26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Statüko ANAP lideri Mesut Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndaki yolsuzluk suçlamalan nedeniyle istifa etmek zorunda kalan Cumhur Ersümer'i korumaya aldı: "Ersümer'i suçlayanlar statükoculardır." ANAP'lılara göre bu "statükocu "lar dünyayı algılayamıyorlarmış, hantal devleti savunuyorlarmış... Enerji Yapı Yol-Sen Başkanı Cengiz Faydalı, tam tersini düşünüyor: "Bence ANAP yöneticileri, 'Beyaz Enerji Operasyonu' başladığından bu yana panik içindeler. Önce, operasyon jandarma tarafından başlatıldığında gündeme rejim tartışmasını getirdiler. Tutmadı. Ardından operasyonun genişleyeceği anlaşılınca, bu kez yargıya, basına ve kitle örgütlerine eleştiri yöneltmeye başladılar. ANAP'ın, ekonomiyi uluslararası sermayeye eklemleme politikasını 20 yıldır biliyoruz. Asıl statüko budur. Demokrasicilik, ilericilik oynamalarına gerek yok. Emperyalizmin dümen suyuna girmek hiçbiryer ve zamanda ilericilik olarak tanımlanmadı, tanımlanamaz da." Statükocular panikte, suçu başkasına atmaya kalkıyorlar. Hep öyle olmuş zaten. Bu da geçer; ak koyun, kara koyun er ya da geç belli olur. Oluyor da... Olümün soğuk yiizii Ölüm... Soğuk, hüznü için- de banndıran sözcük. Çoğul ekiyle birlikte daha da ürkü- tücü oluyor: Ölümler... Türkiye Insan Haklan Ku- rumu Başkanı Nevzat Hel- vacı ile konuşuyoruz: - F tipi cezaevi tartışması ve ölümlere ne diyorsunuz? - Ülkemizde cezaevleri ge- nel olarak zindancıhk anlayı- şt ile yönetilir. Cezaevleri, ge- rek ftziksel mekân olarak, ge- rek sağlık ve beslenme ko- şullarıyla, gerekse orada ya- tanlara uygulanan yönetsel işlemlerle insan onurunu hi- çe sayan kurumtara dönüş- türülmüştür. Koğuş sistemi, elbette savunulabiîir bir sis- tem değil.. ama bu sistemin seçeneği de, F-tipi cezaevi olamaz. - Neden? - F-tipi cezaevleri, Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesine göre kuruluyor ve yasal dayanağı, yapı ta- sarımı ve uygulanması ön- görülen sistemiyle tutuklu ve hükümlüyü yalıtma esasına dayanı- yordu. Ortak kullanmaya açık bir ha- valandırma bölümü ve bir yemekha- ne yok. Spor alanı ve kitaplığın ortak kullandırılıp kullandınlmaması yöneti- min keyfıne bağlı. Dış dünya ile ilişki oldukça sınırlı. Biçimi tartışılabilir ama, bu koşullara tepkı gösterilmesini do- ğal buluyorum. Adalet Bakanlığı, şim- di bazı iyileştirmeler için girişimlerde bulundu ve bu madde TBMM'de de- ğiştirildi. Ancak, bunun için 50'den fazla insanın ölmesini mi beklemek gerekiyordu? Insan yaşamının Adalet Bakanlığı'nca çok hafife alındığı ka- nısındayım. Devlet kendi vatandaşı ile inatlaşmaya girmemeli. Adalet Baka- nı, "DeWef teröristlerte pazatiığa gir- mez" diyor. Söz konusu olan pazar- lık değil, insan yaşamına saygı duyul- masıdır. Devlet ve görevliler, bu olay nedeniyle ciddi bir so- rumluluk altındadır. - Olayın birde başka boyu- tu var. Sizce, açlık ve ölüm oruçlan onaylanabilir mi? Açlık grevi edilgen bir dire- niş biçimidir. Gandi örneğin- de olduğu gibi, bu eylemin kamuoyu oluşturma bakımın- dan önemi ve etkisi yadsına- maz. Böyle bir eylemde eylem- cilerfıziksel kimi zarartar gör- se de onların yaşamları teh- dit altında değildir. Ama ben, ölüm orucuna aynı gözle ba- kamıyorum. Çünkü, bu tür bir eylem, kalıcı sakatiıklara ve giderek ölümlere neden olu- yor. Ölüm orucu, kişinin ken- di fiziksel, rufısal ve zihinsel ya- şamına yönelik ağır bir işken- cedir. Kimi insanlar, belki bir baş- ka seçenek bulamadıklan için bu yolu seçiyorlar. Ama insan haklan ile ilgili hiçbir belgede böyle bir eylem hak olarak ta- nımlanmamıştır. Hiç kimsenin kendi vücudu üzerinde böy- le bir tasarrufa hakkı olmadığını dü- şünüyorum. Ölümü bir savaşım ara- cı olarak seçmemek gerekir. Çünkü, yarınlar umutlarla doîudur. Ölen in- sanlar için tüm umutlar sönmüştür. Yaşamadan uğruna ölmeyi göze aldı- ğınız amaçlar için de savaşım verile- mez. Bu nedenle yalnız devlet değil, kişiler ve örgütler de yaşamı ciddiye almalı ve ona saygı duymalıdır. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Buypun Bizim Partiye! Gelin, buyrun, şöyle oturun... Rahat olun, çay-kahve ne is- tersiniz? Çay?.. Tamam... Şimdi, siz bir ülkenin yurtta- şı olacaksmız... Bu ülke de- mokrasıye sahip olan, parla- mentosu, hükümeti, muhalefe- ti olan bir ülke... Seçimlerin ya- pıldığı bir ülke... Ve koşulları yerine gettren herkesin parti kurabildiği bir ülke... Işte bu ülkede belli başlı al- tı tane parti var... Bunlan tanıt- maya koalisyonu oluşturan üç partiden başlayayım... Önce koalisyonun, Meclis'te -şimdilik- en çok sandalyeye sahip partisi... Ki başbakan da, bu partinin genel başkanı za- ten... Başbakan, dürüstlüğüy- le tanınmış bir insandır... Bu dürüst insan, ne zaman başba- kan olsa, ülke krize girer, eski- den solcuyken de böyleydi, şimdi sağcı, durum gene aynı!.. Demokrat ve solcu olduğunu söyler durur, ama hep sağcılar- la işbırliği yapar... Kendine uza- tılan dayanışma önerilerini ve zeytin dallannı hep geri çevirir... Birleşmeye razıdır ama sağ ta- rafta olursa!.. Bu halkçı partinin şair baş- kanı, partisiyle beraber ülke- sini de eşiyle beraber yönetme- ye çalışır... Formalite olarak, sadece yasa gereği yapılan parti kurultayında, kendi birikim ve fikirlerini ülke yararına kul- lanmak için adaylığını koyan bir bayan milletvekiline kahır yaşatılırken, oğluna tokat atı- lırken, konuşma yaptırmayı bı- rakın ordaki varlığına bile ta- hammül edilemezken bu duyar- lı başbakan müdahale etmez, bu skandalı içine sindirir!.. Ba- yan aday, demokratik hakkını kullandığına bin pişman, ne ol- duğunu anlamaya çalışırken başbakanımız zaferini kutlar!.. Bizim en büyük partimiz işte bu- dur... Koalisyonun ikinci partisi, geçmişi şiddet veterörolayla- nyladolu bir partidir... Ham bir milliyetçilik söylemini kullanır; sağlık, eğitim, konut gibi dev- letin öncülüğünde çözülecek sorunlarından mustarip halkın bu dertlerini unutturmak için ona şanlı galibiyetlerie dolu ta- rihini anlatır durur, kahraman- lık bu anlayışın tekelindedir... Selamlaşmak için kafalan to- kuşturmageleneği, iktidaraor- ,tak olduktan sonra parti yöne- "timi tarafından yasaklanmış- tır!... Genel başkan neredeyse ağzını açmaz ama gerekli ge- »reksiz konuşan, her konuda |gerilim çıkaran yandaşları bu ;ığı kapatır!.. Koalisyonun üçüncü ortağı, sık sık yolsuzluklara bulaşmak- la ünlü, şaibeli işler yüzünden başı çok ağrıyan bir partidir... Genel başkanları, o kadar de- mokrattır ki, kendine başba- kanlık yolu açıldığında siyase- ti etkileyenler ses etmez ama aynı güçler, yakından ilgilen- diği yolsuzluklan gündeme ge- tirince, bir anda kahramanla- şır... Banka ihalelerine birinci el- den müdahale etmek bunlar- dadır, ünlü kabadayılaria tele- fon trafiği kurmak bunlardadır, demokrasi adına sahte ve gös- termelik ataklar bunlardadır... Zaten kuruluşları da bir aske- ri darbe sonrasının geçiş dö- nemine denk gelmiştir!.. Ana muhalefet partisi, mis- tik bir partidir... Demokrasi adı- na yasaklara karşı çıkar gibi görünürier ama anlayışlannda- ki yasakların dile getirilmesin- denbilerahatsızoluriar... Dinin bu ülkedeki başbayii gibi dav- ranırlar, kitlelerin inancını sömü- rerek kendilerine rant yaratır- lar, laikliği asla içlerine sindire- mezler... Bu ülkenin aydınlan- ma yolundaki kazanımlan da bunların içine sinmez, takıyye politikası güderek, karanlık bir geleceğin tasanmını yapariar... Onlara hoşgürülü davrananla- ra, iktidar oluriarsa aynı hoşgö- rüyü göstermeyeceklerinin sin- yalini verirler!.. Diğer muhalefet partisi, sırf koltuk hırsından ibaret bir li- dere sahiptir... Yukarıdaki par- tiyle bile, toplum için en kritik dönemde, bu hırsın uğruna iş- biriiği yapmışlar, gerginliğin se- bebi olmuşlardır... Iftira, şaibe, suç, yolsuzluk ve beceriksizlik, bu partinin derin tüzüğüne ya- zılıdır!.. Son seçimde barajı geçe- meyip Meclis'e girmeyi başa- ramayan altıncı büyük parti- miz, yukarıdaki olumsuziukla- rı anlatılan partilere, bırakın al- ternatif olabilmeyi, her an da- ğılıp paramparça olacakmış iz- lenimi vermektedir... Hizipçi li- deri, bu partinin karayazgısı gi- bidir... Netoplu istifalar biter, ne partiden çıkarmalar biter, ne partidekilerin yeni parti kurma çabaları biter, ne de oy oran- larındaki düşüş!.. Umut olma- sı gereken bu sokaktaki parti, belki pariamentodaki partiler- den bile zor durumdadır!.. Evet, durum bu... Ne o, çayınıza dokunmamış- sınız bile... Evet, böyle bir ülkenin yurt- taşı olmak ister miydiniz?.. Efendim?.. Bana sorarsanız, bu ülke gü- zeldir... Sadece bu partiler, ül- ke kadar güzel değil, o kadar!.. JBitfis'te beş minare, BHecikta altı havuz! > Eski Devlet Bakanı Bahat- tin Şeker, seçim bölgesi Bi- lecik'e 1997'de, her biri 30 milyar liraya malolan 6 olim- •pik havuz yaptırmış. 10 milyon ;nüfuslu Istanbul'da olimpik havuz sayısı dört! Bilecik'in nüfusu ise 200 bin, üstelik ha- vuzlar yapıldığından bu yana, bu hizmetten yararlanacak tek biryjjzücü bile çıkmamış. (Ne- zir Onal'ın haberi / 28.4.2001 - Akşam) Binyıllar sonra Bilecik'te ya- pılacak kazılar sonucu, yöre halkının ne büyük tutkusunun yüzme olduğu tespit edilecek, büyük olasılıkla!.. Bırakalım piyeslerini oynasınlar TBMM kulislerinin gazeteciiere kapatıldığı gün, basın dünyasından gelenler dahil kimi iktidar milletve- killeri ağız biıiiği ettiler "Çokyoğun çalışan pariamenter- ler, Meclis Genel Kurulu'nda görü- şülen tasanlan kulislerde yeterince ve rahatça tartışamıyorlar." Toplu parmak kaldırma gibi pek yorucu bir eylem ile IMF direktifleri doğrultusunda çıkarılan yasaları Meclis içinde tartıştılar da, geriye kulisi kaldı!... KarikatürVakfı'nın her yıl düzenlediği Ankara Uluslararası Karikatür Festivali dün başladı. In- giliz bilim adamı Stephen Mum- berson, festival kapsamında dü- zenlenen sempozyuma sunduğu bildiride bakın ne diyor: "Gerçek politika, hoşa gidecekbiryüzü des- tekleyen politik biralt kültür tarafın- danyönetiliyor. Politika, ideolojiden giderek uzaklaşan, onun yerine dar kapsamlı tüketici ve holding çıkar- lanyla ilgilenen bir bilme sürecine dönüştü... Sanki tarih, politikacıyı tüketim ekonomisinin doğal sonu- cu olan bencillik dışında hemangj bir felsefi düşünceden anndırmış. Mil- letvekili adaylan, herhangi bir öz- gün düşünceden çok, aralarında pek fark olmayışıyla dikkat çekiyor. Halkın temsilciliği kavramını oluştu- ran sistemler, yapılar ve kazanılmış haklar akıl yolundan o kadar uzak- laştıki, tarafsızhalegeldi. Gerisise- naryosu olmayan birpiyesten baş- ka bir şey değil." Bırakalım piyesi kendi kendine oynasınlar. Ne de olsa, bugünkü politikacılann çoğunluğu.. alt tara- fı da, üst tarafı da bir kaç liderin ve IMF senaryolannın figüranı durumun- da... HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY [email protected] / ' • ^ TARtHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 5 Mayıs 1926'LARIN ALINAYNASI.. 132t> 'P4 8ÜGÜN, İL6İNÇ &IR ALIN ArHASI İLE /c- &İLİ REKI-AM1 FIZAHSlZ 8ASININM Y£K. AlMlf- Tt. GEUEJ.LİKJ-E HUlAK-8Utt(JN -tOSAZ. İ LERİNİM KUU-ANOIĞI S'R Al£r OLA A?A 7?4KtLAN ÇERİ0İ V£ ON İÇgÜKEy AYfJASI İLE SÖZ. KOKiuS-U ALSTTE İSB, pAHA fyf İ İÇİN & ÖUÜNE BİR LAM8A VE SÜyÛTEÇ KONMUÇTU. BU AL/N AYNASircA 2O O» t>EAI I.ZOm Y£ KAPAR UZ4K7Xta OgjSC£G.İ 8 BÜYÜTERBtC GÖRMC OLANAĞI ^AR.OI. ALETİN KCULLJHNAAA ALANI İSE nPLA fOSirU DBS'ILOİ. HİK, JEOLOİİ, Fiz/tc, leLfUYA, PULCOLUK., KUYaMCUU/ti Gİ8İ MESL£ICLE/Z£>£ y n A İ İ K O i GÖRÜŞ EMİN GÜRSES Dışlayıcı Güvenlik Anlayışı ABD Savunma Bakanı Donald H. Rumsfeld Şu- bat 2001'de yapılan Avrupa Güvenlik Politikası Mü- nih Konferansı'ndaki konuşmasında güvenliğin dün- yanın bir bölümünü, Avrupa'yı Asya'dan izole ederek sağlanamayacağını ifade ediyordu. Konuşmasının devamında "NATO'yuzayıflatmak Avrupa'yı ve hepi- mizi zayıflatır" diyordu. ABD'nin Avrupa'dan dışlan- ması için bir süredir devam eden çabalara direnme- nin bir işe yaramadığını gören VVashington yönetimi, Soğuk Savaş döneminde sürdürdüğü seçici ve dış- layıcı güvenlik anlayışına yeni bir boyut kazandırıyor. Geçen salı günü ABD Başkanı Bush kıtalararası fü- ze saldınsına karşı uzaydan düşman füzelerini tahrip edecek olan bir savunma sistemi kurma planı konu- sunda bazı açıklamalar yaptı. VVashington D.C.'deki Ulusal Savunma Üniversitesi'nde 2 Mayıs'ta yaptığı konuşmasında Soğuk Savaş dönemindeki caydırma sisteminin artık yeterli olmadığını belirtti. 1972 ABM (Antibalistik Füze) Anlaşması'nın eskimiş olduğunu ifa- de eden Bush'un olası kıtalararası füze saldınsına karşı savunma sistemi kurma planı konusunda ABD Senatosu Dışişleri Komitesi'nden Senatör Joseph Biden, 1950'den bu yana böyle bir sistemin kurulma- sı planları için yaklaşık 120 milyar dolar harcandığını belirtmiş ve kara, deniz, hava ve uzayı kapsayan bir savunma sisteminin 1 trilyon dolara yaklaşan mali- yet getireceğini ve Reagan'ın 1980'lerdeki Yıldız Sa- vaşlan dönemine dönülebileceği konusunda uyanyor. VVashington'ın bir arada tutmakta zorlandığı müt- tefiklerine, ihtiyaç duyulan güvenlik şemsiyesi için kendisinin tek aday olduğu ve onlann güvenliğini ko- rumaya devam edebileceğini göstermeye çalışıyor. Rumsfeld, Pentagon'daki açıklamasında kara, de- niz, hava ve uzayın kullanılmasının olası bir kıtalara- rası füze saldırısına karşı ABD'nin dostlannın ve müt- tefiklerinin güvenliği için göz önünde bulundurulma- sının zorunlu olduğunu belirtmişti. Fakat VVashington, eski müttefiklerini bir arada tutmak için çabalarken Rusya ye Çin gibi ülkeleri bu planın kendilerine kar- şı bir girişim olmadığı konusunda inandırmakta zor- lanıyor. Bush, Putin'le görüşerek bunun Rusya'yı he- def almadığını anlatmaya çalışıyor. Müttefik ve dost olarak ifade ettiği diğer ülkelere göndereceği Dışiş- leri ve Savunma Bakanlığı görevlileri aracılığıyla ülke yöneticilerini yeni güvenlik düzenlemesine katılmala- n için ikna etmeye çalışacak. Bush, nükleer ve sayıları artmakta olan kimyasal- biyolojik silahlara sahip ülkelerde bazı sorumsuz yö- neticilerin bunu bir şantaj olarak kullanabilecekleri tehlikesinı vurguluyor ve Irak ve Kuzey Kore gibi ül- keleri hedef olarak gösteriyor. Fakat bu açıklamanın Çin'in var olan nükleer gücünü arttırma yoluna gitme- sini ve Rusya'nın nükleer silahlarda indirimi kabul et- mesini engelleyebileceği konusunda uyanyor ABD'de- ki Silahların Kontrolü Birliğı Başkanı Spurgeon Ke- eny. ABD'nin elinde yaklaşık 7 bin 200, Moskova'nın ise yaklaşık 6 bin nükleer başlıklı füze bulunmakta. 1992 tarihli STARTII (Stratejik Silahların İndirimi Görüşme- leri), bu sayıların 3 bin 500'ün altına indirilmesini ka- rara bağlamıştı. START III ile bu rakamın 2 bin civa- nna indirilmesi amaçlanıyor. 1972 tarihli ABM Anlaş- ması sınırlı füze savunma sistemine izin veriyor. Rus- ya, Moskova'nın savunması için böyle bir sistem ge- liştirdi. Clinton yönetiminin olası nükleer başlıklı fü- ze saldınlarına karşı gerekli koruma sağlamakta ye- tersiz kalmasını eleştiren bazı Cumhuriyetçiler, yeni proje ile birlikte ABD'nin nükleer başlıklı füzelerde azaltmaya gitmesine karşı çıkmaktalar. Fakat Bush yö- netimi, birçok devletin edinmesiyle caydıncı etkisini kaybetmekte olan nükleer silahlann bu kadar yüksek bir rakamda tutulmasının ABD açısından bir avantaj sağlamadığını görüyor. Reagan'ın yaptığı gibi yeni bir askeri yarışın içine çekerek kontrol edemediği Rus- ya gibi ülkeleri yeni bir çıkmaza sokmak hesaplan yap- makta. VVashington, etkinliği tartışılan nükleer başlıklı si- lahların malıyetinin ABD'ye getirisinı aştığını görüyor ve müttefiklerine yeni alternatifler sunmaya çalışıyor. VVashington, NATO'nun klasik güvenlik şemsiyesini gözden geçirerek yerine müttefiklerinin kontrol alanı dışına çıkmasını engelleyebilecek olan yeni bir sistem geliştirmek zorunda. NATO aracılığıyla yaratılan ba- ğımlılık ilişkisinin gevşemeye başlaması (AB'deki gi- bi) yeni bir bağımlılık ilişkisini zorunlu kılıyor. Askeri olarak bir yerde varsanız, siyasi ve ekono- mik olarak orada söz hakkınız olur anlayışı doğrultu- sunda atılan adım, ABD dış politika anlayışına uygun birgelişmedir. NATO'da olduğu gibi, dışlayıcı güven- lik yapılanmasında yeni bağımlılık arayışı geçmişte ol- duğu gibi bugünkü VVashington yönetımince de pay- laşılmaktadır. VVashington yönetimi kendi hegemon- yasına alternatif olabilecekleri ve olası karşı cepheyi kırmak için bunu yapmaktadır. Güvenlikte dışlayıcı an- layış, yine geçmişte olduğu gibi karşı çıkış ve örgüt- lenmeleri de kaçınılmaz kılar. E-mail: [email protected] Fax: 0212 513 85 95 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 J • 4 5 6 ü• n 5 7 8 9 •J| • 1 2 3 4 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Narrüusueğ- meçli, iki yanı da kesici uzun savaşbıçağı. 2/ Bir ticaret se- nedinin üzerine yazılan kefil- lik... Türk mü- ziğinde bir ma- kam. 3/ Cepte taşınantütûnya da sigara kutu- su... Ilkel bir si- lah. 4/ Ço- rum'unbirilçesi... Üs- tü kapalı pazar yeri. 5/ Konak, çiftlik gibi yer- 2 lerde türlü işleri yap- 3 makla görevli kimse. 4 6/ Üstûn bir yetkinin 5 gücünü simgeleyen g değnek...Makinelerde j devingen bölümleri içi- ne alan parça. II Olum- suzluk belirten bir ® önek... Son, sonuç. 8/ Çok iri ve zehirsiz bir yılan... Yardım istendiğini belirten sözcük. 9/ Fethiye yakın- lannda, ulusal park kapsamına alınmış bir yöre. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Muğla'nın bir ilçesi. 2/ Saflığı sersemlik derecesine varan kimse... Gündoğusundan esen hafif ve tatlı riiz- gâr. 3/ Katman... Yahya Kemal'in hece ölçüsüyle yaz- dığı tek şüri. 4/ Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma.... Durum, vaziyet. 5/ Başkasının işine kanşan kimse. 61 Fo- toğraf duyarlığını belirtmekte kullanılan sayısal değer... Fideleri gömmek için toprakta açılan çukur. 7/ Sodyu- mun simgesi... Bir yapıt ya da yazının son bölümü. 8/ Kadrnlann boyunlanna aldıklan dar ve uzun kürk... Ev- li olmadığı bir kadının dostluğuna mazhar olmuş kim- se. 9/ Antalya yakınındaki kayak merkezi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle