20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 NİSAN 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Otyam'ın durumu iyi • ANTALYA (Cumhuriyet) - Gazeteci- yazar-ressam Fikret Otyam önceki gün trafik kazası geçirdi. Otyam'a önceki gün saat 11.30 sıralannda Antalya Konyaaltı Caddesi kaldırımında yürürken Yaaddin Akyol yönetimindeki 07 YR 105 plakalı Anadol marka kamyonet arkadan çarptı. Sol ayak bileği tekerin altında kalan Otyam, Devlet Hastanesi'ne kaldınldı. 5 günlük rapor verilen Otyam'ın sağlık durumunun ıyi olduğu öğrenıldi. Otyam, birkaç gün önce de Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu'ndan can ve mal güvenliğinin korunmasmı talep etmişti. Kazayla ilgili olarak Otyam, kimseden şüphelenmek istemediğini ancak Aydınlık gazetesinde yazdığı yazılardan sonra tehditler aldığmı belirtti. Poptrelerie geçen 20 yıl • ANKARA (AA)- Devlet adamlannın portre çalışmalanyla tanınan Ressam Yaşar Çallı, yeni bir sergiye hazırlanıyor. Türk resminin ünlü ismi Ibrahim Çalh'nın torunu olan ve yaklaşık 30 yılını resme adayan Çallı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Haftası kapsamında TBMM'de "Meclis Başkanlan" başhklı sergi açacak. Derviş'ten eğitime destek • ANKARA (AA)- Devlet Bakanı Kemal Derviş, Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın (TEV)'İ Milyon Çocuğa Eğitim Desteği" kampanyası kapsamında, 10 çocuğun eğitim masrafını üstlendi. Derviş, kampanyaya destek amacıyla NTV tarafından yapılan canh yayına katılarak çocuklann geleceğin güvencesi olduğunu belirtirken TEV'nin faaliyetlerini de takdirle izlediğini söyledi. Meclis tasarmıf yapıyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ekonomik kriz sonrasında işe gelmeden "maaş alan" personeli, miHettekili lojmanlan ve dış geziler nedeniyle eleştirilerin hedefi haline gelen TBMM, "tasarrufa" dış gezilerden başladı. TBMM Başkanhğı, "tasarruf önlemleri" çerçevesinde, dış gezilere sınırlama getirilmesini kararlaştırdı. Bu çerçevede. cezaevlerinde "ölüm oruçlan" sürerken Avustralya gezisine çıkan TBMM tnsan Haklannı Inceleme Komisyonu, 7 dış gezisini "mazeret" bildirerek iptal etti. Güven bunalımı • ANKARA (ANKA)- Kamu toplu iş sözleşmelerinde, taraflar arasında güven bunalımı yaşanıyor. Hükümetin ilk alö ay için, "Yüzde 18 zam verelim. Fakat 2002 yılında ödeyelim" teklifine karşılık Türk-lş, "Bir yıl sonrası belli olmaz. Uzun vadeli bir öneriye imza atamayız" görüşünü savunuyor. Tûrk-Iş, ücretlerin kriz sonrası 600 dolardan 300 dolara gerilediğini belirledi. 'Maddi hata' sonucu yayımlandığı belirtilen skandal 'dil genelgesi' geri çekildi Genelgede *taribi 9 hataSERTAÇ EŞ ANKARA - Başbakan Bü- lentEcevit imzasıyla valilikle- re gönderilen genelgede ev- rensel hale gelen yer isımleri- nin yasaklanmasıyla ilgili uya- nlar, Başbakanlık'ta yaşanan genelge skandalını ortaya çı- kardı. Ecevit, kendisine imza için sunulması sırasında tarihi mekânlann kapsam dışında tutulması uyansmda bulundu- ğunu, ancak daha sonra yeni- den düzenlenen genelgenin değil, ilkhalininyayımlanma- sı nedeniyle bu durumun orta- ya çıktığını açıkladı. Başbakanlık tarafından 30 Mart 2001 tarihinde yayımla- nan genelgenin ekinde gazete, dergi, broşür, harita ve rehber- • Ecevit, kendisinin imzaladığı genelge yerine eksiklikler içeren genelgenin ilgili kurumlara dağıtıldığını açıkladı. Kendisine iletilen genelgede 'tarihi mekânlann kapsam dışı bırakılması' uyansmda bulunduğunu savunan Ecevit, genelgenin geri çekildiğini söyledi. lerdeki coğrafı adlar ve yer ad- lannın yabancı dil ile yazılma- sının 'Anadohı'nun Türk ol- madığı' yönünde yanlış anla- maya neden olduğu savunul- du. Bu sorunun giderilmesi için coğrafi yer adlannın Türkçe ve Türkçeye yerleşmiş kullanırmyla yazılması isten- di. Türkiye ile ilgili çalışmalar- da Anadolu'da Türklerden ön- ce yaşamış uygarlıklann ön plana çıkanlmasının, 'Türk vatandaşının Türklüğü ile gu- rur ve güven duygusu ve ülke- sini sahiplenme inancınazarar verici bir niteliktaşıdığı' belir- tilen genelgede, bu konuda maksadı aşan anlatımlara yer verilmemesi gerektiği kayde- dildi. Genelgede, Yunanistan ile ilgili tanımlamalarda şu uyanlarda bulunuldu: • Helenizm, Helenizm dö- nemi, Helenizm uygarlığı: Bu anlatımın kullanılmaması, ra- kamsal dönemler olarak ele alınması. • Yunanistan: 1830 yılında, Balkan Yanmadası'nın güney- doğusunda kurulan devlet. • Bizans kelimesi için de si- yasi kullanım için de Doğu Ro- ma tmparatorluğu, coğrafı ola- rak, "Doğu Roma lmparator- luğu'nun kapladığı böJge", di- ğer kullanımlar için de "Doğu Roma tmparatorluğu yöneti- mi, kültürü, toplumu, egemen- tiğj" kullarumlan önerildi. Ecevit, dün tarihi mekânla- nn adlannın değiştirilmesinin 'maddihata'dan kaynaklandı- ğını açıkladı. Ecevit, Türk Dil Kurumu'ndan kendisine gön- derilen taslakta bazı yer adla- ruun değiştirilmesinin istendi- ğini kaydetti. Ecevit kendisine gelen taslağı, "tldnci parag- raftan Anadohı'dald biıüerce >ılhk küttür birikimiınimizde özgünyeri bulunan sözcük, te- rim ve adlann da değiştirilme- sinin istendiği anlamı çıkabilir. Amaç bu olmamakla birlikte böyle bir izlenim verilebüir. Buna dikkat edümeli" notuy- la geri gönderdiğini bildirdi. Türk Dil Kurumu'nun uyan doğrultusunda hazırladığı gengelgeyi imzaladığmı belir- ten Ecevit, şu görüşleri dile ge- tirdi: "Dağmm aşamasında bir maddihatasonucu genelge- nin ilk sayfasının değişikükten önceki şeklinin işleme ahndığı ve ekindeki kılavuzun da de- ğiştirilmeden dağıtıldığı anla- şümışör." ÇtZMEDEN YUKARI m.kart(S superonline.com.tr MUSA KART SOMU GÖRÜLÜ<rOlZ MLLZİ&i U4AKİ BÜ lî Bağ-Kur'un 5.5 katrilyon, SSK'nin 1.4 trilyon lira alacağı var Sîgorta bor cuna af yokANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Ça- lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan. SSK ve Bağ-Kur sigorta prim borçlannın dondurulması ya da affedil- mesinin söz konusu olmadığını bildirdi. Okuyan, bu yönde bir çalışmanın prim borçlannı zamanında ödeyenler ile öde- meyenler arasında adaletsiz- lik yaratacağını ve aktüeryal dengeleri bozacağını ileri sürdü. Okuyan, FP Tokat Millet- vekili Ergün Dağcıoğlu'nun soru önergesini yanıtlarken prim ve gecikrne zammı ne icra takibi yapıldığını kaydetti. lcra Iflas Yasası hükümlerine dayanılarak açılan davalar sonucu verilen mahkumi- yet kararlannın ceza hukuku anlamında mahkûmiyet karan olmadığını vurgula- yan Okuyan, kesinleşmiş olsalar dahi borcun ödenmesi durumunda tüm so- • Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, SSK ve Bağ-Kur borçlannın dondurulması ya da affedilmesinin adaletsizlik yaratacağını ve dengeleri bozacağını söyledi. borçlannın tahsili için, borçlu sigortalı- lar aleyhine önce idari takip yapüdığı- m, bu süreçte önce borçlu sigortalılara "ödemeyedavetmektubu" gönderildiği- ni, ancak borcunu sürekli olarak ya da 10 taksite kadar ödeyemeyenler aleyhi- nuçlanyla birlikte kendiliğinden orta- dan kalktığmı belirtti. Okuyan, borçlu sigortalının gerçekten ödeme gücünün olmadığınuı anlaşılması ve yeni bir öde- me planı önermesi durumunda dava hangi aşamada olursa olsun Bağ- Kur'un davadan vazgeçtiğini bildirdi. Bağ-Kur Genel Müdürlüğü'nce 1 O- cak 2000 tarihinden itibaren 52 bin 817 icra davası açıldığını, bunun 25 bin 433 "ünün sonuçlandınldığına dikkat çe- ken Okuyan, kurumun, 3 milyon 312 bin 694 üyesinden 426 bin 811 'inin prim '• borcu bulunmadığını söyle- di. Okuyan, Bağ-Kur'un 5.5 katrilyon civannda alacağı bulunduğunu kaydetti. SSK'ye prim borcu olan işverenlerin sayısının ise 453 bin 593 olduğunu belirten Okuyan, bu kurumun alacak- larının 1.4 trilyon lira olduğunu bildir- di. Okuyan. 1999 yıh iübanyla 1 milyon 300 bin civannda icra dosyası açıldığı- nı, bu dosyalann 683 bin adedinin infaz edilerek 349 trilyon liraya yakın tahsilat yapıldığını kaydetti. BAKANTÜRK Aftan23bin 397/dşi yvrarlandı • Hikmet Sami Türk, cumhuriyet savcıhklanna başvurup yasadan yararlanarak cezaevine girmeyenlerin sayısının ise 3 bin 761 olduğunu bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ada- let Bakanı Hik- met Sami Türk, Şartla Salıverme Ya- sası'ndan bu- güne kadar toplam 23 bin 397 kişinin yararlandığmı bil- dirdi. Türk, cumhuriyet savcı- hklanna başvurarak hapse gir- meden yasadan yararlananla- nn sayısının 3 bin 761 olduğu- nu kaydetti. Adalet Bakanı Türk, FP Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, kamuoyun- da af yasası olarak bilinen ya- sadan kaç kişinin yarariandığı- na ilişkin soru önergesini ya- nıtladı. Türk, yasadan yararla- nan rutuklu ve hükümlülere ilişkin tali karar fişlerinin ad- li sicil kayıtlanna intikal iş- lemlerinin sürdüğünü kaydet- ti. Halen tüm adli teşkilattan fîş akışımn devam ettiğini, bu nedenle kesin bir değerlendir- me yapılmadığmı kaydeden Türk, 13 Mart 2001 tarihi iti- banyla 22 bin 361 hükümlü ve 1036 rutuklu olmak üzere top- lam 23 bin 397 kişinin tahliye edildiğini bildirdi. Türk, Cumhuriyet savcüık- lanna başvurup yasadan yarar- lanarak cezaevine girmeyen- lerin sayısının ise 3 bin 761 ol- duğunu kaydetti. IRMIKI AYDIN ENGÎN aengin@ doruk.net.tr Bu sayfanın tepesindeki ha- beri herhalde okudunuz. Hani şu Anadolu'nun kültür moza- iğinin, Anadolu'da bin yıllar boyunca yaşamış halklann bugünlere ulaşan izlerinin hoyratça yok edilmesinden ibaret "Başbakanlık genelge- s/"nin haberini... Patara yerine Ovagelmiş, Aspendos yerine Belkız, Olimpos yerine Uludağ, Bi- zans yerine Doğu Roma Im- paratorluğu denmesini ve dememizi buyuran, Ecevit geri çevirdiği halde yine de "Efendim yanlışlık yapılmış" dümeninin ardına saklanıla- rak yayımlanan Başbakanlık genelgesinin haberini oku- yunca ne yaptınız? Belki güldünüz, belki öfke- lendiniz, belki alay ettiniz. Ben kederlendim, öfkelen- dim, iğrendim. Bir siyasetçinin, 1973'ün Karaoğlan'ının da, 2001 'in saçian kara boyalı Ecevit'inin de önleyemediği kaba, ilkel ve çapsız "kafa"ların bildiği- ni okuduğu bu milliyetçilik beni kederiendiriyor, öfkelen- diriyor, iğrendiriyor. Bir başka nedenle çok es- ki bir Tırmık'ta değinilmişti. Bugün yinelemek farz oldu. Ecevit Evreşe Yollanndayken... Biranı bu. Buyrun, okuyun. • • • 1977 ara seçimleriydi. Bo- şalan beş milletvekili koltuğu için ara seçim yapılacaktı. Ecevit yine başbakandı. Trak- ya düzünde seçim gezisin- deydik. Tekirdağ'dan Çanak- kale'ye doğru yol alıyorduk. CHP'nin seçim otobüsü- nün en önünde yine her za- manki gibi Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit oturuyoriar- dı. Onların ardındaki kottuk- larda birkaç milletvekili ada- yı, birkaç yerel politikacı. Da- ha da arkalarda gazeteci tay- fası, en en arkada da Başba- kan'ın koruma polisleri ile bu satırların yazarı ve arkadaşı, meslektaşı Örsan Öymen. Örsan Öymen'le birlikte en arkada, otobüsün en zula ye- rinde üslenmiştik; çünkü her zaman ciddiyetin egemen ol- duğu "Ecevit'in seçim otobü- sü"nde cep konyağından çak- tırmadan "fırt" çekmenin en güvenli yeri orasıydı. Malkara, Keşan'ı geride bı- rakıp, Şarköy sapağını geçip, Gelibolu yönünde yol alırken Başbakan Bülent Ecevit ye- rinden kalktı, hızlı adımlarla otobüsü boydan boya geçip Örsan Öymen'le bana yönel- di. Güçbela konyak şişesini cebe indirip doğrulmayaçalış- tık. Başbakan Bülent Ecevit, yüzünde biraz öfke, biraz ke- der lafa girdi: - Anlamıyonım dedi. Kesin- likle anlamıyorum. O kadar söyledim yine yapıyorlar. Gö- zünüzden kaçtı mı, o güzelim Evreşe'nin adını değiştirip Ka- dıköyyapmışlar. Oysa türküsü bile vardır değil mi? Hani, Ev- reşe yollan taştan, diye. Kim yapıyor bu değişiklikleri, ne- den yapıyor, nasıl önlenecek bu saçmalıklar?.. Soru bizeydi. Konyak şişe- sinden epey "fırt" çekmiş, ha- fiften çakırkeyif olmuş bize. örsan Öymen'in dilinin fre- ni benden önce boşandı: - Başbakan'a sormak lazım efendim, dedi. En iyisiBaşba- kan'a sormalı... Başbakan Bülent Ecevit'in yüzü karıştı, karardı, olduğu yerde dönüp en öndeki koltu- ğuna yöneldi. Bize de küstü. Seçim gezi- sinin sonuna kadar da konuş- madı. • • • Aktardığım anı kimileri için belki hoş bir "siyasi anek- dot "tan ibarettir. Gülünür, ge- çilir. Benim için kederdir. Anadolu'nun çok gelenek- li köylerinin, kasabalannın, ovalarının, dağlannın adının hoyratça değiştirilmesi 1977'nin "demokratiksolcu" Karaoğlan'ını çileden çıkarı- yordu. Ankara'nın derinliklerinde yuvalanmış bir kafa marifet gösteriyordu. Küçük Mende- res Ovası'nın gelenekli Ada- gide köyünü Ovakent diye vaftiz ediyor; ^dagüme'nin adını haritadan siliyor; Erzin- can'ın Erzincan kadar eski il- çesi Mans'\ Ermeni adıdır di- ye Çayırlı'ya, Pülk'u Yeşilde- re'ye, Aravans'\ Çataksu'ya, Pekeriç'i Çadırkaya'ya çeviri- yorlardı. Iznik'in Müşküle'sini, Müşkülelilerin bile kullanma- dığı Bilmemnebağ'a, Avşa adasındaki Rum izlerini sil- mek için adanın adını Türke- li'ye, Avşa'nın gelenekli köyü Araplar'ı Yiğitler'e dönüştü- ren, Marmara Adası'nın tüm köy adlarına saçma sapan Türkçe adlar yakıştıran bir kafa'nın marifetlerinden rast- gele seçmeler sergiliyoruz. Bütün bunlar kaba ve hoy- rat bir (Türk) milliyetçiliğin yü- rekler acısı harita oyunların- dan ibarettir. Amaç kültür miraslarının beşiği, halklann köprüsü ve yurdu Anadolu'yu bütün süs- lerinden, zenginliklerinden sı- yırmaktan ibarettir. Ama 2001 yılı Nisan'ında bu hoyratlığın, değerbilmez- liğin yeni birsaldırısı karşısın- da Başbakan Bülent Ecevit'in çaresizliği daha da acıdır. 1973'te "tekelleri kuşata- cağız!" "Toprak işleyenin, su kullananın" sloganlarıyla meydanlara çıkan, iktidara tırmanan Karaoğlan, "okafa" karşısında yenik düşmüştü. Aradan çeyrek yüzyıl geç- ti. Ecevit yine Başbakan ve Ecevit yine yenik. Ya daAnkara'nın derinlikle- rinde yuvalanmış o "kafa" yi- ne bildiğini okuyacak kadar pervasız. Gel de kederienme, gel de öfkelenme... Gel de "o ka- fa"dan iğrenme! ÜĞÜPOLİTtKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Ayrılık ve Kaçış... Onun öyküsünü bir Paris akşamında dinle- miştim yıllar önce... Türkiye'de tıp okumuş, doktor olmuştu. Bir gü- neydoğu kentinde iki yıl çalıştıktan sonra 1970'li yıllann ortalannda Köln'e gelmişti... Bir hastanede asistan doktor olarak göreve başladı... Siyah saçlı, iri gözlü bir genç kız, yüreginin-de- rinliğine iniverdi bir gün... Kız aynı hastanede hemşireydi... Büyük aşk böylece başladı... Evlendiler, çocuklan oldu... Şimdi yetişkin üç kızları var... En büyüğü üniversitede, ortancası lisede, kü- çüğü ise ilkokulda okuyor... Arkadaşım, kansıyla tanıştırdı beni. Çok gü- zel Türkçe konuşuyor, yemekler yapıyordu... Dedim ki: "Eşin hiç Almana benzemiyor!" Içkisini yudumlarken yanıt verdi: "Annesi Alman, babası ise Italyandır" Sonra eşinin öyküsünü anlattı... Eşinin babası 1950'li yıllann sonlannda Alman- ya'ya işçi olarak gelmişti. Birsüre sonra bir Alman kadınlaevlenmişti... 1962 yılında Italyan göçmenin bir kız çocuğu ol- du. Adını Maria koydu. Evlilik ise bir süre sonra aynlıkla noktalandı... Italyan göçmen, eşi ve çocuğuyla birlikte yeni- den Sicilya'ya dönmek istiyordu. Alman eşi ise bu teklife "hayır" diyordu... Aynldılar... Baba Italya'ya döndü... Anne, kızını tek başına büyüttü... Sonunda, bir Türk doktorla evlendirdi... Arkadaşım, eşinin babasının italya'da yaşadı- ğını öğrendikten sonra, işini gücünü bırakıp iz sür- meye başladı... Dedim ki: "Sonunda buldun mu kayınpederini?" Yanıt verdi: "Bulmaz olur muyum hiç!" • • • Yıldızlı bir Paris akşamıydı... Ay gökyüzüne dönüyor gibiydi... Kuyulann dibindeki tutsak bir su muydu insa- noğlunun yaşamı, pek kestirememiştim!.. Arkadaşım anlatıyordu: "Köln 'de Italyan göçmenlehe ilişkikurdum. So- nunda kayınpederimin Sicilya 'da yaşadığını sap- tadım. Telefonla konuştum ve kanmı alıp Italya 'ya gittim..." Maria'nın babası, annesinden ayrıldıktan son- ra Sicilya'da ikinci evliliğini yapmış, iki erkek çocuğu olmuştu... Babasıyla karşılaşmalannı şöyle anlattı Maria: "Çok heyecanlıydım. Çünkü hiç 'baba' kelime- sini kullanmamıştım. Ona sarılmam çokzoroldu." Gözlerine biryağmur bulutu indi Maria'nın... Yutkundu!.. " - • Hıçkınklannı tutamadı!.. Arkadaşım söze girdi: "İki erkek kardeşi de Maria 'ya çok benziyordu. Maria'nın gözleri de tıpkı babasınınkiler gibi!" Arkadaşım, erkek kardeşlerinden birini ital- ya'dan Almanya'ya getirmiş. Ona bir Italyan lo- kantası açmış... Biz Paris'ten trenle Köln'e geldik. Maria'nın er- kek kardeşiyle tanıştık... Baktım o da Türkçe konuşuyor... Sordum: "Nereden öğrendin?" Gülümseyerek Türkçe yanıt verdi: "Eniştemden öğrendim!" '• • • • O gece Köln'de ırmak kıyısında dolaşırken aş- kı konuştuk arkadaşımla... Kınk dökük düşüncelerle anlaşılmaz dillerden sevgi dilekleriyle, hüznün örtüsünü kaldırıp, sev- gi sözcüğünü yakalamaya çalıştık... Sonra gözlerimizi ırmağa çevirip Jaroslav Se- ifert'in 'Küçük Kızların Türküsü'nü söyleyip 'ad- sız' aşklan aradık... Savaştan değil aşktan ve barıştan yanaydık... O gece şiirler okuyarak avunduk: "Henüz yitmedi kulaklanmızda daha yıpranmış silahların uğultusu. Sokaktaki insanlarımızın kolları gece açık eskisi gibi kucaklamaya." Tıpkı Paris'teki gibi yıldızlı bir Köln akşamıydı!.. Yaşam hüzün ormanında sevgiyi arıyor gibiy- di!.. Peki, kaçışlar ve ayrılıklar yaşamın bir parçası değil miydi?.. hikmet.cetinkayafa cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 iadesini istemisti Çağlar haftaya Türkiye'de ANK4RA (CurnhuriyetBüro- su) - ABD'de yakalanan ve Tür- kiye'ye iade edilmesi kararlaştı- nlan CavitÇağlar"ın gelecek haf- ta Türkiye"ye getirilebileceği bil- dirildi. Âlıtıan bilgiye göre, New York'taki Manhattan Mahkeme- si'nin iadeye ilişkin resmi karan yann Washington'da Adalet Ba- kanlığı'na iletilecek ve bakanlık iadeye ilişkin olarak Türkiye 'nin Washington Büyükelçiliği'ne bildirimde buluna- cak. Büyükelçihîc de Türkiye Adalet Bakanlığı'na bilgi verecek. Bakanlığın gereken önlemlerialmasınınardından Çağlar'ın getirilmesi için Türk güvenlik bırimleri- ningörevlendirme yapması beklenecek. Emniyetin görevlendireceği yetkililer Çağlar'ı almak üzere New York'a gidecekler. Kaynaklar, Çağlar' ın iade- sini bizzat istemesinin ardından ABD'nin Türki- ye'den artık iade belgelerinin gönderilmesini iste- mediğini belirttiler. Böylece iade işleminin bir haf- tada sonuçlanmasırun önü açıldı. Cavit Çağlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle