Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 22NİSAN2001 PAZAR
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
Avrupa, Köy Ehstitüleri Eğitimine Yöneldi
DenİZ ELGAZ Boğaziçi Üniversitesi
1
7Nisan2001'-
de yeni birbin-
yılın eşiğinde,
yanm yüzyıl
öncesinin Köy
Enstitüleri'ni
ve onlaruı kuruluşımda
en önemli rolü üstlenmiş
olan Milli Eğitim Baka-
IU HasanÂli Yücel'i ve
Ismail Hakkı Tonguç'u
geçmiş 17 Nisanlarda
yaptığımız gibi övgûyle
anarken bu kurumlan
şımdi yepyeni bir gözle
gönne nedenimiz var eli-
mizde.
Bugüne dek Köy Ens-
titüleri'yle bağlantı kur-
mayı hiç düşünmediği-
miz bir büyük "so-
run"umuzla, bugünün
Avrupa Birliği (AB) ile
kıyaslanacak çok yönle-
ri olduğunu görraekteyız
bu kurumlann. Köy Ens-
titüleri'nin demokrasi de-
neyimini, kadın/erkek
eşitligini, yöreye özgû in-
san ve kûltür öğeleıine
verilen değeh, şimdilik
bir yana bırakacak olsak
bile yalnızca eğitim be-
defleri, yöntemlerive uy-
gııtamabn açısından ku-
rulabilecek koşutluklar-
dan söz etmek bile ye-
terli olacaktır.
17Nisan 1940tarihin-
de yasayla kurulmuş ve
6-7 yıl boyunca giderek
yükselen bir gelişme ya-
kaladıktan sonra vurulan
çeşitli darbelerle çöker-
tilen ve 1954 yılında tü-
müyle kapatılan Köy
Enstitûleri ile bugünün
genişledikçe güçlenen
ekonomik ve siyasal de-
vi AB arasında bir ilişki
kurma girişimi, şaşkin-
lıkla karşılanabilir. Oy-
sa Avrupa Birliği'nin eği-
tim konusunda hızla bi-
çimlenen görüşü, her yö-
nüyle Köy Enstitûle-
ri'nde benimsenmiş ve
başanyla sürdürülmüş
sistemin temel öğelerini
içermektedir.
Avrupa, son birkaç yıl-
dır eğitimde büyük bir
atak başlatmıştır. 2OOO'lı
yıllarda aranılan işgücü-
nü yetiştirmek için AB
ülkelerinde ve AB'ye
adayhk süreci içinde olan
Orta ve Doğu Avrupa ül-
kelerinde, eğitim sistern-
leri yeniden şekillendi-
rilmekte işlendirmeye (is-
tihdama) odaklanmış bir
"Bflgi Avrupas"nın ya-
ratılması, ekonomik bir
gereklilik olarak algüan-
maktadır.
Avrupa'nın eğitim ata-
ğı ilerideki 10 yıla uza-
nan hedefler içermekte
ve en önemlisı eğitim, is-
tihdam konusuyla birlik-
te değerlendirilmektedir.
Orta dereceli ve meslek-
sel eğitimde kurulacak
sistemlerin iş alanlannda
belirlenmiş standartlar-
la yakın ilişkili olması,
uygulamadaki bilgi ve
becerilerin ders program-
lanna ve derslerin içeri-
ğine yansıülması gereği
belirtilmektedir. Ve önce-
likler arasında, mesleksel
eğitimin niteliğınin (ka-
lıtesinin) süreklı olarak
değerlendirilmesi gel-
mektedir. Özellikle KO-
Bî'lerde çalışacak olan
gençlerin becerilerinin
nitelik düzeyinin yüksel-
tilmesi ve kurumsaJlaş-
mayı güçlendirmek için
gerekli eğitim altyapısı-
nın yerleştirilmesi plan-
lanmaktadır.
Ortaöğreümde ve mes-
lek eğitiminde yeniden
yapılanmaya gidilirken
öğrenme ortarru her şey-
den önce sınıf, laboratu-
var, işlik ve genel olarak
içinde yaşanılan çevreyi
içerecek şekilde kapsam-
lı olarak tasarlanmakta-
dır. Kırsal kesim için öne-
rilen eğitim politika ve
sistemlerinde, bölge ko-
şullanna uyum, yapısal
Romanlarda okuruz, fflmler-
de görürüz: "F tipi" diye anı-
lan cezaevterindeki mahkûm-
larsabahtan akşama, akşam-
dan sabaha kadar hücre adı
verilen "oda"larda yaşatıl-
mazlar? Toplu olarak film sey-
rettikleri, aviusunda spor yap-
tıklan salonlar vardır, çeşitli
el çalışmalanyla uğraştıkJan
işyerteri vardır... Görüşme günle-
rindeyakınlanytakonuşabilme, sı-
rası geküğinde telefon edebilme
haklan vardır.
Bütün bunlan Adalet ve Içişleri
bakanfıkian bilmez mi? Hiç mi si-
nemaya gitmezler? Hiç mi kitap,
dergi, gazete okumazlari Bir ka-
palı yerde birkaç saat geçirmek bi-
le dayanılmaz bir sıkıntı nedenidir.
Bunu denemiş olanlar biliri Katil de
olsa, siyasal suçlu da olsa, kim
olursa oisun, insanca yaşama hak-
kına sahiptiıi Bu, insan olma ge-
reğidir, hakkıdır.
Insanlancezaevlerinekapatma-
nın anlamı nedir? Işlediği yasadı-
şı davranışın cezasnı çektirrnejcmi-
dir? Yalnız bu mudur? Değîldir...
Suç işlemiş o insanı değişmiş, dO-
zelmiş bir yurttaş olarak topluma
kazanmaktır, kazandırabilmektir.
Oysa bizde tam tersi! Cezaevine
en hafif bir suçtan giren kişi içer-
de yaşadığı koşullaryüzünden es-
kisinden beter olarak özgürlüğe
çıkar! Dolayısıyla bir süre sonra
kendiniyine "içerde" bulur.
ölüm oruçlan her gün yeni kur-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
liye Ötoıeye Yatmak?
banlar alıyor. Daha yüzlerce genç
var. Kendi istekleriyle ölümü seç-
miş! Nasıl olmuşsa olmuş! Insa-
nın aklı almaz kendi istenciyie öl-
meyi seçmesine? Üstelik belli gö-
rüşlere sahip, o görüşlerin ger-
çekteşmesi için uğraş vermesi ge-
reken insanlar nasıl oluyor da tek
tek kendilerinı öldürüyor? Kimdir?
Hangi güçlü iradedir bu okumuş
yazmış genç insanlanmızı ölüm
oruçlanna zorlayan?
Aytardıryazıldı, çizildi, konuşul-
du. En başta gazetemizin yazar-
lan sürekli uyardılar. Ölüme giden
gençlerimizi kurtarmanın ydlannın
aranmasını istediler. Başlcasorun
"F tipi" denen cezaevleri uygula-
ması, koğuş sısteminin kaldınl-
ması idi. Bilmiyorum, neden yet-
kililer bu konuda bu denli direndi?
Yasalarda değişiklik yapılmadan
bazı kolaylıklar, bazı olanaklarya-
ptlamaz, sağlanamaz mıydı? llle de
Bakanlar Kurulu karar alacak,
TBMM'de de bu karar tartışılıp
onaylanacakmış!.. Ondan sonra
cezaevlerinde bazı çözüm yollan
aranıp bulunacakmış!..
Bütün bunlan çok önceden dü-
şünmek gerekirdi... He-
pimiz biliriz, eskiden ce-
zaevlerinde mahkûmlar
dokuma tezgâhlan, ma-
rangozhaneler gibi deği-
şik işyerterinde çalıştınlır,
yaptıklan iş karşılığında
belirli bir ücret alırlardı.
Nâzım Hikmet'ın Bursa
Cezaevi'nde kurduğu
atölye o günlerde başka cezaev-
lerine de ömek olmuştu.
Başbakan, ki duygulu, duyaıiı,
insansever kişilikte biridir. Bir şa-
ir, biryazar!.. Yukanda belirttiğim
gerçekleri ayiarca önce neden gö-
remedi? Neden, şu ana kadar on
beşe ulaşan, bu gidişle sayısı da-
ha da artacak ölümleri uygarca
bir tutumla önlemeyi düşüneme-
di?
Bu ölenler bizim jnsanlanmız,
bizim çocuklanmız... Hangi güç
onlan isteğiyle ölmek yanlışlığına
rtti bilemem!
Belirli öğrenimlerden geçmiş in-
sanlann sağduyu yoluyta bu yan-
lışJıktan vazgeçmeleri beklenirdi,
ama akıl almaz bir dırenişle ölme-
yi seçtiler, seçiyorlar.
Artık "ötanazi" bile tıpta uygu-
lanmıyor. Insanlan bilim, t p , ken-
di istekleri de olsa, ölmeye bırak-
mıyor! Peki, biz neden, "ölüm oru-
cuyla bu dûnyadan kopmak isti-
yorvz" diyenleri her çareye baş-
vurup kurtarmıyoruz? Bunu yap-
mak için de mi TBMM'den yasa
çıkarmak gerek?
£MşoffahI* bizft i
41 ülkeden gelen yüzlerce çocuk,
23 Nlsan'ı güle oynaya kutluyor,
sizleri eğlenceye bekliyor!
V
TRT
ömer önder'in sunduğu program
bugün saat ^.401a#
TRT Vdel
sorunlarla karşı karşıya
olan yörelerde ekonomik
ve sosyal değişim, kadın
ve erkekler için eşit ola-
naklann sağlanmasından
söz edilmektedir.
Bu noktadahemen geç-
mişimize, 1938-1946 yıl-
lan arasında yükselişinı
yaşamış, ama başansına
karşın terk edilmiş olan
Köy Enstitûleri sistemi-
mize dönelim: Türkiye'de
bugün dahi giderileme-
miş olan köy öğretmeni
açığuun karşılanmasın-
da ensötüJenn katkısı göz
ardı edilemeyecek kadar
önemli bir sayıya ulaş-
mıştı. Sekiz yıllık geliş-
me döneminde Köy Ens-
titüleri'nde okuyan öğ-
renci sayısının 15 binin
üzerine çıkmış olduğu
görülmektedir (1).
"Çok amaçh" olma
özelliğine sahip Köy Ens-
titûleri, köy toplumunu
temel ilköğretime kavuş-
turacak köy öğretmenini
yetiştirmelerine ek ola-
rak, aynı zamanda köylü-
lere çeşitli alanlarda ge-
rekli bilgi ve beceriyi ka-
zandırarak önderlik ede-
bilecek, tanm üretiminin
her dalında ilerleme ge-
tirebilecek, köye sağlık
uzmanhğı da sağlayabi-
lecek kişıler yaratmayı
hedeflemekteydi. Başa-
nldıda.
Yeni binyılda eğitimin
rolünün ne olduğunu sor-
gulayan AB Konseyi,
başta istihdamın iyileş-
tirilmesi olmak üzere şu
noktalann öncelikli ola-
rak vurgulandığını açık-
lamıştır: Eğitim, müm-
kün olan en geniş kap-
samlı bilgiyi sunmalı, ki-
şiliğin gelişmesine katkı
sağladığı gibi sosyal ye-
tenekler kazandırarak
gencin bunlardan yaratı-
cıhğını güçlendirmek, so-
rumlu ve uyumlu bir yurt-
taş olabilrnek için yarar-
lanmasını sağlamaktır.
Eğitim aynca hızla de-
ğişmekte olan dünyada
yaşam boyu öğrenme ola-
naklannı sunmalı, kişi-
leri bu yöne teşvik etme-
lidir.
Esas hedefler; sürdü-
rülebilir ekonomik geliş-
me, bilgiye ve rekabete
dayanan bir ekonomi,
herkese dilediği işi sağ-
layabümek ve sosyal da-
yanışmayı derinleştirmek
olunca, 2001 'in içinde
bulunduğumuz bahar
günlerinde Stockholm'de
Avrupa Birliği'nin Kon-
seyi'ne sunulan eğitim
tasansınm öncelikleri ara-
smda "farkhhklann ko-
runarak bütünieşmenin
sağlanması'' tezinin öne
çıktığı görülmektedir.
Zengin çeşithliğe sa-
hip Anadolu coğrafyası
içinde enstitü bölgeleri
de rasgele saptanmamış,
bu kurumlann açılacağı
yerler özellikle Ton-
guç'un incelemelerine,
gözlem ve araştırmalan-
na dayanılarak yetkili or-
ganlarca kararlaştınlmış-
tır.
Bilgisizliğin ve yok-
sulluğun yuvalandığı
köylere yakın, yeni ça-
lışma yöntemlerinin uy-
gulanabileceği, yeni araç
ve gereçlerle donatıla-
cak, ömek iş ve yaşayış
düzeni kurulabilecek ens-
titülerin yaratılması he-
deflenmiştir.
Enstitüler, köyden ge-
len öğrencileri yetiştire-
rek köy halkının üretim
araçlan, üretim biçimle-
ri, bannaklan, sağlık, bes-
lenme ve yaşam şekille-
rine ömek olacaktı ve gü-
nün tekniğinin köyde pra-
tik bir şekilde kullanıl-
masının önünü açacaktı.
Enstitülü öğrenciler-
den oluşturulan kızlı er-
kekli yapı ve yardım ekıp-
leri, öbür enstitülerdeki
işlere katılmak üzere ge-
ziler yapmaktaydı. Bu
uygulamamn ikincil bir
amacı da ülkenin deği-
şik yörelerinden gençle-
ri kaynaştırmak, birbir-
lerinin yerel kültürleri ve
gelenekleri hakkında bil-
gi edinmelerini sağla-
maktı.
Böylesine görevdeşlik
(sinerji) yaratan bir kül-
türel kaynaşmayı, Avru-
pa düzeyinde bugün ger-
çekleştirmenin yollannı
arayan AB ise çözümü
eğitimde "mobflite" di-
ye tanımladıklan hare-
ketlilikte bulmaktadır.
Avrupa Parlamento-
su'nda kurulmuş olan
CULT adlı bir komite ise
AB'nin kültürel kalıtını
(mirasını) belgelemek,
korumak ve öğret-
men/öğrenci hareketlili-
ği ile yaygmlaşnrmak için
çalışmaktadır. Finlandiya
Milli Eğitim Kurulu'nun
başlattığı birprojeye gö-
re de, okullann Avrupa
lorsalı üzerine kendi in-
ternet sitelerini kurma-
lan, çiftlik yaşamı, do-
ğal çevreyle ügüi bilgiler,
zararsız gübre ve hor-
monlar, ürünlerle bağlan-
tılı tüketici beklentileri
gibi konularda sunular
yapmalan teşvik edil-
mektedir (2).
Aynca, AB'nin 2006
yüına uzanan bir takvime
bağladığı LEADER
programı da Köy Ensti-
tüleri'ne benzer bir bi-
çimde kırsal toplumlara
ekonomik etkinliklerini
birçok alanda geliştirme
şansı tanımaktadır.
Eğitim, iş ve uygula-
mada güncelleştirme,
köylünün yaşam niteli-
ğini yükseltme, çevrenin
doğal ve kültürhazinele-
rini değerlendirme, yö-
reye özgü ürünlerin stan-
dardizasyonu, tescil ve
denetim yoluyla koruma
alrına alınması, yeni tek-
nolojilerin kullanımım
tanm, bahçecilik ve çift-
lik işlerinin tümüne yay-
mak gibi hedefleri şem-
siyesi altında toplamak-
tadır.
Topluluğun 2000 yıhn-
dan itibaren yedi yıllık
bir uzatma ile ve yüzde
30 arttınlmış bir bütçe
ile yeniden sunduğu Sok-
rates, Leonardo da V"ın-
d ve Gençlik programla-
n Türkiye'yi de kapsa-
mı içine alarak dil yete-
nekleri, iş becerisi, yük-
sek teknoloji okur/yazar-
lığı, akademik hareketli-
lik, okul-iş ortaklığı, ye-
tişkin eğitimi gibi konu-
lardaki girişimleri geniş-
letilmiş ve hızlandınl-
mıştir.
AB'nin, köylüsüne ve
kırsalına 40 yıldır nasıl
özenle yaklaştığı bilin-
mektedir. Ortak Pazar'ı
kuran 1957 tarihli Roma
Anlaşması Ortak Tanm
Politikası'nın (CAP) ze-
minini de hazırlamıştır.
CAP, Avrupa'da tanm ve
hayvancılıkta verimi art-
tırmayı, çiftçilere iyi bir
yaşam düzeyi sağlama-
yı, çiftlik ürünlerinin pa-
zanna istikrar getirmeyi
ve tüketiciler için hem
stoklann sürekliliğinde
hem de uygun fiyatlarda
bir düzey yakalamayı he-
deflemiştir. Yerli tanm
üreticisinin gelir ve ya-
şam düzeyini hep göz
önünde tutan AB, çevre-
yi koruyarak üretim yap-
manın yöntemlerini be-
nımsemiş, kırsal toplum-
lann geleneksel metotla-
nnı ve zengin çeşitliliği-
ni koruyarak kırsalın da
başlı başına ve en doğal
ortamı içinde yaşatıhna-
sının önemini algılamış-
tır.
Köy Enstitûleri'nde
amaçlanan da köy ger-
çeklerine yanıt verecek
tarzda üretımde ve top-
lumsal hizmetlerde ve-
rimlilik sağlamanın öne-
mini, öğretmen adayla-
nnın daha küçûk yaşta
öğrenmeleri, bir yaşam
biçimi olarak benimse-
meleriydi. Kızı ve erke-
ğiyle yapılan ^"ler, ens-
titunün ve yakın köylerin
gereksinim duyduğu tür-
den işlerdi. Ne yaak kiçı-
karcı kesimler köyün,
köylünün uyanmasını çı-
karlanna aykın buldu-
ğundan enstitülerin, ön-
ce yozlaşmasmı, sonra
da kapatılmasını sağla-
dılar.
(1) Deniz Ilgaz, "Köy
Enstitûleri," 311-344. 75
Yılda Eğitim, Ekonomik
ve Toplumsal Tarih Vak-
fi, Haziran 1999, htan-
bul, 333.
(2) http://www.euro-
parl. eu. int/committe-
es/en/default. htm;
http://www.edu.fi/pjpr-
ojekti
Bilgi Yanşmalannın Amacı Ne?
NergİS AKIN Özel Günes îlköğretim Okulu Müdürü
B
ilgi çağına uyum
sağlayabilmek için en
önemli altyapının atıldığı
temellerin başmda eğitim
gelir.Çocuklanmızın bir teyp gibi
görünüp, düğmeye basıldığûıda
bilgilerini ortaya dökmelerinin
istendiği ve böylece başanlı
çocuklann, başanlı okullann
belirlendiği (!) bilgi yanşmalan,
düzey belirleme smavlan ile ne
hedefleniyor? "Amaç ne?" Payı alan
kimler? Çocuklar mı, yetişkenler,
kurumlar mı? Bunu anlamak
mümkün değil. Çocuklanmızın rant
ve rekabet aracı olarak kullanıldığı
böylesi bir yanş sistemi içerisinde
insanın sosyal boyutunun göz ardı
edilmesi, yaşam basansının yüzde
90'ını oluşruran yaratıcı zekâ, yeni
durumlara uyabihne yeteneği, pratik
zekâ, sanatsal ve duygusal zekâ
dediğimiz boyutlann ihmal ediliyor
olması çok üzücü. Ezbere dayalı
sistem içerisinde hazırlanan sorularla
bellek gücü ölçülerek (bu ölçümûn
yöntemi ve koşullan da tartışılır) iyi
çocuklar belirlenirken; gerek onlarda
gerekse geneli oluşturan öbürlerinde
nasıl bir yıkıma neden olunduğu,
kişilik gelişimlerinin nasıl
hırpalandığı hiç önemsenmiyor.
Var olan bilgilere sürekli yeni
bilgilerin eklendiği, hızlı bir bilgi
bombardımanı ile karşı karşıya
kaldığımız bilgi çağında eğitün-
öğretim etkMikleri, bireyleri her an
değişen koşullara uyum sağlayacak
biçimde donatmahdır. Bu çerçevede
okullann çagın gerisinde kalan
ölçümlerle rant ve rekabet ardında
koşacakianna; yaratıcı düşünme,
etkili okuma, yazma, konuşma,
anlaşmazhk çözme, karar verme,
nasıl öğrenileceğini öğrenme,
araştırma yapma, empatiyle dinleme,
özbilinç, özdenetim, işbirliği gibi
temel insan becerilerinin
kazandınlması üzerinde önemle
durmalan, bu alanlarda rekabete
girmeleri gerektiğine inamyorum.
Başan bilgiyi depolamakla değil,
bilgiye nasıl ulaşılabileceğini
öğrenmekle, onu kullanmayı
bihnekle gerçekleştinlebilir.
Geleceğin Türkiyesi'nin
çocuklanmızın teşvik, coşku, güven
ortamında gelişen özgün düşünceleri
ile biçimleneceğine, bir çözüm varsa
bunun çocuklanmızı yaşama
hazırlama yöntemimizde yattığına
inanıyorum.
PENCERE
Birkaç gün önce Atillâ Dorsay geidi, çoktan
beri görüşmemiştik...
Kaç yıllık dost?.. . .
Sordum:
- Kaç kitabın var?..
- Yirmi sekiz..
Atillâ bir süredir Cumhuriyet'ten ayn; ama, ki-
taplannı bana yollamak inceliğini hiç eksik etme-
di. Dorsay sinema eleştirmeni olmak kimliğinin
ötesinde bir anlam taşır.
Nastl bir şey bu?..
•
Yıl 1928..
Çarfık döneminde Moskova'da Leningrad Bul-
vanüzerindeki "YarLokantası" devrimdenson-
ra Sinema Enstitüsü'ne çevrilmiş... Lokantanın
duvarian beyaz sütunlarla birbirinden aynlmış çe-
peçevre aynalarla kaplı. Ûğrenciler sınrfa doluş-
muşlar. Yan tarafından düğmelenen kalkık ya-
kalı Rus gömleklerinin siyah satenleri aynalarda
yankılanıyor. öğrenciler heyecanlıdın çünkü Ay-
zenştayn ilk dersegelecek...
Kapı açılır, ünlü yönetmen içeri girer. Gerilim
doruktadır. Ayzenştayn'ın görürrtüleri duvartar-
daki çeşitli aynalara yansır, gözlerinde hınzır bir
ışık yanar, bu sayısız 'yakın planlar'a bakarak der
ki:
- Günaydın, oturun, şanslısınız, gördüğünüz
gibi tek öğretmeninizyok, sayısız öğretmeniniz
var...
Evrenin bize dönük duvarian sayısız aynalar-
la kaplı değil mi?.. Çevremizi algılayabildiğimiz
ölçüde gerçeğe ilişkin derinliği aynmsayabiliyo-
ruz; bu da tekdüze kişiliği yok eder, bir yetkinli-
ği oluşturur.
•
Istanbul'da şu sırada sinema şenliği var; me-
raklısı için bayram...
Ne ararsan bulunan bir çeşitleme!.. Rus filmi,
Iran, Amerikan, Fransız, Meksika, vb...
Küreseileşme işte buna denir!.. Parasallığın
ve sömürünün dışındaki sanatsal globalizasyo-
nu değeriendirebilecek sinema yazarlan için fır-
sat bu fırsat!.. Sinema pazannda ne alınıyor, ne
satılıyor?.. Borsalarda olan bitenleri piyasaeko-
nomisinde izlemek doğal bir tutumdur. Peki, si-
nema dünyasındaki küreselleşmenin boyutlan ve
anlamı nedir?..
Herkes biliyor ki bu dünyada da eşitlikçilik ge-
çerii değil; Amerikan hegemonyası sinema pa-
zannın iliklerine dek işlemiştir.
Peki, sanatta bu tür hiyerarşi olur mu?..
Güdülenmeye yer var mı?..
Dünya çapında bir tekelin reklamını yapan
afışçi ya da grafıkçi, malını övmek için tüm yeti-
lerini seferber eder. öyleyse padişaha kaside
yazarak bahşiş koparmak isteyen divan şairi ne-
den yergiyi hak etsin?..
Küresel çapta egemenliğin dişlileri arasına sı-
kışmış sanatçının özgürlüğü kolay değil!.. Son
sözü halkın söyteyeceği bir demokrasiyi kurmak
da çok güç...
Artık küreselleşmenin doruklannda da onay-
lanan bir adaletsizlik sürecindeyiz; fakırier daha
da fakirieşiyor, zenginler daha da zenginleşi-
yor...
Gezegenimizde sinema, yoksullar için peynir
ekmek ucuzluğunda eğlence...
Bu peynir ekrneği üretip yoksul ülkelere pa-
zartayanlar da zenginler...
Bereket, "globalleşme"n\n iç çelişkilerindesa-
natını özgürleştirip insan için film yapanların
sayısı zengin ülkelerde de az değil...
.*L
Prol. Or. TARIK ZAFER TUNAYA'NIN ANISINA
ÇARŞAMBA TOPIANTTIARI
YENİ EKONOMİK PROGRAMIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Konuşmacı
Dr. ATİLLÂ KARAOSMANOĞLU
(Dünya Bankası Eski Başkan Yardımcısı)
Sunuş
Dr. NUR ÖZMEL AKIN
(Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevusi)
25 Nisan 2001 Çarşamba
18.00 - 20.00
TARIK ZAFER TUNAYA Kültür Merkezi
(Eski Beyoğlu Evlendirme Dairesi - Tünel)
ANKARA 29. ASLİYE HUKÜK
MAHKEMESİ'NDEN
2000/62 Esas
Davalı: Hakan Kıran
Davacı Nejla kıran vekili tarafından davalı Hakan
Kıran aleyhine mahkememize açılan boşanma dava-
sının yapılan açık yargılaması sonunda;
Davanın kabulüne; Kınkkale ili Keskin ilçesi Efen-
di köyü cilt 00027, kütük: 0009'da nûfusa kayıtiı Ab-
dullah ve Melahat kızı 12. 10.1979 d.lu Necla Kıran
ile Fehmi ve Gülten oglu 11.02. 1975 d.lu Hakan Kı-
ran'ın M.Y.'nin 134. maddesi gereğince şiddetli ge-
çimsizlik nedeniyle boşanmalanna karar verilmiş
olup işbu ilanın gazetede yayın tarihinden itibaren 10
gün sonra adresi tespit edilemeyen davalı Hakan Kı-
ran'a tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur.
Basın: 22096
ÇORLU ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/410
. Davacı Gûlcan Can tarafından davalı Ertan Can aley-
hine ikame olunan boşanma davasında verilen karar ge-
reğince;
Davalı Ertan Can adına dava dilekçesi tebliğ edileme-
diği, tüm araşbnnalara rağmen adresinin de tespit edile-
mediğınden durusma gününün ilanen tebliğ yapılmasına
karar verilmiş olup, duruşma günü olan 21.6. 2001 günü
saat 9.55'te mahkememizde hazır bulunmasına, hazır
bulunamadığı veya kendini bir vekille temsil ettinnedi-
ği takdirde yargıiamaya yokluğunda devam edilip karar
verileceği HUMK'nın 213 ve 377. maddesi gereğince
ilanen tebliğ olunur. Basın: 22105