19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 NİSAN 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Tayine iptal Anamur llçe Tanm Müdürlüğü'nde ziraat yüksek mühendisi olarak görev yapan, uzmanlık alanına giren muz üretimi konusunda bölgedeki üreticilerin büyük sevgisini kazanan ve muz yetiştiriciliğinin kitabını da yazan Bünyamin Kozak, yerel siyasetçilere yaranamadığı için Içel Valiliği onayı ile iki kez Mersin'de görevlendirilmiş ve en sonunda Tanm ve Köyişleri Bakanlığı'ndan geçici görevle Düzce'ye tayin edilmişti. En önemli geçim kaynağı muz ojan Anamur'da "Ülkemizin içinde bulunduğu bu ekonomik kriz içinde, bölge tarımının gelişmesi için çalışan teknik elemanlara ihtiyacımız varken, muz yetiştiriciliği konusunda çrftçimize yardımcı olan bir uzmanın Düzce'ye tayin olmasını kabul edemiyoruz" dryen halkın tepkisi sonuç getirdi; Bünyamin Kozak'ın geçici görevlendirme karan Tanm ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından iptal edildi. Elektronik posta: denizsomdcumhuriyet.com.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Iç turizm durtna noktasına gelmiş... Tatil köylerinde iş varsa gidelim abi!" eröristin sağcısı, solcusu, milliyetçisi, mu- kaddesatçısı, devrimcisi olmaz... Çünkü terörün sağı solu yoktur... Terör, siyasal amaçla yapılan silahlı eylemdir... Ister kim- senin burnu kanamasın ister yüzlerce kişi ölsün fark etmez, içinde silah bulunan siyasi eylemin adı dün- yanın ner yerinde terördür... Yeşil Barış örgütü de eylem yapıyor... Ama kimse onlara terörist demiyor... Amaç ses duyurmaksa, çevreciler kendilerini ya bir yerlere bağlıyor ya da ken- di yaşamlannı tehlikeye atacak şekiîde ortaya çıkıp seslerini duyuruyor. Türkiye, uzun yıllardıryaşadık- lanyla terörün de teröristin de ne olduğunu çok iyi biliyor... Terörie Mücadele Yasası bile var... Ama ba- zen de bilmezden geliyor... Devlet nedense Çeçen teröristlere kimi zaman di- renişçi, kimi zaman eylemci diyerek, ellerinde silah- larlayolcu gemisi kaçırsalarda, otel bassalarda her zaman hoşgörü ileyaklaşıyor... Devlet bir yanıyla eylemci saydığı teröristlerle pa- Türkiye'yj vurmak zaıiık yapıp işi tattıya bağlamaya çalışıyor ve yaka- ladığında da hafif bir cezayla geçiştirip kaçabilecek- leri cezaevlerine gönderiyor, öteki yanıyla da ulus- lararası gelişmeleri dikkate alıp "terör eylemi'ni kı- nadığını açıklıyor... Bundan daha büyük bir tehlike olamaz... Turizm Bakanı Erkan Mumcu cep telefonuyla fe- ribot kaçırmaktan sabıkalı terörist Muhammed Emin Tokcan'a Türkiye'nin turizm politikasını anlatırken Başbakan Bülent Ecevit, "Çeçen gerillalann Türki- ye'de bannmalarına izin verilmesinin söz konusu olmadığını" açıklıyor... Bakan kiminle konuştuğu- nun farkında ama Başbakan farkında degil galiba... Swissotel'i basan teröristler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı... Suudi Arabistan'a kaçırdıklan uçakla masum insanlann ölümüne neden olanlar da Türki- SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE ye Cumhuriyeti'nin geçici oturma izni verdiği Rus va- tandaşı Çeçenler... Diaspora diyortar... Yurtlannın dışında yaşayan ve siyasal bir güç oluşturmaya çalışan topluluklara... örneğin, Amerikan vatandaşı Ermeniler... Fransız vatandaşı Ermeniler... Ermenistan'ın dışında oluşan güce Ermeni diasporası deniyor... Türkiye'de de kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak göre- meyenlerden bir Çeçen diasporası oluştu gibi... Devleti idare edenlerin sağladığı ayrıcalıklarla da te- rörist damgası yemeden teröre başvurabiliyoriar... MtT Müsteşarı Şenkal Atasagun, "Eylemi yaptıra- na bakmak lazım" diyor; yaptıranı bulmak zor ola- bilir, çanak tutanlara bakmak gerek... Rusya'nın tanımadığı Çeçenistan Devlet Başka- nı Aslan Mashadov da görünürde Istanbul'daki otel baskınını onaylamıyor; "dış mihrak" olmadığına gö- re dönüp içeriye bakılmalı... Çeçenistan'a yardım için Türkiye'de bir çıpnda top- lanan 2 trilyon lira, dönüp Türkiye vuruyor... Ölüm oruçlarında şantaj ve bezirgânlık Birtaraftan ölüm oruçlanndayaşa- mını yitirenlerin sayısı her geçen gün artıyor, öte taraftan Adafet Bakanı Hikmet Sami Törk, cezaevlerinde or- tak kullanım alanlarının açılması için Terörie Mücadele Yasası'nın ilgili mad- desinin değiştirilmesi gerektiğini söy- lüyor ama Uluslararası Para Fonu'nun acilen yapılmasını istediği yasal dü- zenlemeler arasında cezaevleri bu- lunmadığı için günleryeni ölümlertesu gibi akıp geçiyor! Gazi Üniversitesi öğretim üyelerin- den Prof. Dr. Mustafa Yalçıntaş, bir meslektaşı ve dostu olarak Bakan Türk'e seslenmeye çalışıyor: "ölüme yatanlann ve birer birer ya- şamlannı yitirenlerin arasında tutuk- luların bulunması, ayrı birdramı oluş- turmakta ve yargı sistemimizin çök- tüğünün kanıtı değil midir? Anayasa'nın 38'inci maddesi gere- ğince 'suçluluğu hükmen sabit olun- caya kadar kimse suçlu sayılamaz' denen tutuklulann, tecride konu kılın- maları ve ortak alanlardan yararian- madan alıkonulmalan, suçlu sayılma- yan kimselerin cezalandırılmalan an- lamına gelmiyor mu? Ölümler intihar sınınnı aşıp, cina-j yete dönüşmüş bulunmaktadır. Cezaevlerinde tecridin kaldırıl- ması ve ortak kullanıma açılması- nın önünde hiçbir gerekçenin beş paralık değeri bulunamaz. Daha ne bekliyorsunuz? llle de Avrupa Birliği ülkelerinin tem- silcilerinin, ölümleri durdurabilmek için ekonomik yardım paketini şantaj olarak önümüze sürmelerini mi yok- sa insan canını önemseme yerine ül- kenin beklediği 'turist akını'nı düşü- nerek ölümlere bezirgânca yaklaşan- lann uyarısını mı?" ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCİ Hem Sevindim, Hem 'Sarsıldım'... Böyle şeylersöylenmez, ama coşkumu paylaşabilmek için çaresız belirtmek zorundayım... Bugüne dek birçok ödül al- dım... Karikatür dalmdakiler henüz Akademı yıllanmda baş- lamıştı... Sonra, mimarlık-çev- re ve küJtür kavgasııun ödülle- ri. teşekkürleri, anı plaketlen... Hatta, "onur" üyelikleri, "fahri" unvanlar, tarihi kent- lere fahri •'hemşerilik"ler... Kuşkusuz tümüne teşekkür borçluyum... Herbiri, ülkemi- ze. insanımıza, topluma, gele- cek kuşaklara ve insanlığa kar- şı olan borcumuzu ve sorum- luluğumuzu yerine getüme kav- gamıza daha bir "ivme" ver- dı.. Durup dinlenmeden sür- dürdüğümüz bu uzun yûrüyü- şün enerjisini tazeledi... Nevarkibudeğerlijestlerin hiy birisi, Bergama köylüle- ri'ninki kadar beni sarsmamış- tı.. Hatta, Kayaköyü'nün ta- rihsel "anılarına" yakışır bir "kardeşlik köyü" olarak ya- devam etmişti: "Çünkü kimi zaman dilimiz, duygu ve dü- şüncelerimizi tam olarak açıklamada yetersiz kalır... Bu nedenle de ne söylesek karşımızdaki gerçek duygu- muzu bilmez, eksik olarak öğrenir... tşte bu dayanılmaz olduğunda, susmak en iyisi- dir..." Telefonun öbür ucundaki Ok- tay Konyar'la da galiba bu du- rumdaydım. Çareyi, "adaşı- mı" tam yetkiyle "veldl" yap- makta buldum; "Törende be- nim adıma, aklına ne gelirse, yüreğinden ne geçerse söyle- yebilirsin; ne dersen kabu- İümdür ve benim sözlerim- dir..." dedim. Sonra ödül töreniyle ilgili haberler ve dün (salı) postadan çıkan ödül ile Oktay Konyar'ın mesajı: "Binlerce köylü, ödûlünüz anons edilince toplu olarak sahneye yürüdüler ve ödülü sizin adınıza bana verdiler... Bergama köylülerinin direnişinin 10. yılında, styamhm şrricet ECROGOLlfa karşı, ahısal bağımstzitk mııcüdeiennın sembolu haiine geten dtrenışe ve -KV\AYlMlLLÎYir tıtız destek ıçvn m\ kmttarız BEKGAMA ÇEVSE rURÜTlCE KtB şa^ıası için yıllardır gösterdı- ğmiz çabayı onurlanduan "Ba- nı ve Dostluk Ödûlü" bile... Evet... Bu son jest beni en çck mutlu etmesinin ötesinde "<arsh..." 3ugüne dek, benzer mutlu- ludanmızı yaşatanlann tümü- nin de "hak vereceklerine" üundıgım müthiş bir coşku ve taıunsız duygular içinde sars- tı.. yünkü, eğer ortada "ödûl" vailecek bir durum varsa, (ki çoctandır var...) bunu asıl hak eenler "onlar" değil mi?.. Yızyılın "çevre, demokrasi vtuİusal bilinç" ödülünü, he- pmız toplanıp Bergama köy- lüerıne tanhın en büyük töre- nvle vermemiz gerekmiyor ra1 .. ••• jeçen cumartesi akşamüstü Otay Konvar telefonla arayıp, pzar günkü ödül törenine da- vî;ttiğmde önce ne dıyeceği- rr jilemedim... "Teşekkür" szcüğü o denli yetersiz ki Afrbaycanlı bir mimar dos- tora anımsadım. "Bazen sus- mk en iyisidir..." demişti ve Her yurttaş kendi yaşamı, ge- leceği ile ilgili kararlara ka- tılmayı öğrenmeli. suç işle- meden, şiddete başvurmadan ve provokasyona gelmeden meydanlarda onurluca dire- nerek bunu başarmalıdır... Bu, yurttaş olmanın keyfi- dir... Kekik kokan yaylalar- dan, sizi çok sevenlerden se- lam..." Evet... "Onurluca diren- mek" ve yurttaş olmanın "key- fini" yaşamak.. Bu mesaj bile Bergama köylülerinden lOyıl- dır aldığımız "uygarlık ve de- mokrasi dersinin" özeti değil mi?.. Onlar bize inanılmaz bir tarihsel ders verdiler; asıl en büyük ödülü onlar hak ettiler... ••• Farkındayım... Bu yazı, pek de alışık olmadığımız ve bize göre pek de yakışığı olmayan türden, biraz "bencil" bir ya- zı oldu. Bağışlayın, bu kadar "kaçamak" da galiba yaşa- mın bir başka rengi gibi... Sorumlusu ise Bergama köy- lüleridir... [email protected]. KIM KlME DUM DUMA BEHÎÇAK 1 " * behicakinturk.net ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACl HARBl SEMİH POROY [email protected] TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 25Nisan *TURAND0T*UNfLK OYNANtS/.. 1926'CH âU6ÜN, ÜHLÛS£S7EC/ G- PUCC/M 'N/Af SOV «Wû> BFSANE ÇAĞL4KIUCA PCION'DE 6B(MeX- TEVPf- KENOİSİYLE EVl£NMEK iSnyBNLBHİ ÖLUİ*.\ CÛL BİR SiNAVVAN SCÇıee» GüZBL PKeNSES TU- RAH0OT İIB, SOÜULAKl S/L0B£t: &4fAR/U OLAN VVTAH PKENSİ CALAF'fN AÇK.İMI AULA7AN OK- R4, BESTBCJSİNlN ÖLÜMÛNOBN SONRA SAHAJELM- NiyO&DU. PUCCrNl'N/N TAMAMLIYAMAPIĞI SON SAUNEYİARKADAÇl FRANCO ALFANC YA2MIŞT7. İN MCT7FLE&' KOLLAfJ/LAfJ SU İLJİ OYNANfÇlUPA, SOPBANO ÂdOSA JCA) TUBAHPOT'U ; TEAlOK MlCHELE CSOLOA) İS£ CALAF'I OVJLANPHeM/ÇTJ. KĞLE LIU KOLÜUPe DB SOPMAJO MAB»ZAUBOU/ VVZİH. tLAN TC ESldŞEHİR ASLİYE 4. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001/61- Karar No: 2001/200 Davacılar Hüseyın Atici ile Ramazan Atici tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhıne açılan soyadı düzeltimi davasının karan uya- nnca, Açılan davantn kabulü ile Erzurum ili, Ispir ilçesı, Avcı Köyü, cilt 13, hane 25'de nüftısa kayıtlı davacı Tayyar ve Nazire oğlu 1949 d.lu Hüseyin ile Hüseyin ve Aliye oğlu 1973 d.lu davacı Ramazan'ın nüfus sicilinde Atici olan soyadlannın Atıcı olarak düzeltimine, dü- zeltimin eşler ile reşit olmayan çocuklan da kapsamasına karar verilmiştir. Ilan olunur. Basın: 21578 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Karizmatik Liderler Fatih Altaylı'nın pazartesıyı salıya bağlayan ge- ce sunduğu, Turgut Özal ve "Ûzalizm"\ konu alan "Teke Tek" programında mikrofon uzattığı genç bir konuğunun sözlerine karşı gösterdiği aşırı tepki bir "sinir boşalması"yd\ aslında... Delikanlı, Altaylı'nın, "özal hiç değilse ortaya hedefler koyuyor, insanlar da ne yapacaklannı, nereye gideceklerini biliyoriar- dı..." sözlerinden yola çıkarak "Bir zamanlar Hrtfer de hedefler göstermiş, insanlan peşine takmasını bilmişti..." demişti. "Ama şimdiherkes nefret ediyor ondan..." Genç konuşmacı sözlerini bitirmeden Al- taylı patlamış, "Aklına Hitler'den başkası gelmedi mi?" diye bağırmaya başlamıştı, "Biz de seni adam sanıp eline mikrofon verdik..." Oysa çocuğun söy- lediklerinde önemli bir doğruluk payı vardı. Söz ko- nusu iki liderin arasında ideolojik, siyasal ve kişisel açılardan hiçbir benzerlik bulunmasa da, her ikisi de tarihte birçok benzeri bulunan "karizmatiklider" ka- tegorisınde anılacak özelliklere sahipti... Bu tür si- yasal kişilikler geliştirdikleri ve kendileriyle özdeşleş- tırilen "toplum projeleri"n\ geniş kitlelere benımset- mekte, "davaya inandırmak"ta, "halkı yönlendir- mek"Xe büyük maharet sahibiydiler. İdeolojik/ siya- sal duruşlanndan bağımsız olarak ele alındıklannda Hitler. Mussolini, Peron ya da Mao, Humeyni, Sad- dam gıbı Özal da kıtlelerı peşınden surüklemesını bi- len "karizmatik" bir kışiliktı. Cenazesine iki mılyon insan katlmıştı Turgut özal'ın. Herhalde tüm bu insanlar, onun ekonomi politikala- n sonucu gelirleri ve yaşam düzeyleri açısından "6e/- çika" ve "Bangdaleş" olarak hızla ayrışmaya başla- yan Türkiye nüfusunun varsıl "Belçikaklan" değildi. Işçiler, ev kadınlan, esnaf da yürümüştü tabutunun arkasından. Şimdi ise Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizi içinde debeleniyorlar, işsız kalıyorlar, tencerelerinde kaynatacak aş bulamıyorlar, kepenk indiriyortardı. Bugün gelınen noktada yaşananlar, Özal'ın politikalarından bağımsız olarak düşünüle- bilir miydi? Ne var ki insanlar günlük yaşam kavga- ları içinde yerlerini yanlış seçebıliyor, aldanabıliyor, kendı çıkarlannatümüyle zıt politikalarayandaş ola- bilıyorlardı. Yanlış yer seçimlerınin bedelini ise gün geliyor açlıkla, yoksullukla, acılarla ödüyorlardı... ••• Televizyonlardayayınlanan "Teke Tek", "Ateş Hat- tı", "Siyaset Meydanı", "Ceviz Kabuğu" g\b\ olduk- ça geniş bir süreye yayılan tartışma programlarının bir yaran da bizlere eksik olan yanlanmızı gösterme- sıydi. Saatler boyu süren bu tartışmaların sonucun- da hiç kimse savunduğu düşüncelerini gözden ge- çiımeyi, değiştirmeyi düşünmüyordu. Herkes kendi düşüncesini "mutlak gerçek" olarak görüyor, yanı- labıleceğini, karşısındakinin de "doğnı'yu, "gerçek"] dile getırebileceğinı hiç aklına getırmiyordu. Zıt ku- tupların karşı karşıya gelmesi olarak başlayan tar- tışmalaryine aynı şekilde sonuçlanıyordu... Sonuna kadar dinlemek, düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmek, uzlaşmaya hazır olmak gibi alışkanlıkla- rımız olmadığından toplum olarak hep "birden faz- la gerçekle yaşamak durumunda kalıyorduk. Fakat "gerçek" birden fazla olunca, ortak toplum projeleri üretmek de mümkün olamıyordu. "Nasılbir Türkiye?" sorusunun yanıtı da toplumun ortak he- deflerinin tanımından başka bir şey değıldı bu bağ- famda. Uygar toplumlarda ıdeolojık/sıyasal bakışlar ne kadar farklı olursa olsun, en uzlaşılamaz gibi gö- rünen karşıtlarıyla bile masaya oturup ortak toplum projeleri üretebiliyordu insanlar... Biz ise değil kar- şıtlarımızla, aynı sivil toplum kuruluşlarında, aynı sendikalarda, aynı örgütlerde, aynı siyasal partiler- deki arkadaşlanmızla bile birlikte hareket edeceğı- miz ortak zeminler bulmakta zorlanıyorduk. Burada da "birden fazla gerçek" olgusu karşımıza çıkıyor, "na- sılbirkunıluş?", "nasılbirörgüt?", "nasılbirparti?" sorularını yalnızca kendı gerçeğimızle yanıtlamaya çalıştığımız sürece küçülüp güçsüzleşiyorduk. özünde birer umuttaciri olan "karizmatik liderler", herkesin kendi "gerçek"\ne sarılıp başkalarına kar- şı körleştiği, giderek tükenmeye başladığı toplum- larda ortaya çıkıyordu... Özgüvenlerini yitiren insan- lar kendilerine bir "kurtancı" arıyorlar, ona sarılıyor- lar, onun "gerçeklne teslim oluyorlar, peşinden sü- rükleniyoriardı... öyle olmasa, yaşlı bir kadının, An- talya'da çarşı dolaşırken adını şunun şurasında da- ha bir iki hafta önce duyduğu Kemal Derviş e ko- şup "Allah seni başımızdan eksik etmesin!" diye boy- nuna atılmasını anlayabilir miydik? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: [email protected]) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDANSAĞA: 1/Başıküçük, .. kuyruğu kalın ve kısa, zarar- 2 sız ve zebirsiz 3 bir yılan. 2/ 4 Sınır nişanı... Antalya'nın bir ilçesi. 3/ 6 Güney Ame- 7 rika'da yaşa- „ yan bir yük hayvanı... In- 9 sanın bir şeyi yapa- bilme gücü. 4/ Bil- giçlik taslayan kim- 2 se... Eski bir siyasal 3 partimizin simgesi. 4 5/Çin'debirkent. 6/ 5 Eli ya da ayağı sakat - olan kimse... Şama- 7 nizm'indinadamla- _ nna verilen ad. 7/ Te- g davide kullanılmak üzere içine belirli miktarda ilaç katüan etkisiz mad- de... Japon lirik dramı. 8/ Ilave... Ağn Dağı'na verilen bir başka ad. 9/ Budizm'de ruhun ulaştı- ğı en yüksek mertebeye verilen ad. v YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Vicdan... Hayvanlara vurulan damga. 2/ Bir ta- nm aracı... Argoda "lira" anlamında kullanılan sözcük. 3/ Seyhan Irmağı'nın en uzun ve en önemli kolu olan akarsu. 4/ Kanşık renkli... Arap abecesinde bir harf. 5/ Aritmetikte bir kuvvetin derecesini veren sayı... Y. K. Karaosmanoğ- la'nun bir romanı 6/ Oy... Eski TürkJerde devlet başkanı. 7/ Yeni bir mal ya da hizmetin yaratıl- masım sağlayan etkinliklerin tümü... Eski Mısır'da güneş tannsı. 8/ Eklembacaklılann ve kabuklu- lann örteneğini oluşturan organik madde... Sod- yumun simgesi. 9/ Uygun, tıpatıp gelen... Bir tür et ya da ciğer yemeği.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle