Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1NİSAN2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
K X J I J T T J R kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Yönetmenlik yapmayı düşleyen Müjde Ar, kitabını bu ortamda yayımlamıyor
En yozLaşan siyaset ve medya
B
en 'Arkadaşlar, hanımlar, beyler benim bir dünyam var
ve bu dünyayı sizlerle paylaşmak istiyorum, ne dersiniz?'
aşamasına gerçek anlamda geldiğimde bir film yapanm
ancak. Bu da çok güçlü bir senaryoya bağlı. AGAMZEAKDEMtR
Peşpeşe üç fılmde rol alan
Müjde Ar için önemli olan
çok filmde oynamak değil,
doğru projelerde yer almak.
Rol önerilen bir çok filmi se-
naryosunu beğenmediğinden
geri çeviren ünlü oyuncu, çe-
kilen az fılmlenn arasında iyi
olanlann içinde bulunduğu
içinkendini 'şansbvegüveni-
Br' hissediyor.
Yeni projeleri ise işle ılgili
değil. Bir süre hiç çabşmayı
düşûnmüyor. önûmüzdeki
yıl uzun süreliğine Ameri-
ka'ya gidecek. Bir sinema
ûniversitesi projesi var.
TRT'de yayımlanan dizisi 7
bölüm sonra bitecek. Başka-
nı olduğu ve çok çaba gerek-
tiren TÜRSAK'tan çok yo-
rulduğunu belirtıyor.
Türk sinemasının, "çokda-
ha fazla düşünen, entelektüel
birikimi olan, daha fazia işi se-
ven, kaüfiye kadrolara ihtiya-
a ' olduğunu düşünüyor. Ye-
şilçam'ın kavgacısından set
işçisine, çaycısına kadar bir
kadrosu olduğunu, ama şım-
di dizilerde artık bu insanla-
rın kalmadığını anlatırken,
"Bugün arük eski Yeşilçam
fîlmlerini çekelim derseniz
çokzorlanırsınız" diyor.
Tûrk sinemasına büyük
sermaye gtrerse iyişeylerola-
cağT umudunda. "Fakatsine-
mamızıdünvayasatarhakge-
lemezsek -ki satmamız çok
zor gözükûyor- hiçbir şey ola-
maz. Amerikan sineması dün-
yanın tepesine bindL Avrupa
sinemasını perişan erti. Ne
Fransız ne Italyan sineması
kakh. Bir Luc Besson'm bu
kadar Amerikanlaşması da-
yanıbr gibi değiL Yine de rüm
olumsuzhıklara karşın son
yülarda Türk sinemasının ka-
tettiği yollan değerli ve dikka-
te ahnır buluyorum."
Gönlünde yönetmenlik ya-
tıyor, ama çok zor olduğunun
farkında. "Eğer ben günün bi-
rinde bir film yönetirsem her-
hakle birkaç kişinin başma bir
iş geür. Çünkü çok titiz ve sa-
bırsızun. Yönetmenlik daha
sakin bir yapı gerektiriyor. Ba-
zen içimden şu yönetmeni ke-
nara çekeyim de bu sahneleri
ben yöneteyim duygusu geç-
miyor değil ama. bunu yönet-
mene asla hissettirmem."
Teknik olarak bır filmı çek-
mek için hiçbir yardıma ge-
reksinımi yok. "Arkadaşlar,
hanımlar, beyler benim bir
dünyam var ve bu dünyayı siz-
lerle paylaşmak istiyorum, ne
dersiniz?" aşamasına gerçek
anlamda geldiğınde bir film
yapacak. Bu da çok güçlü bir
senaryoya bağlı.
2002'de Sezen Aksu'yla
birlikte bir fılmde oynayacak.
Henüz ismi kesinleşmeyen bu
güzel projeden ötürü çok he-
yecanlı.
ilemin kökleriyle ilgili, göçün yüzlerce yıl birey üzerindeki
etkisinin silinemeyeceğini anlattığım kitabımdan medya
yüzünden tamamen vazgeçmiştim. Artık her şeyin rezalet olduğu
bir ortamda yayırnlamam, bu yüzden filmini yapmak istiyorum.
Ailemin öykusü inamlmaz
Çok zor bir
işe kalkıştrm
2002'de Sezen Aksu fle bir filmde oynayacak. (KAAN SAĞANAK)
- Ailenizin kökleriyle il-
gili filme çekmeyi planla-
dığuıız bir kitap yazryor-
dunuz.
AR - Evet. Ama kitap-
tan medya yüzünden ta-
mamen vazgeçmiştim.
Medya günün birinde
başka bir şıklığa bürü-
nürse, belki o zaman dü-
şünürüm. Ama asla artık
her şeyin rezalet olduğu
bir ortamda yayımla-
mam. Onun için fîlmini
yapmayı düşünüyorum.
Çünkü sinemalaştığı va-
kit artık o karakterlerin
gerçek olup olmadığı, ne
derecede gerçek olduğu
ya da filme uydurmak
için ne hale getirildiği
başka bir alana doğru gi-
diyor. Kitap için tam isim
düşünüyorken, Alman-
ya'da benim düşündü-
ğüm isimle bir Türk ka-
dın yönetmenin yaptığı
bir filmle karşılaştım.
Demek ki aynı şeyleri
düşünmüşüz. Çok güzel-
dı ismı.. ama yazıldığı
için koyamayacağım:
'Ben Annemin Krayım'.
Çünkü herkes annesinin
kızı. Annem de, annean-
nem de. Bu kitapta gö-
çün, yüzlerce yıl birey
üzerindeki etkisinin sili-
nemeyeceğinin alnnı çiz-
mek istedim. Çünkü biz
hem anne tarafindan hem
de baba tarafindan çok
göç etmiş biraileyiz. tna-
nılmaz bir hikâye. O bir
türlü bu- toprağa yerleşe-
meme ya da bir yere ait
olamama duygusunun
kuşaktan kuşağa kadın-
lann seçtıklerı hayatlar
üzerindeki etkisini anlat-
maya çalışıyordum ve
çok zor bir işe kalkıştım.
Bunun için senelerce ta-
nh okudum. Bulgar tan-
hi üzerinde neredeyse ki-
tap yazacak hale geldim.
Ama bütün bu birikim
bir anda berbat edildi.
Zaten Türkiye'de en yoz-
laşmış iki kurum var; bi-
ri siyaset, diğeri de med-
ya.
Senaryonun ticarikokusu ondan sondııv
Ertem Eğilmez ile başlayan merakı, 25 yıl sonra film çekenlerin danıştığı uzmanlığa dönüştü
-'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar',
ödüDer almasma karşın gişede başa-
rdı olamadL Bunu nasıl değerlendi-
riyorsunuz?
AR - Senaryoyu ilk okuduğumda
bununticari bir film olmadığmı söy-
ledim. Onlar öyle görtnüyorlardı.
Çok büyük para ve emek harcandı
filme. Bence gişesi daha iyi olmalı,
en azandan 400-500 bin seyirciye u-
laşmalıydı. Doğrusu filmin senaryo-
sunu okuduğumda 'Komser Şeks-
pir'deki ticari kokuyu alamadım.
Aynı şekilde de Sinan Çetin'e, Me-
sut Ceylan'ın senaryosunu çok hoş
bir yerden yakaladığını ve bunun ti-
cari bir şey olduğunu söyledim. îki
filmde de yanılmadım, ama keşke
yanılsaydım...
-SenaryodasevircininUgisiniçeke-
bOecek değişiklikler yapılabüir miy-
di?
AR - Bence yapılabilirdi. Fılmde
fazlaca hikâyeler vardı. Bana 'Bu,
senaryonun son şeklidir ve arük hiç-
bir $ey değişmeyecek' denildi. Eğer
fikrirn sorulsaydı, oturur yanm say-
fa eleştiri yazardım, o zaman da film
sanınm 5-6 ay gecikmeli çekilirdi.
Çûnkü kavga ederdim birçok şey
için. Genel kriterlerime göre filmin
iş yapması için, senaryoda bazı şey-
lerin daha altının çizilmesi, daha
gûçlendirilmesi, özünün daha farklı
olınası gerekirdi.
Nesela 'Komser Şekspir'in kome-
di dozu daha fazla olmalıydı ve se-
narvo aşamasında da bütün çabam o
yönde oldu. Fihnin öyle daha da
gûçleneceğine inanıyordum. Ama
tabiı ki o da artık yönetmenin dün-
yasL
Yafan haber için iki dava açti
-FUmin galasında çıkan olaylann
seyrciyi ohımsuz etkilediğini düşü-
nöjor musunuz? Aynca 'Komser
Şekspir' de olduğu gibi, bundan böy-
le hç bir fılminizin galasına katüma-
yaağuuzı açıkladınız.
AR-Evet. Filmin önüne öyle bü-
yül bir set getirip koydular ki, bir
filn elbirliğiyle nasıl mahvedilir di-
ye cturup bir senaryo yazılsabundan
iyi Jİamazdı. Artık herkes bir iş ya-
p*pr ve o işi duyurmak için rezalet
çıkınyor. Ben fıhne böyle kötü bir
etksinin olduğunu düşünüyorum.
Ayıca Hürriyet ve Sabah gazetele-
rLre, 'Dar Alanda Kısa Paslaşma-
taunn galasına o tinerci çocukları be-
oin getirdiğime dair yalan haber
yadıklan için 20'şer milyarhk da-
v a içtım. Hem filmi yap, hem de
fmln kadar peşinde koştur. Bu bir
A
ynı rolü tekrar etme kaygısına asla düşmedim; on tane fahişe rolü
oynanm, onu da birbirinden farklı olur. Oyunculuğun marifetinin de
bu olduğunu düşünüyorum. Senaryoyla ilişkiyi ise oyunculuktan daha
fazla önemsiyorum, çünkü diğeri ondan sonra geliyor.
moda. Aslmda fılmlerin bütçesine
yakın reklam giderinin olması lazım.
Ama filmi yapacak para yok.
- Bir oyuncu olarak senaryoyu çok
önemsiyorsunuz.
AR - Bir oyuncu senaryodan anla-
mıyorsa, özellikle ülkemizdekı gibi
senaryonun bolca rastlanmadığı bir
yerde hiçbir şeydir. Senaryo mera-
kım Ertem Eğilmez ile Arzu Fılm'de
başladı. Senaryo çalışmalanna fılm-
de A'dan Z'ye rol alan tüm oyuncu-
lar, fikirleri olsun ya da olmasın ka-
tılmak zorundaydı. Ertem Eğilmez,
ev ödevi gibi görev verir, 'git düşün,
yaruı geJL, anlat' derdi. Biz öyle bır
çalışma içüıden geliyoruz. Yavuz
Turgul'dan Şener Şen'e Kemal Su-
nal'dan Tarık Akan'a, Zeki Alas-
ya'dan Metin Akpmar'a İlyas Sal-
man'a herkes zorunlu olarak senar-
yoya katılırdı. Kendimi hep senar-
yonun içinde buldum ve bu 25 yılhk
sürede senaryodan anlar hale gel-
dim. Ciddi biçimde ilgileniyorum,
araştınyorum, üniversitelerin kitap-
lıklanna gidiyorum, vvorkshop'lar-
dan çıkmıyorum. Bu arada oynaya-
yım ya da oynamayayım, bir sürü fil-
min senaryosu bana geliyor. Senar-
yoyla ilişkiyi oyunculuktan daha faz-
la önemsiyorum, çünkü diğeri on-
dan sonra geliyor.
- Size göre Türk seyirasi nasıl film-
lerden boşlanır?
AR - Her şeyi dozunda seviyor
Türk seyircisi. Gülmeyi de, ağlama-
yı da. Türk seyırcisinın hangı tür
fıbnlerden hoşlandığına en anahtar
film bence 'Eşkıya'dır. Çünkü Ya-
vuz Turgul bu işi biliyor. Türk seyir-
cisini iyi tanıyor, dram dozunu iyi
ayarhyor. Ertem Eğilmez de müthiş
bir örnektir.
- İyi bir fılm, ancak iyi bir senar-
yov la yapıur görüşündesiniz.
AR-Kesinlikle. Kötü bir senaryo-
yu iyi bir yönetmen ıstediğı kadar
uğraşsın, doğru bir şekilde kotara-
maz, oyuncu da ne yaparsa yapsın
doğru yerini bulamaz oyun içinde.
Mesela 'Kahpe Bizans'm senaryosu
geldi, 'Oynarmısın?' dediler. Senar-
yoya baktım, 'Bu filmde oynamam'
dedim. iyi ki oynamamışım.
-Neden?
AR- Senaryoda aceleye getirilmiş
gibi bir hava vardı. 'Senaryoyu değiş-
tirmeyi düşünmüyoruz, bu son haü-
dir' dediler. Projenin yola çıkışı doğ-
ruydu, kötü bir çalışma değildi. Ne-
ticede bir özen var, büyük bir para
harcanmış, o kadar emek verilmiş.
Ama ben o tür filmi seyretmekten
haz etmiyorum. Onun karşısına ko-
yabileceğim fılm 'Arabesk'tir. 'Kah-
pe Bizans', 'Arabesk'inolmamış ha-
lidir. Yapan insan arkadaşım, Gani
Müjde çok daha iyisini yapabilirdi.
80 filmle bir Volkswagen
- Yönetmenler genellikle kendileri-
ne müdahale ettirmezler. Bu konuda
Sinan Çetin ile aranızda nasıl bir
oyuncu-yönetmen ilişkisi hâldmdi?
AR- Hiç müdahale etmem yönet-
mene, sette bir kuzuyumdur. Ağzı-
mı bıçak açmaz. Ne denilirse onu
yapanm. Onu iyi yapmaya çalışınm
ve tamamen yönetmenin iç dünyası-
nı, ne yapmaya çalıştığını anlamaya
çahşınm. Fihnin ritmini anlamaya,
tamamen yönetmene uymaya çalışı-
nm. Asla aykın bir tablo yaratmam.
Bu anlamda da tam bir profesyonel
oyuncu-yönetmen ilişkisi hâkimdi
Sinan'la aramızda.
- 'Komser Şekspir'de en çok han-
gi sahneden etkilendiniz?
AR- Seyirci gözüyle filmi sinema-
da izlediğimde en çok Kadir ile tiyat-
ro sahnesinde olduklan ve aşklannı
birbirlerine itiraf ettikleri saSıneden
etkilendim ve ağladım. Birbirlerine
sevdiklerini hiç söylememişlerdi.
Kendi köşelerinde konuşuyor bizde
insanlar çünkü. Başka bir boyut bu.
-'Ağır Roman'. 'Dar Alanda Kısa
Paslaşmalar' ve 'Komser Şekspir'de
hep fahişe rollerini canlandırdınız.
Aynı rolü tekrar ettiğiniz ka\gısına
düştünüzmü?
AR - Hayır. Çünkü hepsi de birbi-
rinden farklı karakterlerdi. Aynı ro-
lü tekrar etme kaygısına asla düşme-
dim. On tane fahişeyi oynanm, onu
da birbirinden farklı olur. Oyunculu-
ğun marifeti de bu.
- 'Ağır Roman'da oyunculuğunu-
zun yanı sıra yapuncı olarak da yer
aldınız. Filmden maddi-manevi bek-
lediğiniz karşdığı aldınız mı?
AR - Maddi olarak tabii ki değil,
çünkü sinemadan para kazanıhnıyor,
ama manevi olarak hayatımın 5 yılı
çok heyecan duydum bu proje için.
80 tane filmde oynadım, bir tane
Volkswagen araba aldım, onu da sa-
tıp şarkı söylemek için ders parası
yaptun. Sinema, başka alanlardan
para kazamlıp devamlı beslenecek
bir olay.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Baudrillard
Bir Kelebektir
Postmodernizm denilen nanenin nasıl birtavşan
olduğunu, hangi şapkalarda ikamet ettiğini ve han-
gi kulağından tutulunca hangi şarkıyı okumaya
başladığını oldum bittim merak ederdim. Kimi ay-
dınlar, postmodern söylemin kendi içinde belirsiz-
likler, hatta karşıtlıklar banndırmasına rağmen bu
akımın asıl belirgin ve açık öğesınin radikal eleşti-
rel bir tutum olduğunu söylüyorlar. "Kendi içinde
belirsizlikler, hatta karşıtlıklar -çelişkiler- banndır-
masına rağmen" postmodernler yerleşik ve ege-
men bilim anlayışını sorguluyormuş ve daha ıleri
giderek bir bilim anlayışının 'doğnıluk temsili id-
diasında' bulunmasının imkânsız olduğunu öne
sürüyorlarmış. Hayda bre pehlivan!
Bir kere, 'kendi içinde belırsızlikler ve hatta çe-
lişkiler banndıran' bir hokkabaz tavşanının her-
hangi bir bilim anlayışını nasıl sorgulayacağını me-
rak ediyorum doğrusu. Benim bıldiğim kadarıyla
'egemen' dedikleri bilim anlayışı taa Keppler'e,
Galileo'ya. Newton'a, Einsteina, Planck'a,
Feynman'a kadar gidip gelen bir bilim anlayışıdır
ve bunun 'egemeni' olmaz. Bilim kendi üzerinde
bile egemen değildir, çünkü sürekli değişir. Bilim-
de 'bu budur' diyenler toydurlar ya da konuyu he-
nüz anlamamışlardır. Bilim uzun vadede bunlan ve
geriye kalan her şeyi halleder.
Her şeyi mi? Bilimsel olan her şeyi. Geriye aşk,
sevda, serserilık, kibarlık budalalığı, postmodern-
lerin çoğunda görülen sanat budalalığı, bilimsel
açıdan incelenmesi olanaksız şapka-tavşanı vızıl-
tılan kalıyor ki, bunlar iyi ya da kötü taraflarıyla bi-
limin 'inceleme' alanına girmezler.
Oysa postmodern birtavşan için, boyu ne olur-
sa olsun, kemiremeyeceği bır havuç yoktur. Fel-
sefe mi dediniz? Efendilerin hepsı -nazardeğme-
sin- birerdüşünce üstadıdır. Kuantum fiziği mı de-
diniz? En iyi onu bilirler. Fraktal geometri?.. Höh,
bundan kolay ve anlaşılır bir şey yoktur. Aynca bu
derin disiplinlerin sosyolojiyle olan bağını da bir
güzel kurarlar ki öğrencinin ya da okurun dudağı
uçuklar. Postmodern görüş, Galileo'nun küresel
dünyasında dört köşe olmuş insanlann görüşünü
yansıtır. Bu insanlar da birer bilim budalasıdırlar.
Kimi postmodern aydınlarda görülen güçlü kuv-
vetli bir inanç var Kapitalizm, günümüzde yeni-
den alternatıfsizdir inancı. Her kuvvetli inanç gibi,
inandığı şeyi yargılamayan, incelemeyen, didikle-
meyen bir inanç bu. "Yirmincı yuzyılın ılen ve ge-
lişmiş toplum modelinin" kapitalizm tarafindan çı-
kanldığına iman ediyor bu insanlar. Yeni üretim
tarzlarına geçiliyormuş örneğin. Bilgisel üretim
modu. Bunu en iyi anlayanlar da renkli basınımı-
zın patronlan ile onlann genel yayın yonetmenle-
ri. Otuz yıl emek verdikleri kurumlarda bır gun ıçın-
de kapı önüne konulan kimi basın emekçılerinin
pek anlamadıklan bır yöntem bu.
Artık Anadolu'nun bağnndan kopup iktidarayer-
leşebilir ve bilimi, sanatı, duşünceyi, tarihi, mate-
matiği, fiziği sorgulayabilirsiniz. Yaşama kültürü
üstüne atıp tutabilirsiniz. Modernizmi ve onun te-
mel kavramlanndan biri olan rasyonelliğı ve bilim-
sel temsil felsefesinı -epistemolojiyi- canınızın çek-
tiği kadar yadsıyabilirsiniz. Mürekkep yalamış
postmodern tavşanlara da bu görüşleri savundu-
rabilirsiniz. Artık çarpıtılmayacak hiçbir bilimsel
kavram yoktur nasıl olsa.
Postmodern sözcüğünün yapısında belirleyici
olan POST sözcüğüdür. Post, uzmanların belirtti-
ği gibi Ingılızce-Fransızca gibi dillerde 'sonrası'
anlamına geliyormuş. Türkçe gibi dillerde ise yal-
nızca 'post' anlamıyla gelir. Öncesi, sonrası yok-
tur. Yalnızca bugünü vardır.
Bilimi, bilimsel kuramlan birer fetiş gibi görme
eğilimi; pozitivizmi korkutucu bır olgu olarak an-
lama ve anlatma eğilimi Amerika ve Türkiye gibi
azgelişmiş ülkelerde korkutucu boyutlara ulaş-
mıştır.
Cahil ve sevimli tavşanlann kendi kişisel havuç-
lannı korumak adına giriştikleri bu bilgi duşmanı
akım üstüne yazıp düşünmeye devam edeceğiz
Kuşbakışı'nda...
SADRİ ALIŞIK ÖDÜLLERÎ
TTyatro jürisi Olcay ve Bilginer çiftini seçti.
En iyiler açıklandı
KüralrServisi- Sad-
n Alışık Oyuncu ve E-
mek ödülleri açıklandı.
Atilla Dorsay, Ali Ha-
kan, Orhan Oğuz, Işıl
Ozgentürk ve Biket 0-
han'dan oluşan sinema
jürisi, ödül alan sanatçı-
lan açıkladı.
En iyi kadın kompo-
zisyon oyuncusu Demet
Akbağ seçilırken en iyi
erkek kompozısyon
oyuncusu ödülü Aytaç
Arman'a venldi. En iyi
kadın o>ııncu olarak Ni-
lüfer Açıkalın ve Evin
Beşikçioğlu, en iyi er-
kek oyuncu olarak da
Yılmaz Erdoğan ödül-
lendirildi. Umut veren
oyuncu Ozan Gü\en se-
çilirken bu yılın emek
ödülü yıllann ustası
Auf Yılmaz'a venldı.
Seçkin Selvi, Tijen
Par, Melisa Gürpınar,
Yaşar tlksa\aş, Hami
Çağdaş. Hakan Altıner
ve Setim İleri'den olu-
şan tiyatro jünsı Zuhal
Olcay'ı en iyi kadm
oyuncu. Haluk Bilgi-
ner'i ise en iyi erkek
oyuncu olarak seçti. E-
mek ödülünü ise Sevgi
Sanlı kazandı.
3 Nisan'da yapılacak
ödül töreninı Halit Kı-
vanç sunacak. Müjdat
Gezen ve Yılmaz Erdo-
ğan da törende Sadri
Alışık' ın komedyen ve
sanatçı kimliğini dıle
getirecek. 3 Nisan ak-
şamı saat 19.00'da
Akatlar Kültür Merke-
zı'nde gerçekleştirıle-
cek törenin müzik ala-
nındakı onur konuklan
Kayahan. Aytenise
Alpman, Melike Demi-
rağ ve Rıza Silahhpoda
olacak.