15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2001 PERŞEMBE 14 KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr Erol Keskin 'Herkes Kendi Evinde'yi gerçek bir Türk filmi olarak nitelendiriyor "Ben bir aktörün yorum kavramından çok hatta ve hatta tamamen varatıcı olarak; yani soyut bir önemi olan rolü bedeninden geçirerek tensel ve tinselbir olgunlaştırma Ue betimlediğini kabul etmekteyim. Bu açıdan Nasuhi, bir yaşam olarak ortadadır." (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) ırakbktan vazgeçmeyen usta NAÇALİDİS Göç, kimine göre yenı bir yaşamın ilk umut- lannı verse de genelde mutlu sonla bitmiyor. 'Herkes Kendi Evinde' filmı de 21. yüzyılın göç trafiği ve yeni umutlar için seçilen kaçış teması üzerine kurulu. Semih Kaplanoğlu'nun yönettiği filmde tiyatro dünyasının duayenle- rinden Erol Keskuı'in canlandırdığı Nasuhi, sosyalizm uğruna 58 yıl önce SSCB'ye git- raiş. SSCB'nin dağıhşı ile yeniden çocuklu- ğunu geÇırdığı eve dönen yorgun bir savaşçı. Keskin. canlandırdığı Nasuhi karakteri ile Is- tanbul Film Festıvali'nde EniyiErkekOyun- cu dalındaki ödülü SavaşDincer'le paylaşmış- tı. - Canlandırdığmız Nasuhi karakterini nasıl yorumluyor sunuz? EROL KESKİN - Nasuhi. bir karakterden çok: bir tıp olarak değerlendirilmelidir... Çün- kü bir sürü karakteri içerebilecek yoğunlukta bir nicehk ve niteliğe sahip. Çevremize şöy- le bir göz gezdirirsek bu yaklaşımın ne denli doğru ve sağlıklı olabileceği anlaşılır. • "Gençlerle oynamak benim için özellikle geçmişimle yaptığım sonsuz hasaplaşmaya ışık hüzmeleri tutan bir buluşmadır. Kaldı ki oyuncu ne kadar yaşlansa da 'insan oyuncu' olarak hep acemidir ve bir rol yaratısına girişirken de 'çırak'tır." Yorumlama konusuna gelince... Ben bir ak- törün yorum kavramından çok hatta ve hatta tamamen yaratıcı olarak; yani soyut bir öne- mı olan rolü bedeninden geçirerek tensel ve tinsel bır olgunlaştırma ile betimlediğini ka- bul etmekteyim. Bu açıdan Nasuhi, bir ya- şam olarak ortadadır. Filmi görmek lazım. Oyuncu yaptığım anlatmaz, oynar ve göste- rir. Ne gördünüzse, bence odur Nasuhi. 'Beden dili geniş kapsamlı meseledir' - Filmde yer alan Selim karakteri bugûnön gençtiğine bir göndermeyajMvor. Peki Nasuhi'nin doğduğu eve dönmesi bir nevi sosyalizmin çö- küşünü mü simgeüjor? KESKtN - Hayır! Nasuhi'nin yanırgısını sımgelıyor. Yanılgılı bir göçü; bir geriye doğ- ru göçü anlatıyor. Daha doğrusu çok geç ka- lınmış bir göç olduğunu ifade ediyor. - Daha önce sizin de senaryo çahşmalannız olmuştu. Göç teması 21. yüzyıl için ne kadar gûncel? KESKtN - Göç ve göçerlilik çobanlık dö- neminden beri insanın yakasına yapışmış bir derttir. Kaçınılması çok güç bir kaçıştır. - Peki ya genç oyuneular?.. KESKİN - Bu güzel bir rastlaşmadır... Be- rum için özellikle geçmişimle yaptığım son- suz hesaplaşmaya ışık hüzmeleri tutan bir bu- luşmadır. Kaldı ki oyuncu ne kadar yaşlansa da.. 'insan oyuncu' olarak hep acemidir ve bir rol yaratısına girişirken de hep 'çırak'tır. Ya- ni kısaca Anna'dan da Toiga'dan da hiç far- kım yoktu işe başlarken. - Beden dilinizi filmde çok iyi kullaruyorsu- nuz. Tıyatrocu künliğiniz, sinema oyunculuğu- nuza nasıl yansıdı? KESKtN - Beden dili geniş kapsamh bir meseledir bır aktör için. Bir insanın 'günlük yaşayış'ının ötesinde bir 'günlûküstü yaşayış' arz etmektedir. Gerek sessel gerek gösterge ola- rak... Bu da gösteri alanı olarak sinemadır, ti- yatrodur diye parçalanmamalıdır. Yoksa işin özünde yanılgıya düşülür. -Türksinemasını nasıldeğeriendirryorsunuz? KESKtN-Öncelikle şunu söylemek istiyo- rum: Çok sık sinemaya giden bır ınsan deği- lim. Gördüklerim arasında iyı olanlar da var başansız olanlar da. Şunu tahmin ediyorum ki genelde iki alternatif var. Konularaym şey- ler üzerinde dolanıyor. Ya çok arabesk ya da bizim ötemizde bir postmodernizm katılıyor. Yani Batının bile pek yüz vermediği fazla Amerikanvâri gösterimler oluyor. 'Herkes Kendi Evinde', bence gerçek bir Türk filmi. Bu ülke insanlannın ve gençliğinin meselesi- ne soğukkanh ve nötr bir yaklaşımla bakıyor. Türk sineması dünya sınemasının bir parça- sıdır. 'Herkes Kendi Evinde' de Türk sinema- sının bir parçasıdır. Doğumgünü için topluma açık bir planı olmadığını söyleyen ünlü müzisyen Bob Dylan'a armağan olarak Türkiye'deki hayranlan Marmaris Hisarönü'nde bir parti verecekler. Bob Dylan 60 yaşında KûltûrServisi-Folk rock'ın ku- rucusu, altmışlardan günümüze dek süren müzik yaşamında daha çok bir 'ozan' olarak nitelenen Bob Dylan. bugün 60 yaşına gıriyor. Bob Dylan, doğumgününde top- luma açık bir planının olmadığını söyledi. Ama Türkiye'deki hay- ranlan onun doğumgününü kutla- mak için Marmaris Hisarönü'nde bir parti verecekler. Dylan'a ellinci doğumgününde Loudon YVainwright III, 'Talking New Bob Dylan' adlı bir şarkı yaz- mıştı. Belki altmışıncı doğumgü- nü için de bir şarkı yazılır. Ünlü müzisyen için bu yıl ol- dukça parlak geçti. 'Tune Out of Mind' adlı şarkısıyla Oscar alan sa- natçı ikı haftalığına ara verdiği tur- nesine de 24 Haziran'da Norveç'te vereceği konserle devam edecek. Bu yıl bir de biyografi yayın- landı Dylan üzerine. Hotvard So- unes'in kaleme aldığı biyografi 'Dovvn The Highway' adını taşı- yor. Gerçek adı Robert Allen Zim- merman olan Dylan. 24 Mayıs 1941 'de Minnesota'da, Amerika'ya göç eden Yahudi bir Rus ailenin to- runu olarak dünyaya geldi. Ileriki yıllarda şiirler yazmaya ve kendi kendine piyano ve gitar öğrenme- yebaşladı. EhisPresley. JerryLee Levvis'den etkilendı ve onlann par- çalannı lise yıllannda kurduğu grupta yorumladı. Minneapolıs'te üniversiteye baş- ladığında ise artık RobertJohnson, Hank VVilliams ve VVoody Guthrie gibi blues, country ve folk müzik ustalannı dinliyordu. Bu yıllarda Bob Dylan adını kullanmaya baş- layan Dylan, ilk albümünü, 'Bob Dylan' adıyla Mart 1962'de piya- saya çıkardı. Ardından. 1963'te ikinci albümü 'TheFreewheeKng'i çıkaran Dylan. müzik tarihine ge- çen 'Blowin in the VVTnd' ve 'A Hard Rain'sA-Gonna Fall' adlı ıki parçayı armağan etti. 'The Times They A-Changin'le aynı adı taşı- yan üçüncü albümünde yer alan Dylan'ın artık iyice belirginleşen müzik çizgisi, farklı ses renginin yani sıra şarkılannda yer verdiği filozofik hayat görüşü ona binler- ce hayran kazandırdı. Joan Baez ile birlikte folk mü- ziğin kral ve kraliçesı olarak anıl- dı. 1965'tefolk-rock olarak bilinen türü keşfetti ve 'Bringjng It AI1 BackHome' adh yan elektronik ya- n akustık ses özellikleri taşıyan albümünü kıtlelerle tanıştırdı. Bu, pop tarihinde bir dönüm noktası oldu. inanılmaz bir ilgi gördü. Modern Folk Üçlüsü bugün saat 21.30'da Babylon'da Gelenekselden çağdaşa CUMHUR CANBAZOĞLU 1970'lerde tek sesli halk müziğini çoksesli hale getirmekle işe başla- yan. Anadolu'yu konserlerle, yanş- malarla dünyaya taşıyan Modern FbDi Üçlüsü uzun aradan sonra özgün kad- rosuyla yeniden bir arada. Doğan Canku, Ahmet Kurtaran ve Selami Karaibrahimgil dün akşam Iş Sanat Kültür Merkezi'nde çaldıktan sonra bu gece de saat 21.30'da Babylon'da sahneye çıkacak. Dile kolay, tam 32 yıldır Modern Folk Üçlüsü müziğin içinde ve üret- tıkleri hâlâ ilk günkü lezzetiyle, taze- liğiyle kulaklarda. Grubun uzun yol- culuğundan ana hatlanyla çıkabilecek özet şöyle: Önce Doğan Canku, Esin Afşar'la tanışıyor ve babası Seref Canku'nun Anadolu'nun çeşitli yer- lerinde gezerken yaptığı derlemeleri birlikte değerlendiriyorlar. Bu ikili- nin atılımı taraftar buluyor ve girişim- leri Batı'daki folk arayışlannın bir uzantısı olarak Türkiye'de doğan halk müziğini modernleştirme akımına büyük güç katıyor. Ardından Canku, Kurtaran ve Karaibrahimgil'le Mo- dern Folk Üçlüsü'nü kuruyor; Türk halk müziğini, klasik Türk müziğini polifonize edip dünyaya tanıtmayı amaçhyorlar. Bir tarafta Banş Manço, Cem Ka- raca, Moğollar gibi kentsoylu genç- ler Anadolu'nu ezgilerini rockla, me- gapolleşmeye başlayan büyük yerle- şim merkezlerine taşırken Modern Folk Üçlüsü de bu yapıtlardaki me- lodiyi bozmadan üzerine armoniyi koymaya çalışıyor. Halk müziğini modernize ederek milyonlarca insa- na daha ritmik. renkli, çağdaş yorum sunuyor ve bu çaba en az rockçılar ka- dar destek alıyor. Grup, TRT Denet- leme Kurulu'nun sansürüne karşın çok seviliyor, plakları kapışılıyor. Ancak an kovanına çomak soru- yorlar; birtakım isimlerin devletin radyo ve televizyon arşivinde büyük kıskançhkla, gözü gibi sakladığı ha- zineye uzanıyorlar, bunlan Batı armo- nisiyle seslendiriyorlar. Olacak iş de- ğil, geleneğe aykın; bir yolunu bulup akıma dur deniliyor ekranda ve mik- rofonda. TRT Denetim Kurulu bü- üziğimizi evrenselleştirme yolunda önemli adımlar atan Modern Folk Üçlüsü'nün ürettikleri, 32 yıldır ilk günkü lezzetiyle, tazeliğiyle kulaklarda. tün parçalannı yasakhyor grubun. Ilginç bir durum ortaya çıkıyor; devlet, Modern Folk Üçlüsü'nü ülke- yi temsil için yurtdışına müzik elçi- si diye göndenyor, ama kendi radyo ve televizyonuna çıkarmıyor. Yeni rü- rün tutması halinde, onca halk müzi- ği sanatçısının ekmeksiz kalmasının böylece önüne geçiliyor. Üçlünün zengin serûveni Modern Folk Üçlüsü inatla yoluna devam ediyor; sonra klasik Türk sa- nat musikisi çoksesli yorumlamayı başanyor. 1974'te Canku, Hacettepe Üniversitesi"nde kurulan Müzik ve Güzel Sanatlar Bölümü'nde müzik direktörlüğüne başlarken grup 40 Yıl Sonra adlı albümle yerli pop tanhin- de yepyeni bir sayfa açıyor. O dönem Ecevit ile sloganı 'Ak Günler' çok moda; Canku kalkıyor. Ecevit'in Takalar adlı şiirini besteli- yor. Bu arada grup, Eurovision'da Türkiye adma yanşmayı da ihmal et- miyor. Seksenlerin başında Canku, solo bir şeyler üretmenin zamanının geldiğine karar veriyor ve gitannı alıp Köçekçeleradı albümünü hazırlıyor. Bu çalışma, tamamen arabeske tes- lim olmuş yerli popun yüreğine su serpiyor. Bir süre sonra Sonsuza Dek Ayniık adlı bır albüm daha yayımlı- yor. Modern Folk Üçlüsü bünyesin- deki çahşmalar konserlerle sınırla- nırken Canku ağırlığını öğrenci ye- tiştirmeye ve solo konserlere veriyor. Ardından Karaibrahimgil. dışişlerin- deki görevi nedeniyle yurtdışındaya- şamaya başlıyor ve Modern Folk Ûç- lüsü faaliyetlerine ara veriyor. Daha sonra doksanlann ortasında Kurta- ran ve Karaibrahimgil, aralanna Ha- san CihatÖrter'i alıp Canku'suz gru- bu yeniden ayağa kaldırmayı deni- yor, ama birliktelik yürümüyor. Modern Folk Üçlüsü'nü zirveye ta- şıyan parçalardan oluşan bir albüm 1999'un sonlanna doğru yayımlanı- yor. 'Müziğimizde Bir Doğru Nota Ö>1disü' adı verilen albüm, başta Can- ku olmak üzere müziğımizi evTen- selleştirme yolunda önemli adımlar atmış üçlünün serüvenini tüm zen- ginliğiyle bugüne taşıyor. Parlak öykünün devamı da var. Bu- gün konserlerle, kim bilir, yann yep- yeni bir albümle. IŞILDAK YE YELPAZE ATtLLA BİRKÎYE İlk Anti-Emperyalist Roman' 19 Mayıs 1919, Bağımsızlık Mücadelesi'nin sıç- rama noktalarının en önemli tarihidir. Bu tarihte başlayan kanla yazılmış serüvenin önemli sıçrama noktalanndan biri de hiç kuşkusuz ki Sakarya Sa- vaşı'dır. Kazanılan zafer, Yunan ordusunun geriye çekili- şi, bir ülkenin bağımsızlığına çok yaklaştığını gös- termektedir. Halide Edib Adıvar, "Sakarya Ordusuna" ithaf ettiğı Ateşten Gömlek adlı romanını Kurtuluş Sa- vaşı sırasında kaleme alır. Roman ilkönce Ikdam ga- zetesinde tefrika edilmiş (Haziran 1922/Ağustos 1922); bir yıl sonra da kitap olarak yayımlanmıştır. Halide Edib, romanın başına "Yakup KadriBey'e Açık Mektup" başlıklı bir "açıklama" koyar ve Ya- kup Kadri'den hem özür diler hem de teşekkür eder. Yakup Kadri, Sakarya Savaşı sonrasında Tetkiki Mezalim Heyetinde görevli olarak Anadolu'da Yu- nan ordusunun "yaptıklannı" incelemiştir. Anka- ra'ya döndüğünde kafasında "Ateşten Gömlek" adlı "Anadolu romam" vardır. Kurtuluş Savaşı'nın ateşini yazacaktır. Bu düşüncesini Halide Edib'e açar. Ancak Hali- de Edib, Yakup Kadri'den daha önce davranır ve Anadolu'nun ateşini yazarak adına da Ateşten Göm- lek der. Bu yüzden de kitabın başına, yukanda sö- zünü ettiğim mektubu koyar. - Yakup Kadri ise, romanından birkaç sayfa yayım-. lamış (Dergâh, 1922, No: 18), daha sonra Halide Edib'in önce davrandığını görünce vazgeçmiştir. On yıl sonra romanını Yaban adıyla yayımlayacaktır. Ateşten Gömlek, Kurtuluş Savaşı'nı konu edinen ilk romandır. Kurtuluş Savaşı ilk anti-emperyalist sa- vaş olarak da tanımlanır, ki doğrudur. (Mondros gereğince ingilizler, italyanlar, Fransızlar ve Yunan- lılar ülkenin dört bir yanını işgal etmişlerdir.) Bu özelliğiyle de romanı, dünya edebiyatında ilk anti-emperyalist savaşı konu alan "ilkroman" ola- rak da tanımlamamız yanlış olmaz. Romanı, Cebe- ci Hastanesi'nde başındaki kurşunun alınmasını bekleyen, birayağı kesilmiş, acılar içinde kıvranan Peyami'nin bıraktığı defterden izleriz. Onceleri suya sabuna dokunmayan Hariciye me- muru Peyami, uzaktan akrabası Ayşe ve yakın ar- kadaşı Binbaşı Ihsan'ın da etkisiyle, onlarla birlik- te Anadolu'ya geçerek Kuvâ-yı Milliye'ye katılır. Ingilizlerin işgali sırasında Istanbul'un göbeğin- de, Şişli sosyetesinde başlayan bu üç gencin se- rüveni, bağımsızlık serüveniyle örtüşür; onlann öy- küleriyle birlikte cephenin dehşetine de tanık olu- ruz. Ateşten Gömlek adı, savaşın vahşetini, ölümle- ri, şiddeti, -aynı zamanda haklı bir mücadeleyi- im- lemekle birlikte, "aşk"ı da imlemektedir. "Peyami ile Ihsan, hastabakıcılık yapan hamşi- re Ayşe'yi içten içe sevmeğe başlamışlardır. Bu aşk her ikisi için de bir 'ateşten gömlek' olmuştur" (Cevdet Kudret). Halide Edib'in bütün yapıtlannt özgür Yayınlaffr yeniden özenli bir biçimde yayımlıyor. Romanın (Ni- san 1997), sonunda yer alan "Bugüne Bir 'Ateşten Gömlek'..." başlıklı yazısında Selim lleri şunlan yazıyor: "Yetmiş beş yıl boyunca okunmuş, herhalde bir dönemlerçok sevilmiş, çok etkilenilmiş bu roman, yalnızca anlatımının ateşi, humması, buhranıyla değil, 'anlattıklanyla' da bugün yeniden anlam ka- zanıyor; yetmiş beş yıl sonra biz Ateşten Göm- lek'e yeniden gereksiniyoruz. Doğu ve Batı kültürlerinin sentezine ulaşabilmiş Halide Edib, efsanevi konuşmacısı olduğu Sulta- nahmet Mıtingi'nde 'hükümet'/er/n düşman, 'mil- let'lerin dost olduğunu söylemişti. Geçen onca za- man onun sözünü ne yazık ki doğrulamaya devam ediyor, hükümetleh birtühü ferdin ezefîhürriyetmü- cadelesinde' fertlere dost kılamıyor. Belki bu yüzden ferdin sırtında hâlâ ateşten göm- lekler var." Beştirmen Hans Mayer ölttii • BERLİN (AFP) - Almanya' nın ünlü edebiyat eleştirmeni Hans Mayer, 94 yaşında öldü. Thomas Mann. Bertolt Brecht ve Richard Wagner hakkındaki eleştinleriyle bilinen Mayer, kariyeri süresince birçok eleştiri kitabı yayımladı. 1907'de Cologne'de doğan ve üst smıf bir Yahudi ailesine mensup olan Mayer, kendisini sosyalist olarak tanımlamıştı. 1933'te Nazilerin Abnanya'da güçlenmesinden sonra Fransa ve Isviçre'de sürgün hayatı yaşadı. 1945'te savaşın son bulmasıyla Almanya'ya dönen Mayer, ölümünden sonra Leipzig'de onursal vatandaşlıkla ödüllendirildı. Doğançay rekora koşuyor • Kültür Servisi - Burhan Doğançay'ın Retrospektif Sergisi ve Vitra Sanat TIR Gezici Sergisi 54.700 izleyici ile rekora koşuyor. Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Retrospektif Sergisı, 5 Nisan- 21 Mayıs tarihleri arasmda 11.700 kişi tarafından izlendi. Vitra Sanat TIR aracıhğıyla gerçekleştirilen 'Doğançay Çocuklar ve Gençlerle' başlıklı gezici sergi ise 2300 kilometre yol katederek 43 bın öğrenciyle buluştu. Sergiler 27 Mayıs'ta sona erecek. Mükeppem Berk amsına konser • Kültür Servisi - 'Borusan Kültür ve Sanat Merkezi Etkinlikleri' çerçevesınde yann flüt sanatçısı Mükerrem Berk anısına bır konser düzenleniyor. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Üfleme ve Vurmalı Çalgılar Ana Sanat Dalı öğrencilennin gerçekleştireceği flüt dinletisi Italyan Kültür Merkezi'nde saat 19.00A da başlayacak. Panflütustası Zamfir Antalya'da • AIVTALYA (AA) - Pan flüt sanatçısı Gheorghe Zamfir, şef Gürer Aykal yönetimindeki Antalya Devlet Senfoni Orkestrası (ADSO) ile Aspendos Antik Tiyatrosu'nda bir konser verecek. Bu gece gerçekleştirilecek 'Bahar Konseri'nde, 'Don't Cry For me Argentina" (Benim için Ağlama Arjantin) ve James Last'ın 'Bir Sonbahar Rüyası' gibi popüler eserlerin yani sıra Ulvi Cemal Erkin'in Köçekçe'si de seslendirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle