerini de silip götürü- cek bir kaosun içine yuvartayacaklardır ülke- yı- Zaten büyük efendi IMF'nin de böyle birşe- ye izin vermeyeceğini herkes biliyor. Ama bütün bunları bırakalım bir yana. Tür- kiye devresel değil, yapısal bir krizin içinde- dir. Bu tür krizlerde de, ya belli başlı siyasi ya- pıları bir araya getirip ulusal uzlaşma hükü- metlerinin önünü açabilecek ya da sorunlan çözmeye istemli gerçek yeni bir seçenek oluş- turacak bir siyasi kuruluş veya kuruluşlan iş- başına getirecek seçimin bir anlamı olabilir. ••• Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin şimdi: Yeni bir seçim, şu koşullarda, bu iki olasılık- tan birine gebe olabilir mi? Parlamentoda yer almış olsun veya olma- sın, emeklilikten siyasete dönmeye çalışanlar da dahil, halen siyaset sahnesinde bulunan politikacılarımız ve politik kuruluşlarımız için- de, bugünkü kriz çorbasında tuzu bulunma- yan var mı? IMF'yi eleştirenler veya "bizi olsa olsa onun önerileh kurtanr" diyecek kadar birbirlerine zıt olanlar bile, bir tek noktada birleşiyorlar, o da bugünkü yapı ile Türkiye'nin sorunları çö- zemeyeceği ve sistemin bugünkü işleyişi ile rejimi de tehdit edecek biçimde iflas ettiğidir. Şu ortada gördüklerinizin hangisi, böyle bir değişime istemlidir ve de olduğunu ileri süren- lerin kuruluşlan ile kadrolan bu konuda, ne kadar donanımlıdıriar? Bu sorulann yanıtlarını aramadan, "buyrun birazda buradan yakın" kabilinden, erken se- çim önerileri yapmanın bir anlamı yok. Bu konuda tek umut verici gelişme, galiba bu kez seçmenin de gerçeği kavramış ol- masıdır. Türkiye Cazeteciler Cemiyeti: Basmda en önemli olay RTÜK vetosu İstanbul Haber Servi- si - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), hazi- ran ayı içinde basın ala- nındaki en önemli olayı, TBMM'de kabul edilen RTÜK Yasası'nın Cum- hurbaşkanı Ahmet Nec- det Sezer tarafından bir kez daha görüşülmek ûzere iade edilmesini gösterdi. Haziran ayın- da gazetecıleri engelle- melerin yine sürdüğü vurgulandı. TGC Araştırma Gru- bu'nun basmda haziran ayında yaşanan geliş- meleri içeren raporu ya- yımlandı. Raporda, Cumhurbaşkanı Se- zer'in 7 Haziran'da TB- MM'nin gönderdiği RTÜKYasası'nıincele- dikten sonra 19 Haziran günü bir kez daha görü- şülmek üzere Meclis'e gönderdiği belirtildi. Sezer'in geri gönderme gerekçesinde. uygula- nacak para cezalan, RTÜK'e üye seçimi, üst kurulun Başbakanlık Yüksek Denetleme Ku- rulu'na bağlanması, iz- lenme oram, tekelleş- me, intemet yayıncılığı konulanna dikkat çek- tiği belirtilen raporda, bu kararabasın kuruluş- lanndan teşekkürmesa- jı yağdığı kaydedildi. Raporda, haziran ayın- da gazetecilere yönelik engellemelerin yine sürdüğü, Antalya'da yerel bir televizyon ka- meramanmın görüntü çekilmesi yüzünden tar- tıştığı savcının şikâyeti üzerine gözaltına ahn- dığı, Rize'de 3. ligde oy- nanan bir futbol maçını göriintülemek isteyen gazetecilerin çevik kuv- vet polislerinin saldın- sına uğradığı belirtile- rek saldında bir gazete- cinin yaralandığı, biri- nin de fotoğraf makine- sinin parçalandığı vur- gulandı. İptal başvurulannı bugün görüşmeye başlayacak olan Anayasa Mahkemesi bu soruya yanıt arayacak: Af hak mı siyasi tercîh mi?tLHANTAŞÇI ANKARA - Anayasa Mahkemesi bugün esastan görüşeceği şartla salı- verme yasasının genişletilmesi is- temlı başvurulan, "af karannın bir hak olup olmadığT tanımınm oda- ğında irdeleyecek. Heyet bugün ya- pacağı toplantıda, raportörlerin 200 sayfahk raporunu değerlendirirken öncelikli olarak af uygulamalannın tanımını yapacak. Mahkemenin önünde yasanın niteliği açısından 2 yol bulunuyor. Mahkemede, affin bir hak olmayıp yalmzca siyasilerin ta- sarrufu olduğu yönündeki görüş ağır- lık kazanırsa başvurulann reddı gün- deme gelecek. Mahkeme. affin bir hak olduğu görüşüne vanrsa bu du- rumda hakkın yalnızca bir kesim için geçerli kıhnması anayasanın eşitlik ilkesine aykın olacağından yasa kap- samınm genişletilmesi yönünde ka- rar verebilecek. Af yasasının bazı madde ve hü- kümlerinin ıptali istemiyle yerel mahkemelerce yapılan başvurular için sona gelınirken gözler Anayasa Mahkemesi'ne çevrildi. Af yasasının niteliğini belirleyecek olan Anayasa Mahkemesi, bunun "af mı, şartla tahliye mi, yoksa erteieme mi" olduğunu ortaya koyacak. Çün- kü belirlenecek bu nıteliklerin tümü farklı sonuçlar doğuruyor. Anayasa Mahkemesi, 1991'de çı- kan Terörle Mücadele Yasası'mn ip- tal istemini değerlendirirken TCY'nin "toprak bütünlüğünü boz- maya" dönük suçu düzenleyen 125. madde dışındaki tüm suçlar için ip- tal karan verdi. Mahkeme, şartla tah- liyede, hükümlünün cezayla ilişkisi- nin kesildiğine, hükümlünün suçu ne olursa olsun ayrım yapılamayacağı- na karar vererek bunlar arasındaki bir aynmın eşitlik ilkesine aykın olaca- ğı sonucuna vardı. Böylece. af ben- zeri şartla tahliyeler yapıldı. Ancak bugünkü mahkeme heyetinin yapısı- na bakıldığında, üyelerden büyük ço- ğunluğu değişti. Bu nedenle yeni üyelerin bu yoruma katılıp katılma- yacaklan net değil. Cezalann eşhsizliği Yasanm bir af olduğu yönündeki görüş ağırlık kazamrsa Basın Yasa- sı'nda olduğu gıbi aynı tür suçlar içindeki eşitsizliklerın ayıklanması gündeme gelebilecek. Basın Yasa- sı'nda, televizyonda yapılan konuş- ma erteieme kapsamına alınırken si- nema ya da kahvehanede yapılan ko- nuşmalar kapsam dışında bırakılmış- tı. Anayasa Mahkemesi, bunu eşitli- ğe aykın görmüştü. Affin yasa koyucunun takdiri ola- rak değerlendirilmesi de izlenebile- cek yöntemler arasında bulunuyor. Ancak yasa koyucunun takdir hakkı- nı istediği gibi kullanamayacağından ortaya çıkan eşitsizliğe Anayasa Mahkemesi'nin geçit vermeyeceği görüşü ağırlık kazanıyor. Diyarbakır'daki operasyonda üç Hizbullah militanından biri öldürüldü Polîsle 6 saat çatıştılarDİYARBAKIR(Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakır'ın Bağlar beldesinde polisle 6 saat sürey- le çatışan 3 Hizbullahçıdan bi- ri öldürüldü, 2'si yakalandı. Ör- gütün hücre evinde bannan bir kadınla 2 yaşındaki çocuğu da zarar görmeden kurtanldı. Bağlar beldesi Şeyh Şamil Mahallesi Cengizler Caddesi Demtaş Apartmanı'nın 7. ka- tındaki 22 No'lu daireye saat 05.15 'te operasyon düzenlendi. Polisin "teslim ol" çağnsına ateşle karşılık verilmesi üzeri- ne çatışma çıktı. Güvenlik güçlerinin kullan- dığı gaz bombalanndan iki po- lis ile çevredeki binalarda otu- ran bazı yurttaşlar zarar gördü. Bu arada bir polis de seken mer- minin isabet etmesi sonucu ha- fif yaralandı. Operasyon boyunca polis sık sık "22 No'lu dairenin sahibi teslim ol", "çocuklanna acı" diye anons yaptı. Ancak tüm uyarılara karşın evden ateş de- vam etti. Güvenlik güçleri de aralıklar- la eve ateş ettı. Operasyonun yapıldığı bölgede geniş güven- lik önlemleri alınmasına karşın, binalardaki dairelerin bir çoğu- nun boşaltılmadığı, ateş edilen evin birkaç metre ötesindeki konutlardan izleyenler olması dikkat çekti. Buna karşın polis basın mensuplannı çatışmanın yaşandığı eve yaklaştırmamak- ta direndi. Sabahın ilk saatlerinde baş- layan operasyon boyunca özel timler komşu binalar ile örgü- tün hücre evınin bulunduğu apartmanın çatısından zaman zaman makineli tüfekler de kul- lanarak ateş açtı. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner, ll Valisi Ce- milSerhadh ve Emniyet Müdü- rü Atilla Çınar da operasyonu başından sonuna kadar izledi. Saat 10.45 sıralannda polis son kez içeride bulunanlan tes- lim olmaları yönünde uyardı. Ancak ateşle karşılık verilince Diyarbakır'ın Bağlar bekksindeki baskuıda öldürülen militan, hücre evinden çıkartihyor. (FOTOĞRAF: AA) bu kez hem daire kapısından hem de pencerelerden ateş açan polis, hücre evine girmeyi ba- şardı. Bu sırada yoğun silah se- si duyuldu. Silah seslerinin ke- silmesinin ardından çevre apartmanlarda bulunan özel ha- rekât timleri tüfeklerini havaya kaldırarak sevinç gösterisi yap- tı. Operasyon saat 10.55'te so- na erdi. Diyarbakır Valiliği'nden ya- pılan yazılı açıklamada, terö- ristlerden birinin öldürüldüğü, ıkisinin yakalandığı, Merkez Tezgeçer köyü nüfusuna kayıt- h 1975 doğumlu Remziye Ala- bahk (Güneş) ile 2 çocuğunun da operasyondan zarar görme- den kurtanldığı belirtil- di. Öldürülen teröristin 33-35 yaşlannda oldu- ğu belirtilen açıklama- da, evde yapılan arama- da ise bir Kalaşnikof si- lah ile çok sayıda mermi ele geçirildiği ifade edildi. Silah ve mermi kovanlan balistik ince- lemeye alındı. Polis, si- lahın Gaffar Okkan su- ikastında kullanılıp kul- lanılmadığını dabelirle- meye çalışıyor. Yetkililer teröristlerle ilgili kimlik saptama ça- lışmalarının da sürdü- ğünü söylediler. Yakala- nan teröristleri sorgula- yan polis, evde bannan Remziye Alabalık'tan yola çıkarak soruştur- mayı derinleştiriyor. Ulucanlar davası sanıklar Verîlen emri yerîne getirdik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde (Ulucanlar Ceza- evı) meydana gelen ve 10 tutuklu ile hüküm- tünün yaşammı yitirdiği olaylann ardından, 1 yarbay, 1 binbaşı ve 2 yüzbaşının da aralannda bulunduğu 161 jandarma görevlisinin yargılandığı da\ada. sanık jandarmalar "ver- ienemirdoğrultusunda hareketettikferini,silah kullanmadıklannı ve yaşammı yitirtnlerin de kendi arkadaşlan tarafından öldürüJdüğünü" ileri sürdüleT. Kamuoyunda "Uhıcanlar Katliamı'* oiarak anımsanan, 26 Eylül 1999 tarihinde ulucanlar Cezaevi'nde gerçekleştirilen operasyona kaulan güvenlik görevlilerinin yargılandığı da- vantn ikinci duruşması dün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya 9 sanık ile 1 müşteki. 1 mağdur ve avukatları katıldı. Sanık Nuh Karaaslan. savunmasında kendilerine operasyon emri verildiğini ve emir doğrultusunda hareket ettiklerini söyledi. Sanık AtillaGüçlüoğlu da ölenler içinde teshm olmak isteyıp de arkadaşlan tarafından vurulanlar olduğunu ileri sürdü. Diğer sanıklar da silah kullanmadıklannı iddia ettiler. Operasyon sırasında cezaevinde tutuklu o- larak bulunan FiHz Uzal, olayın olduğu gün güvenlik kuvvetlennin göz yaşartıcı bombalar ve süahlarla koğuşlara girdiklerini ve sanık 0- nal'ın kendisine işkence yaptığmı belirtti. Mahkeme Başkanı Berber, Ulucanlar Ceza- evi'nde meydana gelen olayla ilgili olarak tu- tuklu ve hükümlüler hakkında Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren dava ile bu dava arasmda bağlantı bulunması. birine verilen cezamn diğerini etkileme durumu olmasmdan, 5. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası üzerinde bir- leştirilme karan verilmesi konusunda bu mahkemeden mukavemet istenmesıne karar verildiğini belirterek duruşmayı erteledi. 265. günde 28 ölü ve onlarca sakatANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Siyasi tutuklu ve hükümlülerin bir dizi istemle başlattıklan ve daha sonra asıl olarak F tipi cezaevlerindeki "tecridin" kaldınhnası amacıyla sürdürdükleri ölüm orucu ve açlık grevlerinin 263. gününde yaşammı yitiren AH Koç'un cenazesi dün otopsisi yapılarak memleketi Zonguldak'a götürüldü. DHKP-C hükümlüsü 30 yaşmdaki Ali Koç'un ölümüyle, "Hayata Dönüş" olarak adlandınlan operasyon sırasmda yaşamım yitirenlerle birlikte eylemlerin başladığı 19 Ekim'den düne dek toplam 60 kişi öldü, onlarca kişi belleğini yitirdi, onlarca kişi de sakat kaldı. Annesi ve babası ohnayan Koç'un cenazesi, dün akrabalan tarafından Zonguldak'a götürüldü. Koç, bugün toprağa verilecek. 265. gününe giren ölüm oruçlannda düne kadar 7'si dışanda olmak üzere yaşamım yitiren 28 kişi şunlar: Cengiz Soydaş, Adil Kaplan, Bülent Çoban. Gülsüman Ada Dönmez (dışandan), Fatma Erso>', Nergiz Gülmez, Tuncay Günel, Celal Alpay, Abdullah Bozdağ, Erol Evcil, Murat Çoban, Canan Kulaksız (dişandan). Sedat Gürsel Akmaz, Ender Can Yıkbz, Hatice Yürekli, Sibel Sürücü, Şenay Hanoğlu (dışandan), Erdoğan Güler (dışandan), Sedat Karakurt, Fatma Hülya Tümgan, Cafer Tayyar Bektaş, Hüseyin Kayacı, Uğur Türknien (dışandan), Veli Güneş, Aysun Bozdoğan, Zehra Kulaksız (dışandan), Gökhan Ozocak (dışandan) ve ABKoç. Siycıh Sessiz Tep/d tHD İstanbul Şubesi önünde topianarak "Shah, Sessiz Tepld" adı altında oturma eytemı yapan yakkşık lSOldşüiktopiııhık, ölüm oruçlannda bugüne kadar 28 insanın yaşanunı yıtirmesine karşın Adalet Bakaıılığı'nın sessi/kalmasını allaşlarla\esloganlarla protestoettL SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Lefkoşa-Kıbrıs sorunu, Türki- ye'nin dış politikasında önemli bir yertutuyor. Her Dışişleri Bakanı'nın ajandasında Kıbns için özel bir y- er vardır. 1974'ten bu yana bir an- lamda kangren olan bu sorun, AB'nin gündeme gelmesiyle daha da önem kazandı. Çünkü Kıbns'ın güneyindeki Kıbns yönetimi, dün- yanın bütün devletleri tarafından meşru yönetim olarak kabul görü- yor. Bu yönetim şimdi AB ile üye- lik müzakerelerine başlamanın eşi- ğinde. Kıbns'ın bölünmüşlüğü sürerken dünyanın hiçbir ülkesi Kuzey Kıb- ns fürk Cumhuriyeti'ni tanımaz- ken Güney'deki yönetim Türki- ye'den bile önce Avrupa Birliği'ne girebilir. Girdiği andan itibaren ise bir teze göre, Kuzey'deki bölüm bir AB ülkesinin topraklannı işgal ettiği gerekçesiyle suçlanabilir. Bütün bunlar varsayım. Ancak görünen o ki, Güney'deki Rum yö- netimi, bu konuda epeyce mesa- fe almış durumda. Kıbns konusun- daki siyasetlerin ve işin nasıl çözü- leceğinin karannı veren Türkiye ise, Kıbns Türkleri Ne îstiyor? bu konuda net birtutum içinde de- ğil. Örnegin düne kadar federas- yon tezi Türkiye'nin ve tabii Rauf Denktaş'ın temel teziydi. Ancak son günlerde Ankara, "bağımsız devlet" sözcüğünü vurgulamaya başladı. Dünyada hiç kimsenin tanımadı- ğı, ekonomisi, güvenliği ve siyasi çizgisiyletamamen Türkiye'ye ba- ğımlı bir KKTC nasıl bağımsız dev- let olabilir? Bugüne kadar denen- di ve bu bağımsız devlet kimseye kabul ettirilemedi. Türkiye, ulusla- rarası arenada bu konudaki an- lamsız ısrarın bedelini fazlasıyla ödedi. Şimdi de ödemeye devam ediyor. ••• Kıbns sorunu o kadar içinden çı- kılmaz bir sorun mu? Neden 27 yıl- dır çözülemiyor. Türkiye'nin bu ko- nudaki siyasetleri neler? Kıbrıslılar bu konuda neler düşünüyorlar? Birkaç gündür, Kıbns'ta çeşitli ke- simlerden insanlaria konuşuyoruz, halkla konuşuyoruz, siyasetçilerie konuşuyoruz, açıkçası Kıbnslıları anlamaya çalışıyoruz. Kıbrıslılar bugüne kadar Rauf Denktaş tarafından temsil edildiler. Kıbnslı Türkler ne diyor dendiği za- man Denktaş'ın dedikleri esas ka- bul edildi. Halbuki Kıbns Türkleri Denktaş'tan ibaret değildi. Hatta, Denktaş'ın şimdiye kadar seçimle- re katılıp bir seçim bile kazanma- dığını iddia edenler vardı. Denktaş gücünü Türkiye'den ve çözümsüz- lükten alıyordu. Çözümün ne olduğunu öğren- mek için, Denktaş'la değil Denk- taş'tan farklı düşünenlerle gidip konuşmak gerekiyordu. Biz de Kıbns gezimiz boyunca Kıbns'ın farklı düşünenleriyle konuştuk. Onlann çözüm öneriierini ve eleş- tirilerini dinledik. Gördüğümüz manzara ilginçti. Kıbns'ta, herge- lişimizde artan bir şekilde Türki- ye'ye karşı bir soğukluk oluşuyor- du. Sorunun sürüncemede kalma- sı, Kıbnslı Türkleri korkutuyordu. Giderek, tamamen Türkiye ile en- tegre olma korkusuydu bu. Kıbnslı Türkler, güvence altına alınmış bir federasyon çatısı altın- da Rumlarla birlikte yaşamayı ve kendi kimliklerini korumayı istiyor- lardı. Çözümsüzlük, Türkiye'ye da- ha fazla bağımlı olmayı beraberin- de getiriyordu. Bu ise onlann iste- mediği bir şeydi. Kıbns'ın en sivri dilli muhaliflerinden Şener Le- vent, dünkü Avrupa gazetesinin manşetinde sorunun asıl kaynağı- nın Ankara olduğunu söylüyordu. Bu fikrin Kıbns'ta oldukça yaygın olduğunu gözledik. Kıbns'ta yıllarca Başbakan Yar- dımcılığı yapmış Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, bir konuşma- sında Kıbnslıların ruh halini şöyle dile getirmişti: "Kıbns Türk toplu- munun yan açık bir hapishane or- tamından kurtulabilmesi için ata- cağı her adıma engel çıkanlmak- tadır. Bu öyiesine boyutlara ulaş- maktadır ki, tedavisine Rum tara- fında, ömeğin genetik ve nöroloji hastanesinde başlamış insanlan- mızın, hastalarımızın bile Güney Kıbns'a geçişine engel çıkanlmak- tadır." ••• " Kuzey Kıbrıs'ta geçen aylarda Ulusal Birtik Partisi (UBP) - Top- lumsal Kurtuluş Partisi (TKP) ara- sındaki koalisyon bozuldu. Kıb- rıs'ta bu koalisyonun Türkiye ta- rafından bozdurulduğu konusun- da ortak bir kanaat oluşmuş du- rumda. Mustafa Akıncı TKP'nin Başkanı ve Başbakan Yardımcı- sı'ydı. Kıbns'ta çözüm konusun- da, diyalog önerdiği için iktidar- dan düşürüldüğü de yine ortak bir inançtı. Kıbns solunun iki lideri Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı ile bu- gün görüşeceğim. Onların çözüm öneriierini ve eleştirilerini de yarın aktarmayaçalışacağım. Kıbrıslıla- nn dıştan bakıldığında anlaşılması zor olan ruh halini yansıtmaya gay- ret edeceğim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle