Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 HAZİRAN 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA
DtZt
ROBOTEK TURHAN SELÇUK
EFENBİSİ
&BDİİLCANBAZ
HARİKULÂT)E
ı1ACERALARı
KISIM
•LEKMİLİ
ULAŞTlG-l &Ü
, VİETNAM'OA ÜLKE5ÎMİ
HASUM rN$AMİj^isl ^tNti-ERıHî
İMSAM-YARI
. RAMBÖ, HAKLlYl
Koalisyonlar dönemi
MSP'nin
73 seçimi
zaferi
• 26 Ocak 1974'te kurulan CHP-MSP
koalisyonunda MSP'ye bir Başbakan
Yardımcıhğı, bir Devlet Bakanhğı (din
işlerinden sorumlu), Içişleri, Adalet,
Ticaret, Gıda Tarım ve Hayvancılık,
Sanayi ve Teknoloji bakanlıklan düştü.
M
NP kısa sûrede acemiliğinin,
tabanındaki heyecanın ve devlet
aygıtırun henüz gûçlü bir Islami
partiye hazır olmamasının kurbanı oldu.
Anayasa Mahkemesi 20 Mayıs 1971 'de partiyi
kapattı. Partinin kapatılmasıyla Genel Başkan
Necmettin Erbakan. Isviçre'ye "hkret* etti. 12
Mart dönemİBİn yumuşamasıyla, yol
arkadaşlan Erbakan'ı yurda dönmeye ikna etti.
11 Ekim 1972'de ise Milli Selamet Partisi
(MSP) kunıldu. MSP'nin 19 kurucusu içinde
MNP kuruculartndan hiçbiri yoktu. MSP Genel
îdare Kunılu, partinin başına Sükyman Arif
Emre'yi getirdi. 14 Ekim 1973 seçimlerinden
MSP tam bir zaferle çtktı: 1.265.771 oy (yüzde
11.8) ve 48 milletveküi. Senato seçimlerinin
sonuçlan ise şöyleydi: 516.822 oy (yüzde 12.3)
ve 3 senatör.TBMM aritmetıği bir koalisyonu
zorunlu kıhyordu. Parti başkanlığına dönmüş
olan Erbakan ve yakın çevresi Bülent Ecevit
üderliğindeki CHP ile koalisyona olumlu
bakıyordu, fakat parti örgütünün ve
milletvekillerinin buna ikna edihnesi kolay
olmadı. Sonuçta 26 Ocak 1974'te kunılan CHP-
MSP koalisyonunda MSP'ye bir Başbakan
Yardımcıhğı. bir Devlet Bakanlığv (din
işlerinden sorumlu). îçişleri. Adalet, Ticaret,
Gıda Tanm ve Hayvancılık, Sanayi ve Teknoloji
bakanlıklan düştü. MSP. elindeki bakanlıklar
aracıhğıyla bürokrasi ve teknokraside mümkûn
olduğunca dindar bir kadrolaşmaya gitmeye,
tekeki sermayeye karşı dev boyutlu bazı devlet
yatmmlan gerçekleştirmeye çalıştı. Ancak
Erbakan'm attığı temetler zamanla mizah
unsunı olup fos çıktı. Diyanet îşleri
Başkanı'nın tt
kayd-ı hayat şarüyla'* atanmasına
ilişkin, şeyhülislamlığm diriltilmesi anlamına
gelecek yasa önerisi TBMM'de kabul edilmedi.
MSP'liler, ortaklan CHP'nin istediklerini
yapmasının önüne ciddi engeller çıkarttılar.
Örneğİn "•Genel Af Kanunu"nun çıkartılması
sırasmda 22 MSP milletvekilinin oylanyla 141.
ve 142. maddeden hûkümlü mahkûmlar af
kapsamı dışmda bırakıldı.
MCIer gellyor
Bu olay. CHP'nin koalisyon ortağma güvenini
sarstı. Bunun üzerine Kıbns Harekâtı ile
popülerliğinin artmasına güvenen Ecevit,
koalisyonu bozdu. 31 Mart 1975'te Demirel
Üderliğinde AP-MSP-MHP ve CGP'yi bir
araya getiren ilk Milliyetçi Cephe (1. MC)
koalisyonu kuruldu. MSP. başta dinsel
kadrolaşma olmak üzere, icraatını kaldığı
yerden sürdürdü. Sonunda AP ile CHP
anlaşarak 1977'de ülkeyi erken genel seçime .
götürdüler. Dört yıl önceye kıyasla 4 bin oy
fazla alan (1.269.918) MSP'nin oy oranı,
seçmen sayısının ve katıhm oranının
yükselmesi nedeniyle yüzde 11.8'den 8.6'ya
düştü. Yeni dönemin iİk hükümeti Demirel
başkanhğında AP, MSP ve MHP'nin
oluşturduğu 2. Milliyetçi Cephe koalisyonu
oldu. MiUervekili sayısı yan yanya azalıp 24'e
düşmesine rağmen MSP, "anahtar parti"
iddiasım sürdürüp taviz vermez tutumunda ısrar
edince AP zor günler yaşadı. Sonuçta 2.
MC'nin ömrü kısa oldu; Türkiye, hükümet
bunahmlan ve azınhk hükümetleriyle 12 Eylül
1980 askeri darbesüıe geldi. Askeri yönetim,
partinin Konya'da düzenlediği mitingi bahane
ederek MSP yöneticilermi yargılattı. MSP'liler
sonuç olarak beraat ettiler, ancak örgütset
olarak çok ciddi darbe yediler.
Yarın: Refah ve islamcılığın yükselişl
ÜÜsluptayenilikYenilikçi çizgi, 1980yılının sonlannda Refah PartisiIstanbulİl
Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan hn liderliğinde ortaya çıktı
DUZYAZI
F
enilikçi kanat Erbakan'ın
siyasi yasaklı olmasından
istifade ederek FP içinde
demokrasi istedi. Yenilikçiler,
parti yöneticilennin belirlenme-
sınde sadakatm değil, liyakatın e-
sas turulmasını savundular. Milli
Görüş içinde farklı kanatlann şe-
killenmekte olduğunu ilk kez ben
dile getirmiş ve bu kanatlan "ye-
nilikçi" ve "gelenekçi" olarak ad-
landırmıştım.
Yenilikçi çizgi 1980 sonlannda
RP tstanbul İl Başkanı olan Re-
cepTayyipErdoğan' ın liderliğin-
de ortaya çıkmıştı. Temel strate-
jileri, MSP döneminin geleneksel
cami cemaatini aşıp yeni toplum-
sal kesimlere ulaşmaktı. Erdo-
ğan, 1989'da Beyoğlu Belediye
Başkan adayı olduğunda kam-
panyasında başı açık genç kızla-
rı çahştırdı; içkili yerlerden. dis-
koteklerden hatta genelevlerden
oy istedi. Bu yöntemin başansı
ortaya çıkmca tüm RP teşkilatla-
n Istanbul'dan gelen yenilikçi uz-
manlar tarafından eğitildi.
Ortaya çıkan tablo
Ancak kısa bir süre içinde be-
nimsenen bu adlandırmalar bir-
çok kişi tarafmdan oldukça hata-
h ve abartıh bir şekilde kullanıl-
dı. Sonuçta ortaya şöyle yanlış bir
tablo çıktı:
Sanki "gelenekçiler" Islamcı
olarak kalmak isterken, "yenilik-
çUer"bambaşka bir şey olmak is-
tiyordu. Kendilerine "jenilikçi*'
denmesine fazla itiraz etmez olan
dönemin RP Istanbul il örgütü ve
başkanlan Tayyip Erdoğan, ola-
yın bu noktalara kadar taşınma-
sından epey rahatsız oldular.
Çünkü iş lslamcılığa gelince,
belki de yenilikçilerin gelenekçi-
lerden daha fazla Islamcı olduk-
lan söylenebilirdi.
Erdoğan'ın itlrazı
Örneğin Erdoğan. 1991 seçim-
lerinde MÇP ve IDP ile yapılan
seçim ittifakına "sağcılaşmaya-
lım" diye itiraz etmişti. Ve bu se-
çimleri daha sonra şöyle değer-
lendirecekti:
"Batı'daki yeni saflaşma ve
stratejik değişiklikler karşısında
Türkiye'deki siyasi partilerde bir
telaş yaşandı. Bu, kendikrini Ba-
tüı ağalara ispatetmetelaşıydı. Bu
yeni dönemde, muhafazakâtiar
partüerden tasfıve edildüer. \"xt-
rinler yeniden dekore edildi. İna-
nanlar ise vitrinin dışına atıldılar,
daha doğrusu kapının dışuıa de-
mek daha yerinde olur. Batı"nın
yeni stratejisine ayak uydurma
endişesine kapdanlar 20 Ekim'de
listclcrini laiklerden oluşturdular.
Halkı Müslüman olan toplum-
larda, gücünü Ban'dan alan par-
tiler yeni dönemde \ alnızca daya-
naklannıkavbetmekk kalmamış,
moral desteğj yitirmenin yanın-
da. siyasi ve ekonomik olarak da
topluma vaat edecekleri hiçbir
şeyleri kahnamıştır. Yeni dünya
düzeninde Hıristiyan BaO, kendi-
ne sağlam duvariar örüp güven-
lik sistemleri oluştururken, bu-
günden sonra, kendisi için asıl teh-
likenin İslanı dümasından »eldi*
RUŞEN ÇAKIR
ğûıi açıkca ilan etti. Bütün bu ge-
uşmeler empenalist Batı'nın kar-
şısında İslamın haklı çıkışuun yer
alacağı yenibir dünyaya doğru gi-
dildiğjnigösteri>or. 200fl*li\ıllara
doğru yaklaştıkca A\rupa ve eski
SSCB'de başlayan demokratik-
leşmenin uzantısu İslam dünyası-
nada\ansıdı. \ üzvıllardır Batı-
h güçlerle ve onlann Miislüman-
lann içindeki uzantılan konu-
mundaki askeri, sKil ve aile dik-
tatöıiüklerince yönetilen İslam
dünyasL, demokratik haklannı
likte Batı'nın Ceza>irdeki mas-
kesi düşmüştür. Onun için Müs-
lümanlann çok dikkatli davTan-
malan gerekir.'' (26 Şubat 1992.
Türkiye)
Üslup farlcı
Aradaki ayrım. dünya görüşün-
den değil çalışma tarzından kay-
naklanıyordu. Islamcı terminolo-
jiyle söylenecek olursa "davet
fikhı"nda yenilikçiler daha çağ-
daş usullere meylederken, gele-
enilikçilerle gelenekçiler arasmdaki en
temel ayrım, gelenekçilerin RP 'yi ideolojik bir
kadro partisi olarak tutmak istemeleri,
yenilikçilerin ise onu "ideolojik omurgalı bir
kitle partisi "ne dönüştürmeyi
hedeflemeleriydi. Yani yenilikçiler, RP'nin
kapılarını herkese açmaktan yanaydılar.
aramaya başladı. Bu harekerin en
tipikörneğiniCezavir"de yaşadık.
Ceza>ir, yüzvillardır Fransa'nın
sömürge hâkinıiyetinde yaşamış
bir ülke. Bağınısızhğına ka\uş-
ruktan sonra. bu defa iktidardaki
FLN tarafından sömürülmüştür.
FLN ağalan. Paris'teki villalann-
da metresleriyle hayat sürerken,
voksul ve perişan Cezayir halkı.
Islami Selamet Cephesi etrafinda
örgütlenerek bu sömürü düzeni-
ne başkaldırmıştır. Darbeyle bir-
nekçilerbildiklerinden şaşmama-
ya devam ediyorlardı. Yoksa ye-
nilikçilerin "demokrasi, laiklik"
gibi anlayışlan sa\unmalan asla
söz konusu değildi.
Aradaki farb anlamak için ye-
nilikçilerin gerçekleştirdikleri Fı-
liz Ergün. Gülay Pınarbaşı gibi
transferlere bakmak ilginç ola-
caktır. Gelenekçiler, yeni katılım-
lan, Islami yaşam tarzmı benim-
sediklerini kanıtlamalan şartıyla
kabul ederken; yenilikçiler, in-
Necnıettiu Erbakan, 12 Mart darbesinden sonra İsviçre'ye gtti.
sanlara, Islamileşme sürecini
kendi bünyeleri içinde yaşamala-
n için şans tanımaya yanaşabili-
yorlardı. Yeni katılacak kişilerin,
Islamileşme süreçlerinin başında
kamuoyuna lanse edilmesini de
bir reklam aracı olarak görüyor-
lardı. Kuşkusuz, yenilikçiler böy-
le yapmakla bir risk alıyorlardı.
Ancakrisksizbir dönemde par-
tiye katılan, mesela örtünmüş, ai-
levi sorunlannı halletmiş bir Fi-
liz Ergün'ün RP'ye getireceği
çok fazla bir şey yoktu. Bu aşa-
mada gelenekçiler, bu transferle-
rin, getirdiklerinin yanında götü-
rebileceklerinin de muhasebesini
yapıyor ve ürküyorlardı.
tdeololl sorunu
Yenilikçilerle gelenekçiler ara-
sındaki en temel ayrım, gelenek-
çilerin RP'yi ideolojik bir kadro
partisi olarak tutmak istemeleri,
yenilikçilerin ise onu "ideolojik
omurgalı bir kitle nartisi
w
ne dö-
nüştürmeyi hedeflemeleriydi.
Yani yenilikçiler, RP'nin kapı-
lannı herkese açmaktan yanaydı-
lar. Ancak Milli Görüş'ün şaşmaz
ideolojik çizgisine tabi olmalan,
güçleri oranmda parti içi iktidar
talep etmemeleri, hizipleşmeye
gitmemeleri kaydıyla. Şöyle bir
slogan onlara çok yakışırdı:
"Kim olursan ol geL ama zaman
içinde bizim gibi ol."
Vlrüs tartışması
Yenilikçilerin politika ve uygu-
lamalan ülke çapındaki taban ta-
rafından uzun süre tam olarak
sindirilemedi. Özellikle Anado-
lu'daki gelenekçi tabandan, bu
yenilikçi çizginın, saf tslamcı
stratejiden sapma olduğu yolun-
da itirazlar geldi. Dönemin Milli
Gazete başyazan ve RP tstanbul
İl Yönetim Kurulu üyesi Sadık
Albayrak, yenilikçi karşıtlığının
bir nevi sözcülüğünü yaparak,
parti içindeki vitrin düzenleme
çalışmalannı, *RP bilgisayanna
virûs sokmak" olarak nitelemiş-
ti. Özetle, başlangıçtaki aynm öz-
de değil yöntemdeydi.
Nihayet 28 Şubat 1997'ye ge-
lındi. Once RP kapatıldı, Erba-
kan siyasi yasaklı konuma geldi.
Ardmdan Tayyip Erdoğan hapse
girdi. Ve hiçbir direniş gösteril-
medi. Bütün bunlar Milli Gö-
rüş'ün sistem karşısında yenildi-
ğinin kanıtlanydı. Mecburiyet
sonucu insan haklan, demokrasi
ve sivil toplum bayraktarhğı ya-
pılmaya başlandı. Zaten üslup
bakımmdan ileri derecede mo-
dernleşmiş olan yenilikçiler söy-
lemlerini tepeden tımağa değiş-
tirdiler. Diğer bir deyişle, bir kez
daha araç, amacı belirledi. MÜ-
SİAD'ı geri plana itıp TÜStAD'a
yöneldiler, bir zamanlar "araç"
olarak gördükleri demokrasiyi
"icselleştirdiler'' ve o tabu kavra-
mı, "'şeriat dûzeni"ni ciddiye al-
maz oldular; dinin siyasallaştınl-
masmı eleştirmeye, Batı karşıtı
yaklaşımlan terk edip globalizm-
den övgüyle söz etmeye başladı-
lar, özetle lslamcılığa veda ettiler.
Yarın. Sistemle ilişki
tartışmaları
ORHAN BIRGIT
Siyaseti Şov Olarak
GÖPdükçe..
FP kapatılmasaydı, yolları çoktan aynlmış olan-
lann yeni evlerine yakın günlerde taşınacaklarını
gösteren belirtiler, ne zamandır birbirini izliyordu.
Kendilerine "Gelenekçiler" dedirtenler de yine
kendilerini yıllardır yaşadıkları bu topluma "Yeni-
likçiler" olarak tanttmaya soyunanlar da toplantı
üstüne toplantı düzenliyorlar, kapalı kapılar arka-
sında birtıirlerine yönelttikleri üstü örtülü gönder-
meler ile yol aynmının haberini veriyorlardı.
O yol aynmı, her şeyden önce FP'yi anamuha-
lefet konumundan aşağıya indirmek, yani genel
başkanı devlet protokolündeki başbakanın yanın-
daki koltuktan kaldırtıp arkalara itelemek demek-
ti.
Yine Millet Meclisi'ndeki Başkanvekilliği'ni
DYP'ye sunmak, komisyonlardaki sandalyeleri iki-
ye ayırtarak etkinlikleri yitirmek demekti.
Öyle bir paraşütsüz atlamanın, "Milli Görüş "ün
tabanındaki etkisi, bir tür politik intihar olarak al-
gılanacakken, Anayasa Mahkemesi'nin geçen haf-
ta verdiği karar, bana kalırsa, yol aynmı öncüleri-
nin imdadınayetişti.
• • •
Özellikle FP Grup Salonu'ndayapılan vedatop-
lantısında sergilenen görüntüler, kimin gerçekten
üzülerek ağladığını, kımin ünlü şovmenlere taş çı-
kartırcasına "Çok şükür, bölünmenin tarih önün-
deki sorumluluğu hiç değilse kayıtlara bizim adı-
mızla geçmiyor" düşüncesini gızlemek amacı ile
timsah gözyaşlarını akıttığını belgeleyemedi.
Ama tam bir karnaval görüntüsü ile ortaya çıkan
Erbakan, ünlü ve tarihsel andını kendısiyle birlik-
te tekrarlayan kalabalıkların sonuna dek, o yemi-
nin gereğini yerine getıreceklerıne inanırken bile,
nasıl bir yanılgı içinde olduğunu bğrenmek için,
Milli Gazete'nin tiraj listesinde en kuçük bir kıpır-
dama olmayışının nedenini merak etmiyor olmalı.
Çünkü Erbakan, andında, kendisinin siyasal ya-
saklı olmasını örtü altına alma amacı ile milletin sa-
adet ve selameti gibi tümcelerin yani sıra kalaba-
lıklar "..Milli Gazete 'nin en büyük gazete yapılma-
sı" için de kutsal yeminlerini etmesine ediyorlar a-
ma, ertesi gün yine herkes kendi gazetesinin oku-
ru olmayı sürdürdüğü için de sağ başparmaklar
havada içilen antlara rağmen, Hoca'nın gazetesi,
listenin en ait sıralarında yerinde saymayı sürdü-
rüyor!
Böylece asıl amacın üzüm yemek değil bağcıyı
dövmek olduğunun kanıtlarına yenileri ekleniyor.
Zaten Erbakan da yeni oluşturacakları partide sa-
dece levhanın değişeceğini, tam bir şecaat arze-
dercesine söytemekten kaçınmıyor. Dolayısıyla
politik yaşamımıza 1946'tı yıllarda rahmetli Sadık
Aldoğan'ın deyişi ile giren "..eski tas. eski hamam,
yalnız tellaklar değişti" sözünü anımsatırcasına,
kendilerine gelenekçiler diyenler de, yine kendile-
rini yenilikçiler olarak tanıtmayı yararlı görenler de
o tellaklann kim olacağının araştırmasını yapıyor-
lar.
• • •
Gerçekten de FP'nin tıpa tıp devamı olduğunu
söyleyerek sadece levhayı degiştirecek partinin li-
deri kim olacak? RP'nin Avrupa İnsan Haklan Mah-
kemesi'nde açılan dava ile Türk sıyaset yaşamı-
na, ellerde mahkeme karan ile yeniden dönme ıs-
ran yapacak bir karar beklentisinde olan Erbakan,
yasaklı olmaktan çıktığını açık açık söyleyerek bir
teste girişecek mi?
Yine benzer bir siyasal denemeyi, şu anda Istan-
bul burjuvazisinin önemli bir bolümünun gözbebe-
ği ve umudu olma becerisini yakalamış bulunan
Tayyip Erdoğan yapacak mı?
Ankara'dan gelen hava, yol ayrımını Anayasa
Mahkemesi'nin karan ile öne çeken iki tarafın da
asıl uğraşının bu noktayaodaklandığını gösteriyor.
Bu odaklanmayı perdeleyen şovlarda ise bol
gözyaşı görüntüleri, Anayasa Mahkemesi'ne yö-
nelik yıpratma tartışmaları, anayasa değişiminin
geciktirilmesinden hükümeti bire bir sorumlu tut-
ma hazırlıkları var.
Haa, bir de yeni anamuhalefet liderimizin bu son
durumdan ötürü üzüntüden helak olduğu görün-
tüsünü aksaksız oynayabilmek için, eminim evin-
de endam aynası önünde yaptığı provalar ile, ken-
dilerine "biz aydınlar" dedirtmekten hoşlanan be-
lirii kesimin son mahkeme kararına karşı takındık-
lan tavır.
Onlan da yarın irdelerim.
Faks:0212-6770762
E-mail:obirgit«ı e- kolay net.
Yekta cüngör özden'den öneri
Kutuplaşan partiye
caydırıcı yaptırım
ANKARA(ANKA)-
Eski Anayasa
Mahkemesi Başkanı
Yekta Güngör Ozden,
FP'nin kapatılması
karannı
değerlendirirken "üst
üste parti kapatmalar
sonunda devlete karşı
ınadaşmaya giden
kurumlaşmalara
caydmcı yapûnmlar
uygulanması
gerektiğuıi" savunarak
"Partikapatmakla
hiçbir şey obnaz" dedi.
1995 yılında siyasi
partilerin
kapatılmasıyla ilgili
olarak anayasada
yapılan değişiklıklere
işaret eden Özden.
"SHasal Partüer Yasası
değiştirüerek yasalar
siyasi zenüne
oturtulmuştur" diye
konuştu.
FP'nin kapatılması
karanyla
tüzelkişiliğinin sona
erdiğini ka>deden
Özden.
milletvekilliklerinin
düşmesinin gerekçeli
karann Resmi
Gazete'de
yayımlanmasına bağlı
olmadığım belirtti.
Özden. şunlan söyledi:
•'Milktvekilliğınin
düşmesi için Resmi
Gazete'de
yayımlanmasını
beklemek gerekmiyor.
Miüetvekilliğinin
düşmesi için karann
Yleclis Başkanlığı'na
bildirümesi yeterli.
RP'nin kapatılması
döneminde Ahnıct
Necdet Sezer
"Milletvekilliğinin
düşmesi için Resmi
Gazete'de
yayımlanmasını
beklemek gerekir'
demişti. O>sa
rnillervekiüiğinin
düşmesi için beklemeye
gerekyok."