19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 2001 PAZAR 14 [email protected] Fatih Akın, filmlerinde kendi ve Almanya'daki yabancı kültürünü aktarmayı amaçlıyor Gerçek e\i Türk smemasıHAStBE EREN / ORKUN YEŞİM Fatih Akm, Almanya'da yaşayan 28 yaşında bir Türk yönetmen. Hamburg Üniversitesi'nde sinema okumuş. Kısa filmlerinden sonra 1997'de ilk uzun metrajlı filmi "Kı- $4 ve Acısız"ı, ardından 1999'da "Temmuzda''yı çekmiş. Aralann- da, Locamo ve Selanik film festi- valleri de olmak üzere pek çok ödül almış. 20. Uluslararası Istanbul Film Festivali'nde "lld Kültürün Kavşağmda: Fatih Akuı" adı altın- da her iki uzun metrajlı fılmi gös- teriliyor. İlk filmi 'Kısa ve Acısız'ı. yakın çevresındeki insanlardan yola çıka- rak Almanya'da yabancı olmak üze- rine kurmuş. lyi gişe geliri elde e- den 'Temmuzda' ise bir yol hikâye- si; aşk, kendını bulma süreci keyif- li bir mizahi üslupta işleniyor. - Yürtdışında, yabancı yönetmen olmaktan dolayı aynmcıhğa maruz kahyor musunuz? FATİH AMN - Artık maruz kal- mıyorum. "SizTürksünüz; Türkler ezümiş, kompleksh!" gıbi bir tutum "Kısa ve Acıaz"ı çektiğim zaman- larda vardı. ABD'dekizencılere kar- şı nasıl ezilmiş muamelesi varsa Al- man medyasında da yabancılara karşı böyleydi; sadece sağ değil, sol medyada da. Hedefim de o resmi değiştirmek. 'Seyircilerim AlmanJar' - Türk insanını ve kûMrünü doğ- ru tanıtmayı misyon edindiğiniz söy- kaebiür mi? AKIN - Sırf Türk kültürünü değil, Almanya'daki yabancı kültürünü de. Bılerek seçmedim bunu. ilk amacım bir hikâye anlatmak, film yapmak; politika değil. Ama film yapmca bakıyorsun kı politika da yapıyormuşsun. Mesela, Yeşiller konuşmaya davet ettığinde dıyorsun ki;u Bu filmler Almanya'da haldka- ten bir şeyleri değiştiriyor.'' - Filmleriniz Ahnanya'da seyirciy- le buluşabüdi mi? AMN - Fılmlenmın seyircıleri genellikle Almanlar, Türkler değil. "Kısa ve Acısız"da da bu olgu var- dı. "Temmuzda'' da zaten öyle. Al- manya'ya giden Türkler belli bir sı- nıftan geliyorlar, işçi sınıfı. Onlar sinemaya gidince genellikle Amen- kan filmleri seyrediyorlar. Benım filmlerim sanat fılmleri sayılır. As- lında ticari filmler yapmaya çalışı- yorum ama olmuyor, hep sanat filmlerine kayıyorum. İlk filmde biz büyük bir Türk pa- zan bekledik Almanya'da. Bütün Türk lokantalanna, dönercilere afiş astık. Radyoda, TV'de, Türk gaze- telerinde filmin reklamlan vardı. A- ma ne yazık ki Türk izleyici filme gelmedi. ilk fılmi toplam 70-80 bin kişi izledi. "Temmuzda" da iyiydi, 500 bin kişi izledi. • "8O'lerde Almanya'da bir Türk gazetesi vardı. Türk televizyonu hiç yoktu. Cumartesi günleri yanm saat Türkçe program olurdu. Video vardı, kiralanırdı. Tamdıklar birbirlerine giderdi. Bir günde 4-5 film seyrederdik. Herkes ağlardı; biz de ağlardık çocukken. Bazen solcu, öğretmen ailelere giderdik. O zaman Yılmaz Güney filmleri izlenirdi. Bugün neden film yapıyorum? Belki de o filmler yüzünden." -"Kısa ve Acısız" ile "Temmuz- da" Türkiye'de neden festivaller d>- şuıda gösterimc girmedi? AKIN - "Kısa ve Acısız" ilk defa Antalya'da göstenldi. Çok da ıyı tepkı aldı. Seyırci sayısındapatlama oldu. Kımse bunu beklemiyordu. Göstenldiği akşam üç tane dağıtım- cıyla masaya oturduk. Dağıtımcıla- nn filme ilgisi vardı ama biz belli bir para istedik, o parayı vermediler. Festıvalden sonra belki gösterime girerler. Türkıye fakir bir ülke değil. Daha fakir ülkeler var. Mesela, Meksika ya da Çek Cumhuriyeti. Onlar filmlen alıyorlar. Yunanistan "Kısa veAasız''ı aldı, Türkiye alma- dı. Neden bılmiyorum. Belki poli- tik bir nedeni vardır. - 'Kısa ve Acısız'da Tûrk genci Cebrail, katil olduktan sonra baba- snun film boyunca süregiden namaz kılma teklifini kabul edi\ or. Fuıalde- ki bu sahneyi dini bir mesaj olarak yorumlajabilir miyiz? AKEV - Hayır. O sizin yorumu- nuz. Babam hacıdır ve bana hep bir- likte namaz kılmayı teklif eder. Ben de Cebrail gıbi 'Yann!' der geçişti- ririm. Kötü bir şey yapmca Kato- likler nasıl günah çıkanyorsa öyle bir şey. Adam katil olmuş ve ann- maya çalışıyor. Ben Islama felsefe olarak bakıyorum. Hem durmadan bu konuda ısrar eden babama bu film yoluyla ne yaptığını göstermiş oldum. Yani bir gol attım... - "Temmuzda" isimli filminizde 'rastlantı' önemli bir tema. 'Rast- lantı'yı neden bu kadar önemsiyor- sunuz? AKIN - Kısmet olarak görüyo- rum. Kadere ınanıyorum. Bu filmi Almanya'da bir Türk filmi olarak yaphm. Kısmet, kader, bır sürü sem- boller, BinbirGeceMasaflan... Za- ten 6O'lı, 70'li yıllann filmleriyle büyüdüm ben. Video benim için çok önemli, çok ilginç bir şey. 80'lerde video kiralamrdı. Bir günde 4-5 film seyrederdik. Herkes ağlardı; biz de ağlardık çocukken. Bazen solcu, öğretmen ailelere giderdik. O zaman Yıbnaz Güney filmleri izle- nirdi. Bugün neden fîlm yapıyo- rum? Belki de o filmler yüzünden. Bu kez konusu İtalya'dan göç~ - FilmJeriniz değerlendirilirken. Tarantino ve Scorsese gibi yönet- menlerin etkisinden sözedibnesini neye bağlıyorsunuz? AKIN - Daha fazla Scorsese'nin benim işune büyük bir etkisi var. "Kısa veAasız"ın film olarak baba- sı Scorsese'nin "Mean Stre- ets"idir. "Temmuzda"nın görüntü yönetmeni Kossovitz'ın "La Haine" filminin görüntü yönetmeni. Bu se- çün sevgiden, saygıdan kaynaklanı- yor. Kossovitz'i çok sevıyorum di- ye onun görüntü yönetmenıni iste- dim ikinci filmımde. Yine de en fazla ızlediğim sinema ABD sineması. Ama bu sıralarda başka sinemalarla uğraşıyorum. Mesela; Çin sineması, Italyan sine- ması, Türk sineması... Türk filmle- ri benim için çok büyük bir hazine. Bır iki sene önce Türk filmlerini keşfetmeye başladım. Geçen sene ilk defa Yavuz Turgul'un "Muhsin Bey"ini izledım. Mükemmel bır film. Her hafta bu filmi izliyorum. Çünkü her hafta bir başka arİcadaşı- ma izlettirıyorum, alt yazısı yok, ben tercüme ediyorum. Izliyorsun yenı- gerçekçi filmleri, Pasoüni'yi, ondan sonra diyorsun ki, Yavuz Tur- gul da buradan etkılenmiş, Türk kültürüyle bırleştirnuş. Bunlan araştınyorum, okuyorum. Türk si- nemasının Italyan sinemasından et- kilenmesi çok ilginç bir şey. Yılmaz Güney'in sineması herhalde yeni- gerçekçiydi. "Umut* mesela... Ital- yan sinemasını izliyorsun, onlann kaynaklan da 20'lerdeki dışavu- rumcu filmler. Her şey birbirine bağlı, her taraftan beslenmeye çalı- şıyorum. Ama Türk sineması haki- katen benım evim. - Türkrye'deki yeni yönetmenleri nasıl buluy orsunuz? AKES-SerdarAkar ağabeyim gi- bidir. tt Gemide''yi çok sevdim, çok önemli bir film. Zeki Demirku- buz'un "Masumiyet''i de mükem- mel bir film. - Yeni bir projeniz var mı? AKBV - Bir göç hikâyesi çekece- ğim. Ama Türkiye'den Almanya'ya göç konusuna takmış damgası ye- mek ıstemiyorum. O yüzden ital- ya'dan göç olacak konusu. Bir dö- nem filmi; '60- 70- 80'ler. Film Ital- yanca ve Almanca. Italyan oyuncu- larla çalışacağım, Italyanca öğreni- yorum şu sıralar. Fellini, Türkan Şoray, Bertolucci ve Nâzım Hikmet'in belgeselleri Beyoğlu Sineması'nda Kameraya âşık yıltlızlanıı yaşamı 'Sekiz Buçuk' bir bakuna FeUinfnin görsd otobiyografisL CUMHURCANBAZOĞLU Emek'te bugün 'sanat vesanatçı'tema- h Altın Lale için yanşacak filmlerin ilk gösterimleri başlıyor. Füiz Akm (Türki- ye-oyuncu), NuriBilgeCeylan (Türkiye- yönetmen), Nana Djordjadze (Gürcis- tan-yönetmen), ShariKarun (Hindistan- yönetmen), Mandveh MesbJdni (Iran-yö- netmen), GeraMPratiey (Kanada-eleştir- men), Akira Tochigi'den (Japonya-eleş- tirmen) oluşan jürinın değerlendireceği 12 filmden Terence Davies'in Keyif Evi ıle Jan Schütte'nin Veda'sı var program- da. 'Üeritoplum' etiketini çok sevmiş Ba- tılılann kafasında ırkçılığın, tabulann, şartlanmalann nasıl yerli yerinde durdu- ğunu çok iyi yansıtan yol fılmi Gülünç Felix ise bu salonun favori yapımı. Atias'ta ise sıra nihayet Feflini'nin baş- yapıtlanndan Sekiz Buçuk'a (En lyi Ya- bancı Film Oscarh) geldi. Yaratı yetene- ğini yitirmekle yüz yüze olan, kansıyla sevgilisi arasında bölünmüş halde yaşa- maya çabalayan yönetmen Guido'nun (Mastroianni) geçmişe dönerek çıkışı aradığı film, bır bakıma Fellini'nin gör- sel otobiyografisi ya da sinema tarihine birçok sıradışı sahne armağan etmiş ya- pıtı diye de nıtelenebilir. Sinepop'un programı ise iki yeni Ital- yan filmiyle açılıyor Mafyaya karşı köy- lülerin yanında saf tutan sendikacı Pla- cido Rizzotto'nun kısa yaşamı ile yine Italya'nın güneyındeki buruk gerçekten fotograflar getiren Ateşli Kan yeni sine- masal tatlar arayanlardan çok, bölgenın ISTANBUL 20. ULUSLARARASI VAKFİ FİLM FESTIUALI sosyal yapısını merak edenlere yönelik. Carne'nin 'şnrsel gerçekçflik' diye de- ğerlendinlen bakışının en önemli örneği Sisler Rıhümı ise, 30'lu yıllann Fransız sineması için kilit film. Alexandre Tra- uner'in sembolizmin tadıyla boyanmış çevre düzeniyle 'klasikçOer' için vazge- çilmez bir seçim. Diğer film Herşey Bugün Başüyor'da Tavemier, halkın yüzde otuzunun işsiz olduğu maden kasabasındaki minik ço- cuklan eğitmekle yükümlü Daniel'i kah- raman olarak seçmiş. Öğrencilerinin ha- reketlerinden, ruhsal durumlardan, ev- lerde neler yaşandığını yavaş yavaş çöz- meye baslayan Daniel kendince çözüm- ler üretmeye girişiyor... Beyoğlu Sıneması'nın perdesi bugün art arda ünlülerin yaşamlanyla dolup ta- şacak. Önce, RAI bünyesinde kotanlmış, Fellini'nin ünlü filmlerini nasıl hazırla- dığıyla ilgili belgeleri içeren Fellini An- latryor-Bulunmuş Bir Otoportre (yön: Paquito Del Bosco) var programda. Pa- sotini ile Bertolucci'nin ekiplerinde çahş- mış Fiorella Infascelli'nin Ferreri, Seni Seviyorum'u da Fellini'ninkiyle aynı se- ansta gösterilecek. Bir başka Italyan yönetmen, Donatd- la BaglKo ise hem Bertolucci 'nin Bir Ozanın Dönüşümü adlı belgeseli hem de Türkan Şoray'ı anlattığı Kamera Benim Aşkun'la bugün Beyoğlu'nun konuğu. Şoray'ın, çekimlerin bitiminden sonra koltuğunun altına bir dolu malzeme sı- kıştırıp Roma'ya giderek zengınleşmesi- ne katiada bulunduğu belgesel 90 dakı- ka. Aynı salondaki Nâzım Hikmet Şarkı- lan ise Mehmet Erjihnaz'ın, ünlü oza- nın dizelerine yazılmış besteleri klip-bel- gesel manhğıyla yorumladığı ilginç bir deneme. Yapıt video-kitap esprisiyle şu anda piyasada satışta. Rexx'ın ilk filmi Anita Treni Kaçır- madı ise yine 'kınk kalpler kulübü' üye- si iki sıradan insanın aşkı; aynca Ventu- na Pons'un sinemasıyla tanışmak için iyi de bir seçim. Paris'te Son Tango'da iki öykü ve iki vücut boş bir apartman dairesinde bulu- şuyor. Orta yaşlı Amerikalı Paul (Bran- do) ile Parisli genç bir kız, Jeanne'ın (Schneider) sevişmek için kapandıklan bu mekân bir tür ilkel mağara işlevinde. Birbirlerinin adlannı dahi bilmeden sa- dece tensel bir ilişki için orada iki vücut. Dünyanın birçok yerinde sansürle ba- şı derde giren 70'lerin 'skandal filmi', beyazperdedeki pornonun kitleler tara- fından kabul görmediği dönemde tere- yağh' cinsel ilişki sahnesi nedenıyle gü- nah keçisi yapılmış, ancak birçok tabu- yu da gündeme getirerek tartışılmasını sağlamıştı. Paris'te Son Tango için festi- valde son firsat. Y A P I Y O R L A R ? Che Guevara için iki ayn film projesi • Mlck Jagger ve Robert Redford, ayn ayn 'Che Guevara' filmi çekmeyi planlıyorlar. Jagger, Jagged Films aracılığıyla Antonio Banderas ile görüşmelere başladı. Bu filmin adı, Che'nın sevgilisi, aynı zamanda dava arkadaşı olan 'Tanya' olacak. Redford ise Che'nin kendi yaptığı 'Motosiklet Günlükleri' adlı yapıtını beyaz perdeye aktaracağı 90 milyon dolarhk bütçelık film için Oscar ödüllü yıldızı Benicio Del Toro ile anlaştı. • Mel Brooks yeni müzıkali 'The Producers'ın perdelerini St. James Theatre'da açtı. Müzıkalın oyunculan Nathan Lane, Matthevv Broderick ve Cady Hufrmann. Yönetmenlığini ise Susan Stroman üstleniyor. • Jane Fonda artık fılm çekmeyeceğıni açıkladı.63 yaşındaki sanatçı Ted Turner'dan boşanan Fonda dört yıldır özyaşamöyküsünü yazıyor. • Clint Eastwoodun yapım şirketi Malpeso Productions VVarner Brothers Pictures ıle trajik bır olay sonunda yollan aynlan üç çocukluk arkadaşının anlatıldığı 'Mystic Rıver' adlı romanı sinemaya uyarlayacak. Filmin yönetmenlığini senaryoyu da yazan Bnan Helgeland yapacak. • Paul Hogan yeni bir 'Crocodıle Dundee' fikni çekti. Fihn 'Crocodile Dundee in Los Angeles' adını taşıyor. 61 yaşındald Hogan ilk 'Crocodile Dundee' ıle en iyi özgün senaryo dalında Oscar'a aday — göstenlmişti. • Martlne Mccutcheon, geçırdığı solunum yollan enfeksiyonu nedeniyle bıraİanak zorunda kaldığı sahnelere geri dönüyor. 24 yaşındaki sanatçı Royal National Tiyatrosu'nda oynadığı 'My Fair Lady' adlı müzikaldeki 'Eliza Dolittle' rolüne devam edecek. • JOe PeSCİ yeni filmınde Amerika'nuı ünlü mafya babası JohnGotti'ninsağ kolu olan ve New York'ta 19kişinin öldürülmesi olayına kanşan Sammy 'The Bull' Gravano'yu canlandıracak. • Bryan Adams önümüzdeki ay 5 günlük bir Hindistan turnesine çıkmaya hazırlanıyor. Tüm dünyada büyük ilgi gören albümü ' 18 Till I die'nın da tanıtımını yapacağı konserin ilk durağı 4 Mayıs'ta Bangladeş olacak. Sanatçı ikinci canlı konserini 6 Mayıs'ta Bombay'da verecek. • SirAlec Culnness'm bıseksüel olduğunu, yaşamı boyunca saklamayı başardığı behrtiliyor. Hakkında yazılmış biyografilere göre Guinness, 1946'da umuma ait bir tuvalette homoseksüel ilişki kurarken yakalanmış ve polise ismini, beyazperdede canlandırdığı Charles Dickens'm 'Great Expectations' adlı esenndekı Herbert Pocket olarak vermişti. Guinness'le ilgili aynntılı biyografiler Gary O'Connor ve Piers Paul Read tarafindan yayımlanacak. • Callsta FlOCkhart mayıs ayında Shaftesbury Tiyatrosu'nda 'The Philadelphia Story' adlı oyunda rol alacak. • BÖnd grubunun ilk albümü 'Born' ile aynı adı taşıyan single'h lOülkede 1 milyondan fazla satarak Amerika klasik müzik listelerinde bir numaraya çıktı. Grup, Ingiltere'de yaptıklan müziğin klasik müzik sayılmayacağı gerekçesiyle listelerden — çıkanlmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle