19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2001 ÇARŞAMBA HABERLER Demirel l\lew York'a gidiyor • ANKARA (AA)- Türki>e Cumhuriyeti'nin 9. Cuinhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ortadoğu Araştırma Komisyonu çahşmalarına katılmak üzere bugün New York'a gidecek. Demirel, Ortadoğu'daki çatışmalann nedenini araştırmak üzere kurulan Ortadoğu Araştırma Komisyonu'nun üyeleriyle bir araya gelecek. FP kararı haziranda • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi'ndeki kapatma davası süren FP, Yargıtay Başsavcısı'nın iddianamesine karşı son yazılı savunmasını dün verdi. Davanın. haziran ayında sonuçlanması bekleniyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, son yazılı savunmanın ardından FP'ye sözlü açıklamalan için süre vereceklerini anımsatarak "Önce başsavcıyı, sonra partiyı dinleyeceğiz. Bantlar çözüldükten sonra da karar verme aşamasının prosedürü tamamlanmış olacak" dedi. Bumin, davayla ilgili karann haziran ayında çıkabileceğini belirtti. Hükümete esnaf sorusu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DYP. uygulanan ekonomik programla esnafın çöküşe sürüklendiği gerekçesiyle hükümet hakkında yeni bir gensoru verdi. DYP'nin gensoru gerekçesinde, son 1 yılda 378 bin esnafın kepenk kapattığı belirtildi. Onergede, bunalımın temel nedeninin hükümetin basiretsiz yönetimi olduğu savunuldu. Suriyeli canlı bombaya ceza • DİYARBAKIR (AA) - Intihar saldınsı hazırhğı içindeyken yakalanan Suriye uyruklu Djvin Ahmet, yargılandığı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 12.5 yıl hapis cezasına çarptınldı. Sanık Djvin Ahmet, PKK üyesi olduğunu kabul ederek "Romatizmal hastalığım vardı. Tedavi için Türkiye'ye geldim. Intihar saldınsı hazırhğı içinde değüdim" dedi. Avrupa îşkenceyi Önleme Komitesi, Türkiye ziyaretinin sonuçlanm açıkladı: Tfecrit kaldınlsınANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Îşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Terörle Mücadele Yasası 'nın (T- MY) 16. maddesinin değiştirilmesi, ce- zaevi izleme kurullannın oluşturulma- sı ve infaz hâkimliğinin kurulmasına ilişkin yasa tasanlannı olumlu bir adım olarak değerlendirirken tecrit' uygula- masının bir an önce kaldınlmasını iste- di. CPT, yapılmak istenen reformlann eylemcilere açıklanmasına yönelik ge- rekli girişimlerin hemen başlatılması görüşünü dile getirdi. CPT heyetinin, 18-21 Nisan günlerin- • Cezaevlerine ilişkin yasa tasanlannın olumlu bir adım olarak değerlendiren CPT, daha önce de tespit ettiği tecridin acil olarak kaldınlmasını istedi. Komite açıklamasında, "Insan yaşamı söz konusu olduğunda uygulamada esneklik yapılabilir" denildi. de yaptığı Türkiye ziyaretinin sonuçla- n, dün Paris 'te düzenlenen basın toplan- tısıyla açıklandı. Hükümet yetkilileri ve sivil toplum örgütleriyle görüşen CPT delegasyonu, daha önceki ziyaretlerin- de de tespit ettiği tecrit'in acil olarak kaldınhnasını istedi. CPT, hazırlanan tasanlann TBMM'ye sunuhnuş olma- sını memnunlukla karşılayarak bir an önce yasalaşması gerektiğini belirtti. Cezaevlerindeki tecrit sistemini TMY'nin 16. maddesine dayandıran CPT, bu yasanın değiştirilmek istenme- sinin özel bir önem taşıdığma dikkat çekti. Raporda, "Kuşkusuz Ftipi ceza- evindeld mahkûmlann büyükçogunlu- ğu, güvenlik ortamına bir tehdit ohış- turmaksızm,yaşam üniteleri dışında dü- zenfenecek geüştirilmiş bir ortak aktivi- te programındân yararianabüirier. Ay- nca, eğiüm. hileştirme ve öğretim gibi kavramlar ideolojik amaçlarta tstismar edümemetidir" denildi. 'Uygulamada esneklik yapılabilir' Ortak kullanım alanlarının yaratıl- ması için yasa tasanlannın Meclis'te kabul edilmesi gerektiğine işaret eden CPT, "Ancak insan yaşamı söz konusu olduğunda, mevcut mevzuat ve hukuld ilketer çerçevesinde uygulamada kuş- kusuz bir nebze esneklik vapılabitir" dedi. Baroya 22 8 milvon lira ödeyecek Bakan Türk mahkûm oldu tLHANTAŞÇI ANKARA - Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, halen kayıtlı olduğu Ankara Baro- su'nun genel kuruluna katılmadığı için Altın- dağ llçe Seçim Kurulu'nca 22 milyon 830 bin lira para cezasına çarptınldı. llçe seçim kurullannda hâkimlerin görev alması nede- niyle bu karar mahkeme karan olarak kabul ediliyor. Adalet Bakanı Türk, kendisine ve- rilen para cezasuıın Türkiye 'deki hukukun iş- leyişine örnek olduğunu söyledi. Barodan kaydını sildirmedi Adalet Bakanı Türk, milletvekili seçildikten sonra Ankara Barosu'ndaki kaydını sildirme- di. Türk hakkında baronun son genel kurulu- na 'mazeret' bildirmeden katılmaması nede- niyle işlem yapıldı. Avukatlık Yasası'nın 86. maddesine göre Türk, 22 milyon 830 bin lira para cezasına mahkûm oldu. Türk'ün baroya bu parayı yatıracağı bildirildi. llçe seçim ku- rullannda hâkimlerin görev alması nedeniyle bunlar mahkeme karan sayüıyor. Türk'ün gerekçesi yoğun gttndem Hikmet Sami Türk, Adalet Bakanı'na ve- rilen para cezasının yargı bağımsızlığuıın bir göstergesi olduğunu söyleyerek "Adalet Ba- kanı bile cezaya mahkûm olabiliyor" dedi. Türk, baronun genel kuruluna katılmaması- na gerekçe olarak da yoğun programını gös- terdi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN KIMvm$ îmm <m**rtm'nmm mı ÇHD Genel Başkanı Gür, Türk, ölüm oruçlan konusunda yeni bir şey söylemedi' dedi Görüşmeler sağır diyaloğuna döndüANKARA / tSTANBUL (Cumhuriyet) - Ölüm orucu eylemi 188. güne girerken Çağdaş Hukukçular Derneği (CHD) üyesi bir grup avukat, F tipi cezaevlerindeki koşullar nedeniyle sürdürülen ölüm orucunun sona erdiribnesi için Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile görüştü. Görüşme sonrası açıklama yapan CHD Genel Başkanı Ali Ersin Gür, görüşmelerin "sağırlar diyaloğuna'' döndü- ğünü belirterek "Aylaröncene konuştuysak bugün de onu ko- nuştuk" dedi. Gür, Terörle Mücadele Yasası'nın 16. mad- desi ile üçlü protokolün uygu- lamadan kaldınlmasını istedi. Daha önce sanatçılann ve birçok kurumun ölüm oruçla- nnın bitirilmesi amacıyla gö- rüşmeler yaptığını anımsatan Gür. "Bu sağniar diyaloğuna dönüştü. Olumlu hiçbir şey yok. Vicdanınuz yarak. Bakan hiçbir şey söytemiyor * dedi. ÇHD üyesi avukatlar, Adalet Bakanhğı'nı ölümlerin durdurulması konusunda göreve çağırdı. (AA) Avukat arkadaşlanna da bil- gi veren Gür, 17 insanın ya- şamını yitirmesine, yaklaşık 100 kişinin de ölüm sınınnda olmasına karşın bakanlığm eylemcilerle görüşmeyi red- dettiğini söyledi. Gür, "Ba- kanhğın zihniyetide değjşme- miş" dedi. Gür, bundan son- ra tepkisiz kalmayacaklannı belirtti. Gür'ün konuşmasının ar- dından avukatlar "Bakan isti- fa, ölümleri durdurun, hücre- leri kapaan" diye slogan attı- lar. Polisin, "Bu şekflde bağı- nrsanız ahnz" uyansı üzerine bazı avukatlar Güvenpark'tan aynldı. ÇHD Istanbul Şubesi avukatlan ise bir süre oturma eylemi yaptıktan sonra alkış- larla eylernlerini bitirdiler. ÇHD Genel Merkezi adına dağıtılan bildiride, ölüm oruç- lannın bitirilmesi için gerekli istemler şöyle sıralandı: • TMY'nin 16. maddesi ve üçlü protokol derhal uygula- madan kaldınlmaiıdır. Ceza- evteriAdalet Bakanüğı'nın de- netimine verflmetidir. • Cezaevleri bağımsız ku- rumlardan oluşmuş izleme ku- rullan tarafından sürekli de- netlenmelidir. • tnfaz hâkimnği müessese- si oluşturulmah, nıruklu vehü- kümlülerin haklan yasal gü- venceye kavuşturulmahdır. Kamu Emekçileri Sendika- lan Konfederasyonu (KESK), Bakan Türk'e "ölüm oruçlan- nın durdurulması için derhal adım atması" çağrısında bu- lundu. KESK Genel Başkanı Sami Evren. "insanhk tarihi- nin en utanç verici günlerinden birinin yaşandığmı" belirtti. 14 tutuklu ve hükümlü ile 3 tutuklu yakınının yaşamını yi- tirdiği ölüm orucu eyleminde çok sayıda eylemcinin ölüm sınınnda olduğu vurgulandı. Öte yandan F tipi cezaev- lerini protesto amacıyla 20 Ni- san'da Almanya Regensburg Mahkemesi'nin önünde ken- dini yakan Kazun Gülbağ, ön- ceki gün yaşamım yitirdi. STFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Günlerdir, yurtdışından gelmesi bek- lenen dolarlardan söz ediliyor. Aradan bunca zaman geçmesine rağmen ufukta görünmeyen dolarlann bu kez o kadar kolay gelmeyeceği anlaşılıyor. Batı'nın, bu paranın da çarçur edilece- ği endişesiyle döviz musluğunu açma- dığı söyleniyor. Batı'nın neden para göndermeyi ağırdan aldığı biryana, işin asltnın esasının yapısal krizde düğüm- lendiği bir gerçek. Para gelse de gelmese de, bu kriz ha deyince çözülemeyecek. Türkiye, cid- di bir yapısal kriz yaşıyor. Ancak, bu ya- pısal kriz, sistemden geçinenler için kabul edilmek istenmeyen bir olgu. Çünkü onlar yapısal krizi kabul ettikle- ri an, kendi altlarını oymaları gerek, kendilerini ortaya çıkaran koşullan de- ğiştirmeleri gerek. Bu nedenle hep so- runun çevresinde dolaşıliyor. Genel- kurmay Başkanı'nın Krizin nedeni hortumlama" demesi gazete manşet- lerine çıktı. Hortumlama, tabii ki yapıldı. Bu soy- gunculuk. Türkiye'nin yaşadığı krizi art- Sorunun Kenannda Dolaşmak tırdı. Ancak unutmayalım ki, hortumla- ma, neden değil sonuçtur. Türkiye'nin kaynaklan tüketildi, üretici yetenegi tü- ketildi. Iktidan elinde tutanlar, baskıcı ortam içinde kendilerine kimselerin ka- nşamayacağı güvencesiyle her türlü yolsuzluğu yaptılar. 12 Eylül sonrası, devlet despotik bir yapıya kavuşturul- du. Bütün iktidar sahipleri devletten beslendiler. Devletle paralel gidenler, her türlü kredi desteğini aldılar. Şiddet- le yolsuzluk el ele yürüdü. Bütün bunlardan da önemlisi, bu ül- kede siyasi yapı çökertildi. Parti lider- lerine bağımlı bir Siyasi Partiler Yasa- sı, yüzde on barajına kilitlenmiş bir Se- çim Yasası bu gelişmenin önemli un- surlan oldu. Bununla da sınırlı kalınma- dı, Milli Güvenlik Kurulu, Meclis'in üze- rinde bir işlerlik kazandı. Seçim baraj- lan yoluyla toplumun önemli bir kesi- mi Meclis dışında bırakıldı. Meclis'e ki- min gideceğini parti liderleri belirledi- ler. Kurulan Meclis ise atanmış niteli- ğiyte hiçbir vartık gösteremedi. Temel kararlar, çoğunluğunu generallerin oluşturduğu Milli Güvenlik Kurulu'nda alındı. "Önce güvenlik" kavramı bu ülkede hertürlütercihinönünegeçti. Neyinne kadar güvenliğeyaradığını ise, biravuç iktidar sahibi belirledi. Bu güvenlik ge- reksinimi, siyaseti büyük ölçüde dev- re dışı bıraktı. Üretken değil buyurgan bir yönetim anlayışı her yana egemen oldu. Türkiye, "so<?u/(savaş''dönemi- nin anti-komünist politikalanyla haya- tiyetini sürdürmeye çalıştı. Soğuk savaş dönemi çoktan geride kaldı. Kuzey'den gelen "komünizm tehlikesi"r\e göre siyaset yapma dö- nemi brtti. Ancak, Türkiye'yi yöneten- lerin güvenlik anlayışı hâlâ dışandan gelecek "tehdide" dayalı. Hep biri bu ülkeyi parçalayacak, hep birileri bizi içi- mizden yıkacak paranoyası ya da ge- rekçesi iç yaşamımızı cehenneme çe- virmeye bahane oldu. Dışanyı göste- rip bizi korkurtular, bizi susturdular. Şimdi ise bizi parasız pulsuz btraktı- lar. Yine de kabadayılıktan vazgeçmi- yorlar. F tipi cezaevienne yönelik anla- yışın ardında bu bakış açısı var. Pata- ra gibi onlarca yerteşim yerinin adını değiştirip "Türkleştirme"ye çalışan mantığın arkasında bu tutum yatıyor. Hâlâ temel demokratik değişikliklere direnen, hep sorunun etrafından dola- şarak işi dejenere etmeye çalışan bu anlayış bize yön veriyor. Türkiye, kendisini dünyadan tecrit ederek, her sorunu yalnızca bir "gü- venlik" sorununa indirgeyerek çözebi- leceğini sanıyor. Aslında bu ülkeyi yö- netenler, ne yapılması gerektiğini hepi- mizden iyi biliyorlar. Ulusal Program'da dile getirilen konular, Türkiye'nin yol haritasını da belirtiyor. Ancak, Musa Eroğlu'nun tehlikelif!) türküsünde dile getirdiği gibi, bu değişikliklerin sonun- da bazı anlayışlar için "Yolun sonu gö- rünüyor." Onlar da bu gelecegi gör- dükleri için hep sorunlann etrafından dolaşıp işin aslını göımezden gelmeye çalışıyorlar. Gerçeğe direnen tutum bu ülkeye çok şeyler kaybettiriyor. Şimdilik bu, Batı'dan gelen paranın yavaşlaması gi- bi görünüyor, fakat sorun çok derinler- de. Ülke, derin bir yapısal kriz yaşıyor ve hâlâ onlar, bunu bazı küçük önlem- lerle geçiştirmeye ya da çöküşlerini ya- vaşlatmaya çalışıyorlar. Benim kavra- yışım o ki, Türkiye değişecek. Türkiye, uluslararası arenada hak ettiği yere, demokratik, kendi halkıyla banşık, ge- lirini adilce paylaşan ve giderek bu yok- sulluktan kurtulan bir kimliğe, çok uzak olmayan bir gelecekte kavuşacak. Onlar, sorunlann etrafında dolaşsa- lar da, süreç hükmünü yürütecek. "Yolun sonu görünüyor." GLOBALfOLtTİKÜLTÜR ERGİN YILD1ZOĞLU Şinik Siyasetçiler Üzerine... Sayın Kemal Derviş geçenlerde "kalbim solda" dedi. Haftasonu birseminerde konuşurken de "Si- yaset ekonomryi kullanmaktan vazgeçmeli" de- miş. Bu iki saptamayı da bir araya koyunca, ortaya çıkan "post-modern sinikliğe" ("Ne yaptığımı, ya- ratacağı sonuçlan biliyorum. Ama bile ble yapıyo- rum!") bakıp kaygılanmamak elde değil. 'Kalbim solda', falan fitan... "Kalbi solda" olan birsiyasetçi şunları bilir: Vatan- daşların büyük çoğunluğunun ekonomik kaynakla- n, sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim ağlan, konut, top- lumsal güvenlik, hatta can ve mülkiyetlerinin korun- ması gibi gereksinimleri kendi bireysel olanaklarıy- la karşılamalanna izin vermez. Bu yüzden, bu vatan- daşlar, ellerindeki ekonomik kaynakları bırleştırerek bir kamusal kurumlaşma oluşturmak, birilerini de bu kurum yoluyla, ortak (kamusal) gereksinimleri herkese sunmakla görevlendirmek isterler. Diğer bir deyişle, vatandaşlar hükümetten vergi toplamasını ve bu vergilerle kamusal gereksinimle- ri karşılamasını, kamusal alanı güçlendirerek yaşam koşullannı iyileştirmesini, özellikle de "kalbigerçek- ten solda" olanlann da yardımıyla talep edeıier. Va- tandaşlar, bu hükümetleri, siyasi partiler, sivil top- lum örgütleri ve "/ca/ö/so/da/c/"temsilciler yoluyla de- netlemeye çalışıriar. Tüm bunlar, kimi siyasetçilerin kendilerine emanet edilen kurumlan istismar etme- lerini engeller mi? Engellemez. Ama burada, vatan- daşlar açısından sorun, kamusal kurumun varlığın- dan değil, kurumu kullananlann gerektiği gibi denet- lenmemesinden kaynaklanır. "Kalbi solda" olan siyasetçi bilir ki toplumda, ge- reksinimlerini kendi mali kaynaklanyla karşılama ka- pasitesine sahip olan, "hali vakti yerinde" bir azın- lık bu kolektif kuruma katkıda bulunmakta, kamu- sal fonlara katkı anlamına gelen vergileri vermekte ısteksiz davranır. Hatta bunlar, kamu kurumlannın el- lerindeki fonlan da kendileri için kullanmak ister. "Kalbi soldaki" siyasetçi bunu engellemeye çalışır. Bu iki kesim arasında, toplumsal kaynakların na- sıl kullanılacağına ilişkin ideolojik ve siyasi bir çekiş- me sürer gider. Vatandaşlar demokratik hakların, si- yaseti ve ekonomiyi denetleme mekanizmalannın, kamusaJ alanın genişletilmesini; çok varlığı olandan çok vergi alınmasını isterler. Diğer kesım ise kamu- sal çıkan değil bireysel çıkan vurgular. Daha az ver- gi venmek, kendi etkinliğıni (piyasayı) kamusal de- netimden özerkleştirmek ister. Ancak, kamusal çı- karlara açıktan saldırmanın çoğunluğun öfkesıni çe- keceğini bildiğinden, kamusal alanı zayıflatmak için, hep onu kötü kullananlan bahane eder. siyasetin ekonomiden çekilmesıni, gerçekten "kalbi solda" olan siyasetçilerin, halkın temsilcilerinin denetimin- den kurtulmak ister. "Kalbi solda" olan siyasetçi her zaman toplumun çoğunluğunu oluşturan vatandaşlardan, siyasi öz- güriüklerden yana tavır alır; en azından, John Stu- art Mill'in birzamanlar vurguladığı gibi "Ekonomik özgüriükler bir kolayiık, siyasi özgürtükler bir zorunluluktur" prensibinden hareket eder. 'Kalbim solda" dıyen bkisi, siyasetin temızlenmesiyle uğra- şacağına, siyasetin bu kadar hızla kırlenmeye baş- lamasıyla piyasalann serbestleşmesi arasındaki iliş- kiyi göımezden gelerek siyasetin ekonomiyi kullan- masında şikâyet ediyorsa (kendisi 15 günde 15 ya- sa dıyerek ekonomiye siyasi müdahalede bulunur- ken) bizim de, onun bir şeyleri bile bile yaptığını dü- şünmekten, "sinik" bir tutumla karşı karşıya oldu- ğumuzu kabul etmekten başka çaremiz yoktur. Ve Telekom'un özelleştirilmesi TürkTelekom'un özelleştirilmesi girişimi de bu iz- lenimimizi güçlendiriyor. "Kalbi solda" olduğunu söyleyen bir siyasetçi stratejik bir sanayi ve özel bir kamu hizmeti sektör olan Telekom'un özelleştiril- mesini, hele dünya ekonomisinin bugünkü koşulla- nnda ısraria talep ediyorsa, bu tutumu sinizmden başka bir şeyle açiklanamaz. Hele, söz konusu, zen- gin bir küreselleşme deneyi olan bir siyasetçiyse, du- rum daha da vahim demektir. Dünya telekornünikasyon sektöründe derin bir kriz var. Bu sektörde geçen 10 hafta içinde toplam 100.000 kişi işini kaybetti, işten çıkartmalar giderek hızlanıyor. Cuma günü Ericsson 12.000 kişiyi daha çıkartacağına açıkladı. Geçen 5 yılda çılgın bir reka- bet ve borçlanma süreci içinde muazzam bir kapa- site fazlası yaratılan bu sektörde bugün Amerikan, Avrupa ve Asya telekom şirketlerinin toplam borç- lan 700 milyar dolan buluyor. Gözlemciler, bu borç- lann 100 milyar dolannın ödenemeyeceğini düşünü- yorlar. Dolayısıyla banka sistemi de büyuk bir tehli- keyle karşı karşıya. Bu ortamda, özelleştirildiği tak- dirde Türk Telekom'un batan geminin malları fiyatı- na gitmesi kaçınılmaz. Telekom krizinden çıkarılması gereken kimi ders- ler de var. Telefon ağlan, adeta karayollan gibi her- kese açık olması, tek elden yönetilmesi, planlan- ması gereken hizmetler... Bunlar özelleştirilince he- sapsız, plansız harcamalar, borçlanmalar bir hizme- ti vermek için bir ağ yeterliyken birden fazla ağ oluş- masına neden oluyor, ortalığı tımarhaneye çevinyor. Rekabet sertleşince yolsuzluklar, sahtekâriıklar, he- saplarda kalem oynatmalar artıyor. Deutche Tete- kom, Lemout & Hauspie, Lucent gibi dev şırket- ler bu yüzden ya mahkemelik ya da soruşturma al- tında. Geçen yıl telekom sektöründe oluşan borsa köpüğü sırasında, Merrill Lynch, Goldman Sachs gibi yatınm şirketleri müşterilerinden 600 milyon do- lardan fazla komisyon alırken The Observer (22/04) müşterilerinin büyük kayıplara katlanması da ayn bir sorun. Yolsuzluğun salt kamu işletmelerine has olduğunu sananlann kulakları çınlasın! Yok pahasına satılacağını ve özelleştirmelenn bu sektörde yarattığı sorunlan bile bile Telekom'u te- laşla satmaya kalkmanın "siniklikten" başka bir açık- laması olabilir mi? Bu kafayla (tarım sektöründe ha- zırlanmakta olan felakete daha önce değinmiştik) krizden çıkılır mı? F tipi yasalanMeclis'te ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Cezaev- lerindeki ölüm orucu- nun sona erdirilmesi koşullan arasmda yer alan "cezaevi izleme ku- ruUan" oluşturulması ile Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) 16. maddesinin değiştiril- mesine ilişkin yasa ta- sanlan TBMM Baş- kanlığı'na sunuldu. Tu- tuklu ve hükümlülerin F tipi cezaevlerinde or- tak alanlan kullanabil- meleri için •'güvenlik bakımından tehlike ya- ratmaması'' koşulu ge- tirildi. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, ta- sanlann bu hafta Adalet Komisyonu'nda görüş- melerinin tamamlan- masını planladıklannı kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle