Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2001 ÇARŞAMBA
HABERLER
Demirel l\lew
York'a gidiyor
• ANKARA (AA)-
Türki>e Cumhuriyeti'nin
9. Cuinhurbaşkanı
Süleyman Demirel,
Ortadoğu Araştırma
Komisyonu çahşmalarına
katılmak üzere bugün
New York'a gidecek.
Demirel, Ortadoğu'daki
çatışmalann nedenini
araştırmak üzere kurulan
Ortadoğu Araştırma
Komisyonu'nun
üyeleriyle bir araya
gelecek.
FP kararı
haziranda
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Anayasa
Mahkemesi'ndeki
kapatma davası süren FP,
Yargıtay Başsavcısı'nın
iddianamesine karşı son
yazılı savunmasını dün
verdi. Davanın. haziran
ayında sonuçlanması
bekleniyor. Anayasa
Mahkemesi Başkanı
Mustafa Bumin, son
yazılı savunmanın
ardından FP'ye sözlü
açıklamalan için süre
vereceklerini anımsatarak
"Önce başsavcıyı, sonra
partiyı dinleyeceğiz.
Bantlar çözüldükten
sonra da karar verme
aşamasının prosedürü
tamamlanmış olacak"
dedi. Bumin, davayla
ilgili karann haziran
ayında çıkabileceğini
belirtti.
Hükümete esnaf
sorusu
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
DYP. uygulanan
ekonomik programla
esnafın çöküşe
sürüklendiği
gerekçesiyle hükümet
hakkında yeni bir
gensoru verdi. DYP'nin
gensoru gerekçesinde,
son 1 yılda 378 bin
esnafın kepenk kapattığı
belirtildi. Onergede,
bunalımın temel
nedeninin hükümetin
basiretsiz yönetimi
olduğu savunuldu.
Suriyeli canlı
bombaya ceza
• DİYARBAKIR (AA) -
Intihar saldınsı hazırhğı
içindeyken yakalanan
Suriye uyruklu Djvin
Ahmet, yargılandığı
Diyarbakır Devlet
Güvenlik
Mahkemesi'nde 12.5 yıl
hapis cezasına
çarptınldı. Sanık Djvin
Ahmet, PKK üyesi
olduğunu kabul ederek
"Romatizmal hastalığım
vardı. Tedavi için
Türkiye'ye geldim.
Intihar saldınsı hazırhğı
içinde değüdim" dedi.
Avrupa îşkenceyi Önleme Komitesi, Türkiye ziyaretinin sonuçlanm açıkladı:
Tfecrit kaldınlsınANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Avrupa Îşkenceyi Önleme Komitesi
(CPT), Terörle Mücadele Yasası 'nın (T-
MY) 16. maddesinin değiştirilmesi, ce-
zaevi izleme kurullannın oluşturulma-
sı ve infaz hâkimliğinin kurulmasına
ilişkin yasa tasanlannı olumlu bir adım
olarak değerlendirirken tecrit' uygula-
masının bir an önce kaldınlmasını iste-
di. CPT, yapılmak istenen reformlann
eylemcilere açıklanmasına yönelik ge-
rekli girişimlerin hemen başlatılması
görüşünü dile getirdi.
CPT heyetinin, 18-21 Nisan günlerin-
• Cezaevlerine ilişkin yasa tasanlannın olumlu bir adım olarak
değerlendiren CPT, daha önce de tespit ettiği tecridin acil olarak
kaldınlmasını istedi. Komite açıklamasında, "Insan yaşamı söz
konusu olduğunda uygulamada esneklik yapılabilir" denildi.
de yaptığı Türkiye ziyaretinin sonuçla-
n, dün Paris 'te düzenlenen basın toplan-
tısıyla açıklandı. Hükümet yetkilileri ve
sivil toplum örgütleriyle görüşen CPT
delegasyonu, daha önceki ziyaretlerin-
de de tespit ettiği tecrit'in acil olarak
kaldınhnasını istedi. CPT, hazırlanan
tasanlann TBMM'ye sunuhnuş olma-
sını memnunlukla karşılayarak bir an
önce yasalaşması gerektiğini belirtti.
Cezaevlerindeki tecrit sistemini
TMY'nin 16. maddesine dayandıran
CPT, bu yasanın değiştirilmek istenme-
sinin özel bir önem taşıdığma dikkat
çekti. Raporda, "Kuşkusuz Ftipi ceza-
evindeld mahkûmlann büyükçogunlu-
ğu, güvenlik ortamına bir tehdit ohış-
turmaksızm,yaşam üniteleri dışında dü-
zenfenecek geüştirilmiş bir ortak aktivi-
te programındân yararianabüirier. Ay-
nca, eğiüm. hileştirme ve öğretim gibi
kavramlar ideolojik amaçlarta tstismar
edümemetidir" denildi.
'Uygulamada esneklik yapılabilir'
Ortak kullanım alanlarının yaratıl-
ması için yasa tasanlannın Meclis'te
kabul edilmesi gerektiğine işaret eden
CPT, "Ancak insan yaşamı söz konusu
olduğunda, mevcut mevzuat ve hukuld
ilketer çerçevesinde uygulamada kuş-
kusuz bir nebze esneklik vapılabitir"
dedi.
Baroya 22 8 milvon lira ödeyecek
Bakan Türk
mahkûm oldu
tLHANTAŞÇI
ANKARA - Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk, halen kayıtlı olduğu Ankara Baro-
su'nun genel kuruluna katılmadığı için Altın-
dağ llçe Seçim Kurulu'nca 22 milyon 830
bin lira para cezasına çarptınldı. llçe seçim
kurullannda hâkimlerin görev alması nede-
niyle bu karar mahkeme karan olarak kabul
ediliyor. Adalet Bakanı Türk, kendisine ve-
rilen para cezasuıın Türkiye 'deki hukukun iş-
leyişine örnek olduğunu söyledi.
Barodan kaydını sildirmedi
Adalet Bakanı Türk, milletvekili seçildikten
sonra Ankara Barosu'ndaki kaydını sildirme-
di. Türk hakkında baronun son genel kurulu-
na 'mazeret' bildirmeden katılmaması nede-
niyle işlem yapıldı. Avukatlık Yasası'nın 86.
maddesine göre Türk, 22 milyon 830 bin lira
para cezasına mahkûm oldu. Türk'ün baroya
bu parayı yatıracağı bildirildi. llçe seçim ku-
rullannda hâkimlerin görev alması nedeniyle
bunlar mahkeme karan sayüıyor.
Türk'ün gerekçesi yoğun gttndem
Hikmet Sami Türk, Adalet Bakanı'na ve-
rilen para cezasının yargı bağımsızlığuıın bir
göstergesi olduğunu söyleyerek "Adalet Ba-
kanı bile cezaya mahkûm olabiliyor" dedi.
Türk, baronun genel kuruluna katılmaması-
na gerekçe olarak da yoğun programını gös-
terdi.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
KIMvm$ îmm <m**rtm'nmm mı
ÇHD Genel Başkanı Gür, Türk, ölüm oruçlan konusunda yeni bir şey söylemedi' dedi
Görüşmeler sağır diyaloğuna döndüANKARA / tSTANBUL
(Cumhuriyet) - Ölüm orucu
eylemi 188. güne girerken
Çağdaş Hukukçular Derneği
(CHD) üyesi bir grup avukat,
F tipi cezaevlerindeki koşullar
nedeniyle sürdürülen ölüm
orucunun sona erdiribnesi için
Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk ile görüştü.
Görüşme sonrası açıklama
yapan CHD Genel Başkanı
Ali Ersin Gür, görüşmelerin
"sağırlar diyaloğuna'' döndü-
ğünü belirterek "Aylaröncene
konuştuysak bugün de onu ko-
nuştuk" dedi. Gür, Terörle
Mücadele Yasası'nın 16. mad-
desi ile üçlü protokolün uygu-
lamadan kaldınlmasını istedi.
Daha önce sanatçılann ve
birçok kurumun ölüm oruçla-
nnın bitirilmesi amacıyla gö-
rüşmeler yaptığını anımsatan
Gür. "Bu sağniar diyaloğuna
dönüştü. Olumlu hiçbir şey
yok. Vicdanınuz yarak. Bakan
hiçbir şey söytemiyor * dedi.
ÇHD üyesi avukatlar, Adalet Bakanhğı'nı ölümlerin durdurulması konusunda göreve çağırdı. (AA)
Avukat arkadaşlanna da bil-
gi veren Gür, 17 insanın ya-
şamını yitirmesine, yaklaşık
100 kişinin de ölüm sınınnda
olmasına karşın bakanlığm
eylemcilerle görüşmeyi red-
dettiğini söyledi. Gür, "Ba-
kanhğın zihniyetide değjşme-
miş" dedi. Gür, bundan son-
ra tepkisiz kalmayacaklannı
belirtti.
Gür'ün konuşmasının ar-
dından avukatlar "Bakan isti-
fa, ölümleri durdurun, hücre-
leri kapaan" diye slogan attı-
lar. Polisin, "Bu şekflde bağı-
nrsanız ahnz" uyansı üzerine
bazı avukatlar Güvenpark'tan
aynldı. ÇHD Istanbul Şubesi
avukatlan ise bir süre oturma
eylemi yaptıktan sonra alkış-
larla eylernlerini bitirdiler.
ÇHD Genel Merkezi adına
dağıtılan bildiride, ölüm oruç-
lannın bitirilmesi için gerekli
istemler şöyle sıralandı:
• TMY'nin 16. maddesi ve
üçlü protokol derhal uygula-
madan kaldınlmaiıdır. Ceza-
evteriAdalet Bakanüğı'nın de-
netimine verflmetidir.
• Cezaevleri bağımsız ku-
rumlardan oluşmuş izleme ku-
rullan tarafından sürekli de-
netlenmelidir.
• tnfaz hâkimnği müessese-
si oluşturulmah, nıruklu vehü-
kümlülerin haklan yasal gü-
venceye kavuşturulmahdır.
Kamu Emekçileri Sendika-
lan Konfederasyonu (KESK),
Bakan Türk'e "ölüm oruçlan-
nın durdurulması için derhal
adım atması" çağrısında bu-
lundu. KESK Genel Başkanı
Sami Evren. "insanhk tarihi-
nin en utanç verici günlerinden
birinin yaşandığmı" belirtti.
14 tutuklu ve hükümlü ile 3
tutuklu yakınının yaşamını yi-
tirdiği ölüm orucu eyleminde
çok sayıda eylemcinin ölüm
sınınnda olduğu vurgulandı.
Öte yandan F tipi cezaev-
lerini protesto amacıyla 20 Ni-
san'da Almanya Regensburg
Mahkemesi'nin önünde ken-
dini yakan Kazun Gülbağ, ön-
ceki gün yaşamım yitirdi.
STFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Günlerdir, yurtdışından gelmesi bek-
lenen dolarlardan söz ediliyor. Aradan
bunca zaman geçmesine rağmen
ufukta görünmeyen dolarlann bu kez
o kadar kolay gelmeyeceği anlaşılıyor.
Batı'nın, bu paranın da çarçur edilece-
ği endişesiyle döviz musluğunu açma-
dığı söyleniyor. Batı'nın neden para
göndermeyi ağırdan aldığı biryana, işin
asltnın esasının yapısal krizde düğüm-
lendiği bir gerçek.
Para gelse de gelmese de, bu kriz ha
deyince çözülemeyecek. Türkiye, cid-
di bir yapısal kriz yaşıyor. Ancak, bu ya-
pısal kriz, sistemden geçinenler için
kabul edilmek istenmeyen bir olgu.
Çünkü onlar yapısal krizi kabul ettikle-
ri an, kendi altlarını oymaları gerek,
kendilerini ortaya çıkaran koşullan de-
ğiştirmeleri gerek. Bu nedenle hep so-
runun çevresinde dolaşıliyor. Genel-
kurmay Başkanı'nın Krizin nedeni
hortumlama" demesi gazete manşet-
lerine çıktı.
Hortumlama, tabii ki yapıldı. Bu soy-
gunculuk. Türkiye'nin yaşadığı krizi art-
Sorunun Kenannda Dolaşmak
tırdı. Ancak unutmayalım ki, hortumla-
ma, neden değil sonuçtur. Türkiye'nin
kaynaklan tüketildi, üretici yetenegi tü-
ketildi. Iktidan elinde tutanlar, baskıcı
ortam içinde kendilerine kimselerin ka-
nşamayacağı güvencesiyle her türlü
yolsuzluğu yaptılar. 12 Eylül sonrası,
devlet despotik bir yapıya kavuşturul-
du. Bütün iktidar sahipleri devletten
beslendiler. Devletle paralel gidenler,
her türlü kredi desteğini aldılar. Şiddet-
le yolsuzluk el ele yürüdü.
Bütün bunlardan da önemlisi, bu ül-
kede siyasi yapı çökertildi. Parti lider-
lerine bağımlı bir Siyasi Partiler Yasa-
sı, yüzde on barajına kilitlenmiş bir Se-
çim Yasası bu gelişmenin önemli un-
surlan oldu. Bununla da sınırlı kalınma-
dı, Milli Güvenlik Kurulu, Meclis'in üze-
rinde bir işlerlik kazandı. Seçim baraj-
lan yoluyla toplumun önemli bir kesi-
mi Meclis dışında bırakıldı. Meclis'e ki-
min gideceğini parti liderleri belirledi-
ler. Kurulan Meclis ise atanmış niteli-
ğiyte hiçbir vartık gösteremedi. Temel
kararlar, çoğunluğunu generallerin
oluşturduğu Milli Güvenlik Kurulu'nda
alındı.
"Önce güvenlik" kavramı bu ülkede
hertürlütercihinönünegeçti. Neyinne
kadar güvenliğeyaradığını ise, biravuç
iktidar sahibi belirledi. Bu güvenlik ge-
reksinimi, siyaseti büyük ölçüde dev-
re dışı bıraktı. Üretken değil buyurgan
bir yönetim anlayışı her yana egemen
oldu. Türkiye, "so<?u/(savaş''dönemi-
nin anti-komünist politikalanyla haya-
tiyetini sürdürmeye çalıştı.
Soğuk savaş dönemi çoktan geride
kaldı. Kuzey'den gelen "komünizm
tehlikesi"r\e göre siyaset yapma dö-
nemi brtti. Ancak, Türkiye'yi yöneten-
lerin güvenlik anlayışı hâlâ dışandan
gelecek "tehdide" dayalı. Hep biri bu
ülkeyi parçalayacak, hep birileri bizi içi-
mizden yıkacak paranoyası ya da ge-
rekçesi iç yaşamımızı cehenneme çe-
virmeye bahane oldu. Dışanyı göste-
rip bizi korkurtular, bizi susturdular.
Şimdi ise bizi parasız pulsuz btraktı-
lar. Yine de kabadayılıktan vazgeçmi-
yorlar. F tipi cezaevienne yönelik anla-
yışın ardında bu bakış açısı var. Pata-
ra gibi onlarca yerteşim yerinin adını
değiştirip "Türkleştirme"ye çalışan
mantığın arkasında bu tutum yatıyor.
Hâlâ temel demokratik değişikliklere
direnen, hep sorunun etrafından dola-
şarak işi dejenere etmeye çalışan bu
anlayış bize yön veriyor.
Türkiye, kendisini dünyadan tecrit
ederek, her sorunu yalnızca bir "gü-
venlik" sorununa indirgeyerek çözebi-
leceğini sanıyor. Aslında bu ülkeyi yö-
netenler, ne yapılması gerektiğini hepi-
mizden iyi biliyorlar. Ulusal Program'da
dile getirilen konular, Türkiye'nin yol
haritasını da belirtiyor. Ancak, Musa
Eroğlu'nun tehlikelif!) türküsünde dile
getirdiği gibi, bu değişikliklerin sonun-
da bazı anlayışlar için "Yolun sonu gö-
rünüyor." Onlar da bu gelecegi gör-
dükleri için hep sorunlann etrafından
dolaşıp işin aslını göımezden gelmeye
çalışıyorlar.
Gerçeğe direnen tutum bu ülkeye
çok şeyler kaybettiriyor. Şimdilik bu,
Batı'dan gelen paranın yavaşlaması gi-
bi görünüyor, fakat sorun çok derinler-
de. Ülke, derin bir yapısal kriz yaşıyor
ve hâlâ onlar, bunu bazı küçük önlem-
lerle geçiştirmeye ya da çöküşlerini ya-
vaşlatmaya çalışıyorlar. Benim kavra-
yışım o ki, Türkiye değişecek. Türkiye,
uluslararası arenada hak ettiği yere,
demokratik, kendi halkıyla banşık, ge-
lirini adilce paylaşan ve giderek bu yok-
sulluktan kurtulan bir kimliğe, çok uzak
olmayan bir gelecekte kavuşacak.
Onlar, sorunlann etrafında dolaşsa-
lar da, süreç hükmünü yürütecek.
"Yolun sonu görünüyor."
GLOBALfOLtTİKÜLTÜR
ERGİN YILD1ZOĞLU
Şinik Siyasetçiler
Üzerine...
Sayın Kemal Derviş geçenlerde "kalbim solda"
dedi. Haftasonu birseminerde konuşurken de "Si-
yaset ekonomryi kullanmaktan vazgeçmeli" de-
miş. Bu iki saptamayı da bir araya koyunca, ortaya
çıkan "post-modern sinikliğe" ("Ne yaptığımı, ya-
ratacağı sonuçlan biliyorum. Ama bile ble yapıyo-
rum!") bakıp kaygılanmamak elde değil.
'Kalbim solda', falan fitan...
"Kalbi solda" olan birsiyasetçi şunları bilir: Vatan-
daşların büyük çoğunluğunun ekonomik kaynakla-
n, sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim ağlan, konut, top-
lumsal güvenlik, hatta can ve mülkiyetlerinin korun-
ması gibi gereksinimleri kendi bireysel olanaklarıy-
la karşılamalanna izin vermez. Bu yüzden, bu vatan-
daşlar, ellerindeki ekonomik kaynakları bırleştırerek
bir kamusal kurumlaşma oluşturmak, birilerini de
bu kurum yoluyla, ortak (kamusal) gereksinimleri
herkese sunmakla görevlendirmek isterler.
Diğer bir deyişle, vatandaşlar hükümetten vergi
toplamasını ve bu vergilerle kamusal gereksinimle-
ri karşılamasını, kamusal alanı güçlendirerek yaşam
koşullannı iyileştirmesini, özellikle de "kalbigerçek-
ten solda" olanlann da yardımıyla talep edeıier. Va-
tandaşlar, bu hükümetleri, siyasi partiler, sivil top-
lum örgütleri ve "/ca/ö/so/da/c/"temsilciler yoluyla de-
netlemeye çalışıriar. Tüm bunlar, kimi siyasetçilerin
kendilerine emanet edilen kurumlan istismar etme-
lerini engeller mi? Engellemez. Ama burada, vatan-
daşlar açısından sorun, kamusal kurumun varlığın-
dan değil, kurumu kullananlann gerektiği gibi denet-
lenmemesinden kaynaklanır.
"Kalbi solda" olan siyasetçi bilir ki toplumda, ge-
reksinimlerini kendi mali kaynaklanyla karşılama ka-
pasitesine sahip olan, "hali vakti yerinde" bir azın-
lık bu kolektif kuruma katkıda bulunmakta, kamu-
sal fonlara katkı anlamına gelen vergileri vermekte
ısteksiz davranır. Hatta bunlar, kamu kurumlannın el-
lerindeki fonlan da kendileri için kullanmak ister.
"Kalbi soldaki" siyasetçi bunu engellemeye çalışır.
Bu iki kesim arasında, toplumsal kaynakların na-
sıl kullanılacağına ilişkin ideolojik ve siyasi bir çekiş-
me sürer gider. Vatandaşlar demokratik hakların, si-
yaseti ve ekonomiyi denetleme mekanizmalannın,
kamusaJ alanın genişletilmesini; çok varlığı olandan
çok vergi alınmasını isterler. Diğer kesım ise kamu-
sal çıkan değil bireysel çıkan vurgular. Daha az ver-
gi venmek, kendi etkinliğıni (piyasayı) kamusal de-
netimden özerkleştirmek ister. Ancak, kamusal çı-
karlara açıktan saldırmanın çoğunluğun öfkesıni çe-
keceğini bildiğinden, kamusal alanı zayıflatmak için,
hep onu kötü kullananlan bahane eder. siyasetin
ekonomiden çekilmesıni, gerçekten "kalbi solda"
olan siyasetçilerin, halkın temsilcilerinin denetimin-
den kurtulmak ister.
"Kalbi solda" olan siyasetçi her zaman toplumun
çoğunluğunu oluşturan vatandaşlardan, siyasi öz-
güriüklerden yana tavır alır; en azından, John Stu-
art Mill'in birzamanlar vurguladığı gibi "Ekonomik
özgüriükler bir kolayiık, siyasi özgürtükler bir
zorunluluktur" prensibinden hareket eder. 'Kalbim
solda" dıyen bkisi, siyasetin temızlenmesiyle uğra-
şacağına, siyasetin bu kadar hızla kırlenmeye baş-
lamasıyla piyasalann serbestleşmesi arasındaki iliş-
kiyi göımezden gelerek siyasetin ekonomiyi kullan-
masında şikâyet ediyorsa (kendisi 15 günde 15 ya-
sa dıyerek ekonomiye siyasi müdahalede bulunur-
ken) bizim de, onun bir şeyleri bile bile yaptığını dü-
şünmekten, "sinik" bir tutumla karşı karşıya oldu-
ğumuzu kabul etmekten başka çaremiz yoktur.
Ve Telekom'un özelleştirilmesi
TürkTelekom'un özelleştirilmesi girişimi de bu iz-
lenimimizi güçlendiriyor. "Kalbi solda" olduğunu
söyleyen bir siyasetçi stratejik bir sanayi ve özel bir
kamu hizmeti sektör olan Telekom'un özelleştiril-
mesini, hele dünya ekonomisinin bugünkü koşulla-
nnda ısraria talep ediyorsa, bu tutumu sinizmden
başka bir şeyle açiklanamaz. Hele, söz konusu, zen-
gin bir küreselleşme deneyi olan bir siyasetçiyse, du-
rum daha da vahim demektir.
Dünya telekornünikasyon sektöründe derin bir
kriz var. Bu sektörde geçen 10 hafta içinde toplam
100.000 kişi işini kaybetti, işten çıkartmalar giderek
hızlanıyor. Cuma günü Ericsson 12.000 kişiyi daha
çıkartacağına açıkladı. Geçen 5 yılda çılgın bir reka-
bet ve borçlanma süreci içinde muazzam bir kapa-
site fazlası yaratılan bu sektörde bugün Amerikan,
Avrupa ve Asya telekom şirketlerinin toplam borç-
lan 700 milyar dolan buluyor. Gözlemciler, bu borç-
lann 100 milyar dolannın ödenemeyeceğini düşünü-
yorlar. Dolayısıyla banka sistemi de büyuk bir tehli-
keyle karşı karşıya. Bu ortamda, özelleştirildiği tak-
dirde Türk Telekom'un batan geminin malları fiyatı-
na gitmesi kaçınılmaz.
Telekom krizinden çıkarılması gereken kimi ders-
ler de var. Telefon ağlan, adeta karayollan gibi her-
kese açık olması, tek elden yönetilmesi, planlan-
ması gereken hizmetler... Bunlar özelleştirilince he-
sapsız, plansız harcamalar, borçlanmalar bir hizme-
ti vermek için bir ağ yeterliyken birden fazla ağ oluş-
masına neden oluyor, ortalığı tımarhaneye çevinyor.
Rekabet sertleşince yolsuzluklar, sahtekâriıklar, he-
saplarda kalem oynatmalar artıyor. Deutche Tete-
kom, Lemout & Hauspie, Lucent gibi dev şırket-
ler bu yüzden ya mahkemelik ya da soruşturma al-
tında. Geçen yıl telekom sektöründe oluşan borsa
köpüğü sırasında, Merrill Lynch, Goldman Sachs
gibi yatınm şirketleri müşterilerinden 600 milyon do-
lardan fazla komisyon alırken The Observer (22/04)
müşterilerinin büyük kayıplara katlanması da ayn
bir sorun. Yolsuzluğun salt kamu işletmelerine has
olduğunu sananlann kulakları çınlasın!
Yok pahasına satılacağını ve özelleştirmelenn bu
sektörde yarattığı sorunlan bile bile Telekom'u te-
laşla satmaya kalkmanın "siniklikten" başka bir açık-
laması olabilir mi? Bu kafayla (tarım sektöründe ha-
zırlanmakta olan felakete daha önce değinmiştik)
krizden çıkılır mı?
F tipi yasalanMeclis'te
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Cezaev-
lerindeki ölüm orucu-
nun sona erdirilmesi
koşullan arasmda yer
alan "cezaevi izleme ku-
ruUan" oluşturulması
ile Terörle Mücadele
Yasası'nın (TMY) 16.
maddesinin değiştiril-
mesine ilişkin yasa ta-
sanlan TBMM Baş-
kanlığı'na sunuldu. Tu-
tuklu ve hükümlülerin
F tipi cezaevlerinde or-
tak alanlan kullanabil-
meleri için •'güvenlik
bakımından tehlike ya-
ratmaması'' koşulu ge-
tirildi. Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk, ta-
sanlann bu hafta Adalet
Komisyonu'nda görüş-
melerinin tamamlan-
masını planladıklannı
kaydetti.