25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MAYIS 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Tel: 0.212.51205 05 Faks: 0.212.512 44 97 - IMF'den gelecek kredi, borç faizlerine gidecekmiş... "Mufassal Dûvun-i Umumive Tarihil" Devlet şirket mi? işadamı Üzeyir Garih, bir yazısında devlet ve şirket yönetimleri arasındaki benzerliklerden söz etmiş... Devletin toprağına memleket, şirketinkine gayri menkul deniyor, devletin idaresini başbakan, şirketinkini yürütme kurulu başkanı üstleniyon cumhurbaşkanının yerini şirkette yönetim kurulu başkanı alıyor; devlet iç borçlanmaya gidiyor, şirket sermaye arttınyor falan fılan... Sonuçta Garih'e göre sistem iyi kurulursa olağanüstü insanlara gerek kalmadan devletler ve şirketler iyi yönetilmiş oluyor... Ankara'dan Mustafa Yıldırım ise, Garih'in düşüncelerine yeni bir yorum getiriyor: "Şirket hissedarian, hisselerini satabilirler. Sahipleri de şirketlerinin tamamını satabilirler... Devlet şirkettir diyenler yerden göğe dek haklıdır; herhalde bu durum tecrübeleriyle sabittir!" Y üksek Öğretim Kurumu Başkanı Kemal Gürüz, elinde belge, bilgi olmadan dunjp dururken Diyarbakır'daki Dicle Üniversite- si Rektörü Prof. Dr. Fikri Canoruç'u neden ayrılıkçı terör örgütü destekçisi ilan etti? Seçimde ilk sırayı alan ahbabı eski rektör Prof. Dr. Mehmet Özaydın'ı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tekrar atamadığı için mi? Yoksa başka bir neden mi var? Dicle ÜniversJtesi'nde ilginç gelişmeter oluyor... Ge- lişmeler bilimle değil polis soruşturmasıyla ilgili... Dicle Üniversitesi'nde Diyarbakır Emniyet Müdüriü- ğü Mali Şube ekiplerinin başlattığı bir operasyonla eski rektör Özaydın döneminde tıp fakültesi ameli- yathanelerıne alınmış malzemelerde geçen yılın fi- yatlarıyla yaklaşık 1 trilyon liralık yolsuzluk soruştu- ruluyor... Soruşturma giderek büyüyor... Yolsuzluk soruşturması kamuoyuna yansıyınca Dicle paniği koskoca YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Cumhurbaş- kanı'nın yeğlediği rektörü aynlıkçı terör örgütü des- tekçisi olmakla suçluyor ve görevden almaya kalkı- şıyor... Prof. Dr. Canoruç'u kamuoyu önünde mah- kûm etmeye ve Cumhurbaşkanı'rti da zor durumda bırakmaya çalışıyor... Ama olmuyor... Amaç, polisin sürdürdüğü yolsuzluk soruşturma- lan nedeniyle dikkati dağıtmak, konuyu saptırmak olmasın? Çünkü soruşturma dosyalan, YÖK'te ol- sa kapatılması kolay da bu kez işin içine Mali Şube girmiş, örtmece yok! Bu arada Mali Şube ekipleri, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Gürüz'ün ahbabı özaydın döne- mine ait yeni bir soruşturmaya geçiyor; ameliyatha- nelerde kullanılan azot proksit gazıyla ilgili yine 1 tril- yon liralık bir yolsuzluk iddiasının daha üzerine gi- diyor... Etti mi size 2 trilyon liralık yolsuzluk soruşturma- sı! Bitmedi... Yeni rektör Canoruç, Dicle Üniversitesi Tıp Fakül- tesi Hastanesi Döner Sermaye Işletmesi'ni 3.5 tril- yon lira borçla devralmıştı... Henüz açılmamış 1.5 trilyon liralık yolsuzluk soruşturması kapıda bekliyor otabilir! YÖK Başkanı büyük bir çıkmazın içinde... Öyle bir çıkmazın içinde ki Dicle Üniversitesi'nde yardımcı doçent, doçent ve profesör olarak akademik çalış- malarını tamamlamış 100 kadar öğretim elemanının kadrosunu altı aydır tutuyor, vermiyor ve sonra kal- kıp "Dicle'de ideolojik kadrolaşma var" diyor... Mali Polis, ilk soruşturmanın fezlekelerini hazırla- mış; Gürüz'ün ahbabı Özaydın'ın da adı yolsuzluk- lann içinde geçiyor... Kemal Gürüz, "ayrılıkçı terör örgütü" diyor... Panik kötü şeydir! SESSİZSEDASIZ(Î) NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatb erdincutku@yahoo.coin Içim içime sığmıyordu.. Ameliyatla aldırdım. Mühendisin emeğini sömürmek Inşaat Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Şevket Çorbacıoglu'nun ortaya koyduğu bir tablo var ki iktida- nn emek üzerindeki sömürüsünü gös- teriyor... Tablo şöyle... Örneğin kamuda memur olarak ça- lışan bir harita mühendisine devlet or- talama 350-450 milyon lira ma- aş ödüyor... Mühendisin gün- ilük ücreti 11.6 milyonla 15 mil- yon lira arasında değişiyor... Sekiz saat mesai üzerinden bir saatlik mühendislik emeğinin değeri 2 milyon lirayı bile bulmuyor... öte yandan devlet, çalıştırdığı ele- manlarıyla piyasaya mühendislik hiz- meti satıyor! ömeğin lller Bankası'nın 2001 yılı bi- rinci yanyıl teknik eleman ve işçilik ücreti tablosunda, harita mühendisi- nin gündelik ücretinin karşısında 35 mil- yon lirayazıyor... Devlet, mühendisin hizmetini saati 4 milyon 375 bin lira- dan satıyor... Bu durumda harita mü- hendisliğin aylık bedeli 1 milyar 50 milyon lirayı buluyor... Devlet, bu hiz- meti satarken eğer harita mühendisi program bilgili ise -ki program bilme- yen mühendis yok gibi- aylık ücret 1 milyar 458 milyon liraya çıkıyor... Sonuçta devlet bir mühendise 450 milyon lira maaş veriyor ve onun eme- ğini piyasaya 1 milyar 458 milyon li- radan satıyor... Çorbacıoğlu, mühendislere sesleni- yor ve "Sizi ucuza kapatıp kendi adı- na pahalı satanlara siyasi arenada he- sap soralım" diyor... Sponsorlara açık çağrı: Çocuklara yaürun yapın DENtZ BANOĞLU Gün geçmiyor ki basında Türkiye'deki çocukların, ço- cuklarımızın durumuyla ilgi- li yazı çıkmasın. "Türkiye'de çocuk gündemi yok", "Se- vinçlerazaldıkça acılar çoğa- lıyor...", "Okulyolu uçurum", "Övünün büyükleıi", "Ve Iş- te Türkiye'de Çocuk", "Ya- şamak asıl çocukların hakkı- dır...", "Okuma bilmeyen öğ- renciler...", "Istanbul'daki okullarda öğretmen açığı...", "Bir sınıfta 180 öğrenci". Bunlar çeşitli tarihlerde, fark- lı gazetelerde çıkan sayısız haber başlıklarından sade- cebirkaçı. Bu habeıierin içeriği, AB'ye girme hazırlığı ve telaşında olan ekonomisi gelişmiş (!) ve Batılı olmasıyla övündüğü- müz Türkiyemiz için ne ya- zık ki son derece utanç ve- rici. üzücü, vicdanlan sızla- tıcı nitelikte. Türkiye'de her 100 kız çocuğundan 29'u okula gitmiyor. Her 100 ço- cuktan 21'i okuma-yazma bilmiyor. 9 milyon 300 bin çocuk (çoğu Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da) yoksul- luk düzeyinde yaşıyor. Ül- kemizde dünyaya gelen her 20 çocuktan biri 1 yaşına gelmeden ölüyor. Okul ön- cesi eğitime katılan çocuk oranı yüzde 7'yi geçmiyor. Çoğunluğu Istanbul'da 20 bin çocuk sokakta yaşıyor. llkokul öğrencileri, uçurum ve kayalıklarla dolu yoldan, di- namit deposundan bozma okula gidiyorlar... 2000 yı- lında eğitime aynlan pay sa- dece yüzde 7.2. Bu yüz kızartıcı haberler sürüp giderken büyükleri- miz ve siyasilerimiz "Ço- cuklanmız bizim geleceği- miz, öğretmenler velinime- timiz... Eğitime, okula, öğ- retmene ne yapsak azdır" gibisinden içi boş, ama uy- gulaması sıfır olan nutuk- laria, bizleri, halkı oyalıyor- lar... Sonuçta acı gerçekler değişmiyor... Bir avuç ayrı- calıklı çocuğumuz ve öğ- retmenimiz, özel okulların donanımlı mekânlarından yararlanır; spor, sosyal etkin- lik ve kültürel olanakları ile yeteneklerini geliştirme or- tamı bulurken ve devlet okullarının düşük ücretle- rinden bıkan öğretmenleri- miz de yüksek ve gerçekten hak ettikleri maaşlarla bu okullara transfer olurlarken ülkemizin geri kalan oku! çağındaki yüz binlerce ço- cuğu camı kırık, ısıtmasız sınıflarda, balık istifı olurca- sına smıf geçmeye uğraşı- yor.. Çocukların anayasal hakları olan eşit eğitim ola- naklarından yararlanmalan bir yana, bedensel, ruhsal sağlıklarını, kişisel yaratıcı- lıklarını geliştirecek, birey olarak özgürce yetişmeleri- ni sağlayacak olanakları ye- terince sunamamışız. Sonuço^arakartık devlet ve hükümetimizin, çocukla- rımızın geleceğini ciddi bi- çimde düşünmelerinin za- manı çoktan gelmiştir. Inter- net teknolojisinin damga- sını vurduğu ve "Yeni eko- nomi" dediğimiz bir yeni çağın başlangıcında eğitim, eğitim ve yine eğitim için, yeni, kalıcı, (iktidarlarla de- ğişmeyen) sürekliliği olan, çağdaş ve gelişmeye açık politikalar geliştirilmelidir. Ulusal bütçeden eğitime aynlan pay mutlaka arttırıl- malıdır. Çocuklanmızın kül- türel, bedensel ve zihinsel gelişimlerini hızlandıracak eğitsel projelere yatmmlar özendirilmelidir. Bu bağlamda, özel sektö- re önemli sorumluluklar ve görevlerdüşrnektedir. Kültür, sanat ve eğitime destek ver- diğinezaman zaman tanık d- duğumuz özel sektör kısa vadeli, günlük ve geldi geç- ti etkinlikleryerine, kalıcı, sü- rekliliği ve geleceği olan pro- jelere yatınm yapmalıdır. Sa- nata ve kültüre katkıda bu- lunmayı toplumsal birgörev kabul eden söz konusu bu özel kurumlar, "reklamınt" yapmak olan bir diğer haklt amacına da böylelikle daha kalıcı ve gerçek anlamda hiz- met etmiş olurlar. Kalıcı ve sürekli bir projenin, kurum reklamının sürekliliğini de sağlayacağı ortadır. Neden bir Koç Sanayi Müzesi, Eczacıbaşı Kültür Sanat Vakfı ya da Kongre Merkezi var da örneğin ço- cuklanmızın büyük harca- malar yapmaksızın gidebi- lecekleri, Istanbul'da ve Anadolumuzun kentlerinde çocuk tiyatro, resim, sanat, kültür müzeleri, çocuk atel- yeleri, tenis-voleybol-bas- ketbol oynayabilecekleri spor alanları, çocuk dene- me-bilim merkezleri, çocuk kültürevleri, hayvanat ve botanik bahçeleri yok... Ne- den çocuklarımız, okul dı- şı zamanlarını ve tatil gün- lerini ya evlerinde büyükle- ri ile geçirmek zorunda kal- sınlar ya da mahalle arala- rındaki moloz dolu arsalar- da top koştursunlar? Ülkemizin geleceğinin kü- çük mimarları eğer onlarsa, onları en iyi şekilde yetiştir- mek bizim görevimiz değil midir? Öyteyse haydi yanşa... HAYVANLAR ISMAÎL GVLGEÇ igulgec{ayahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behfcakft turk.nnT ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇÎ bulutbebekin hotmail.com fö*?o TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 18 Mayıs KÛKREYEN DAĞ!. -ISftO'DC BUSÜtJ ABD'NİN WA£HtNSTT>N TİNPKKİ ST. HELMHS yANASDAĞt BAŞCAMIÇT/ f BİKKAÇ AYDAN SCKı Ç£Çt'rt.İ SARSINT1LARLA U>*KlDA 8UUJKIAN DAĞlM ÇAL.TILMIÇ, Bu PA İNSAN KAYBlNI ÇOK. r. stUNOJ «A/ estei PHTTLAAAA Rl . f9OO OLAN ST. HELSNS, 1SOO '* SİK. Ü Ü Ö P U M A N ve k u i , Çl//Z£S/HI ÇÖLE Ç£llfİG£M VOLKAN, MlLYONLAKCA OGMAN HAYVAN(Nt DA a, St-. ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKtMOĞLU Yağmup Anneler Günü'nde yağmuru yaşadım, bir sev- gi yağmuru. Ülkenin, dahası dünyanın her yerin- den seslendi oğullar, kızlar. Bir güzel ıslandım. Bir telefon da Batman'dan, yıllarca önce Ören'deki balkonumu boyayan delikanlıdan. Bo- yacının aşkı diye bir de yazım var ona. Önce hiç konuşmuyor, soruları kısaca yanıtlıyor. Hayli yol aldık böyle. Lise son sınıfta, sınava girecek, as- kere gidecek sonra. Ankara'ya gelirse beni ara- yacak, Hukuk Fakültesi'ne gitmek, hukukun üs- tünlüğünü yaşamak istiyor Batmanlı delikanlı. Çay içtik, yemek yedik, dostluk ilerledi, ilginç bir soruyla yüreğimi deldi Batmanlı. - Kimse böyle konuşmadı benimle. Insan mı, yoksa melek misin sen? Uzun süre geçti aradan. ANKA'da otururken kar- şımda Hasan'ı gördüm birden. Liseyi bitiriyor, askere gidiyor, Kıbrıs'ta üstün başanyla yapıyor vatan görevini. Cebinde belgesi var. Gözleri par- layarak gösteriyor. Iş arıyor Hasan, sınavlara gı- riyor, sonuç alamıyor, yaz gelince yapılarda ge- çici işçilik yapıyor. Sürekli çalışmak olanağından yoksun kalıyor yıllarca. !ş bulmak için belli koşul- lar var Batman'da. Siyasal koşullar, partisel ko- şullar. Açıklamam gerekir, aşmak kolay değil! So- runu irdeledim, belli dostlarıma da başvurdum, ama sonuç alamadık. Direnişi sürdürdü delikan- lı. Umudu yitirmeden tüm devlet sınavlarına gir- di, ama başarılı olamadı. Evlendi, iki çocuk babası oldu, eşinin, kızları- nın fotoğrafını yolladı bana. Cevizli sucuk ve ba- demle yeni yılımı kutladı. Mektuplar, telefonlarla sevgi ve dostluğumuz derinleşti giderek. Anne- ler Günü'ndeki telefon bu nedenle. Beni kutluyor, ayrıca teşekkür ediyor Hasan. Utançtan ölüyo- rum elbet. Teşekkür edecek bir şey yapmadığı- mı söylerken şöyle deyiverdi. "Benim anam oldun sen." Arada bir seslen- mekten, eşini, kızlannı anlatmaktan da mutlu olu- yor Hasan. O kadar yalnız, o kadar öksüz demek! • • • Anavatan Partisi Başkanı Sayın Mesut Yıl- maz'ın DGM SavcısıTalatŞalk'abağırması, par- tisinin grubunda sert konuşmalar yapması ne ya- zar bu durumda. Aslında hiçbir şey yazmıyor. Ses duvarını aşan- lara renk dalgalarında dolaşmasını diliyor doktor dostlarım. Fahri Nüsa Zeyd sergisini, bunalımlı günlerde bir güneş çarpması diye yorumlayanlar da var. Ruh sağlığını yitirince ben de yapıyorum bu yolculu- ğu. Başkentte yaşamak giderek bunalıma dönü- şüyor değil mi? Perihan Üçer ve arkadaşlarına da içten teşek- kür ediyorum. Merkez Bankası galerisinde açılan sergi, gerginliğin hayli tırmandığı günlerde aydın- lığa bir kapı açtı gerçekten. Yeni ufuklara açılan bir kapı. Başkent gündeminde söyleşilerde de geniş yer alıyor. Çarpıcı bir olay gerçekten. Açık- lamak gerekir, bu tür sergiler ya da başka etkin- likler için başka bir açı, bir yaklaşım gerekıyor. Pa-1 ra her şeydeğil, amaparasal olanakfan ulusal bir kurumun ulusal değerlere, halkımızın yaratıcı gü- cüne bakışını, davranış bıçimini kanıtlar biçimde düşünülmesi önemli bir olay. Zeyd sergisini bu doğ- rultuda geniş boyutlu bir olay diye düşünüyor. emek ve yürek verenleri saygıyla selamlıyorum. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 1/ Az masraf- h, hesaplı. 2/ Reşat Nuri 2 Güntekin'in 3 "Çalıkuşu" adlı romanmın başkişisi... Bir renk. 3/ Ilaç... 6 Gereğinde kullanılmak için saklanan tahıl. 4/ "Ay- 9 nı, aynı biçimde" an- lamında kullanılan bir bağlaç... Bir yarışın ^ belirli uzakhğı kapsa- 3 yanbölümlerindenher 4 biri. 5/ İçinde mag- c nezyum, kalsiyum, demir ve alüminyum bulunandoğal silikat. 6/ Tarih öncesine da- yanan efsane... Mi- marlıkta "sahın" anlamında kullanılan sözcük. II Bir nota... Giysilerin boyna gelen bölümü. 8/ Ti- yatroya uygulanan masal... Bir cetvel türü. 9/Mey- ve kurusu... Aşk ilham eden büyülü içki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bankacılıkta elde bulunan para. 2/ Antalya"nın turistik bir ilçesi... Gösteriş, fiyaka. 3/ Müstah- kem yer... Bir kimseyi kötüleme, yerme... Rüt- besiz asker. 4/ Eskiden kara ordusuna verilen ad. 5/ Yeniçeri kışlası... Denizayısı da denilen bir fok türü. 6/ Uygun, yerinde, denk... Dar, uzun ve hafif bir yanş kayığı. 7/ Özen. 8/ Japon kökenli bir dövüş sporu... Boru sesi. 9/ Sipersiz şapka... Halkın sadakalanyla geçinen gezici Katolik ta- rikatlann üyelerine verilen ad. ÎLAN TC ANKARA 9. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 2000/1246 Davacı Başak Sıgorta AŞ vekili tarafından dava- lı A>dın Başar ve Altan Kaya aleyhme açılan dava nedeni ile, Davalı Aydın Başar'ın adresi tespit edilıp da\a dılekçesinin tebliği mümkün olmadığından, tebli- gatın ılanen yapılmasuıa, duruşmanın 7.6.2001 gü- nü saat 10.05'e bırakılmasına karar venlmiş olup, 06 AS 623 ve 06 GV 704 ptaka sayılı vasıtalann 10.2.2000 tanhinde kanştıklan kaza nedeni ile da- vacı sıgorta şırketı tarafından sıgortalısına ödenen 314.125.800.-TL tazmınatın ödeme tarihinden ıtı- baren (3.4.2000) ışleyecek yasal faız, yargılamagı- den ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsılı ısteminı ıçerir dava dılekçesinin teblığı yerine geçerlı ol- mak üzere davalı Aydın Başar'a ılanen duyurulur. (HUMK'nun 509-510 md) 3.5.2001 Basın: 26450
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle