17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 24 MART 2001 CUMARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus(5>cumhuriyet.com.tr Sizin Başka İgjtaiz Yok mu? Prof. Dr. Ali OZÇELEBI Uludağ Üni. EğitimJFak Öğretim Üyesi S özde Ermeni Soykın- van hastalıklarj ln|iltEre^de ortahğı mı Yasa Tasarısı'nın kınp geçiriyof. Güçlü âevletlerin Fransız Senatosu ve burnunun dibiade^birkaç yıl önce Ulusal Meclisi 'nde ka- Bosna'da toplu öldürmeler, ırza geç- bulünden bu yana çok meler yaşandı. Olaylar durulmuş gi- yazı yayımlandı, tele- bi de görünmüyor. Asya'da Çeçe- mı Yasa Tasarısı'nın Fransız Senatosu ve Ulusal Meclisi'nde ka- bulünden bu yana çok yazı yayımlandı, tele- vizyonlarda izlenceler, açıkoturum- lar yapıldı. Son günlerde öfkemiz ve ilgımiz tavsamış gibi görûnüyor. Bizım geçmişte ve şimdi yapmakta oduğumuz yanlışlar yanında, konu- yu sürekli kurcalayan Batılı ülkele- rin de, yanlış, kimseye yaran olma- yacak, özellikle parlamentolannın işi olmayan bir konuya bulaştıklan- nı düşünüyoruz. (Yanlış anlaşılma- sm. Konu önemsiz, incelenmesin demiyorum; tersine, tarihçiler, siya- set bılimciler, hukukçular gece gün- düz çalışsınlar.) Politikacılann baş- ka öhemli işleri var. Öncelikle şu günlerde gezegenimizde onca çok so- nm var ki! Bunlarla uğraşsınlar. Bir bakalım neler oluyor dünyada... Kuzey Amerika'nın AIDS dışın- da tuzu kuru gibi. Gerçi orada da büyük yangınlar, seller, su baskın- lan olmaya başladı. Meksika'nın başkentinde polislerin, sokak çocuk- lannın sayılannı azaltmak amacıy- labilinçli olarak öldürdüklerini oku- duk. Şimdilerde de Zapatistler yü- rüyor. Güney Amerika'da işler iyi gitmiyor. Gerilla savaşlan, uyuştu- rucu, yoksulluk... Afrika'da sorun- lar diz boyu. AIDS, açlık, kuraklık, sel, dincüik ve anasoyculuk bağnaz- lıklanndan kaynaklanan öldürûşme- ler, göçler sürüyor. Avrupa'ya ba- kalım: Deli dana, ardından öteki hay- nistan'da, Azerbaycan-Karabağ'da sorunlar var. Yeniden alevlenen Fi- listin'i unutuyorduk az daha. Az öte- de, Pakıstan'la Hindistan didişiyor. Sih'lerle Müslümanlar boğazlaşı- yor. Afganistan'da Batı'nın 'Yeşil Kuşak' ya da 'Kalkan' diye palaz- landırdığı dinciliğin en aşın ucu Ta- leban, ülkesınde yoksulluk, hasta- lık diz boyuyken hızını alamamış, binlerce yıllüc Buda yontulannı to- pa tutuyor. Çernobil'i unutalım; Irak'tan, binlerce çocuğun açlığın- dan, ilaçsızlığından hiç söz etmeye- lim. CBnton'ın Vietnam gezisi sıra- sında Fransız televizyonlarından açıkladığı, Vietnam Savaşı sırasın- da yerli halktan 3 milyon ınsanın öl- dürüldüğü gerçeğini de göz ardı ede- lim, ne de olsa aradan otuz yıl geç- ti. Ama Endonezya'da işler yoluna girdi derken, Bomeo Adası'nda yer- lilerin göçmenleri parçalara ayınp yü- zerlik, iki yüzerlik partiler halinde gömmelerinenediyelim! Birileriçı- kıp, şu yukanda saydığım olaylarda ölenlen alt alta yazıp hesaplasa... Somut göstergeler Şimdi de daha somut başka gös- tergelere bakalım: Geçen hazıran ayında Birleşmiş Milletler, daha doğ- rusu Gelişme Için Birleşmiş Millet- ler Programı (GEMP) (1) Rapor 2000 adlı bir belge yayımladı. Bu belgedeki kimi bilgilere bakalım. Dünyada her gün 30 bin çocuk, ön- lenebilirnedenlerleölüyormuş. 780 milyon kişi açlık çekiyormuş. Bun- lann 8 milyonu sanayleşmiş ülke- lerdeymiş. En yoksul 43 ülke ve bu- rada yaşayan 582 milyon insan, 146 milyar dolan paylaşırken (BURAYA DtKKAT EDlN LÜTFEN) dünya- da en varsıl 200 insanın toplam ser- veti 1 trilyon 135 milyar dolara ulaş- mış. Bu ikinci rakam, 1998'de 1 tril- yon 42 milyar dolarmış. Yani 200 var- sıl insan, son 2 yılda, 582 milyon yoksul insanın payından 93 milyar daha çekmiş. Olumlu şeyler de olmuş 1970'ten 1999'a gelinceye dek. Gelişmekte olan ülkelerde, ortalama ölüm yaşı 55'ten 65'e yükselmiş. Kırsal kesimde oturup temiz içme suyundan yararlanan insanlann ora- nı yüzde 13'ten yüzde 71 'e yüksel- miş. Ama XXI. yüzyıhn eşiğinde, ha- len 1 milyar insan temiz içme suyu bulamıyormuş.. Yine 1 milyar 200 milyon yoksul insan, günde 1 (BtR) dolann altın- da bir paraya geçiniyormuş (2). Fran- sız Cumhurbaşkanı Saym Chiracbu Rapor 2000 'i sunan, yorumlayan bir konuşma yapmış. Bu konuşmaya gecmeden önce, başka bir rapordan, daha doğrusu bir bilançodan da alın- tılar yapalım. Bildiğıniz gibi, LeMondegazete- si, her yılın sonunda olduğu gibi bu yıl da Bilan 2001 diye bir ek yayım- ladı. Bir tür gelişme raporu olan bu ek de, önce dünyanın genel ve kısa, sonra Fransa'nın doğal olarak ay- rınttlı, sonra tüm dünya ülkelerinin kısa kısa son bir yıldaki gelişme- lerinden sayılarla (rakamlarla) söz ediyor. Yukanda aktardığırruz veri- lerin çoğu aynen yineleniyor. Yeni ve farklı bilgiler şunlar: Dünya genelinde büyüme hızı yüz- de 4. Başta ABD olmak üzere çoğu Batı ülkesüıde işsizlik azaldı, eko- nomi iyiye gitti; ancak dünyanın dengesinin bozubnası sürdü, eşit- sizlikler yeniden derinleşti, yoksul- luk ilerledi. En varsıl yirmi ülkenin geliri, en yoksul 20 ülkenin geliri- nin 37 kaü. Bu fark son yirmi yılda ikiye kat- lanmış. Varsıl ülkelerde 5 yaşın al- tındaki çocuklardan yalnızca yüzde 5 'i kötü beslenirken, bu oran yoksul ülkelerde yüzde 50'den fazla. Zen- gin ülkelerde 1 yaşın altındaki ço- cuk ölümleri oranı yüzde 1 iken, yoksul ülkelerde bu oran yüzde 20. Usumuza gelen soruyu şimdi de sorabiliriz. Ama önce ilk rapora, sonra da Sayın Chirac'a dönelün ve sözde Ermeni Yasa Tasansı'nın tar- tışılıp -aslında tartışılmayıp- kabul edildiğı Fransız Parlamentosu'ndabu ilk raporu sunarken söylediklerine kı- saca bir göz atalım. Rapor, yoksul- lukla savaşmak, insan haklannın ge- liştirümesi yönünde çaba gösterilme- sini salık veriyormuş. Tam olarak "açık sivil bir tophım" ve "bağım- sız bir medyayla azuüıklan koru- yan", "gûçler aynbğmı güvenceye" alan, "entegre edici bir demokrasT öneriyormuş. Sayın Chirac da, övdüğü bu rapor doğrultusunda, "tnsan hakfarma say- gı otanazsa, kalkınnıa da obnaz" (3) diye başladığı sözlerini, varlıklı ül- kelerle birlikte Fransa'yı da eleşti- rerek bitiriyor. Ona göre, bu varsıl ülkeler, 15 yıl önce, brüt ulusal ge- lirlerinin yüzde 7'sini, yoksul ülke- lerin durumunu iyileştirmeye ayır- ma karan vermişler, ama bu oran bugün yüzde 2.4'te kalmış. Fransız Cumhurbaşkanı Sayın Chi- rac, üzüntülerinı bildirmiş ve "Ar- ük koDan srvamaktan başka şey kal- madı~" diye bitirmiş sözlerini. He- men kollan sıvayıp yeryüzündeki yoksulluğu, eşitsizliği azaltmaya ça- lışacağına, tuzu kuru Ermenilerin kinlerinin, intikam heveslerinin pe- şine takılıp son altı ayda, sözde Er- meni Soykınmı Yasa Tasansı'nı Se- nato ve Ulusal Meclis'inden geçir- miş. Böylece Amerika ve Avrupa'da- ki Ermeni Diasporası'nın insanlan yoksulluktan kurtulmuşlar. Erme- nistan'm bağımsız devlet olduğun- dan bu yana göçlerle kaybettiği 1 milyon insan geri donmüş. Günde 4 saat olan elektrik tüketimi 24 saate çıkmış. îşte şimdi sorabiliriz: Sizin başka işiniz yok mu? k (1) Frunsızca adı: Programme des Nations-Unis pour le Developpe- ment - PNUD. (2) Biz bu raporu göremedik. Bu bilgileri 30. VI. 2000 tarihli France Soir gazetesinden almıştık. (3) Sayın Chirac, aç, yoksul, has- ta, soyulup soğana çevrilmiş, bu yüzden eğitimsiz kalmış insanlara, insan haklanna saygılı olun deme- nin boşuna olduğunu bilmez gö- rünüyor. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Gerçek Kurtuluş Nerede? "Son sosyalist devleti bizyıktık" demişti DYP lide- ri Çiller! Halkçı, devletçi bir anlayışı "sosya//sf"lik sa- yıyordu(!) ünlü ekonomi profesörü... Udidem diye ad- landırdığı bir programı vardı, onu uygulayacaktı da, ülkemızde her şey cennete dönüşecekti!.. Bir de "iki anahtar" kuramı vardı! Iktidara gelince herkese iki anahtar verecekti; biri evinin, öbürü otomobilinin!.. Türkiye hiçbir zaman "sosyalist" bir uygulama ya- şamadı. Tek parti döneminde uzun söre "deyletçi, halkçı" bir anlayış egemendi. Amaç, halkın "insan" gibi yaşaması idi. O KlT\er bu amaçla kuruldu. Hal- ka ucuz ayakkabı, kumaş vb. sağlayabilmek için... Halk- çılık ile devietçilik birbtrini tamamlryordu. Ne var ki, "de- mokrasi" adı verilen çok partıli döneme girer girmez halkçıhk bir yana ıtildi. Devietçilik ise özel sektörün kal- kınması yolunda kullanıldı, devlet elıyle zengin yarat- mak için... Bin sayfalık bir "Ulusal Program"... öncekiler ulu- sal değilmiş! IMF'nin bıze kabul ettirdiği bir şeymiş! Bırbuçukyıl IMF'ler, Cottarelli'lergeldi, gittı.. konuş- tu, uyardı. Sonuç iflas!.. Bu programa bel bağlayan hükümet de sonunda, "IMF'ye uyduk, çıkmaza gir- dik" açıklamasını yaptı. Hem başbakan, hem yardım- cısı... Demeye kalmadı, bu kez Dünya Bankaa, ardın- dan IMF yine etkisini sürdürdü. Daha da arttırarak. Işin başına da yirmi yıldır Amerika'larda görev yapan bir uzmanı getirterek!.. Hanı IMF kötüydü! Niye bir kez daha onsuz olamıyoruz? Işçi Partisi'nin öncülüğünde toplanan bir uzmanlar kurulu da bir program hazırladı. "Halkçı - DevletçiEko- nomi" programı... Erol Manisalı, Aslan Başer Ka- faoğlu, Emin Gürses, Oğuz Oyan, Semih Koray, Aziz Konukman vb. ünıversıte oğretim üyelerinin katkılarıyla oluşan bu programın önsözünde bakın ne deniyor: "Ekonomi, özellikle dış borçlanma, özelleştırme ve parasal mekanizmalarda emperyalist merkezJere bağımlı hale getinlmiştir. Ülkemiz ekonomısi giderek artan ölçülerde dışa kan kaybetmektedir. Krizin asıl nedeni buradadır." Uzman kurulun hazırladığı program 7 ve 8 Nisan günlennde Ankara'da toplanacak kurultayda tartışı- lacaktır. Hep bir çözüm arayışındayız! Nedense, bu- nu her zaman dışarda, yabancı uzmanlarda, kapita- list kaynaklarda aramak, bulmak hevesindeyiz. Kaç kez bu yolu denedik? Kaç kez IMF'nin oyununa gel- dik. Kaç kez kendi dışımızda, daha doğrusu belirli pa- rasal çevrelerin amacı doğrultusunda çözümler ara- dık! Kimilerı servetine servet kattı, ama halkımızın yoksulluğu o oranda ezici hale geldi. Hâlâ anlamıyor muyuz.. gerçek kurtuluş kendi irademizdedir, kendi gücümüzdedir. "Halkçı - DevletçiEkonomiProgramı"nın gerekçe- sinde yazıldığı gibi: "Türkiye ekonomisi Batı'nın siyasalamaçlıyıtocı mü- dahale ve tehdidiyle yüzyüzedir. ABD ve AB, Türki- ye'yi Avrupa kapısına bağlamış: Ege, Kıbns, Kuzey Irak ve sözde Ermeni Soykınmı kararlanyla 'kriz böl- gesinde müdahale gücü' olmaya zorluyor. Bu tehdit- lere ekonomi çökertme operasyonlan da eklenmiş bu- lunuyor. Türkiye ekonomisinin zaaflan büyütülerek ulusal devletin direnme gücü kınlıyor." Nedir öneriler Planlama; Türkiye'nin AB adaylığın- dan Gümrük Birliği'nden çekilmesi; Avrasya ülkele- rıyle işbirliği; Batı tehdidine karşı caydıncı ulusal sa- vunma; Kurtuluş Savaşı'ndaki kardeşlik; laiklik veay- dınlanma; dış ve iç borçlan erteleme; güçlü Merkez Bankası; para reformu; halkçı- devletçi kalkınmaya hiz- met eden kamu bankacılığı; vergi reformu, nerden buldun yasası; KİTIeri verimli kılma; enerji dağıtımı- nın kamulaştırılması; Telekom ve THY'nin satışının durdurulması; özel egitim ve sağlığı kamulaştırmak; ulusal ekonomiye katkıda bulunacak yabancı serma- ye (sigara çay tekeli; toprak reformu; parasız sağlık ve eğitim; demiryollarına öncelik; cumhuriyet devri- mi hükümeti vb. vb... Işte 7 ve 8 Nisan günlerinde Ankara'da toplanacak "Halkçı - Devletçi Kurultay" bu konulan görüşecek, tartışacak... Ecevit hükümetinin yabancılaria biriikte hazırladığı bin sayfalık "Ulusal Kurtuluş" adı verilen programına karşı gerçek anlamda halkı, devleti, ba- ğımsızlığımızı savunan bir program: "Bu koşullarda ulusal irade ve iktidar oluşturarak ekonomiyi dışa bağımlılıktan kurtarmak Türkiye için sadece bir refah sorunu değil, aynı zamanda ve da- ha da önemlisi, ulusal devleti yıkımdan kurtarmak ve Türkiye toprak bütünlüğünü koruma sorunudur." Çözemediklerimiz... Doç. Dr. • • zerinde konuşulacak ve yazılacak U o kadar çok sorun var ki ülkemiz- de! Güzel ve zengin dilimizi yi- tirmekte olduğumuzdan mı söz edeyim, yoksa kültürsüz bir top- lum durumuna gelmemizden mi? Peki, ya politikacılanmızın düzeysizlığıne, yöneti- cilerimizin bilgısızliğine ve nıteliksizliğine, bürokratımızm korkaklığına, aydınımızın suskunluguna, insanımızın eğitimsizliğine ve bilgisizliğine (cehaletine) ne diyelim? Evet, ne acıdır ki, dilrmizi giderek yitir- mekteyiz. Yabancı dille eğitim yapan okul- lanmızın ve üniversitelerimizin sayılan hız- la artmakta ve çocuklanmız da kendi öz dillerini geliştirebilme olanağmı bulama- makta. Diline sahip olmayan bir ulus, ulus olmanın çok önemli bir öğesıni yitırmiş de- mektir. Kendi öz diline sahip olmayan bir Önı. Uluslararası llişkiler Bölümü Başkanı ulustan kendi kültürüne, kendi tarihine ve hatta kendi ülkesine sahip çıkması beklene- mez. Kendi dillerine sahip çıkmayan ulus- lar, kendi uluslannı ve kültürlerini aşağıla- maya başlar ve yabancı uluslara hayranlık duyar, onlann değerlerine ve kültürlerine öy- künür. Çok zengin bir tarih ve yaşam kültürüne sahibiz, ama "kültürsüz" bir toplumuz. Top- raklanmız üzerinde yüzyıllar boyunca ye- şermiş olan çeşitli uygarlıklan tammıyoruz ve benimsemiyoruz. Gözlemleyebildiğim kadanyla, bugüne değın siyasal ıkudarlar kül- tür politikalannı saptar ve uygularken hal- kın düzeyini yükseltmek yerine, halkın dü- zeyine inmeyi yeğlemiştir. Günümüzde dev- letler arası ilişkilerde siyasal ve ekonomik ilişkılerden daha çok kültürel ihşkilerin ağır bastığı göz önüne alımrsa, tophumlann kül- •• •• METIN GOKTEPE GAZETECILIK ODULLERI 1- Bu yıl dördüncüsü yapılacak olan yarışma iki dalda düzenlenmıştır. Haber (Gazete-TV) - • • Fotoğraf ve Görüntü (Gazete-TV) 2- Yarışmaya, 10 Nisan 2000 tarıhinden sonra yayınlanmış olan eserler katılacaktır 3- Yarışmaya katılacak olan eserlerden, yazılı basında yayımlanmış olanların, 1 asıl, 15 fotokopı olarak gönderılmesı gerekmektedır TVde yayınlanmış olan eserlerden ise 1 örnek gönderilmesi yeterlidir 4- Fotoğraf dalında yarışmaya katılacak eserlerın, arka yüzlerının sol alt köşesine, bir etiketle esenn adı, çekildiğî yer ve tarih yazılacaktır Eserlerın en az 18x24 cm. ebat- larında (renklı ya da sıyah beyaz) olması gerekmektedır 5- Adayların, eserlerinı kısa özgeçmişlerı ve ıkı fotoğrafları ıle birlikte, "Metin Göktepe Gazetecılik ödûllerı" Meşrutiyet Caddesı, Ravanda İş Merkezı 85\12 Beyoğlu adre- sine göndermeleri gerekmektedır Yarışmaya katılacak adaylar. eserlerıni en geç 25 Mart 2001 tarihine kadar belırtılen adrese ulaştıracaklardır 6- Kazananlara ödüllen Metin Göktepe'nın doğum günü olan 10 Nisan 2001 tarihinde düzenlenecek törenle verilecektir ÖDÜLJÜRİSİ Nazım Alpman. Ayşenur Arslan, Duygu Asena, Zeynep Atıkkan, Celal Başlangıç. Necati Doğru, Atev Er, Tuğrul Eryılmaz, Berat Günçıkan, Fıkret llkız, Nadıre Mater, Fatıh Polat, Süleyman Sarılar, Feraı Tınç, Senem Toluay. METİN GÖKTEPE ÖDÜL KOMİTESİ tür düzeylerinin önemi bir kez daha ön pla- na çıkmaktadır. Ote yandan politikacüanrmzın düzeysiz- liğine, basın-yayın organlan aracıhğıyla her gün tanık olmaktayız. Bu tablo, politikaya girmek isteyen nitelikli ve değerlı aydınla- nmızı ister istemez ürkütmektedir. Bürokratımız, işini yitirebilir düşünce- siyle, hiçbir olumsuz gelişme karşısında se- sini çıkaramamakta; aydınımız ise, hapse gı- receği ve işkence göreceği kaygısıyla sus- kun kalmayı yeğlemektedir. Kulluktan bir türlü vatandaşlığa geçemememizin sonuç- landırbunlar. Kayırma ve kaynlma öğeleri, toplum ya- santımızın her yanını sarmış durumda. Ul- kemizde, memurlann kaderlerini belirle- yen sicil sistemi de, maalesef, kayırma ve kaynlma öğeleri üzerine inşa edilmiştir. Yirmi birinci yüzyıla girerken insanımı- zın büyük bir çoğunluğu eğitimsiz ve cahil- dir. Çocuklannı okula göndermek isteme- yen ya da bunun yaranna inanmayan; has- talannı doktora ya da hastaneye görürmek yerine, onlan "kocakan" ilaçlanyla teda- viyi yeğleyen ya da hacı-hocaya götüren; bi- linçsizce yaptıklan trafık kazalan nedeniy- le binlerce insanmıızın ölümüne neden olan insanımız, "cahfl" değil de nedir? Ancak, bu eğitimsizliği ve cehaleti sürdürmek, ik- tidara gelen hükümetlerin işlerine gelmiş- tir; çünkü cahil kıtleleri yönetmek, okumuş ve aydın kitleleri yönetmekten daıma çok daha kolay ohnuştur. Sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü unutan bir toplum oluyoruz. Yabancılan seviyor ve sa- yıyor; ancak, birbirimizi bir türlü sevip say- mıyoruz. Kendi öz değerlerimize sahip çık- mayıp, başka ülkelerin halklanna benze- mek istiyoruz ve Türk olmaktan âdeta utanç duyuyoruz. O imrendiğimiz ve kendimiz- den çok üstûn gördüğümüz insanlann ülke- lerinde yaşayabibnek için canlanmızı bile feda etmeye hazınz. Sevmek ve sevihnenin, saymak ve sayıl- manın yaşamakla eşanlamlı olduğunu unu- tuyoruz gitgide toplum olarak. Oysa sevgi, saygı ve hoşgörü, yasama anlam kazandı- ran başlıca değerler değil mi? Sevgiyle, say- gıyla, hoşgörüyle, güvenle, onurla ve ümit- le yaşayabileceğimiz bir ortamı oluşturabi- lırsek eğer, ışte o zaman, insan gibi yaşa- manın tadına ve zevkine varabiliriz diye düşünüyorum. Geçen yıhn başlannda Ümit Yayıncüık ta- rafindan yayımlanan "Çözemedikleriraiz'' adlı kitabımda (2000), ülkemızın başına "beta" kesilen ve her geçen gün sayılan gi- derek artan belli başlı sorunlardan kimıle- rini irdelemeye ve bunlara çözüm yollan önermeye çalıştım. Belki bir gün, Türk in- sanının yaşamını karartan ve yaşam sevin- cini solduran sorunlara bir çözüm yolu bu- lunabilir umudu ve özlemiyle! DtYARBAKIR 3. ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1999/740 Davacı Birseo Akat vekıli Av. Selira Kurbanoğlu tarafından hasımsız olarak açılan gaiplık davasının yapılan ara karan gereğınc«, Şevket ve Mınas'tan ol- ma, 1.12.1960 Alıpınar dofumlu, Dıyarbakır ili, Metkez Alipınar köyü, cilt: 0028, kûtük 0014'te nü- rusa kayıtlı bulunan Müslıme kaya'nın 1992 yüıoda DGM'de yargılandığı, tahlıye olduktan sonra kendı- sinden bir daha haber alınamadıgı. 1992 yılından be- n kayıp oldu^u bıldırildığınden, Yukanda açık kım- liğı belırtılen Müslıme Kaya'yı görenlenn, haber alanlann, yaşıyorsa kendisuun ılan tarıhinden itıba- ren 1 yıl içuıde mahketnemizin 1999/740 esas sayılı dava dosyasma müracaat etmeleri, aksi takdırde Mûshme Kaya hakbnda gaiplık karan verileceği ılan olunur Basın 14493 PENCERE İnsanlığın Yazgısı Avucumuzun îçinde... 7nsan' sözcüğü, bir anlamda, hepimizi maymun- dan ayıran özellikleri vurgular. Nedir onlar? "Büyük kafatesı, dik alın, çıkıntılı burun, on iki çift kaburga kemiği..." Sonra?.. "Diş kemerteri tam kapanabilen üst ve alt kesici dişler, pek uzun olmayan köpek dişleri, belirgin çift tümsekli küçük azılar, geç çıkan ya da hiç çıkmayan üçüncü büyük az/, hazırola duruşta uyluğun ortası- na ulaşabilen kısa kollar, çukur tabanlı ayak, elde baş- parmağı öteki parmaklaha karşılaştırma yetisi, kısa ayak parmaklan..." Okuduğum temel kitapta tanımlama uzayıp gidi- yor; ama insanın başka tanımlan da van bunlardan günümüzde çok yaygın birisı: "İnsan sosyal hayvandır." Ne var ki insan sosyal devleti ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurabilmiş. 'Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Bildirgesi'n\n pek ünlü 22'nci madde- sinde yazılı ilke: "Her insan toplumun bir üyesi olarak sosyal gü- venlik hakkına sahiptir." • İnsan 'liberal devlette mi yaşamak ister, 'sosyal devlet'te mi?... Liberal öğreti 19'uncu yüzyılda itericikti; insana yet- medi, "mutlakiyete karşı" savaşımla büyük kazanım- lar özgürlük ve demokrasi alanında sağlandı; ne var ki "güçlünün gûçsüzü ezdiği" bir toplum düzeni, is- ter siyasada olsun, ister ekonomide, vicdanlan tedir- gin etti. "Hakça düzen" aranışı insanı 20'nci yüzyılda sos- yal devlete kavuşturdu. Peki, 21 'inci yüzyılda bundan vaz mı geçilecek?.. İnsanın yeni tannsı 'piyasa' mı?.. 1970'terde Bat'daoftayaçıkan yeniliberalizm' afa- mı 80'li yıllardan sonra Amerika'nın öncülüğünde tüm dünyayı uygulama alantna çevirdi. İlk elde başanlı gibi görüldü.. Başannın gizemi neredeydi?.. .: *, Sosyal devlet pahalıydı.. Liberal devlet ucuz. Pıyasada ucuz mal pahalr/ı kovar; bütün yurttaş- lann sosyal güvenliğini üstlenen bir devletin dış re- kabette yenık düşmesi doğaldır; hele iletişim devri- miyle uzaklan yakın eden bir serbest pıyasada, Ba- tılı süper sanayi ülkelerinin dünyanın tozunu ataca- ğı aşikârdı; sayısal veriler bu gerçeği doğruluyor, yir- mi yıl öncesine göre dünyada yoksullar daha yoksul, zenginler daha zengin... Sosyal devlet çöp tenekesine.. • Yaşasın yeni liberalizm!.. i • * '• Ne var ki teknolojik devrimle daha sıkı fıkı yaşa- maya doğru yol alan gezegenimiz gittikçe küçülüyor; küçüldükçe insanlığın ortak yazgısı daha çok payla- şılıyor; felâketler artık yalnız yaşanılmıyor; insanlığın çoğunluğunu tehdit eden tehlikeleri yok sayıp dışla- yarak refahtan bunalmış saraylannda soyutlanmış biçimde yaşamak, Amerika için bile olanaksız... Afrika'da yaşayan zencinın sosyal güvenliğini dü- şünmeyen insan, artık insan değil... O yaratk isterse tam kapanabilen üst ve alt kesi- ci dişlere, on iki çift kaburga kemiğine, çukur taban- lı ayağa ve başparmağını öteki parmaklaria karşılaş- tırma yetisine sahip olsun, aynaya baktığı zaman ın- sanlığından bir şeylerin eksildiğini duyumsamak zo- runda.. Dünyamız küçüldükçe küçülüyor, avuç içi çizgile- rimizde ortak alın yazımız var. BAŞSAĞUĞI Vakfimız kuruculanndan • " Değerli yardımsever insan, j • AIİRIZA ÇARMIKU'IHII vefat ettiğini derin üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine, yakınlanna ve Çarmıklı çahşanlanna başsağlığı diler, acılannı paylaşınz. DARtfLACEZE VAKF1 BEŞ HÛFTADA BEŞ BASKI KİMİ SEVSEM, SENSİN... Afri/â (Ihan Bir büyük ustamn, Attîlâ İlhariın yeni fiir kitabı "Kimi Sevsem. Sensin... Attilâ İlhan'm kendi deyişiyle "Bütün bir ömrün özetii ATTİLÂ İLHAN / BÜTÜN ŞİİRLERİ 1. DUVAR/10 bs 2. SİSUERBULVARI/11 bs 3. YAĞMUR KAÇAĞI /11 bs 4. BEN SANA MECBURUM /14 bs 5. BELA ÇIÇEĞI ' 7 bs 6. YASAK SEVIŞMEK / 8 bs 7. TUTUKLUNUN GÜNLUĞÜ /7 bs •1974 Türk Dll Kurumu Şıif Ödulu" 8. BÖYLE BİR SEVMEK / 8 bs. 9. ELDE VAR HÛZÜN / 8 bs 10. KORKUNUN KRALLIĞI / 4 bs 11. AYRILIK SEVDÂYA DÂHIL / 6. bs. 12. KIMI SEVSEM, SENSİN ,'5. bs. 3500ooo 2850ooa 2000ooo 2850ooo 2000a» 2000aa 285000O 285O00O 2000OM>; 28500M- 2000000- 2O0Ooao> www.bilgiyayirevi.coirv.tr BİLOİ YAYINEVİ Mesrutıyet Cad 46 A Yentsehır • 06420 ANK^/ •İLMDAâmM Te!- (0-312) 434 49 98 • 434 49 99 Faks (û-31) 431 7 7 S B Narlibahçe Sok No17. Kat1, Cağaloğlu - 34SO/İSTANBUL Tel (0-212)522 52 01-520 02 59 Faks (0-2 î) 527 41119 İ KİTABEVİ Sakarya Cad 6/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel- (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks (0-3"3 433 19 3 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle