Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2001 PERŞEMBE
O L A Y L A K VİJj (jORlJİŞLJiıR olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
' "niversjtt rektörlerinin
-•£. kadjove araştırma fon-
..J lafından kısıtlama ya-
rf
1 • pılması ve maaşlannın
azlığı gerekçesiyle tep-
f ^ l ^ ^ kiler gelmeye başladı.
»,. Sonıa birden -ne olduysa- siyasilerle
tuzlaşıldı. Siyasilere yine övgüler yağ-
* ,*rıldı.
' Oysa üniversîte öğretim üye ve yö-
netıcilerinin en az son yirmi yılı iyi de-
ğerlendirmeleri gerekirdi. Bugünlere
birdenbire gelinmedi. Politikacılann
halk avcılığı yöntemiyle (popülist)
yakJaşımlan karşısında sessiz kalan, da-
hası alkışlayan, destek olan öğretim
üye ve yöneticileri unutulabilir mi?
Bugüne değin sorunlar ülke gerçekle-
ri açısından, nesnel-bilimsel bağlam-
da değerlendırilerek demokratık tep-
kilergöstenJemedi. Kendi alanlannda
üst düzeyde eğitim almış. belli yerle-
re gelmiş üniversite öğretim üyeleri
-bugünkü çıkmazda- politikacılardan
sonra -susruklan için- sorumludurlar.
Emeklinin, işçinin, memurun, köy-
lünün. yoksul, eğıtimsiz, geniş halk
kesıminin çektiği sıkıntı nasıl görmez-
den gelinebilir? Bu durumdan en az so-
rumlu olanlar onlar, çok acı çekenler
de onlar değil mi? Kamuoyunun önü-
ne özgül ünh'ersite sorunlan nedeniy-
le çjkıldığında inandıncı olusur mu?
Ülke sorunlanndan soyutlanmış üni-
versite sorunlanna çözüm bulunabilir
Rektörler Yürümeli mi?
Prof. Dr. Mehmet UNAL Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
mi?
Halkı okşarmış gibi kandırma yön-
temli politikalarla üçeierflyapıldı.Alt-
yapısı olmadan, yeterli ve yetkin öğ-
retim elemanı bulunmadan, herileüni-
versite açıldı. îyi bir seçim ve değer-
lendirme yapılmadan, -gerekli, gerek-
siz alanlarda- yurtdışına öğrenci yol-
landı. Çoğu başansızlıkla sonuçlanan
bu uygulama sonucu ülkeden büyük bir
kaynak savruldu. Üniversite özerkliği-
ni yok eden uygulamalann başsorum-
lusu kımı yetkililere fahri doktoralar
verilip alkışlarla uğurlandı.
Özdvakıfünivergteieriııedevletdes-
teği esirgenmezken başanb devlet üni-
versitelerinin ödenekleri losıkü.
Devlet üniversitelerinin yetkin öğre-
tim üyeleri özcl ûnivershelere çekildL
Devlet üniversiteleri, akademik ve eko-
nomik yoksulluğa itildL
tlgi, yetenek ve becerisine göre eği-
tim, öğretim yerine paralı eğitim özen-
dirildi. Parası olan iyi eğitim görür,
parası olan iyi sağlık hizmeti alır, des-
teği olan iş bulur, daha iyi bir yaşam
sürer felsefesi öne çıkanldı. Fırsat eşit-
liği yok edildi. Diplomah işsizler ço-
ğaJdı. Iş bulamayan nitelikli gençlerka-
ramsarhğa itildi.
Çalışanın işini, çalışmayanın maaşı-
nı arttırma kaygısı yanında; adaletsiz
ve haksız bir uygulama olduğu bilinen
tam gün/ktsmi çahşma düzeni aynm-
cılığıyıllardırgörmezden gelindi. FuD
time, some time, parttimegibi gülme-
ce konusu oldu. Araştırma ve yayın
yapan, hizmet üreten, eğitim ve öğre-
time özverili çalışmalarla katkıda bu-
lunanlara özendirici, ödüllendirici yön-
temler geliştirilemedi. Binlerce yıldır
bilinen gelişmiş ülkelerin uyguladığı
ilgi, yetenek ve beceriye uygun çağdaş
eğitim yerine eğitim biıüği yozlaştınl-
dı.
Üniversiteye giriş için gerekli, yete-
neğe uygun ortaöğrenimin yerini özel
dershaneler aldı. Kimileri büyük ser-
vet kazandı. Dar gelirü ailelere -çocuk-
lannı özel dershanelere gönderebil-
meleri için- ağır bir bedel ödetildi.
ITusaldflde eğitim yerine,yabana dfl-
de eğitim özendirildi. Uhısaldeğerierin
yerini küreselleşme soysuzluğu aldı.
Devleti hortumlayan, vatandaşı so-
yanlar başanlı işadamı olarak tanıtıl-
dı. Bu kişilere üniversitelerde ekono-
mi konferanslan verdirildi. Fahri dok-
toralarla taçlandınldı. Yükseköğretim
kurumunun antidemokratik, kişiye
özel, her gün değiştirilen yönetmelik
ve uygulamalanna ses çıkanlmadı.
DemokrasL, üniversitelere çokgörül-
dü. Otoriter, oügarşik yönetiroe karşı
yıllarca sessiz kalındL
Öğretim üye ve yöneticileri ülke so-
runlanyerine kişisel sorunlaria boğuş-
tu ve birfoirieriyte çaüşo,
Atatürk devrimlerinin en önemli te-
mel davanağı olan laikük ilkesi çiğ-
nendi. Üniversite öğrencileri bağnaz-
lığın karanlığına itilmek istendi.
Kişisel ve ulusal bağlamda var ol-
mak ve üretmek yerine, sahip olmak
ve tüketmek egemen kılındı. Yerh' mal-
lar dışlandı, yabancı tüketün mallan sa-
vurganca öne sürüldü, köşe dönmeci-
lik egemen kılmdı. Kitle iletişim araç-
lanyla göreceli gereksinim maddele-
ri temel gereksinim gibi öne çıkanldı.
Işe uygun nitelikli adam yerine, ada-
ma iş arandı. 38 yaşında -en verimli çağ-
da- kişilere emeklilik hakkı tanındı.
Çok kısa süre prim ödeyen insanlar
emekli edildi. Sosyal güvenlik kurum-
lan çökertildi. Devlet bankalan siya-
sal amaçlara kurban edildi. Görev za-
ran -ne demekse- adı altmda katril-
yonlar batınldı. Yurtdışından borçla-
narak alınan krediler işlevsiz yatınm-
larla -çahşmayan havaalanı, fabrika
gibi- toprağa gömüldü. İş ve istihdam
yaratan işletmeler kapandı. Rant eko-
nomisi egemen oldu. Yıllık yüzde
100'lük enflasyon ve devalüasyonlar-
la, 20 yılda TL'nin değeri 20.000'de bi-
re indirildi. Seksen yıldır çok önemli
kamusal işlevler gören, kamu birikimi
kurumlar, özelleştirme furyası ile ta-
lan edildi. tnsanlar işsiz bırakıldı.
Temel hakve özgüriükler, ulusal de-
ğerter çağdışı değeriermiş gibi tanral-
dL tnsanlar paranın, toplum uluslara-
rası sermayenin tutsağı kılındı. Uhısal
varhklar ya savruldn ya da yurtdışına
kaçınkİL
Kurtuluş öncesi, Osmanlı'mn son
dönemlerinde Düyun-u Umumiye'nin
yerini IMF, Dünya Bankası aldı. Eko-
nomik bağımlıük, dayanılmaz boyut-
lara geldi. Siyasal bağımlılık tehüke-
ye sokuldu. Benzer ömekler çoğaltı-
labilir. En acısı da tüm bunlar bilinen,
yazılan, söylenen gerçeklerdi. Ne ya-
zıktır ki öğretim üyeleri hep susru. Ka-
muoyu yannş biigUendirildi ya da ye-
terinceavdmlaülmadL Yazanİar, çizen-
ler susturuhırken tepldsiz kalındL tn-
sani değerier \ozlaşûnlmış. ulusalhk
dışlanmış,halkyoksulhığaitilmişkenbi-
reysel gönençten muthı olur muyuz?
Sonuç ofarak dem'Iebilir ki; bunlar
bilinen sorunlar. Tekrar tekrar konuş-
manın, yazmanın ne yaran olacak?
Toplumsal belleğimizi canlı tutmak,
Sorunlan nesnel bağlamda irdeleme-
yi sürdürmek,
Düzeltilebilecek aksaklıklan gider-
mek,
Bundan sonra benzer yanlışlan yi-
nelememek için gündemde rutulması-
nın belki yaran olabilir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bankalar Gerçeği!
DlSK'e bağlı Bank-Sen'in yayımladığı "Emlak
Bankası Gerçeği" kitapçığı bilmem elinize geçti
mi?
Yetmiş beş yıllık banka günün konusu... Yüzler-
ce Emlakbanklı ölüm kalım kavgası veriyor! Yürü-
yüşler, toplantılar, bağrışmalar!.. Kamu Bankalan
Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı'na atanan Ahmet
Vural Akışık'ın başına gelenleri gazetelefden, tv'ler-
den öğrenmişsinizdir. Saatlerce korunmuş, saldı-
nlardan, eleştirilerden kaçmış, ama banka görev-
lilerinin elinden yine de kurtulamamış...
Bank-Sen'e göre Emlak Bankası'nı kapatmak
isteyenler iki temel nedene dayanmaktadırlar Ka-
mu bankası oluşu, kamusal yarar sağlaması...
"Amaç, kamuya yarar sağlayacağı yerde kâr man-
tığına ayak uydurması, yabancı bankalara alan
açılmak istenmesidir" diyor Bank-Sen...
"Yolsuzluklann üstü örtülecektir. Uzun yıllardır
siyasilehn arpalık olarak kullandığı bankamız ka-
yıtlannda yakın dönem ülkemiz kaynaklannın na-
sıl yağmalandığına dair muazzam bir birikim var-
dır. Bankamızı apar topar kapatarak yağmanın
üzerini örtmek istiyortar."
Emlak Bankası benim kuşağımın yaşamındaye-
ri olan bir kuruluş... Pek çok yurttaş bu bankanın
gösterdiği kolaylıklardan yararlanarak başını soka-
cak birev bulabilmiş... Orta halli yurttaşlann bir çe-
şit sığınağı olmuş... Öteyandan Ozal döneminden
başlayan bir hortumlama bu bankamızı bir yiyim
yeri biçimıne sokmuş... Bunda suç kimin? Çalışan-
ların mı. bu bankaya güvenen, yaraıianan halkımı-
zın mı?
Bir krizdir tutturduk! Krizleri yaratanlar, bankala-
nn başına birtakım 'Prens leri getirenler sorumlu de-
ğiller de bu bankanın çalışanları mı sorumlu? Sen
kalk Cumhurbaşkanı'na sataş, sonra da hakarete
uğradım diye TV'lere her şeyi anlat! Kriz böyle baş-
lamadı mı? Cumhurbaşkanı hesap sormuştu, ama
aldığı yanıt çok çirkin olmuştu. Hep birtakım şey-
lerin üstünü kapatmak, gerçek suçlulan saklamak!..
Geçen gün bir arkadaşla bir iki banka dolaştım.
Ticaret Bankası Bakırköy Şubesi'nde de, Ziraat
Bankası Ataköy Şubesi'nde de mudilere ödenecek
para yoktu! Hem de ne kadar para? Bir iki milyar
bile yok! Yann, dediler. Yann oldu, bu kez ögieden
sonra, dediler. Koskoca Ziraat Bankası emekli ma-
aşlarını bile ödeyemiyordu. Emekliler para gelsin
diye güneş altında bekleşiyorlardı:
Binlerce banka görevlisi atılacak! Kimi zorla
emekli edilecek, kimi yeni iş aramak zorunda ka-
lacak... İş ise, aslan ağzında!.. Koskoca bankalan
kimler bu duruma getirdi? Hepimiz biliyoruz, son
on yılın başbakanlan, bakanlan, Tansu'lar, Me-
sut'lar, Erbakan'lar. Bülent'ler!.. Kimi, bile bile; ki-
mi, gafletleriyle!.. Şimdi Amerika'ya el açıp para bek-
liyoruz, oysa bankalardan hortumlanan para
ABD'den gelecek milyarların kat kat üstünde!..
Hortumlayanlar da belli.. banka, kayıtlannda ad ad
duruyor! Sen gel, bankalan kapat, ama yolsuzluk-
ları, hırsızlıkları unut, unuttur! Buna, gafletten çok
ihanet adı verilmez mi? Ülkeye, halka, Türk insa-
nına!..
Kim yolsuzluklara karşı savaş veriyorsa, verme-
ye kalkıyorsa çirkin politikacılar yolunu hemen kes-
meye kalkışıyor. Bunda da başanlı oluyorlar. Işte,
dürüstlük uğraşı veren Tantan'lar, Temizel'ler, yü-
rekli savcılar... Öte yanda halkın gözünde tüm de-
ğerierini yitirmiş partiler ve liderler, politikacılar...
KIRIKKALE 2. AŞIİYE HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
EsasNo: 2001,49
Da\acı Kjnkkale Üniversitesi Rektörlüğü vekili Av.
Alev Turan tarafından davalılar Mehmet Aktaş, Cemal
Fedayi. Adem Çaylak aleyhine mahkememize açılan
alacak davasuıın yapılan açık duruşmasında verilen ka-
rar uyarınca,
Davamızın davalısı Adem Çaylak'a mahkememızce
duruşma gününü bildırir davetiye tebliğ edılemedığin-
den ve ICınkkale. Yeni Mahalle, Sakarya Caddesi, Erci-
yes Apt. E Blok No:4"te oturur ıken bu adresi terkettiği,
yeni adresi tespit edilemediğinden, zabıta tahkikatına
rağmen bulunamadığından ılanen tebligat yapılmasuıa
karar verilmiştir.
Davalı Adem Çaylak'ın duruşma günü olan
19.9.2001 günü saat 9.00'da mahkememiz duruşma sa-
lonunda hazır bulunmanız, beraberınde gelırken delil-
lennizı ıbraz etmeniz veya bir vekille kendinize temsil
ettümeniz hususu gelmediğinız takdirde duruşmanın
yokluğunuzda devam edeceği hususu dava dilekçesi
tebliğı \e duruşma günü tebliği yerine kaım olmak üze-
re ilanen tebliğ olunur. 20.6.2001 Basuı: 36881
CHP'nin Olağan Kurultayı...
Dr. Engİll ÜNSAL Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
K
urultaylar partisi olarak da bili-
nen CHP, 29. olağan kurultayı
için toplanmaktadır. Yapılan son
genel seçimlerde parlamento-
nun dışında kalan ve yaşadığı
istifalarla CHP, vurgun yemiş bir dalgıca ben-
zemektedir. Bu kurultay, partinm kendine ge-
lebilmesi, yeni atılımlara hazır olabilmesi için
bir basınçodasıişlevi görebilir mi, sorusu akıl-
larda gezinmektedir.
Türkiye ekonomik ve sosyal sorunlaria do-
lu bir darboğazdan geçmektedir. Bugün yaşa-
dığımız tüm olumsuzluklann temelinde siya-
sal bağnazuk ve aymazlıklann yattığından hiç
kimsenin kuşkusu olmasın. Devlet eli ile kişi-
leri zengin etme, sonrasmda bu kişiler araeılı-
ğı ile siyasal partileri ve poHtikacüan besleme,
siyasal anlayışumza bir emme-basma tulum-
ba niteüği kazandırmış ve ülkemizdesiyasetbu
kısır,döngfiden bir tüıîü kurtulamanuştır. So-
nunda Lozan'da kazandıklanmıa teker teker
geri verme sürecine girmiş bir Türldye'yi ya-
ratan Menderes'ler, Bayar'lar, Demirel'ler,
Özal'lar, Erbakan'lar, Çiller ler. Yıtanaz'lar
ve Ecevit'ler ne kadar övünseler(!) yeridir.
Onlann sayesinde ulusal bağımsızlık, ulu-
sal egemenlik, ulusal onur aşmmaya btrakü-
nuş kavTamlar olmuştur. Oysa bu kavramlan
bayrak yapmak için nice canlar verilmiş, nice
kahramanlıklar yaratılmış, Atatürk, tsmet tnö-
nû gibi ulusal önderler nice zorluklan göğüs-
lemişlerdi.
Şimdi geldiğimiz nokta gerçekten hüzün
verici ve onur kıncıdır. lç ve dış borç sarma-
lında bir ülke, Bakanlar Kurulu'na, parlamen-
toya direktifler verebilen "müstemleke vaüsi"
görünümünde bir kişi, siyasal kararlan Was-
hington ve Brüksel'den alınan sözde bir ulus
devlet... Uğruna bunca kan dökülen, bir nesil
feda edilen, çağdaş bir devlet yaratmak için ka-
rabasan gibi bağnazlarla mücadçle eden ve ta-
rihte eşi görülmemiş bir başanyla imza atan
Türkiye'nin bu çizgiye asla gelmemesi gere-
kirdi.
Türkiye yaşadığı bu olumsuzluklardan kur-
tulmak, ulusal onurunu yeniden kazanmak ve
kendi ayaklan üzerinde durmak zorundadır. Bu-
nu da gergefı yeniden işlenecek çağdaş sol si-
yasetler ûreterek, bu siyaseti iktklara taşıyarak
CHP'ye bu amacı gerçekleştirecek yeni bir
umut gözü ile bakanlann sayısı her gün art-
maktadır. Ülkenin en eski, en köklü ve teme-
linde kuvayı milliyeci Mustafa Kemal'in har-
cı olan CHP, acaba bu işlevi yerine getirebilir,
son umudun çiçeği olabilir mi? CHP'nin bu-
günkü programı, bugünkü yapısı ve kadrosu
ile bunu başarması olanaksız görülüyor.
CHP'nin bugün içinde olduğu durum vahim-
dir ama umutsuz değildir. 29. kurultay bu umu-
dun gerçekleşmesi için bir ilk kurşun olabilir.
Bir siyasal hareketın başansı için ideoioji,
kadro ve inanç son derece önemlidir. Bu ku-
rultay her şeyden önce seçilecek merkez yö-
netim ve karar orgamna çağdaş sol bir kkolo-
jiyaratmakgörevi vermelidir. Bu yeni sol ide-
oioji, kaü dogmalardan armmış, ayaklan ye-
re basan, refah toplumunu amaçlayan sosyal
devleti kuracak bir ideoktji ohnabdır. Bu yeni
ideolojide devlet üretim araçlannın sahipliği
ile değil, üretimin sonuçlannın denetlenmesi
ve tüketicinin korunması ile ilgilenmelidir. Bu
yeni sol ideoioji, temelde Atatürk ilkelerine da-
yanmalı ve bu ilkeler gerektiğinde yeni geli-
şen sosyoekonomik görüşlerle güçlendirilme-
lidir. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan,
çelişkilere insan sıcaklığı ile yaklaşan, çıkar-
lan banş içinde uzlaştıran, bunun için tüm ke-
simlere demokratik oluşuma kaölım hakkı ta-
nıyan, ekonomik ve sosyal diyaloğu güçlen-
dirip yaşama geçiren yeni bir sol anlaytş, top-
lumun ertelenemez beklentisi olmuştur. CHP
işte böyle bir ideolojinin temellerini atmalıdır.
Kadro, bu söylemin gerçekleştirilmesinin
itici gücüdür. Ne kadar özenle hazırlanırsa ha-
zırlansın eğer o programı yaşama geçirecek kad-
ronuz yetersizse başanlı olmanız olanaksızdır.
CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın
çok önemli bir özelliği, yakın çevresine son
derece vefalı olması ve onlan her yere taşıma-
sıdır. Politikada solda vefa çok önemlidir, fa-
kat az rastlanan bir olgudur. Eğer vefa göste-
rilen dostlar hiçbir şey üretemiyor, eyleme hiç-
bir katkıda bulunamıyor ve sadakatlerini an-
cak lideri havaalanlannda karşılamak ve ugur-
lamakla kamtlayabiliyorlarsa böyiesi bir vefa
anlayışı, böylesnıe siyasal rant peşinde koşan
yakın çevre anlayışı bir bumerang gibi bir gün
gelir, onu yaratan lideri vurur. Sayın Baykal'ın
liderlik anlayışı ciddi olarak tartışılıyor ve ya-
ra alıyorsa, bihnelidir ki bunun nedeni, 'ûre-
temeyen yakuı çevTesi'dir ve eğer sayın Bay-
kal gelecekte başanlı olmak istiyorsa siyasal
ranttan başka bir şey düşünmeyen bu yakın çev-
resinden kurtulmak zorundadır; yoksa bu ör-
güt bir gün ondan kurtulur.
Kadro salt kişilerden oluşmaz. Kurumlann
da siyasal kadrolann içine katılması gerekir.
Sivil toplum örgütlerinin sosyal yaşamda üret-
kenliğini kanıtlamış olanlan siyaset alanına ta-
şınmahdır. Bunu Sayın Baykal'a defalarca an-
latmış olduğum halde bugün ne sendikalar, ne
öbür sivil toplum örgütleri CHP'nin siyasal ya-
pısına taşınamamıştır. CHP toplum ile kendi-
si arasmda kanallan açmak ve duygu, düşün-
ce akımını sağlamak zorundadır. Gençlerin, ka-
dınlann parti içindeki varlıklan daha da zen-
ginleştiriknelidir. Gençlenn heyecanını parri-
ye taşımak son derece önemlidir. Bugün ulus-
lararası sosyal demokrat gençlerin örgütleri gi-
derek önemli işler yapmaktadırlar. CHP genç-
leri bu uluslararası akıma katılmalıdır. Avru-
pa Konseyi üyesi olup da bu örgütün gençlik
kuruluşu olan CENYC'de temsil edilmeyen
tek ülke Türkiye'dir. Çünkü Türkiye'nin ulusal
gençlik örgütü yoktur. Geçmişte var olan ve
uluslararası alanda çok önemli başanlara im-
za atmış TMGT adlı kuruluş, 12 Eylül'ün bağ-
naz yöneticilerince acunasızca kapatılmıştır.
CHP bu açılıma da öncülük etmelidir.
Ve inanç... O olmadan hiçbir uğraş başanlı
olmaz. CHP, insanlan kendi ilkelerine inandır-
mak için üyelerini sürekli, halkada açık egitim-
lerle eğitmelidir. CHP'nin bu konuda çok zen-
gin bir insan birikimi vardır. Partinin eski mil-
letvekilleri, senatörleri, emekli öğretmenler,
bilim adamlan, sanatçılar böyiesi bir sefer-
berlik için hazırdır. Sadece birisinin yürüyün
demesi gerekir.
Gün unKrtsuzhıktan umutyaratmagünüdür.
Bunu başaran, bu toplumun önderi olur.
Solda bölünmek çare değildir, ancak çaresiz-
lik yaratır. CHP'den aynlanlann hiçbirisinin
ideolojik bir söylem farklılığı yoktur. Giden-
ler kişisel siyasal kaygılanndan ve siyasal güç
sahibi olamayacaklan kuşkusu ile gitmişler-
dir. Siyasetin yeni insana, yeni sese gerek-
sinimi vardır. CHP bu kurultayı ile yeni ses-
ler ve yeni insanlar yaratmak zorundadır.
RADYO GÜNLERİ
T R T k l a s i k l e r i y l e
Arkası Yann'da bu hofta
Thomas Mann'dan
BUDDINBROOKS AİLESİ*
10:30 v«19:05
İSTANBUL 102.8
ANKARA 104.7
İZMİR 95.7
PAZAI
12:05 ve 19:05
Radyo Tiyatrosu'nda
ARTHUR MILLER'dan
BUTÜN O6ULLARIM
PENCERE
Yorgo Neden Oynuyor?..
Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu
keyifli görünüyor. Bizim gazetelerde poz poz fotoğ-
raflan yayımlandı, Sisam'da ve Kuşadası'nda 'zey-
bekiko' oynamış. Ege'nin ortak kültürünün sıcak
nağmeleriyle coşmuş ve coşturmuş seyredenleri...
Türk-Yunan dostluğunun müzikli zeybekli dışa-
vurumu, Rumlann ve Yunanlılann sivri çevrelerini
kızdırmış, laf atmışlar:
"- Yorgo oynuyor. Türkler kendisini alkışlayıp çi-
çekyağmuruna tutuyorlar, rezil olduk..."
Boşuna öfke...
Atina'nın bir eli yağda, bir eli balda; Ege ve Kıb-
ns sorunlannı sanp sarmalamış, Avrupa Birliği'ne
emanet etmiş, sağlama bağlamış..
Neden oynamasın Yorgo?..
•
Tarihten bir yaprak:
Eskiden Osmanlı'mn başında Girit belalı bir so-
run sayılırdı.
Osmanlı Girit'i Venedik'ten almış, Hıristiyan hal-
ka daha geniş haklar tanımıştı; adadaisa'nın ve
Muhammet'in torunlan banş içinde yan yana ya-
şıyor, keyiflerine bakıyorlardı. 19'uncu yüzyılda mil-
liyetçilik akımları ortalığı sannca işler sarpa sardı,
çatışmalar başladı, düşmanlık körüklendi.
1868'de "Girit Nizamnamesi" çıkanldı, adada
bugün bile çok ileri sayılabilecek bir düzen kuru-
luyor, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında ortak ve
demokratik yerel yönetimler oluşuyordu.
Kâretmedi...
Girit sorunu 1897'de yeniden alevlendi. Rum çe-
telerinin saldınlan arttı, Atina adaya bir askeri kuv-
vet çıkardı, Osmanlı Devleti güç durumda kaldı.
Osmanlı, Avrupa'nın büyük devletlerinin adale-
tine başvurdu, bir sonuç alamayınca Yunanistan'a
savaş iian etti, Dömeke'de düşmanı yenerek Ati-
na'ya doğru ilerieyen Türklerin karşısına yine Av-
rupa çıktı, 'ateşkes'e gidildi; sonuçta Girit'te Ingil-
tere-Fransa-ltalya-Rusya gözetiminde özerk bir
yönetim kurularak Yunan Kralı'nın oğlu Georgios
başına oturtuldu.
Osmanlı, savaşı kazanmıştı..
Girit elden gitmişti.
•
Aradan kaç yıl geçti?.."
Bugün Türkiye ile Yunanistan, Kıbnsta ve Ege'de
karşı karşıya; değil mi?..
Gerçekte bizim karşımızda artık Yunanistan yok,
Avrupa Birliği var.
Avrupa Birliği'nin sınırian, Türkiye'yi dışarda bı-
rakarak Ege'den geçiyor Atina ulusal davalannı Av-
rupa'ya emanet etmenin rahatlığı içinde...
Avrupa Birtiği bugün yann Kıbns'ı da üye olarak
bağnna basacak...
Yunanistan, Kıbns davasını da Avrupa'ya ema-
net etmenin keyfinde...
•
Yorgo bu durumda neden oynamasın?..
Zil takıp oynasa bile yeridir..
Yorgo oynuyor..
Biz Türkler alkış tutuyoruz, medyamız tempo tu-
tuyor, dostluk teraneleri havada uçuşuyor; biz Yu-
nanistan'la artık dostuz; bizim davamız bundan
böyle Avrupa ile...
Cökçebel
Tatilköyü
Bodrum Yalıkavak'ta denize
sıfır konumu, yüzme havuzu,
açık-kapalı restoran,
odalarda TV, minibar ile size
eğlenceli bir tatil sunuyoruz.
Temmuz - Ağustos
kişi başı her şey dahil
25.OOO.OOO.-TL
Rezervasyon: 0252 386 39 55
. 0 252 380 39 37 - 38
HİSVİCRE HASTANESI
KÜLTÜRETKİNLÎKLERİ
III
KONSER
erkan oğur
ismail h. demırcioğlu
Tarih 29 Haziran 2001 Cuma
Saat 21.00
Yer BAR]ŞM.\NÇOKÛLTÛRMERKEZt(KADIKÖY)
Tel : 0 216 575 26 6 6 / 0 216 41816 46
Cumhuriyet ARM KADIKOY
BELEDtYESl
Muayene, Teşhls, Tedavi
TÜRK KALP VAKFI
19 Mayıs Cad. No: 8 ŞtşJi/lstanbul
Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35
Intemet lrttpV/www.tkv.org.tr
e-maH: gen.sekreterto tkv.org.tr
koordinatoria tkv.org.tr