Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2001 SALI
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
İşkencesiz Efi?İ)ünya İçin...
NeVZHt H E L V A C I Hukukçu-Türkiye Insan Üakİan-Kİrumu Başkanı
% nsan onuruna saldırı niteli- se 69 devlet bürsösleşraeye taraf de-
I
ğinde bir eylem olan işkence, ğil. Türkiye^özleşmeyi 1988 yıhn-
dünyanın birçok yerinde var- da onayladı. Bîrîeşmiş Milletler In-
]]ğını sürdürüyor, kimi ülke- san Haklan Komisyonu 20 Nisan
lerde sistematik biçimde uy- 2000 tarihinde aldığı bir kararla ış-
gulanıyor. Bu utanç verici ey- kencenin ve benzer eylemlerin, in-
ğinde bir eylem olan işkence,
dünyanın birçok yerinde var-
]]ğını sürdürüyor, kimi ülke-
lerde sistematik biçimde uy-
gulanıyor. Bu utanç verici ey-
lemi önlemek için uluslararası ve
bölgesel düzeylerde çalışmalar ya-
pılıyor. Bu amaçla hazırlanan söz-
leşmeler, yayımlanan bildirgeler var.
Birleşmiş Milletler'in hazırladığı
" İşkenceye ve Öteld Zalimce, İnsan-
hkdışı ya da Aşağdayıcı Ceza ve Dav-
ranışa Karşı Sözleşme" bu alandaki
önemli belgelerden biridir. Bu söz-
leşme 10 Aralık 1984 tarihinde ka-
bul edildi. 26 Haziran 1987 tarihin-
de yürürlüğe girdi. Birleşmiş Millet-
ler Genel Kurulu, sözleşmenin yü-
rürlüğe girdiği 26 Haziran gününü,
"İşkence Kurbanlanna Destek İçin
Birleşmiş Milletler Uluslararası Gü-
nü" olarak ilan etti. Bu anlamlı gün
nedeniyle birçok ülkede türlü etkin-
liklerdüzenleniyor. Amaç, sözleşme-
nin gerçekten uygulanmasını sağla-
mak ve işkenceye karşı toplumsal du-
yarlılığı arttırmaktır.
Bugün Birleşmiş Milletler'in 189
üyesi var. Bu sözleşme üye devlet-
lerden 123'ütarafından onaylanmış
bulunuyor. Birleşmiş Milletler'e üye
olmayan üç devlet de sayıya eklenir-
san kişiliğini bedensel ve ruhsal
(maddi ve manevi) yönden yıkan, yok
etmeyi amaçlayan bir suç girişimi ol-
duğunu ve işkence olaylannın sık-
lığını göz önüne alarak, tüm hükü-
metlerden işkence yasağını titizlik-
le uygulamalanru istedi. Üye devlet-
lerin, uluslararası örgütlerin ve hü-
kümet dışı kuruluşlann da 26 Hazi-
ran'ı işkence mağdurlanna destek
günü olarak kutlamalannı önerdi.
"tşkenceye karşı çalışmanın her bv-
rimizin -bireyler, örgütler ve hûkü-
metier- yereL ulusaJ ve küresel düz-
lemlerde ortak çabşmayı gerekli kıt-
dığı" gerekçesiyle bu yılki destek
gününün teması, "Hep Biriikte tşken-
ceye Karşı" olarak belirlendi.
işkenceye Karşı BM Sözleşmesi,
içeriği yönünden önemli bir belge-
dir. llk maddesinde işkencenin tanı-
mı yapıhyor. Bu tanım şöyle:
"Bu sözleşmenin amaçlan bak»-
mından 'işkence' terimi,bir kimse-
ye karşı, kendisinden itiraf almak v«-
ya üçüncü kişi hakkında bilgj edin-
mek, kendisinin ve üçüncü kişinin
yaptığı veya yapüğından kuşkulanı-
lan bir eyîem nedeniyle cezalandır-
makya da kendisini veya üçüncü ki-
şiyi yüdırmak veya zorlamak ama-
cıyla veya aynmcılığa dayanan her-
hangi bir nedenle, bir kamu görev-
lisi veya resmi sıfatla hareketeden bir
başka kişi tarafından veya bu görev-
linin teşviki veya oluru veya izniyle
işlenen ve işlendiği Idmseye fıziksel ve-
ya ruhsal olarak ağır acı ve ıstırap ve-
ren eylemdir. Bu. yasal yapünmlar-
dan kaynaklanan veya yaptuımın
doğasında bulunan acı ve ıstırabı
kapsamaz."
Tanımda, "yddınnak" ya da "zor-
lamak" amacıyla da işkence yapıla-
bileceği yer alıyor. Ama Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi'nde onaylanan
resmi çevirideki metinde bunlann
yer almadığmı görüyoruz. Bunun
ihmalden mi, yoksa başka bir ne-
denden mi kaynaklandığı konusun-
da bilgi sahibi değiliz.
Sözleşme hükümleri
Sözleşme çok önemli hükümler
içeriyor. Ancak bu yazmın boyutla-
n içinde bunlann tümüne değinme
olanağımız yok. Bazı noktalar üze-
rinde kısaca duralun. Bir kez sözleş-
me kesin bir işkence yasagı getiri-
yor. Bu yasak hiçbir koşulda kaldı-
rılamaz, askıya alınamaz, yani ya-
sak mutlaktır. Sözleşmenin buna iliş-
kin maddesi şöyledir:
"Taraf her devlet, yargı yetkisi için-
deki herhangi bir ülkede işkence ey-
lemini önlemeküzere etkin yasal, yö-
netsel. yargısal ve öteki önlemleri alır,
İster bir savaş durumu ya da bir
savaş tehdidi, ister iç sivasal kanşık-
lık, ister bir başka olağanüstü du-
rum söz konusu olsun, hiçbir aynk-
sı durum işkenceyi haklı gösteremez.
Bir üstten ya da resmi bir makam-
dan alınan emir, işkencenin gerekçe-
si olamaz."
Bir başka madde, işkence ile alı-
nan anlatımlann kanıt olarak kulla-
nılmasmı önleyen önemli bir yasak
geüriyor. İşkence altında alınan an-
latımlara dayalı kararlann büyük
oranda adli yanılgıya yol açtığı bi-
liniyor. Adalet tarihimizde bunun il-
ginç örnekleri var. Bu yasak uygu-
landığında yargıç, hukuka aykın yol-
lardan elde edilen kanıtlan, ne ka-
dar gerçeğe uygun olursa olsun, ka-
ranna esas almayacaktır. Çünkü sa-
nık, kendi aleyhine tanıklığa zorla-
namaz. Sözleşme bu yasağa bir is-
tisna koyuyor. O da, işkence ile el-
de edildiği anlaşılan bir anlatımın.
işkence yapan kişi aleyhine kanıt
olarak kullanılması durumudur. Söz-
leşmenin bu maddesi içtenlikle uy-
gulandığında işkence eylemleri bü-
yük oranda azalır. Çünkü işkenceci-
nin amaçlanndan biri "itiraf" elde
etmek, ya da bu yolla delillere ulaş-
maktır. Sözleşmenin önemli yanla-
nndan biri de salt yasak koymakla
yetinmeyip bir denetim düzeneği
öngörmüş olmasıdır. Bu denetim on
uzmandan oluşan "İşkenceye Karşı
Konüte" tarafından yapıhyor. Söz-
leşmede komitenin kuruluşu, görev-
leri ve yetkileri aynntılı biçimde dü-
zenlenmiştir. Bu komite Türkiye'de
de incelemeler yaptı ve raporlar ya-
yımladı.
İşkence, otoriter rejimlerin yoğun
olarak başvurduklan bir yöntemdir.
Bugün dünyada milyonJarca insan iş-
kence tehdidi altındadır. Ülkemizin
bu konudaki sicilinin iyi olduğu da
söylenemez. Özellikle 12 Mart ve 12
Eylül darbelerinin yaşandığı dönem-
lerde gözetim altına alınan yüz bin-
lerce kişinin işkenceden geçirildi-
ğini, bu yüzden çok sayıda insanın
yaşamını yitirdiğini ya da sakat kal-
dığını biliyoruz. Bu konudaki ya-
kınmalar günümüzde de sürüyor. Bu
nedenle işkenceyi önlemek için pek
çok düzlemde harekete geçmeliyiz.
işkence mağdurlanyla dayanışmalı-
yız. Bunun yollanndan biri onlann
ruhsal ve bedensel yönden sağhğı-
na kavuşturulmasını sağlamaktır. İş-
kenceyi toplum yaşamımızdan çı-
karacak önlemlerin alınması için ça-
ba harcamak duyarlı her insanın
görevidir.
"Görülen dava, si-
yasi bir davadır. Biz
bunu hukuki bir çer-
çeveye oturtmaya
çalışıyoruz" (Anaya-
sa Mahkemesi Üye-
si Haşim Kılıç).
"Levha değişir o
kadar. Kapatma kara-
nnın toz kadar değeri yoktur" (Kapa-
tılan Refah Partisi lideri Necmettin
Erbakan).
Fazilet Partisi, Refah'ın ta kendisiy-
di! Bunu Faziletçiler herkesten daha
iyi bilirieri Her şey ortada; filmler, re-
simler, konuşmalar. Hatta Meclis kür-
süsünde konuşan Faziletçilerin bile
şaşınp 'Biz Refahlılar' dediğini de duy-
madık mı?
Ama Anayasa Mahkemesi ters ka-
rar verdi; Fazilet, Refah'ın devamı de-
ğilmiş!.. Yüzlerce kanıt var, ama dört
üye dışındaki üyeler "Hayır, Fazilet
ayn birparti" dediler. Yine de, odak
olma suçlamasıyla Fazilet Partisi'nin
kapatılmasına karar verdiler. Bekle-
nen buydu, yürürlükteki anayasa mad-
delerine ve yasalara karşı başka bir ka-
rar zaten beklenemezdi.
Başbakan Ecevit 'üzülmüş'L Ba-
kıyorum üzülen üzülene! Niye bu ka-
dar üzgünsünüz? Madem ki irticanın
"odak noktası" sayılan bir partinin
Meclis'te kalmastnı istiyordunuz, eli-
nizi çabuk tutmalıydınız? Niye gere-
ken anayasa değişikliklerini yapmadı-
nız? Dava açılalı iki yıl olmuş, bunca
zaman niye uyudunuz?
Benim bildiğim, bir dava adalet
önünde sürmekteyken kimse o ko-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
f
Toz Kadar Değeri Yok
1
Diye Dîye!
nuda yazı yazamaz, konuşamaz, yo-
rum yapamaz. Kendi deneyimimle bi-
lirim, ne zaman görüsülmekte olan bir
davayla ilgili en küçük biryorum yap-
sam, soluğu savcılıklarda almışımdır.
Dava Yargıtay'da görüsülmekte iken
bile siz o konuda bir şey söyleyemez,
yazamazsınız. Bu, yasalara aykın bir
suçtur.
Ama Fazilet Partisi'nin kapatılma
davası Anayasa Mahkemesi'nde gö-
rüşülürken hemen bütün gazeteler,
TV'ler, politikacılar, yazarlar, adaletin
işleyişine baskı sayılacak nice sözler
söylediler, yorumlaryaptılar... Siyaset
adamlan, en başta Başbakan!.. Bütün
bunlar suç degil miydi? Cumhuriyet
savcılan neredeydi, niye herhangi bir
işlem yapmadılar?
Fazilet, zaten dağıldı dağılacak du-
rumdaydı. Erbakan seksenlik oldu,
ama cumhuriyet yasalanna ters düş-
mekten kendini kurtaramıyor! Yeni-
den yeniden uğraş veriyor, bir kez da-
ha; beşinci kez, Milli Görüş dediği
Türkiye'yi gerilik karanlığına sürükle-
yecek oluşumlara girişmek hazıriığın-
da!.. Sık sık anımsatıyorum; şu 82
Anayasası ve 12 Eylül yasalan durduk-
ça tarbşma sona ermez. Yanlışlana, ek-
siklerie dolu bir anayasadır bu. Yüz-
de doksan bilmem kaç
oy almış! Ama nasıl al-
mış? Bu anayasaya
"Hayır" diyenleri ce-
zalandırarak, korkuta-
rak, sindirerek... İki ya-
zımla 'Vatandaş bu
anayasaya kabul oyu
vermemeli' diye karşı
çıktığım için üç ay hapis yatan bir ya-
zar olarak, ta başından beri biliyordum,
bu anayasa ile başımızın dertten, sı-
kıntıdan kurtulamayacağını...
Bugün, o anayasayı eleştiren, de-
ğiştiımek isteyen o ünlü hukukçular,
politikacılar, yazarlar niye sustular o
günlerde? Niye daha işin başında an-
lamadılar, görmediler içine itildiğimiz
çıkmazı? 12 Eylül'den, anayasanın
kabul edilmesinden bu yana yirmi bir
yıl geçti. Meclis kaç kezyenilendi, ba-
kanlar, başbakanlar, cumhurbaşkan-
ları degişti... Neden, anayasanın yarv-
lış gördükleri maddelerine kimse el
atmadı? Anayasa Mahkemesi'nde da-
vanın sonuçlanmasına iki gün kala,
"Aman hemen karar vermeyin, biz
anayasada değişiklik yapacağız, par-
ti kapatmalan zoriaştıracağız" diye
hem de bir başbakan ağzından bas-
kılara kalkışmak, adaletin işine kanş-
mak degilse neydi?
Fazilet kapatıldı. Daha önce Erba-
kan'ın Nizam, Milli Selamet, Refah
partileri gibi!.. Şimdi yenisini kuracak-
mış! Onun sonu da önceden belli, "toz
kadar" değerli bulmadıklan kapatma-
lan bu kafadaki insanlarla, tutumlar-
ladahauzunsüre yaşayacağızdemek-
tir.
Ozlem...
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMÎR
M
etronun misiniz! O güzelim doğa
sağladığı
avantajla
direksiyon başı
esaretinden
kurtulup Istanbul'un doğasını,
caddesini, sokağını. kaldınmını,
mimarisini görmek, insanına
yaklaşmak firsatını buluyorum.
Bir zamanlar kravatsız
çıkamadığımız Beyoğlu'nu
yürüyerek geçip Tünel'le
Karaköy'e geçmek ne güzel...
Ama nedir o sokaklann,
geçitlerin, merdivenlerin , -t .|.ı(;
perişanlıgı. Rengârenk
çiçeklerle donatılmış parklar
yapıhyor yer yer. Karaköy göz
ardı edilecek bir yer midir? Ne
renkli, ne cıvıl cıvıl, ne keyif
ahnacak bir yerdi o Karaköy
vapur iskelesi. Bir de Uzun
Ömer bulunurdu oralarda.
Yok, bu yaşlanmakta olan bir
insanın geçmişe özlemi değil
sadece. Yürüyün köprü
üzerinden -o da eski tarihsel
köprü değil elbette- Eminönü
Meydanı'na doğru. Bakalım
eskiye özlem duymayanlar, iç
açıcı bir şey görebilecek
parçasmın kıyısında her türlü
estetik kaygıdan, özenden
yoksun döküntüler, seyyar satış
alanlan. O büyük kalabalığın
içinden geçip Babıâli'ye doğru
mu çıkıyorsunuz. Hani o
güzelim Izmir şerbetçisi. Onun
yerini alanlar arasında
hatırlayan bile yok.
Bir demirhindi içmediler ki tadı
damaklannda kalsın.
O yokuşun başındaki bir
zamanlar yazarlan, sanatçılan
banndıranMeserret Kahvesi'ni
nerden bilecekler Allahaşkına.
Onu hiç sormayın boşuna. Peki
yokuş ne âlemde? Ne Hasan Âli
Yücel'i, zaman zaman ağırlayan
Remzi Bey ve kitabevi var ne de
YaşarNabi'li Varlık Yayınlan!
Benim gözüme çarpan sadece
Inkılap Kitabevi oldu o
günlerden. Içerde söyleştik
biraz. Böyle akıldan, bilimden,
estetikten. incelikten ve de
etikten iyiden iyiye yoksun
bırakılmış bir toplumda
yaşarken özlem (nostalji)
gerçekten yürek yakan bir
duygu, öyle değil mi?
P e ş i n f i y a t Î a
Ayrıca müthiş değiştirme
fırsatları!
Çalışır durumdaki eski
buzdolabtnızı getirin,
seçtiğiniz modele göre
30 milyondan 130 milyona
kadar indirim yapalım.
isterseniz, 51 ekran ve üzeri
çalışır durumdaki eski
televizyonunuzu 60 milyona
sayalım, yenisiyle
değiştirelim.
10taksit!
Buzdolapları, televizyonlar ve klimalar
peşin fiyatına 10 taksitle. Üstelik hemen teslim!
PENCERE
Tefecilik Tuzağındaki
Türkiye...
Alın teri dökmek, güç harcamak, terlemek zah-
metli bir iştir.
Bu yüzden emekçiye ne denir:
Zahmetkeşan!..
Ancak dünyada "girişimci" denen bir yaman
adam vardır, herif ipliği attığı zaman on metre öte-
deki dikiş iğnesinin deliğinden geçiriyor.
Girişimci daha Amerika'yı bulduğu zaman dün-
yanın canına okumaya başladı, Kızılderili'nin kö-
küne neden kibrit suyu ekti?..
Tarlada çalıştıramadığı için!..
Girişimci köleleştiremediği için Kızılderilileri öl-
dürüp tarlada çalıştırmak için Afrikalı yerlileri zin-
cire vurarak gemilerle Amerika'ya taşıdı.
Hem girişimci olacak hem de çalışan, ki üretim
artsın, kann doysun, paralar gelsin...
•
Biz ise ne yapıyoruz?..
Özal, "Con Ahmet'in devri daim makinesi" gi-
bi bir şey keşfetti: Oturacağın yerde oturacaksın,
"sürekli devalüasyon + süreklizam" reçetesini uy-
gulayacaksın, tüketim ekonomisiyle har vurup har-
man savuracaksın, paradan para kazanacaksın...
Oh.. ne âlâ memleket!..
"Paradan para kazanmaya" bayıldık, "saadet
zinciri"n\ böyle kurduk; Türkiye'nin en büyük 500
sanayi kuruluşunun kârlannın yaklaşık yüzde 9O'ı
faiz gelirierinden oluşuyor; tefecilik birinci uğraşı-
mız.
Peki, sonuç ne?..
•
Bir döküm:
"Türkiye 2001 yılında dış borçlannın yalnız faizi
için 3.7 katrilyon lira ödeyecek. (Bu tutann 1 kat-
rilyon 164 trilyon lirası mayıs sonunda ödenmiş bu-
lunuyor.)
2001 yılında ödenecek dış borç anaparası 9 kat-
rilyon 198 trilyon lira. Faiz ve anapara dahil bu yıl
12 katrilyon 919 trilyon lira ödemek zorunluluğu te-
pemizde sallanıyor.
Ya iç borç?..
2001 yılında ödenecek iç borç, faiz ve anapa-
rayla biriikte 72.9 katrilyon lira...
iç borcun bu yıl ödenecek 39.3 katrilyon lirası ana-
para...
33 katrilyon lirası faiz...
2000 yılı sonunda dış borç stoku 114.3 milyar
dolardı; bunun 60.5 milyar dolan kamuya ait, ka-
lanı özel sektörün borcu...
Dış borcun 28.9 milyar dolan kısa vadeli...
•
Özal'dan bu yana "paradan para kazanmayı"
şiar edindiğimiz için bu sonuca şaşılmaz; bütçesi
yaklaşık 50 katrilyon olan şu zavallı Türkiye'nin ha-
line bir bakın!..
Demek ki bu ülkede "girişimci" olmaya değil, "fe-
feci" olmaya özendik...
Sonunda "saadet zinciri" koptu, halkalan hepi-
mizin boynuna kelepçe gibi takıldı.
Peki, bu işin içinden nasıl çıkılır?..
Bugün "nasıl çıkılır" sorusu yerine "nasıl çıkılmaz"\
yanıtlayalım:
1) Tarladaki çiftçiyi ve fabrikadaki işçiyi boğarak
bu işin içinden çıkılamaz.
2) Borcu borçla ödeyerek bu işin içinden çıkıla-
maz.
3) Girişimciyi boğarak bu işin içinden çıkılamaz.
4) Türkiye her yıl yaklaşık 4 milyar dolar dış borç
faizi ödüyor; demektir ki 4 milyar dolar sermaye ih-
raç ediyon bu tuzaktan kurtulmadan da bu işin için-
den çıkılamaz.
sİSVİCRE HASTANESİ
KULTUR ETKINLIKLERI
UI
KONSER
erkan oğur
ismail h. demırcioğlu
Tanh : 29 Haziran 2001 Cuma
Saat : 21.00
Yer : BARIŞMANÇOkÜLTÜRMERK£Zİ(KADIKÖY)
Tel : 0 216 575 26 6 6 / 0 216 41816 46
Cumhurfyef ARM KADİKOY
BELEDtYESİ
www.arcelik.com.tr
SARIYER 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/462 Karar No: 2001/450
Davacı Perihan Dağdelen tarafından davalı Fikret
Dağdelen aleyhine açılan boşanma davasının mahkeme-
mizce yapılan yareılaması sonunda: Mahkememizce ve-
rilen 14.06.2001 tânh ve 2000462 esas, 2001 450 sayı-
lı karar ile; Davanın kabulüne. Sinop. Boyabat ilçesi.
Zıncirlıkuyu Mah. Cilt: 00009. K. Sıra No: 0177'de nü-
fusa kayıtlı Dursun ve Mürüvvet'ten olma. 1.8.1948 do-
ğumlu Fikret Dağdelen ile Hüseyin ve Şefika'dan olma,
21.4.1953 doğumlu Fikret Dağdelen ile Hüseyin ve Şe-
fika'dan olma, 21.4.1953 doğumlu Perihan Dağdelen'in
MK'nin 134. maddesi gereğınce boşanmalanna. tarafla-
nn 18 yaşından küçük müşterek çocuklan Sevcan Ipek
Dağdelen'in velayetinin davacı Penhan Dağdelen'e bı-
rakılmasına. taraflann mali ve içtimai durumlan karşı-
sında küçük için şimdilik iştırak nafakası tayinıne gerek
olmadığına, davalı ile müşterek çocuk 18 yaşından kü-
çük Sevcan Ipek ile 15 günde bir cumartesi günü sabah
saat 09.00'da alınıp pazar akşamı 19.00'da geri teslim
edilmek üzere kişisel ilişkisinin sağlanmasına. dini ve
ulusal bayramların ikinci günleri de aynı saatlerde gö-
rüşmelerinin sağlanmasına karar verilmiş olup, davalı
Fikret Dağdelen'e duruşma gününde gazete ile ilan edil-
mesi nedeniyle mahkememiz karannda gazete ile ilanı
gerektiğinden ışbu hüküm mahkememizce gazete ile
ilan olunur. Basın: 36834