Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAZİRAJ 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
A U l \ kulturtncumhuriyet.com.tr 15
Meksika yapımı 'Aşklar Köpekler' kesinlikle kaçınlmayacak cinsten bir film
k benciDik, umut, günahbrSon Istaıbul Festıvali'nin
seyredeni carpan filmlerın-
deaı, festıvîl ve ödül rekort-
msni, MeLika 2000 yapımı
".vmores FBTOS - Aşklar Kö-
ptlder"
1
bu*ün göstenme gi-
riy^or. Meksko'da geçen. görünürde
birbinnden aynlan ama a>nı şoke
ecicı bir araba çarpışmasında birle-
şip bütünlenen 3 hikâyeye dayanan
"Aşklar Köpekler", baştan belirt-
m s k gerekirce nicedir görmediğimız
cinsten, coşcun, taşkın bir ırmak gi-
bi akan. sej rcısini 2.5 saatliğıne tut-
sak alan ve iır 'ilk ıîlm'ın bütün he-
yecanını taş,yan, yürekten çe-
kilmış, uzur ve sürükle-
yicri bir film.
Içerdiği sıddetle.
dur durak ıanı-
mayan. hun-
mali tempo-
su ve at-
mosferiyle
göz alan bu
Meksika
filmine
ilgisiz
kalmak
SUNGU ÇAPAN
olası değil. Azteklerce 14. yüzyılın
başında kurulmuş. 20 milyonu aş-
kın nüfusuyla bugün dünyanın en
kalabahk ve karmaşık metropolle-
nnden biri olan Meksiko, aynı za-
manda rüşverin. şiddetin, yozlaşma-
nm, kırliliğin de görülmemış boyut-
lara ulaştığı bir kent. Soluk soluğa
izlenen ve ölümcül bir çarpışmayla
noktalanan, son derece hızlı-hare-
ketli bir araba takibi sekan-
sıyla açılan "Aşklar
Köpekler"in ilk bö-
lümü "Octavio ve
Susana"nın
öyküsü.
t
Dövmeli
yoksul genç
Octavio (Gael
Garcia Ber-
nal), bir mar-
kette çalışıp u-
fak tefek soy-
gunlara girişen
maço ağabeyi Ramiro'nun ka-
nsı Susana (Vanessa Bauche)
yengesine fena halde vurgun ve
sürekli askıntı. Köpeği Cafu'yu
soktuğu köpek dövüşlerinden
kazandığı paralarla Susana'yı
alıp kaçmayı planlıyor Octavio.
tkinci bölüm, kansını, iki kızını terk
edip tuttuğu, medyanın gözünden
ırak bir evde, büyük aşkı, Güney
Amerika'nın en çekici top modeli
Valeria'yla (Goya Toledo) birlikte
yaşamaya hazırlanan dergi yöneti-
cisi Daniel ve Valeria'nın kâbusa dö-
nüşen. dehşetengiz öyküsünü nakle-
diyor. Valeria'nın küçük finosunun
döşemenin altına sıkıştığı bu bölüm
oldukça asap bozucu.
Geleceği parlak bir yörjetmen
Son bölüm, 'ElChivoveMaru'ysa
üniversitede hocayken kürsüsünü,
öğrencilerini, ailesini, 2 yaşındaki
kızı Maru'yu bırakıp dağa çıkmış,
eski bir komünist gerilla olan. 'Ke-
çi' lakaph El Chivo'nun (Emilio Ec-
hevarria) dokunaklı serüvenlerini
aktanyor. Dünyayı, düzeni değiştire-
yim derken enselenip yıllarca hapis-
te kalmış. her şeyden umudunu
kesmış, kıralık katıllik yapan,
sokak köpeklerine karşı çok
sevecen, kızına hasret, kansı-
nın cenazesine uzaktan katı-
lan, yersiz yurtsuz, nihilist klo-
şar El Chivo rolündeki Emilio
Echevarria'nın unutulmaz per-
formansıyla 68 kuşağına da içten se-
lamlar göndenyor film.
Çeşitli açılardan çekilmiş, herka-
meramanın o andaki konumuna gö-
re verilmış araba çarpışmasının bü-
tün entnkayı ustaca bırbırine bağla-
dığı "Aşklar Köpekler", beylik de-
yışle tokat gibi film! Bu feci kaza
sahnesiyle kaderleri kesişen, çeşitli
Octavio (Gael Garcia Bernal) ve cefakâr dövüşçü köpeği Cafu.
kesimlerden birçok kahramanın öy-
küsünü, Robert Altman ustanm tar-
zını çağnştıran çok parçah, çok kat-
manlı, çok karakterli, doludizgin bir
sinema diliyle harmanlayarak gözü-
müze sokan. kolay kolay sınıflandı-
rılmaya gelmeyen bu sarsıcı. ısıncı.
şiddetlı, spektaküler 'ilk film', göz
alınamayan, belgeselimsi, fıkır fıkır
bir görselliği de yansıtıyor perdeye
2.5 saat süresince.
Bizce, Tarantino'dan çok Baba
Bunuel'ı akla getiren, seyircıyi sü-
rekli uyanık ve tetikte tutan, anı pat-
lamalara gebe, afallatıcı. parlak bir
sinemasal güce sahip "Aşklar Kö-
pekler"den, ikinci kez yine allak
bullak olmuş, bitkin bir halde ama
sıra dışı bir film seyretmenin verdi-
ği keyifle çıktık ve 1963 doğumlu,
Meksikalı yönetmen Alejandro
Gonzalez Inarritunun adını bir ke-
nara kaydettik.
Amores Perros /
Yönetmen: Alejandro
Gonzalez Inarritu /
Senaryo: Guillermo
Arriaga Jordan /
Kamera: Rodrigo Prieto
/ Müzik: Gustavo
Santaolalla / Oyuncular:
Emilio Echevarria, Gael
Garcia Bernal, Goya
Toledo, Vanessa
Bauche,
Alvaro Guerrero, Jorge
Salinas / Meksika 2000
(Umut Sanat).
Teknolojinin gelişmesiyle yeniden ilgi gören canlandırma sinemasmm son bombası: Shrek
Animasyon-masal âleıııi parodisiBir varmış bir yokmuş, Shrek adındaki in-
san kaçkını, yeşıl, ıtıcı bir dev. bataklıkta ya-
şarmış ve günün bınnde prensese âşık olmuş..
Güzelle Çirldn masalının yenı bir versiyonu
sayılabılecek "Shrek", son yıllarda teknolo-
jinin gelişmesiyle yeniden canlandığı gözle-
nen, seyircıden de rağbet gören canlandırma
sinemasının en yeni "bombası". Bilgisayar
destekli görsel efektlennm marifetiyle karak-
terlen 3 boyutlu, capcanlı bir hale gelen ve ki-
mi sahnelennde gerçek bir film izlenimi ve-
ren "Shrek"in, günümüz canlandırma sine-
masmda bir kilometre taşı olduğu ileri sürü-
lebilir şımdıden.
Yediden >etmişe her kesime hitap edecek
şekilde yazılmış, basit ama esprili bir senar-
yodan çekilmiş, atıfta bulunduğu ünlü masal-
Yönetmen: Andrevv Adamson,
Vıctoria Jenson / Senaryo: Ted
Elliott, Terry Rossio, Joe
Stillman, Roger Schulman,
William Steig'in çocuk kitabından
/ Müzik: Harry Gregson-
VVilliams, John Povvell, James
McKee Smith / Seslendirenler:
Mike Myers, Eddie Murphy,
Cameron Diaz, John Lithgovv /
ABD 2001 DreamVVorks (UIP)
larla, eski Walt Disney kahramanlanyla dal-
gasını geçen, bıldik klişeleri tersine çeviren
mizahi yaklaşımı ve düşmeyen temposuyla
baştan sona ılgiyle tüketilen filmin keyfini,
çocuklardan çok yetişkin seyirci çıkanyor gi-
bi geldi bize.
Filmin başında tuvaletten çıkıp çamur ban-
yosunu yaparken doğal ihtiyaçlannı gördüğü-
ne de tanık olduğumuz, ağzı kokan, yeşil, çir-
kin Shrek'imiz. aslında ca-
navar görünüşünün altın-
da gayet makul, gerçek-
çı, iyi yürekli bir dev.
LoDuc ülkesinin tahtı-
na göz dıkmiş "kötü
adam" Lord'dan kaçan
masal kahramanları-
nm (3 kör fare, ayı ve
domuzcuk. 7 cüceler,
Pinokyo. haın kurt
vb.) ve kesinkes
Shrek'le dost olmaya
kararlı, çenesi düşük,
uyanık bir eşeğin ba-
taklığa sığınmasıyla
düzeni bozuluyor,
huzuru kaçıyor in-
san kaçkını, huy-
suz devin. Batak-
lığı geri vermesi
karşılığında, on-
dan prenses Fi-
ona'yı alev sa-
çan korkunç
ejderhanın ko-
ruduğu şato-
dan kurtarmasını istiyor Lord. Shrek'le, tatlı
diliyle dişi ejderhayı bertaraf eden dostu eşe-
ğin (Eddie Murphy her zamanki hinoğluhin-
liğiyle bir dublaj ustası olduğunu da ser-
giliyor yine), güneş batınca çirkin bir
kadına dönüşen Fiona'yı kurtarma
operasyonunda, çirkin devimiz
prensese âşık olacağını \ e aşkı-
na karşıhk bulacağını ne bil-
sin? Mutlu son.
Külkedisi, Pamuk Prenses
ve Robin Hood'la adamlan-
nın da yer aldığı bu animas-
yon ve masal âlemi parodisi
niteliğindeki film, espriler
arasına özlü mesajlar sıkıştır-
maktan ve Lord'a bir çeşit da-
nışma hizmeti veren sihirli
ayna gibi buluşlardan yana da zengin.
Sonuçta, Disney ekolü çizim tarzına yeni
boyutlar katan animasyon tekniği, modern
tavn, diyaloglan, ZAZ'cıları arat-
mayan espri-mizah düzeyi ve mü-
zikleriyle herkese sahk verile-
cek türden, hoş, canlı, eğlence-
li bir seyirlik "Shrek". "Dre-
amWorks Pictures" için de
"Kanncalar'Man sonra
yeni bir yüzakı.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Inci LJmanı'nda aşka ve savaşa takılan kolye
"Peari Harbor" denınce insanlann
aklına bir savaş saldınsınm gelmesi
nasıl bir savaş kültürü içinde yaşa-
dığımızın da işareti sayılmalıdır.
çünkü bu şırin limanın adı "İnci Li-
manı"dır. Yerlilerin su>un altına da-
larak inci istiridyelennı topladıklan
bu lıman 2. Dünya Savaşı'nda Ja-
ponlann ünlü baskınıyla tanınacak.
adı artık bu saldınyı simgeleyecek-
tir.
Aslında Japon amirali Yamamo-
to"nun bu efsane baskını. savaş tari-
hine bir strateji dehası olarak geçe-
cek, büyük organizasyonlann kusur-
suz planlamasına örnek gösterile-
cektir. .Amerika henüz savaşa girme-
mıştir ama Japonya'nın savaş gücü-
nîi kısıtlayan önlemleri arttınnıştır.
Bir süre sonra Amenka'nın savaşa
gırmek zorunda kalacağını hesapla-
yan Japonlar ani bir baskınla Atlan-
tik savaş gücünü yok etmeyi planla-
mışlar. aylarca bu plan üzerinde ça-
lışmışlardır. Yapılan bir araştırmada
bu baskımn başanlı olabilmesi için
16800 faktörün hesaplanması gerek-
tiği. Yamamoto'nun 15200 faktörü
hesapladığı, bunun da büyük bir he-
sap başansı oldugu anlaşılmıştır. Pe-
arl Harbor'da bulunan Amerikan gü-
cünün denizdeki, karadaki ve hava-
dakı konumlan aylarca araştınlmış.
bunun yanı sıra Amerikalılann ya-
şam biçimleri, ahşkanlıklan, dısip-
lın eksıkliklen. toplu yaşam biçim-
leri incelenmiştir. Cumartesi akşam-
lan çok içki içip eğlendikleri sap-
tanmış, pazar sabahı ise kendilerini
güç topladıklan sonucuna vanlmış-
tır. Saldınnın tarihi ve günü bütün bu
faktörlerin değerlendirilmesiyle sap-
tanmış, Noel eğlencelerinin gevşek
ortamında bir pazar sabahı yapılma-
sma karar verikniştir. 7 Aralık 1941
tarihinin ve pazar sabahının nedeni
budur. Filmin tarihi gerçeklerle ilgi-
lı bir kaygısı olmadığı için izleyici
bunlan filmde görememektedir.
Film, çocukluk arkadaşı iki pilo-
tun Amerikan Hava Kuvvetleri'ne
katılışının öyküsüyle başlar. iki pi-
lot da Pearl Harbor'da görev alır. Ra-
fe McCavvley (Ben AfDect), burada
güzel bir hemşireyle (Kate Becküı-
sale) tanışır ve bırbirlerine âşık olur-
lar. Arkadaşı Danny Walker (Josh
Harrneft) için de güzel günlerdir. Pe-
arl Harbor'daki görevleri rahattır ve
hepsi de burada olmayı Hawaii tati-
li olarak görmektedir. Fakat Rafe,
zor durumda olan ve pilot eksikliği-
nin sıkmtısını çeken Ingiliz Hava
Kuvvetleri'ne gönüllü olarak gıder,
sevgilisi Evelyn (Kate Beckinsale)
çok üzülür ama yapacağı bir şey
yoktur. Günler böyle geçerken Ra-
fe'in Almanya üzerinde vurulduğu
haberi gelir. Evelyn yıkılmışrır, öte
yandan da Danny için ona duyduğu
yakınlığın yolu açılmıştır. Böyle bir
ikilem içinde Japonlar Pearl Har-
bor'a saldınr ve her şey değişir.
Böyle bir konuyu ışleyen bir film
bir aksiyon filmi olmamalıdu-. Gör-
kemli savaş sahneleri de tek >anlı
Amerikan görüşünü yansıtmaktadır.
Buna karşın filmde Japonlann cid-
di çalışmalan yanında Amerikalıla-
nn nasıl disiplin eksiklikleri içinde
olduklan da görühnektedir. Japonla-
nn bu saldın için yaptıklan küçük
denizaltılarlaZero uçaklannın özel-
likleri de belli olmamaktadır. Film
büyük bütçesine karşın tutarlı bir si-
nema anlayışından yoksundur. Sa-
vaşın yorumuna ilişkin hiçbir görüş
yansıtılmamakta, sadece Amerikan
Başkanı 'nın "Bugün bir alçaklık gü-
nü olarak hatuianacaktır" sözleny-
le yetmilmektedir. Aşk öyküsü ise
aslında önemli bir temayı işlediği
halde (iki arkadaşın arasında kalan
bir kadının aşkı) savaşın dehşerinde
tam anlamıyla gürültüye gitmiştir.
Pearl Harbor. bir filmin. bütçesiyle
değil, sinema düşüncesiyle büyük
olabileceğine güzel bir örnek oluş-
turmaktadır. Seyirlik bir film ama
Pearl Harbor'ı anlatamamış.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
iz de Orada
Doğabilirdiniz
Hakkârili çocuklann gözleri pırıl pırıl. Heyecan-
la yollannı gözledikteri sanatçılan karşılamaya
gelmişler. Ellerinde birer kâğıt parçası, imza istı-
yorlar. Televizyonda gördüklen çocuklar gibi...
Savaşı unutmak istiyoriar. Müzik dinlemek, resim
yapmak istiyoriar. Batı'dakı çocuklar gibi...
Hakkâri'de doğmak başlı başına bir ayrıcalık
sayılmalı. Daha doğrusu sayılabılırdı. Böylesine
görkemli, böylesine etkileyici bir doğanın orta-
sında, nice uygariıkların kesiştiği bir bölgede ya-
şamak, tek başına bir mutluluk kaynağı olabiür-
di...
Oysa, onların payına farklı bir yaşam biçimi
düştü. Doğuştan... Yoksulluk ve baskı, ahnları-
nın yazısıydı. Korku yerleşmişti yüreklerıne. Da-
yak, aşağılanma ve yalnızlık, yaşamlarının doğal
bir parçası olmuştu. Anadillerinin 'sakıncalı' ol-
duğu ögretilmişti onlara. 'Adam olmak' istiyor-
larsa başka bir dil öğrenmeleri, kimliklerini unut-
maları gerekiyordu... öğretmen çocuklarından,
polis çocuklanndan farklı olduklannı anladılar za-
manla. Onlar kimseden korkmuyordu. Onlar
okuldaanadillerini kullanabiliyorlardı... Hep, eşit-
lik ve kardeşlik nutukları dinlediler ve öğretılen-
lenn herzaman gerçeklerle çakışmadığını öğren-
dıler.
Dağlar, bu çocuklar için kutsal. Çünkü o dağ-
larda kardeşlerinin, babalarının mezarları var.
Dağlara hep hayranlıkla baktılar. Ama özlemlerı
çok farklı. Onlar da televizyonda gördükleri ço-
cuklar gibi yaşamak istiyoriar. iki ateş arasında
kaldıkları, sabahlara kadar roket, makineli tüfek
sesleri dinledikleri geceleri bir daha yaşamak ıs-
temıyorlar. Dayak ve ışkence hikâyelerini unut-
mak istiyoriar. Bisikletleri olmamış hıç. Deniz de
görmemişler. Dört mevsimin birlikte yaşandığı
Berçelan yaylası yıllar boyu bir efsane gibi anla-
tılmış, resimlerini görmüşler, ama gidıp görmek
yasaklanmış (Bir iki yıldır oralara gitmelerine izin
çıkmış. Ama Istanbul'dan gelen sanatçılara ora-
ları göstermelerine izın çıkmadı).
Şımdı, yaşamlarına yeni kavramlargiriyor. Sa-
nat gibi.. barış gibi.. Avrupa gibi... Umut, artık el-
le tutulabilen bir kavram. Her şeyin bir anda de-
ğişebileceğine inanmak istiyoriar. 'Istanbul-Hak-
kâri Sanat Köprüsü'nü bu umudun bir simgesi
gibi görüyorlar. Tıpkı bir zamanların 'Gençlik
Köprüsü' gibi... istanbul'dan gelen dostlarına
'Gençlik Köprüsü 'nün nasıl dinamitlendığini an-
latıyorlar. Açıkça ifade etmeseler de gözleri so-
ruyor: Köprüyü yeniden kuracak birileri çıkar mı?
Hakkârili çocukları sanat atölyelerinde izleme-
liydiniz. Nasıl coşkulu, nasıl katılımcıydılar. Tüm
sorulannın yanıtlanması, tüm sorunlarının çözüm
bulması için nasıl datelaşlıydılar... Birkaç günlü-
ğüne beraber çalıştıklan 'hoca 'larına öyle bağ-
lanmışlardı ki... "Neolurbizibırakmayın"d\yeağ-
ladılar. Gençler "Geçen yıldan bu yana yolunu-
zu gözlüyorduk" dediler. 'Hoca'lannın duygusal-
' lığı da onlardan aşâğı kalmıyordu7 'Koprü 'nün
sürekliliği için planlar yapıldı. Ihtiyaçlar saptan-
dı. Hakkârili çocuklan yazgıları ile baş başa bı-
rakmamak konusunda kararlar verildı. Umarım,
bızlere bağlanan umutlar hüsrana dönüşmez.
Olağanüstü yetenekli çocuklar gördük Hak-
kâri'de. Soyut anlatıma ne kadar da yatkınlar.
Belli ki somut ıfadenin kısıtlanması, soyut ıfade
yeteneğinı güçlendirmiş. O müthiş doğanın et-
kisini de unutmamak gerek. Nasıl cesur bir renk
kullanımı var çocuklarda, gönmelıydınız. Resim,
şiir, tıyatro, müzik dallannda kim bilir daha ne çok
yetenekli genç vardır daha. Ah, şu büyük kentın
varlıklı insanları, üzerierine düşen sorumluluğun
bir farkına varabilseler...
Bir de ah şu devletin yüce katlarında ya da 'de-
rin' kanallarında oturanlar, 'ülkenin bütünlüğü'
adına verdikleri karartarı yeniden gözden geçi-
rebilseler. Bu gençleri birer potansıyel suçlu gi-
bi görmek alışkanlığından kurtarıp kendilerini,
onlara eşit birer vatandaş gibi davranmayı öğre-
nebilseler... 'Devletten yana olanlar'\a 'olma-
yan'\ar aynmını bir kenara bırakabilseler... Bir şi-
ir dinletisinde kameralar birer silah gibi gençle-
rin üzerine çevrilmese... Bir yanda emniyetin ka-
merası, öte yanda JİTEM kamerası... Söylermi-
siniz bana, böyle mi yetiştireceksıniz ülkemizin
gençlerini? Korkunun yerini kardeşlik alsa, kim
kazançlı çıkar bundan, hiç düşündünüz mü?
Hiç düşündünüz mü, o uzak Doğu kentinde
değil, Batı'da doğmuş olmanız tümüyle bir rast-
lantı; siz de orada doğmuş olabilirdiniz. Kendi-
nize reva göfüyor musunuz yapılanları?
Uzak değil, herkesin kendini, kendi dilinde öz-
gürce ifade edebileceği günler; o zaman görün
bakın nasıl barış çiçekleri açacak Berçelan yay-
lasında...
Moskova'da bambu gemi şovu
• MOSKÖNA (AFP) - Dün sona eren "3.
Moskova Tiyatro Olimpiyatlan'nın ardından
bugün sanatçı Simon Barley tarafmdan dızayn
edilmiş bir bambu gemi Moskova Nehri'ne
açılacak. Çin'den getirilen 5 kilometre
uzunluğunda ve 14 ton ağırlığında bambu
kullanılarak yapılmış 'Ship of Fools' adlı gemi,
6 palyaço ve çeşitli sokak tiyatrolanndan
toplam 70 sanatçıyı taşıyacak. Sanatçılar
gemide çeşitli gösteriler sergileyecekler. 1999
Berlin Dünya Festivali'nde dev bir su
değirmeni inşa eden Barley'nin gemisi, havai
fişekler eşliğinde yola çıkacak ve yann nehir
turunu tamamlayarak parçalara aynlarak
sökülecek.
BUGÜN
• BURSA GÖKDERE MEYDANI nda
Uluslararası Bursa Festivali kapsamında saat
21.30'da Çelik'in konseri yer alacak.
(224 234 49 12)
• NÂZIM KÜLTÜREVt'nde saat 18.30'da
W. VVenders'ın yönettiği 'Alice Kenüerde'
isimli film gösterilecek. (245 04 81)
• IV. ULUSLARARASI BOĞAZİÇt
FESTtVALİ kapsamında Cemil Topuzlu
Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21.30'da 'Hoşgörû
tmparatoıiuğu' isimli tarihi müzikal gösteri
yer alacak. (335 93 35)