11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2001 CUMA 14 KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr Italyan 'mega-star', yeni albümü Stilelibero'nun tanıtımı için bu akşam Ali Sami Yen'de Eros'tan Akdeniz romantizmi CUMHUR CANBAZOĞLU Italyanlann uluslararası pop pazanndaki engüçlü ismi Eros RamazzottL son albümü Stilelibero'nun tanıtım tumesi kapsamında bu gece lstanbul Alı Sami Yen Stadyu- mu'nda müzikseverlerin karşısına çvkıyor. Italyan basınında yayımlanan haberlere ba- kılırsa, Aria'nın sponsorluğunda düzenlenen lstanbul konserinin. turun en renkli ayakla- nndan bın olması bekleniyor ve stadyumun ağzına kadar dolacağı tahmin ediliyor. Sanremo 1984'te gençler kategorisinde TerraPromessa'yla birincı olan, iki yıl son- ra da aynı başanyı Adesso Tu'yla büyükler kategonsinde yineleyen Italyan şarkıcı Eros Ramazzotti Türkıye'de iyi bir pazara sahıp. Albümlen CuoriAgitati (1985), NuoviEroi (1986), In Certi Momenti (1987), Musica E (1989), InOgniSenso (1990). Eros inCon- cert (1991), TutteLeStorie (1993), Dove C'e La Musica (1996), Eros (1997), Eros Uve (1998), Stilelibero'nun (2001) hepsı bizde de yayımlandı ve hâlâ piyasada bulu- nabiliyor. başlıyor. Yanşmalar yardımıyla en sevilen İtalyan popçuların arasına ginyor ve Dove C'e La Musica albümü yedi milyonluk bir sarış tirajına ulaşıyor. Gelelım turneye isım babalığı yapan al- büm Stilelıbero'ya; 12 parçadan oluşuyor ya- pıt ve son dönemde ufkunu genişletip po- pun yanında cazcılarla, rock'çılarla da or- tak projelerde görülen Ramazzottı'nin (d. 28 Ekım 1963) yeni tercıhlerinı 'serbeststil' an- lamına gelen adıyla sımgelıyor. Doğrusunu söylemek gerekırse bizce Ramazzottı'nin Uluslararası destekli lider Eros, şu anda Latin Amerika ülkelerinde. Julio Iglesias kadar olmasa da en fazla ilgı gören Akdenizli erkek yorumculardan biri. Buna Almanya ve ABD'deki İtalyan asıllı tüketiciler de eklenince İtalyan popunun uluslararası destekli lideri diye rahathkla degerlendirilebilir Eros'un son durumu. Oyküsü diğerlerinınkine çok benziyor. Fakir bir Romalı ailenin çocuğu Eros; pa- rasızlık nedenıyle Avustralya'ya ışçi olarak başvuran ama kabul edilmeyen baba Ro- dolfo. oğlunun müzık aşkmı desteklemek amacıyla külüstür arabasını satıp onu kon- servatuvara sokmak için özel dersler aldı- nyor ama sınavlan geçemiyor Eros. Sonra yaşamı aksiliklerle şekilleniyor ve Roma'nın banliyölerinden Cinecıtta'da ye- tişen Eros, bir klinikte tedavi görürken ba- basının armağanı gitarla müzik serüvenine aklaşık iki buçuk saat boyunca beyaz ve mavi ışıklann hâkim olduğu sahnede kalacak Eros; on kişilik müzisyen grubunun eşliğinde eskilerle yenileri karma olarak yorumladığı repertuvanna son albümünün ilk single parçası Ombra Del Gigante ile başlayacak. Bütün şarkılanna canlı atmosferin getirdiği avantajı katmaya özen gösterecek ve doğaçlamalan deneyecek. ne stılinde ne de yorumunda fazla bir fark var. Dolayısıyla ortak konserlerde yenıliğe açık görülen sanatçı, iş albüme gelince faz- la cesur davranmıyor. Bu aslında eleştırilecek bir politika değıl; çünkü Latın Amerıka ve ABD pıyasasıyla kısa süre önce tanışan sanatçının oralarda çiz- gisini kabul ettirebılmesi için fazla 'değiş- mekisteraemesi'gerekiyor. Kolay değil; da- ha önce Patsy Kensit ıle Tina Turner'le (Le Cose Della Vıta) denedıği düet alışkanlığı- nı bu albümde Cher'le (Piu Che Puoı) sür- düren ve 54 yaşındaki Amerikalı yıldızla bir Protestan kilisesinin akustiğinde Piu Che Puoi adlı parçayı seslendiren Ramazzotti artık uluslararası piyasada bir 'mega-star' muamelesi görüyor. Ne kadarını lstanbul'dauygular bilemiyo- ruz, ama Stilelibero turnesi için Ramazzot- ti'nin uyguladığı sahne programı şöyle: Yak- laşık iki buçuk saat boyunca beyaz ve ma- vi ışıklann hâkim olduğu sahnede kalacak Eros; on kişilik müzisyen grubunun eşli- ğinde eskilerle yenileri karma olarak yo- rumladığı repertuvanna son albü- münün ilk single parçası Ombra Del Gigante ile başlayacak. Bü- tün şarkılanna canlı atmosferin getirdiği avantajı katmaya özen gösterecek ve doğaçlamalan deneyecek. Terra Promessa ve en me- ; lodik parçalanndan Se Bas- tasse Una Canzone'den sonra bizde de çok sev i- len Adesso Tu için mü- zisyenler Eros'un etra- fına oturacaklar ve bir çeşıt mini ayin ger- çekleştirecekler. Konser baladlarla devam edecek ve ar- ka arkaya yorumla- nacak Fuoco Nel Fuoco, Piu Bella Cosa ve Le Cose Della Vıta'yla bite- cek. Son söz; İtalyan popunun zirvesinde neler olup bithğinı iz- lemek isteyenler ve Akdeniz romantiz- mınden hoşlananlar bu gece Ali Sami Yen'deki ücretsız Ramazzotti konse- rinı kaçırmamalı. j Ramazzotti'nin ne stilinde ne de yorumunda fazla bir fark var. Dolayısıyla ortak konserlerde yeniliğe açık görülen sanatçu iş albüme gelince fazla cesur davranmıyor. Şirin Pancaroğlu ve Tine Rehling bu akşam Aya Irini'derenkli bir repertuvar sunacak rp, kadın ve estetiğin birleşimi Aslan\iirek'üı'Ş^Uak"'fönündeHülyaKoçyiğit\'eAykutOra>'dao>Tiuyor. Aile içinde parti kavgası KüMr Senisi-Çekimlerine geçen yıl başlanan, fakat ekonomik koşul- îar nedeniyle tamamlanamayan, Se- mir Aslanyürek'in yazıp yönettiği 'Şellale' adlı film, teknik ve oyuncu kadrosuyla bu yaz yeniden motor de- di! Çekimlerine 28 Mayıs'ta başlanan filmin çekimleri, şu sıraJar Antak- ya'nın Harbiyebeldesinde hâlâ devam ediyor. Adını beldedeki şelalenin yerel ağızla söyleyişin- den alan 'ŞeHale'nin oyuncu kadrosun- da, yaklaşık on yıl- dır bir sinema fil- minde rol almamış olan Hülya Koçyi- ğit'in yanı sıra Ay- kut Oray, AH Sür- metTuncelKurtiz, Ege Aydan, Canan Hoşgör. Nurgül Ye- şBçay, Taner Btrsel gibi pek çok önem- li jsim yer alıyor. 27 Mayıs askeri müdahalesinin he- men öncesinde kü- çük bir kasabada, bir ailenin trajikomik öyküsünü ko- nu edinen film. Antakya'nın zengin tarihi ve mitolojisinden de besleniyor. Fibn, yörenin birçok kültürü içinde banndıran zengin altyapısıyla, bu bölgedeki insanlarm bu tarihten na- sıl etkilendiğini göstererek temelde Türkiye"nin bugününe ve genel ola- rak da insan dogasma sevecen bir ışık Nurgül Yeşilçay w Ege Avdan. tutmayı amaçhyor. îkinci uzun met- rajlı filmini çeken Aslanyürek, An- takya'nın mistik atmosferini, kasaba filmlerinin estirdiğı sıcak Akdeniz- lihk rüzgânnı. beldenin renkli kişi- liklerini perdeye taşımayı hedefliyor. Filmde kullanılacak mekânlar ara- sında ise Saint PierreKilisesi, Antak- ya Mozaik Müzesi gibi tarihi mekân- lar da yer alıyor. Aslanyürek'in kendi çocukluğun- dan yola çıkarak y_azdîğı 'Antakya Uçlemesi'nin ilk filmi olarak ger- çekleştirilen film. bir yandan biri CHP'li diğeri De- mokrat Partili iki kardeşin çekişme- siniyansıtırken di- ğer yandan kasa- banın ünlü şelale- sinin suyunu arttı- rarak baraj yapma girişimleriyle ka- nşan ilişkileri ele alıyor. Filmin teknik kadrosunda ise 'Herkes KendiEvinde'deki çalışma- sıyla lstanbul Film Festivali'nde 'En lyi GörüntüYönetmenF seçilen Hayk Kirakosyan, sanat yönetmeni Levent Uysal ve kurguda Mustafa Preşeva yer alıyor. Çekimlerine 28 Mayıs'ta başlanan filmin üç hafta içinde biti- rilmesi ve kasımda vizyona girmesi bekleniyor. • Sanatçılar 'Noon Star' için bestelenen iki eserin dünya prömiyerini yapacak. Arjantinli besteci Gerardo Dirie'ye sipariş ettikleri 'Kabadayının Arpı'nı ve festivalin ısmarladığı Firengiz Ali Zade'nin 'Deyişmeler'ini seslendirecekler. SEVİLAV KOÇOĞLU Dünyaca ünlü arp sanatçımız Şirin Pancaroğlu, Danimarkalı arpıst Tine Rehling ile birhkte "NoonStar" adı altında bu akşam 29. Uluslararası lstanbul Müzik Festivali kapsamında bir konser verecek. Sanatçılar Aya Irini'de gerçekleşecek konser için caz- dan Latine. tangodan klasik eser- lere kadar uzanan geniş ve renk- li bir repertuvar hazırlamışlar. Biz de Şirin Pan- caroğlu'yla, reper- tuvan ve müzik an- layışı üzerine bir söyleşi yaptık. - Oluşturduğu- nuz bu düo'ya 'No- on Star' (öğleyıldı- zı) adını vermeni- zin nedeni nedir? ŞtRfiN PANCA- ROĞLU - Ameri- kalı şair E. E. Cum- mings'in 'Noon Star' adlı şiirinden çok etkilenmiştim. Bizim düo çalışma- mız oda müziğinin veya solo konseri- nin dışında bam- başka bir birleşim. Akreple yelkova- nın öğle vakti üst üste gelip eşitlen- mesı gibi. Burada yıldız biz değil, enstrümanımız ve müziğimiz. Bu ne- denle de Rehling- Pancaroğlu ikilisi demektense bu adı kullanmayı tercih ettık. - Dünyada sizin gibi düo arp olarak çahşan arpistler var nu? PANCAROĞLU -Bildiğim ka- danyla yaşlı bir hoca ve parlak bir öğrencısinın oluşturduğu lilly Laskine-MarieUa Nordman iki- lisi var. Bunun dışında düo çah- şan arpistler olmadığı için bize gö- re kendi içinde tazeliği olan, ge- lişme olarak gördüğümüz bir ça- lışma. Bu özelliğe göre de bir re- pertuvar oluşturduk. - Repertuvannızın genelükle klasik eserierin dışında popüler parçalardan oluşmasının nedeni nedir? PANCAROĞLU - Repertuva- nmızın kendi kışıliğimize ve mü- zik anlayışımıza uygun olması- na özen gösterdik. Eğer zaten sa- yılan az olan ıkı arp ıçın yazılan eserlen çalsaydık dinleyicıleri uyutabilir, hatta kaçırabilırdik. Biz de sevdiğımiz, çalmaktan zevk aldığımız Latin, caz gibi hem çekicı hem de müzikal an- DinkyiciDemüziğin dışmdaki yöntemleriede iletişimkuracak. lamda verimli eserierin ağırlıkta olduğu bir repertuvar hazırladık. Bu sayede dinleyiciyle daha sı- cak ılişkiler kurarak müziğin dı- şındaki yöntemlerie de iletişime geçmek istedik. Seslendireceğımiz eserler bizim birer yorumcu olarak performan- sımızı ortaya koyarken okuma-an- latım destekli dinletilerimiz de konserimizin gösteri tarafını or- taya çıkaracak. - Sizce dünyada arpistlerin he- mcn hepsinin kadın oimasuun ne- deni nedir? PANCAROĞLU -Arp eskiden özellikle Fransa'da saraylarda anstokrat kadınlann çaldığı bir enstrümanmış. O dönemın res- samlan, günümüzde de görme fırsatı bulduğumuz bir salonda arp çalan kadınlan içeren resim- leryapmışlar. Kadın ve arpınbu- luşmasından bir estetik yaratrruş- lar. Burada dış dünyaya kapalı kadmın, evindeki yaşamını vur- gulayan feminen bir tavır var. Bu- gün dünyada fazla olmamakla birlikte arpın yay- gın olduğu Güney Amerika. trlanda, Fransagibıülkeler- de erkek arpistler de var. - Bu konserde dünyaprömiyeriya- pılacakolan ve 'No- on Star' için beste- lenen iki eserden bahseder misiniz? PANCAROĞLU - 'El arpa del male- va' (Kabadayının Arpı) Arjantinli besteci Gerardo Di- rie'ye bizim sipanş ettığımızbırtango. Tek arpla tango çal- mak çok zor ama, iki arp birlikte çok daha kolay oluyor. Bu esertango ve mi- loganm ritimlerini bırleştiren sürrealist bir parça. "Deyiş- meler" ise lstanbul Müzik Festivali ta- rafından Firengiz Ali Zade'ye ısmarlanan bir eser. Bu parça dinleyicıde bir masal, bir şarkı, hatta bazen dans hissi uyandıracak. bünyesmde çeşitli müzik renklerini banndıran, gör- sel yanı bulunan bir eser. Bizim şansımız, bestecimiz Fi- rengiz Ali Zade ıle birlikte çahş- ma şansımızın olması. Çağdaş bestecilerle çalışmanın en güzel tarafı. onlarla konuşarak fikir ahşvenşinde bulunabilmeniz ve gerektiğinde bestelerde değişik- lik yapabilme özgürlüğünüzün olması. YAZIODASI SELtM ÎLERİ GöPkemli Bir Mektup Günümüz Türkiyesi'nde 'edebiyat' ortamı kaldı mı bilmiyorum. Birbirinden güzel eseıier yayımlanıyor, kimsenin haberi olmuyor. Onlardan birini okuyorum: Ruşen Eşref Ünay- dın'dan Hasan Âli Yücel'e "Diyoıiarki" İçin Bir Mektup. Kitabevi yayımlamış, Nuri Sağlam ya- yıma hazırlamış. Ruşen Eşref Ünaydın Türkçe'ye 'anlam' kat- mış yazartardan biri olmasına karşın bugünün okurlarıncatanınmaz. "Türk basınında Musta- fa Kemal Paşa ile ilk aynntılı konuşma" olan Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal'le Mü- lâkat onun eseridir. 1918'de yayımlanan Diyorlar ki de onun ese- ridir. Diyorlar ki'yi Cumhuriyet çocuklan ancak 1972 yılında okuyabildiler. Şemsettin Kut- lu'nun çevrimyazısıyla ve 'sadeleştirmesiyle'. Eşsiz bir kitaptır Diyorlar ki. Dönemin edebi- yatçılarını konuşturur, edebiyat ve kültür so- runlarını deşer. Bir yandan da, Ruşen Eşref zi- yaret ettiği edebiyat adamlannı kişisel dünya- lan içinde gözler önüne serer. Kimler yoktur ki! Abdülhak Hâmid monok- lünü bir taka bir çıkara konuşur. Sergüzeşt ya- zan Samipaşazade bir kutudan çıkardığı ye- şil öksürük bonbonlannı emer. Şair Nigâr Ha- nım, gençliğinin Göksu gezintilerini Nişanta- şı'ndaki çok süslü, çok eşyalı, duvarları çok çerçeveli evinde anar... Diyorlar ki'yi Milli Eğitim Bakanlığı yayımlamış- tı. Bu yeni basımı bir solukta okumuştum. Gö- zümün önündeydi artık Halide Edib'in evi, Ye- şilköy'deki köşkünde Halid Ziya Bey, gözümün önündeydi Ahmet Haşim'in yalnızlığı. Diyebilirim ki, edebiyat adamlarımızla gizli dostluğum bu eserden sonra başladı. Diyorlar ki'yi defalarca okudum. Halide Edib'le Hamdul- lah Suphi dışında, kitapta söyleşileri yer alan yazarlarımızı hiç görmedim. Bazılannı görme- me zaten olanak yoktu. Ama hepsi bende ya- şadı. Diyorlar ki, kültür mirasınasaygılı, bağlı birül- kede yayımlansaydı çoktan televizyon dizisi olur, artistik bir filme çoktan aktanlmış olurdu. Ders kitabı da olabilir, radyo dizisi de olabilir, bir tiyatro oyunu haline de getirilebilir... Bizde sa- dece kaybolmuş. Nuri Sağlam'ın önsözünden öğrendiğimize göre, İş Bankası Kültür Yayınlan'nın 1955-1960 arası yöneten Hasan Âli Yücel, Diyorlar ki'yi ye- niden yayımlamak istemiş. Ruşen Eşref de ye- ni basım için bir giriş, daha doğrusu bir anı ya- zısı yazmaya koyulmuş. Mektup niteliğindeki ya- zı, Ünaydın'ın ölümüyle yanm kalıyor. Tarih 1959. Nuri Sağlam yanm kalan görkemli mektubu kırk iki yıl sonra okura iletebiliyor, şu teşekkür sözleriyle: "(...) eserin yayımlanmasında bize sağladık- lan kolaylıktan dolayı Ruşen Eşref Ünaydın'ın varisleri Sedef Betil ve Nimetgül Dinçer Ha- nımefendilerle yayımı gerçekleştiren Kitabevi sahibi Sayın Mehmet Varış Beyefendi'ye te- şekkürü bir borç bilirim." Özellikle alıntıladım, biz okurların da teşek- kür borcunu vurgulamak için. Ruşen Eşref daldan dala konarak, yetişme yıl- lannı, yakın akrabası Reşat Nuri'nin tiyatro tut- kusunu, söyleşi günlerinin havasını, ziyaret et- tiği edebiyatçıların söyleşiler yayımlandıktan sonraki tutumlannı bir anı sağanağında dile ge- tiriyor. Büyülenerek okuyorsunuz. Yanı ben büyülenerek okudum. Belki elli alt- mış kişi, yüz kişi daha okudu. Ama adım gibi biliyorum, hepi topu o kadar. Şimdi nereye gitsem (...)'nın romanını okudun mu diye soruyorlar. Başlıyorlar vırvır etmeye. Hayır, ben Ruşen Eşrefin mektubunu okudum. Bundan sonra da bu soy eserler okumaya de- vam edeceğim. Takvimde tz Bırakan: "Görkemli törenlerde büyük onurtar verile- cek insanlara ve onlarbunu bilmeyecekler." Le- onardo da Vinci, Bilmeceler, Samih Rifat'ın çevirisi, Sel Yayıncılık, 2001. liyatroculara şükran plaketi • Kültür Servisi - Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Milli Merkezi, tiyatro çalışmalanndan elde ettikleri gelir ile tiyatro binası ya da tiyatro salonu kazandıranlara birer şükran plaketi veriyor. Bugün saat 18.00'de Yıldız Sarayı tiyatro salonunda yapılacak bir törenle plaket alacaklar arasında Yıldız Kenter, Levent Kırca, Hadi Çaman, Ferhan Şensoy, Faruk Gü\ enç, Müjdat Gezen, Rutkay Azız, Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ da bulunuyor. K Ü L T Ü R I Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle