28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
*0 NİSAN 2001 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA il. LJ.K [email protected] 15 Majewski, 'Wojaczek'te tüm bir kuşağı etkileyen bir anti-kahramanın ruhuna dokunuyor Ofkeli ve isyankâr birBURCUGÜNÜŞEN Polonyalı yönetmen LechJ. MajewsJd'nin 1971 'de yirmi altı yaşında ölen isyankâr şa- i r Raphal VVojaczek'i anlattığı 1999 yapımı fîlmi 'VVojaczek', festivalin Uluslararası Ya- nşma Bölümü'nde gösterildi. Majewski, 1981 'de ABD'ye yerleştikten sonra 1996 yılında Julian SchnabeTin yönet- ti||i 'Basquiat' filnünin senaryosuyla ulusla- rarası alanda üne kavuştu. 1997'de Polon- ya'ya dönen yönetmen aynı zamanda şair, ressam, yazar, besteci ve opera yönetmeni. 1 Yönetmenin siyah-be- yaz olarak çektiği film, dönemin Polonyası'nda sadece kendi şiirlerine tut- kun olan ve en iyi yapıtla- nru en acı çektiği anlann- da veren isyankâr ve öfke- li şair Wojaczek'in öykü- sünü anlatıyor. Sigarasını her iki yarundan yakarak içen şair VVojaczek, cam panellerin içinden geçmek tutkusuyla sürekli kendini yarahyor. Ölümle flört ha- lindeki şair, sonunda hap içerek intihar ediyor. Majewski, fîlminin gös- teriminden sonra ızleyici- ferin soruJannı yanıtladı. Yönetmen en iyi yapıtlannı en acı çektiği anlannda (özellik- le sayısız intihar girişiminden sonra) veren Polonyalı şairin isyanuun tüm bir kuşağı et- kilediğine dikkat çekiyor. "Doğrudan bir baskıya maruz kahnadı ama sansüıie pek çok sorun yaşadı. Öte yandan çok provoka- tif ve agresifri. Camlan ve polisi sevmiyordu. Çünkfi poüsin ve camlann kendisini gerçek- • "Doğrudanbir baskıya maruz kalmadı ama sansürle pek çok sorun yaşadı. öte yandan çok provokatif ve agresifli. Camlan ve polisi sevmiyordu. Çünkü polisin ve camlann kendisini gerçeklerden uzaklaştırdığını düşünüyordu." lerden uzaklaşürdığını düşünüyordu" diyor Majevvski. Herkesin kendine ait bir gizemi olduğunu düşünen yönetmen, filminde özellikle çok az sayıda yakın çekim kullandığını belirtiyor. Böyle bir uzakhğı koruyarak Wojaczek'in gizemi içine girmemiş yönetmen. Majevvs- ki aslında genel olarak yakın çekimlerden hoşlanmıyor. Bunu pornografıye benzetiyor. Filmde VVbjaczek'i oynayan Krzysztof Sl- wczyk amatör bir oyuncu. Ilk iki çekimde çok kötü bir oyun sergilemiş. Ama Majevvs- ki, psikolojide karşıt uçla- nn birbirine yalan olması kuralını göz önünde tuta- rak çok içe kapanık görü- nen aktörü, çok dışadönük bir duruma getirebilmek için oldukça iyi bir yol bul- muş. Sivvczyk'e birkame- ra vermiş ve onun günler- ce evin içinde her şeyi ka- mera karşısında yasaması- nı sağlamış. Bu numara gerçekten de işe yaramış. VVojaczek çok düşük bir bütçeyle çekilmiş bir film. Majevvski kendisi için pa- ranın önemli olmadığını, asıl önemli olanın "baa ruhlara dokunabilmek" olduğunu söylüyor. Dokunmuş da. Filmde şairin kardeşini, en büyük aşkını, en yakın arkadaşını oynatmış yönetmen. Majevvski insana dokunmak için çektiği filminde bu kez bir antı-kahramamn ruhuna dokunuyor. Oysa "hiçbiryapımşirketiinsa- na dokunan bir filme para yaürmak istemi- yor. Onlar sadece plastik oyuncaklar istiyor- Lech J. Majevvski, fîlmkrinde yakın çeJdmi çok fazla kuflanmamaya yahşhgım belirtiyor. ^Shaji Karun'nun, ana-kız ilişkisine değineceği yeni filminin teması müzik felsefesi olacak Duyguları aktarmatıııı en saf yoluısı«»ıu( 20. ULUSLARARASI U ™ Z İŞTANBUL. . v.Ktı flLM FESTIVAll • îstanbul Film Festivali'nde Uluslararası Yanşma Bölümü'nünjüri üyeliğini üstlenen Hintli yönçtmen Shaji Karun, "Bana göre müzik insanlara zarar veremeyeceğiniz bir dildir. Oysa sözleri kullanarak insanlara zarar verebilirsiniz" diyor. Şinemayı pazar olarak görmeyen sinemacılann yetişmesi gerektiğine inanıyor. Hintli yönetmen Shaji Karun geçen yıl Îstanbul Film Festiva- li'nde yanşan fîlmi 'Son Dans'la Jüri Özel Ödülü'nü aldıktan son- ra bu yıl yeniden Istanbul'daydı. Karun, Uluslararası Yanşma Bölümü'nün jüri üyeliğini üst- lendi. Yönetmen, ilk uzun met- rajlı filmi 'Piravi'de (Doğum) oğullan polis tarafindan öldürü- len bir ailenin dramını anlatmış- tı. Ardından 'Swaham' (Kendi- minki) ve 'Vanaprastham' (Son Dans) geldi. Karun, bu üç fil- min birbirini izleyen bir üçleme olduğunu söylüyor. Ilk uzun metrajh filmi 'Püravi'de, tutuk- lanan oğlunu ararken pek çok bürokratik engele takılan birba- banın öyküsünü anlatan Karun, 1994'te Cannes'da yanşan ikin- ci filmi 'Kendiminki'de paranın gücünü, 'Son Dans'ta ise kimlik bunalımlannı anlattı. Karun bu temalann, içinde yaşadığımız, bılgi ve paranın en büyük güç olduğu modern çağın insanmın sorunlan olduğunu düşünüyor. Eylül ayında çekimlerine başlayacağı yeni filminde ise anne-kız ilişkisine değinecek ve fılmin teması müzik felsefe- si olacak. Karun'a göre müzik ve sinema, duygulan aktarma- mn en saf yolu, bir dil: "Bana göre müzik insanlara zarar ve- remeyeceğiniz bir dildir. Oysa sözleri kullanarakinsanlaraza- rar verebifirsiniz." Karun, geçen yı] festivalde 'yanşırken', bu yıl da yanşan filmlen seçecek olan jüride bu- lunmanın çok farklı bir duygu olduğunu belirterek bu yıl daha da rahatladığını söylüyor. Hüıt sineması, Hollyvvood taklidi bir sinema endüstrisine sahip ve buna da 'BoDyvvood' di- yorlar. Geçen yıl içinde Hindis- tan'da 650 film çekildiğini söy- leyen yönetmen kendisinin yap- tığı tarzda sanatsal filmlerin sa- yısının çok az olduğunu belirti- yor. Bunun aşılması için ise si- nemayı bir pazar olarak görme- yen sinemacılann yetişmesi ge- rektiğini söylüyor. Tiyatro ve kent kültürü (1) AYŞEEMELMESÇl Tiyatronun kökenlerinin "oyun" ile"kutsalhğm", sınırlan tam olarak belirlenemeyen kesişme alanında şekillendiğini biliyoruz. Bu göreli beiırsizlik, tiyatronun kökenleri iti- banyla bir kır/kent ayınmını gerek- sizieştirir. Ama iş profesyonel ölçü- lerde icra edilen tiyatro sanatına ge- lince, o zaman belirginleşen çerçe- ve,tartışmasız kent kültürüdür. Çünkü sanatın bir meslek halini alasilmesi, yani geçimini sanatıyla kaıanan ayn bir toplumsal kesimin ortıya çıkabilmesi için: 1- Kabile yatısının belli bir çözülme ya dabir astrimliğe sıçrama yaşaması; 2- Sa- naçılara aynlabilecek birtoplumsal ırt değer birikmiş olması gerekir. 3uıki koşul ancak ticaret ve kentle îirıkte düşünülebilir. Tabii burada cert deyince, herkesin maddi ola- lallan ölçüsünde istediği yere gidip 'eıeştiği, kimsenin kimseden ha- >eı olmadığı, vb. modern kentleri r e netropolleri değil, ilk Çin ve Me- ^aptamyakentlerinden modern ça- jagelinceye dek, geniş bir kırsal l a içinde çok belirgin smırlan, uan, yasalan, belli bir özerkliği eıyn bir kültürü olan, özgün bir 3^rlık birimi olarak kenti anla- -•£ gerekir. fent, surian dışmda kalan dün- farkhlaşarak ve^yabanaola- teküeştirerek* kendi kimliğini • "Anadolu, geçmişinin büyük bölümü kent kültürüyle yoğrulmuş bir coğrafya. Özellikle batı ve güney kıyılanna serpiştirilmiş çok sayıda antik tiyatro kalıntısı da bu kültürün önemini gösteriyor. Ama fetih temelinde kurulmuş Osmanlı Imparatorluğu'nda merkezi iktidara karşı göreli bir özerkliği ve kendi ayn kurumlan, kurallan olan bir kent kültüründen söz etmenin pek mümkün olduğunu sanmıyorum." tanımlar. Dünün şifacı kadınlan ve- ya kâhinleri "cadıya", tapınılan çe- şitli doğa güçleri veya simgeler "ib- fislere", "canavarlara" dönüşür. Aiskhylos ve Sofokles'in trajedile- rindeki korkunç büyücü kadın Me- dea bu "ötekfleştirme"nin güzel bir örneğidir. Euripides'in trajedisinde daha insani çizgilere bürünse de, ki- şiliğin temel öğesi yine şıddettir. Bu trajik kadın kahramanın esin kay- nağını oluşturanArgonotlar efsane- süıin daha erken versiyonlannda Kolkhis (Gürcistan) kralının Iason'a âşık olup Argonotlar'ın Altın Post'u ele geçirmesine yardımedenbir iyi- lik perisi niteliğınde betimlenen kı- zı, daha geç tarihli versiyonlarda korkunç büyüler yapan bir "barbar kadın n kimliğine bürünür. Medea'nın yaprığı büyülerden bi- ri, parçaladığı yaşlı koçu büyülü ot- larla birlikte kaynattığı kazandan dı- şan bir süre sonra körpe bir kuzu- nun fırlamasıdır. Betimlenenbubü- yü insana ister istemez, aşağı yuka- n bütün dünyadakent öncesi kültür- lerde çeşitli biçimleri görülen, şa- manik nitelikli parçalanma ve yeni- den doğma ritüelini düşündürür. Kentartıkgiderek uzaklaştığı bu ar- kaik inançlara körücül bir anlam yüklemekte, kültürünü ve hayat tar- zmı "barbar'' dünyaya karşı tanım- lamaktadır. Aynı olguyu farklı bir düzlemde, 15. yüzyılın ikınci yansuıda ve 16. yüzyıl başında yaşamış (ölümü 1516) Hollandalı ressam Bosch'un tablolannda da görmek mümkün- dür. Tektannlı din anlayışı ve kilise örgütlenmesiyle bütünleşmiş orta- çağ kent kültürünün kendi dışında- ki dünyaya bakışının, Bosch'un eserlerinde kullandığı sımgelere, inanılmaz birdüş gücüyle gerçeklik kazandınlmış o şeytan figürlerine, "gûnahlann*', "kötülüğün'' resme- dilmesine yansıdığı düşünülebilir. Tabii bu "ötekfleştirnıe'', kentkül- türünün kendi sınırlannı çizmesi gı- bi öğelere bugünden bakıp olumlu ya da olumsuz değerier vüklemenin hiçbir anlamı yok. Ama bunun ta- rihsel bir süreç olduğunu, kent kül- türü diye bir olgunun temellerinin böyle atıldığım ve tiyatronun da kent mekânı ıçindeki "kutsal alan"dan "oyunalam"nauzanan se- rüvenini bu temellerüzerinde yaşa- dığını unutmamak gerek. Geçmişten bugüne bir meslek olarak tiyatro kurumunun varhğın- dan söz edilebilecek her yerde kent kültürüyle karşılaşıyoruz. Antik Yu- nan, Roma, Çin, Hint, Iran vb. uy- garlıklan modern Batı tiyatrosunun temellerinden biri olarak kabul e- den Ortaçağ Avrupası'nın profes- yonel tiyatrosundada belirleyici öğe yine kent ve biryandan merkezileş- mek isteyen iktidara, diğer yandan kendisini çevreleyen kırsal dünyaya direnen kent kültürüdür. Sonraki tüm gerilemeye karşın, 13. yüzyılın bağımsız ve zengin Ital- yan kent devletlerinin bıraktığı mi- ras üzerinde şekillenmiş egemen kent kültürüyle Commedia dell'ar- te arasında bir ilişki herhalde kuru- labilir (buradaki arte sözcüğü de lonca anJamına gelmektedir). Yavuz Sultan Seüm'in Çaldırari sefennden dönerken yanında getir- diği ganimetler içinde yer alan Si- yah Kalem ruloları, hem kentin kı- ra bakışı anlamında benzerbir süre- cin varlığını gösteriyor, hem de bu rulolann tek ya da iki kişilik tiyatro gösterilerinin dekorunu olusturdu- ğudüşünülürse kent-tiyatro ilişkisi- nin doğu komşumuz Iran'da da ge- çerli olduğunu doğruluyor. Anadolu ise, geçmişinin büyük bölümü kent kültürüyle yoğrulmuş bircoğrafya. Özellikle batı ve güney kıyılanna serpiştirilmiş çok sayıda antiktiyatrokalıntısı dabukültürün önemini gösteriyor. Ama fetih te- melinde kurulmuş Osmanlı împara- torluğu'nda merkezi iktidara karşı göreli birözerkliği ve kendi ayn ku- rumlan, kurallan olan bir kent kül- türünden söz etmenin pek mümkün olduğunu sanmıyorum. Bunun tek istisnası tabii ki payi- taht, yani Îstanbul. O halde biz, bir meslek olarak tiyatro kurumuyla ilişkisi bağlamında örnekler verdi- ğimiz kent kültüründen -en azından Tanzimatöncesinde- îstanbul dışın- da söz edilmesi birazgüçbircoğraf- yada yaşıyoruz. Özellikle son 50 yıldır yaşanan büyük kentlere kitlesel göç oîgusu ise, diğer birçok etkenle birlikte, modern "kent küMriunüz"de yeni bir sayfa açmış durumda ve tiyatro- muzun bugünkü durumunu daha sağlıklı bir bakış açısıyla değerlen- direbilmek için, profesyonel tiyatro- kent ilişkisinin tarihseî arka planını da hesaba katarak, bu süreci irdele- mek gerekiyor. Maltepe üniversitesi kampusunda '2. Türk Belgeselciler Haftası' bugün başlıyor KüMirServisi-Mal- tepe Üniversitesi Ileti- şim Fakültesi'nce ilki geçen yıl düzenlenen 'Türk Belgeselciler Haftası' 4 Mayıs'a ka- dar sürecek._ Maltepe Üniversite- si'nin kampusunda dü- zenlenen hafta, bugün saat 11.00'de yapılacak açılış konuşmalanyla başlayacak. Hafta süresince 'Us- talara Saygı', 'Unutu- lan Renkler- Unutulan Sesler', 'Yaşayan Efsa- neler' ve 'ÇeşWemeler' adlı bölümlerde ünlü Türk belgeselcilerinin yapımlan gösterilecek. Aynca 'Belgesel Nedir, NeDeğOdh-'/Doğalve Kültürel Çevrenin Ko- runmasmda BdgeseKn Işlevi', 'Türkiye'de Te- KfHakları ve Belgesel- ter' ile 'Belgesel Ureti- minde Temel Sorun- lar'ın tartışılacağı pa- neller düzenlenecek. Bu arada hafta çer- çevesinde Maltepe Üniversitesi ile îstan- bul Marmara Eğitim Vakfi'nca düzenlenen 'Birinci Üniversiteler Arası Oğrenci Filmleri Yanşması* da yer ala- cak. 'Eğitün' temasının işlendiği filmlerin ka- tılabildiği yanşmanın finali 4 Mayıs 2001 Cuma günü yapılacak. Finalde ödül kazanan fılmlerden sonra film- leri gerçekleştiren üni- versite öğrencilerine ödülleri verilecek. Sezona Dperet Akşamı' ile veda • Küftür Servisi - Îstanbul Devlet Opera ve Balesi, 2000-2001 sezonuna, dünya klasüderinden derlenmiş bir konser olan 'Operet Akşamı' ile veda ediyor. 11 Mayıs gecesi düzenlenecek etkinlikte piyanist Ender Ormanlar'a, solist olarak Müjde Çeliktaş, Timur Doğanay, Ayşe Iktu, Ruhsar öcal, Songür Ünal, Süha Yıldız ve Zuhal Yunga eşlik edecek. Sanatçılar Strauss, Franz Lehar, Emmerich Kalman, Karl Millöcker, Robert Stolz, Leo Fall, Paul Abraham gibi ünlü Avusturyah, Macar ve Alman operet bestecilerin, yani sıra Cemal ve Ekrem Reşit Rey kardeşlerin operetlerini de seslendirecek. Spearsl yeteneksizy bulundu • KüMr Servisi - Şarkıcı Britney Spears, hayalini kurduğu sinema dünyasmdan darbe yedi. Beyazperde yıldızlan arasında seçim yapmaya çalışan 'Chicago' müzikalınin yapımcılan, genç yıldızı 'yeteneksiz' bulduklannı açıkladı. Adaylar arasında Gvvyneth Paltrovv, Michelle Pfeiffer, Helen Hunt, Catherine Zeta-Jones, Cameron Diaz, Renee Zellweger, Charlıze Theron ve Jennifer Lopez de bulunuyor. Dünyaca ünlü Miramax şirketinin yapımcılannm, tercihlerini Paltrovv'dan yana kullanacaklan söyleniyor. Senaryosunu Ben Gorbon'un yazdığı, Rob Marshall'ın yöneteceği müzikalin bütçesi 30 milyon dolara maJ olacak. 20 yıl kesintisiz olarak sahnelenen Brodvvay müzikalinin beyazperde versiyonunun çekimlerinin önümüzdeki yılnı ilkbahar aylannda başlaması bekleniyor. Sefim Maşit liyatro İMüHeri • Kültür Servisi - Uluslararası Lıons Kulüpleri ve Şişli Belediyesi'nin işbirliği ile bu yıl ilki gerçekleşen 'Lions Selim Naşit Özcan Tiyatro Ödülleri'nin hangi dallarda verileceği açıklandı. Ödüller bu yıl 'En iyi Yerli Tiyatro Eseri', 'En iyi Yönetmen', 'En iyi Erkek Oyuncu', 'En İyi Kadın Oyuncu', 'En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu', 'En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu', 'En iyi Sahne Tasanmı', 'En iyi Kostüm Tasanmı', 'En iyi Işık Tasanmı', 'En İyi Tiyatro Müziği', 'En İyi Koreografi', 'En iyi Prodüksyon' ve 'Tiyatroya Bir Omür Özel Ödülleri' dallannda verilecek. Tören yann Şehir Tiyatrolan Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde gerçekleştirilecek. Özpetek'inflkranebüyük ilg - • ROMA (AA) - Türk yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi 'Cahil Periler', ünlü ltalyan yönetmenlerin fıhnlerini geride bıraktı. Başrollerini Margherita Buy ve Stefano Accorsi'nin paylaştığı Cahil Periler, gösterimde bulunduğu 6 hafta sonunda yaklaşık 10 milyar ltalyan Lireti hasılata ulaşırken; en fazla izlenen ltalyan filmi oldu. ltalyan sinemasının tanınmış yönetmenlerinden Nanni Moretti'nin 'La Stanza del FighV ile Giuseppe Tornatore'nin 'Malena' adlı filmlerini geride bırakan Özpetek'e övgüler yağdı. Cahil Periler filminin dağıtımcısı 'Medusa Film', dün Italya'nın önde gelen gazetelerine (La Repubblica, Corriere della Sera, 11 Messaggero...) yanm sayfa ilan vererek filmin başansından dolayı yönetmen Özpetek'e teşekkür etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle