19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 22NİSAN2001 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Avrupa, Köy Ehstitüleri Eğitimine Yöneldi DenİZ ELGAZ Boğaziçi Üniversitesi 1 7Nisan2001'- de yeni birbin- yılın eşiğinde, yanm yüzyıl öncesinin Köy Enstitüleri'ni ve onlaruı kuruluşımda en önemli rolü üstlenmiş olan Milli Eğitim Baka- IU HasanÂli Yücel'i ve Ismail Hakkı Tonguç'u geçmiş 17 Nisanlarda yaptığımız gibi övgûyle anarken bu kurumlan şımdi yepyeni bir gözle gönne nedenimiz var eli- mizde. Bugüne dek Köy Ens- titüleri'yle bağlantı kur- mayı hiç düşünmediği- miz bir büyük "so- run"umuzla, bugünün Avrupa Birliği (AB) ile kıyaslanacak çok yönle- ri olduğunu görraekteyız bu kurumlann. Köy Ens- titüleri'nin demokrasi de- neyimini, kadın/erkek eşitligini, yöreye özgû in- san ve kûltür öğeleıine verilen değeh, şimdilik bir yana bırakacak olsak bile yalnızca eğitim be- defleri, yöntemlerive uy- gııtamabn açısından ku- rulabilecek koşutluklar- dan söz etmek bile ye- terli olacaktır. 17Nisan 1940tarihin- de yasayla kurulmuş ve 6-7 yıl boyunca giderek yükselen bir gelişme ya- kaladıktan sonra vurulan çeşitli darbelerle çöker- tilen ve 1954 yılında tü- müyle kapatılan Köy Enstitûleri ile bugünün genişledikçe güçlenen ekonomik ve siyasal de- vi AB arasında bir ilişki kurma girişimi, şaşkin- lıkla karşılanabilir. Oy- sa Avrupa Birliği'nin eği- tim konusunda hızla bi- çimlenen görüşü, her yö- nüyle Köy Enstitûle- ri'nde benimsenmiş ve başanyla sürdürülmüş sistemin temel öğelerini içermektedir. Avrupa, son birkaç yıl- dır eğitimde büyük bir atak başlatmıştır. 2OOO'lı yıllarda aranılan işgücü- nü yetiştirmek için AB ülkelerinde ve AB'ye adayhk süreci içinde olan Orta ve Doğu Avrupa ül- kelerinde, eğitim sistern- leri yeniden şekillendi- rilmekte işlendirmeye (is- tihdama) odaklanmış bir "Bflgi Avrupas"nın ya- ratılması, ekonomik bir gereklilik olarak algüan- maktadır. Avrupa'nın eğitim ata- ğı ilerideki 10 yıla uza- nan hedefler içermekte ve en önemlisı eğitim, is- tihdam konusuyla birlik- te değerlendirilmektedir. Orta dereceli ve meslek- sel eğitimde kurulacak sistemlerin iş alanlannda belirlenmiş standartlar- la yakın ilişkili olması, uygulamadaki bilgi ve becerilerin ders program- lanna ve derslerin içeri- ğine yansıülması gereği belirtilmektedir. Ve önce- likler arasında, mesleksel eğitimin niteliğınin (ka- lıtesinin) süreklı olarak değerlendirilmesi gel- mektedir. Özellikle KO- Bî'lerde çalışacak olan gençlerin becerilerinin nitelik düzeyinin yüksel- tilmesi ve kurumsaJlaş- mayı güçlendirmek için gerekli eğitim altyapısı- nın yerleştirilmesi plan- lanmaktadır. Ortaöğreümde ve mes- lek eğitiminde yeniden yapılanmaya gidilirken öğrenme ortarru her şey- den önce sınıf, laboratu- var, işlik ve genel olarak içinde yaşanılan çevreyi içerecek şekilde kapsam- lı olarak tasarlanmakta- dır. Kırsal kesim için öne- rilen eğitim politika ve sistemlerinde, bölge ko- şullanna uyum, yapısal Romanlarda okuruz, fflmler- de görürüz: "F tipi" diye anı- lan cezaevterindeki mahkûm- larsabahtan akşama, akşam- dan sabaha kadar hücre adı verilen "oda"larda yaşatıl- mazlar? Toplu olarak film sey- rettikleri, aviusunda spor yap- tıklan salonlar vardır, çeşitli el çalışmalanyla uğraştıkJan işyerteri vardır... Görüşme günle- rindeyakınlanytakonuşabilme, sı- rası geküğinde telefon edebilme haklan vardır. Bütün bunlan Adalet ve Içişleri bakanfıkian bilmez mi? Hiç mi si- nemaya gitmezler? Hiç mi kitap, dergi, gazete okumazlari Bir ka- palı yerde birkaç saat geçirmek bi- le dayanılmaz bir sıkıntı nedenidir. Bunu denemiş olanlar biliri Katil de olsa, siyasal suçlu da olsa, kim olursa oisun, insanca yaşama hak- kına sahiptiıi Bu, insan olma ge- reğidir, hakkıdır. Insanlancezaevlerinekapatma- nın anlamı nedir? Işlediği yasadı- şı davranışın cezasnı çektirrnejcmi- dir? Yalnız bu mudur? Değîldir... Suç işlemiş o insanı değişmiş, dO- zelmiş bir yurttaş olarak topluma kazanmaktır, kazandırabilmektir. Oysa bizde tam tersi! Cezaevine en hafif bir suçtan giren kişi içer- de yaşadığı koşullaryüzünden es- kisinden beter olarak özgürlüğe çıkar! Dolayısıyla bir süre sonra kendiniyine "içerde" bulur. ölüm oruçlan her gün yeni kur- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL liye Ötoıeye Yatmak? banlar alıyor. Daha yüzlerce genç var. Kendi istekleriyle ölümü seç- miş! Nasıl olmuşsa olmuş! Insa- nın aklı almaz kendi istenciyie öl- meyi seçmesine? Üstelik belli gö- rüşlere sahip, o görüşlerin ger- çekteşmesi için uğraş vermesi ge- reken insanlar nasıl oluyor da tek tek kendilerinı öldürüyor? Kimdir? Hangi güçlü iradedir bu okumuş yazmış genç insanlanmızı ölüm oruçlanna zorlayan? Aytardıryazıldı, çizildi, konuşul- du. En başta gazetemizin yazar- lan sürekli uyardılar. Ölüme giden gençlerimizi kurtarmanın ydlannın aranmasını istediler. Başlcasorun "F tipi" denen cezaevleri uygula- ması, koğuş sısteminin kaldınl- ması idi. Bilmiyorum, neden yet- kililer bu konuda bu denli direndi? Yasalarda değişiklik yapılmadan bazı kolaylıklar, bazı olanaklarya- ptlamaz, sağlanamaz mıydı? llle de Bakanlar Kurulu karar alacak, TBMM'de de bu karar tartışılıp onaylanacakmış!.. Ondan sonra cezaevlerinde bazı çözüm yollan aranıp bulunacakmış!.. Bütün bunlan çok önceden dü- şünmek gerekirdi... He- pimiz biliriz, eskiden ce- zaevlerinde mahkûmlar dokuma tezgâhlan, ma- rangozhaneler gibi deği- şik işyerterinde çalıştınlır, yaptıklan iş karşılığında belirli bir ücret alırlardı. Nâzım Hikmet'ın Bursa Cezaevi'nde kurduğu atölye o günlerde başka cezaev- lerine de ömek olmuştu. Başbakan, ki duygulu, duyaıiı, insansever kişilikte biridir. Bir şa- ir, biryazar!.. Yukanda belirttiğim gerçekleri ayiarca önce neden gö- remedi? Neden, şu ana kadar on beşe ulaşan, bu gidişle sayısı da- ha da artacak ölümleri uygarca bir tutumla önlemeyi düşüneme- di? Bu ölenler bizim jnsanlanmız, bizim çocuklanmız... Hangi güç onlan isteğiyle ölmek yanlışlığına rtti bilemem! Belirli öğrenimlerden geçmiş in- sanlann sağduyu yoluyta bu yan- lışJıktan vazgeçmeleri beklenirdi, ama akıl almaz bir dırenişle ölme- yi seçtiler, seçiyorlar. Artık "ötanazi" bile tıpta uygu- lanmıyor. Insanlan bilim, t p , ken- di istekleri de olsa, ölmeye bırak- mıyor! Peki, biz neden, "ölüm oru- cuyla bu dûnyadan kopmak isti- yorvz" diyenleri her çareye baş- vurup kurtarmıyoruz? Bunu yap- mak için de mi TBMM'den yasa çıkarmak gerek? £MşoffahI* bizft i 41 ülkeden gelen yüzlerce çocuk, 23 Nlsan'ı güle oynaya kutluyor, sizleri eğlenceye bekliyor! V TRT ömer önder'in sunduğu program bugün saat ^.401a# TRT Vdel sorunlarla karşı karşıya olan yörelerde ekonomik ve sosyal değişim, kadın ve erkekler için eşit ola- naklann sağlanmasından söz edilmektedir. Bu noktadahemen geç- mişimize, 1938-1946 yıl- lan arasında yükselişinı yaşamış, ama başansına karşın terk edilmiş olan Köy Enstitûleri sistemi- mize dönelim: Türkiye'de bugün dahi giderileme- miş olan köy öğretmeni açığuun karşılanmasın- da ensötüJenn katkısı göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir sayıya ulaş- mıştı. Sekiz yıllık geliş- me döneminde Köy Ens- titüleri'nde okuyan öğ- renci sayısının 15 binin üzerine çıkmış olduğu görülmektedir (1). "Çok amaçh" olma özelliğine sahip Köy Ens- titûleri, köy toplumunu temel ilköğretime kavuş- turacak köy öğretmenini yetiştirmelerine ek ola- rak, aynı zamanda köylü- lere çeşitli alanlarda ge- rekli bilgi ve beceriyi ka- zandırarak önderlik ede- bilecek, tanm üretiminin her dalında ilerleme ge- tirebilecek, köye sağlık uzmanhğı da sağlayabi- lecek kişıler yaratmayı hedeflemekteydi. Başa- nldıda. Yeni binyılda eğitimin rolünün ne olduğunu sor- gulayan AB Konseyi, başta istihdamın iyileş- tirilmesi olmak üzere şu noktalann öncelikli ola- rak vurgulandığını açık- lamıştır: Eğitim, müm- kün olan en geniş kap- samlı bilgiyi sunmalı, ki- şiliğin gelişmesine katkı sağladığı gibi sosyal ye- tenekler kazandırarak gencin bunlardan yaratı- cıhğını güçlendirmek, so- rumlu ve uyumlu bir yurt- taş olabilrnek için yarar- lanmasını sağlamaktır. Eğitim aynca hızla de- ğişmekte olan dünyada yaşam boyu öğrenme ola- naklannı sunmalı, kişi- leri bu yöne teşvik etme- lidir. Esas hedefler; sürdü- rülebilir ekonomik geliş- me, bilgiye ve rekabete dayanan bir ekonomi, herkese dilediği işi sağ- layabümek ve sosyal da- yanışmayı derinleştirmek olunca, 2001 'in içinde bulunduğumuz bahar günlerinde Stockholm'de Avrupa Birliği'nin Kon- seyi'ne sunulan eğitim tasansınm öncelikleri ara- smda "farkhhklann ko- runarak bütünieşmenin sağlanması'' tezinin öne çıktığı görülmektedir. Zengin çeşithliğe sa- hip Anadolu coğrafyası içinde enstitü bölgeleri de rasgele saptanmamış, bu kurumlann açılacağı yerler özellikle Ton- guç'un incelemelerine, gözlem ve araştırmalan- na dayanılarak yetkili or- ganlarca kararlaştınlmış- tır. Bilgisizliğin ve yok- sulluğun yuvalandığı köylere yakın, yeni ça- lışma yöntemlerinin uy- gulanabileceği, yeni araç ve gereçlerle donatıla- cak, ömek iş ve yaşayış düzeni kurulabilecek ens- titülerin yaratılması he- deflenmiştir. Enstitüler, köyden ge- len öğrencileri yetiştire- rek köy halkının üretim araçlan, üretim biçimle- ri, bannaklan, sağlık, bes- lenme ve yaşam şekille- rine ömek olacaktı ve gü- nün tekniğinin köyde pra- tik bir şekilde kullanıl- masının önünü açacaktı. Enstitülü öğrenciler- den oluşturulan kızlı er- kekli yapı ve yardım ekıp- leri, öbür enstitülerdeki işlere katılmak üzere ge- ziler yapmaktaydı. Bu uygulamamn ikincil bir amacı da ülkenin deği- şik yörelerinden gençle- ri kaynaştırmak, birbir- lerinin yerel kültürleri ve gelenekleri hakkında bil- gi edinmelerini sağla- maktı. Böylesine görevdeşlik (sinerji) yaratan bir kül- türel kaynaşmayı, Avru- pa düzeyinde bugün ger- çekleştirmenin yollannı arayan AB ise çözümü eğitimde "mobflite" di- ye tanımladıklan hare- ketlilikte bulmaktadır. Avrupa Parlamento- su'nda kurulmuş olan CULT adlı bir komite ise AB'nin kültürel kalıtını (mirasını) belgelemek, korumak ve öğret- men/öğrenci hareketlili- ği ile yaygmlaşnrmak için çalışmaktadır. Finlandiya Milli Eğitim Kurulu'nun başlattığı birprojeye gö- re de, okullann Avrupa lorsalı üzerine kendi in- ternet sitelerini kurma- lan, çiftlik yaşamı, do- ğal çevreyle ügüi bilgiler, zararsız gübre ve hor- monlar, ürünlerle bağlan- tılı tüketici beklentileri gibi konularda sunular yapmalan teşvik edil- mektedir (2). Aynca, AB'nin 2006 yüına uzanan bir takvime bağladığı LEADER programı da Köy Ensti- tüleri'ne benzer bir bi- çimde kırsal toplumlara ekonomik etkinliklerini birçok alanda geliştirme şansı tanımaktadır. Eğitim, iş ve uygula- mada güncelleştirme, köylünün yaşam niteli- ğini yükseltme, çevrenin doğal ve kültürhazinele- rini değerlendirme, yö- reye özgü ürünlerin stan- dardizasyonu, tescil ve denetim yoluyla koruma alrına alınması, yeni tek- nolojilerin kullanımım tanm, bahçecilik ve çift- lik işlerinin tümüne yay- mak gibi hedefleri şem- siyesi altında toplamak- tadır. Topluluğun 2000 yıhn- dan itibaren yedi yıllık bir uzatma ile ve yüzde 30 arttınlmış bir bütçe ile yeniden sunduğu Sok- rates, Leonardo da V"ın- d ve Gençlik programla- n Türkiye'yi de kapsa- mı içine alarak dil yete- nekleri, iş becerisi, yük- sek teknoloji okur/yazar- lığı, akademik hareketli- lik, okul-iş ortaklığı, ye- tişkin eğitimi gibi konu- lardaki girişimleri geniş- letilmiş ve hızlandınl- mıştir. AB'nin, köylüsüne ve kırsalına 40 yıldır nasıl özenle yaklaştığı bilin- mektedir. Ortak Pazar'ı kuran 1957 tarihli Roma Anlaşması Ortak Tanm Politikası'nın (CAP) ze- minini de hazırlamıştır. CAP, Avrupa'da tanm ve hayvancılıkta verimi art- tırmayı, çiftçilere iyi bir yaşam düzeyi sağlama- yı, çiftlik ürünlerinin pa- zanna istikrar getirmeyi ve tüketiciler için hem stoklann sürekliliğinde hem de uygun fiyatlarda bir düzey yakalamayı he- deflemiştir. Yerli tanm üreticisinin gelir ve ya- şam düzeyini hep göz önünde tutan AB, çevre- yi koruyarak üretim yap- manın yöntemlerini be- nımsemiş, kırsal toplum- lann geleneksel metotla- nnı ve zengin çeşitliliği- ni koruyarak kırsalın da başlı başına ve en doğal ortamı içinde yaşatıhna- sının önemini algılamış- tır. Köy Enstitûleri'nde amaçlanan da köy ger- çeklerine yanıt verecek tarzda üretımde ve top- lumsal hizmetlerde ve- rimlilik sağlamanın öne- mini, öğretmen adayla- nnın daha küçûk yaşta öğrenmeleri, bir yaşam biçimi olarak benimse- meleriydi. Kızı ve erke- ğiyle yapılan ^"ler, ens- titunün ve yakın köylerin gereksinim duyduğu tür- den işlerdi. Ne yaak kiçı- karcı kesimler köyün, köylünün uyanmasını çı- karlanna aykın buldu- ğundan enstitülerin, ön- ce yozlaşmasmı, sonra da kapatılmasını sağla- dılar. (1) Deniz Ilgaz, "Köy Enstitûleri," 311-344. 75 Yılda Eğitim, Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vak- fi, Haziran 1999, htan- bul, 333. (2) http://www.euro- parl. eu. int/committe- es/en/default. htm; http://www.edu.fi/pjpr- ojekti Bilgi Yanşmalannın Amacı Ne? NergİS AKIN Özel Günes îlköğretim Okulu Müdürü B ilgi çağına uyum sağlayabilmek için en önemli altyapının atıldığı temellerin başmda eğitim gelir.Çocuklanmızın bir teyp gibi görünüp, düğmeye basıldığûıda bilgilerini ortaya dökmelerinin istendiği ve böylece başanlı çocuklann, başanlı okullann belirlendiği (!) bilgi yanşmalan, düzey belirleme smavlan ile ne hedefleniyor? "Amaç ne?" Payı alan kimler? Çocuklar mı, yetişkenler, kurumlar mı? Bunu anlamak mümkün değil. Çocuklanmızın rant ve rekabet aracı olarak kullanıldığı böylesi bir yanş sistemi içerisinde insanın sosyal boyutunun göz ardı edilmesi, yaşam basansının yüzde 90'ını oluşruran yaratıcı zekâ, yeni durumlara uyabihne yeteneği, pratik zekâ, sanatsal ve duygusal zekâ dediğimiz boyutlann ihmal ediliyor olması çok üzücü. Ezbere dayalı sistem içerisinde hazırlanan sorularla bellek gücü ölçülerek (bu ölçümûn yöntemi ve koşullan da tartışılır) iyi çocuklar belirlenirken; gerek onlarda gerekse geneli oluşturan öbürlerinde nasıl bir yıkıma neden olunduğu, kişilik gelişimlerinin nasıl hırpalandığı hiç önemsenmiyor. Var olan bilgilere sürekli yeni bilgilerin eklendiği, hızlı bir bilgi bombardımanı ile karşı karşıya kaldığımız bilgi çağında eğitün- öğretim etkMikleri, bireyleri her an değişen koşullara uyum sağlayacak biçimde donatmahdır. Bu çerçevede okullann çagın gerisinde kalan ölçümlerle rant ve rekabet ardında koşacakianna; yaratıcı düşünme, etkili okuma, yazma, konuşma, anlaşmazhk çözme, karar verme, nasıl öğrenileceğini öğrenme, araştırma yapma, empatiyle dinleme, özbilinç, özdenetim, işbirliği gibi temel insan becerilerinin kazandınlması üzerinde önemle durmalan, bu alanlarda rekabete girmeleri gerektiğine inamyorum. Başan bilgiyi depolamakla değil, bilgiye nasıl ulaşılabileceğini öğrenmekle, onu kullanmayı bihnekle gerçekleştinlebilir. Geleceğin Türkiyesi'nin çocuklanmızın teşvik, coşku, güven ortamında gelişen özgün düşünceleri ile biçimleneceğine, bir çözüm varsa bunun çocuklanmızı yaşama hazırlama yöntemimizde yattığına inanıyorum. PENCERE Birkaç gün önce Atillâ Dorsay geidi, çoktan beri görüşmemiştik... Kaç yıllık dost?.. . . Sordum: - Kaç kitabın var?.. - Yirmi sekiz.. Atillâ bir süredir Cumhuriyet'ten ayn; ama, ki- taplannı bana yollamak inceliğini hiç eksik etme- di. Dorsay sinema eleştirmeni olmak kimliğinin ötesinde bir anlam taşır. Nastl bir şey bu?.. • Yıl 1928.. Çarfık döneminde Moskova'da Leningrad Bul- vanüzerindeki "YarLokantası" devrimdenson- ra Sinema Enstitüsü'ne çevrilmiş... Lokantanın duvarian beyaz sütunlarla birbirinden aynlmış çe- peçevre aynalarla kaplı. Ûğrenciler sınrfa doluş- muşlar. Yan tarafından düğmelenen kalkık ya- kalı Rus gömleklerinin siyah satenleri aynalarda yankılanıyor. öğrenciler heyecanlıdın çünkü Ay- zenştayn ilk dersegelecek... Kapı açılır, ünlü yönetmen içeri girer. Gerilim doruktadır. Ayzenştayn'ın görürrtüleri duvartar- daki çeşitli aynalara yansır, gözlerinde hınzır bir ışık yanar, bu sayısız 'yakın planlar'a bakarak der ki: - Günaydın, oturun, şanslısınız, gördüğünüz gibi tek öğretmeninizyok, sayısız öğretmeniniz var... Evrenin bize dönük duvarian sayısız aynalar- la kaplı değil mi?.. Çevremizi algılayabildiğimiz ölçüde gerçeğe ilişkin derinliği aynmsayabiliyo- ruz; bu da tekdüze kişiliği yok eder, bir yetkinli- ği oluşturur. • Istanbul'da şu sırada sinema şenliği var; me- raklısı için bayram... Ne ararsan bulunan bir çeşitleme!.. Rus filmi, Iran, Amerikan, Fransız, Meksika, vb... Küreseileşme işte buna denir!.. Parasallığın ve sömürünün dışındaki sanatsal globalizasyo- nu değeriendirebilecek sinema yazarlan için fır- sat bu fırsat!.. Sinema pazannda ne alınıyor, ne satılıyor?.. Borsalarda olan bitenleri piyasaeko- nomisinde izlemek doğal bir tutumdur. Peki, si- nema dünyasındaki küreselleşmenin boyutlan ve anlamı nedir?.. Herkes biliyor ki bu dünyada da eşitlikçilik ge- çerii değil; Amerikan hegemonyası sinema pa- zannın iliklerine dek işlemiştir. Peki, sanatta bu tür hiyerarşi olur mu?.. Güdülenmeye yer var mı?.. Dünya çapında bir tekelin reklamını yapan afışçi ya da grafıkçi, malını övmek için tüm yeti- lerini seferber eder. öyleyse padişaha kaside yazarak bahşiş koparmak isteyen divan şairi ne- den yergiyi hak etsin?.. Küresel çapta egemenliğin dişlileri arasına sı- kışmış sanatçının özgürlüğü kolay değil!.. Son sözü halkın söyteyeceği bir demokrasiyi kurmak da çok güç... Artık küreselleşmenin doruklannda da onay- lanan bir adaletsizlik sürecindeyiz; fakırier daha da fakirieşiyor, zenginler daha da zenginleşi- yor... Gezegenimizde sinema, yoksullar için peynir ekmek ucuzluğunda eğlence... Bu peynir ekrneği üretip yoksul ülkelere pa- zartayanlar da zenginler... Bereket, "globalleşme"n\n iç çelişkilerindesa- natını özgürleştirip insan için film yapanların sayısı zengin ülkelerde de az değil... .*L Prol. Or. TARIK ZAFER TUNAYA'NIN ANISINA ÇARŞAMBA TOPIANTTIARI YENİ EKONOMİK PROGRAMIN DEĞERLENDİRİLMESİ Konuşmacı Dr. ATİLLÂ KARAOSMANOĞLU (Dünya Bankası Eski Başkan Yardımcısı) Sunuş Dr. NUR ÖZMEL AKIN (Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevusi) 25 Nisan 2001 Çarşamba 18.00 - 20.00 TARIK ZAFER TUNAYA Kültür Merkezi (Eski Beyoğlu Evlendirme Dairesi - Tünel) ANKARA 29. ASLİYE HUKÜK MAHKEMESİ'NDEN 2000/62 Esas Davalı: Hakan Kıran Davacı Nejla kıran vekili tarafından davalı Hakan Kıran aleyhine mahkememize açılan boşanma dava- sının yapılan açık yargılaması sonunda; Davanın kabulüne; Kınkkale ili Keskin ilçesi Efen- di köyü cilt 00027, kütük: 0009'da nûfusa kayıtiı Ab- dullah ve Melahat kızı 12. 10.1979 d.lu Necla Kıran ile Fehmi ve Gülten oglu 11.02. 1975 d.lu Hakan Kı- ran'ın M.Y.'nin 134. maddesi gereğince şiddetli ge- çimsizlik nedeniyle boşanmalanna karar verilmiş olup işbu ilanın gazetede yayın tarihinden itibaren 10 gün sonra adresi tespit edilemeyen davalı Hakan Kı- ran'a tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. Basın: 22096 ÇORLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/410 . Davacı Gûlcan Can tarafından davalı Ertan Can aley- hine ikame olunan boşanma davasında verilen karar ge- reğince; Davalı Ertan Can adına dava dilekçesi tebliğ edileme- diği, tüm araşbnnalara rağmen adresinin de tespit edile- mediğınden durusma gününün ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olup, duruşma günü olan 21.6. 2001 günü saat 9.55'te mahkememizde hazır bulunmasına, hazır bulunamadığı veya kendini bir vekille temsil ettinnedi- ği takdirde yargıiamaya yokluğunda devam edilip karar verileceği HUMK'nın 213 ve 377. maddesi gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 22105
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle