20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA ıLJi CUMHURtYET 4NİSAN2001 ÇARŞAMBA O L A i L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] B ir siyasa adanunın en önemli nitemi, toplum- sal yaşamın her kesi- minde ve her alanın- da, toplumsal kurum- lann adalet kavramı- na uygun çahşması yönünde göster- diğititizliktir.Toplumu yönetmeye is- tekli kişilerin ve örgütlerin izledıkle- ri siyasa, sağlıklı bir öngörüye, derin bilgiye, doğruluğa ve ezilenlerin ya- ranna yönelikse, saygındır. Siyasal bir önder, topluma, geleceğin aydınlığı- nı gösterebiliyorsa, ezilen toplum kat- manlarına somut esenlikler sunabili- yorsa, kuşkusuz bir saygınlık kazanır. Saygınlık, başlı başına otoritedir. Oto- ritenin sağlanması için "zor"a gerek yoktur. Erdemli yönetimler, öznel is- temlerden uzakta taht kurarlar. Hertoplumuntarihinde, eskimeyen saygınlıklar kazanmış önderler ve ör- gütler vardır. Tarihsel diye niteleyebi- leceğimiz bu saygmhk.toplumunbek- kntflerine koşut vükselemezse, bir anı, ama bir daha yaşanması olanaksız bir anı oiarak söylenir. Atatûrk ve CHP, toplumsal belleğimizde. yazık ki, sa- dece saygınhklan olan bir bütûnlügû ifade ediyorlar. Atatürk yolundan sa- pan birCHP'nin saygınlığından, elbet- te söz edilemez. Birçok bilmiş, artık, Atatürk ilkelerinin işlevinin kalmadı- ğını, "Kemaüzmdedirennıeninçağdı- şı" bir anlayış olduğunu ileri sürerek toplumu oyalıyor. "Ilkecüik'', kuşku- suz gericiliktir. Çünkü, sürekli deği- Saygınlık şen doğaya \e toplumâ ters düşersiniz ilkecilikle. Ne ki, "Ukdffik", bireysel ve toplumsal saygınhğın değişmez öğesidir. Atatürk'ün ilkelerini savun- mak, kaynağında, evrensel değişime, ödûn vermeden uyum sağlamaktır. Laik, devrimci, bağjmsızlıkçı, cumhu- riyetçi ve toplumsalcı Atatürk'ü eski- miş saymak olanaklı mı? Bu kavram- lann tümü de değişimi sürekli kılan kavramlardır. Değişime ayak uydur- mayı engellemek bir yana, durağan- lığı devinime zorlayan kavramlardır bunlar. Cumhuriyete ödünsüz sahip çıkma- sı gereken CHP, yazık ki, tarihsel bi- linçleri yüzeysel önderlerin elinde, Cumhuriyerin kazanımlannı koruya- mayacak duruma geldi. Bülent Ecevit, laiklik siyasasının yaşama geçirilme yöntemini, iktidar uğruna, "tarihsel yanılgr diye niteleyerek tarihsel bilin- cinin ne değin yufka olduğunu göster- di. Şimdi de Deniz Baykal, "taribimi- zesalıip çüanak" gibi anlamsız bir çı- kışla, Cumhuriyet bahçesinin tüm çi- çeklerini kurutuyor. Yeniden genel başkan olduğundan bu yana, türiü din- ci kanallarda izliyorum Deniz Bay- kal'ı. Anhyorum ki, Bülent Ecevit'i de yoldan çıkaran kişi, Deniz Bay- VecihiTİMUROĞLU kal'mış... Baykal'ın önderliğindeki CHP, tarihiyle bütünleşerek toplumu, bugünkübataktan kurtaracakrruş! CHP, bundan böyle, Edebali'nin, Mevla- na'nın. Ahmet Yesevi'nin, Haa Bek- teş Vefi'nın yoUanndan giderek toplum- la kucaklaşacaknuş! Sanınm, bu den- li tarihsel bilisizlik, Demirel'ie Çfl- ler'e yakışır. Bütün Osmanlı tarihlerinde, Ede- baü'nin, Osman Gazi'nin kayınatası olmasından daha ileri bilgi ve belge yoktur. Karamanlı olduğu, Şam'da okuduğu, fikıh bildiği, yüz yirmi yaş yaşadığı dışında hiçbir bilgi verilmi- yor onun hakkında. Bay Baykal, şöy- le bir çıksın Anadolu'ya, halkla kucak- laşsın, bakalım kim tanıyor Edeba- li'yi? Mevlana'yı şöyle bir okusun, büyük bir Türk düşmaru olduğunu gö- recektir. Hacı Bektaş Veli 'nin söylen- celere dayanan yaşamından sıynhp Makalat'ını okusun, şeriatın en bü- yük yandaşlanndan birini tanıyacak- tır. Yine de bağnaz baslalardan sıkıldı- ğımızda, bizi esenletecek (ferahlata- cak) hoşgörünün Bektaşilikte oldu- ğunu görürüz. Ahmet Yesevi'nin adı- nı bile duymamıştır Anadolu halkı. AJevi aydınlarla, Alevileri "terbiyele- mek" isteyen "hilakiler"den başka birtekAllah'ınkulu,Yesevi'denbirtek dize söyleyemez. Bay Baykal, Anadolu halkıyla ku- caklaşmak istiyorsa, Osmanlıcıhk, şe- riatçüık, ırkçüık gibi, Atatürk'e ya- bancı kavramlann gölgesinden bir an önce çıkıp halkın bilincinde hâlâ dip- diri duran "Kuvayı MilMye'' ruhunun ışığına kavuşsun. 1946 ruhu, her tür- lü aydınlığı kara çadıra sokan birecin- ni ruhudur. Osmanlıcılık, CHP'ye ve önderine yakışmıyor. Cünkü, Osmanlı, Atatürk'ü ve Bi- rinci Büyük Millet Meclisi'nin tüm üyelerinı idamamahkûm etmişrir. Bay Baykal, lütfen Söylev'i okusun. Oku- duğunu söyleyecektir, ama yeniden okusun. Belli ki, anlamamış. Atatürk, Osmanlı'yı kınamaz, suçlar. Ulusun en- sesine zorla, kdıç kuvvetiyle binmiş ve alü yüz yıl bu halkı ezmiştir Osman- lı. Atatürk'ü iyi okusun, yüzeysellik- ten kurtulsun. Bay Baykal'ın, nedense, ekinsel yö- nügeriye çevrilmiş! Ahiler'den de me- det umuyor. Ibni Batûta'yı (1304- 1369) okumasını sahk veririm. Ahi örgürü, Osmanlı devletinin kurulu- şunda, oldukça etkin işlevi olan bir zanaatkârlarörgütüdür. Halkın önûnü karartmak isteyen gericiler, eskiye yö- nelerek sömünioranlannı artnnrlar. Bu, her toplumda görülen bir durumdur. Ama, Cumhuriyeti kuran ve korun- masında tarihsel sorumluluğu olan CHP'ye, toplumun bağnnda yaşayan eskiyi gıdıklamak yakışmaz, karşıtı, toplumun kamındaki yeniyi kışkırtrnak yaraşır. Feodal bir toplumun zanaat- kârlar örgütünü, bugün yaşatmak ve geleceğe yöneltmek olanaklı mıdır? Ecevit bile, mahalle bakkallığının için- de bulunduğu sıkıntının büyük bakka- liyelerden (market) kaynaklandığını anlamış. Baykal, nasıl olur da elındeki zen- gin Kuvayı Milliye birikiminden ya- rarlanarak bu durumu kavrayamaz? Tann aşkına, CHP'nin içinde, tarih bilinci olan tek kişi yok mu? Baykal 'ı, gericiliğin pençesinden kurtarsınlar. Açıkça görülüyor ki, toplumun tek umudu, yine CHP'dir. Ama, Deniz Baykalh bir CHP, halkımızın en bü- yük engeli. Dervişlikten medet uman- lara duyurulur: "Dünya seven derviş değfl dervişti- ği kımıaz kabtuVHer kim dürrya sever iseşeytaianın şeytan olur" (Yunus Em- re). Ben, dünyayı seviyorum. Umanm, CHP'liler de seviyorlardır. Çünkü, Anadolu halkınm yaşamaya, yaşama sevinci duymaya hakkı vardır. Cum- huriyetin önderi Mustafa Kemal'dir. Dervişlere kulak verenler, bu halktan uzaklaşsınlar. • • nceki günkü yazımda Ulu Atatürk'ün, O her okuyuşta kıvancımı arttıran yargı bildirgesınden bölümceler (paragraflar) sunmuştunı. Şimdi, tanığı olduğum, anımsadıkça yüreğimi burkan, beyni- mi zonklatan siyasal olaylann en önemlilerini kı- saca anJatmaya çalışacağun: Çok partili siyasal yaşama geçer geçmez (7.1.1946), yolumuz sarpa sardı. O günden sonra, siyasal sazımız düzen (akort) tutmadı. Aşınuzın, işimizin tadı kalmadı. Çünkü siyasal partilerarasın- da gericilere, tutuculara, anamalcılara, toprak ağa- lanna ödün verme yanşı başladı. Bu töredışı yan- şı, siyasal yaşama yeni katılan sağcı parti kazandı. Yürütme erkini (ikn'dan), Atatürk'ün kurmuş oldu- ğu devrimci partinin eünden aldı (14.5.1950). Gö- reve başlarbaşlamaz da kantann topunu kaçırdı Tü- ze terazisinin göstergesini kırdı. Ozgür düşünceye köstek vurdu. Tüm gücüyle, dinsel duygulan gıdık- ladı. Laiklik ilkesini dinsizlik saydı. Azılı gericile- rin sırtlannı sıvazladı. Bağnazlığin körbaltasıyla öğ- retim birliğini parçaladı. Yurdun her kösesinde, Ku- ran kursu ve imamhatıp okulu açtı. Işık kaynağı olan Halkodalannı, Halkevlerini, Köy Enstitüleri- ni.. kapattı. Yoksul gençleri ve çocuklan, ışıksız, ki- tapsız, okulsuz bıraktı. Devletin çeyrek yuzyıllık bi- rikimini har vurup harman savurdu. Savurganhğı, Atatürk Yargılandı - 2 Mahmut YAĞMUR Egiti yurt yüzeyıne yaydı. Halkı, "Törkiye'vi küçökAme- rika yapâcağnnC!)" diye oyaladı. Tutumunu eleşti- renleri, yasadışı yapnnmlarla susturmaya kalkışû. Daldığı aymazlık uykusundan, tarihın çöp sepetine aüldığı gün uyandı (27.5.1960). 27 Mayıs Devrimi'ni yapan Atarürkçü ordu, ya- sama ve yürütme erkinin çekiciliğine kapılmadı. Örnek oiarak gösterilecek bir davranışta bulundu. Kısa sürede çoğulcu, özgürlükçû. kaülımcı, laik bir anayasa yaptı. Yaptığı çağdaş anayasanın uzun ya- şamlı olacağını, toplumsal yaralan saracağını uma- rak kışlasına döndü (9.7.1961). Atatürkçü ordunun diktiği "sevgi fidanı", dalbu- dak salacak, çiçek açacak, meyve verecek bir ortam bulamadı. Çünkü, kapaülan partıyi mumlaaratacak anamalcı, anasoycu (ırkçı), köktendinci.. partiler kuruldu. Hemenardından, yalan üretme a>gıtlan ha- nl hanl çalışünldı. Cadı kazanlan fokur fokur kay- natıldı. 27 Mayıs Devrimi, "tldnci Kerbela CMa- yı^)* diye adlandınldı. Atatürk'ün andacı olan dev- rimci parti, "Tannaziar Pzrös(l) n diye aşagılandı. Kargaşaya, yılgıya (teröre) çağn çıkanldı. Toprak- mcı lanmıza. kanştırıcılık, öfke, öç tohumlan eldldı. Sonunda, ok yaydan çıktı. Yükseköğrenim gençli- ği böleklere (hizıplere) aynldı ve pusatlandı. Her ge- ce, bir kötülük tohumu döllendi. Her gün, yüreği- mize bir acı çöreklendi. Kardeş kavgası, can üstü- ne can aldı. Bu korkunç gidiş, ordunun dayancım (sabnnı) taşırdı. Demiri kesecek bir son uyanyla (muhtırayla), yürütme erkine el koydu. 61 Anaya- sası'nın kazandırdığı hak ve özgürlükleri askıya al- dı (12.3. 1971). Yurdumuzu, 1971-1999 yıllan arasında siyasal, toplumsal, tutumsal depremler sarstı. Yurttaş yurt- taşı boğazladı. Yollar. sokaklar, dağlar.. kanla sulan- dı. Laik Cumhuriyetin temelinde çok derin çatlak- laraçıldı... Ne yazık ki, bu olaylann tümünü yazacak yerim kalmadı. Sözlerimi, içinde bulunduğumuz utanıla- cak duruma kısaca değınerek, etkili ve yetkili kışi- lere seslenerek, sonsuza değin değişmeyeceğine inandığım gerçekleri gür sesle söyleyerek bağlıyo- rum: Atatürk Türkiyesi, vurgunculara, soyguncula- ra, gericilere, bölücülere, düşçülere, sapkınlara.. ar- pahk oldu. Doğal kaynaklanmız, kamu mallanmız yağmalandı. Devlet Hazınesı, Kızılay'ın koruncak- lan (depolan) soyuldu. Bankalar hortumlandı. Say- nlann emleri (ilaçlan), kimsesiz bebelenn mama- lan, okullann karatahtalan, tapınaklann mumlan.. çalındı. Yardımseverlerin bağışladıklan binlerce şi- şe kan, yurtdışına kaçınldı. tşsiz, ekmeksiz, bilisiz, umarsız nıce insan kandınldı., Ellenne birkaç ku- ruş tutuşturularak böbrekleri söküldü. Sökülen böb- rekler, miryonlarca dolar karşılığında yabancı say- nlara takıldı. Atatürk'ün kalıtyazı (vasiyetnamesi) yırtıldı. tlkeleri, yapıtlan birer birer sergene kaldı- nldı. Dileğim, saydığım suçlan işleyenlerinkıh kırk yararak yargılanmalandır.' Ulusumuz, birçok budunun birbirine kanşmasın- dan ve kaynaşmasından oluşmuştur. Türk sözcüğü, uhısumuzun kalımlı adıdır. Türkiye, hiç kimseye böl- dürmeyecegimiz yurdumuzdur. Türkçe, resmi dili- miz, ulusal kimlik belgemiz ve ses bayrağımızdrr. Yönetim biçünimiz çoğulcu, özgürlükçû, katılım- cı, laik ve özerk bir cumhuriyetrir. Atatürk, ölüm- süz öndenmızdir Atatürkçülük, ulusumuzu gönen- ce, esenliğe, çağdaş uygarhğa kavuşturacak tek yol- dur! Türkiye'yi yalansız dolansız sevenlere, Atatürk'ün gösterdiği aydınlık yolda yürüyenlere selam olsun! ARADABİR Dr. HASAN tLERl Araştırmacı Yazar Mar Başartb,AmaNasıl... Izmir Tıcaret Odası, "Onlar başardı, biz de ba- şaracağız" atılımıyla moral ve coşku dolu kam- panya düzenledi. Kampanya kapsamında dört gün boyunca gazete ilanlan yayımlandı. Bu ilanlaria Kurtuluş Savaşı ve sonrasının fotcjğraflan halkımı- zın dikkatine sunuldu. Böylece ekonomik kurtuluş savaşının ilk kıvılcımının Izmir'den çakılmasına ça- lışıldı. M. Kemal'in de ekonomik kurtuluş savaşı- nın ilk kıvılcımını Izmir Iktisat Kongresi'ni toplaya- rak Izmir'den çaktığı vurgulandı. Aynca Izmir Tıcaret Odası Başkanı, yerti malı kul- lanılmasının teşvik edilmesi gerektiğini bildirerek bu konuda da kampanya gerektiğini, 15 Mart 2001 ta- rihlf Yeni Asır gazetesinde belirtmiştir. Evet, onlar başardı, ama nasıl? Bu sorunun ya- nıtnı madde rnadde vermeye çalışalım: Onlar, "vah- şi kapitalizm"\ modemizm görmediler. Onlar, çok kısıtlı olanaklanyla ağır sanayi atılımı- na giriştiler. Onlar, sanayi planlaması yaptılar. "Ekonomik ba- ğımsızlık siyasal bağımsızlıktır" dediler. Onlar, demiryollan yapıp işlettiler. Onlar, denk bütçe yaptılar. Onlar, demokrasi maskesi altında tarikatlara prim vermediler. "Bir tek tarikat vardır, o da uygariık (medeniyet) tarikatıdır" deyip bunun geneğini yap- tılar. Onlar, 21. yüzyıla geçen önderin fikirierine ve al- tı ilkeye inanıp sanldılar, "Blair"ci, ya da "Ediba- li"ci olmadılar. Onlar, Yerli Mallar Haftası düzenledilerveyerli ma- lı kullandılar. Onlar, fabrikalar ve hizmet işletmeieri kurarak dürüstçe işlettiler, kurduklan işletmeleri zarara so- karak satmadılar. Onlar, her işi Ankara'dan planlayıp yönettiler. Ya- bancılann Türkiye'nin hiçbir işine kanşmasına ge- rek bırakmadılar, fırsat vermediler. Onlar, devletin kaynaklannı bireylere dağrtmadı- lar. Bireyci değil "halkçı"okiular. Onlar, "zenginleıi değii" halkı sevdiler. Onlar, "papatyalan"değil, dünyanın ilk kadın sa- vaş pilotiannı yetiştirdiler. Onlar, "Benim memunım işini biiir" demediler. Faizci, rantçı değil üretici oldular. önder, taıialar- da traktör kullandı, karatahtanın başında öğret- menlik yaptı, orman kurdu, tanmsal üretim yaptı. Onlar, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 10 yılda, her savaştan açık alınla çıktılar. Türkiye'yi dünyanın en hızlı kaikınan üç ülkesinden biri yaptılar. Onlar, kendilerine ve halka güvendiler, kendite- rine ve halka dayandılar. Evet, onlar böyle başar- dılar, bize, dünyaya eşsiz bir başan bıraktılar, tari- rıe attın harflerle geçtiler. Bağışlayacağtntz her bir kuru}, engellinin kolu, bacağt ve gözü olacakttr Bu yardımı bizden esirgemeyin. TÜREV Türkiye EngeffilerVakfi Tel: (0 216) 370 33 66 - 383 93 50 - 370 79 89 Banka hesap no: Maltepe Vakıflar Bankası Şubcsi 2051328 No'lu hesap PENCERE Beşürel Akıl Nerede?.. Karl Manc'ın babası Musevi idi, Prusyalılann Ya- hudi düşmanlığı dalgasından kurtulmak için Pro- testan oldu, aile Avrupa'nın göbeğinde yaşıyordu, Marx bu ortamda yetişti, ama hayatının sonuna dek baskı altında yaşadı. Suçu neydi?.. 'Kapitalizm'] eleştirmek!.. 'Emperyalizm' Frenkçe bir sözcüktün kavram Doğu'da keşfedilmedi, Marksist okulda aydınlatıl- dı. Batı'da eleştirel aklı taşıyan kafalar, somürülen- lere sömürüldüklerini anlatan bilimsel yaklaşımın boyutiannı irdelediler, yazdılar, çizdiler. Bizde ise değil irdelemek ve araştırmak, gerçek- leri aktarmak bile suç sayıldı. • • l. * Emperyalizm nedir?.. v .": Koşullan belli: 1) Umtimin ve sermayenin yoğunlaşmasıyla eko- nomide tekelleri yaratacak yüksek düzeye erişil- mesi... 2) Banka sermayesiyle sanayi sermayesinin bü- tünleşip kaynaşması ve 'fınans kapital' temelinde mali oligarşinin oluşup güçlenmesi... 3) Mal ihracatının öneminiyitinvesi, sermaye ih- racatının özel bir önem kazanması... 4) Dünyayı paylaşan uluslararası tekelci kapita- list bin'iklerin oluşması... Hımmmm... Yukanda özetlenen dört koşulu elbette ben uy- durmadım; yine Batılılann yazdıklan kitaplardan aktardım; ama, aldı mı beni bir düşünce?.. Kaygım ne?.. Emperyalizm i "kapitalizmin en yüksek asama- sı" diyetanımlayan koşullaria 'küreselleşme' ne ka- dar birbirine benziyor?.. Sanki küreselleşme 'hınk' demiş emperyalizmin burnundan düşmüş... • Adına 'YeniDünya Düzeni'dedenen küreselleş- me sürecinde tozdan dumandan ferman okunmu- yor sermayenin yoğunlaşması, şirketlerin birieş- mesi, tekelciliğin başını alıp gitmesi, mali serma- yenin sınırlan silip dünya coğrafyasında at koştur- ması, mal ihracatından çok sermaye ihracatının dünya ekonomisinde ortalığı hallaç pamuğu gibi atması, artık günlük gazete haberierinde izleniyor. Küreselleşme bir olgu... Ama nasıl bir olgu?.. Küreselleşme elle tutulur bir gerçek; ama, nasıl bir gerçekle karşı karşıyayız?.. Eleştirel akıl nerede?.. Yine Batı'da!.. Çünkü biz hab-ı gaflet içindeyken Batı'da küre- selleşmenin verileri kapitalizmin doruklannda ya- yımlanıyor; sömürü ekonomisinin sayısal sonuç- lan bir bir ortaya dökülüyor; yoksullann daha yok- sullaştığı, zenginlerin daha da zenginleştiği olgu- su da tartışmaya yer vermeyecek biçimde sapta- nıyor. • Peki, içinde yaşadığımız teknolojik devrim, ka- pitalizmin sömürücü içeriğini nasıl değiştiriyor?.. Değiştiriyor mu?.. Teknolojik devrim, kapitalizmi yoksullar adına dumlu yönde etkilediyse, dünya nüfusunun çoğun- luğu neden fakirleştikçe fakirieşiyor da çok küçük bir azınlık akıl durdurucu bir zenginliğin tekelcili- ğinde daha da zenginleşiyor?.. Türkiye'de bu hesabı yalnız emekçiler yaparsa, körteşiriz; büyük işadamlanmızın dünyadaki geli- şimi çok yakından izlemeleri gerekiyor; çünkü gi- dişat asıl onlann var oluşlannı ilgilendiriyor. Ve ilgilendirecek... BAŞSAĞUĞI Sayın HANDAN SELÇUK Hanımefendi'nin vefatı nedeniyle, demokrasinin yılmaz savunucusu, emekçi halkımızın ve işçi sınıfinın hak ve çıkarlannı her firsatta dile getiren nadir insan Sayın İlhan SELÇUK ve Cumhuriyet ailesine örgütüm ve şahsun adına baş sağlığı diliyorum. İSMAİL HAKKI ÖNAL GENEL-İŞ SENDtKASI GENEL BAŞKANI KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESt (AHKAMI ŞAHStYE) 2001/116 Esas Mahkememizce verilen 23.03.2001 tarih ve 2001/116 Esas, 2001 '208 Karar sayüı ilamı ile, Düzce, Düzce-Mer- kez, Kültür Mah. C: 10, MN: 69'danüfiısa kayıtlı bulunan, Mustafa oğlu, Fitnant'tan okna, 03.02.1340 doğumlu da- valı-mahcur Faık Orfaan Bayraktar, MK'nin 355. maddesi gereğince ves^et alttna alınarak kendisine yine aynı nü- fusta kayıtlı bulunan oğlu Talha Sezar Bayraktar vası tayin edilmiştir. llan olunur. 23.03.2001. Basın: 17485 ANKARA ASIİYE18. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/174 Davacı Ankara Su ve Kanalizasyon tdaresi Gcnel Mü- dürlüğü vekili Av. Neşe Engin tarafuıdan davalı Etûd Emlak Ltd. Şü ve Hacı Yılmaz aleyhine açılmış bulunan davanın vapılan açık yargılaması sonunda venlen ara ka- ran gereğince; Davalı Hacı Yılmaz'ın adresi meçhul olduğundan ila- nen tebligat yapılmasına karar venlmiştır. Karar gereğince yargılamanın atılı bulunduğu 25.4.2001 günü saat 10.30'da duruşmaya bızzat gelme- niz veya kendinizı bir vekil ile temsil ettirmenız, gelme- dıgıniz veya temsil etbrmediğiniz takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı, 7201 saydı Tebhgat Yasası'mn 31. maddesi uyannca ilan tarihinden ıtibaren 7 gün sonra tebliğin yapılmış sa- yılacağı teblığ yerine geçerli olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 20.3.2001 Basın: 16846
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle