19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
m NİSAN 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Teldolap Beyazeşyada vergi oranlan yükseltilecekmiş... Olabilir... Çamaşırlar, makine yerine eskiden olduğu gibi leğende yıkanabilir... Bulaşık makinelerinin lüks olduğu savunulabilir... Pekiya buzdolaplan? Lükstüketim kapsamına sokulup fazladan vergi bindirilirse buzdolabının bir tek alternatifi kalıyor, halk teldolap günlerine dönecek demektir... Çağ atJamak da ancak böyle olur zaten... Iki arada bir derede kalarak değil, çağın gerisine düşerek! Etektrontk posta: 4enizsom6cumiHJriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Dinç Bilgin hapse girmiş.. "Neyse ki cezaevindeki gazeteciler istatistiğine airmevecek!" F azilet Partisi Adana Milletvekili AJi Gören, evrim teorisinin okullardaki eğitim progra- mından çıkanlması için Meclis'te kulis ya- 1 pıyor; milletvekillerine "Darwinizm'in ko- münizm ve bölücülüğün temeli" olduğunu öne sü- ren mektuplargönderiyor... Aynı zamanda bir tıp profesörü olan Gören, piya- sada Harun Yahya adıyla dolaşan ve malum hoca- lardan Adnan Oktar ya da Necmettin Erbakan ol- duğu sanılan "âlim"in uyduruk krtaplannın neredey- se propagandisti gibi çalışıyor... Demokratik Sol Parti Istanbul Milletvekili Ziya Ak- taş da ODTÜ Biyoloji bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aykut Kence'nin makalesini milletvekille- rine okutmaya çalışıyor: "Bugün dünyada binlerce bilim adamı evrimin olup olmadığı konusunda değıl, evrimin nasıl oldu- ğu konusunda araştırmayapmaktadır. Insan genom projesinin başarıya ulaştığı çağımızda insanlık, baş- Evrim ka türterin oiduğu gibi kendi türünün evrimini de yönlendirebilecek konuma gelmiştir. Halkımızı ve özellikle gençlerimizi bu konudaki bilimsel gelişme- lerin dışında tutmak, kendi evrimimiz ve diğer can- lılann evnmi konusunda söz sahibi olamamak an- lamına gelir. Evrim, tüm bilimlerde oiduğu gibi eleştirel aklı, soru sormayı gerektirir. Evrimin öğretilmesine karşı çıkanlar ise eleştiren, soru soran bir gençlik isteme- mektedirler. Bunun yerine kendilerine sunulan bil- gileri hiçbir soru sormadan, itirazsız kabul eden bi- reylerden oluşan bir toplum istenmektedir. Bilimin ideolojisi yoktur. Evrimin, dine karşı oldu- ğu şeklindekı düşunce temelsiz bir kaygıdır. Kato- lik kilisesi 1996 yılında evrimin bilimsel gerçekliliği- ni kabul etmiştir. Bilim, Tann'nın varlığını kanıtlaya- mayacağı gibi yokluğunu da kanıtlayamaz. 1970'li yıllarda Fethullah Gülen'in Darvvinizme ve evrime karşı verdiği konferanslardaki dilekleri 1985 yılında Vehbi Dinçerier'in Milli Eğitim Bakan- lığı sırasında gerçekleşme yoluna girmiş ve lise bi- yoloji ders kitaplanna ABD'li köktendincilerin 'yara- tlış görüşu' eklenmiş, din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarında evrim kuramı çarpıtılmıştır. 1997 yılın- da dadönemin Başbakanı Prof. Dr. Erbakan, 'May- mundan insan olmaz çünkü maymun hayvandır' şeklinde buyurmuşlardır." Türkiye'de evrim karşrtı çalışmalar, ABD'deki kök- tendinci Hıristiyanlann desteği ve onların kampan- yalanndan alıntılaria yapılıyor... Fakat dünyadaki evrim kuramı üzerine bilimsel çalışmaların yüzde 50'si de ABD'de yapılıyor... Her zaman olduğu gibi: Eller aya biz yaya... Hak Anayasanın 42. maddesi, "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" derkeri Malatya Gazi LJsesi Koruma Derneği, 'Eğitim ve öğretimin sağlıklı yürümesi için; ikinci dönem yazılı kâğıt paralan, fotokopi, karne ve diploma harçlan, temizlik malzemesi için 5 milyon liranın en kısa süre içerisinde gönderilmesi" diyor. SESStZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek YerNim Hatt [email protected] Ecevit'in sıyasetı bırakmasına gerek kalmadı; halk sıyaseti bıraktı! Ankara'ya gitmekten men cezası! 1993 yılında Istanbul'da bir dersha- nede çalışan üç öğretmen, konut ko- operatifi kurmaya niyetleniyor... Kâğıt üzerinde bir kooperatif kuruyorlar ama uygun arsa bulamadıklan ıçın uye kay- detmeden, kooperatifin faalıyetini dur- duruyorlar. Fakat bu sırada genel ku- rul toplantısı yapmadıklan için savcı- lık haklannda dava açıyor... Ortada bir dolandıncılık yok ama üyesi olmayan kooperatifin ya- pılmayan genel kurulu var ve 1163 sayılı yasanın 2/2 mad- desi hapis cezası öngörüyor... Yargıç, "sanıklar"ın sosyal duru- munu da dikkate alarak ve takdrrini kul- lanarak birer ay hapis ve 10O'er bin lira para cezası veriyor... Çünkü ya- sa, genel kurulunu yapmayan koope- ratifçiye mutlaka ceza diyor... Sonra yargıç, hapis cezasını para- ya çevirmek yerine Cezaların Infazı Hakkında Kanun'un 4/4 maddesi ge- reğince ve "sanıklar"a biraz da gülüm- seyerek, hapis cezasının beher günü karşılığında neticeten birer ay Anka- ra iline gitmekten men cezası veri- yor... Evet... 647 sayılı yasanın ilgili maddesi fazla uygulanmasa da, kısa süreli hapis cezalan biryılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten men cezasına çevrilebiliyor... Üç öğretmen, birer ay Ankara'ya gitmekten men edilme cezasını gulüm- seyerek karşılıyoriar ve Ankara'ya git- miyorlar! Ancak, yedi yıl sonra öğret- menlerden biri memuriyete geçmek isteyince sabıka kaydı çıkıyor: •"Ankara'ya gitmekten men cezası almış olup..." ÇED KÖŞESI OKTAY EKtNCl Hatice Kansu'dan 'Kurtuldular'... Kentin göbeğinde bir kam- yon; üstelik "ters yönden" yo- kuş aşağı geliyor... Ne ışi var?.. Bu nasıl bir "öz- gürlük"!.. Derken "freni pathyor"... Yani bakımsız, sorumsuz ve il- keî...' Hanı, "fenni kontrolden" geçmeyen, rrafiğe çıkamazdı?.. Bu nasıl bir kontrol?.. Ve olan oluyor; kural tanı- mazlığın acımasız kuralı işli- yor... Otomotiv sektörünün kazan- cı azalmasm, daha da artsın, daha da artsın diye, yıllardır kentlerımızı, yollanmızı, her yerimızi kamyonlara, otobüsle- re "tahsis" eden politıkalann "kayırmacı" tutumlanyla şı- martılmış bir siirücü daha, bin- lerce yıl hapis yatsa bile bir da- ha asla kazanamayacağımız çok değerh bir varlığımızı yok edi- yor... Nişantaşı'ndaki evinden Yıl- dız Teknik Üniversitesi'ndeki lerindekı sevgiden topluma da insanlara da pay ayınrlar... Erkek, eşinin toplum için, ül- kesi için yaptıklanndan haz du- yar, onu daha çok sever, daha derinden bir saygı besler... Ka- dın da yaşamı paylaştığı erke- ğin aynı çabalarından mutru olur. Bu yüzden daha az görse bile daha fazla bağlanır... Birıncılere göre ne yazık ki giderek daha "ender" görü- nen bu ikinci tür çıftler arasın- da örnek bir evliliğin de "öz- verili" kadınıydı Hatice... Ratip Kansu hem kendi "mimarhk" yaşammda, hem de bıtmez tükenmez bir ener- jiyle katıldığı Mimarlar Odası çalışmalannda "hukukun ve meslek etiğinin üstünlüğü" için gecesini gündüzünü verır- ken, Hatice Kansu da bir yan- dan kente, topluma ve çevreye saygılı bir ımar düzeni için ya- salarda ohnası gereken kural- lan araştınp öbûr yandan Ra- tip'e ve Mimarlar Odası'na bıl- Hatice ile Ratip... Ya da; "hukuka sevdalı mimarhk...'1 çalışmasına, geçen "cumarte- si" günü (31 Mart 2001) git- mekte olan sevgılı arkadaşımız ve onurumuz Av. Dr. Hatice Kansu'yu kaldınmda yürür- ker.yakalıyor... "Yani, yasalara ve kurallara uyarak yaşamanın kavgasını venn ve her konuda örneğini sergileyen bir bilgi ve bilinç kajnağımız, "yasa" denince sadece ödeyeceğı "cezayı" an- layın, "kural" deyince de bel- ki cekendme "hakaret" kabul edeı sayısız "utanç kaynağı- mudan" birinin kurbanı olu- yoı.. ••• limı çıftler, aşklannı-sevgi- lerni-duygulannı sadece "bir- biılerine" gösterirler... Örne- ğir. erkek kansının ya da sev- güsının saçının teline kıyamaz a m başka bir kadını saçından turbp sürüklemeye bile yeltene- bilr... Aynı durum. (pek yakış- rnaa da) benzer kişilikteki ka- dıılar için de geçerli değil mi- diı'.. limi çiftler de hem bırbırle- riım âşığıdırlar, hem de yürek- gi ve belge yetiştirmek için çır- pınırdı... ••• Şündı bu müthiş dayanışma- nın ve çahşkanlığın üretkenli- ği, yavaş yavaş sadece "anı- larda" yer almaya başlaya- cak... Ratip, mimarhk alanındaki yasa ve yönetmeliklerin eksi- ğini, yanlışını düzeltme çaba- sını yine sürdürecek; ama, Ha- tice'nin katkısından yoksun kal- manın boşluğunu da onunla bir- likte hepimiz yaşayacağız... Yoksa, şu freni patlayan na- let kamyon, Hatice'nin imar hukukundaki "kamu yararı" ve "planlama" ilkelerine bağ- lı çalışmalanndan "kurtul- mak" isteyen "rant çetelerin- ce" mi görevlendınlmişti?.. Öyle değilse bile, "sonucu" bu oldu... Hatice 0 coşkulu ya- şamını terk ettı. Türkiye ve "hukuk devleti" de eşi bulun- maz bir "sevdalısım" yitirdi... Yıllar geçse de hep derin bir "özlemle" anacağız... Oekincka curnhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakfa turk.net ÇİZGÎLlK KÂMtL MASARACI BULUT o * 9 BEBEK NURAY ÇtFTÇİ /(Halfcm tepfcisfr» \önderli j: ecfecek ^ Çvtf2X vofc IVJUU ? bulutbebekiahotmail.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Nisan BRECHT-WBtlL İSB/RUĞİ ? '/»«• SUSUM, ÛNLU YO&C'T* ÖLMÜŞTÜ. HUMPEHIMHCK VE 8(J£ON< 'NİhJ ÖĞR£H CİSİ OLARAtC YETİÇEU WEtU, ÖNEMLI YAPlTLAIttNI, 1327'DE iiMLü TfyATiso AOAMt eenrOLr BeecnT'LE < SAÇLACH/erAAJ SONKA VERMEYE *X>YUL- ' MUÇTU- *ÛÇ KURUÇLUK OPeKA''£&!£ DKEteSOSCUe- HOPCK) VE "MAHAGONNy KENnMM YÜKC£UÇİ ^pûfüfü "(AUFSrtEC UMO FAU. DSG STMDr ' -MHY) MÜZİkALLEeJ SV /ÇSİ/ZL/SfNıseN DOĞMUÇTU. IUCİ, 192O'L£Rİ>E &EKI.İN İN YE8AIT/ DÛuyHStNt;fctUCrSffSE, 8/e De gUYÛK 8AÇAKI llh'A ^ HATAY SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo:200l/28l Davacı Malıye Hazınesi vekili Av. Filiz Haksöz tarafından hasımsız olarak mahkememize açılmış bulunan işbu Kayyum Tayıru dava- sının yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğince, Dava konusu Antakya 4. mıntıkada kain 1481 parsel sayılı taşınmaz malıki olan Abdullah oğlu Mulla Osman bakıye veresesı veya mirasçılan tüm aramalara rağmen bulunamadığından adı geçenlerin ışbu ılan tanhin- den itibaren en geç 3 ay ıçensinde mahkememize möracaat etmeleri aksi takdirde 3561 sayılı yasa gereğince taşınmazm idaresi için Ha- tay Defterdan'nın Kayyum olarak tayın edileceği hususu ilan olunur. Basın: 161S3 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU HafiftenYayVaziyetJepi!..' Asmalımescit'e, dolayısıyla da sokağın ünlü mey- hanesi "Yakup"a yolu ilk kez düşenlerin, gecenin ilerleyen bir vaktinde masaların arasında efelene efelene dolaşan bıyıklı, kıımızıca yüzlü, tıknaz bir adamın arada bir ortaya "Beyler..." diye seslenip arkasından da "hafiften yay vaziyetleri..." diye ek- lemesine bir anlam verememeleri çok doğaldı... Onun, bu mekâna adını veren "asıl patron" oldu- ğunu nereden bilebilirlerdi? Ama gide gele öğre- necekler, Yakup Arslan'ın "hafiften yay vaziyetle- r/"yle müşterilerine artık gitme vaktinin geldiğini anımsattığını anlayacaklardı... öbür Asmalımescit meyhaneleri gibi "Yakup"da Çiçek Pasajı'ndaki, Nevızade'dekı çalgılı şarkılı meyhanelerin tersine bir "sohbet mekânı"yd\. Fa- kat bu tür yerler içtikçe açılan, açıldıkça anlatan, anlattıkça da zaman kavramından kopan müşte- riler için bir "cazibe merkezi" oluşturuyordu. Hele bir de "Yakup"taki gibi mezeleri nefis, yemekleri le- ziz, garsonlan güler yüzlü ise... Bunun içindir ki, ye- mek servisi kesilip mutfak kapandıktan sonra gar- sonlar boş masaları ertesi gün için hazıriamaya başladıkları sırada "patron" ortaya çıkıyor, "Bey- ler... " diyordu, "artık hafiften yay vaziyetleri..." Etraftaki garsonların yorgun yuzlerine, boş ma- salara, birer ikışerçıkıpgıden komilerin lyısabah- lar!" dıleklerine ve yan yanya sönen tavan lamba- larına aldırış etmeksizin laflamayı sürdüren müş- teriler kadar meyhaneciyi bunaltan bir şey olamaz- dı... Ne var ki Yakup komilikten yetişmişti. Uzun yıl- lar içınde edındiğı engin deneyımıyle hangı müş- teriye nasıl davranacağını biliyor, "meyhane muhab- toef/"nın acemisı çaylaklara, -kendilerı hiç farkında olmadan-, "usulerkân"öğretiyordu... "Yay vaziyet- leri..." de onun kendi buluşu olan ve başansı de- falarca kanıtlanmış bir yöntemdi... En zor, en sar- hoş, en asabi, en çaylak müşteriler bile bir iki "yay vaziyetlen... "nden sonra toparlanıyorlar, hatta bu- nun kendilerine yapılmış özel bir "ıltifat" olduğunu düşünerek güle oynaya çıkıp gidiyorlardı.. • • • Beikı de geçen haftanın bir akşamını dostlanm- la Asmalımescit'te geçirdiğımden olacak, son gün- lerde ne zaman bir "Hükümet istifa!" çağnsı duy- sam Yakup geliyor aklıma... Her gün sokaklara dö- külen işçileri, işadamlannı, köylüleri, öğrencileri, sendikaları, çeşitli meslek örgütlerinı, sivil toplum kuruluşlannı gördükçe, ülkenin dört bir yanından yükselen "Hükümet istifa!" seslerini işittikçe "Ya- kup"u düşünüyorum... Onun en cerbezeli müşterileri bile sonunda "ha- fiften yay vaziyetlen..." alır, usul usul yaylanırlarken, Ankara'daki "sacayağı hükümeti"r\\n kılı bile kıpır- damıyor... Olan bitenleri görmezlıkten, duymazhk- tan geliyorlar... Bakanlara, milletvekillerine bakı- yorum, oturup kalkışlan, yürüyüşleri değişmiş gi- bi... Sanki şimdi daha bir heybetli, daha bir gör- kemliler... Bu ülkenin üreten insanlarının birgece- de neredeyse yarı yarıya yoksullaşmasında hiç paylan, hiç sorumluluklan yokmuş gibi omuzlarını dik tutabiliyor, çevrelerine gülücükler dağıtabili- yoriar... Hâlâ sokağa çıkabiliyor, hâlâ makam ara- balanna binebiliyor, hâlâ sağa sola buyruk yağdı- rabiliyoriar. Başansızlıkları ölçüsünde özgüveni ar- tan politikacı tipi, -havasından suyundan mıdır-, yal- nızca bu topraklarda yetişiyor... Devlet, halkına yabancılaşmış. Hükümet gerçek- lerden kopmuş. Ankara bir sanal âleme dönüş- müş. Ülkemiz, tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor. Televizyon ekranlarında boy göste- ren, davranış ve konuşmalarıyla "patoloji" bilimi- nin sınırlarını zorlayan politıkacıları izleyenler, algı- lama ve kavrama yeteneklerini tümüyle yitirmiş bu insanların nasıl olup da kendilerinı hâlâ ülkenin "vazgeçilmezleri", kurtancılan" olarak görebildik- lerine şaşıyorlar. Türkiye'yi bu duruma düşürenler sanki onlar değil! Sovyet Devrimi'nin önderi Lenin'in o ünlü soru- su geliyor aklıma: "Neyapmalı?" Sorunun yanıtı bi- zimYakup'tagaliba... Belki onun gibi "Beyler..."di- ye seslenmek gerekiyor Ankara'ya, "hafiften yay va- ziyetleri!.. " Ama daha yüksek sesle, ama daha ka- labalık, ama daha karartı... Yılmadan, yorulmadan, duyurana kadar... Yoksa daha çok şaşar, çok şa- şınnz biz... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Baklavaya benzer bir tür hamur tatlısı. 2/Bırşeyıya- 3 pıp yapma- 4 maya karar vermegücü... Eskrimdekul- 6 lanılan üç si- 7 lahtan biri. 3/ g Çıplak vücut resmi... Yen- ^ mek, üstün gelmek. 4/ Şrrnak'm bir ilçe- si... Bir nota. 5/ Ge- 2 lin ya da sünnet ala- 3 yının önünde taşrnan 4 bahnumundan yapıl- mışağaç... Kenya'nın plaka işareti. 6/ Fa- sıla... Ekonomik Iş- birliği ve Kalkınma Orgütü'nün simgesi. II Halk dilinde frengiye verilen ad. 8/ Bir soru sözü... Üzerinde deney yapılan kimse ya da şey. 9/ Basılı, basıhnış... Havva'mn Batı dillerinde- ki adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Idare lambası. 2/Otlak... Boğa güreşi yapılan alan. 3/ Baryum elementinin simgesi... Sevgide aldatma. 4/ Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad. 5/ Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllannda resmi makamlann da dolaylı desteğiyle kurulan, yan gizli, Islamcı ve yaklaşımmd^ sosyalist öğe- ler de içeren siyasal örgüt. 6/ Bir renk... Güzel kadın. 7/ Bir sanat yapıtında işlenen konu... Ma- rangozlann dört köşe delik açmakta kullandık- lan araç. 8/ Boksta ve eskrimde rakibin hamle- lerini önleme eylemı... Konut 9/ Kayık, mavııa ve küçük gemilerin kalafata çekildiklen yer... Tecrübeli, usta.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle