25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Orlıaıı KemaPi anrnısarkenEğer okumanın hayatımızdaki yerinden söz edeceksek; bunun önce bir ilgiyle başla- dığını, sonra tutkuya dönüştüğünü belirtme- liyiz. Kuşkusuz o başlama çizgisinde birtakım rastlantılar, karşılaşmalar, bakış ve algılayış- lar etkilidir. Kim ne derse desin, okumak eylemi ilkten sezgi ve kavrayışla başlar, sonrasında ise oku- duğumuz yazarlann yapıtlanyla bir eğitime dönüşür. Resimli romanlann dünyasıyla tanışmak bu ilk adımla okumanın kapılannı açabilir bize. Çocuğun dünyasında görsellik önemli- dir. Bunu izleyen süreçte sürükleyicilik ve serüvenin yanına düşsellik eklenir. Jules Ver- ne, vari yazarlar, bu bakımdan, her çocuğun dünyasında derince izler bırakır. Yüzünüzü biraz daha hayata dönmüş, top- luma, insana bakar olmuşsanız; hele bir de sokaklan tanıyor, bunlan anlamanın kıyısı- na gelmişseniz; karşınızda başka yazarlar du- ruyordur: Gorki, Istrati, Steinbeck, Orhan Kemal... Bu yetişkin halinizin ibresi belir- miştir az çok. Okuryazarlığın sırnnı çözme- ye de yönelmişsinizdir artık. Duygu ve dü- şünce eğitiminin yanı sıra okuma eğitimine de ilk adımdır bu. ••• 1970 Haziranf nda, öğlen vakti, bir serin- liğe çekilmiş, Eskiei veOğullannın sürükle- yici atmosferine kaptırmıştım kendimi. Rad- yonun on üç haberlerindeki bir tümce o anki zamaru durduruyor birden: "...Orhan Kemal öldü!.." Kitaplannı soluk soluğa okuduğum yazar- lann ölüler ülkesinin de çok ötesinde olduk- lannı düşündüğümden, bu habere hem şaşır- mış; hem de bir yazann ölümüne. ilk kez, bir 'baber'le tanıklık ediyordum. Ellerimin ara- sında da, bana okuma serüveninin sırlı kapı- lannı açan romanı duruyordu. • • • Gogol, Dostoyevski. Gorki, Çehov, Stein- beck, Istrati, Jack London ile kitaplannı bir arada okuduğum Orhan Kemal ölmüştü de- mek!.. Yazarlann yaşadıklannı, bir gün öle- bileceklerini düşünemediğim yaşlardaydım. Bir yakınımı kaybetmişçesine üzülmüş, gün- lerce kitaplannı elimden bırakmamıştım. ••• Orhan Kemal, okuma serüveni- min kapılannı açan, toplumsal bı- linçlenmemi başlatan biridir benim için. Onun bu etkileyici anlatıcı kimliğini vareden neydi? Hangi ko- şullann insanıydı? Bu yazdıklan- nın kaynağı, coğrafyası, biçimleniş serüveni nasıl oluşmuştu? Ister is- temez bunlan merak ediyordunuz onu okurken. • • • Öyküleri, romanlannda Anadolu insanının yaşamından kesitler yan- sıtmayı önceleyen Orhan Kemal' in yazınsal birikimi, Çukurova (Ada- na) gerçeğinden büyük kent (Istan- bul) gerçeğine uzanan, tarihsel/top- lumsal bir süreci, yani toplumumu- Kemal, kişisel serüvenine tanıklığmdan yola çıkarak yazdığı öykü ve romanlannda topluma, toplumun insan- çevre gerçeğine bakar. Ama asıl Türkiye'nin tarihsel / toplumsal değişim sürecine tanıklığı yazınsal birîkiminin ikinci evresiyle başlar. zun yaklaşık 70 yıllık bir dönemini kapsar. Onun bize sunduğu birikimi üç evrede de- ğerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bi- rinci dönem üriinlerinde çocukluk ve ilkgenç- lik yıllannı konu edinir. Yaşadığı ortam, coğ- rafya, tanıklıklan imlediğim ürünlerine ağar. Bunlarda her ne kadar özyaşamsal öğeler ağır basmış da olsa, özelükle Adana-Çukurova gerçeğindeki 'küçük insan'ın serüvenine ta- nık oluyoruz. Cemile romanı. onun sonraki romanlannın epizodudur adeta. Hem izlek- ler hem de bakış açısının sağlamlığı açısın- dan. İkinci dönem, Orhan Kemal roman- cılığının nirengi noktasıdır. Adana toprak ve fabrika işçilerinin. Çu- kurova insanının gerçeklerini dile getirdiği Murtaza (1950), Bereketli Toprak- lar Üzerinde (1954), Eskici ve Oğullan (1962) ile Vukuat Var (1958), Hanımın Çiftliği (1961). Kanü Topraklar (1963) üçlüsünde Çukurova'nın ekonomik/toplumsal yapısın- daki değişimin tanm ve sanayi kesimine et- kisini, kişi ve toplum gerçeklerinden hareket- le yansıttı. Romancılığının omurgasını oluş- turan bu romanlan, bir anlamda, Türkiye'nin toplumsal değişim dönemine tanıklığı getirir. Orhan Kemal'in yansıttığı süreç Türkiye'de kapitalizmin filizlendiği birdö- nemdir. Bir yanıyla tanmda makineleşme, öte ya- nıyla da köyden kente göç olgusunun başla- dığı bir dönemdir. OKUMA ÖNERİLERİ Orhan Kemal Bütün yapıtları Tekin Yayınevi 'nce yayımlanan Orhan Kemal in sürekliyeni basımı yapılan kitaplarmdan: Roman: Babaevi, Avare Yıllar, Cemile, Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Gurbet Kuşları, Evlerden Biri. Öykü: Ekmek Kavgası, Grev, Çamaşırcınm Kızı, Arka Sokak, Kardeş Payı. BELLEK KUTUSU "Yazmak için yaşamak, duymak, halkı algüamak gerekir.. Bir yazar için çok gereklidir halkın içinde kalabilmek.. Ve halkın değişimini algüamak.. Eskimemekiçin... Hatta değişimi yakalamak, bu değişimin dışına düşmemek gerekmektedir. Orhan Kemal Onun yazınsal kimliği asıl bu dönemeçte var olur. O, köyden, kırsal kesimden gelen bir yazar değildir elbette. Ama taşra gerçeğinde büyümüştür. Bir tanm ve sanayi kentinden büyük kente göçen biridir. Tıpkı serüvenle- rini anlattığı insanlar gibidir, o da tstanbul'a gelip Eyüp'e yerleşir. Varoşta yaşayan insan- lann yakınındadır. Büyük kentte tutunmaya çalışan 'küçükinsaıTlann dünyasını sergiler şu ürünleriyle de: Suçlu (1957), Devlet Kuşu (1958), Gâvurun Kızı (1959), Küçücük (1960), Gurbet Kuşları (1962), Sokaklaruı Çocuğu, Mahalk Kavgası (1963), Bir Filiz Vardı (1965), Müfettişler MüfettişL Yalancı Dünva, Evlerden Biri (1966), Arkadaş Islık- lan,*Sokaklarda Bir Kız (1968), Kötü Yol (1969). Orhan Kemal, kişisel serüvenine tanıklı- ğmdan yola çıkarak yazdığı öykü ve roman- lannda topluma, toplumun insan-çevre ger- çeğine bakar. Ama asıl Türkiye'nin tarih- sel/toplumsal değişim sürecine tanıklığı ya- zınsal birikiminin ikinci evresiyle başlar. Toprak kavgalan, feodalizmin can çekişme- si, tanmda makineleşme, kırsal kesim insa- nının Çukurova'ya göç edişi, onlann ekono- mik serüvenleri, insan ilişkileri... Sonrasın- da ise bu göçü izleyen başka göçün büyük kentteki sorunlan... ••• Orhan Kemal'in toplumsal değişim süreç- lerine tanıklığını üç temel nokta üzerinde de- ğerlendirmek gerektiği kanısındayım. Bunun bınncisı tarihselliktir. Bu, sınıf bilincinı de içerir. Yani yazın dünyasına baktığuruzda Or- han Kemal'in sınıf bilincinden hareket eden bir yazar olduğunu görüyoruz. Bir başka bo- yut ise toplumsallıktır. Bu da tanıkhk süreci- ni içeriyor. Diğer bir boyut ise bireyselliktir. Yansıtılanlarda insan gerçekliğinin bütün bo- yutlannı görüyoruz. Yani insanı dışsal ger- çekliğiyle değil, bütün gerçekliğiyle yansıt- mayı amaçlar. ••• Orhan Kemal'in, böylesi bir birleşimle, hem eleştirel hem de toplumsal gerçekçi ede- biyata yeni bir tarz, yeni bir bakış açısı getir- diğini söyleyebiliriz. Bir başka önemli yan ise, toplumun alt tabakasındaki insanın varo- luşsal gerçeğini yansıtma biçemidir. Zengin bir insan malzemesi sunar. Burada, j daha çok, Çehov, vari bir öykü- j cü/anlatıcı tavır egemendir. Ro- manlarında ise Gorki'ye yaklaşır. O, yazdıklanyla okura toplumunun insanını gösterir. Yaşanılanlardan uzaklaşmaya, kopmaya değil; yakın- laşmaya, anlamaya, ifade etmeye yö- neltir. Okuma tutkumuzu körükler- ken de, açtığı bilinç kapılanndan ha- yatı kavramanın yolunu/yordamını gösteren bir yanı olduğunu da bil- mem imlemem gerekir mi? Evet, Orhan Kemal'i anımsar- ken; aklıma, okuma tutkumun ge- liştiği yıllar, toplumsal bilince eriş- mede önümüze açtığı aydınlık ba- kışıyla buluşruğum günler gelir. www.feridunandac.com Vitra Seramik Sanat Atölyesi'nin 'Kişisel İzler-4' sergisinde dokuz sanatçı yer alıyor Reıık skalasında esnek bir formÖZLEMALTUNOK Eczacıbaşı Vitra'nın seramik sa- natını desteklemek ve daha geniş kitlelere duyurmak amacıyla kur- duğu Vitra Seramik Atölyesi, her yıl düzenlediği 'Kişisel İzler' sergi dizisini sürdürüyor. Türkiye'den ve yurtdışından dokuz seramik sanat- çısının atölyede gerçekleştirdiği iş- ler MSÜ Resim ve Heykel Müze- si'nde 4 Haziran'a dek sergileni- yor. Sergide Berna Bermek, Ayfer Kalsuı, Murat Küçükkayan, Füsun Salor, Ayla Yüce Tuncer, Krissimir Djidrov, Elzbieta Grosseova, Ziyatin Nuriev ve Patrick Parcell'in yapıt- lan yer alıyor. Enerjiye ve hammaddeye gerek- sinimiyle zor bir oluşum süreci ge- çiren seramik sanatının geri planda kalmasının rahatsız- ' «& lığını yaşıyor sanatçılar. Atölye yöneticisi Göyhan Gürses, alternatif seramik atölyele- rinin yaratılması gerektiğini söylü- yor. "Seramik sanatçılan kendi atöh/elerinde özelükle Türkiye şart- lannda çok zorlamyorlar. Bu da en- düstriyel işler yapmalanna ve sa- nattan uzaklaşmalanna neden olu- yor. Bu atölye, ka\ güardan uzak, sa- dece seramik sanatı adına yapıt üre- tebilmek için kuruldu. İ rermektc herhangi bir kısıtlama getirmeden, yeni önerilerle yeni tekniklerle de sürekliüği sağlamak istiyoruz." Her yıl Türkiye'deki farklı sera- mik sanatçılannı bir araya getiren atölye, yabancı sanatçı lara da ev sa- hipliği yapıyor. Uluslararası Sera- mik Akademisi'ne üyelik için öne- • "Seramik, kişinin duyarlıhğını çok iyi yansıtan, kontrol edilebilen ve sadık bir malzeme. Müdahaleyi dokunmak ve değiştirmek olarak düşünürsek seramik de sanatçının izini ve duyarlıhğını yansıtıyor." rilen atölyenin bir amacı da yaban- cı sanatçılarla daha fazla iletişinı halinde olabilmek. u Türkiye'de bu anlamda çalışan tek atölyeyiz. Yurt- dışında ise daha farklı bir mantali- te var, ya para ödeyip çalışıyorsunuz ya da kısıtlı süreli katılımlan var. Bu anlamda da ilginç gelivor sanatçıla- ra ve onlar da bizi tanımak istiyor- lar." Farklı zamanlarda, farklı konu- ları ele alarak ça- lışan sanatçı- ,,-~.-N lar, sergiye or- takbirkon- ı •ı sept yerine 'Kişisel İzler' başlığı al- tında bireysel projeleriyle dahil ol- muşlar. Bulgar sanatçı Krissimir Djidrov sergiye Boğaz'a duy- duğu ilgiyi gösteren turkuvaz soyutlamalanyla. Çek seramik sanatçısı Elzbieta Grosseova su ve dalga temasıyla. bir diğer ya- bancı sanatçı PatrickParcell ise geleneksel Türk seramiği ince- lemelerinden yola çıkarak kla- sik formlan defonne ettiği ça- lışmalanyla katılıyor. Genç sa- natçılardan Berna Ber- mek" in çalışmaları düşleri ve dinlediği öy- küler, Murat Küçük- kayalı'mn çalışmalanysa su- yun an içinde akıp gitmesi gibi anlık duygular üzerine kurulu. Bulgar heykeltıraş Ziyatin Nuri- ev, atölyeyi tercih etmesinde tica- ri amaç gütmemesi ve deneysel, sanatsal çalışmalara olanak tanın- masının etkili olduğunu söylüyor. Yaptığı masklar ise 'müdahakkr' temasını. hayata ve seramik ha- muruna müdahaleyi yansıtıyor. "Seramik, kişinin duyariılığını çok i\i yansıtan, kontrol edilebilen ve sa- dık bir malzeme. Müdahaleyi do- kunmak ve değiştirmek olarak dü- şünürsek seramik de sanatçının izi- ni ve dtnarlılığını yansıtıyor." Ayla Yüce Tuncer, kendi içsel yolculuğu üzerinden oluşturduğu. dostlannın masklarını her birinin kendisinde bıraktığı izlenim ve duygulara ilişkin objelerle destek- lemiş. Tuncer, ancak Türkiye'deki seramik sanatının sürekliliğinin, seramiğin diğer plastik sanatlar içinde yerini bulmasını kolaylaştı- racağını düşünüyor. "Japonva dı- şında dünyanın her yerinde sera- mik, resim ve heykelden ayn tutu- lur. Seramiği sonuçlandırmak zor- dur. Teknik açıdan sürprizü bir işol- masının yanında malzeme de prob- lem yaranr. Onun için malzemeleri iyi tanımayı, fazla çahşmayı ve sü- rekh' deney yapma>i gerektirir." Sergiye hareketli seramik obje- lerle katılan Füsun Salor hacıyat- mazlardan, sallanan amfora form- lanndan yola çıkarak izleyicinin dokunarak başlattığı bir hare- ket ve ses etkileşimi kurmaya çalışıyor. Salor, seramiğin sa- nattan çok zanaat gibi görüldü- ğünü ve sanatsal obje olarak se- ramiğin kullanılış sürecine in- sanlann tanık olmadığını düşü- nüyor. "Aynı zamanda kullanım obje- si de okiuğu için böyle algılanıyor ama, hacmi \e formu olan her şey hej kelsi bir obje gibi algılanabilir. Seramik bence hem resmi hem de hejkeü çok güzel yoğurabile- cek olanaklan olan bir sanat İna- nılmaz bir renk skalası. formu kullanabilme olanaklan, istedi- ; ğiniz her şeyin izini bırakabile- ceğiniz ve dokunma duygusunu tatmin eden bir malzeme sıınu- yor." Seramik hamuru ile müzik alet- leri yapan Ayfer Kalsuı, yaptığı iş- leri oyuncak olarak niteliyor. "Atöl- yedeki ortak çahşma, işlerime biraz daha denge kartı ve yeni renk dene- meleriyle minimaust bir çahşma çıktı ortaya. 'Büyükler İçin Oyun- caklar' projesininilkadımındacan- hlann dışuıda bütün maddeler, ruh- suz olan her şey o>aıncaktır düşün- cesiyle yola çıktını." Yaklaşık elli yıldır seramik sana- tına yönelik etkinlikleriyle sanatçı- lara kapılannı açan Vitra Seramik Atölyesi'nin sergisi kasımda Kara- deniz'e gidecek. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatro ve Edebiyat Kültüpü... Hep aynı eksikliklerte, giderilmemesinde ne- redeyse inat edilen eksikliklerle karşılaşılınca, bazı eski konulan bir kez daha vurgulamak da kaçınılmaz oluyor. Sorun şu: Türkiye'de yeni yetişmekte olan ti- yatrocular kuşağı, yani gerek konservatuvar- larda okumakta olan gerekse tiyatro uygula- masına henüz girmiş gençlik, bu ülkenin insa- nını anlatan edebiyat eserlerine karşı inanılmaz bir umursamazlık içinde. Söyleme bakarsanız, hep aynı ve umutlandı- rıcı: Ben, tiyatroyia ülkemin insanına seslen- mek, ona ayna tutmak, onu anlatmak istiyorum. Çok güzel. Peki kim bu, ülkemin insanı dediğiniz? Sah- nede veya başkaca mekânlarda "derin" (!) dü- şüncelere dalarak varsaydığımız kişi mi? Ya da "ülkenizin insanını" tanımak, onu ona anlatmak için sadece günlük yaşamınızda çevrenize şöy- le bir bakınmayı yeterli mi görüyorsunuz? Evet, sanatın meselesi herzaman "bugün" ol- muştur; başka deyişle sanat, kendi en eski ürünlerine başvurduğu zamanlarda bile bu ge- riye gidişi bugüne dönmek, bugünü çok daha gerçekçi temeller üstünde kavramak için yapar. Ama bu, asla sanatyalnız bugüne bakar demek değildir! Çünkü sanat, ancak bugüne dönme eylemini dün-bugün sürecini doğru değerlen- direrek yol aldığı sürece kendi etkinliğine, inan- dırıcılığına ve gerçeklik temeline ulaşabilir. Edebiyat ile tiyatro arasındaki ilişkinin en önemli dönemeçlerinden biriyle de işte bu nok- tada karşılaşıyoruz. Edebiyat, tiyatro için her zaman bir laboratu- var malzemesi yerine de geçmiştir. Pek çok bü- yük oyun yazannın metinlerinin aynı zamanda dünya edebiyatının büyük ürünleri arasında y- er almasının ötesinde, oyun türüne girmeyen ro- man, öykü, şiir gibi edebiyat metinleri de hep tiyatroyu besleyegelmiştir. Bunu, edebiyat düz- leminde yeniden üretilen yaşam gerçekliği ile sahnede yeniden üretilen yaşam gerçekliği ara- sında kurulan bağ diye de adlandırabiliriz. Bu bağlamdaedebiyatın en önemli işlevlerin- den biri, toplumun çeşitli kesimlerinden gelme kişileri tiyatroya ve tiyatrocuya gerçek anlam- da, doğru tanıtmak olmuştur. Kendi edebiyatı- mıza bu açıdan baktığımız takdirde, sorabile- ceğimiz bazı sorular bulunmaktadır: Yaşamı- mızın günlük ve sıradan insanlannı kim, Orhan Kemal kadar sıcak, ama bir o kadar da gerçek- çi biçimde anlatabilmiştir? Bir Oıtıan Kemal'i satır satır okumamış bir Türk tiyatrocusu, ken- di halkını tanıma bağlamında gereğince çaba harcamış olduğunu söyleyebilir mi? Ya da bü- tün bir toplum olarak Osmanlı'dan cumhuriye-, te geçiş sürecini -bugünkü insanımızı, belirle- meyi hâlâ sürdüren bu süreci- yeterince kavra- yabilmek için, Yakup Kadri en iyi kaynaklardan biri değil midir? Yine toplumsal yaşamımızı mi- zah açısından irdeleme bağlamında, bir tiyat- rocu için Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın eserleri gerçek anlamda bir laboratuvar malzemesi ni- teliğinitaşımıyormu? BirTanpınar'ın karakter- leri ve atmosferleri, bugünün Türk tiyatrocusu- na dün-bugün eksenini en zengin biçimler içeri- sinde sergilemeyecek midir? Daha istendiğince çoğaltılabilecek bu soru- lara verilecek yanıtlar -istisnalann dışında- oku- ma eylemini genellikle yeni ve "moda" yazar- lar temeline oturtan bugünün Türk tiyatro genç- liğinin, kendini bu ülkenin insanını vetoplumu- nu kavrama bağlamında ne kadar zengin kay- naklara, neredeyse inatla kapadığını çok daha iyi gösterecektir! e-posta: ahmetcemalCn superonline.com acem20(g hotmail.com BUGUN • ORHAN VELİ ŞÜR EVİ'nde saat 19.30'da "Gezmek Yaşamaknr' başlıklı dia gösterisi yer alacak. (249 49 36) • AKSANATta saat 18.30'da SakineÇU'in dialı söyleşisi gerçekleşecek. (252 35 00) • İTÜ MAÇKA KAMPUSU'nda saat 19.30'da Miam Modern Müzik Topluluğu'nun konseri yer alacak. (247 17 33) • İFSAK'ta saat 19.30'da Barbaros Gürsel'in 'Kapadokya' isimli dia gösterisi izlenebilir. (292 42 01) • BORUSAN KÜLTÜR VT SANAT MERKEZİ'nde saat 18.30'da İstanbul'da Yeni Müzik konulu söyleşinin konuşmacısı Prof. Dr. Ahmet Yürür olacak. (292 06 55) • BABYLON'da saat 21.30'da Modern Folk Üçlüsü'nün konseri izlenebilir. (292 73 68) • İSTANBUL İL HALK KfTÜPHANESİ'nde saat 15.00 te 'GençKkw Eğitim Sorunlan' başlıklı panel gerçekleşecek. (518 10 47) 13 üncüiü bu yıl yapılamıycr BUGÜN TİYATRO FESTIVAIİNIN ALIINCI GUNU ro--— ^_LJJ<C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle